1 |
compete |
yarışmak |
v. |
|
- Today, rookies will be competing against professional athletes.
- Bugün, çaylaklar profesyonel sporculara karşı yarışacak.
- Several companies are competing to gain the contract.
- Birkaç şirket ihaleyi almak için yarışıyor.
- They competed all over the world.
- Dünyanın her yerinde yarıştılar.
- We both competed.
- İkimiz de yarıştık.
- Can they compete next year?
- Gelecek yıl yarışabilecekler mi?
- They competed all over the world.
- Onlar Dünyanın her yerinde yarıştılar.
- You compete in ski races, don't you?
- Sen kayak yarışlarında yarışırsın, değil mi?
- She competes in ski races.
- Kayak yarışlarında yarışıyor.
- Many firms are competing for the wealthier segment of the market.
- Pazarın daha zengin sektörü için çok sayıda firma yarışıyor.
- He competes in ski races.
- Kayak yarışlarında yarışıyor.
- Tom hopes to compete one day in the Olympics.
- Tom bir gün Olimpiyatlarda yarışmayı umuyor.
- We used to compete furiously in college.
- Üniversitede kıyasıya yarışırdık.
- We're learning how to compete.
- Nasıl yarışacağımızı öğreniyoruz.
- I'm looking forward to competing.
- Yarışmayı dört gözle bekliyorum.
- Can they compete next year?
- Onlar gelecek yıl yarışabilirler mi?
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışır.
- Tom hopes one day to compete in the Olympics.
- Tom bir gün Olimpiyatlarda yarışmayı umuyor.
- Ten teams competed for the prize.
- Ödül için on takım yarıştı.
- She competed in the Paralympic Games.
- O Paralimpik Oyunları'nda yarıştı.
- She competes in ski races.
- O, kayak yarışlarında yarışıyor.
- If the idiots would compete, you would be second because you are too idiot to be the first.
- Aptallar yarışsa sen ikinci olurdun çünkü birinci olamayacak kadar çok aptalsın.
- We want to compete.
- Yarışmak istiyoruz.
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışıyor.
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk belki yarışı kazanır, ancak yavaş bir çocuk da yarışabilir.
- I love to compete.
- Yarışmayı seviyorum.
- High school baseball teams competed with one another at the tournament.
- Lise beyzbol takımları turnuvada birbirleriyle yarıştı.
- How can I compete?
- Nasıl yarışabilirim?
- Tom competes in ski races.
- Tom kayak yarışında yarışıyor.
- I'm looking forward to competing.
- Ben yarışmayı dört gözle bekliyorum.
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
- If the idiots would compete, you would be second because you are too idiot to be the first.
- Eğer aptallar yarışsaydı, sen ikinci olurdun çünkü birinci olamayacak kadar aptalsın.
- The two teams competed in the final game.
- İki takım final maçında yarıştı.
- Mary competes in ski races.
- Mary kayak yarışlarında yarışıyor.
- They compete in ski races.
- Onlar kayak yarışlarında yarışıyorlar.
- I'm going to miss competing.
- Yarışmayı özleyeceğim.
- You compete in ski races, don't you?
- Kayak yarışlarında yarışıyorsun, değil mi?
- We look forward to competing.
- Yarışmak için sabırsızlanıyoruz.
- Mary hopes to compete one day in the Olympics.
- Mary bir gün Olimpiyatlarda yarışmayı umuyor.
- They compete in ski races.
- Kayak yarışlarında yarışıyorlar.
- I compete in ski races.
- Ben kayak yarışlarında yarışıyorum.
- She competed in the Paralympic Games.
- Paralimpik Oyunları'nda yarıştı.
- I want to compete.
- Yarışmak istiyorum.
- Mary competes in ski races.
- Mary kayak yarışlarında yarışır.
- We compete in ski races.
- Kayak yarışlarında yarışıyoruz.
- Tom no longer has the energy to compete.
- Tom'un artık yarışacak enerjisi kalmadı.
Show More (42)
|
2 |
compete |
rekabet etmek |
v. |
|
- Europe will only be great, however, if it can preserve its ability to compete in the economic field.
- Avrupa ancak ekonomik alanda rekabet edebilme kabiliyetini koruyabilirse büyük olacaktır.
- This is an area where we want SMEs to compete.
- Bu, KOBİ'lerin rekabet etmesini istediğimiz bir alan.
- Only then can we give our airlines a chance to compete on fair terms in the global market.
- Ancak o zaman hava yollarımıza küresel pazarda adil şartlarda rekabet etme şansı verebiliriz.
- Why not let the NS-cargo/DB-cargo combination compete directly with SNCF?
- Neden NS-cargo/DB-cargo kombinasyonunun SNCF ile doğrudan rekabet etmesine izin verilmiyor?
- If we are going to insist on retrospective labelling, how will they be able to compete?
- Eğer geriye dönük etiketleme konusunda ısrar edeceksek, nasıl rekabet edebilecekler?
- Do we compete in terms of geography?
- Coğrafi açıdan rekabet ediyor muyuz?
- Do we compete if we are great distances apart, if we have different climates, if we have different conditions?
- Birbirimizden çok uzakta olsak da farklı iklimlerde olsak da farklı koşullara sahip olsak da rekabet edebilir miyiz?
- Different materials such as paper, metal, glass and plastic must compete on an environmental quality basis.
- Kağıt, metal, cam ve plastik gibi farklı malzemeler çevresel kalite bazında rekabet etmelidir.
- We should do everything within our power to force the regions into a situation where they must compete.
- Bölgeleri rekabet etmek zorunda kalacakları bir duruma zorlamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
- Why should it not be possible to compete in this area within the public sector, just as it is within the private sector?
- Özel sektörde olduğu gibi kamu sektöründe de bu alanda rekabet etmek neden mümkün olmasın?
- This is all about creating a European arms industry that can compete at an international level.
- Tüm bunlar, uluslararası düzeyde rekabet edebilecek bir Avrupa silah endüstrisinin yaratılmasıyla ilgilidir.
- We must ensure that our industry, for which this system was created, also has the opportunity to compete on equal terms.
- Bu sistemin oluşturulduğu sektörümüzün de eşit şartlarda rekabet etme fırsatına sahip olmasını sağlamalıyız.
- First and foremost, we need to compete in terms of quality.
- Her şeyden önce kalite açısından rekabet etmemiz gerekiyor.
- Small and medium-sized enterprises must be able to compete on equal terms.
- Küçük ve orta ölçekli işletmeler eşit şartlarda rekabet edebilmelidir.
- The proposal seeks to make it easier for independent operators on the after-sales market to compete.
- Teklif, satış sonrası pazarındaki bağımsız operatörlerin rekabet etmesini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
- I can't compete.
- Rekabet edemem.
- How can I compete?
- Nasıl rekabet edebilirim?
- I can't compete.
- Ben rekabet edemem.
- We want to compete.
- Rekabet etmek istiyoruz.
- We like to compete.
- Rekabet etmeyi seviyoruz.
- We're learning how to compete.
- Nasıl rekabet edeceğimizi öğreniyoruz.
- We like to compete.
- Rekabet etmekten hoşlanıyoruz.
- We still need to compete.
- Hâlâ rekabet etmemiz gerekiyor.
- We used to compete furiously in college.
- Üniversitedeyken kıyasıya rekabet ederdik.
- Our country needs to learn how to compete in the new global economy.
- Ülkemizin yeni küresel ekonomide rekabet etmeyi öğrenmesi gerekiyor.
- I love to compete.
- Rekabet etmeyi severim.
- We're trying to compete globally.
- Küresel olarak rekabet etmeye çalışıyoruz.
- I want to compete.
- Rekabet etmek istiyorum.
- Our country needs to learn how to compete in the new global economy.
- Ülkemizin yeni küresel ekonomide nasıl rekabet edeceğini öğrenmesi gerekiyor.
Show More (26)
|
3 |
compete |
(özelliklerde) yarışmak |
v. |
|
- Our business can't compete with industry giants.
- Bizim işletmemiz sektör devleriyle yarışamaz.
Show More (-2)
|
4 |
compete |
rekabete girmek |
v. |
|
- You'll have to compete against very skilled people for the job.
- Bu iş için çok yetenekli insanlarla rekabete girmeniz gerekecek.
Show More (-2)
|
5 |
compete |
mücadele etmek |
v. |
|
- He is competing against other swimmers.
- Diğer yüzücülere karşı mücadele ediyor.
Show More (-2)
|