circle - English Turkish Sentences
English Turkish
circle daire n.
  • In actual fact, we have come full circle.
  • Aslında, tam bir daire çizmiş bulunuyoruz.
  • We must therefore see the Union as a ring of concentric circles which are interconnected.
  • Bu nedenle Birliği birbirine bağlı eşmerkezli dairelerden oluşan bir halka olarak görmeliyiz.
  • Imagine the spheres of the universe as a series of concentric circles moving within one another.
  • Evrenin kürelerini birbiri içinde hareket eden bir dizi eşmerkezli daire olarak hayal edin.
Show More (37)
circle çember n.
  • I realise this is like squaring the circle, but I believe that this issue, too, can be resolved.
  • Bunun çemberi daraltmak gibi bir şey olduğunun farkındayım ancak bu meselenin de çözülebileceğine inanıyorum.
  • Let the defenders of capitalist Europe shift for themselves in seeking to square the circle.
  • Bırakalım da kapitalist Avrupa'nın savunucuları çemberi daraltmak için kendi başlarının çaresine baksınlar.
  • Trying to reconcile trade secrets with combating corruption is like trying to square the circle.
  • Ticari sırlar ile yolsuzlukla mücadeleyi bağdaştırmaya çalışmak çemberi daraltmaya çalışmak gibidir.
Show More (16)
circle halka n.
  • You've got circles under your eyes.
  • Gözlerinizin altında halkalar var.
  • Mary had dark circles under her eyes.
  • Mary'nin gözlerinin altında mor halkalar vardı.
  • Tom has dark circles under his eyes.
  • Tom'un gözlerinin altında koyu renkli halkalar vardır.
Show More (2)
circle çevre n.
  • Acquire a more comprehensive circle of advisers.
  • Daha kapsamlı bir danışman çevresi edinin.
  • There should be a few absolutely vital and sensitive documents which are made available to this smaller circle.
  • Bu küçük çevreye sunulan kesinlikle hayati ve hassas birkaç belge olmalıdır.
  • Our sanctions must affect President Mugabe and his circle, but not the people of Zimbabwe.
  • Yaptırımlarımız Başkan Mugabe ve çevresini etkilemeli, Zimbabve halkını değil.
Show More (0)
circle döngü n.
  • We need to create a virtuous circle where the concessions made by the various parties ultimately benefit everyone.
  • Çeşitli taraflarca verilen tavizlerin nihayetinde herkesin yararına olduğu bir erdemli döngü yaratmamız gerekiyor.
  • Literacy breaks the vicious poverty circle in which many families have been imprisoned for generations.
  • Okuryazarlık, pek çok ailenin nesiller boyu içine hapsolduğu kısır yoksulluk döngüsünü kırmaktadır.
  • As a result of that we will be creating a virtuous circle of investment.
  • Bunun sonucunda verimli bir yatırım döngüsü yaratmış olacağız.
Show More (0)
circle dönmek (bir yerin üstünde daireler çizerek) v.
  • A seagull circled above the beach.
  • Bir martı plajın üstünde dönüyordu.
  • The helicopter is circling above.
  • Helikopter yukarıda dönüyor.
  • A vulture is circling above the desert.
  • Bir akbaba çölün üstünde dönüyor.
Show More (0)
circle dönüp durmak (bir yerin üstünde daireler çizerek) v.
  • Are we going in circles?
  • Dönüp duruyor muyuz?
Show More (-2)
circle etrafını dönmek v.
  • The moon circles the earth.
  • Ay dünyanın etrafında dönüyor.
Show More (-2)
circle daire içine almak v.
  • Please circle the right answer.
  • Lütfen doğru cevabı daire içine alın.
Show More (-2)
circle etrafını dolaşmak v.
  • Tom circled the block looking for a place to park.
  • Tom park edecek bir yer bulmak için sokağın etrafını dolaştı.
Show More (-2)
circle etrafına daire çizmek v.
  • After taking off, the plane circled the airport twice.
  • Kalktıktan sonra, uçak iki kez havaalanının etrafında daire çizdi.
Show More (-2)