1 |
joke |
şaka |
n. |
|
- After so many debates and so little progress, it seems to have turned into a bad joke.
- Bu kadar tartışmadan ve bu kadar az ilerlemeden sonra, kötü bir şakaya dönüşmüş gibi görünüyor.
- The elections in Zimbabwe are a democratic joke.
- Zimbabve'deki seçimler tam bir demokrasi şakasıdır.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında mutlaka bir gerçek vardır.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında her zaman bir gerçek vardır.
- The joke was that palm trees were being sold on the black market.
- Palmiye ağaçlarının karaborsada satıldığı şakası yapılıyordu.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki bu şakada biraz gerçeklik payı da var.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın ardında daima biraz gerçeklik yatar.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki bu şakanın büyük oranda doğruluk payı var.
- Unfortunately this joke has quite a bit of truth to it.
- Ne yazık ki, bu şakada bir hayli doğruluk payı var.
- It might be one of those jokes where you had to be there.
- Orada olman gereken şakalardan biri olabilir.
- It might be one of those jokes where you had to be there.
- Orada olmanız gereken şakalardan biri olabilir.
- The jokes weren't funny.
- Şakalar komik değildi.
- I cannot help laughing at her joke.
- Onun şakasına gülmemek elimde değil.
- You never get my jokes.
- Şakalarımı hiç anlamıyorsun.
- This joke has run its course.
- Bu şaka miadını doldurdu.
- His jokes made us laugh.
- Şakaları bizi güldürdü.
- Is this some kind of joke?
- Bu bir tür şaka mı?
- I love practical jokes.
- Pratik şakaları severim.
- Some people laugh at his jokes, but others don't.
- Bazı insanlar onun şakalarına gülerken, bazıları gülmüyor.
- Is Esperanto a joke, or a serious option?
- Esperanto bir şaka mı yoksa ciddi bir seçenek mi?
- I have had quite enough of his jokes.
- Onun şakalarından gına geldi.
- Tom never laughs at my jokes.
- Tom asla şakalarıma gülmez.
- Tell me this is a joke.
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- They used to love jokes.
- Eskiden şakaları severlerdi.
- It was only a joke.
- Sadece bir şakaydı.
- Nobody thinks this is a joke.
- Kimse bunun bir şaka olduğunu düşünmüyor.
- He entertained us with jokes all evening.
- Bütün akşam bizi şakalarla eğlendirdi.
- Tom often sends me jokes.
- Tom bana sık sık şakalar gönderir.
- How can you put up with Tom's corny jokes?
- Tom'un bayat şakalarına nasıl katlanabiliyorsun?
- I miss your jokes.
- Şakalarını özlüyorum.
- What a joke!
- Ne şaka ama!
- Tom said he thought my jokes were funny.
- Tom şakalarımın komik olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Don't annoy me with those jokes.
- Bu şakalarla beni kızdırma.
- Does Marika know any jokes in Japanese?
- Marika Japonca şakalar biliyor mu?
- No one laughed at Tom's jokes.
- Kimse Tom'un şakalarına gülmedi.
- The joke amused the audience.
- Şaka seyirciyi eğlendirdi.
- Tom is the only one who laughs at Mary's jokes.
- Mary'nin şakalarına gülen tek insan Tom'dur.
- Comedians don't usually laugh at their own jokes.
- Komedyenler genellikle kendi şakalarına gülmezler.
- Have you heard this joke before?
- Bu şakayı daha önce duydun mu?
- It's not a joke.
- O bir şaka değil.
- Have you understood this joke?
- Bu şakayı anladın mı?
- Tom couldn't believe that no one laughed at his jokes.
- Tom kimsenin onun şakalarına gülmediğine inanamıyordu.
- His crude jokes made Jane angry.
- Onun nezaketsiz şakaları Jane'i kızdırdı.
- Tom isn't the only one who didn't laugh at Mary's joke.
- Mary'nin şakasına gülmeyen tek kişi Tom değil.
- You never laugh at my jokes.
- Şakalarıma hiç gülmüyorsun.
- We couldn't help laughing at Tom's jokes.
- Tom'un şakalarına ister istemez güldük.
- Tell me it was a joke.
- Bana bunun bir şaka olduğunu söyle.
- It was just a joke.
- Sadece bir şakaydı.
- That sounds like a joke.
- Şakaya benziyor.
- I cannot help laughing at her joke.
- Şakasına gülmekten kendimi alamıyorum.
- Was that a joke?
- Şaka mıydı?
- Why did you tell this joke?
- Bu şakayı neden yaptın?
- Everything was only a joke.
- Her şey sadece bir şakaydı.
- I don't want to hear any more of your stupid jokes.
- Aptalca şakalarını daha fazla duymak istemiyorum.
- Is this some sort of joke?
- Bu bir tür şaka mı?
- I guess it's only a joke.
- Sanırım bu sadece bir şaka.
- He likes my jokes.
- Şakalarımı seviyor.
- His jokes are not funny at all.
- Onun şakaları hiç komik değil.
- I don't have any more jokes to tell.
- Yapacak başka şakam yok.
- I've heard this joke already.
- Bu şakayı daha önce duymuştum.
- I cannot help laughing at the joke.
- Şakaya gülmekten kendimi alamıyorum.
- He didn't get the joke at all.
- Şakayı hiç anlamadı.
- Many people in the audience didn't understand your joke.
- Seyircilerin çoğu şakanı anlamadı.
Show More (60)
|
2 |
joke |
fıkra |
n. |
|
- That reminds me of a joke.
- Bu bana bir fıkrayı hatırlattı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes kahkahayı bastı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir fıkraydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- Tom might not laugh at that joke.
- Tom bu fıkraya gülmeyebilir.
- You should get Tom to tell you the joke he told me yesterday.
- Dün bana anlattığı fıkrayı Tom'a anlattırmalısın.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
- Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- He told a very funny joke.
- O bana çok komik bir fıkra anlattı.
- We began to laugh when he told the joke.
- Fıkrayı anlattığında gülmeye başladık.
- Tom told me a very funny joke.
- Tom bana çok eğlenceli bir fıkra anlattı.
- Tell us that joke again.
- O fıkrayı bize tekrar anlat.
- She told him a joke, but he didn't laugh.
- Ona bir fıkra anlattı, ama o gülmedi.
- Tom told us a good joke.
- Tom bize iyi bir fıkra anlattı.
- Any new jokes?
- Yeni fıkra var mı?
- I cannot help laughing at the joke.
- Fıkraya gülmemek elimde değil.
- Shay burst out laughing when she heard the joke that David told.
- Shay, David'in anlattığı fıkrayı duyunca kahkahalara boğuldu.
- I'm looking for a book of jokes.
- Bir fıkra kitabı arıyorum.
- I know lots of jokes.
- Bir sürü fıkra bilirim.
Show More (14)
|
3 |
joke |
şaka yapmak |
v. |
|
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Bu gece burada olan başka hiçbir şey hakkında şaka yapmam.
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Ben olsam bu gece burada olacaklar hakkında pek şaka yapmazdım.
- I wouldn't joke about anything else that happens here tonight.
- Bu gece burada olacak başka hiçbir şey hakkında şaka yapmam.
- Tom was only joking.
- Tom sadece şaka yapıyordu.
- Sami liked to joke around.
- Sami şaka yapmayı severdi.
- Tom wasn't sure whether Mary was joking or not.
- Tom, Mary'nin şaka yapıp yapmadığından emin değildi.
- I hope that Tom and Mary were joking.
- Umarım Tom ve Mary şaka yapıyordur.
- This is no time for joking.
- Şaka yapma zamanı değil.
- Don't tell crude jokes in the presence of my father.
- Babamın yanında kaba şakalar yapma.
- No jokes please!
- Şaka yapmayın lütfen!
- Tom isn't joking.
- Tom şaka yapmıyor.
- Do you think I'm joking?
- Şaka yaptığımı mı düşünüyorsun?
- Of course I was joking.
- Tabii ki şaka yapıyordum.
- At first, I thought he was joking.
- İlk başta şaka yaptığını düşündüm.
- That's not something I would joke about.
- Bu, hakkında şaka yapacağım bir şey değil.
Show More (12)
|
4 |
joke |
espri |
n. |
|
- His jokes make no sense.
- Onun esprileri mantıklı değil.
- Tom laughed at Mary's jokes, even though they weren't funny.
- Tom komik olmamasına rağmen Mary'nin esprilerine güldü.
- I didn't understand this joke.
- Ben bu espriyi anlamadım.
- His jokes are not funny.
- Onun esprileri komik değildir.
- We couldn't help laughing at his joke.
- Esprisine gülmeden edemedik.
Show More (2)
|