English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | entice v. | baştan çıkarmak | ||
Our consulting ideas will entice and excite you. Danışmanlık fikirlerimiz sizi baştan çıkaracak ve heyecanlandıracak. More Sentences |
||||
General | entice v. | ikna etmek | ||
Can we compel or perhaps entice them to pay this price? Onları bu bedeli ödemeye zorlayabilir ya da belki de ikna edebilir miyiz? More Sentences |
||||
General | entice v. | kandırmak | ||
Mae did her best to entice her cat into the room. Mae kedisini kandırıp odaya sokmak için elinden geleni yaptı. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | entice v. | ayartmak | ||
General | ||||
General | entice v. | ikna etmek (tatlılıkla kötü bir şey yapmaya) | ||
General | entice v. | tatlılıkla ikna etmek (kötü bir şey yapmaya) | ||
General | entice v. | akıl çelmek | ||
General | entice v. | gönül çelmek | ||
Law | ||||
Law | entice v. | ayartmak | ||
Law | entice v. | baştan çıkarmak | ||
Law | entice v. | kandırmak |