| 1 |
beat |
yenmek |
v. |
|
- She beat diabetes with a strict diet and regular exercise.
- Sıkı bir diyet ve düzenli egzersizle diyabeti yendi.
- The aim is to beat ETA, but the fundamental commitment is to defend democracy throughout the whole of Europe.
- Amaç Avrupa Teknik Değerlendirmesini yenmektir ancak temel taahhüt tüm Avrupa'da demokrasiyi savunmaktır.
- When you have a cold, you need bed rest to beat the infection.
- Eğer nezleyseniz enfeksiyonu yenmek için yatak istirahatine ihtiyacınız vardır.
- Well that explains why you almost always beat me.
- Bu neden beni neredeyse her zaman yendiğini açıklıyor.
- When you have a cold, you need bed rest to beat the infection.
- Soğuk algınlığınız olduğunda enfeksiyonu yenmek için yatak istirahatine ihtiyacınız vardır.
- In order to beat them, we practice very hard.
- Onları yenmek için çok sıkı alıştırma yapıyoruz.
- In order to beat them, we practice very hard.
- Onları yenmek için çok sıkı antrenman yapıyoruz.
- When you have a cold, you need bed rest to beat the infection.
- Soğuk algınlığı geçirdiğinizde, enfeksiyonu yenmek için yatak istirahatine ihtiyacınız vardır.
- In order to beat them, we practice very hard.
- Onları yenmek için, çok sıkı antrenman yaparız.
- Well that explains why you almost always beat me.
- Bu neden neredeyse her zaman beni yendiğini açıklıyor.
- Tom has never beaten Mary at chess.
- Tom, Mary'yi satrançta hiç yenemedi.
- Deep Blue beat chess grandmaster Gary Kasparov in 1997.
- Deep Blue 1997'de satranç ustası Gary Kasparov'u yendi.
- Do you think Tom can beat John?
- Sence Tom John'u yenebilir mi?
- I can beat you.
- Seni yenebilirim.
- Where's the guy who beat her?
- Onu yenen adam nerede?
- We need to band together to beat the enemy.
- Düşmanı yenmek için bir araya gelmeliyiz.
- I finally beat the odds.
- Sonunda şansımı yendim.
- He beat them.
- Onları yendi.
- Ken beat me at chess.
- Ken satrançta beni yendi.
- Nobody can beat Tom except Mary.
- Mary dışında kimse Tom'u yenemez.
- Did you beat them all?
- Hepsini yendin mi?
- Tom has beaten me three times.
- Tom beni üç kez yendi.
- He won't beat me.
- O beni yenemez.
- If you can't beat them, join them.
- Onları yenemiyorsan, onlara katıl.
- The pen always beats the sword.
- Kalem her zaman kılıcı yener.
- When it comes to sports, I can't beat Tom.
- Spor söz konusu olduğunda, Tom'u yenemem.
- Do you think that you can beat me?
- Beni yenebileceğini düşünüyor musun?
- I can't beat Tom.
- Tom'u yenemem.
- She's beating cancer.
- Kanseri yeniyor.
- I've never been able to beat Tom at chess.
- Tom'u satrançta hiç yenemedim.
- I can beat anybody at chess.
- Satrançta herkesi yenebilirim.
- You've beaten me six times.
- Beni altı kez yendin.
- We haven't beaten them all year.
- Tüm yıl boyunca onları yenemedik.
- Come on, I will beat you.
- Hadi, seni yeneceğim.
- The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
- Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı Brezilya takımını yendi.
- I think it's impossible for us to beat him.
- Onu yenmemizin imkansız olduğunu düşünüyorum.
- Iceland beat England in the round of 16.
- İzlanda son 16'da İngiltere'yi yendi.
- We can beat them.
- Biz onları yenebiliriz.
- We'll probably beat them there.
- Muhtemelen onları orada yeneceğiz.
- Tom beat me at chess.
- Tom beni satrançta yendi.
- Tom is the only one who can beat Mary at chess.
- Tom, Mary'yi satrançta yenebilen tek kişidir.
- I want to beat her.
- Ben onu yenmek istiyorum.
- I've never been able to beat Tom.
- Ben Tom'u asla yenemedim.
- I hope we beat Tom.
- Tom'u yeneceğimizi umuyorum.
- Let's beat Japan!
- Haydi Japonya'yı yenelim!
- Tom can't beat me.
- Tom beni yenemez.
- We haven't beaten them all year.
- Onları bütün yıl boyunca yenmedik.
- Tom beat Mary at checkers.
- Tom damada Mary'yi yendi.
- I couldn't beat Tom.
- Tom'u yenemedim.
- I am certainly able to beat Tom.
- Ben kesinlikle Tom'u yenebilirim.
- I hope we beat him.
- Umarım onu yeneriz.
- She beat the enemy.
- Düşmanı yendi.
- Tom is hard to beat.
- Tom'u yenmek zor.
- Can you beat that?
- Onu yenebilir misin?
- I think we could beat them.
- Bence onları yenebiliriz.
- The German soccer team beat Brazil convincingly.
- Alman futbol takımı Brezilya'yı ikna edici bir şekilde yendi.
- The English team beat the Brazilian team in the international soccer tournament.
- Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı, Brezilya takımını yendi.
- We beat them twice.
- Onları iki kez yendik.
- I hope we beat her.
- İnşallah onu yeneriz.
- I've always been able to beat Tom at chess.
- Tom'u satrançta hep yenmişimdir.
- We'll probably beat Tom there.
- Muhtemelen Tom'u orada yeneceğiz.
- You beat him.
- Sen onu yendin.
- Artificial intelligence cannot beat natural stupidity.
- Yapay zeka, doğal aptallığı yenemez.
- Nagano beat Tokyo 2 to 3.
- Nagano, Tokyo'yu 2'ye 3 yendi.
- I beat you fair and square.
- Seni adil bir şekilde yendim.
- They just beat us.
- Bizi yendiler.
- You've already beaten me six times.
- Beni zaten altı kez yendin.
- Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.
- Tom, Mary ile bilek güreşinde onu yenebileceğine dair iddiaya girdi.
- Do you think Tom can beat John?
- Tom'un John'u yenebileceğini düşünüyor musun?
- Who's going to beat Tom?
- Tom'u kim yenecek?
- Tom is the only one who can beat Mary at chess.
- Satrançta Mary'yi yenebilen tek kişi Tom'dur.
- I think it's impossible for us to beat him.
- Bence onu yenmemiz imkansız.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
- Futbol takımımız kasabadaki diğer tüm takımları yendi.
- Ken beat me at chess.
- Ken beni satrançta yendi.
- I think it's impossible for us to beat Tom.
- Bence Tom'u yenmemiz imkansız.
- Tom beats me at FIFA every time.
- Tom beni FIFA'da her zaman yener.
- I don't think you can beat me.
- Beni yenebileceğini sanmıyorum.
- Our school beat Keio at baseball.
- Okulumuz beyzbolda Keio'yu yendi.
- You beat her.
- Onu yenersin.
- Nobody can beat Tom.
- Kimse Tom'u yenemez.
- The pen always beats the sword.
- Kalem daima kılıcı yener.
- Let's beat Japan!
- Japonya'yı yenelim!
- We'll probably beat you there.
- Muhtemelen seni orada yeneceğiz.
- Tom has never been able to beat me at tennis.
- Tom beni teniste hiç yenemedi.
- Nobody beats him!
- Kimse onu yenemez!
- You've already beaten me six times.
- Beni zaten altı kere yendin.
- Tom has never been able to beat me at tennis.
- Tom asla beni teniste yenemedi.
- Tom thought Mary could probably beat him in a swimming race.
- Tom, Mary'nin onu bir yüzme yarışında yenebileceğini düşündü.
- Tom is impossible to beat.
- Tom'u yenmek imkansız.
- I think we can beat them.
- Onları yenebileceğimizi düşünüyorum.
- Tom has never beaten Mary at chess.
- Tom satrançta asla Mary'yi yenmedi.
- They just beat us.
- Onlar sadece bizi yendi.
- Did you beat them all?
- Onların hepsini yendin mi?
- There's no way I could beat Tom.
- Tom'u yenmemin imkanı yok.
- Tom thought that Mary wouldn't be able to beat him at chess.
- Tom, Mary'nin onu satrançta yenemeyeceğini düşünüyordu.
- I hope we beat her.
- Umarım onu yeneriz.
- I've never been able to beat Tom at table tennis.
- Tom'u masa tenisinde hiç yenememişimdir.
- He is impossible to beat.
- Onu yenmek imkansız.
- Nagano beat Salt Lake City by 46 votes to 42.
- Nagano, Salt Lake City'yi 42'ye karşı 46 oyla yendi.
- Did you beat Tom?
- Tom'u yendin mi?
- I can't beat him.
- Ben onu yenemem.
- I beat Tom at chess.
- Satrançta Tom'u yendim.
- Tom won't beat me.
- Tom beni yenemez.
- Where's the guy who beat him?
- Onu yenen adam nerede?
- Let's see you beat that.
- Onu yendiğini görelim.
- He's beating me, three to zip.
- 3-0 beni yeniyor.
- I knew you could beat Tom.
- Senin Tom'u yenebileceğini biliyordum.
- I want to beat that record.
- O rekoru yenmek istiyorum.
- I want to beat him.
- Onu yenmek istiyorum.
- You beat them.
- Sen onları yendin.
- Did Ken beat you up?
- Tom seni yendi mi?
- I've never been able to beat Tom at table tennis.
- Masa tenisinde Tom'u hiç yenemedim.
- The English team beat the Brazilian team in the international soccer tournament.
- İngiliz takımı uluslararası futbol turnuvasında Brezilya takımını yendi.
- The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
- İngiliz takımı uluslararası futbol turnuvasında Brezilya takımını yendi.
- I think it's impossible for us to beat Tom.
- Bence Tom'u yenmemiz imkânsız.
- The Giants beat the Lions yesterday.
- Giants dün Lions'ı yendi.
- Tom has never been able to beat me at chess.
- Tom beni satrançta hiç yenemedi.
- It won't be easy to beat Tom.
- Tom'u yenmek kolay olmayacak.
- Mary beat them.
- Mary onları yendi.
- I assume Argentina will beat Turkey.
- Arjantin'in Türkiye'yi yeneceğini sanıyorum.
- I beat him at golf.
- Onu golfte yendim.
- We beat three teams.
- Üç takımı yendik.
- I hope we beat him.
- İnşallah onu yeneriz.
- Despite everything I think it's possible and necessary to beat them.
- Her şeye rağmen onları yenmenin mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyorum.
- I beat Tom.
- Tom'u yendim.
- Tom is going to beat you.
- Tom seni yenecek.
- You won't beat me.
- Beni yenemeyeceksiniz.
- You beat them, didn't you?
- Onları yendin, değil mi?
- Tom can't beat both of us.
- Tom ikimizi de yenemez.
- Fadil beat Dania again.
- Fadıl yine Dania'yı yendi.
- He beat the odds and was successful.
- Zorlukları yendi ve başarılı oldu.
- Can you beat that?
- Bunu yenebilir misin?
- He beat me in chess.
- Beni satrançta yendi.
- You beat her.
- Sen onu yendin.
- He's beating me, three to zip.
- O beni yeniyor, üçe sıfır.
- Tom is impossible to beat.
- Tom'u yenmek imkansızdır.
- Tom beat Mary in tennis.
- Tom Mary'yi teniste yendi.
- Fadil beat Dania again.
- Fadıl Dania'yı bir kez daha yendi.
- I knew you could beat Tom.
- Tom'u yenebileceğini biliyordum.
- I can't beat Tom at chess.
- Tom'u satrançta yenemem.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
- Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- My car can beat yours!
- Benim arabam seninkini yenebilir!
- Tom could beat anybody.
- Tom herkesi yenebilir.
- Tom will never beat me.
- Tom beni asla yenemez.
- You'll never beat me.
- Beni asla yenemeyeceksin.
- You beat him.
- Onu yenersin.
- Look who beat you.
- Bak seni kim yendi.
- Tom beat me fair and square.
- Tom beni adil bir şekilde yendi.
- I wish I could figure out how to beat the system.
- Keşke sistemi nasıl yeneceğimi bulabilseydim.
- We didn't beat them.
- Onları yenmedik.
- My car can beat yours.
- Benim arabam seninkini yenebilir.
- You beat Tom.
- Sen Tom'u yendin.
- Where's the guy who beat Tom?
- Tom'u yenen adam nerede?
- I've never beaten Tom at chess.
- Tom'u satrançta asla yenmedim.
- I can beat Tom.
- Tom'u yenebilirim.
- Anyone can beat anyone.
- Herkes herkesi yenebilir.
- Nobody will beat him.
- Kimse onu yenemez.
- I beat them.
- Onları yendim.
- You won't be able to beat Tom.
- Tom'u yenemeyeceksin.
- Tom beat Mary at checkers.
- Tom, Mary'i dama oyununda yendi.
- Tom is going to be tough to beat.
- Tom yenmek için sert olacak.
- If anybody can beat Tom, it's you.
- Tom'u yenebilecek biri varsa, o da sensin.
- You can't beat everyone.
- Herkesi yenemezsin.
- I want to beat her.
- Onu yenmek istiyorum.
- He'll never beat me.
- Beni asla yenemeyecek.
- We beat them.
- Onları yendik.
- Nagano beat Tokyo 2 to 3.
- Nagano, Tokyo'yu 3-2 yendi.
- I know that I can beat Tom.
- Tom'u yenebileceğimi biliyorum.
- Deep Blue beat chess grandmaster Gary Kasparov in 1997.
- Deep Blue, 1997 yılında satranç ustası Gary Kasparov'u yendi.
- She beat me at chess.
- O, beni satrançta yendi.
- I think we could beat them.
- Onları yenebileceğimizi düşünüyorum.
- I hope we beat Tom.
- Umarım Tom'u yeneriz.
- Tom beat Mary in tennis.
- Tom, Mary'yi teniste yendi.
- They beat us badly.
- Onlar bizi kötü yendi.
- You should realize by now that you can't beat me.
- Şimdiye kadar beni yenemeyeceğini anlamış olmalısın.
- She's beating cancer.
- O kanseri yeniyor.
- He'll never beat me.
- Beni asla yenemez.
- Was Tom the one who beat you up?
- Seni yenen kişi Tom muydu?
- Come on, I will beat you.
- Haydi, seni yeneceğim.
- Everyone wants to beat us.
- Herkes bizi yenmek istiyor.
- I hope we beat them.
- Onları yeneceğimizi umuyorum.
- I beat them.
- Ben onları yendim.
- Look who beat you.
- Seni kimin yendiğine bak.
- We can beat them.
- Onları yenebiliriz.
- We can beat Tom.
- Tom'u yenebiliriz.
- The German soccer team beat Brazil convincingly.
- Alman futbol takımı ikna edici bir şekilde Brezilya'yı yendi.
- I've never been able to beat Tom.
- Tom'u hiç yenemedim.
- I can't beat him.
- Onu yenemiyorum.
- Tom has never been able to beat me at chess.
- Tom satrançta beni asla yenemedi.
- He beat me in chess.
- O, satrançta beni yendi.
- Do you really believe you can beat Tom?
- Tom'u yenebileceğine gerçekten inanıyor musun?
- I knew you could beat Tom easily.
- Tom'u kolayca yenebileceğini biliyordum.
- They begin beating Tom.
- Onlar Tom'u yenmeye başlar.
- Tom has never been able to beat me.
- Tom beni hiç yenemedi.
- We need to band together to beat the enemy.
- Düşmanı yenmek için birleşmemiz gerekir.
- There's no way I could beat Tom.
- Tom'u yenebilmemin imkanı yok.
- You beat Tom.
- Tom'u yendin.
- No one can beat Sami at chess.
- Kimse Sami'yi satrançta yenemez.
- I am certainly able to beat Tom.
- Tom'u kesinlikle yenebilirim.
- I want to beat Tom.
- Tom'u yenmek istiyorum.
- I want to beat Tom.
- Ben Tom'u yenmek istiyorum.
- Mary beat Tom at miniature golf.
- Mary minyatür golfte Tom'u yendi.
- I think we can beat them.
- Bence onları yenebiliriz.
- We can beat her!
- Onu yenebiliriz!
- Nothing can beat that.
- Hiç bir şey onu yenemez.
- I'm the guy who beat Tom.
- Ben Tom'u yenen adamım.
- I finally beat Tom.
- Sonunda Tom'u yendim.
- No one can beat Sami at chess.
- Hiç kimse satrançta Sami'yi yenemez.
- Our team can easily beat your team in the first game.
- Takımımız ilk maçta sizin takımınızı kolayca yenebilir.
- I finally beat her.
- Sonunda onu yendim.
- It's going to be difficult to beat Tom.
- Tom'u yenmek zor olacak.
- Someday I'll beat you.
- Bir gün seni yeneceğim.
- I can beat you.
- Ben sizi yenebilirim.
- In order to beat them, we practice very hard.
- Onları yenmek için çok sıkı çalışıyoruz.
- Tom has beaten me three times.
- Tom beni üç defa yendi.
- We're trying to beat them.
- Onları yenmeye çalışıyoruz.
- Was it Tom who beat you up?
- Seni yenen Tom muydu?
- Tom has never been able to beat me.
- Tom asla beni yenemedi.
- Artificial intelligence cannot beat natural stupidity.
- Yapay zeka doğal aptallığı yenemez.
- Tom thought Mary could beat John.
- Tom Mary'nin John'u yenebileceğini düşündü.
- We practiced very hard to beat them.
- Onları yenmek için çok çalıştık.
- Let's see you beat that.
- Seni bunu yenerken görelim.
- I finally beat Tom at chess.
- Sonunda Tom'u satrançta yendim.
- Tom thought Mary could probably beat him in a swimming race.
- Tom Mary'nin yüzme yarışında muhtemelen onu yenebileceğini düşündü.
- I assume Argentina will beat Turkey.
- Sanırım Arjantin Türkiye'yi yenecek.
- Tom thought that Mary wouldn't be able to beat him at chess.
- Tom Mary'nin onu satrançta yenemeyeceğini düşündü.
- I beat him at golf.
- Ben onu golfte yendim.
- I hope we beat them.
- Umarım onları yeneriz.
- You won't be able to beat Tom.
- Tom'u yenemezsin.
- Tom beat me at darts.
- Tom beni dartta yendi.
- Tom beat Mary at miniature golf.
- Tom minyatür golfte Mary'yi yendi.
- Tom beat me again.
- Tom beni tekrar yendi.
- Can anyone beat this?
- Bunu yenebilecek biri var mı?
- We had beaten a football giant.
- Bir futbol devini yenmiştik.
- Tom beat them.
- Tom onları yendi.
- She beat me at chess.
- Satrançta beni yendi.
- Tom beats me at FIFA every time.
- Tom beni FIFA'da hep yeniyor.
- We beat them twice.
- Onları iki kere yendik.
- I beat him completely in the debate.
- Tartışmada onu tamamen yendim.
- Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç de zor olmadı.
- Where's the guy who beat them?
- Onları yenen adam nerede?
- You've beaten me six times.
- Sen beni altı kez yendin.
- He won't beat me.
- Beni yenemeyecek.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
- Çok uğraşmamıza rağmen Jane'i yenemedik.
- The Giants beat the Lions yesterday.
- Dün Giant'lar Lion'ları yendi.
- No one can beat you.
- Kimse seni yenemez.
- Perhaps you can beat me.
- Belki beni yenebilirsin.
- You'll never beat me.
- Beni asla yenemezsin.
- I knew that I could beat Tom.
- Ben Tom'u yenebileceğimi biliyordum.
- You should realize by now that you can't beat me.
- Beni yenemeyeceğini şimdiye kadar fark etmen gerekiyor.
- Nobody can beat me.
- Kimse beni yenemez.
- Tom is going to be tough to beat.
- Tom'u yenmek zor olacak.
- They beat them.
- Onları yendiler.
- I knew that I could beat Tom.
- Tom'u yenebileceğimi biliyordum.
- Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.
- Tom Mary ile bilek güreşinde onu yenebileceğine dair iddiaya girdi.
- I hope we beat him.
- Onu yeneceğimizi umuyorum.
- I couldn't beat Tom today.
- Bugün Tom'u yenemedim.
- You won't beat me.
- Beni yenmeyeceksin.
- I've never beaten Tom at chess.
- Tom'u satrançta hiç yenemedim.
- Nobody will beat him.
- Hiç kimse onu yenmeyecek.
- Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
- I think I can beat you.
- Sanırım seni yenebilirim.
- Tom beat me at chess.
- Tom satrançta beni yendi.
- Tom will be difficult to beat.
- Tom'u yenmek zor olacak.
- I beat Tom at chess.
- Tom'u satrançta yendim.
- My car can beat yours.
- Arabam senin yenebilir.
- They beat us badly.
- Bizi çok fena yendiler.
- We beat three teams.
- Biz üç takımı yendik.
- I've always been able to beat Tom at chess.
- Her zaman Tom'u satrançta yenebildim.
- Tom thought Mary could beat John.
- Tom, Mary'nin John'u yenebileceğini düşündü.
- I want to beat them.
- Onları yenmek istiyorum.
- Can anyone beat this?
- Bunu kimse yenebilir mi?
Show More (270)
|
| 2 |
beat |
dövmek |
v. |
|
- On 28 August masked men kidnapped and severely beat his public defender, Surat Ikramov.
- 28 Ağustos'ta maskeli adamlar kamu avukatı Surat İkramov'u kaçırdı ve ağır şekilde dövdü.
- The whole time it's beating me, I'm like this.
- Bütün bu zaman boyunca beni dövüyor, ben böyleyim.
- The neighbors say that Tom beats his wife.
- Komşular Tom'un karısını dövdüğünü söylüyor.
- Tom beat Mary to death with a baseball bat.
- Tom Mary'yi beyzbol sopasıyla öldüresiye dövdü.
- Tom beat Mary to within an inch of her life.
- Tom, Mary'yi öldüresiye dövdü.
- Tom beats his girlfriend.
- Tom kız arkadaşını döver.
- I'm the guy who beat Tom.
- Tom'u döven adam benim.
- This should not be told but Tom is an alcoholic and he beats Mary, his wife.
- Bunu söylememek lazım ama Tom alkoliktir ve karısı Mary'yi döver.
- Tom's alcoholic father often beat him up.
- Tom'un alkolik babası onu sık sık döverdi.
- Tom threatened to beat me up.
- Tom beni dövmekle tehdit etti.
- Tom beat Mary in the kitchen.
- Tom, Mary'yi mutfakta dövdü.
- Fadil frequently beat Layla.
- Fadıl sık sık Leyla'yı dövdü.
- The sheriff beat the suspect until he was almost dead.
- Şerif şüpheliyi öldüresiye dövmüş.
- Layla beat herself up and blamed Fadil for it.
- Leyla kendini dövdü ve bunun için Fadıl'ı suçladı.
- One beats the bush, and another catches the bird.
- Biri çalıyı döver, diğeri kuşu yakalar.
- She beat them.
- Mary onları dövdü.
- He beat the dog with a stick.
- Köpeği bir sopayla dövdü.
- Fadil frequently beat Layla.
- Fadıl Leyla'yı sık sık dövüyordu.
- Who beat you up?
- Kim dövdü seni?
- Who beat you up?
- Seni kim dövdü?
- I don't think you can beat me.
- Senin beni dövebileceğini sanmıyorum.
- Why do you beat your children?
- Neden çocuklarınızı dövüyorsunuz?
- Dan beat Matt bloody.
- Dan, Matt'i kanlı bir biçimde dövdü.
- Tom beats his wife.
- Tom karısını dövüyor.
- Tom beat the dog.
- Tom köpeği dövdü.
- Do you really believe you can beat Tom?
- Tom'u dövebileceğine gerçekten inanıyor musun?
- Why did your father beat you?
- Baban seni neden dövdü?
- Tom beats his wife.
- Tom karısını döver.
- Sami beat his wife with a baseball bat.
- Sami karısını beyzbol sopasıyla dövdü.
- You beat him.
- Onu dövdün.
- I'm going to beat the hell out of you.
- Seni eşek sudan gelinceye kadar döveceğim.
- Tom beat the shit out of John.
- Tom, John'u sıçırtana kadar dövdü.
- Sami beat Layla with a wooden bat.
- Sami tahta bir sopa ile Leyla'yı dövdü.
- Where's the guy who beat them?
- Onları döven adam nerede?
- Tom beat Mary unconscious.
- Tom Mary'yi bayıltana kadar dövdü.
- The guards almost beat him to death.
- Gardiyanlar neredeyse onu öldüresiye dövdüler.
- The guards almost beat Tom to death.
- Muhafızlar Tom'u dövmekten az kalsın öldürüyordu.
- Where did you beat them up?
- Onları nerede dövdün?
- The police think that Tom beat Mary to death.
- Polis Tom'un Mary'yi öldüresiye dövdüğünü düşünüyor.
- Parents who beat their children really make my blood boil.
- Çocuklarını döven ebeveynler gerçekten beni çok kızdırıyor.
- Fadil beat Dania again.
- Fadıl Dania'yı bir kez daha dövdü.
- Tom beat the shit out of John.
- Tom, John'u tekme tokat dövdü.
- Why are you beating my mother?
- Annemi neden dövüyorsun?
- You beat them.
- Sen onları dövdün.
- The neighbors say that Tom beats his wife.
- Komşular, Tom'un karısını dövdüğünü söylüyor.
- Beat him with the broom!
- Süpürgeyle dövün onu!
- I beat my wife.
- Karımı dövdüm.
- Where's the guy who beat her?
- Onu döven adam nerede?
- The rioters beat him badly.
- İsyancılar onu fena dövmüştü.
- The mother beat her daughter, because she was drunk.
- Anne kızını dövdü, çünkü sarhoştu.
- Tom beat Mary unconscious.
- Tom Mary'yi kendinden geçene kadar dövdü.
- Two high school boys beat Tom black and blue.
- İki lise öğrecisi, Tom'u dövüp çürükler içerisinde bıraktılar.
- Where did you beat them?
- Onları nerede dövdünüz?
- Open your mouth one more time and I will beat you up!
- Bir kez daha ağzını açarsan seni döverim!
- Are they going to beat me up?
- Beni dövecekler mi?
- Parents who beat their children really make my blood boil.
- Çocuklarını döven ebeveynler gerçekten kanıma dokunuyor.
- Is it true that you beat Taninna?
- Taninna'yı dövdüğün doğru mu?
- We beat the man up.
- Biz adamı dövdük.
- We beat the man up.
- Adamı dövdük.
- She beat him to death with a golf club.
- Onu bir golf sopasıyla öldüresiye dövdü.
- Tom's father beat him with a stick.
- Tom'un babası onu bir sopayla dövdü.
- Tom brutally beat Mary to death.
- Tom, Mary'yi vahşice döverek öldürdü.
- I'm gonna beat the shit out of you.
- Ben seni öldüresiye döveceğim.
- Why are you beating me?
- Neden beni dövüyorsun?
- Sami beat his wife with a baseball bat.
- Sami karısını bir beyzbol sopasıyla dövdü.
- I don't beat them.
- Onları dövmüyorum.
- Two high school boys beat him black and blue.
- İki liseli çocuk onu feci şekilde dövmüş.
- The rain was beating against the windows.
- Yağmur camları dövüyordu.
- Do you know the boys who beat Tom up?
- Tom'u döven çocukları tanıyor musun?
- Do you think that you can beat me?
- Beni dövebileceğini mi sanıyorsun?
- Where's the guy who beat Tom?
- Tom'u döven adam nerede?
- I'll beat you up!
- Seni döveceğim!
- He beat his children.
- Çocuklarını döverdi.
- A group of skinheads beat Tom to death.
- Bir grup dazlak Tom'u öldüresiye dövdü.
- Where's the guy who beat him?
- Onu döven adam nerede?
- Tom is going to beat you up.
- Tom seni dövecek.
- Tom beat the shit out of John.
- Tom, John'u eşek sudan gelinceye kadar dövdü.
- I want to beat him.
- Onu dövmek istiyorum.
- Give me your money or else I'll beat you up.
- Bana paranı ver yoksa seni döverim.
- Was it Tom who beat you up?
- Seni döven Tom muydu?
- He beat the dog with a stick.
- O, bir sopayla köpeği dövdü.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
- Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
- Tom beat his children.
- Tom çocuklarını dövdü.
- Tom's alcoholic father often beat him up.
- Tom'un alkolik babası onu sık sık dövdü.
- Tom beat Mary to within an inch of her life.
- Tom, Mary'yi canı çıkana kadar dövdü.
- The sheriff beat the suspect until he was almost dead.
- Şerif, şüpheliyi neredeyse ölene kadar dövdü.
- Did you beat Tom?
- Tom'u dövdün mü?
- Every farmer who owns a donkey beats it.
- Eşeği olan her çiftçi onu döver.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
- Tom seni incitmek istemediğini ama bir daha buraya gelirsen seni döveceğini söyledi.
- Her father would certainly beat her.
- Babası onu kesinlikle dövecekti.
- Tom brutally beat Mary to death.
- Tom, Mary'yi vahşice ölümüne dövdü.
- Don't beat me!
- Lütfen beni dövmeyin!
- Two high school boys beat him black and blue.
- İki liseli çocuk onu evire çevire dövmüş.
- I'll beat you up!
- Seni döverim!
- You can't beat me.
- Beni dövemezsin.
- Is it true that you beat Taninna?
- Taninna'yı dövdüğünüz doğru mu?
- Two high school boys beat Tom black and blue.
- İki liseli çocuk, Tom'u fena halde dövdü.
- Dan beat Matt bloody.
- Dan Matt'i kanlı bir şekilde dövdü.
- Fadil frequently beat Layla.
- Fadıl sık sık Leyla'yı dövüyordu.
- The mother beat her daughter, because she was drunk.
- Anne, sarhoş olduğu için kızını dövdü.
- He beat them.
- Onları dövdü.
- Tom's father beat Tom with a stick.
- Tom'un babası Tom'u sopayla dövdü.
- Sami was beating Layla.
- Sami, Layla'yı dövüyordu.
- Tom beat Mary to death.
- Tom, Mary'yi öldüresiye dövdü.
- Are they going to beat me up?
- Onlar beni dövecek mi?
- Sami beat his wife with a baseball bat.
- Sami eşini bir beyzbol sopasıyla dövdü.
- I used to beat my wife.
- Karımı döverdim.
- The rioters beat many policemen to death.
- İsyancılar birçok polisi öldüresiye dövdüler.
- Tom came close to beating Mary to death.
- Tom, Mary'yi neredeyse öldüresiye dövecekti.
- Tom beat them.
- Tom onları dövdü.
- Tom almost beat Mary to death.
- Tom neredeyse Mary'yi öldüresiye dövüyordu.
- Tom will beat you.
- Tom seni dövecek.
- It won't be easy to beat Tom.
- Tom'u dövmek kolay olmayacak.
- Tom beat me.
- Tom beni dövdü.
- Sami beat Layla.
- Sami, Layla'yı dövdü.
- Sami frequently beat Layla.
- Sami sık sık Leyla'yı dövüyordu.
- Tom won't beat me.
- Tom beni dövmez.
- Mary used to beat her kids.
- Mary çocuklarını döverdi.
- Why are you beating my mother?
- Neden annemi dövüyorsun?
- Tom beat Mary black and blue.
- Tom, Mary'yi dövdü.
- She beat him to death.
- Ölene kadar dövdü.
- Tom beat me up.
- Tom beni dövdü.
- Mary used to beat her kids.
- Mary eskiden çocuklarını döverdi.
- You beat her.
- Onu dövdün.
- Sami frequently beat Layla.
- Sami sık sık Layla'yı dövüyordu.
- I saw him beating the animal.
- Hayvanı dövdüğünü gördüm.
- The rioters beat many policemen to death.
- İsyancılar birçok polisi öldüresiye dövdü.
- Please beat this carpet.
- Lütfen bu halıyı dövün.
- The police think that Tom beat Mary to death.
- Polis Tom'un Mary'yi döverek öldürdüğünü düşünüyor.
- I used to beat my wife.
- Eskiden karımı döverdim.
- I beat my wife.
- Ben karımı dövdüm.
- If you want to beat a dog, you can always find a stick.
- Eğer bir köpeği dövmek istiyorsan, her zaman bir sopa bulabilirsin.
- You guys don't think they'd beat Tom up, do you?
- Tom'u döveceklerini düşünmüyorsunuz, değil mi?
- She beat the shit out of me with a baseball bat.
- Beni beyzbol sopasıyla dövdü.
- I'm the guy who beat Tom.
- Ben Tom'u döven adamım.
- My father would beat your father.
- Benim babam senin babanı döver.
- Was Tom the one who beat you up?
- Seni döven Tom muydu?
- He beat the shit out of me.
- O beni dövdü.
- I got beat twice.
- İki kez dövüldüm.
- They're the ones that beat Tom up.
- Tom'u dövenler onlardı.
- The neighbors say that Mary beats her husband.
- Komşular Mary'nin kocasını dövdüğünü söylüyor.
- Tom's father beat him with a stick.
- Tom'un babası onu sopayla dövdü.
- He beat the shit out of me.
- Beni eşek sudan gelinceye kadar dövdü.
- Tom could beat anybody.
- Tom herkesi dövebilirdi.
- I'll beat you.
- Seni döveceğim.
- This should not be told but Tom is an alcoholic and he beats Mary, his wife.
- Bu söylenmemeli ama Tom bir alkolik ve karısı Mary'yi dövüyor.
- My father would beat your father.
- Benim babam senin babanı döverdi.
- Tom will never beat me.
- Tom beni asla dövmez.
- Why did your father beat you?
- Baban seni neden dövüyordu?
- She beat the shit out of me.
- Beni çok fena dövdü.
- My wife beats me.
- Karım beni dövüyor.
- Tom beat Mary up.
- Tom Mary'yi dövdü.
- Fadil beat Dania again.
- Fadıl yine Dania'yı dövdü.
- Tom is beating Mary.
- Tom Mary'yi dövüyor.
- Did Ken beat you up?
- Ken seni dövdü mü?
- I'm gonna beat the shit out of you.
- Seni eşek sudan gelinceye kadar döveceğim.
- Tom says he's going to beat you up.
- Tom seni döveceğini söylüyor.
- Everyone wants to beat us.
- Herkes bizi dövmek istiyor.
- Tom came close to beating Mary to death.
- Tom Mary'yi döverek öldürmenin eşiğine geldi.
- I'm going to beat you up.
- Seni döveceğim.
- Please, don't beat me!
- Lütfen, beni dövmeyin!
- Mary is beating her daughter.
- Mary kızını dövüyor.
- Tom beat the shit out of John.
- Tom, John'u evire çevire dövdü.
- He beat his children.
- O, çocuklarını dövdü.
- Tom beat me again.
- Tom beni yine dövdü.
Show More (163)
|
| 3 |
beat |
atmak |
v. |
|
- A donor should, in most cases, be brain-dead, but their heart must still be beating.
- Bir donörün çoğu durumda beyin ölümü gerçekleşmiş olmalı, ancak kalbi hala atıyor olmalıdır.
- She felt her heart beat quickly.
- Kalbinin hızla attığını hissetti.
- Tom's heart was beating fast.
- Tom'un kalbi hızlı atıyordu.
- My heart began to beat fast.
- Kalbim hızlı atmaya başladı.
- When she walked through the door, my heart began to beat faster.
- O, kapıdan içeri girdiğinde kalbim daha hızlı atmaya başladı.
- He felt his heart beating fast.
- Kalbinin hızlı attığını hissetti.
- Their hearts were beating very fast.
- Onların kalpleri çok hızlı atıyordu.
- My heart is beating fast.
- Benim kalbim hızlı atıyor.
- His heart suddenly began to beat faster.
- Kalbi aniden daha hızlı atmaya başladı.
- She felt her heart beat faster.
- O, kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- My heart stopped beating.
- Kalbim atmayı bıraktı.
- My heart's beating so fast!
- Kalbim çok hızlı atıyor!
- She felt her heart beat faster.
- Kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- His heart beat rapidly.
- Kalbi hızla atıyordu.
- His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca atıyordu.
- When she walked through the door, my heart began to beat faster.
- Kapıdan içeri girdiğinde kalbim daha hızlı atmaya başladı.
- His heart beat rapidly.
- Onun kalbi hızlı atıyor.
- Sami's heart was beating super-fast.
- Sami'nin kalbi çok hızlı atıyordu.
- My heart skipped a beat.
- Kalbim küt küt atmaya başladı.
- Tom felt his heart beating faster.
- Tom kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- She felt her heart beating fast.
- Kalbinin hızlı attığını hissetti.
- Tom felt his heart beat faster.
- Tom kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- His pulse beats slow.
- Onun nabzı yavaş atar.
- Sami made Layla's heart beat faster.
- Sami, Layla'nın kalbinin daha hızlı atmasını sağlıyordu.
- My heart was beating so fast.
- Kalbim çok hızlı atıyordu.
- I felt my heart beating rapidly.
- Kalbimin hızla attığını hissettim.
- My heart was beating faster and faster.
- Kalbim gittikçe daha hızlı atıyordu.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi aniden daha hızlı atmaya başladı.
- My heart beats fast.
- Kalbim hızlı atıyor.
- My heart is beating fast.
- Kalbim hızlı atıyor.
- His pulse beats slow.
- Nabzı yavaş atıyor.
- Sami's heart was beating 160 times a minute.
- Sami'nin kalbi dakikada 160 kez atıyordu.
- Tom's pulse beat faster.
- Tom'un nabzı daha hızlı atıyor.
- Her heart beat fast from fear.
- Kalbi korkudan hızla atıyordu.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
- His heart beat for the last time.
- Kalbi son kez attı.
- Their hearts were beating very fast.
- Kalpleri çok hızlı atıyordu.
- Her heart beat quickly out of fear.
- Korkudan kalbi küt küt atıyordu.
- He felt his heart beating fast.
- O, kalbinin hızlı attığını hissetti.
- His heart suddenly began to beat faster.
- Kalbi birden daha hızlı atmaya başlamıştı.
Show More (37)
|
| 4 |
beat |
çırpmak |
v. |
|
- I prefer to beat eggs with a fork rather than a scrambler.
- Yumurtaları çırpıcı yerine çatalla çırpmayı tercih ediyorum.
- In short, we must stop beating about the bush where sustainable development is concerned and take practical action.
- Kısacası, sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda çalıyı çırpmayı bırakmalı ve pratik adımlar atmalıyız.
- In short, we must stop beating about the bush where sustainable development is concerned and take practical action.
- Kısacası sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda çalıyı çırpmayı bırakmalı ve pratik adımlar atmalıyız.
- Beat two eggs.
- İki yumurta çırp.
- Please beat the rug, first.
- Lütfen ilk önce halıyı çırp.
- Diana beat the eggs and I mixed the cake.
- Diana yumurtaları çırptı ve keki karıştırdı.
- Are you going to use the blender to beat the eggs?
- Yumurtaları çırpmak için blender mı kullanacaksın?
- Please beat the eggs.
- Lütfen yumurtaları çırpın.
- Are you going to use the blender to beat the eggs?
- Yumurtaları çırpmak için karıştırıcı kullanacak mısın?
- Beat the egg whites until stiff.
- Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.
- Diana beat the eggs and I mixed the cake.
- Diana yumurtaları çırptı, ben de keki karıştırdım.
- Beat the egg whites until stiff.
- Yumurta aklarını katılaşıncaya kadar çırp.
- Beat the batter well.
- Hamuru iyice çırp.
- Beat the egg before putting it in the soup.
- Çorbaya koymadan önce yumurtayı çırp.
Show More (11)
|
| 5 |
beat |
vurmak |
v. |
|
- Tom began to beat his daughter.
- Tom kızına vurmaya başladı.
- Tom beat the rug with his old racket.
- Tom eski raketiyle halıya vurdu.
- They beat the door in.
- Onlar kapıya vurdu.
- The rain beats against the window pane.
- Yağmur pencere camına vuruyor.
- Beat him with the broom!
- Ona süpürgeyle vur!
- Tom began to beat his son.
- Tom oğluna vurmaya başladı.
- I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
- Tom beat the dog.
- Tom köpeğe vurdu.
- Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
Show More (6)
|
| 6 |
beat |
ritim |
n. |
|
- This DJ is known for his unique beats.
- Bu DJ eşsiz ritimleriyle tanınıyor.
- We danced to the beat of the drum.
- Davulun ritmiyle dans ettik.
- No, see, this entire space sector is my beat.
- Hayır, tüm bu uzay sektörü benim ritmim.
- He marches to the beat of a different drummer.
- O farklı bir davulcunun ritmine göre yürüyor.
- He marches to the beat of a different drummer.
- Farklı bir trompetçinin ritmine göre yürür.
- This song has a nice beat.
- Bu şarkının güzel bir ritmi var.
Show More (3)
|
| 7 |
beat |
dolandırmak |
v. |
|
- Don't beat about the bush.
- Lafı dolandırma.
- I think Tom is beating around the bush.
- Bence Tom lafı dolandırıyor.
- Stop beating around the bush and tell me plainly what you want from me.
- Lafı dolandırma ve benden ne istediğini açıkça söyle.
- Stop beating around the bush.
- Lafı dolandırma.
- Don't beat around the bush.
- Lafı dolandırma.
Show More (2)
|
| 8 |
beat |
yenilmiş |
adj. |
|
- I got beat by Tom.
- Tom'a yenildim.
- I won't be easy to beat.
- Yenilmesi kolay biri olmayacağım.
- We got beat today.
- Bugün yenildik.
- I got beat.
- Ben yenildim.
Show More (2)
|
| 9 |
beat |
tempo |
n. |
|
- Make sure not to miss the beat of the music during the performance.
- Performans sırasında sakın müziğin temposunu kaçırayım demeyin.
- Tom beat the drum at a slow tempo.
- Tom davulu yavaş bir tempoda çaldı.
- Feel the rhythm and follow the beat.
- Ritmi hissedin ve tempoyu takip edin.
Show More (0)
|
| 10 |
beat |
çalmak (davul) |
v. |
|
- The drums of war are beating.
- Savaş tamtamları çalıyor.
- The musician beat his drums loudly.
- Müzisyen davulunu yüksek sesle çaldı.
Show More (-1)
|
| 11 |
beat |
çarpma |
n. |
|
- Tom felt his heart beat faster.
- Tom, kalbinin daha hızlı çarptığını hissetti.
- She felt her heart beat quickly.
- O, kalbinin hızlı çarptığını hissetti.
Show More (-1)
|
| 12 |
beat |
dayak |
n. |
|
- Tom got beat up in the park.
- Tom parkta dayak yedi.
- Tom got beat.
- Tom dayak yedi.
Show More (-1)
|
| 13 |
beat |
kalp atışı |
n. |
|
- Feel your heart beat!
- Kalbinizin atışını hissedin!
- Feel your heart beat!
- Kalbinin atışını hisset!
Show More (-1)
|
| 14 |
beat |
(kalp) atmak |
v. |
|
- Seeing an actual heart beating outside of the body is mesmerizing.
- Vücudun dışında atan gerçek bir kalp görmek büyüleyici oluyor.
Show More (-2)
|
| 15 |
beat |
yerini tutmak |
v. |
|
- Nothing beats your mother's soup when you are feeling ill.
- Kendinizi hasta hissediyorsanız hiçbir şey annenizin çorbasının yerini tutamaz.
Show More (-2)
|
| 16 |
beat |
çarpmak |
v. |
|
- She woke up to the sound of rain beating against the window.
- Pencereye çarpan yağmurun sesiyle uyandı.
Show More (-2)
|
| 17 |
beat |
(rekor) kırmak |
v. |
|
- Jerry beat his own record by eating 50 hotdogs in 10 minutes.
- Jerry 10 dakikada 50 hotdog yiyerek kendi rekorunu kırdı.
Show More (-2)
|
| 18 |
beat |
devriye |
n. |
|
- As an officer who is new to the force, he spent most of his time on the beat.
- Teşkilatta yeni olan bir memur olarak zamanının çoğunu devriyede geçiriyordu.
Show More (-2)
|
| 19 |
beat |
haklamak |
v. |
|
- I can easily beat you in a game of poker.
- Seni pokerde kolayca haklayabilirim.
Show More (-2)
|
| 20 |
beat |
-den önce davranmak |
v. |
|
- I was going to tell her the news, but Tom beat me to it.
- Ona haberi ben verecektim ama Tom benden önce davranmış.
Show More (-2)
|
| 21 |
beat |
atım |
n. |
|
- Your pulse must be at least 135 beats a minute to burn calories.
- Kalori yakmak için nabzınız dakikada en az 135 atım yapmalıdır.
Show More (-2)
|
| 22 |
beat |
(kanat) çırpmak |
v. |
|
- The seagull beat its wings and flew into the sunset.
- Martı kanatlarını çırparak gün batımına doğru uçtu.
Show More (-2)
|
| 23 |
beat |
(davul) vurmak |
v. |
|
- I could hear drums beating from afar.
- Uzakta vuran davul seslerini duyabiliyordum.
Show More (-2)
|
| 24 |
beat |
kurtulmak |
v. |
|
- We're leaving on Friday to beat the weekend traffic.
- Hafta sonu trafiğinden kurtulmak için yola Cumadan çıkıyoruz.
Show More (-2)
|
| 25 |
beat |
bitap |
adj. |
|
- I'm totally beat from running around the house.
- Evin içinde koşturmaktan bitap düştüm.
Show More (-2)
|
| 26 |
beat |
geçmek |
v. |
|
- Nothing can beat that.
- Bunu hiçbir şey geçemez.
Show More (-2)
|
| 27 |
beat |
benzetmek |
v. |
|
- She beat the shit out of him.
- Onu fena benzetmiş.
Show More (-2)
|
| 28 |
beat |
dayak atmak |
v. |
|
- Tom beat his children.
- Tom çocuklarına dayak attı.
Show More (-2)
|
| 29 |
beat |
bitkin |
adj. |
|
- You look beat.
- Sen bitkin görünüyorsun.
Show More (-2)
|
| 30 |
beat |
alt etmek |
v. |
|
- When it comes to sports, I can't beat Tom.
- İş spora gelince Tom'u alt edemem.
Show More (-2)
|
| 31 |
beat |
şaşırtmak |
v. |
|
- It beats me where she's gone.
- Nereye gittiği beni şaşırtıyor.
Show More (-2)
|
