ziyade - Turkish English Dictionary
History

ziyade



Meanings of "ziyade" in English Turkish Dictionary : 6 result(s)

Turkish English
General
ziyade too much n.
ziyade more n.
ziyade excess n.
ziyade excessive adj.
ziyade much adv.
ziyade moe [dialect] adv.

Meanings of "ziyade" with other terms in English Turkish Dictionary : 134 result(s)

Turkish English
General
maldan ziyade hizmet sunan faaliyet alanı service industry n.
gelişmiş teknolojiden ziyade buharla çalışan makinaların değişik yorumlamalarını içeren bir bilim-kurgu türü steampunk n.
mantıktan ziyade duygu üzerine söylemlerle destek kazanmaya çalışan siyasi lider demagogue n.
ideal ya da ahlaki boyutundan ziyade faydacı ve pratik yönü ağır basan realistic n.
mantığından ziyade duygularıyla hareket eden kimse emotionalist n.
bilinçli çabadan ziyade sezgilerle hareket edilen sakin dikkatlilik durumu zen n.
kardan ziyade zarar ettiren şey money-loser n.
para kazanmaktan ziyade keyif için çiftçilik yapan zengin erkek gentleman farmer n.
eseri sanattan ziyade süs olarak görülen kimse omamentalist n.
eseri sanattan ziyade süs olarak görülen kimse omamentist n.
pratik bilgiden ziyade spekülatif ya da teorik bilgiye dayanan bilgelik sapience [obsolete] n.
bütünden ziyade parça veya bireyle ilişkili olma particularity n.
dinin dogmatik inançtan ziyade insan ahlakına dayandığı ve bu nedenle geliştirilebilir olduğu düşüncesi perfectibility n.
teorikten ziyade uygulama ile ilgilenen kimse practic n.
teorikten ziyade uygulamayı savunan kimse practicalist n.
idealistten ziyade pratik yaklaşan kimse pragmatic n.
metnin anlamından ziyade yorumcunun kendi görüşlerini ifade eden özellikle kutsal yazılara ilişkin bir yorum eisegesis n.
nitelikten ziyade nicelik quantity over quality n.
akademik düzeyden ziyade yaşa bakılarak öğrenciye sınıf atlatma social promotion n.
uçlardan ziyade merkezi daha yüksek olmak hog v.
(birine) insandan ziyade nesne gibi davranmak objectify v.
bütünden ziyade tek bir bölüme önem vermek partialize v.
gerçeklerden ziyade hikayelere dayanan anecdotal adj.
tıbbi nedenler ya da bağımlılıktan ziyade keyif için alınan (uyuşturucu) recrational adj.
şimdiki zaman veya gelecekten ziyade geçmişle ilgili backward-looking adj.
şimdiki zaman veya gelecekten ziyade geçmişle ilgili backward looking adj.
sonsuzluktan ziyade zamanla ilişkili temporary [obsolete] adj.
gerçeklikten ziyade isteklere dayanan wishful adj.
düşünce veya duygulardan ziyade zihnin dışındaki şeyleri kast eden objective adj.
düşünce veya duygulardan ziyade zihnin dışındaki şeylerle uğraşan objective adj.
(sanat eseri) anlamından ziyade duygusal olarak etkileyen decorative adj.
kanıttan ziyade varsayıma dayanan divinatory adj.
morfolojiden ziyade metabolik tepkimeler ya da fonksiyonel özellikler bakımından farklılık gösteren physiologic adj.
morfolojiden ziyade metabolik tepkimeler ya da fonksiyonel özellikler bakımından farklılık gösteren physiological adj.
teoriden ziyade somut gerçeklerle temas eden shirt-sleeve adj.
teoriden ziyade somut gerçeklerle temas eden shirt-sleeves adj.
teoriden ziyade somut gerçeklerle temas eden shirt-sleeved adj.
en ziyade at most adv.
daha ziyade a fortiori adv.
daha ziyade rather adv.
-den ziyade rather adv.
pek ziyade bad adv.
haddinden ziyade roaring adv.
daha ziyade more of an prep.
-den daha ziyade rather than conj.
-den ziyade rather than conj.
-den ziyade but rather conj.
-den daha ziyade instead of conj.
-den ziyade instead of conj.
Phrases
nicelikten ziyade nitelik quality over quantity expr.
Colloquial
eğlendirmekten ziyade iç bayan etkinlik enterdrainment n.
Idioms
(diplomasiden ziyade) askeri kuvvet blood and iron n.
kendi çıkarlarından ziyade şirketin çıkarlarını düşünen çalışan company man n.
hükümlerini yazılı kanunlardan ziyade kişisel ideolojilerine göre veren yargıç/yargı activist judge [us/south africa] n.
öfkeden ziyade hüzün içinde bir çehre a countenance more in sorrow than in anger n.
öfkeden ziyade elem içinde bir çehre a countenance more in sorrow than in anger n.
öfkeden ziyade keder yansıtan bir yüz a countenance more in sorrow than in anger n.
hükümleri yazılı kanunlardan ziyade kişisel ideolojilere göre verilen adalet/yargı activist justice n.
kızgınlıktan ziyade hayal kırıklığından dolayı yapmak do something more in sorrow than in anger v.
fiziksel güçten ziyade zeka ile more with brains than with brawn adv.
bilgiden/beceriden ziyade/daha çok şansla more by luck than judgement expr.
öfkeden ziyade hüzün içinde more in sorrow than in anger expr.
bilgiden/beceriden ziyade/daha çok şansla more by luck than judgment expr.
Speaking
ziyade olsun thank you expr.
Trade/Economic
en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi most-favoured-nation-tariff n.
beceriden ziyade etnisiteye, cinsiyete veya cinsel yönelime göre işe alma diversity hire n.
beceriden ziyade etnisiteye, cinsiyete veya cinsel yönelime göre işe alma diversity hiring n.
fiyatları çoğunlukla tesadüfi ekonomik faktörlerden ziyade arz ve talep tarafından belirlenen (piyasa) technical adj.
Law
örf ve adet hukukundan ziyade yazılı kanunlarla belirtilen suç regulatory offence n.
örf ve adet hukukundan ziyade yazılı kanunlarla belirtilen suç regulatory offense n.
iddianın kendisinden ziyade niteliğine itiraz ederek iddianın doğruluğunu ima eden önerme negative pregnant n.
birden ziyade şeylere taalluk eden borç alternative obligation n.
en ziyade müsaadeye mazhar millet kaydı most-favored-nation clause n.
(antik roma hukuku) medeni veya çıkarcı olmaktan ziyade faydalı veya hakkaniyetli bonitary adj.
(antik roma hukuku) medeni veya çıkarcı olmaktan ziyade faydalı veya hakkaniyetli bonitarian adj.
Politics
en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi most favoured nation tariff n.
en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi most favoured-nation-tariff n.
devletin seçilmişten ziyade atanmışlar tarafından yönetilmesi bureaucracy n.
Industry
finansal ve politik kurumlardan ziyade ürünlerin üretim ve dağıtımı ile işverenler ve çalışan ilişkilerine ait veya ilgili material adj.
Tourism
uyumaktan ziyade eğlence veya toplantılar için kullanılan otel odası hospitality suite n.
Media
haberden ziyade yazarın bir konudaki yorumunu/karşıt görüşünü belirten yazı op-ed piece n.
Technical
kilidi döndürme hareketinden ziyade içe doğru ittirme ile açan anahtar thrust key n.
kilidi döndürme hareketinden ziyade içe doğru ittirme ile açan anahtar push key n.
Medical
fiziki muayeneden ziyade hastanın ifadelerinden yola çıkarak tespit edilen semptom rational symptom n.
Psychology
kan ve vahşetten ziyade bilinmeyenin ve anlaşılmaz olanın dehşetini vurgulayan kurgusal bir korku alt türü cosmic horror n.
akıl ve ahlaktan ziyade duygu ve hislere yönelik thymocentric adj.
Logic
önermeler arasındaki ilişkiyi içerikten ziyade biçim açısından inceleyen mantık aristotelian logic n.
bilimsel prensiplerden ziyade deneye güvenen kimse empiric n.
(asıl anlamdan ziyade bir diğer önerme üzerinden çıkarım yapılabilen) önerme implicature n.
terimin anlamından ziyade geçerli olduğu nesneler açısından extensity adj.
Physics
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi einstein's theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity theory n.
gerçek bir materyalin özelliklerinden ziyade termodinamik yasaları ile tanımlanan sıcaklığı thermodynamic temperature n.
gerçek bir materyalin özelliklerinden ziyade termodinamik yasaları ile tanımlanan sıcaklığı absolute temperature n.
Biology
türler arasındaki doğal ve gerçek ilişkilerden ziyade yüzeysel verilere dayanan sınıflandırma artificial classification n.
genetik unsurlardan ziyade gıda veya yem koşullarından kaynaklanan trophogenic adj.
Biochemistry
yarı iletkenlerden ziyade organik moleküllerden yapılmış mikroçip microarray n.
Marine Biology
kemikten ziyade kıkırdak iskeleti olan köpekbalığı, vatoz gibi balıkları içeren sınıf cartilaginous fish (chondrichthyes) n.
Zoology
rastgele çiftleşmeden ziyade daha fazla ortak özelliği olan bireylerin çiftleşmesi assortative mating n.
kolonide üremeden ziyade beslenmeden sorumlu polip hydranth n.
Botanic
türler arasındaki doğal ve gerçek ilişkilerden ziyade yüzeysel verilere dayanan sınıflandırma artificial order n.
Agriculture
yemekten ziyade şarap yapımına uygun elma cider-apple n.
sulamadan ziyade doğal yağışa dayanan çiftçilik ile ilgili rainfed adj.
Social Sciences
olayların insanlardan ziyade tarihi koşullardan etkilendiğini savunan kuram historicism n.
Linguistics
durumdan ziyade eylem tanımlayan fiil nonstative n.
biçimsel yapıdan ziyade dilin anlamsal içeriği ile ilgilenen dilbilimci notionalist n.
bir dilin kurallarından ziyade ana konuşucuları tarafından kullanılma şekli usage n.
dili ve düşünceyi bilgi aktarma aracından ziyade eylem şekli olarak analiz etme tekniği dramatism n.
yazıdan ziyade konuşma dilinde daha sık rastlanan ifade conversationalism n.
yazıdan ziyade konuşma dilinde daha sık rastlanan ifade conversationism n.
durumdan ziyade eylem tanımlayan (fiil) nonstative adj.
durumdan ziyade eylem tanımlayan (fiil) active adj.
dilbilgisel yapıdan ziyade anlama dayalı notional adj.
kelimelerden ziyade gerçekliğe ait extradictionary adj.
dilbilgisel yapıdan ziyade anlama dayalı olarak notionally adv.
History
(eski israil’de) evden ziyade çadırda yaşayan ve şarap içmeyen aşiretin üyesi olan kimse rechabite n.
Archaeology
maymunsu özelliklerden ziyade insansı özellikler taşıyan canlı humanoid n.
Religious
mutlak'ın bilgisinin insanın mantıksal süreçlerden ziyade yüksek bir dini bilinç ile erişilebileceği doktrini metagnosticism n.
Philosophy
david hume'un felsefesine göre hizmet bilincinden ziyade doğal eğilimden gelen erdem natural virtue n.
ahlaki yasaların, sabit ya da evrenselden ziyade anlam ve uygulama bakımından göreceli olduğu görüşü antinomianism n.
bir şeyin ne olabileceğinden ya da ne olması gerektiğinden ziyade ne olduğunu ele alan assertoric [obsolete] adj.
Geography
manyetik kutuplardan ziyade dünyanın eksenine göre belirlenen (yön) true adj.
Geology
yeryüzünün bazalttan ziyade gabrodan oluşan kıtasal alt kabuğu sima n.
Hunting
görme duyusundan ziyade koku duyusu ile avlanan tazı scenthound n.
Sport
yeteneğinden ziyade çalışmasıyla başarılı olan atlet grinder n.
Art
eserleri sanattan ziyade dekorasyon olarak görülen kimse ornamentalist n.
eserleri sanattan ziyade dekorasyon olarak görülen kimse ornamentist n.
Cinema
izleyicinin hikayeyi yönetmenin açıklamalarından ziyade eylemler aracılığıyla anlamasını sağlayan bir anlatım tekniği show, don't tell n.
Photography
figürden ziyade manzara öğeleri içeren fotoğraf scenic n.
Archaic
cennetten ziyade yeryüzüyle ilgili terrestrial adj.
cennetten ziyade yeryüzüne ait terrestrial adj.
akıldan ziyade fiziksel beceri gerektiren illiberal adj.