| 1 |
reserve |
ayırtmak |
v. |
|
- Would you like me to reserve a room for you?
- Size bir oda ayırmamı ister misiniz?
- What room would you like to reserve?
- Hangi odayı ayırtmak istersiniz?
- We ought to have phoned ahead and reserved a table.
- Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
- I'd like to reserve a table for four at six.
- Altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a hotel room.
- Bir otel odası ayırtmak istiyorum.
- Is it possible to reserve a room at your hotel?
- Otelinizde bir oda ayırtmak mümkün mü?
- Good morning, I would like to reserve a room.
- Günaydın, bir oda ayırtmak istiyorum.
- She reserved a room.
- O bir oda ayırttı.
- I'd like to reserve a seat.
- Bir koltuk ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a private compartment.
- Özel bir kompartıman ayırtmak istiyorum.
- I reserved a seat.
- Bir koltuğu ayırttım.
- I'd like to reserve a single room.
- Tek kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
- I want to reserve a first-class stateroom.
- Birinci sınıf bir kamara ayırtmak istiyorum.
- We would like to reserve a table for 6 o'clock.
- Saat 6 için bir masa ayırtmak istiyoruz.
- I'd like to reserve a table for two.
- İki kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- We should've phoned ahead and reserved a table.
- Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- I'd like to reserve a room in a hotel.
- Ben bir otelde oda ayırtmak istiyorum.
- I reserved my hotel room three weeks in advance.
- Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.
- I'd like to reserve a table for four at six.
- Saat altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- We should've phoned ahead and reserved a table.
- Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
- I reserved a seat.
- Bir koltuk ayırttım.
- Did you reserve a room at the hotel?
- Otelde bir oda ayırttın mı?
- Did you reserve a room at the hotel?
- Otelde bir oda ayırttınız mı?
- I'd like to reserve a room in a hotel.
- Otelde bir oda ayırtmak istiyorum.
- I'd like to reserve a table for three.
- Üç kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
- Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
- That place is always crowded, but I reserved a table today, so we don't have to worry.
- Orası her zaman kalabalıktır, ama bugün bir masa ayırttım, bu yüzden endişelenmemize gerek yok.
- I'd like to reserve a seat on this train.
- Bu trende bir koltuk ayırtmak istiyorum.
- I want to reserve a room.
- Bir oda ayırtmak istiyorum.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
- Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
Show More (27)
|
| 2 |
reserve |
rezerv |
n. |
|
- The world's oil reserves are running down.
- Dünyadaki petrol rezervleri giderek tükenmektedir.
- I support placing the budgetary line as a first step in the reserve to be released according to diplomatic progress.
- Diplomatik ilerlemeye göre kullanıma açılacak rezervin ilk adımı olarak bütçe kaleminin konulmasını destekliyorum.
- So we will, I am sure, be able to take these funds out of the reserve by Second Reading.
- Bu nedenle eminim ki bu fonları İkinci Okuma'da rezervden çıkarabileceğiz.
- Its expenditure has mainly been financed out of a reserve intended for funding under the operating budget.
- Harcamaları büyük ölçüde işletme bütçesi kapsamında finanse edilmesi öngörülen rezervden karşılanmıştır.
- With this in view, it is now proposed that EUR 6 million be placed in a reserve.
- Bu çerçevede, şimdi 6 milyon Euro'nun bir rezervde tutulması önerilmektedir.
- It must be made possible to use the emergency aid reserve in the budget to repair the damage.
- Bütçedeki acil yardım rezervinin hasarı onarmak için kullanılması mümkün kılınmalıdır.
- We have an emergency reserve of which we make ever more extensive use.
- Her zamankinden daha fazla kullandığımız bir acil durum rezervimiz var.
- It is far from clear why the instrument of a flexible reserve is not fully available to us this year.
- Esnek rezerv enstrümanının bu yıl neden tam olarak kullanılamadığı açık değildir.
- We will try to release more money for ECHO this year from the emergency reserve.
- Bu yılki acil durum rezervinden Avrupa Topluluğu İnsani Yardım Bürosu için daha fazla para ayırmaya çalışacağız.
- It must be made possible to use the emergency aid reserve in the budget to repair the damage.
- Hasarın onarılması için bütçedeki acil yardım rezervinin kullanılması mümkün kılınmalıdır.
- That is why the proposal to fund aid to Afghanistan using the flexibility reserve is extremely interesting.
- Bu nedenle Afganistan'a yapılacak yardımın esneklik rezervi kullanılarak finanse edilmesi önerisi son derece ilginçtir.
- Paragraph 22 of the resolution quotes a sum of EUR 15.5 million for the buildings reserve.
- Kararın 22. paragrafında bina rezervi için 15.5 milyon Avro'luk bir meblağ öngörülmektedir.
- This is clearly a matter of a concealed reserve which, indeed, contravenes the Financial Regulation.
- Bu açıkça gizli bir rezerv meselesidir ve aslında Mali Yönetmeliğe aykırıdır.
- With this in view, it is now proposed that EUR 6 million be placed in a reserve.
- Bu husus göz önünde bulundurularak, 6 milyon Avro'nun rezerv olarak ayrılması önerilmektedir.
- The euro currency is already an international reserve and a transaction currency.
- Avro para birimi halihazırda uluslararası bir rezerv ve işlem para birimidir.
- Article 45 provides for a national reserve in the Member States.
- Madde 45, Üye Devletlerde ulusal bir rezerv öngörmektedir.
- We want to see that reserve lifted.
- Bu rezervin kaldırıldığını görmek istiyoruz.
- That is why the proposal to fund aid to Afghanistan using the flexibility reserve is extremely interesting.
- Bu nedenle Afganistan'a yardımın esneklik rezervi kullanılarak finanse edilmesi önerisi son derece ilginçtir.
- I'd like to reserve a seat.
- Ben bir koltuk rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
- I borrowed money from the company's cash reserve.
- Şirketin nakit rezervinden ödünç para aldım.
- I'd like to reserve a single room.
- Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
- I borrowed money from the company's cash reserve.
- Şirketin nakit rezervinden borç para aldım.
- Can I reserve a flight to Chicago?
- Ben Chicago'ya bir uçuş rezervasyonu yaptırabilir miyim?
- Can I reserve a seat to Hawaii for Christmas?
- Noel için Hawaii'ye bir koltuk rezervasyonu yaptırabilir miyim?
- Is it possible to reserve a room at your hotel?
- Otelinizde bir oda rezervasyonu yaptırmak mümkün mü?
- If you want to eat at Raffle's, you must reserve weeks ahead.
- Raffle'da yemek istiyorsanız, haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmalısınız.
Show More (23)
|
| 3 |
reserve |
ayırmak |
v. |
|
- I'm sorry, this parking space is reserved for management.
- Üzgünüm, bu park yeri yönetim kademesine ayrılmıştır.
- It makes little sense to put funds in reserve for the purposes of a law, and then end up spending it on buildings.
- Bir yasanın amaçları doğrultusunda fon ayırmak ve daha sonra bunu binalara harcamak pek mantıklı değildir.
- It should also be possible to reserve frequencies for services useful to society on special terms.
- Ayrıca, toplum için yararlı hizmetler için özel şartlarda frekans ayırmak da mümkün olmalıdır.
- There is no need, therefore, to reserve collective systems only for exceptional circumstances.
- Dolayısıyla kolektif sistemleri sadece istisnai durumlar için ayırmaya gerek yoktur.
- My father said he would reserve a day to take me to the zoo.
- Babam beni hayvanat bahçesine götürmek için bir gün ayıracağını söyledi.
- Let's reserve that for another occasion.
- Başka bir sefer için onu ayıralım.
- We have reserved a lot of food for emergencies.
- Acil durumlar için bir sürü yiyecek ayırdık.
- Please reserve this table for us.
- Lütfen bu masayı bizim için ayırın.
- If you wish us to reserve an alternative room, please let us know immediately.
- Başka bir oda ayırmamızı istiyorsanız, lütfen hemen bize bildirin.
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
- Yarın öğleden sonra ilk iş olarak bir personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırabilir misiniz?
- Tom reserved a seat.
- Tom bir koltuk ayırdı.
Show More (8)
|
| 4 |
reserve |
rezerve ettirmek |
v. |
|
- We have tabled an amendment which states that funds should be put on reserve here.
- Burada fonların rezerve edilmesi gerektiğini belirten bir değişiklik önergesi verdik.
- What room would you like to reserve?
- Hangi odayı rezerve etmek istersiniz?
- I'd like to reserve a hotel room.
- Bir otel odası rezerve etmek istiyorum.
- If you want to eat at Raffle's, you must reserve weeks ahead.
- Raffle's'da yemek yemek istiyorsan, haftalar önceden rezerve ettirmelisin.
- You always reserve the same room.
- Hep aynı odayı rezerve ediyorsun.
Show More (2)
|
| 5 |
reserve |
tutmak |
v. |
|
- On this point, I reserve the position of the Commission.
- Bu noktada Komisyonun görüşünü saklı tutuyorum.
- It's faster to reserve a taxi.
- Taksi tutmak daha hızlı.
- She reserved a room.
- Bir oda tutmuş.
- You always reserve the same room.
- Her zaman aynı odayı tutuyorsun.
Show More (1)
|
| 6 |
reserve |
saklamak |
v. |
|
- He spoke in a low tone he usually reserved for unpleasant matters.
- Genellikle tatsız konulara sakladığı kısık bir ses tonuyla konuşuyordu.
- There is no need, therefore, to reserve collective systems only for exceptional circumstances.
- Bu nedenle kolektif sistemleri sadece istisnai durumlar için saklamaya gerek yoktur.
- Let's reserve that for another occasion.
- Bunu başka bir sefere saklayalım.
Show More (0)
|
| 7 |
reserve |
yer ayırtmak |
v. |
|
- I'd like to reserve a seat on this train.
- Bu trende yer ayırtmak istiyorum.
- Can I reserve a seat to Hawaii for Christmas?
- Noel için Hawaii'ye yer ayırtabilir miyim?
- Can I reserve a flight to Chicago?
- Şikago uçuşunda bir yer ayırtabilir miyim?
Show More (0)
|
| 8 |
reserve |
yedek |
n., adj. |
|
- We have therefore put the 272 posts in reserve.
- Bu nedenle 272 kadroyu yedeğe aldık.
- However, the fact that those posts would be in the reserve would produce significant practical problems.
- Ancak, bu görevlerin yedekte olması pratikte önemli sorunlar yaratacaktır.
Show More (-1)
|
| 9 |
reserve |
hakkı saklı tutmak |
v. |
|
- The Commission has to reserve its right to make use of the legal means at its disposal.
- Komisyon, elindeki yasal araçları kullanma hakkını saklı tutmalıdır.
- It is precisely for this reason that I believe the Union should reserve its right to act accordingly if necessary.
- İşte tam da bu nedenle, Birliğin gerektiğinde bu doğrultuda hareket etme hakkını saklı tutması gerektiğine inanıyorum.
Show More (-1)
|
| 10 |
reserve |
yedek |
n. |
|
- The coach picked Zack as reserve.
- Antrenör, Zack'i yedek olarak seçti.
Show More (-2)
|
| 11 |
reserve |
kenara ayırmak |
v. |
|
- Reserve half of the chocolate sauce.
- Çikolata sosunun yarısını kenara ayırın.
Show More (-2)
|
| 12 |
reserve |
rezerv fiyatı |
n. |
|
- The seller didn't disclose the reserve to potential buyers.
- Satıcı, rezerv fiyatını potansiyel alıcılara açıklamamıştır.
Show More (-2)
|
| 13 |
reserve |
kızılderililer için ayrılmış arazi |
n. |
|
- Across the country, reserves were created as a political response to the dispossession of natives from their land.
- Ülke genelinde kızılderililer için ayrılmış araziler, yerlilerin topraklarından edilmesine karşı siyasi bir tepki olarak oluşturuldu.
Show More (-2)
|
| 14 |
reserve |
çekingenlik |
n. |
|
- Frankie's natural reserve made him appear shy.
- Frankie'nin doğal çekingenliği onu utangaç gösteriyordu.
Show More (-2)
|
| 15 |
reserve |
korumaya alınmış arazi |
n. |
|
- You can't go hunting in the reserve; it's illegal.
- Korumaya alınmış arazide avlanamazsınız; bu durum yasalara aykırıdır.
Show More (-2)
|
