kalmamak - Turco Inglés Diccionario
Historia

kalmamak



Significados de "kalmamak" en diccionario inglés turco : 9 resultado(s)

Turco Inglés
General
kalmamak not to stay v.
kalmamak wear away v.
kalmamak be sold out v.
kalmamak be over v.
kalmamak be out of v.
kalmamak not to remain v.
kalmamak wither away v.
kalmamak wither v.
Colloquial
kalmamak be out v.

Significados de "kalmamak" con otros términos en diccionario inglés turco: 298 resultado(s)

Turco Inglés
General
hali kalmamak have no strength left v.
bet beniz kalmamak go pale v.
hacet kalmamak be no longer necessary v.
tadı tuzu kalmamak lose its charm v.
beti bereketi kalmamak become scarce v.
hali kalmamak feel faint v.
hali kalmamak droop v.
geri kalmamak be as good as v.
beti bereketi kalmamak run out v.
minnet altında kalmamak repay a favour v.
çağın gerisinde kalmamak keep up with the times v.
altında kalmamak make it up to somebody v.
ayakta duracak hali kalmamak feel fatigued v.
aşağı kalmamak (birinden/bir şeyden) match v.
zerre kadar şüphe kalmamak be beyond a shadow of a doubt v.
kafa kalmamak be unable to think v.
söyleyecek sözü kalmamak be talked out v.
altında kalmamak repay v.
mahal kalmamak be no longer necessary v.
birinin vakti kalmamak run out of time v.
söz altında kalmamak be quick to retort v.
dayanacak gücü kalmamak be at the end of one's tether v.
hayır kalmamak be of no more use v.
bitmek (kalmamak) be over v.
hali kalmamak languish v.
takati kalmamak be exhausted v.
hali kalmamak be exhausted v.
hali kalmamak faint v.
borcu kalmamak be in the black v.
elde avuçta bir şey kalmamak have nothing left v.
mecali kalmamak have no strength left v.
mecali kalmamak be exhausted v.
anlamı kalmamak lose its meaning v.
geri kalmamak not to fail to do something v.
geri kalmamak not to fail to do v.
geri kalmamak catch up v.
sabrı kalmamak run out of patience v.
memnun kalmamak be dissatisfied v.
laf altında kalmamak give as good as one gets (in an argument) v.
laf altında kalmamak give the correct and necessary response v.
anlaşmaya sadık kalmamak break the agreement v.
sözleşmeye sadık kalmamak go back on the contract v.
anlaşmaya sadık kalmamak go back on the agreement v.
sözleşmeye sadık kalmamak break the contract v.
anlaşmaya sadık kalmamak renege on the agreement v.
anlaşmaya sadık kalmamak violate the agreement v.
sözleşmeye sadık kalmamak violate the contract v.
sözleşmeye sadık kalmamak renege on the contract v.
mahal kalmamak for there to be no longer any need for v.
mahal kalmamak for there to be no room left for v.
altta kalmamak not to be outdone v.
tahammülü kalmamak have no more patience left v.
tahammülü kalmamak run out of patience v.
tahammülü kalmamak lose patience v.
tahammülü kalmamak have no more endurance left v.
tahammülü kalmamak not bear any more v.
tahammülü kalmamak be out of patience v.
esprisi kalmamak no need to v.
bir esprisi kalmamak no need to v.
esprisi kalmamak not have to v.
bir esprisi kalmamak not need to v.
bir esprisi kalmamak not have to v.
esprisi kalmamak not need to v.
sabır kalmamak run out of patience v.
sabır kalmamak be out of patience v.
kayıtsız kalmamak not be unconcerned v.
kayıtsız kalmamak not be indifferent v.
hayrı kalmamak go to pot v.
hayrı kalmamak go to the dogs v.
tutunacak dalı kalmamak have nobody to turn to v.
geçerliliği kalmamak become invalid v.
geçerliliği kalmamak lose validity v.
geçerliliği kalmamak expire v.
yapacak bir şeyi kalmamak have nothing else to do v.
yapacak başka bir şeyi kalmamak have nothing else to do v.
yapacak bir şeyi kalmamak have nothing to do v.
yapacak bir şeyi kalmamak have nothing else (left) to do v.
yapacak bir şeyi kalmamak got nothing left to do v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's eyes v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's eyes out v.
-den geri kalmamak keep up with v.
yer kalmamak be no vacancy v.
tadı tuzu kalmamak be no longer pleasurable v.
gerek kalmamak not necessary anymore v.
hükmü kalmamak become unfashionable v.
dayanacak gücü kalmamak have no (more) strength to stand v.
dayanma gücü kalmamak have no (more) strength to stand v.
gidecek bir yeri kalmamak have nowhere else to go v.
bir esprisi kalmamak be not interesting/matter any more v.
yer kalmamak be fully booked up v.
yer kalmamak have no room available v.
yer kalmamak be fully booked v.
yer kalmamak no room available v.
yer kalmamak be booked up v.
hoşnut kalmamak be displeased with/by v.
gücü kalmamak have no strength left v.
hevesi kalmamak languish v.
hükmü kalmamak lapse v.
eski halinden eser kalmamak degenerate v.
eski halinden eser kalmamak degrade v.
tadı kalmamak distaste [obsolete] v.
yer kalmamak pack v.
ile sınırlı kalmamak üzere not limited to prep.
Phrasals
altında kalmamak serve one out v.
altta kalmamak clap back v.
(korku, tiksinme nedeniyle) yüzünde renk kalmamak blanch at (something) v.
(birinin) yediği/içtiği vücudunda kalmamak go through (one) v.
(biriyle/bir şeyle) işi kalmamak finish with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) ilgisi kalmamak finish with (someone or something) v.
yer kalmamak chock up v.
(bir şeye) sadık kalmamak renege on (something) v.
dermanı kalmamak conk out v.
gitmediği/başvurmadığı (biri/bir şey) kalmamak shuttle from (someone) to (someone else) v.
Phrases
'-den başka bir şey yapamamak/kalmamak can but expr.
ile sınırlı kalmamak üzere not to be restricted with expr.
ile sınırlı kalmamak üzere not to be bounded by expr.
(ancak) bununla sınırlı kalmamak üzere including but not limited to expr.
Colloquial
hiç parası kalmamak be on the rocks v.
isteği kalmamak be off v.
(çişini) tutacak gücü kalmamak can't hold it (in) v.
parası kalmamak be busted v.
takati kalmamak do (one's) dash v.
yapabileceği bir şey kalmamak have shot your bolt v.
başarma şansı kalmamak have had it v.
hiç şansı kalmamak have had it v.
hayatta kalma şansı kalmamak have had it v.
boş kalmamak/durmamak keep (oneself) busy v.
boş kalmamak/durmamak keep yourself busy v.
(bir şeyi) kalmamak be stuck for (something) v.
'-i kalmamak be stuck for v.
elinde avucunda kalmamak be cleaned out v.
alacağı vereceği kalmamak be even v.
(biriyle) alacağı vereceği kalmamak be even (with someone) v.
(biriyle/bir şeyle) ilişkisi olmamak/kalmamak have nothing to do with someone or something v.
eski gücü kalmamak be past v.
bir alakası kalmamak be shut of v.
bir ilişkisi kalmamak be shut of v.
bir alakası kalmamak get shut of v.
bir ilişkisi kalmamak get shut of v.
biriyle/bir şeyle işi kalmamak be done with somebody/something [uk] v.
biriyle/bir şeyle işi kalmamak have done with somebody/something [uk] v.
elle tutulur yanı kalmamak become unglued v.
(bir şey) yeterli miktarda kalmamak go short (of something) v.
(biriyle/bir şeyle) işi kalmamak have done with (someone or something) v.
Idioms
umudu/ümidi sönmek/kalmamak give up as lost v.
trafiğe yakalanmamak/kalmamak stay one jump ahead v.
trafiğe yakalanmamak/kalmamak be one jump ahead v.
sabrı taşmak/tükenmek/kalmamak have a bellyful (of something) v.
zayıf kalmamak not bring it weak v.
gelişmelerden habersiz kalmamak stay abreast of (someone or something) v.
yetişmek/geri kalmamak stay abreast of (someone or something) v.
adım atacak yer olmamak/kalmamak be bulging at the seams v.
adım atacak yer olmamak/kalmamak be bursting at the seams v.
alakası kalmamak wash one's hands of someone/something v.
altta kalmamak give as good as one gets v.
bet beniz kalmamak be scared out of one's wits v.
bir hayrı kalmamak go to pot v.
bitmek/tükenmek/dermanı kalmamak be brought low v.
duymayan kalmamak tell the world v.
dayanacak gücü kalmamak have no power to stand v.
dayanacak gücü kalmamak lack endurance v.
duymayan kalmamak tell the whole world v.
dayanacak gücü kalmamak have no staying power v.
dayanacak gücü kalmamak not to be able to last v.
elde avuçta bir şey kalmamak not have two pennies to rub together v.
eski halinden eser kalmamak be a shadow of one's former self v.
hayır kalmamak go to pot v.
eski halinden eser kalmamak be a shadow of itself v.
eski halinden eser kalmamak be shadow of oneself v.
forsu kalmamak lose power v.
forsu kalmamak have no more influence v.
gücü kalmamak have no staying power v.
hiçbir şansı kalmamak not have a cat in hell's chance v.
hevesi/coşkusu kalmamak run out of steam v.
forsu kalmamak lose popularity v.
eski halinden eser kalmamak a shadow of your former self v.
hevesi/coşkusu kalmamak run out of gas v.
lafın/meydan okumanın altında kalmamak rise to the challenge v.
mecali kalmamak be running on fumes v.
kimseden aşağı kalmamak be second to none v.
sabredecek gücü kalmamak be at the end of one's rope v.
şansı kalmamak have had one's chips v.
sempatisi kalmamak fall out of love with v.
sabredecek gücü kalmamak reach the end of one's rope v.
sabredecek gücü kalmamak be at the end of one's tether v.
sabrı kalmamak be out of patience v.
sabredecek gücü kalmamak reach the end of one's tether v.
takati kalmamak be all done in v.
takati kalmamak be done in v.
takati kalmamak have no staying power v.
yüzü kalmamak lose face v.
zamanı kalmamak run out of time v.
zerre kadar şüphe kalmamak be without a shadow of a doubt v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak not have the stomach for something v.
(birisi/birşey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak hear the last of somebody/something v.
yapacak gücü kalmamak be done in v.
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) clean out (of something) v.
(bir şeyden) (hiç de) memnun/hoşnut kalmamak be less than pleased v.
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) fresh out (of something) v.
yapacak gücü kalmamak be all done in v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak have no stomach for something v.
elinde avucunda kalmamak eat (one's) shirt v.
hevesi kalmamak run on empty v.
enerjisi/gücü kalmamak run on empty v.
eve gelince hali kalmamak hang up (one's) fiddle when (one) comes home v.
eve gelince hiçbir şey yapacak hali kalmamak hang up (one's) fiddle when (one) comes home v.
eski halinden eser olmamak/kalmamak be a ghost of (someone's or something's) former self v.
kararları) bir daha gözden geçirmek zorunda kalmamak have never looked back v.
başka çaresi kalmamak be scraping the bottom of the barrel v.
parası kalmamak be (down) on (one's) uppers v.
(birinin veya bir şeyin) önceki halinden eser kalmamak be a ghost of (someone or something's) former self v.
(birinin veya bir şeyin) eski tadı kalmamak be a ghost of (someone or something's) former self v.
(birinin veya bir şeyin) önceki halinden eser kalmamak be a shadow/ghost of your/its former self v.
(birinin veya bir şeyin) eski tadı kalmamak be a shadow/ghost of your/its former self v.
(iki kişi arasında) sevginin zerresi bile kalmamak be little love lost between (two people) v.
birinin yediği/içtiği vücudunda kalmamak go through one v.
birinin yediği/içtiği vücudunda kalmamak go right through one (like a dose of salts) v.
(bir şeye) seyirci kalmamak not take (something) sitting down v.
(bir şeye) sessiz kalmamak not take (something) sitting down v.
hızla çite yaklaşıp üstünden atlayacak yeterince zamanı ve yeri kalmamak (at) rush (one's) fences v.
çağın gerisinde kalmamak keep in step with the times v.
(biriyle) alıp vereceği kalmamak be square (with one) v.
(birine) borcu kalmamak be square (with one) v.
(biriyle) hiç alıp vereceği kalmamak be (all) square (with somebody) v.
elle tutulur yanı kalmamak sink to new depths v.
(biriyle/bir şeyle) bir alakası kalmamak be shut of (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) bir ilişkisi kalmamak be shut of (someone or something) v.
vakti kalmamak become pushed for time v.
gerekli olan bir şeyden yeterince olmamak/kalmamak be badly off for something [uk] v.
hayati tehlikesi kalmamak be off the danger list v.
hayati tehlikesi kalmamak be off the danger list v.
yeri kalmamak be pressed for space v.
yeri kalmamak be pushed for space v.
yeri, parası, zamanı olmamak/kalmamak be pressed/pushed for money, space, time v.
(biriyle) alacağı vereceği kalmamak be quits (with someone) v.
(biriyle) arasında borç alacak kalmamak be quits (with someone) v.
(biriyle) alacağı vereceği kalmamak be quits (with somebody) v.
(biriyle) arasında borç alacak kalmamak be quits (with somebody) v.
hiç boş yer olmamak/kalmamak be stuffed to the gills v.
hiç boşluk olmamak/kalmamak be stuffed to the gills v.
yarı yolda bırakmamak/kalmamak take a licking and keep on ticking v.
eski halinden eser kalmamak be a shadow of (someone's or something's) former self v.
adım atacak yer olmamak/kalmamak be bursting at the seams (with something) v.
adım atacak yer olmamak/kalmamak be bulging at the seams (with something) v.
adım atacak yer olmamak/kalmamak be full to bursting (with something) v.
alacağı vereceği kalmamak be even steven v.
alacağı vereceği kalmamak be even stevens v.
elinde kalmamak be fresh out of v.
(bir şeylerden) geri kalmamak be in the swim (of things) v.
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamak be no love lost between (two people) v.
fazla vakti kalmamak be not long for this world v.
bir değeri kalmamak be past its sell-by date v.
eski gücü kalmamak be past the sell-by date v.
eski gücü kalmamak be past one's sell-by date v.
mecali kalmamak be running on empty v.
hiç enerjisi/gücü kalmamak be running on empty v.
açlıktan hiç enerjisi/gücü kalmamak be running on empty v.
(bir şey) fazla kalmamak be low (on something) v.
(bir şey) fazla kalmamak run low (on something) v.
(bir şeyden) yeterli miktarda kalmamak be short of something v.
(bir şeyden) yeterli miktarda kalmamak run short of something v.
eski halinden eser kalmamak become a shadow of (someone's or something's) old self v.
eski halinden eser kalmamak become a shadow of (someone's or something's) former self v.
sözüne sadık kalmamak break faith with somebody v.
alacak verecek kalmamak call (something) square v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry eyes out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry your eyes out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry your heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak sob your heart out v.
takati kalmamak do your dash v.
sempatisi kalmamak fall out of love v.
(birine) sempatisi kalmamak fall out of love with (someone) v.
(biriyle/bir şeyle) bir alakası kalmamak get shut of (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) bir ilişkisi kalmamak get shut of (someone or something) v.
umudu/ümidi kalmamak give somebody/something up for lost v.
umudu/ümidi kalmamak give up for lost v.
birinin yediği/içtiği vücudunda kalmamak go right through one v.
hayrı kalmamak go to the dogs v.
hayrı kalmamak be going to the dogs v.
sabrı taşmak/tükenmek/kalmamak have a bellyful of v.
(birisi/bir şey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak hear the end/the last of somebody/something v.
(birisi/bir şey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak see the end/the last of somebody/something v.
tek bir şeye bağlı kalmamak keep one's options open v.
tek bir şeye bağlı kalmamak leave one's options open v.
(birinin) yaptıklarının altında kalmamak make it up to (one) v.
protokole/formaliteye bağlı kalmamak not stand on ceremony v.
(bir şeye) seyirci kalmamak not take (something) lying down v.
(bir şeye) sessiz kalmamak not take (something) lying down v.
kalmak ya da kalmamak stick or twist v.
biriyle/bir şeyle alakası kalmamak wash your hands of somebody/something v.
hiçbir derdi kalmamak (özellikle birkaç kadeh attıktan sonra) feel no pain expr.
Trade/Economic
bir maldan elde kalmamak sell out of something v.
Slang
kafa kalmamak be brain dead v.
elinde avucunda kalmamak not have a pot to pee in [us] v.
elinde avucunda kalmamak not have a pot to piss in [us] v.
hayrı kalmamak be shot to hell v.