1 |
falter |
bocalamak |
v. |
|
- If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection.
- Güçlü kara elfler bocalarsa aşağıdaki dünya ayaklanmaya açık demektir.
- If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection.
- Eğer kudretli kara elfler bocalarsa, aşağıdaki dünya ayaklanmaya açık durumda olur.
Show More (-1)
|
2 |
falter |
duraklamak |
v. |
|
- If Germany, the engine of growth, falters, the whole of the European Union will be affected.
- Büyümenin motoru olan Almanya'nın duraklaması halinde tüm Avrupa Birliği bundan etkilenecektir.
Show More (-2)
|
3 |
falter |
sarsılmak |
v. |
|
- Let us ensure that our resolve does not falter and thereby weaken theirs.
- Kararlılığımızın sarsılmamasını ve böylece onların kararlılıklarının zayıflamamasını sağlayalım.
Show More (-2)
|
4 |
falter |
tereddüt etmek |
v. |
|
- If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection.
- Eğer kudretli kara elfler tereddüt edecek olursa, aşağıdaki dünya ayaklanmaya hazır demektir.
Show More (-2)
|