bone - Turkish English Dictionary
History

bone

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "bone" in Turkish English Dictionary : 69 result(s)

English Turkish
Common Usage
bone n. kılçık
bone n. kemik
General
bone n. balina (çubuk)
bone n. anlaşmazlık konusu
bone n. kemik
bone n. tartışma konusu
bone n. kemiğe benzeyen şey
bone n. kemik rengi
bone n. kırık beyaz
bone n. fildişi rengi
bone n. öz
bone n. temel
bone n. fıtrat
bone n. kalp
bone n. konu
bone n. husus
bone n. balina kemiği şeridi
bone n. çelik şeridi
bone n. kümes hayvanı tüy kemiği şeridi
bone n. eğilim
bone n. meyil
bone n. kemik parçası
bone n. sus payı
bone v. kılçıklarını ayıklamak (balık)
bone v. hafızlamak
bone v. kemiklerini ayıklamak
bone v. kılçıklarını ayıklamak
bone v. ayıklamak
bone v. kemiklerini ayırmak
bone v. kılçığını ayırmak
bone v. (giysi parçasını) balina kemiğinden korselerle sertleştirmek
bone v. kemik parçasıyla ovmak
bone v. düz çizgi belirlemek için bir şey boyunca bakarak hedef almak
bone adj. kemikten yapılmış
bone adv. aşırı derecede
bone adv. kesinlikle
bone adv. tamamen
bone adv. son derece
bone adv. çaresizce
Colloquial
bone n. trombon
Marine
bone n. hızla giden geminin kafasında oluşan köpük
Medical
bone n. bone
bone n. kemik
Gastronomy
bone v. eti ayıklamak
Chemistry
bone n. kemik
Agriculture
bone v. kemik unuyla verimlileştirmek
Geology
bone n. kömür damarındaki kaya tabakası
bone n. kömürdeki şeyl, kayrak veya kaya parçacığı
bone n. karbonlu şeyl
bone n. kemik kömürü
Slang
bone n. sik
bone n. malafat
bone n. dalga
bone n. kamış
bone n. ereksiyon
bone n. yarak
bone n. alet
bone n. sigara
bone n. (dolar) yeşil
bone v. düzüşmek
bone v. becermek
bone v. sevişmek
bone v. düdüklemek
bone v. çakmak
bone v. mercimeği fırına vermek
bone v. kaymak
British Slang
bone v. biriyle yatmak
bone v. mala vurmak
bone v. araklamak

Meanings of "bone" in English Turkish Dictionary : 14 result(s)

Turkish English
General
bone coif n.
bone lady's hat n.
bone bathing cap n.
bone bonnet n.
bone swimming hat n.
bone bannet [scotland] n.
bone quoif n.
Technical
bone bathing cap n.
Automotive
bone bonnet n.
Medical
bone bone n.
Gastronomy
bone bonnet n.
Sport
bone swim cap n.
bone swimming cap n.
bone bathing cap n.

Meanings of "bone" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
fish bone n. kılçık
General
leg bone n. bacak kemiği
flesh and bone n. et ve kemik
bone tissue n. kemikdoku
wedge bone n. takoz kemiği
frontal bone n. alın kemiği
bone folder n. isteka
bone marrow n. ilik
heel bone n. topuk kemiği
bone meal n. kemik tozu
ethmoid bone n. kalbur kemiği
nasal bone n. burun kemiği
mature bone n. olgunlaşmış kemik
bone of contention n. anlaşmazlık sebebi
innominate bone n. kalça kemiği
haunch bone n. kalça kemiği
bone china n. içine kemik külü katılarak yapılan porselen tabak
a bone of contention n. anlaşmazlık nedeni
long bone n. uzun kemik
malar bone n. yanak kemiği
tail bone n. kuyruk kemiği
a bone to pick n. sıkıntı yaratan konu
a bone to pick n. kafasını kurcalayan
a bone to pick n. kafasını meşgul eden şey
a bone to pick n. çözülmesi gereken sorun
bone china n. ince porselen
crazy bone n. dirsekte bir şeye çarpınca kolun karıncalanmasına sebep olan sinirin geçtiği yer
bone density n. kemik yoğunluğu
bone color n. kemik rengi
bone-idle n. sultani tembel
cannon-bone n. incik kemiği
burly and bone-idle n. haymana mandası
rag-and-bone man n. eskici
t-bone steak n. t şeklinde kemiği olan biftek
hand bone n. el kemiği
occipital bone n. artkafa kemiği
bone collector n. kemik koleksiyoncusu
dog bone n. köpek kemiği
bone wax n. kemik mumu
fleshy bone n. etli kemik
meat on the bone n. kemikli et
bone-in meat n. kemikli et
jugal bone n. elmacık kemiği
malar bone n. elmacık kemiği
zygomatic bone n. elmacık kemiği
hip bone n. kalça kemği
rust and bone n. pas ve kemik
nose bone n. burun kemiği
bone file n. kemik törpüsü
bone file n. kemik eğesi
dragon bone n. ejderha kemiği
t-bone n. t şeklinde kemiği olan biftek
natch bone n. bifteğin kenarındaki but kemiği
bare bone n. eti sıyrılmış kemik
whale's bone n. fil dişi
bone fat n. kemik yağı
bone lace n. kemik dantel
bone setter n. kırık çıkıkçı
rowel bone n. pürüzsüz kemik
rowel bone n. cilalı kemik
rewel bone n. pürüzsüz kemik
rewel bone n. cilalı kemik
cramp bone n. (eskiden kramp muskası olarak kullanılan) koyun patellası
flat bone n. bonfilenin takoz kemiğine bitişik kısmı
bone about v. duraksamadan yapmak
bone up v. gözden geçirmek
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
bone for an exam v. sınava hazırlanmak
have a bone to pick with somebody v. görülecek bir hesabı olmak
bone up on v. çok çalışmak
chill somebody to the bone v. içine işlemek
bone up on a subject v. kısa zamanda bir konuyu çalışıp öğrenmek
bone up on v. ineklemek
have a bone to pick with somebody v. paylaşacak kozu olmak
have a bone to pick v. halledilecek davası olmak
have a bone to pick v. paylaşacak kozu olmak
pick a bone with v. kavga etmek
pick a bone with v. paylaşacak kozu olmak
break every bone in somebody's body v. birinin bütün kemiklerini kırmak
jar every bone in somebody's body v. iliklerine kadar işlemek
work one's fingers to the bone v. işten başını kaldıramamak
work one's fingers to the bone v. canla başla çalışmak
work one's fingers to the bone v. eşek gibi çalışmak
be bone-tired v. hali olmamak
be bone-tired v. kolunu kaldıracak hali olmamak
be bone-tired v. yorgunluk çökmek
get bone-tired v. yorgunluk çökmek
cut something to the bone v. kemiğe kadar kesmek
jerk the bone away from the dog v. köpekten kemiği kapmak
break a bone v. kemik kırmak
bone a fish v. balığın kılçıklarını ayıklamak
bone [obsolete] [australia] v. (aborjin kültüründe) bir kimseyi hasta edip öldürmek amacıyla ritüel yapmak
mere skin and bone adj. bir deri bir kemik
as hard as a bone adj. kemik gibi
as dry as a bone adj. kemik gibi
bone dry adj. kupkuru
as dry as a bone adj. kupkuru
skin and bone adj. bir deri bir kemik
bone-headed adj. dangalak
bone-lazy adj. miskin
bone-headed adj. mankafa
bone-idle adj. tembel
bone-idle adj. uyuşuk
bone-idle adj. külkedisi
bone-idle adj. köşe kadısı
bone-dry adj. kupkuru
bone-headed adj. kalın kafalı
bone-dry adj. tümüyle kuru
bone-chilling adj. tüyler ürpertici
bone-jarring adj. çalkantılı
bone-jarring adj. sarsan
bone-weary adj. bitkin
bone-weary adj. çok yorgun
bone-covered adj. (hayvan) kemik kaplı
bone-dry adj. susuzluktan ölmek üzere olan
bone-dry adj. alkolsüz
bone-dry adj. alkol karşıtı
bone-tired adj. yorgunluktan bitap düşmüş
Phrasals
bone up v. çok çalışmak
bone up v. ineklemek
bone up v. sınava çalışmak
bone up (on something) v. (bir şeye) çalışmak
bone up (on something) v. (bir şeye) çalışarak hazırlanmak
bone up (on something) v. (bir şeyi) iyice öğrenmek
Proverb
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana söz getiren senden de söz götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone başkasından sana laf getiren senden de başkasına laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf getiren senden laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar
a dog who brings a bone, will carry a bone sana söz getiren senden de söz götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone başkasından sana laf getiren senden de başkasına laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone sana laf getiren senden laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar
the nearer the bone, the sweeter the meat kemik ne kadar yakınsa et o kadar tatlıdır
the nearer the bone, the sweeter the meat her şey sonuna doğru daha güzeldir
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf taşır
a dog that'll bring a bone will carry a bone laf getiren laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana başkalarının dedikodusunu yapan bir gün senin de dedikodunu yapar
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana başkasını çekiştiren seni de başkasına çekiştirir
while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider
Colloquial
bone in (one's) leg [obsolete] n. uydurma gerekçe
bone in (one's) leg [obsolete] n. bahane
bone in (one's) leg [obsolete] n. uydurma mazeret
a bone in your leg (or head) n. uydurma gerekçe
a bone in your leg (or head) n. bahane
a bone in your leg (or head) n. uydurma mazeret
a bone of contention n. anlaşmazlık nedeni
a bone of contention n. ihtilaf nedeni
bone-idle n. tembel insan
bone-idle n. tembel teneke
bone factory n. mezarlık
bone factory n. kabristan
bone factory n. tahtalı köy
bone factory n. hastane
bone out v. tüymek
bone out v. çıkmak
bone out v. ayrılmak
bone out v. kaçmak
bone out v. tabanları yağlamak
bone out v. sıvışmak
bone out v. kirişi kırmak
laid to the bone [old-fashioned] adj. çırılçıplak
laid to the bone [old-fashioned] adj. anadan üryan
laid to the bone [old-fashioned] adj. dımdızlak
laid to the bone adj. sarhoş
laid to the bone adj. körkütük sarhoş
laid to the bone adj. zom
laid to the bone adj. zil zurna sarhoş
laid to the bone adj. anadan üryan
laid to the bone adj. çırılçıplak
laid to the bone adj. çırçıplak
laid to the bone adj. dımdızlak
bone-thin adj. bir deri bir kemik
bone-lazy adj. doğuştan tembel
bone-idle adj. doğuştan tembel
bone-dry adj. kemik kadar kuru
bone-dry adj. kupkuru
bone-idle adj. tembellik içine işlemiş
bone-lazy adj. tembellik iliklerine işlemiş
bone-lazy adj. tembellik içine işlemiş
bone-idle adj. tembellik iliklerine işlemiş
bone lazy adj. tembel teneke
I am soaked to the bone expr. donuma kadar ıslandım
I am soaked to the bone expr. iliklerime kadar ıslandım
I am soaked to the bone expr. (yağmur vb yüzünden) sırılsıklam oldum
Idioms
bone in (one's) leg [obsolete] n. üşengeçlik yüzünden uydurulan anlamsız bahane
a bone in your leg (or head) n. üşengeçlik yüzünden uydurulan anlamsız bahane
bone in (one's) leg [obsolete] n. uydurma mazeret
a bone in your leg (or head) n. uydurma mazeret
bone factory n. mezarlık
bone factory n. kabristan
bone factory n. hastane
a bone of contention n. anlaşmazlık sebebi
skin and bone n. bir deri bir kemik
bone of contention n. çıban başı
bone idle n. çok tembel
funny bone n. insanları güldüren şey/durum
bone of contention n. ihtilaflı konu
a bone of contention n. ihtilaf konusu
bone of contention n. ihtilaf konusu
bone idle n. sultani tembel
a bone of contention n. sorun
a bone of contention n. problem
a bone of contention n. tartışma konusu
a bone of contention n. uzlaşılamayan konu
the bone of contention n. anlaşmazlık sebebi
the bone of contention n. tartışma nedeni/konusu
the bone of contention n. tartışmanın ana noktası
the bone of contention n. ihtilaf konusu
bone to pick n. paylaşacak koz
bone to pick n. görülecek dava/hesap
bone to pick n. tartışma/şikayet nedeni
throw a bone v. ağzına bir parmak bal çalmak
pick a bone with v. anlaşmazlığa düşmek
pick a bone with v. biriyle görülecek hesabı olmak
pare (something) to the bone v. kuşa çevrilmek
pare (something) to the bone v. asgari düzeye indirmek
pare (something) to the bone v. kısıtlamak
pare (something) to the bone v. sınırlandırmak
pare (something) to the bone v. iyice kısmak
pare (something) to the bone v. kemerleri sıkmak
cut something to the bone v. kuşa çevrilmek
cut something to the bone v. asgari düzeye indirmek
cut something to the bone v. kısıtlamak
cut something to the bone v. sınırlandırmak
cut something to the bone v. iyice kısmak
cut something to the bone v. kemerleri sıkmak
pare something to the bone v. kuşa çevrilmek
pare something to the bone v. asgari düzeye indirmek
pare something to the bone v. kısıtlamak
pare something to the bone v. sınırlandırmak
pare something to the bone v. iyice kısmak
pare something to the bone v. kemerleri sıkmak
point the bone at (someone or something) v. önceden uyarmak
point the bone at (someone or something) v. geleceğinin parlak olmadığını söylemek
point the bone at (someone or something) v. sonu hayra alamet olmamak
point the bone at (someone or something) v. bir yere varılamamak
point the bone at (someone or something) v. suçlamak
point the bone at (someone or something) v. karalamak
point the bone at (someone or something) v. kara çalmak
point the bone at (someone or something) v. iftira atmak
point the bone at (someone or something) v. çamur atmak
point the bone at (someone or something) v. leke sürmek
point the bone at (someone or something) v. haksız yere suçlamak
point the bone at v. ihanet etmek
point the bone at v. yok oluşuna neden olmak
point the bone at v. mahvına neden olmak
tickle (someone's) funny bone v. (birisini) güldürmek
tickle (someone's) funny bone v. eğlendirmek
tickle (someone's) funny bone v. keyiflendirmek
tickle (someone's) funny bone v. keyfini yerine getirmek
tickle (someone's) funny bone v. sırıtmasına neden olmak
be cut to the bone v. adamakıllı kısılmak
throw someone a bone v. ağzına bal çalmak
throw someone a bone v. ağzına bir parmak bal çalmak
not have a shy bone in one's body v. ar damarı çatlamak
be worn to the bone v. ayaklarına kara sular inmek
toss a bone to (someone) v. birini önüne kemik atmak
throw someone a bone v. birini önüne kemik atmak
be skin and bone v. bir deri bir kemik olmak/kalmak
have a bone to pick with someone v. birisiyle paylaşacak kozu olmak
work one's fingers to the bone v. baş kaldıramamak (bir işten)
be cut to the bone v. büyük oranda kesintiye uğramak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be cut to the bone v. ciddi/büyük oranda kesilmek
cut someone to the bone v. ciğeri parçalanmak
be bone idle (brit) v. çok tembel olmak
cut someone to the bone v. ciğeri yanmak
not to have a bad bone in one's body v. çok iyi niyetli olmak
cut someone to the bone v. ciğerini yakmak/parçalamak
be all skin and bone v. çok zayıflamak
work fingers to the bone v. çok çalışmak
be all skin and bone v. çöpe dönmek
wear fingers to the bone v. çok çalışmak
work one's fingers to the bone v. çok sıkı çalışmak
work one's fingers to the bone v. çok çalışmak
work oneself to the bone v. çok çalışmak
work one's fingers to the bone v. eşek gibi çalışmak
work fingers to the bone v. gecesini gündüzüne katmak
have a bone to pick v. halledilecek davası olmak
wear fingers to the bone v. gecesini gündüzüne katmak
have a bone to pick v. görecek meselesi olmak
cut prices to the bone v. fiyatları en alt düzeye indirmek
cut someone to the bone v. içi parçalanmak
be like a dog with a bone v. inadım inat davranmak/olmak
cut someone to the bone v. içi yanmak
cut someone to the bone v. içini yakmak/parçalamak
soaked to the bone v. iliklerine kadar ıslanmak
be as dry as a bone v. kupkuru olmak
throw someone a bone v. ödül/mükafat vermek veya şevklendirmek
be cut to the bone v. kemik gözükünceye kadar kesilmek
chill somebody to the bone v. kanını dondurmak
be cut to the bone v. kuşa çevrilmek
chill somebody to the bone v. ödünü koparmak
be chilled to the bone v. soğuğu iliklerinde hissetmek
be chilled to the bone v. soğuk iliklerine kadar işlemek
be chilled to the bone v. soğuk iliklerine işlemek
get chilled to the bone v. soğuk iliklerine kadar işlemek
be chilled to the bone v. soğuğu iliklerine kadar hissetmek
get chilled to the bone v. soğuk iliklerine işlemek
have a bone to pick with v. paylaşacak kozu olmak
have a bone to pick v. paylaşılacak kozu olmak
bone up on something v. (bir sınava) çalışmak
cut someone to the bone v. yüreği yanmak
throw someone a bone v. uzun bir bekleyişten sonra biriyle ilgilenmek
cut someone to the bone v. yüreğini parçalamak
cut someone to the bone v. yüreğini yakmak
work one's fingers to the bone v. yoğun çalışmak
be worn to the bone v. yorgunluktan kemikleri sızlamak
throw someone a bone v. (mecazi) birini görmek
cut someone to the bone v. yüreği parçalanmak
pare (something) to the bone v. (harcama, gider) çok fazla kısmak
pare (something) to the bone v. çok fazla daraltmak
pare (something) to the bone v. (bir şeyi) büyük ölçüde azaltmak
pare (something) to the bone v. kuşa çevirmek
wear (one's) fingers to the bone v. çok çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. geceli gündüzlü çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. eşek gibi çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. canla başla çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. çok sıkı çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. işten başını kaldıramamak
wear (one's) fingers to the bone v. çok yoğun çalışmak
wear (one's) fingers to the bone v. dişini tırnağına takmak
wear (one's) fingers to the bone v. var gücüyle çalışmak
point the bone at (someone or something) [australia] v. (birinin veya bir şeyin) başarısız olacağını tahmin etmek
point the bone at (someone or something) [australia] v. (birinin veya bir şeyin) çökeceğini düşünmek
be bone dry v. kupkuru olmak
be bone dry v. nemin/suyun zerresi olmamak
soak (someone) to the bone v. (birini) donuna kadar ıslatmak
soak (someone) to the bone v. (birini) iliklerine kadar ıslatmak
soak (someone) to the bone v. (birini) sırılsıklam etmek
be all skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
be all skin and bone v. kemik torbası olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bone v. kemikleri sayılmak
be just skin and bone v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bone v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bone v. kemik torbası olmak
be close to the bone v. rahatsız edecek kadar açık/doğru olmak
be close to the bone v. acı verici derecede gerçek olmak
be close to the bone v. acı gerçek olmak
be like a dog with a bone v. bir şeye kafayı takmak
be like a dog with a bone v. bir şeye takılıp kalmak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
be all skin and bone v. çöpe dönmek
be all skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bone v. kemik torbası olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be just skin and bone v. kemikleri sayılmak
be just skin and bone v. çöpe dönmek
be just skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bone v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be nothing but skin and bone v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bone v. çöpe dönmek
be nothing but skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bone v. kemik torbası olmak
be soaked to the bone v. tamamen ıslanmak
be soaked to the bone v. sırılsıklam olmak
be soaked to the bone v. donuna kadar ıslanmak
be soaked to the bone v. iliklerine kadar ıslanmak
be soaked to the bone v. sucuk gibi olmak/ıslanmak
point the bone (at) v. beddua etmek
breed in the bone v. iliklerine/kemiklerine işletmek
breed in the bone v. tamamen benimsetmek
breed in the bone v. huy haline getirtmek
breed in the bone v. huy edindirmek
breed in the bone v. huy olarak yerleştirmek
breed in the bone v. yer ettirmek
chill to the bone v. iliklerine kadar üşümek
chill to the bone v. iliklerine kadar donmak
chill to the bone v. soğuk içine işlemek
chill to the bone v. (birini) iliklerine kadar üşütmek
chill (one) to the bone v. (birinin) kanını dondurmak
chill (one) to the bone v. (birinin) ödünü koparmak
chill somebody to the bone/marrow v. (birinin) kanını dondurmak
chill somebody to the bone/marrow v. (birinin) ödünü koparmak
cut to the bone v. kemiğe kadar kesmek
cut to the bone v. çok derin kesmek
cut to the bone v. büyük oranda kesmek
cut to the bone v. büyük kesinti yapmak
cut to the bone v. önemli ölçüde azaltmak/düşürmek
cut to the bone v. en alt düzeye indirmek
cut to the bone v. minimuma indirmek
cut to the bone v. asgari düzeye indirmek
cut to the bone v. iyice kısmak
cut to the bone v. kemerleri sıkmak
cut to the bone v. ciğerini yakmak/parçalamak
cut to the bone v. içini yakmak/parçalamak
cut to the bone v. derinden yaralamak
cut to the bone v. çok kırmak
cut something to the bone v. asgari düzeye indirmek
cut something to the bone v. minimuma indirmek
cut something to the bone v. en alt seviyeye indirmek
cut something to the bone v. iyice kısmak
cut something to the bone v. kemerleri sıkmak
have a bone on v. ereksiyon olmak
have a bone to pick (with one) v. (biriyle) paylaşacak kozu olmak
have a bone to pick (with one) v. (biriyle) görülecek bir hesabı olmak
not have a (kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özellikten) eser olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özelliğin) zerresi olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body v. (birinde) en ufak (bir özellik) olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özellik) hiç olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body v. (birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özellikten) eser olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özelliğin) zerresi olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body v. (birinde) en ufak (bir özellik) olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body v. (birinde bir özellik) hiç olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body v. (birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak
not have a...bone in your body v. içinde …'dan eser olmamak
not have a...bone in your body v. içinde …'nın zerresi olmamak
not have a...bone in your body v. içinde en ufak bir … olmamak
not have a...bone in your body v. içinde hiç … olmamak
not have a...bone in your body v. kumaşında … olmamak
pick a bone with (someone) v. (biriyle) kozlarını paylaşmak
pick a bone with (someone) v. (biriyle) ağız dalaşına girmek
pick a bone with (someone) v. (biriyle) didişmek/dalaşmak
pick a bone with (someone) v. (biriyle) tartışmak
throw a bone to (someone) v. (birinin) önüne kemik atmak
toss (someone) a bone v. (birinin) önüne kemik atmak
work your fingers to the bone v. işten başını kaldıramamak
work your fingers to the bone v. canla başla çalışmak
work your fingers to the bone v. eşek gibi çalışmak
bone-jarring adj. akılları baştan alan
bone-jarring adj. çok etkili/tesirli
bone shaking adj. takır tukur
bone shaking adj. şakır şukur
bone shaking adj. sallantılı
bone shaking adj. oynak
bone shaking adj. sarsıntılı
bone shaking adj. titrek
bone-crunching adj. kemik kıran
bone-crunching adj. çok sert
bone-crunching adj. kıran kırana
bone-crunching adj. şiddetli
bone-deep adj. çok derin
bone-deep adj. çok derinden hissedilen
bone-deep adj. yürekten
bone-deep adj. candan
bone-deep adj. tutkuyla bağlı olunan
bone-deep adj. derinlikli
bone-deep adj. yoğun
chilled to the bone adj. iliklerine kadar üşümüş
bad to the bone adj. içi kötülük dolu
frozen to the bone adj. iliklerine kadar üşümüş
bone-chilling adj. korkunç
bad to the bone adj. kötülük iliklerine işlemiş kişi
dry to the bone adj. kupkuru
bone-chilling adj. korkutucu
dry as a bone adj. kupkuru
bred in the bone adj. yerleşmiş (huy)
bone-crunching adj. kıran kırana
bone-crunching adj. çok sert
bone-crunching adj. acımasız
bone-crunching adj. şiddetli
bone-crunching adj. insafsız
bone-crunching adj. kıyasıya
bone-deep adj. çok derinden hissedilen
bone-deep adj. çok derin
bone-deep adj. iliklerine kadar işleyen
bone-deep adj. adete bir parçası
(as) dry as a bone adj. kuruyup kemik gibi olmuş
(as) dry as a bone adj. kuruyup kemikleşmiş
(as) dry as a bone adj. kuruyup sertleşmiş
close to the bone adj. yoksulluk içinde
close to the bone adj. sıfırı tüketmiş
near the bone adj. yoksulluk içinde
near the bone adj. sıfırı tüketmiş
bone dry adj. çok susamış
bone dry adj. susuzluktan ölmek üzere
bone-shaking adj. takır tukur
bone-shaking adj. dangır dungur
bone-shaking adj. dambır dumbur
bone-shaking adj. sarsıntılı
bone-shaking adj. sarsıcı
bone-shaking adj. tangır tungur
bone-shaking adj. şakır şukur
bred in the bone adj. iliklerine/kemiklerine işlemiş
bred in the bone adj. huy haline gelmiş
bred in the bone adj. huy edinilmiş
bred in the bone adj. alışılagelmiş
bred in the bone adj. süregelen
bred in the bone adj. adetten
bred in the bone adj. alışkanlığa bağlı
bred in the bone adj. yerleşmiş
bred in the bone adj. kanında olan
bred in the bone adj. kalıtımsal