| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | unpredictable adj. | öngörülemez | ||
|
The situation of the economy is highly unpredictable. Ekonominin durumu son derece öngörülemez. More Sentences |
||||
| General | unpredictable adj. | öngörülemeyen | ||
|
Tom is unpredictable, isn't he? Tom öngörülemeyen biri, değil mi? More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | unpredictable adj. | tahmin edilemez | ||
|
Everything that happened today was unimaginable and unpredictable. Bugün olan her şey hayal edilemez ve tahmin edilemezdi. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | unpredictable adj. | önceden bilinmez | ||
| General | unpredictable adj. | önceden kestirilemeyen | ||
| General | unpredictable adj. | ne yapacağı belli olmaz | ||
| General | unpredictable adj. | sonu bilinmez | ||
| General | unpredictable adj. | sonu bilinmeyen | ||
| General | unpredictable adj. | sonu belli olmayan | ||
| Technical | ||||
| Technical | unpredictable adj. | önceden kestirilemez | ||
| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | unpredictable weather n. | öngörülemeyen hava (durumu) | ||
|
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. Kaza büyük ölçüde öngörülemeyen hava koşullarından kaynaklanmıştır. More Sentences |
||||
| Medical | ||||
| Medical | unpredictable difficult intubation n. | öngörülemeyen zor entübasyon | ||