olmayan şey - Turkish English Dictionary
History

olmayan şey



Meanings of "olmayan şey" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
General
olmayan şey nonhappening n.

Meanings of "olmayan şey" with other terms in English Turkish Dictionary : 163 result(s)

Turkish English
General
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey nonfood n.
hayati önemi olmayan şey nonessential n.
mal niteliğinde olmayan şey nonpossession n.
hakikat olmayan şey nontruth n.
kimseye yar olmayan şey white elephant n.
sonu olmayan şey blind-alley n.
hoş olmayan/tatsız şey beast n.
sonu olmayan şey blind alley n.
(kısaca) sanat olmayan şey nart [obsolete] n.
kaygı konusu olmayan şey nonconcern n.
ilgi konusu olmayan şey nonconcern n.
bağımlı olmayan kimse veya şey nondependent n.
bankadaki fayda indirimlerine bağımlı olmayan kimse veya şey nondependent n.
doğru olmayan şey nonfact n.
kanıtlanabilir olmayan şey nonfact n.
etken olmayan şey nonfactor n.
besin olmayan şey nonfood n.
belirgin olmayan şey nonobvious n.
aşikar olmayan şey nonobvious n.
tepesi olmayan şey torso n.
(maddi olmayan bir şey) temel underpinning n.
kanıtlanması mümkün olmayan şey unfact n.
hoş olmayan şey unpleasantry n.
bilimsel olmayan şey unscience n.
birlikte olmayan şey untogether n.
doğru olmayan şey untruism n.
doğru olmayan şey untruthfulness n.
gerçek olmayan şey make believe n.
özü olmayan hayali şey vapour [rare] n.
kalıcılığı olmayan hayali şey vapour [rare] n.
tam olarak doğru olmayan şey half-lie n.
imitasyon olmayan şey mccoy n.
pek ilişkili olmayan bir grup şey mob n.
doğal olmayan şey monster n.
uygun olmayan şey désagrément n.
tipik olmayan şey odd man out n.
gizlisi saklısı olmayan şey open book n.
zorunlu olmayan şey optional n.
olgun olmayan şey immaturity n.
kişisel olmayan şey impersonal n.
şahsi olmayan şey impersonal n.
kişisel olmayan şey impersonality n.
şahsi olmayan şey impersonality n.
ağırlığı olmayan şey imponderable n.
mümkün olmayan şey impossible n.
pratik olmayan şey impracticability n.
pratik olmayan şey impracticality n.
olası olmayan şey improbability n.
uygun olmayan şey impropriety n.
uygun olmayan şey infelicity n.
içten olmayan şey insincerity n.
doğru olmayan şey falsehood n.
görüntüsü olup gerçekliği olmayan şey fantom n.
doğru olmayan şey inaccuracy n.
dakik olmayan şey inaccuracy n.
sahih olmayan şey inaccuracy n.
tam olmayan şey inaccuracy n.
ahenkli olmayan şey incongruence n.
maddi olmayan şey incorporeal n.
gerçek olmayan şey fata morgana n.
süslü püslü görünüp özünde değeri olmayan şey geegaw n.
anlaşılması mümkün olmayan şey sealed book n.
kalıcılığı olmayan şey soap bubble n.
bahse değer olmayan şey such and such n.
yok olmayan şey survival n.
doğru olmayan bir şey söylemek missay v.
aleyhinde söylenecek bir şey olmayan irreproachable adj.
aleyhinde söylenecek bir şey olmayan unreproachable adj.
aleyhinde söylenecek bir şey olmayan faultless adj.
Phrasals
uygun olmayan zamanlarda araya bir şey sokmak sound off (about something) v.
(birine) doğru olmayan (bir şey) söylemek feed (something) to (someone) v.
Phrases
(bir şey) yapabilirliği olmayan unsusceptible of (something) adj.
eşi benzeri olmayan bir şey/biri he/she/it is something else expr.
Proverb
zamanı belli olmayan şey hiçbir zaman yapılmaz any time means no time
Colloquial
hoş olmayan bir şey the pits n.
bir yararı olmayan şey no good n.
bir faydası olmayan şey no good n.
bir değeri olmayan şey no good n.
adil olmayan şey horse pucky [us] n.
çekici/cazip gelen ama elle tutulur bir değeri olmayan şey junk food n.
çekici/cazip gelen ama bir faydası olmayan şey junk food n.
ciddi olmayan (bir şey/hastalık, kırgınlık) a touch of (something) n.
karmaşık olmayan şey light stuff n.
ciddi olmayan şey light stuff n.
zerre kadar önemi olmayan (şey) no-brow adj.
üzerinde yasa dışı bir şey taşımayan/olmayan clean adj.
burada doğru olmayan bir şey var something's not right here expr.
elle tutulur tarafı olmayan şey dust and ashes expr.
eşi benzeri olmayan bir şey/biri he/she/it is something else expr.
geri dönüşü olmayan bir şey yapmış been and gone and done it expr.
telafisi olmayan bir şey yapmış been and gone and done it expr.
(biri) geri dönüşü olmayan bir şey yaptı now (someone) has gone and done it expr.
Idioms
ucuz da pahalı da olmayan şey a good five-cent cigar n.
yenilir yutulur cinsten olmayan şey a tough pill to swallow n.
göründüğü gibi olmayan kimse veya şey a whited sepulcher n.
henüz ortada olmayan şey gleam in (one's) eye n.
henüz kimsenin aklında bile olmayan şey gleam in (one's) eye n.
henüz var olmayan şey gleam in (one's) eye n.
ertelenmesi mümkün olmayan şey ox-in-the-ditch n.
birini bir yere gönderip olmayan bir şey istetip uzunca bir süre orada boşuna beklemesini sağlayan şaka a long stand n.
birini bir yere gönderip olmayan bir şey istetip uzunca bir süre orada boşuna beklemesini sağlayan şaka a long weight n.
hoş olmayan ama kabul edilmesi gereken şey a fact of life n.
zerre kadar yararı olmayan (şey) a fat lot of good n.
gerçek olmayan şey a potemkin village n.
eskisi kadar etkili olmayan kimse/şey a spent force n.
(bir şey) hakkında deneyimi/bilgisi olmayan kimse a stranger to (something) n.
gizlisi saklısı olmayan kimse/şey (like an) open book n.
gizlisi saklısı olmayan kimse/şey (like an) open book n.
ne yapacağı belli olmayan kimse/şey an unknown quantity n.
defalarca anlatılmış ve artık bir şey ifade etmeyen/komik olmayan konu/şaka an old chestnut n.
defalarca anlatılmış ve artık bir şey ifade etmeyen/komik olmayan konu/şaka that old chestnut n.
güzel ama uzun ömürlü olmayan şey bright shiny object n.
birinin araması söylenen ama aslında var olmayan bir şey bucket of steam n.
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey potemkin n.
hoş olmayan bir şey/durum tears before bedtime n.
sahte olmayan kimse şey the real simon pure [old-fashioned] n.
taklit olmayan kimse/şey the real simon pure [old-fashioned] n.
konuyla ilgisi olmayan bir şey olmak be beside the point v.
birinin iyiliğine olmayan bir şey yapmak do somebody no favours v.
birinin iyiliğine olmayan bir şey yapmak not do somebody any favours v.
başarılı olma şansı pek olmayan bir şey için uğraşmak be fighting a losing battle v.
göründüğü kadar iyi olmayan bir şey satın almak buy a lemon v.
güvenilirliği/önemi olmayan bir şey öne sürmek grab at a straw v.
güvenilirliği/önemi olmayan bir şey öne sürmek grab at straws v.
böbürlenecek bir şey olmayan/değil not much to boast about adj.
zorluğu/sıkıntısı olmayan şey beer and skittles adj.
(bir şey yapmak) zorunda olmayan not supposed to adj.
(bir şey) kadar kötü olmayan little better than adv.
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum one can't get blood from a stone expr.
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum one can't get blood from a turnip expr.
üzerinde hiçbir şey olmayan wearing a smile expr.
üzerinde hiçbir şey olmayan wearing nothing but a smile expr.
eşi menendi olmayan (bir şey) (something) in a million expr.
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum one can't get blood from a stone expr.
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum one can't get blood from a turnip expr.
eskisi gibi olmayan (bir şey) (something) is not your dad's expr.
eskisi gibi olmayan (bir şey) (something) is not your daddy's expr.
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatma like showing a card trick to a dog expr.
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatmak like showing a dog a card trick expr.
Speaking
normal olmayan her şey anything out of the norm expr.
Insurance
sigorta olmayan şey noninsurance n.
Technical
içinde hiçbir şey olmayan boşluk vacuum n.
Medical
hastalık mikroplarını nakleden bir böcek veya organizma niteiğinde olmayan şey nonvector n.
Logic
mevcut kümenin elemanı olmayan her şey complement n.
Linguistics
adı olmayan bir şey için türetilmiş yeni sözcük sniglet n.
History
gerçekleşmesi mümkün olmayan bir zamana tarihlenmiş şey misdating n.
Philosophy
(plato'ya göre) sınırsız, şekilsiz, hissedilemez, nispeten var olmayan fakat şekillendirilebilir şey matter n.
ahlaki iyinin doğal olmayan bir şey olduğunu öne süren bir teori objectivism n.
maddi olmayan şey immateriality n.
Archaic
bahsedilen şey veya kişi olmayan none adj.
bir şey yapabilme yeteneği olmayan unqualitied adj.
Slang
iğne ucu kadar değeri olmayan şey a tinker's curse n.
zerre kadar değeri olmayan şey a tinker's curse n.
en ufak bir değeri olmayan şey a tinker's curse n.
hiç mi hiç değeri olmayan şey a tinker's curse n.
beş kuruş değeri olmayan şey a tinker's curse n.
hoş olmayan şey bummer n.
hiç önemi olmayan bir şey french-fried-fuck n.
hoş olmayan şey greldge n.
hoş olmayan şey gunk n.
hoş olmayan kişi/şey harsh toke n.
iğne ucu kadar değeri olmayan şey a tinker's damn n.
zerre kadar değeri olmayan şey a tinker's damn n.