ucundan - Turkish English Dictionary
History

ucundan



Meanings of "ucundan" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
General
ucundan from the end of prep.

Meanings of "ucundan" with other terms in English Turkish Dictionary : 124 result(s)

Turkish English
General
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı christmas cracker n.
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı bon-bons n.
doğru parçasının iki ucundan her biri endpoint n.
(tahta) ucundan kesilmiş ince parça list n.
iki ucundan kova sarkan bir su taşıma aracı temsili bouget n.
ayakları yalnızca ayak ucundan ve topuktan saran alçak topuklu bir ayakkabı court n.
namlu başlığının yerleştirildiği fıçı tahtalarının iki ucundan birindeki oluk croze n.
yalnızca bir ucundan girilebilen geçit cul n.
serviksin iç (uterus) veya dış ucundan (vajina) her biri os n.
film çekim tahtasının tepesine bir ucundan menteşelenmiş hareketli çubuk slapstick n.
uçak kanadının bir ucundan diğerine uzanan geçit slot n.
aklının ucundan geçmemek (something) to never cross (one's) mind v.
aklının ucundan geçmemek never occur to (one) v.
dünyanın diğer ucundan bir arkadaş edinmek make a friend from the other side of the world v.
ucundan kırılmak be broken at the tip v.
(tahta) ucundan ince bir parça kesmek list v.
(kütük) ucundan parçalamak broom v.
(kütük) mekanik şekilde ucundan aşındırmak broom v.
ucundan dokunmak glance [obsolete] v.
ucundan geçmek cut v.
ucundan temas etmek skiff [scotland] v.
bir şeyin ucundan ısırmak snack [dialect] v.
ucundan kesmek sneck v.
ucundan köşesinden başarı elde etmek squeeze v.
bir ucundan diğerine geçmesi zor olan arduous adj.
bir ucundan bir ucuna across prep.
Phrasals
bir ucundan diğerine gitmek get over v.
birini burnunun ucundan öpmek kiss someone on the tip of one's nose v.
ucundan sarkmak sag away from v.
(bir şeyin) uçlarını kesmek/ucundan almak trim (something) from (something else) v.
(bir şeyin) bir ucundan bir ucuna sürünmek/yürümek crawl across (something) v.
bir ucundan diğerine gitmek go through v.
bir yol/patika (bir şeyin/bir yerin) başından sonuna/bir ucundan diğer ucuna dolanarak gitmek wind through (something or some place) v.
(bir şeyin/bir yerin) başından sonuna/bir ucundan diğer ucuna dolanarak gitmek/ilerlemek wind through (something or some place) v.
Phrases
öylece ucundan olmaz kendini iyice bu işe vermen gerek you can't be a little bit pregnant expr.
öylece ucundan olmaz kendini iyice bu işe vermen gerek you can't be half pregnant expr.
Colloquial
aklın ucundan geçmeyecek bir şey yapmak do the unthinkable v.
(birinin birini) burada göreceği aklının ucundan geçmezdi (one) never thought (one) would see (someone) here expr.
aklının ucundan bile geçirme don't even think about it expr.
Idioms
aklının ucundan geçmeyen plan/beklenti gleam in (one's) eye n.
aklının ucundan geçmeyen plan/beklenti twinkle in (one's) eye n.
işin bir ucundan tutma a lick of work n.
işin bir ucundan tutma lick of work n.
aklının ucundan bile geçmemek not dream of doing something v.
burnunun ucundan ötesini görememek see no further than the end of nose v.
ellerinin ucundan kaçırmak slip through someone's fingers v.
parmaklarının ucundan kayıp gitmek let something slip through one's fingers v.
parmaklarının ucundan kaçırmak let something slip through one's fingers v.
parmaklarının ucundan kaçırmak slip through someone's fingers v.
işin bir ucundan tutmamak not do a hand's turn v.
hiçbir işin ucundan tutmamak not do a hand's turn v.
ucundan bir işe girişmek put (one's) toe in the water v.
birinin aklının ucundan geçmek cross somebody's mind v.
aklının ucundan geçmek cross mind v.
aklının ucundan geçmek cross your mind v.
ucundan kıyısından başlamak dip a toe in the water [uk] v.
ucundan kıyısından başlamak dip one's toe in the water [uk] v.
(birinin/bir şeyin) parmaklarının ucundan kayıp gitmesine izin vermek/engel olamamak let (someone or something) slip through (one's) fingers v.
bir şeyin parmaklarının ucundan kayıp gitmesine izin vermek/engel olamamak let something slip through your fingers v.
bir şeyin parmaklarının ucundan kayıp gitmesine izin vermek/engel olamamak let something slip through your grasp v.
bir şey aklının ucundan bile geçmemek not dream of something/of doing something v.
burnunun ucundan ötesini görmemek not see beyond your nose v.
burnunun ucundan ilerisini görmemek not see beyond your nose v.
burnunun ucundan ötesini görmemek not see beyond the end of your nose v.
burnunun ucundan ilerisini görmemek not see beyond the end of your nose v.
burnunun ucundan ötesini görmemek see no further than (the end of) (one's) (own) nose v.
dünyanın öteki ucundan geliyormuş gibi on a slow boat to china adv.
işin bir ucundan tutmama haven't done a hand's turn expr.
dünyanın öteki ucundan geliyormuş gibi on a slow boat to china expr.
dünyanın öteki ucundan geliyormuş gibi slow boat to china expr.
bir ucundan bir ucuna from sea to shining sea expr.
bir ucundan öteki ucuna from sea to shining sea expr.
bir şeye ucundan kıyısından başla dip your toe into something expr.
dünyanın bir ucundan from the ends of the earth expr.
(basketbolda) sahanın bir ucundan bir ucuna from coast to coast expr.
(basketbolda) sahanın bir ucundan diğer ucuna from coast to coast expr.
(birinin) aklının ucundan geçmezdi not in (one's) wildest dreams expr.
çok yaklaşıp ucundan/kıyısından dönme so close (and) yet so far expr.
aklımın ucundan bile geçmez nothing could be further from my mind expr.
Speaking
aklımın ucundan geçmez nothing could be further from my mind expr.
aklının ucundan bile geçirme don't even think about (doing it) expr.
neden şunun bir ucundan tutup bana yardım etmiyorsun? why don't you grab the other end of this thing and help me? expr.
seni burada göreceğim aklımın ucundan geçmezdi I never thought I'd see you here expr.
senin burada olacağın aklımın ucundan geçmezdi never thought I'd see you here expr.
seni burada göreceğim aklımın ucundan geçmezdi never thought I'd see you here expr.
senin burada olacağın aklımın ucundan geçmezdi I never thought I'd see you here expr.
seni burada göreceğim aklımın ucundan geçmezdi fancy meeting you here expr.
Technical
kanadın bir ucundan diğer ucuna span wise n.
kanadın bir ucundan diğer ucuna spanwise n.
tırnak ucundan tırnak ucuna çevrilerek alınan parmak izi rolled print n.
ülkenin bir ucundan diğerine at sırtında yapılan yolculuk wild-goose chase [obsolete] n.
iki ucundan ortasına doğru dişleri olan eğe double-ender n.
bir ucundan diğer ucuna kadar yiv açılmış full-length parallel grooved adj.
ucundan yüklü loaded at the and adj.
Electric
termoelektrik akım üretip sıcaklığı ölçmede kullanılan, iki ucundan birbirine bağlanmış iki adet metal çubuk veya tel thermoelectric couple n.
Architecture
(kirişi) bir ucundan duvara sabitlemek tail in v.
Railway
biletin yırtılması veya ucundan bir parça koparılması clip n.
Marine
ıskarmozun bir ucundan diğer ucuna olan mesafe timber and room n.
ıskarmozun bir ucundan diğer ucuna olan mesafe room and space n.
cıvadranın dış ucundan gemi bodoslamasına çekilen halatlar bowsprit shrouds n.
hortumun bir ucundan tutup sulamak underrun a hose v.
(ipi) insanlara iki ucundan çektirmek double-bank v.
Medical
meme ucundan aspirasyon işlemi ile çekilen sıvılar nipple aspirate fluids n.
parmak ucundan kan örneği alma fingerstick n.
parmak ucundan kan örneği alma fingerprick n.
parmak ucundan kan alma işlemi finger stick n.
ince bıçak veya mikro pipetle parmak ucundan kan alma işlemi fingerstick n.
Physics
birer ucundan birleşen iki farklı metal telden yapılmış bir tür termometre thermocouple n.
birer ucundan birleşen iki farklı metal telden yapılmış bir tür termometre thermocouple junction n.
Zoology
embriyolarında beslenme kanalının alt ucundan büyüyen dölzarı olan omurgalılar allantoidea n.
sürüngenlerin, kuşların ve memelilerin embriyolarında beslenme kanalının alt ucundan büyüyen zarımsı kese allantois n.
embriyolarında beslenme kanalının alt ucundan büyüyen dölzarı olan (omurgalı) allantoidean adj.
Botanic
çeşitli kara yosunlarının arkegonunu saran, gövde ucundan veya ana gövdeden oluşmuş tüp marsupium n.
çeşitli kara yosunlarının arkegonunu saran, gövde ucundan veya ana gövdeden oluşmuş bir tüp perigynium n.
ana sapın ucundan büyüyen acrogenic adj.
ana sapın ucundan büyüyen acrogenous adj.
koni şeklinde olup sivri ucundan tutturulmuş (meyve) obconic adj.
Tobacco
sigaranın ucundan tütünün dökülmesi loose ends of a cigarette n.
borunun küçük ucundan yapılan enfiye kutusu mull n.
Sport
(sopa, raket) ucundan tutmak shorten v.
Basketball
sahanın bir ucundan diğerine atılan şut coast-to-coast n.
sahanın bir ucundan ötekine atılan pas coast-to-coast n.
Slang
(yatağı) girilemez hale getirmek için çarşafını ayak ucundan kendi üzerine katlamak french v.
sahanın bir ucundan diğer ucuna hücum ederek basket atma coast to coast expr.