kalan - Turkish English Dictionary
History

kalan



Meanings of "kalan" in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
Zoology
kalan n. su samuru

Meanings of "kalan" in English Turkish Dictionary : 32 result(s)

Turkish English
Common Usage
kalan rest n.
kalan remainder n.
kalan residual adj.
General
kalan the remainder n.
kalan arrears n.
kalan rest n.
kalan residuum n.
kalan rump n.
kalan residue n.
kalan remnants n.
kalan last n.
kalan residual adj.
kalan surviving adj.
kalan residuary adj.
kalan leftover adj.
kalan left behind adj.
kalan vestigial adj.
kalan over adj.
kalan over adv.
kalan rmdr (remainder) abrev.
Trade/Economic
kalan residue n.
kalan overplus n.
kalan remainder n.
kalan balance n.
kalan rest adj.
kalan residual adj.
Technical
kalan remainder n.
kalan remanent adj.
Computer
kalan balance n.
kalan remaining adj.
Math
kalan remainder n.
Meteorology
kalan residual adj.

Meanings of "kalan" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
geri kalan remainder n.
hayatta kalan surviver n.
hayatta kalan survivor n.
sağ kalan surviver n.
sağ kalan survivor n.
hoş ve kolaylıkla akılda kalan catchy adj.
kolayca akılda kalan catchy adj.
General
geride kalan survivor n.
hata yüzünden hükümsüz kalan yargılama mistrial n.
(fıçıda/çuvalda) boş kalan kısım ullage n.
çekimser kalan biri abstainer n.
anız (biçilmiş ekinin yerde kalan sapları) stubble n.
eşleri hamile kalan erkeklerin kısa bir süre sonra hamilelik semptomları yaşaması couvade n.
bitki embriyosu ya da fidede kotiledonların bağlanma yerinin üstünde kalan eksen kısmı epicotyl n.
hep yeşil kalan bitki evergreen n.
radyasyona maruz kalan işçiler exposed workers n.
ikinci derecede kalan olaylar dizisi underplot n.
miras kalan şey remainder n.
hayatta kalan survivor n.
arta kalan refah modeli residual welfare model n.
kalan miktar the rest n.
birine ölen bir yakınından kalan servet heritage n.
deniz kazasına uğrayıp ıssız bir kıyıda mahsur kalan kimse castaway n.
sona kalan straggler n.
geri kalan remnant n.
ayın karanlıkta kalan tarafı dark side of the moon n.
arta kalan residue n.
devlete kalan mülk escheat n.
iz (ciltte kalan çiçek izi gibi) pit n.
geride kalan straggler n.
satılmayıp elde kalan kitap remainder n.
ağızda kalan tad tang n.
kısa bir süre kalan kimse transient n.
kazadan geri kalan parçalar wreckage n.
aşınmış bir dişin ağızda kalan bölümü stump n.
denizin kabarması ve çekilmesi seviyeleri ortasında kalan deniz seviyesi mean sea level n.
kalan yemeklerden oluşan öğün pickup n.
ekvatorun güneyinde, avustralya'nın da kuzeydoğusunda kalan güneybatı pasifik adaları melanesia n.
kesilmiş bir uzvun bedende kalan bölümü stump n.
harp sebebiyle memleketini terketmeye mecbur kalan kişi dp n.
kağıtlar dağıtıldıktan sonra kalan kartlar talon n.
geç kalan lag end n.
kesilen ağacın kalan kütüğü stub n.
kullanılmış bir şeyden kalan parça stub n.
geride kalan atlar ruck n.
izi kalan görüntü burned in image n.
geç kalan latecomer n.
miras kalan kimse legatee n.
sağ kalan survivor n.
sağ kalan kimse survivor n.
kesilmiş ağacın toprakta kalan bölümü stump n.
geri kalan the rest n.
kalan kısım residue n.
kalan (ödenmemiş borç) arrears n.
şehir merkeziyle dış kesimleri arasında kalan bölge midtown n.
daima yeşil kalan bitki evergreen n.
kalan kök (ağaç) stub n.
yaz boyunca erimeden kalan buz kitlesi taryn n.
geri kalan rest n.
sürüncemede kalan işler leeway n.
ağızda kalan tat aftertaste n.
bilet parçası (tiyatro/sinema vb'ne girdikten sonra müşterinin elinde kalan) stub n.
ayakta kalan şey survivor n.
italya'nın umbria ve toskanya'dan kuzeyde kalan kısımları padania n.
geri kalan parça rump n.
seyirci kalan bystander n.
geri kalan kısım remainder n.
yangına maruz kalan exposed to fire n.
(anlatmaya) yetersiz kalan ifade understatement n.
soluk soluğa kalan gasper n.
asılı kalan hoverer n.
geri kalan kısmı the rest of n.
geri kalan kısmı the remaining n.
sonuçsuz kalan hamle flash in the pan n.
kalan tutar balance n.
şiddete maruz kalan öğrenciler students exposed to violence n.
ayın karanlık kalan kısmı dark side of the moon n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan kız au pair n.
herkesin eleştirisine maruz kalan kişi aunt Sally n.
geri kalan remainder n.
geri kalan şey remnant n.
arta kalan remainder n.
karşılıklı iki düşman kuvvetin cephe hatları arasında kalan arazi şeridi no-man's-land n.
kalan borç remaining debt n.
yarıda kalan bağlantı abandoned connection n.
yetersiz kalan ifade understatement n.
geç kalan late comer n.
geçmişte kalan bir hatıra a distant memory n.
yarışta geride kalan yarışmacı backmarker n.
yarışta geride kalan yarışmacı back-marker n.
kalan süre remaining time n.
kalan zaman remaining time n.
işten arta kalan zaman leisure time n.
işten arta kalan zaman spare time n.
işten arta kalan zamanlar spare times n.
işten arta kalan zamanlar leisure times n.
ncaa'da son 16'ya kalan takımlar sweet sixteen n.
(bina) kısa kalan passager (fr) n.
mayo ve bikini giyince kasıklarda mayonun ve bikininin dışında kalan tüyler bikini line hair n.
kalan iş the remaining work n.
ısıya maruz kalan işçiler workers exposed to heat n.
ısıya maruz kalan çalışanlar workers exposed to heat n.
kalan strip sayısı göstergesi indication of the number of strips remaining n.
değişmeden kalan şey relict n.
1945 yılında japonya'daki atom bombalarının patlamasının ardından hayatta kalan insanlar hibakusha n.
geriye kalan alan (boşluk) remaining space n.
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse standee n.
kalan miktar/meblağ/bakiye rest of amount n.
atalardan kalan şato veya malikane ancestral pile n.
akıllı telefon dışında kalan temel fonksiyonlu cihaz feature phone n.
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz raccoon eye n.
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz raccoon eyes n.
güneş gözlüğü ile güneşlendikten sonra göz çevresinde kalan iz panda eyes (uk) n.
hayatta kalan akraba living relative n.
resmin odak dışında kalan kısımlarına verilen bulanıklık efekti bokeh n.
biletin müşteride kalan kısmı ticket stub n.
tereyağ yaparken katılaşan yağın ardında kalan sıvı buttermilk n.
kalan yakıt fuel remaining n.
geriye kalan tek şey all that remains n.
yüksek bir yerin alçakta kalan kısmı underfeature n.
yatıya kalan misafir overnight guest n.
ilk kez gebe kalan kadın primigravida n.
akılda kalan hoş şarkı catchy tune n.
önceden belirlenen dönemden sonra kalan tüm borçların ödenmesini gerektiren bir kredi türü balloon mortgage n.
atak yapan takımın defansında kalan savunması tailback n.
kalan/oturan tarrier n.
önceki dönemden kalan carryover n.
hayatta kalan bireylerin artmasıyla doğal popülasyonda yaşanan artış recruitment n.
(şarkı, şiir vb.) akılda kalan ufak kısım catch n.
ortalama çoğunluğun beğenisi için fazla ince ve kaliteli kalan ürün caviar n.
geçmişte kalan şey backward n.
geride kalan kimse lag n.
geride kalan şey lag n.
geç kalan kimse lagger n.
geride kalan kimse lagger n.
devlete miras kalan mallara nezaretle görevli memur cheater [obsolete] n.
gereksiz ayrıntılara takılıp kalan kimse niggler n.
oyuncuların sırayla dizilmiş yığınlardan çeşitli miktarlarda alarak, en sonda tek kalan nesneyi alan kişiye oyunu kaybettirmeye çalıştığı zeka oyunu nim n.
kullanılmış şeyden kalan parça nubbin n.
kesilen şeyden kalan parça nubbin n.
geriye kalan şey remain n.
(belli bir sayı üzerinden) geriye kalan kişiler remainder [obsolete] n.
geri kalan şey remenant [obsolete] n.
zımba delikleri arasında kalan kağıt çıkıntısı nib n.
çadırda kalan kimse tenter n.
aynı çadırda kalan kimse tentmate n.
evini terk etmek zorunda kalan çocuk throwaway n.
gelgite maruz kalan bölge tidal zone n.
kilisede oturma sıralarının ortasında kalan koridor alley [dialect] n.
atom bombalarının test veya kullanımı sırasında radyoaktiviteye maruz kalan eski silahlı kuvvetler mensubu atomic veteran n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan yabancı kız au pair girl n.
kocasından unvan kalan dul kadın dowager n.
arta kalan şey balance n.
dizler birleşik olarak durulduğunda uyluklar arasında kalan boşluk thigh gap n.
tahmin edilen performansın altında kalan işletme underperformer n.
yatıya kalan kimse overnighter n.
belirli mirasçılara kalan arazi entail n.
arda kalan parça vestige n.
düşkünler evinde kalan kimse beadsman n.
düşkünler evinde kalan kimse bedesman n.
atalardan kalan toprak ethel n.
devlete miras kalan mallara nezaretle görevli memur excheator [obsolete] n.
takatsiz kalan kimse languisher n.
kafanın her iki yanının tıraş edildiği, ortada kalan saç şeridinin yukarı dikilerek kullanıldığı pankçı saç stiline sahip kimse mohican n.
malavi gölü'nün batı ve güney kıyıları ile aşağı zambezi nehri arasında kalan bölgede yaşayan afrika halkına mensup kimse malawi n.
geride kalan kimse bider n.
aslına sadık kalan literalizer n.
yazının aslına sadık kalan literalizer n.
aslına sadık kalan literaliser n.
yazının aslına sadık kalan literaliser n.
ringde kolayca kan içinde kalan dövüşçü bleeder n.
bir toplumdaki ana sosyal grubun dışında kalan veya dışına itilen insanlardan meydana gelen topluluğun veya kültürün bir parçası margin n.
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse marooner n.
rüzgara maruz kalan taraf wind side n.
görüş açısı dışında kalan taraf blind side n.
tavlada açıkta kalan taş blot n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı mazut n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı mazout n.
rus petrolünün damıtılmasından arta kalan ve genellikle akaryakıt olarak kullanılan katı kıvamlı bir sıvı masut n.
hipnotik etkiye maruz kalan kimse mesmeree [obsolete] n.
göz merceği, objektif ve diğer çıkarılabilir optik parçaların dışında kalan gereç microscope stand n.
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı middle n.
sürenin sonu ve başı dışında kalan kısım midst n.
unun eleğin üstünde kalan kısmı boltings n.
her oyuncu bir el çektikten sonra kalan domino taşları boneyard n.
her oyuncu bir el çektikten sonra kalan domino taşları stock n.
eskiden kalan şey holdover n.
dış etki altında kalan kimse hostage n.
hostellerde kalan gezgin hosteler n.
pansiyonda kalan seyyah hosteler n.
dengede durarak asılı kalan, ince tel veya ipe asılı bir dizi hafif şekil mobile n.
ayağın ayakkabı aşınmasına maruz kalan kısımlarına uygulanan arkası yapışkanlı keçe moleskin n.
anneden miras kalan şefkat gibi duygu mother n.
ışın demeti ufkun altında kalan bir ışığın gökyüzünde oluşturduğu parıltı loom n.
gizemli olaylara maruz kalan kimse mystic n.
kulübenin dışında kalan mutfak but [scotland] n.
paralelogramın köşelerinden birini içeren benzer bir paralelogramın çıkarılmasından sonra kalan kısmı gnomon n.
eskiden kalan şey holdover n.
standart çalışma saatlerinin dışında açık kalan dükkan dairy [new zealand] n.
geçici olarak bir yerde kalan şey denizen n.
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse denizen n.
geçici süreliğine bir yerde kalan kimse denizen n.
yağı erittikten sonra geriye kalan lifli madde graves n.
doymamış karbonhidrat yakıtı veya yağlama maddesinden geriye kalan katranlı katman gum n.
içki kadehinin dibinde kalan son yudum heeltap n.
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun murder mystery n.
yerel denetimin dışında kalan okul opt-out [uk] n.
yerel denetimin dışında kalan hastane opt-out [uk] n.
yerel denetimin dışında kalan okul opt-out [uk] n.
yerel denetimin dışında kalan hastane opt-out [uk] n.
kalan miktar overdeal [obsolete] n.
elde kalan matbu malzeme overissue n.
sağ kalan kimse overliver n.
ailesinden (para) miras kalan kimse old money n.
ailesinden (para) miras kalan aile old money n.
ailesinden (para) miras kalan soy old money n.
ailesinden (para) miras kalan sülale old money n.
tam arada kalan şey in-betweener n.
boşta kalan mülkiyet kullanımı infill n.
reklam veya satış mesajlarına maruz kalan toplam kişi sayısı circulation n.
küresel yok oluşa kalan süreyi gösteren bir saat doomsday clock n.
dul kadına kalan konut dower house [uk] n.
satılmayıp elde kalan ticari mal drug n.
elde kalan mal drug n.
gidenin ardında kalan şey dust n.
diğerlerinin gerisinde kalan üye poor relation n.
senden bana kalan son hatıra the last memory I have of you n.
başkasının yarım kalan işini yapan kimse continuator n.
miras kalan mülk inheritance n.
miras kalan varlık inherited wealth n.
miras kalan servet inherited wealth n.
en içte kalan yol inside n.
soluk soluğa kalan kimse panter n.
bir kurumda yatılı kalan kimse pensioner n.
belirli bir meslek mensupları veya özel becerilere sahip insanlar dışında kalan büyük insan topluluğu people n.
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk people n.
su kanalının iki bariyer arasında kalan bölümü pound n.
kalıbın giriş açıklığında kalan eriyiğin donmasıyla oluşan fazladan metal çıkıntısı pour n.
kalıbın giriş açıklığında kalan eriyiğin donmasıyla oluşan fazladan metal çıkıntısı pourpiece n.
eleme işlemi sonrası geriye kalan taşlar sassanage n.
asiller, din adamları, orta sınıf ve basın dışında kalan toplumsal grup fifth estate n.
gizlemede yetersiz kalan şey fig leaf n.
zorbalığa maruz kalan kimse floutingstock n.
raunttaki diğer atışların isabet ettiği alanların dışında kalan kısımdaki bir hedefi iyi vuran atış flyer n.
atın binicisinin önünde kalan bölümü forehand n.
akşamın alacakaranlık ile uyku vakti arasında kalan bölümü forenight [scotland] n.
akşamın alacakaranlık ile uyku vakti arasında kalan bölümü fore-night n.
döküm ağzında kalan atık metal parçası gate n.
hostelde kalan gezgin osteler n.
görev yerinden uzakta kalan kimse outlier n.
(yetenek, başarı bakımından) istatiksel olarak olasılık aralığının dışında kalan kimse outlier n.
en uçta kalan parça outlimb n.
sağ kalan kimse outliver n.
bölgenin dışında kalan konaklama yeri out-lodging n.
yabancı bir ülkede kalan kimse peregrine n.
(hedef tahtasında) beyaz halka dışında kalan bölüm petticoat n.
çizgi üzerindeki iki nokta arasında kalan parça segment of a line n.
kararsız kalan kimse shilly-shally n.
soğuğa maruz kalan ağaç gibi cisimlerin üzerindeki buz tabakası silver storm n.
yurtta kalan kız öğrenci sister n.
kalan gün remaining day n.
alışılmışın dışında kalan fikir free thought n.
(bowling) arkada kalan labut sleeper n.
maziden kalan relic of the past n.
geçmişten kalan relic of the past n.
içki bardağının dibinde kalan artık snuff [obsolete] n.
sabunla yıkanan nesneler üzerinde kalan tabaka soap film n.
güneşe maruz kalan alan sollar [obsolete] n.
güneşte kalan yer sollar [obsolete] n.
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık spill n.
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık spill light n.
nişastanın çözünebilir bölümü dağıldığında geriye kalan ince tabaka starch cellulose n.
açlık sınırı altında kalan maaş starvation wages n.
elde kalan mal sticker n.
(şekerin kaynatılması sonucu geriye kalan) ağda kıvamlı şeker kütlesi strike n.
en uygun seviyenin altında kalan durum suboptimisation [uk] n.
en uygun seviyenin altında kalan durum suboptimization [us] n.
su üzerinde kalan madde supernatant n.
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı supernatant n.
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı supernate n.
sağ kalan birey survival n.
hayatta kalan birey survival n.
sağ kalan hayvan survivor n.
kalan kısım the rest n.
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak remainder v.
hasat sonrası kalan başakları toplamak glean v.
berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak play off v.
son elemeye kalan adaylar listesine konulmak be short-listed v.
hayatının geri kalan kısmında profesyonel bakıma ihtiyaç duymak need professional care for the rest of one's life v.
boş kalan iş pozisyonunu doldurmak backfill v.
dul kalan bir kadının payına düşen arazi hudutlarını belirlemek assign dower v.
(geçmişte kalan bir şey için) kafa patlatmak retrospect v.
açıkta kalan taşı vurmak hit v.
(gazete ve dergide boş kalan yerlere) ek haber yazmak squib v.
arkada kalan behindhand adj.
miras kalan inherited adj.
geride kalan surviving adj.
çok eski çağlardan kalan aboriginal adj.
dul kalan widowed adj.
geride kalan straggly adj.
miras kalan hand down adj.
geçmişte kalan bygone adj.
geri kalan behindhand adj.
mirasla kalan heritable adj.
arda kalan residuary adj.
memnun kalan contented adj.
mahsur kalan isolated adj.
maruz kalan exposed adj.
kağıt üzerinde kalan paper adj.
ders programı dışında kalan extracurricular adj.
geç kalan late adj.
sabit kalan invariable adj.
hayatta kalan surviving adj.
sağ kalan surviving adj.
geç kalan behindhand adj.
kısa bir süre kalan transient adj.
yarım kalan incomplete adj.
geriye kalan remained adj.
kalan süre due in adj.
eksik kalan deficient adj.
eksik kalan lacking adj.
eksik kalan missing adj.
eksik kalan incomplete adj.
akılda kolay kalan catchy adj.
su yüzeyinde kalan buoyant adj.
geri kalan residual adj.
sürüncemede kalan long-standing adj.
-den aşağı kalan subordinate adj.
gönüllü olarak maruz kalan self-imposed adj.
geçmişte kalan past adj.
hep aynı kalan standing adj.
ilk kez hamile kalan veya sadece bir çocuk doğuran kadınla ilgili primiparous adj.
yarım kalan uncompleted adj.
tarafsız kalan fence-sitting adj.
arda kalan remaining adj.
miras kalan inherited by adj.
akılda kalan catchy adj.
tesir altında kalan affected adj.
etki altında kalan affected adj.
geç kalan lag [dialect] adj.
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan relict adj.
açıkta kalan (arazi vb.) relicted adj.
diğer parçalar ortadan kaybolduktan sonra kalan relicted adj.
ölümden geriye kalan relicted [obsolete] adj.
izi kalan vestigial adj.
akılda kalan remindful adj.
geriye kalan remnant adj.
geri kalan to go adj.
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan algılama biçimine ait veya ilgili attuitional adj.
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan attuitive adj.
ev işi yapma karşılığında aile yanında kalan au pair [french] adj.
aynı kalan unaltering adj.
kınamaya maruz kalan under attack adj.
maruz kalan undern adj.
'-den aşağı kalan understrapping adj.
katı halde kalan undissolving adj.
bir cinsiyetin geri planda kalan bireyi olan beta adj.
her zaman taze ve canlı kalan evergreen adj.
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemine ait k-t adj.
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemi ile ilişkili k-t adj.
dul kalan widowly adj.
rüzgara maruz kalan wind-swept adj.
rüzgara maruz kalan wind-swept adj.
bakiye kalan residuary adj.
arta kalan residuary adj.
sürücülerin görüş açısı dışında kalan blind adj.
rüzgara maruz kalan blowy adj.
tehlikeye maruz kalan high-risk adj.
riske maruz kalan high-risk adj.
otomobilin icadı öncesinde kalan son birkaç jenerasyona ait horse-and-buggy adj.
otomobilin icadı öncesinde kalan son birkaç jenerasyon ile ilgili horse-and-buggy adj.
altta kalan lower adj.
evdeki bir odanın dışında kalan but [scotland] adj.
sessiz kalan mute adj.
yasa, kural ve geleneklere sıkı sıkıya bağlı kalan (kimse) observant adj.
izi kalan obsolescent adj.
nefessiz kalan chokey adj.
(çamur gibi) yapışıp kalan claggy [dialect] adj.
sınırların dışında kalan dehors adj.
iki olgunun arasında kalan gray adj.
sürüncemede kalan long adj.
mazide kalan long-ago adj.
kalan (sayı) odd adj.
(diğerleri eşleştirildikten sonra) açıkta kalan odd adj.
(diğerleri gruplandıktan sonra) açıkta kalan odd adj.
maruz kalan opportune [obsolete] adj.
şehrin dışında kalan rurban adj.
lafta kalan impractical adj.
geleneksel politikalara veya uygulamalara bağlı kalan old-school adj.
eski bir stile bağlı kalan old-school adj.
orijinal stile bağlı kalan old-school adj.
yağmur sonrası hafif nemli kalan (parkur) good adj.
yen içinde kalan intestine adj.
(damganın bölümleri veya damga tasarımında) damganın geri kalan kısmına göre ters duran inverted adj.
kapının gerisinde kalan ported adj.
aynı çadırda kalan contubernal adj.
aynı çadırda kalan contubernyal adj.
bölgenin harekat alanı dışında kalan foreign adj.
geçmişte kalan forepast [obsolete] adj.
gönüllü olarak maruz kalan self-inflicted adj.
ikilemde kalan shy adj.
geride kalan sick adj.
ayaza maruz kalan freezing adj.
uygunsuz bir baskıya maruz kalan pressurized adj.
uygunsuz bir baskıya maruz kalan pressurised adj.
-e maruz kalan bathed in adj.
eskiden kalan legacy adj.
isteyerek aç kalan starveling adj.
elde kalan sticky adj.
havasız kalan stifled adj.
yapışıp kalan stigmal adj.
miras kalan successive [obsolete] adj.
geriye kalan surplus adj.
elde kalan surplus adj.
sağ kalan survivable adj.
hayatta kalan survivable adj.
sağ kalan obstinately adv.
kağıt üzerinde kalan on paper adv.
insan algısı ve hayvan hissi arasında kalan bir yolla attuitively adv.
üzerine yapıştırıldığı zarfta kalan (posta pulu) on paper adv.
maruz kalan subject to prep.
maruz kalan subordinate to prep.
dışarıda kalan bating prep.
geriye kalan her şey whatnot pron.
baki kalan anlamını veren bir ön ek meno- pref.
oksijen tüplü dalma aygıtında kalan hava miktarını ölçen cihaz spg (submersible pressure gauge) abrev.
Phrasals
(yazıya, filme, videoya) eksik kalan/gerekli şeyleri eklemek edit in v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall on v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall upon v.
son kalan kısmı halletmek/bitirmek finish off v.
biçerdöverlerden arta kalan tahılları toplamak glean from v.
daha alt kademede/aşağıda kalan birine veya bir şeye gitmek go down to someone or something v.
güneyde kalan birine/bir şeye inmek go down to someone or something v.
bir şeyi (kalan yiyeceği) tekrar ısıtmak warm something over v.
bir işin kalan kısmını tamamlayıp bitirmek mop up v.
daha aşağıda kalan bir yeri ziyarete gelmek come down to v.
bulunduğu yerin aşağısında kalan bir yere gelmek come down to v.
bulunduğu yere göre kuzeyde kalan bir yere/evine davet etmek ask up v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall upon someone v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall on someone v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall onto (someone) v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall on (someone) v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall to someone v.
birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak fall to (one) v.
uçakla (daha kuzeyde kalan bir yere) gitmek fly up to (some place) v.
eksik kalan son kısımları tamamlamak finish up v.
Phrases
geri kalan zamanlarda in between times adv.
geri kalan sürelerde in between times adv.
geri kalan sürede in between times adv.
kalan zamanında in between times adv.
(diğer şeylerin) arasında kalan vaktinde in between times adv.
dünden kalan remaining from yesterday expr.
geriye kalan for the rest expr.
ölen ölür kalan sağlar bizimdir life goes on expr.
maruz kalan under the influence of expr.
karşılandıktan sonra elinde kalan left after satisfying expr.
sona kalan, dona kalır you snooze, you lose expr.
sona kalan çürük yumurta last one in is a rotten egg expr.
çabaları sonuçsuz kalan to little avail expr.
çabaları sonuçsuz kalan of little avail expr.
Proverb
sona kalan dona kalır the devil take the hindmost
pratik çözümler teoride kalan çözümlerden daha yararlıdır an ounce of common sense is worth a pound of theory
pratik çözümler teoride kalan çözümlerden daha yararlıdır ounce of common sense is worth a pound of theory
evinden/yurdundan uzak kalan evine/yurduna daha düşkün hale gelir go abroad and you'll hear news of home
çaresiz kalan her yolu dener a drowning man will grab at a straw
çaresiz kalan her yolu dener a drowning man will grasp at a straw
miras kalan on dolardansa kazandığın bir dolar yeğdir better a dollar earned than ten inherited
Colloquial
geç saate kadar ayakta kalan candlewaster n.
kilolu bir kimsenin baldırı ile bileği arasında kalan kalın bölge cankle n.
sonuçsuz kalan a blind alley n.
akılda kalan rahatsız edici şarkı earworm n.
bütçeden arta kalan az miktarda para budget dust n.
kararsız kalan fence hanger n.
arada kalan fence hanger n.
ikilemde kalan fence hanger n.
muallakta kalan fence hanger n.
tiyatro salonunda perdenin önünde kalan kısım front of house n.
telefon kilidi açık kalan telefonun yanlışlıkla birini araması pocket dial n.
hayatta kalan vivor (survivor) n.
sağ kalan vivor (survivor) n.
geride kalan vivor (survivor) n.
akılda kalan rahatsız edici şarkı brainworm n.
kolay akılda kalan catch adj.
akılda kalan infectious adj.
(birinin) yanında kalan shacked up adj.
(birinin) evinde kalan/yaşayan shacked up adj.
güncel olanın gerisinde kalan out of touch adj.
nefes nefese kalan puffed adj.
geriye kalan tek şey all that's left expr.
Idioms
kapanın elinde kalan şey a run on (something) n.
gişede beklentilerin altında kalan film box-office bomb n.
geriye kalan çok az/önemsiz bir miktar para budget dust n.
sadece sözde kalan yardım vermont charity n.
annesi ve babası çalıştığından dolayı sürekli evde yalnız kalan çocuk a latchkey child n.
annesi ve babası çalıştığından dolayı sürekli evde yalnız kalan çocuk a latchkey kid n.
aileden (miras) kalan/gelen para/servet silver spoon n.
arta kalan şey fag-end n.
elde kalan mal drug on the market n.
okuldan artan kalan zamanlarda yapılan şeyler extracurricular activity n.
sürekli yalnız kalan kadın a grass widow n.