|
- You have to be quiet in the library!
- Kütüphanede sessiz olmalısın!
- He was a withdrawn, quiet little boy.
- İçine kapanık, sessiz küçük bir çocuktu.
- As we have seen in other countries such as Zimbabwe, quiet diplomacy does not work.
- Zimbabve gibi diğer ülkelerde de gördüğümüz üzere, sessiz diplomasi işe yaramıyor.
- Quiet aircraft must therefore benefit and loud aircraft must incur substantial charges.
- Bu nedenle sessiz uçaklar bundan faydalanmalı, gürültülü uçaklar ise ciddi ücretlere tabi olmalıdır.
- The trial conducted against 140 citizens in Equatorial Guinea is a sham that the European Union cannot keep quiet about.
- Ekvator Ginesi'nde 140 vatandaşa karşı yürütülen dava, Avrupa Birliği'nin sessiz kalamayacağı bir sahtekarlıktır.
- If friends keep quiet in front of each other, they are doing the wrong thing.
- Eğer arkadaşlar birbirlerinin önünde sessiz kalıyorlarsa, yanlış bir şey yapıyorlar demektir.
- Quiet aircraft must therefore benefit and loud aircraft must incur substantial charges.
- Bu nedenle sessiz uçaklar bundan faydalanmalı, gürültülü uçaklar ise önemli ücretler ödemelidir.
- It has been a quiet but stirring debate.
- Sessiz ama heyecanlı bir tartışma oldu.
- Make use of a quiet space for them to study and do their homework.
- Çalışmaları ve ödevlerini yapmaları için sessiz bir ortamdan yararlanın.
- All right, you take these, both of you get in there and keep quiet.
- Pekala, sen bunları al, ikiniz de içeri girin ve sessiz olun.
- We'd get a nice, quiet little place in the country.
- Kırsalda şirin, sessiz, ufak bir yer bulurduk.
- Try to find a quiet time and peaceful space for reflection.
- Düşünmek için sessiz bir aralık ve huzurlu bir ortam bulmaya çalış.
- Make use of a quiet space for them to study and do their homework.
- Ders çalışmaları ve ödevlerini yapmaları için sessiz bir alan kullanın.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben güzel, sessiz ve hanım hanımcık kadınları severim.
- Make use of a quiet space for them to study and do their homework.
- Çalışmaları ve ödevlerini yapmaları için sessiz bir ortamdan faydalanın.
- If you prefer all quiet, turn off everything that makes noise.
- Tamamen sessiz olmayı tercih ediyorsanız gürültü yapan her şeyi kapatın.
- We'd get a nice, quiet little place in the country.
- Kırsalda şirin, sessiz, küçük bir yerimiz olurdu.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben kadının hoş, sessiz ve aptalını severim.
- Try to find a quiet time and peaceful space for reflection.
- Düşünmek için sessiz bir zaman dilimi ve huzurlu bir ortam bulmaya çalışın.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben hoş, sessiz ve ebleh kadınları severim.
- Nice, clean, quiet, the least crowded, and the northernmost capital city.
- Güzel, temiz, sessiz, en az kalabalık ve en kuzeydeki başkent.
- It's been very quiet.
- Çok sessizdi.
- Why don't you be quiet?
- Sessiz olsana.
- It's a very quiet room.
- Çok sessiz bir oda.
- Tom is a very quiet person.
- Tom çok sessiz bir insandır.
- It's going to be quiet without Tom.
- Tom olmadan sessiz olacak.
- I tried to be quiet.
- Sessiz olmaya çalıştım.
- I asked him to keep quiet.
- Onun sessiz kalmasını istedim.
- It's too quiet in here.
- Burası fazla sessiz.
- Will you be quiet?
- Sessiz olur musun?
- You're awfully quiet today, aren't you?
- Bugün çok sessizsin, değil mi?
- Jane has been quiet and grouchy for the past few days.
- Jane son birkaç gündür sessiz ve huysuzdu.
- In a library, you have to be quiet.
- Bir kütüphanede sessiz olmak zorundasınız.
- Tom asked everybody to be quiet.
- Tom herkesin sessiz olmasını istedi.
- You have to be very quiet.
- Çok sessiz olmak zorundasın.
- He lives in a suburb, in a quiet suburb.
- O bir kenar mahallede yaşıyor, sessiz bir kenar mahallede.
- Tom just kept quiet.
- Tom sadece sessiz kaldı.
- I was trying to be quiet.
- Sessiz olmaya çalışıyordum.
- Let's talk in the study where it's quiet.
- Sessiz bir yer olan çalışma odasında konuşalım.
- I really do wish you'd be quiet.
- Gerçekten sessiz olmanı diliyorum.
- We'll stay quiet.
- Sessiz kalacağız.
- Tom doesn't know when to keep quiet.
- Tom ne zaman sessiz olması gerektiğini bilmiyor.
- The mosque was quiet.
- Cami sessizdi.
- Everyone's quiet.
- Herkes sessiz.
- Tom was quiet.
- Tom sessizdi.
- You could've stayed quiet, but you didn't.
- Sessiz kalabilirdin ama kalmadın.
- Tom was being quiet.
- Tom sessiz davranıyordu.
- I'll be as quiet as a mouse.
- Bir fare gibi sessiz olacağım.
- Stay quiet and be alert.
- Sessiz ve uyanık ol.
- Foxes are moderately quiet animals.
- Tilkiler kısmen sessiz hayvanlardır.
- Be quiet and get back in the car.
- Sessiz olun ve arabaya dönün.
- The baby was quiet all night.
- Bebek bütün gece sessizdi.
- You must keep quiet for a few days.
- Birkaç gün sessiz kalmalısınız.
- You're awfully quiet, Tom.
- Sen de çok sessizsin, Tom.
- Tom, won't you keep quiet for at least ten seconds?
- Tom, en az on saniye sessiz kalmaz mısın?
- I won't be quiet.
- Sessiz kalmayacağım.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Bütün yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- We've got to be quiet.
- Sessiz olmalıyız.
- Tom told me to keep quiet.
- Tom bana sessiz olmamı söyledi.
- The teacher told us to be quiet.
- Öğretmenimiz bize sessiz olmamızı söyledi.
- Tom told Mary to keep quiet.
- Tom, Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- She is a quiet woman.
- O sessiz bir kadın.
- Ask Tom to be quiet.
- Tom'a sessiz olmasını söyle.
- Why don't you be quiet?
- Neden sessiz olmuyorsun?
- Be quiet at the table.
- Masada sessiz olun.
- As long as you keep quiet, you can stay in this room.
- Sessiz kaldığın sürece bu odada kalabilirsin.
- Can't you please be quiet?
- Lütfen sessiz olmaz mısın?
- I'd appreciate it if you would be quiet.
- Sessiz olursan minnettar olurum.
- Tom was quiet, polite and respectful.
- Tom sessiz, kibar ve saygılıydı.
- We need to be quiet.
- Bizim sessiz olmamız gerekir.
- The classroom was quiet.
- Sınıf sessizdi.
- We kept quiet.
- Biz sessiz kaldık.
- What I will do is to remain quiet.
- Yapacağım şey sessiz kalmak.
- Maybe we should be quiet.
- Belki de bizim sessiz olmamız gerekir.
- Tom is quiet now.
- Tom şimdi sessiz.
- Tom and I were both quiet.
- Tom ve ben ikimiz de sessizdik.
- Tom was quiet all day.
- Tom bütün gün sessizdi.
- Let's go somewhere quiet.
- Sessiz bir yere gidelim.
- You ought to be quiet in a library.
- Bir kütüphanede sessiz olmalısın.
- You can stay here as long as you keep quiet.
- Sessiz kaldığın sürece burada kalabilirsin.
- The streets were quiet.
- Caddeler sessizdi.
- The streets were quiet.
- Sokaklar sessizdi.
- Foxes are moderately quiet animals.
- Tilkiler orta derecede sessiz hayvanlardır.
- Why can't you be quiet?
- Neden sessiz olamıyorsun?
- Tom asked Mary to be quiet.
- Tom Mary'den sessiz olmasını istedi.
- The floor is quiet.
- Zemin sessizdir.
- I just listened and kept quiet.
- Sadece dinledim ve sessiz kaldım.
- All is quiet again.
- Her şey yine sessiz.
- Be quiet during the course.
- Ders sırasında sessiz olun.
- The room was quiet.
- Oda sessizdi.
- Tell Tom to keep quiet.
- Tom'a sessiz olmasını söyle.
- Tom was always a quiet child.
- Tom her zaman sessiz bir çocuktu.
- I wish both of you'd keep quiet.
- Keşke ikiniz de sessiz olsanız.
- Dad told me to keep quiet.
- Babam sessiz kalmamı söyledi.
- Tom is very quiet, isn't he?
- Tom çok sessiz, değil mi?
- You're both awfully quiet.
- İkiniz de çok sessizsiniz.
- All is quiet again.
- Her şey yeniden sessizleşti.
- Why don't we talk in my office where it's quiet?
- Neden ofisimde konuşmuyoruz, sessiz bir yerde?
- I want to find someplace quiet to study.
- Çalışmak için sessiz bir yer bulmak istiyorum.
- Tom could've stayed quiet.
- Tom sessiz kalabilirdi.
- Everybody needs to be quiet.
- Herkesin sessiz olması gerekiyor.
- It's too quiet in here.
- Burası çok sessiz.
- Try to be as quiet as possible.
- Mümkün olduğunca sessiz olmaya çalışın.
- We can stay quiet.
- Sessiz kalabiliriz.
- Tom has been very quiet.
- Tom çok sessizdir.
- The youth was quiet.
- Genç sessizdi.
- You may stay here as long as you keep quiet.
- Sessiz durduğun sürece burada kalabilirsin.
- We kept quiet.
- Sessiz kaldık.
- Tom doesn't know how to be quiet.
- Tom nasıl sessiz olacağını bilmiyor.
- I'd appreciate it if you would be quiet.
- Sessiz olursanız memnun olurum.
- It's strangely quiet here.
- Burası garip bir şekilde sessiz.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
- Son birkaç gündür Jane sessiz ve neşesizdi.
- The boy kept quiet.
- Çocuk sessiz kaldı.
- The baby kept quiet.
- Bebek sessiz kaldı.
- It's very quiet here.
- Burası çok sessiz.
- Tom asked that we be quiet.
- Tom bizden sessiz olmamızı rica etti.
- I just stayed quiet.
- Ben sadece sessiz kaldım.
- Everything went quiet.
- Her şey sessizleşti.
- She kept quiet.
- O, sessiz kaldı.
- I want you to be quiet now.
- Şimdi sessiz olmanı istiyorum.
- Rural environments are too quiet for me.
- Kırsal ortamlar benim için çok sessizdir.
- I asked him to keep quiet.
- Ondan sessiz olmasını istedim.
- Tom is a quiet guy, isn't he?
- Tom sessiz bir adam, değil mi?
- The town where I live is very quiet and resembles a village.
- Yaşadığım kasaba çok sessiz ve bir köye benziyor.
- Tom and Mary were very quiet in the car.
- Tom ve Mary arabada çok sessizdi.
- I'm kind of looking forward to a quiet day.
- Sessiz bir gün için sabırsızlıkla bekliyorum.
- She's a quiet person.
- O sessiz bir kişi.
- Would you be quiet, please?
- Sessiz olur musunuz lütfen?
- As long as you keep quiet, you can stay here.
- Sessiz olduğunuz sürece, burada kalabilirsiniz.
- I suggest you be quiet.
- Sessiz olmanızı öneririm.
- Tom told me to be quiet.
- Tom bana sessiz olmamı söyledi.
- You ought to be quiet in a library.
- Kütüphanede sessiz olmalısın.
- The people in the auditorium were pretty quiet.
- Oditoryumdaki insanlar oldukça sessizdi.
- He is a quiet person.
- O sessiz bir insan.
- We spent a quiet day in the country.
- Biz kırda sessiz bir gün geçirdik.
- Jane has been quiet and moody for the past few days.
- Jane, son birkaç gündür sessiz ve karamsardı.
- It was really quiet.
- Gerçekten sessizdi.
- Could we go somewhere quiet?
- Sessiz bir yere gidebilir miyiz?
- The house is very quiet.
- Ev çok sessiz.
- Please try to be quiet.
- Lütfen sessiz olmaya çalış.
- Tom remained quiet for a moment.
- Tom bir süre sessiz kaldı.
- For the past few days Jane has been quiet and out of humor.
- Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.
- Everybody in the room got very quiet.
- Odadaki herkes çok sessizleşti.
- Tom told Mary to keep quiet.
- Tom, Mary'ye sessiz kalmasını söyledi.
- She kept quiet.
- Sessiz kaldı.
- Everyone was very quiet.
- Herkes çok sessizdi.
- I wish you'd both keep quiet.
- Keşke ikiniz de sessiz kalsaydınız.
- I told you to be quiet.
- Sana sessiz olmanı söylemiştim.
- Be very quiet.
- Çok sessiz ol.
- It was very quiet.
- Çok sessizdi.
- It was supposed to be quiet here.
- Onun burada sessiz olması gerekiyordu.
- Be quiet for a moment.
- Bir dakika sessiz olun.
- I promise I'll be quiet.
- Söz veriyorum sessiz olacağım.
- You two are quiet.
- Siz ikiniz sessizsiniz.
- The area was quiet.
- Bölge sessizdi.
- You're awfully quiet this morning.
- Bu sabah çok sessizsin.
- Our teacher demanded that we keep quiet.
- Öğretmenimiz sessiz olmamızı istedi.
- Tom and I both kept quiet.
- Tom ve ben ikimiz de sessiz kaldık.
- Tom stayed very quiet.
- Tom çok sessiz kaldı.
- Tom told Mary to stay quiet.
- Tom, Mary'e sessiz olmasını söyledi.
- It's unusual for Tom to be so quiet.
- Tom'un bu kadar sessiz olması alışılmadık bir durum.
- Tom is quiet.
- Tom sessizdir.
- I think you should be quiet.
- Bence sessiz olmalısın.
- It shouldn't be this quiet.
- O bu kadar sessiz olmamalı.
- We were pretty quiet.
- Biz oldukça sessizdik.
- Tom just wants us to be quiet.
- Tom sadece sessiz olmamızı istiyor.
- I hope it'll be quiet.
- Umarım sessiz olur.
- You're unusually quiet today.
- Bugün alışılmadık derecede sessizsin.
- I didn't know we were supposed to be quiet here.
- Burada sessiz olmamız gerektiğini bilmiyordum.
- Let's go talk somewhere quiet.
- Hadi gidip sessiz bir yerde konuşalım.
- She is quiet.
- O sessizdir.
- You must keep quiet for a while.
- Bir süre sessiz olmalısın.
- The baby kept quiet.
- Bebek sessiz durdu.
- Tom is very quiet.
- Tom çok sessiz.
- The neighborhood where Tom lives is very quiet.
- Tom'un oturduğu mahalle çok sessiz.
- Calvin Coolidge was quiet and plain-looking.
- Calvin Coolidge sessiz ve sade görünümlüydü.
- Please stay quiet.
- Lütfen sessiz kal.
- Can you keep quiet?
- Sessiz kalabilir misin?
- We'd better be quiet.
- Sessiz olsak iyi olur.
- The boys were quiet.
- Çocuklar sessizdi.
- Just please be quiet.
- Lütfen sadece sessiz olun.
- Let's go somewhere quiet so we can talk.
- Sessiz bir yere gidelim de konuşalım.
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz ol, böylece bebeği uyandırma.
- Tom was quiet, polite and respectful.
- Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.
- Tom is awfully quiet today.
- Tom bugün çok sessiz.
- Mary was quiet for a moment.
- Mary bir an için sessizdi.
- We'll have to be very quiet.
- Çok sessiz olmak zorunda kalacağız.
- Tom was quiet for a moment.
- Tom bir an sessizdi.
- Mary was a very intelligent, but very quiet girl.
- Mary çok zeki ama çok sessiz bir kızdı.
- If you're not quiet, I'm going to ask you to leave.
- Eğer sessiz olmazsan, burayı terk etmeni isteyeceğim.
- Tom wanted everybody to be quiet.
- Tom herkesin sessiz olmasını istedi.
- She asked us to be quiet.
- Bizden sessiz olmamızı istedi.
- Fadil yelled at Dania to keep quiet.
- Fadıl sessiz kalması için Dania'ya bağırdı.
- Don't be quiet and say everything.
- Sessiz olma ve her şeyi söyleme.
- Mary was a quiet and unassuming young lady.
- Mary sessiz ve mütevazi bir genç kadındı.
- You seem kind of quiet.
- Biraz sessiz görünüyorsun.
- Tom asked Mary to be quiet.
- Tom, Mary'den sessiz olmasını istedi.
- Tom is awfully quiet today.
- Tom bugün son derece sessiz.
- Tom is quiet, isn't he?
- Tom sessiz, değil mi?
- Tom was very quiet about this.
- Tom bu konu hakkında çok sessizdi.
- My apartment is quiet and clean.
- Evim sessiz ve temiz.
- You're supposed to be quiet here.
- Burada sessiz olman gerekiyor.
- I'll be quiet.
- Sessiz olacağım.
- Are you normally this quiet?
- Normal olarak bu kadar sessiz misin?
- Both of you be quiet.
- İkiniz de sessiz olun.
- They're both quiet.
- İkisi de sessiz.
- I'd be quiet if I were you.
- Yerinde olsam sessiz olurdum.
- I asked them to keep quiet.
- Onlardan sessiz kalmalarını istedim.
- Are you always this quiet?
- Her zaman böyle sessiz misin?
- The restaurant was quiet.
- Restoran sessizdi.
- Tom has always been a quiet person.
- Tom her zaman sessiz bir insan olmuştur.
- The boy was quiet.
- Erkek çocuğu sessizdi.
- What I will do is to remain quiet.
- Yapacağım, sessiz kalmak.
- He asked us to be quiet.
- O sessiz olmamızı rica etti.
- We have to stay quiet.
- Sessiz olmalıyız.
- Tom got quiet.
- Tom sessizleşti.
- The mother told the children to be quiet.
- Anne çocuklara sessiz olmalarını söyledi.
- We kept the children quiet.
- Biz çocukların sessiz kalmasını sağladık.
- Please be quiet for mercy's sake during the lesson.
- Allah rızası için ders sırasında sessiz olun lütfen.
- You seem kind of quiet today.
- Bugün biraz sessiz görünüyorsun.
- Stay quiet and be alert.
- Sessiz kalın ve uyanık olun.
- It's too quiet.
- Çok sessiz.
- We should remain quiet.
- Sessiz kalmalıyız.
- It shouldn't be this quiet.
- Bu kadar sessiz olmamalı.
- Why is he so quiet?
- Neden bu kadar sessiz?
- The boy stayed quiet.
- Oğlan sessiz kaldı.
- Tom told me to stay quiet.
- Tom bana sessiz kalmamı söyledi.
- I want you to sit here and be quiet.
- Burada oturmanı ve sessiz olmanı istiyorum.
- The teacher told us to be quiet.
- Öğretmen sessiz olmamızı söyledi.
- I asked Tom to be quiet.
- Tom'un sessiz olmasını istedim.
- It's pretty quiet around here.
- Buralar oldukça sessiz.
- Let's go somewhere where it's quiet.
- Hadi sessiz bir yerlere gidelim.
- It was totally quiet in the street.
- Sokak tamamen sessizdi.
- It's too quiet.
- O fazla sessizdir.
- It was quiet in there.
- İçerisi sessizdi.
- Um, is the room quiet?
- Iıım, bu oda sessiz mi?
- Tom wanted me to keep it quiet until he talked to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşana kadar sessiz kalmamı istedi.
- I want you to be quiet.
- Sessiz olmanı istiyorum.
- I asked her to keep quiet.
- Ondan sessiz olmasını istedim.
- Keep them quiet.
- Onları sessiz tut.
- The boys kept quiet.
- Çocuklar sessiz kaldı.
- Tom, quiet down a little!
- Tom, biraz sessiz ol!
- The best thing one can do is be quiet.
- Bir insanın yapabileceği en iyi şey sessiz olmaktır.
- You're really quiet, aren't you?
- Çok sessizsin, değil mi?
- Quiet, please.
- Sessiz olun lütfen.
- Could you please be quiet?
- Lütfen sessiz olur musunuz?
- It was supposed to be quiet here.
- Buranın sessiz olması gerekiyordu.
- I was asked to be quiet.
- Benim sessiz olmam istendi.
- Just keep quiet.
- Bir sessiz ol.
- The librarian told Tom and Mary to be quiet.
- Kütüphaneci Tom ve Mary'ye sessiz olmalarını söyledi.
- You're very quiet.
- Çok sessizsin.
- Tom and Mary are quiet.
- Tom ve Mary sessiz.
- Tom is usually very quiet, isn't he?
- Tom genellikle çok sessizdir, değil mi?
- You have to be very quiet.
- Çok sessiz olmalısın.
- It's really quiet here.
- Burası çok sessiz.
- Why are you so quiet?
- Neden bu kadar sessizsin?
- He made as if to say something, but instead kept quiet.
- Bir şey söyleyecekmiş gibi yaptı ama onun yerine sessiz kaldı.
- Tom was absolutely quiet.
- Tom kesinlikle sessizdi.
- The crowd immediately grew quiet.
- Kalabalık hemen sessizleşti.
- He is by nature a very quiet person.
- Doğası gereği çok sessiz bir insandır.
- Tell them to keep quiet.
- Onlara sessiz olmalarını söyle.
- Jane has been quiet and moody for the past few days.
- Jane son birkaç gündür sessiz ve huysuz.
- We have to stay quiet.
- Sessiz kalmak zorundayız.
- She prefers quiet music.
- Sessiz müziği tercih eder.
- Tom likes to spend quiet time alone every day.
- Tom her gün yalnız başına sessiz zaman geçirmeyi sever.
- I live in a very quiet neighborhood.
- Ben çok sessiz bir mahallede oturuyorum.
- Jane has been quiet and grumpy for the past few days.
- Jane son birkaç gündür sessiz ve huysuzdu.
- Um, is the room quiet?
- Oda sessiz mi?
- Please be quiet so you don't wake Tom up.
- Tom'u uyandırmamak için lütfen sessiz olun.
- You should keep quiet.
- Sessiz olmalısınız.
- I hope it'll be quiet.
- Onun sessiz olacağını umuyorum.
- I really do wish you'd be quiet.
- Gerçekten sessiz olmanızı dilerim.
- Tom wasn't quiet.
- Tom sessiz değildi.
- When listening to a lecture, you should be quiet.
- Bir dersi dinlerken sessiz olmalısın.
- Tom and Mary were very quiet in the car.
- Tom ve Mary arabada çok sessizdiler.
- You've been very quiet.
- Çok sessizdin.
- I really wish you'd be quiet.
- Gerçekten sessiz olmanı istiyorum.
- Jack is quiet now.
- Jack şimdi sessiz.
- We kept them quiet.
- Onların sessiz durmasını sağladık.
- I asked Tom to be quiet.
- Tom'dan sessiz olmasını istedim.
- Mary was quiet for a moment.
- Mary bir an sessiz kaldı.
- I just stayed quiet.
- Sadece sessiz kaldım.
- Tom bought a small house on a quiet street.
- Tom sessiz bir sokakta küçük bir ev aldı.
- Everything is quiet.
- Her şey sessiz.
- You were awfully quiet.
- Çok sessizdiniz.
- We must keep quiet.
- Biz sessiz olmalıyız.
- Tell Tom to keep quiet.
- Tom'a sessiz kalmasını söyle.
- Just stay quiet.
- Sessiz ol.
- I remained quiet.
- Sessiz kaldım.
- I'm trying to be quiet.
- Sessiz olmaya çalışıyorum.
- We need to be quiet.
- Sessiz olmamız gerek.
- I wish you would be quiet.
- Keşke sessiz olsanız.
- He was ill, and so they were quiet.
- O hastaydı ve bu yüzden sessizdiler.
- Is your room quiet?
- Odan sessiz mi?
- Keep quiet in bed for a while.
- Yatakta bir süre sessiz durmalısın.
- Would you please be quiet?
- Lütfen sessiz olur musun?
- Please ask Tom to be quiet.
- Lütfen Tom'dan sessiz olmasını isteyin.
- Why don't we talk in my office where it's quiet?
- Neden sessiz olan ofisimde konuşmuyoruz?
- Tom is usually very quiet, isn't he?
- Tom genellikle çok sessiz, değil mi?
- I asked you to be quiet.
- Senden sessiz olmanı istemiştim.
- I need to be quiet.
- Ben sessiz olmalıyım.
- When I'm home alone, the house is too quiet.
- Evde yalnız olduğumda, ev çok sessiz oluyor.
- The room got very quiet.
- Oda çok sessizleşti.
- Tom is a quiet man.
- Tom sessiz bir adamdır.
- Tom is normally really quiet.
- Tom normalde çok sessizdir.
- Keep quiet in bed for a while.
- Bir süre yatakta sessiz olun.
- Let's be quiet.
- Sessiz olalım.
- The students stayed quiet.
- Öğrenciler sessiz kaldı.
- You ought to keep quiet when people are talking.
- İnsanlar konuşurken sessiz olmalısın.
- She is being quiet for the moment.
- Şimdilik sessiz kalıyor.
- Could we go somewhere quiet and talk?
- Sessiz bir yere gidip konuşabilir miyiz?
- Tom is a quiet person.
- Tom sessiz bir insandır.
- Is the room quiet?
- Oda sessiz mi?
- I was a quiet child.
- Ben sessiz bir çocuktum.
- Let's go somewhere quiet and talk.
- Sessiz bir yere gidelim ve konuşalım.
- Suddenly, things were very quiet.
- Aniden, işler çok sessizdi.
- Tom bought a small house on a quiet street.
- Tom sessiz bir sokakta küçük bir ev satın aldı.
- It's quiet, you know.
- Sessiz, biliyorsun.
- A quiet act is worth more than an impressive speech.
- Sessiz bir hareket, etkileyici bir konuşmadan daha değerlidir.
- Tom and Mary are at a table in a quiet corner.
- Tom ve Mary sessiz bir köşedeki masadalar.
- I live in a quiet neighborhood.
- Sessiz bir semtte yaşıyorum.
- I told you to be quiet.
- Sana sessiz olmanı söyledim.
- Can you please be quiet?
- Sessiz olabilir misin lütfen?
- Everything was quiet in the castle's park.
- Kalenin parkında her şey sessizdi.
- You can stay only if you are quiet.
- Sessiz olmak koşuluyla kalabilirsin.
- The floor is quiet.
- Kat sessiz.
- Tom told Mary to stay quiet.
- Tom Mary'ye sessiz kalmasını söyledi.
- We kept quiet in the room.
- Odada sessiz kaldık.
- Tom was quiet for a moment.
- Tom bir an sessiz kaldı.
- Tom told Mary to be quiet.
- Tom Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- The youth was quiet.
- Gençlik sessizdi.
- She yelled at the children to be quiet.
- Çocuklara sessiz olmaları için bağırdı.
- Please keep quiet, so you don't wake the baby up.
- Lütfen sessiz olun, böylece bebeği uyandırmazsınız.
- I didn't think Tom would be so quiet.
- Tom'un bu kadar sessiz olacağını düşünmemiştim.
- You may stay here as long as you keep quiet.
- Sessiz olduğun sürece burada kalabilirsin.
- Let's find someplace quiet to talk.
- Konuşmak için sessiz bir yer bulalım.
- It was relatively quiet.
- Nispeten sessizdi.
- Be quiet now.
- Şimdi sessiz olun.
- Tom tried to stay quiet.
- Tom sessiz kalmaya çalıştı.
- All was quiet in the room.
- Odada her şey sessizdi.
- You sure are quiet tonight.
- Bu gece çok sessizsin.
- Even at nighttime, it was not quiet and peaceful any more.
- Gece vakti bile artık sessiz ve huzurlu değildi.
- We've got to be quiet.
- Sessiz olmak zorundayız.
- It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki, iğne düşse duyulurdu.
- My friends always say that I'm too quiet, but my family says I'm too dull.
- Arkadaşlarım hep benim fazla sessiz olduğumu söylerler ama ailem benim çok sıkıcı olduğumu söylüyor.
- You'll keep quiet if you're smart.
- Akıllıysan sessiz kalırsın.
- Rural environments are too quiet for me.
- Kırsal ortamlar benim için çok sessiz.
- Please stay quiet.
- Lütfen sessiz kalın.
- All is quiet again.
- Her şey tekrar sessiz.
- Everyone, please be quiet.
- Herkes sessiz olsun lütfen.
- He kept quiet while we were talking.
- Biz konuşurken sessiz kaldı.
- It is quiet here at night.
- Geceleri burası sessizdir.
- I hope to find a quiet beach this year; I'm already tired of crowded beaches.
- Ben bu yıl sessiz bir plaj bulmayı umuyorum; kalabalık plajlardan zaten bıktım.
- I asked them to keep quiet.
- Sessiz olmalarını istedim.
- Tom and I kept quiet.
- Tom ve ben sessiz kaldık.
- Tom was quiet all day.
- Tom tüm gün sessizdi.
- It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
- Try to be as quiet as possible.
- Mümkün olduğunca sessiz olmaya çalış.
- You must keep quiet.
- Sessiz olmak zorundasın.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
- Tony yeşil tarlalar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- A wife who can be quiet is a gift of God.
- Sessiz olabilen bir eş Tanrı'nın bir lütfudur.
- The students stayed quiet.
- Öğrenciler sessiz kaldılar.
- Could you please be quiet?
- Sessiz olabilir misiniz?
- Can't you please be quiet?
- Lütfen sessiz olamaz mısın?
- All is quiet.
- Her şey sessiz.
- The audience was very quiet.
- Seyirci çok sessizdi.
- When I'm home alone, the house is too quiet.
- Evde yalnız olduğumda, ev çok sessiz.
- Please be quiet!
- Lütfen sessiz olun!
- Actually, it wasn't totally quiet.
- Aslında, tamamen sessiz değildi.
- Tom doesn't know how to be quiet.
- Tom nasıl sessiz olunacağını bilmiyor.
- I tried to be quiet.
- Ben sessiz olmaya çalıştım.
- You've been very quiet.
- Çok sessizsin.
- Tom is a quiet man.
- Tom sessiz bir adam.
- When I am speaking, please keep quiet and listen to me.
- Ben konuşurken lütfen sessiz olun ve beni dinleyin.
- I remained quiet.
- Ben sessiz kaldım.
- When I am speaking, please keep quiet and listen to me.
- Ben konuşurken lütfen sessiz ol ve beni dinle.
- Whatever you do, stay quiet and stay down.
- Ne yaparsan yap, sessiz ol ve yerde kal.
- Mary was a quiet and unassuming young lady.
- Mary sessiz ve alçakgönüllü bir genç hanımdı.
- Tom remained quiet.
- Tom sessiz kaldı.
- Just please be quiet.
- Lütfen sessiz olun.
- Fadil yelled at Dania to keep quiet.
- Fadıl Dania'ya sessiz durması için bağırdı.
- This place is nice and quiet.
- Burası güzel ve sessiz.
- It's quiet.
- Burası sessiz.
- You're very quiet.
- Sen çok sessizsin.
- Can you be a little quieter?
- Biraz sessiz olabilir misin?
- Are you usually this quiet?
- Genelde bu kadar sessiz misin?
- Tom told me to be quiet.
- Tom sessiz olmamı söyledi.
- Why do we have to be quiet?
- Neden sessiz olmak zorundayız?
- You're a quiet person.
- Sen sessiz bir insansın.
- I'm trying to study, so please be quiet.
- Çalışmaya çalışıyorum, lütfen sessiz olun.
- Can you please be quiet?
- Sessiz olabilir misiniz lütfen?
- Tom is really quiet.
- Tom gerçekten sessizdir.
- The audience was very quiet.
- Seyirciler çok sessizdi.
- I think you should be quiet.
- Sessiz olman gerektiğini düşünüyorum.
- Tom and I both kept quiet.
- Tom da ben de sessiz kaldık.
- I want everyone to be quiet.
- Herkesin sessiz olmasını istiyorum.
- You have to stay quiet.
- Sessiz kalmak zorundasın.
- It is too quiet.
- O fazla sessizdir.
- It became quiet again in the forest.
- Ormanda ortalık tekrar sessiz oldu.
- The teacher told Mary to be quiet.
- Öğretmen Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- I was told to be quiet.
- Bana sessiz olmam söylendi.
- I want you to stay quiet for a few minutes.
- Birkaç dakika sessiz kalmanı istiyorum.
- Tom has been awfully quiet today.
- Tom bugün çok sessizdi.
- Why is it so quiet here?
- Sen o burada çok sessiz?
- I need you to be quiet.
- Sessiz olmana ihtiyacım var.
- I stayed quiet.
- Sessiz kaldım.
- You should be quiet in here.
- Burada sessiz olmalısın.
- Be quiet, girls.
- Sessiz olun kızlar.
- Why are you always so quiet?
- Neden hep bu kadar sessizsin?
- My father is quiet.
- Babam sessizdir.
- Sami was described as a quiet guy.
- Sami sessiz bir adam olarak tanımlandı.
- It's nice and quiet in here.
- Burası güzel ve sessiz.
- Stay quiet for a moment.
- Bir dakika sessiz ol.
- Things will be pretty quiet around here until hockey season begins.
- Hokey sezonu başlayana kadar buralarda işler oldukça sessiz olacak.
- He was ill, and so they were quiet.
- Hastaydı, bu yüzden sessiz kaldılar.
- I sometimes wish I could live a quiet retired sort of life but I doubt I could stand it for more than a few days.
- Bazen sessiz bir emekli hayatı yaşayabilmeyi düşünüyorum fakat buna birkaç günden daha fazla dayanabileceğimden şüpheliyim.
- He is a quiet man.
- O sessiz bir adam.
- Can you please be quiet?
- Lütfen sessiz olur musun?
- It is too quiet.
- Çok sessiz.
- Are you always this quiet?
- Her zaman bu kadar sessiz misin?
- Would you be quiet, please?
- Sessiz olur musunuz, lütfen?
- Tom is a quiet person, isn't he?
- Tom sessiz bir insan, değil mi?
- Let's keep quiet.
- Sessiz olalım.
- Whatever you do, stay quiet and stay down.
- Ne yaparsan yap, sessiz kal ve çömel.
- This washer is so quiet that you could put it in your bedroom.
- Bu çamaşır makinesi o kadar sessiz ki yatak odanıza koyabilirsiniz.
- Tom lives in a quiet neighborhood.
- Tom sessiz bir mahallede yaşıyor.
- Let's go somewhere quiet and talk.
- Sessiz bir yere gidip konuşalım.
- I asked you to be quiet.
- Ben sessiz olmanı istedim.
- The quiet cat caught the mouse.
- Sessiz kedi fareyi yakaladı.
- Tom said I needed to be quiet.
- Tom sessiz olmam gerektiğini söyledi.
- Why is everyone so quiet?
- Neden herkes bu kadar sessiz?
- She's a quiet person.
- Sessiz bir insandır.
- Tom kept quiet.
- Tom sessiz kaldı.
- You're awfully quiet today.
- Bugün çok sessizsin.
- It's quiet enough to hear a pin drop.
- İğne düşse duyulacak kadar sessiz.
- If you're not quiet, they'll hear you.
- Sessiz olmazsan seni duyarlar.
- Why's everybody so quiet?
- Neden herkes bu kadar sessiz?
- If you're not quiet, I'm going to ask you to leave.
- Sessiz olmazsanız, gitmenizi isteyeceğim.
- He was quiet.
- O sessizdi.
- All was quiet in the room.
- Odadaki herkes sessizdi.
- You can stay only if you're quiet.
- Sadece sessiz olursan kalabilirsin.
- Ask Tom to be quiet.
- Tom'dan sessiz olmasını rica et.
- Why don't you be quiet and listen?
- Neden sessiz olup dinlemiyorsun?
- Tom is a very quiet neighbor.
- Tom çok sessiz bir komşudur.
- Please try to be quiet.
- Lütfen sessiz olmaya çalışın.
- Are you usually this quiet?
- Genellikle bu kadar sessiz misin?
- You said it would be quiet here.
- Buranın sessiz olacağını söylemiştin.
- The whole class was quiet.
- Bütün sınıf sessizdi.
- I told Tom to be quiet.
- Tom'a sessiz olmasını söyledim.
- When listening to a lecture, you should be quiet.
- Ders dinlerken sessiz olmalısınız.
- Please ask Tom to be quiet.
- Lütfen Tom'a sessiz olmasını söyle.
- Please tell Tom to be quiet.
- Lütfen Tom'a sessiz olmasını söyle.
- Tom asked us to be quiet.
- Tom bizden sessiz olmamızı istedi.
- Would you both be quiet, please?
- İkiniz de sessiz olur musunuz, lütfen?
- We kept them quiet.
- Biz onları sessiz tuttuk.
- The best thing one can do is be quiet.
- Birinin yapabileceği en iyi şey sessiz olmaktır.
- We're quiet.
- Biz sessiziz.
- She yelled at the children to be quiet.
- Sessiz olmaları için çocuklara bağırdı.
- It's strangely quiet here.
- Burası garip biçimde sessiz.
- This washer is so quiet that you could put it in your bedroom.
- Bu çamaşır makinesi o kadar sessiz ki onu yatak odana koyabilirsin.
- He told us to keep quiet.
- Bize sessiz olmamızı söyledi.
- We cannot stand quiet and watch people starve.
- Sessiz kalıp insanların açlıktan ölmesine seyirci kalamayız.
- Is your home quiet?
- Eviniz sessiz mi?
- Would you be quiet?
- Sessiz olur musun?
- You can stay if only you are quiet.
- Ancak sessiz olursan kalabilirsin.
- The town where I live is very quiet and resembles a village.
- Yaşadığım kasaba çok sessiz ve bir köyü andırıyor.
- Stay quiet and rest.
- Sessiz kalın ve dinlenin.
- Be very quiet.
- Çok sessiz olun.
- Why is Tom being so quiet?
- Tom neden bu kadar sessiz?
- Tom told us to be quiet.
- Tom bize sessiz olmamızı söyledi.
- The children kept quiet.
- Çocuklar sessiz kaldı.
- I must keep quiet.
- Sessiz olmalıyım.
- I tried to be as quiet as I could.
- Elimden geldiğince sessiz olmaya çalıştım.
- You have to stay quiet.
- Sessiz olmalısın.
- Tom and I both kept quiet.
- Tom ve ben sessiz kaldık.
- It seemed pretty quiet.
- Oldukça sessiz görünüyordu.
- Why's everybody so quiet?
- Neden herkes böyle sessiz?
- I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.
- Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler.
- Tom isn't quiet.
- Tom sessiz değil.
- Do be quiet.
- Sessiz olun.
- You must be absolutely quiet.
- Kesinlikle sessiz olmalısın.
- If you want me to be quiet, just ask.
- Sessiz olmamı istiyorsan, sorman yeterli.
- Hey guys, please be quiet.
- Hey çocuklar, lütfen sessiz olun.
- Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sessiz bir anın tadını çıkardılar.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Tek yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- We kept quiet in the room.
- Biz odada sessiz kaldık.
- Be quiet while we are eating.
- Biz yemek yerken sessiz olun.
- I'll just keep quiet.
- Ben sessiz kalacağım.
- The room was so quiet you could hear a pin drop.
- Oda o kadar sessizdi ki bir iğnenin düşmesini bile işitebilirdin.
- I anticipated a quiet vacation in the mountains.
- Ben, dağlarda sessiz bir tatil umuyordum.
- The boy was quiet.
- Çocuk sessizdi.
- I sometimes wish I could live a quiet retired sort of life but I doubt I could stand it for more than a few days.
- Bazen sessiz bir emekli hayatı yaşamayı diliyorum ama buna birkaç günden fazla dayanabileceğimden şüpheliyim.
- Tell Tom to be quiet.
- Tom'a sessiz olmasını söyle.
- It's so quiet.
- Çok sessiz.
- I want to go somewhere quiet.
- Sessiz bir yere gitmek istiyorum.
- Tom stayed quiet.
- Tom sessiz kaldı.
- If I were you, I would stay quiet.
- Yerinizde olsam sessiz kalırdım.
- This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sessiz ve huzurlu.
- You can stay here as long as you keep quiet.
- Sessiz durduğun sürece burada kalabilirsin.
- Stay quiet for a moment.
- Bir an için sessiz kalın.
- We'll never keep quiet.
- Asla sessiz kalmayacağız.
- Tom wanted Mary to be quiet.
- Tom Mary'nin sessiz olmasını istedi.
- Stay quiet and rest.
- Sessiz ol ve dinlen.
- It was quiet all around.
- Her yer sessizdi.
- Please keep quiet.
- Lütfen sessiz olun.
- Why is it so quiet here?
- Burası neden bu kadar sessiz?
- Keep quiet and behave well!
- Sessiz ol ve iyi davran.
- I want to go somewhere quiet.
- Ben sessiz bir yere gitmek istiyorum.
- He told us to keep quiet.
- O bize sessiz kalmamızı söyledi.
- My apartment is quiet and clean.
- Benim apartman dairem sessiz ve temiz.
- Tom was very quiet about this.
- Tom bu konuda çok sessizdi.
- Tom and Mary kept quiet.
- Tom ve Mary sessiz kaldılar.
- Tom lives in a quiet part of town.
- Tom şehrin sessiz bir bölgesinde yaşıyor.
- She is a quiet woman.
- Sessiz bir kadındı.
- I'm a quiet guy.
- Ben sessiz bir adamım.
- I was asked to be quiet.
- Sessiz olmam istendi.
- Tom remained quiet for a moment.
- Tom bir an için sessiz kaldı.
- I need to be quiet.
- Sessiz olmalıyım.
- Let's go somewhere where it's quiet.
- Sessiz bir yere gidelim.
- You're quiet.
- Sen sessizsin.
- Can you be quiet?
- Sessiz olabilir misin?
- Tom is living a quiet life in Boston.
- Tom, Boston'da sessiz bir hayat yaşıyor.
- I think you should be quiet.
- Sanırım sessiz olmalısın.
- Suddenly, things were very quiet.
- Birden ortalık sessizleşti.
- We were pretty quiet.
- Oldukça sessizdik.
- Stay here and stay quiet.
- Burada kal ve sessiz ol.
- Jane has been quiet and grumpy for the past few days.
- Jane son birkaç gündür sessiz ve somurtkandı.
- Tom tried to be as quiet as he could.
- Tom olabildiğince sessiz olmaya çalıştı.
- I kept quiet.
- Sessiz kaldım.
- It's always been quiet here.
- Burası her zaman sessiz olmuştur.
- It's really quiet here.
- Burası gerçekten sessiz.
- The whole place got quiet.
- Her yer sessizleşti.
- I live on a quiet street.
- Sessiz bir sokakta oturuyorum.
- It's almost too quiet.
- Neredeyse çok sessiz.
- Tom and Mary are both quiet.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de sessizdirler.
- Tom would be quiet doing that.
- Tom bunu yaparken sessiz olurdu.
- I was a quiet child.
- Sessiz bir çocuktum.
- It's pretty quiet around here.
- Buralar oldukça sessizdir.
- Why is Tom always so quiet?
- Tom neden her zaman bu kadar sessiz?
- At last the guests left, and the flat was quiet.
- Sonunda misafirler gitti ve daire sessizleşti.
- Everyone kept quiet.
- Herkes sessiz kaldı.
- It was quiet again.
- Tekrar sessizdi.
- Tom is a very quiet neighbor.
- Tom çok sessiz bir komşu.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
- Tony, yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- They're both quiet.
- Onların her ikisi de sessiz.
- Tom and Mary are both quiet.
- Tom ve Mary sessizler.
- Tom just kept quiet.
- Tom sessiz kalmaya devam etti.
- Be quiet, all of you.
- Hepiniz sessiz olun.
- Jane has been quiet and grouchy for the past few days.
- Jane son birkaç gündür sessiz ve suratsızdı.
- You must keep quiet for a while.
- Bir süre sessiz durmalısın?
- They're quiet.
- Sessizler.
- Tom lives in a quiet little village.
- Tom küçük, sessiz bir köyde yaşıyor.
- Tom remained quiet a moment.
- Tom bir an sessiz kaldı.
- The street outside Tom's apartment building was quiet.
- Tom'un apartmanının dışındaki sokak sessizdi.
- Could you please tell Tom to be quiet?
- Tom'a sessiz olmasını söyler misiniz?
- The surrounding area was very quiet.
- Etraf çok sessizdi.
- He told the students to be quiet.
- Öğrencilere sessiz olmalarını söyledi.
- Would the two of you please be quiet?
- Siz ikiniz lütfen sessiz olur musunuz?
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim ama gürültü yapmaya devam ettiler.
- Tom is a quiet boy.
- Tom sessiz bir çocuktur.
- We'll have to be very quiet.
- Çok sessiz olmamız gerekecek.
- I know we gotta stay quiet!
- Sessiz olmamız gerektiğini biliyorum!
- Both Tom and Mary kept quiet.
- Tom da Mary de sessiz kaldı.
- I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim ama gürültü yapmaya devam ettiler.
- The stock market was surprisingly quiet today.
- Borsa bugün şaşırtıcı derecede sessizdi.
- The teacher told Tom to be quiet.
- Öğretmen Tom'a sessiz olmasını söyledi.
- Sami was really quiet.
- Sami gerçekten sessizdi.
- Be quiet while I'm speaking.
- Ben konuşurken sessiz olun.
- It seems to be quiet over there, right?
- Orası sessiz görünüyor, değil mi?
- I think I'd better be quiet.
- Sanırım sessiz olsam iyi olacak.
- Tom, won't you keep quiet for at least ten seconds?
- Tom, en azından on saniye sessiz olmaz mısın?
- As long as you keep quiet, you can stay here.
- Sessiz kaldığın sürece burada kalabilirsin.
- The children were particularly quiet.
- Çocuklar özellikle sessizdi.
- The boy stayed quiet.
- Çocuk sessiz kaldı.
- He asked us to be quiet.
- Sessiz olmamızı istedi.
- Please be quiet and let me finish.
- Lütfen sessiz olun ve bitirmeme izin verin.
- I've rarely seen Tom so quiet.
- Tom'u nadiren bu kadar sessiz gördüm.
- We need to be very quiet.
- Çok sessiz olmamız gerekiyor.
- This room is quiet.
- Bu oda sessiz.
- Tom and I stayed quiet.
- Tom ve ben sessiz kaldık.
- You must keep quiet.
- Sessiz olmalısın.
- Sami was described as a quiet guy.
- Sami sessiz bir adam olarak tanımlanırdı.
- He was quiet.
- Sessiz biriydi.
- Tom motioned to Mary to keep quiet.
- Tom Mary'ye sessiz olmasını işaret etti.
- You can stay only if you are quiet.
- Sadece sessiz olursan kalabilirsin.
- As long as you keep quiet, you can stay in this room.
- Sessiz olduğun sürece bu odada kalabilirsin.
- He is by nature a very quiet person.
- Yaratılıştan çok sessiz bir insandır.
- Tom is quiet, isn't he?
- Tom sessizdir, değil mi?
- Why is she so quiet?
- O neden bu kadar sessiz?
- Please be quiet, everybody.
- Lütfen herkes sessiz olsun.
- Tom and Mary are quiet.
- Tom ve Mary sessizler.
- I've rarely seen her so quiet.
- Onu nadiren bu kadar sessiz gördüm.
- Is there a quiet corner in here where I can study?
- Burada çalışabileceğim sessiz bir köşe var mı?
- Tom doesn't know when to keep quiet.
- Tom ne zaman sessiz kalacağını bilmiyor.
- We need to be very quiet.
- Çok sessiz olmalıyız.
- He kept quiet while we were talking.
- Biz konuşuyorken o sessiz kaldı.
- I know we gotta stay quiet!
- Sessiz kalmamız gerektiğini biliyorum!
- It was quiet all around.
- Etraf sessizdi.
- I think I'd better be quiet.
- Sanırım sessiz olsam iyi olur.
- Tom lives in a very quiet neighborhood.
- Tom çok sessiz bir mahallede yaşıyor.
- If you're not quiet, they'll hear you.
- Eğer sessiz olmazsan seni duyarlar.
- I want you to be quiet.
- Sessiz olmanızı istiyorum.
- It was a quiet night.
- Sessiz bir geceydi.
- I won't be quiet.
- Sessiz olmayacağım.
- If I were you, I would stay quiet.
- Yerinde olsam sessiz kalırdım.
- Since no one was interested to listen to me, I just kept quiet.
- Kimse beni dinlemek istemediği için sessiz kaldım.
- Would you be quiet?
- Sessiz olur musunuz?
- Maybe we should be quiet.
- Belki de sessiz olmalıyız.
- You can stay only if you're quiet.
- Sessiz olmak koşuluyla kalabilirsin.
- Please be quiet for mercy's sake during the lesson.
- Ders sırasında, Tanrı aşkına, lütfen sessiz olun.
- I asked Tom to keep quiet.
- Tom'dan sessiz kalmasını istedim.
- The neighborhood where Tom lives is very quiet.
- Tom'un yaşadığı mahalle çok sessizdir.
- Tom is a quiet boy.
- Tom sessiz bir çocuk.
- Are you normally this quiet?
- Normalde bu kadar sessiz misin?
- They kept that thing quiet.
- O şeyi sessiz tuttular.
- Please be quiet.
- Lütfen sessiz olun.
- The house seemed strangely quiet.
- Ev garip bir şekilde sessiz görünüyordu.
- It's very quiet.
- Çok sessiz.
- Would you both be quiet, please?
- İkiniz de sessiz olur musunuz lütfen?
- We must keep quiet.
- Sessiz kalmalıyız.
- You really should be quiet in here.
- Burada gerçekten sessiz olmalısın.
- Tom stayed very quiet.
- Tom çok sessiz durdu.
- Tom was very quiet.
- Tom çok sessizdi.
- In a library, you have to be quiet.
- Kütüphanede sessiz olmalısın.
- Quiet music was heard in the room we entered.
- Girdiğimiz odada sessiz bir müzik duyuluyordu.
- It's a very quiet community.
- Çok sessiz bir topluluk.
- Please keep quiet.
- Lütfen sessiz durun.
- Both Tom and Mary kept quiet.
- Hem Tom hem de Mary sessiz kaldı.
- My friends always say that I'm too quiet, but my family says I'm too dull.
- Arkadaşlarım hep çok sessiz olduğumu söyler, ama ailem çok sıkıcı olduğumu söyler.
- He used to be a quiet man.
- Eskiden sessiz bir adamdı.
- Why is she so quiet?
- Neden bu kadar sessiz biri?
- Keep them quiet.
- Onları sessiz tutun.
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
- Be quiet, girls.
- Kızlar, sessiz olun.
- Tom asked everybody to be quiet.
- Tom herkesten sessiz olmasını istedi.
- I live in a quiet neighborhood.
- Sessiz bir mahallede yaşıyorum.
- Tom asked that we be quiet.
- Tom sessiz olmamızı istedi.
- You may stay here as long as you keep quiet.
- Sessiz kaldığın sürece burada kalabilirsin.
- It's quiet, you know.
- O sessiz, sen biliyorsun.
- The room was so quiet you could hear a pin drop.
- Oda o kadar sessizdi ki iğne düşse duyulurdu.
- Tom asked us to be quiet.
- Tom sessiz olmamızı istedi.
- I want you to stay quiet for a few minutes.
- Birkaç dakika için sessiz kalmanı istiyorum.
- Tom is being quiet.
- Tom sessiz davranıyor.
- Is your home quiet?
- Evin sessiz mi?
- Tom and Mary live in a quiet residential neighborhood.
- Tom ve Mary sessiz bir yerleşim bölgesinde yaşıyorlar.
- It's very quiet here, isn't it?
- Burası çok sessiz, değil mi?
Show More (653)
|
