1 |
aside |
bir kenara |
adv. |
|
- If you set aside a hundred dollars per month, you can buy the suit in three months.
- Ayda yüz doları bir kenara ayırırsanız, takım elbiseyi üç ay içinde satın alabilirsiniz.
- We are brushing all that aside today .
- Bugün tüm bunları bir kenara bırakıyoruz.
- I did not think at all that I had brushed it aside; I think that my last remark was extremely binding.
- Bu konuyu bir kenara ittiğimi hiç düşünmedim; son sözümün son derece bağlayıcı olduğunu düşünüyorum.
- They cannot brush aside this report by Parliament.
- Parlamento tarafından hazırlanan bu raporu bir kenara atamazlar.
- But as an aside, why accept this here and not elsewhere?
- Ancak bu bir kenara, neden bunu başka bir yerde değil de burada kabul ediyorsunuz?
- These problems cannot simply be brushed aside.
- Bu meseleler öylece bir kenara bırakılamaz.
- But as an aside, why accept this here and not elsewhere?
- Ama bir kenara, bunu neden başka bir yerde değil de burada kabul ediyorsunuz?
- Sometimes, therefore, one must be able to set aside one's own reservations.
- Bu nedenle bazen kişinin kendi çekincelerini bir kenara bırakabilmesi gerekir.
- To what extent are these fully exposed to the single market conditions and to what extent are they properly kept aside?
- Bunlar ne ölçüde tek pazar koşullarına tamamen maruz kalmakta ve ne ölçüde uygun şekilde bir kenarda tutulmaktadır?
- National rules for protection are brushed aside by great economic interests and European liberalisation.
- Korumaya yönelik ulusal kurallar, büyük ekonomik çıkarlar ve Avrupa serbestleşmesi tarafından bir kenara itiliyor.
- We must, however, bear in mind that this would mean setting aside the Union's common external trade policy.
- Ancak bunun Birliğin ortak dış ticaret politikasını bir kenara bırakmak anlamına geleceğini de unutmamalıyız.
- In other countries, these communist classes did not understand and were swept aside.
- Diğer ülkelerde bu komünist sınıflar anlamadı ve bir kenara itildi.
- We are completely brushing aside international law.
- Uluslararası hukuku tamamen bir kenara bırakıyoruz.
- I did not think at all that I had brushed it aside; I think that my last remark was extremely binding.
- Bunu bir kenara attığımı hiç düşünmedim; son sözümün son derece bağlayıcı olduğunu düşünüyorum.
- These problems cannot simply be brushed aside.
- Bu sorunlar basitçe bir kenara atılamaz.
- The man shoved her aside.
- Adam, onu bir kenara itti.
- He moved the table aside.
- Masayı bir kenara taşıdı.
- She set it aside for future use.
- İleride kullanmak üzere bir kenara koydu.
- He laid the book aside and looked up.
- Kitabı bir kenara bıraktı ve başını kaldırdı.
- He puts aside some money every month.
- O, her ay bir kenara biraz para koyar.
- Tom unbuttoned his shirt and tossed it aside.
- Tom gömleğinin düğmelerini açtı ve bir kenara fırlattı.
- She put her knitting aside and stood up.
- Örgüsünü bir kenara bırakıp ayağa kalktı.
- I want you to put the magazines, pamphlets and whatnot aside.
- Dergileri, broşürleri ve diğer şeyleri bir kenara koymanızı istiyorum.
- Ken laid aside some money each week.
- Ken her hafta bir kenara biraz para koydu.
- Tom unbuttoned his shirt and tossed it aside.
- Tom gömleğin düğmelerini açtı ve onu bir kenara attı.
- Lay this aside for me.
- Bunu benim için bir kenara koy.
- He puts aside a little money each month.
- O her ay bir kenara biraz para koyar.
- He took her aside and told her the news.
- Onu bir kenara çekti ve haberleri anlattı.
- It would be better to put his troubles aside.
- Sorunlarını bir kenara bıraksa daha iyi olur.
- He puts ten dollars aside every week.
- O her hafta bir kenara on dolar koyar.
- She has a little money put aside.
- Bir kenara konulmuş biraz parası var.
- Put your books aside.
- Kitaplarınızı bir kenara koyun.
- Sami cast everything else aside and focused on Layla.
- Sami her şeyi bir kenara bırakıp Layla'ya odaklandı.
- He stood aside for her to enter.
- Onun girmesi için bir kenarda durdu.
- We must put our differences aside and band together.
- Farklılıklarımızı bir kenara bırakmalı ve bir araya gelmeliyiz.
- She put aside a lot of money.
- O, bir kenara bir sürü para koydu.
- Tom put aside a lot of money.
- Tom bir kenara bir sürü para koydu.
- Put your books aside.
- Kitaplarını bir kenara koy.
- Put this package aside.
- Bu paketi bir kenara koyun.
- Set this aside for me.
- Bunu benim için bir kenara koy.
- Sami and Layla put their differences aside.
- Sami ve Leyla farklılıklarını bir kenara koydular.
- Please put it aside for me.
- Lütfen onu benim için bir kenara koy.
- Put aside money for a rainy day.
- Zor günler için bir kenara para koy.
- Bill put aside a hundred dollars for his trip.
- Bill, gezisi için bir kenara yüz dolar koydu.
- He thrust me aside.
- Beni bir kenara itti.
- Sami cast everything else aside and focused on Layla.
- Sami her şeyi bir kenara atıp Leyla'ya odaklandı.
- They set aside her objections.
- İtirazlarını bir kenara bıraktılar.
- Sami and Layla put their differences aside.
- Sami ve Layla farklılıklarını bir kenara bıraktılar.
- I want you to put the magazines, pamphlets and whatnot aside.
- Dergileri, broşürleri ve benzeri şeyleri bir kenara koymanı istiyorum.
- Tom puts aside a few dollars every month.
- Tom her ay bir kenara birkaç dolar koyar.
- Tom laid the book aside and looked up.
- Tom kitabı bir kenara bıraktı ve başını kaldırıp baktı.
- Tom put aside a lot of money.
- Tom bir kenara çok para koydu.
- She put her knitting aside and stood up.
- Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.
- She got brushed aside.
- O, bir kenara itildi.
Show More (51)
|
2 |
aside |
bir yana |
adv. |
|
- The funding problem aside, that's quite a good plan.
- Finansman sorunu bir yana, bu oldukça iyi bir plan.
- That aside, it looks as though we can certainly reach an agreement fairly soon.
- Bu bir yana, çok yakında bir anlaşmaya varabileceğimiz kesin gibi görünüyor.
- Seems to me that, aside your mission commender, this is very green crew.
- Bana öyle görünüyor ki, görev komutanınız bir yana, bu çok acemi bir ekip.
- Seems to me that, aside your mission commender, this is very green crew.
- Bana öyle geliyor ki, görev komutanınız bir yana, bunlar oldukça acemi bir ekip.
Show More (1)
|
3 |
aside |
bir tarafa |
adv. |
|
- If you don't put aside your pride, you and your children will starve to death.
- Gururunuzu bir tarafa bırakmazsanız, siz ve çocuklarınız açlıktan ölürsünüz.
Show More (-2)
|
4 |
aside |
oyuncunun alçak sesle söylediği söz |
n. |
|
- That line is an aside, the other actors should've pretended that they didn't hear that.
- Bu replik alçak sesle söyleniyor, diğer oyuncular bunu duymamış gibi yapmalıydı.
Show More (-2)
|
5 |
aside |
kendi kendine söylenen sözler |
n. |
|
- I've heard your aside but I'll pretend like I didn't.
- Kendi kendinize söylediklerinizi duydum ama duymamış gibi yapacağım.
Show More (-2)
|
6 |
aside |
ilave |
n. |
|
- I want to add this, as an aside, he is not a good player at all.
- Şunu da ilave olarak eklemek istiyorum, hiç de iyi bir oyuncu değil.
Show More (-2)
|
7 |
aside |
kenara |
adv. |
|
- He pushed the books on his table aside and asked me to bring his computer.
- Masasındaki kitapları kenara itti ve benden bilgisayarını getirmemi istedi.
Show More (-2)
|