Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | sale n. | satış | ||
The sale of drugs is legal in this state. Bu eyalette uyuşturucu satışı yasaldır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | sale n. | açık artırma ile satış | ||
The sale of classical instruments will be held on Tuesday. Klasik enstrümanların açık artırma ile satışı Salı günü yapılacaktır. More Sentences |
||||
General | sale n. | satış | ||
Special funding should be made available to assist organic production and the promotion and sale of such products. Organik üretime ve bu tür ürünlerin tanıtım ve satışına yardımcı olmak için özel fon sağlanmalıdır. More Sentences |
||||
General | sale n. | satılış | ||
There are long traditions in relation to the sale and marketing of animals in this way. Hayvanların bu şekilde satılması ve pazarlanmasıyla ilgili uzun gelenekler var. More Sentences |
||||
General | sale adj. | indirimli | ||
I bought this TV set at a bargain sale. Bu televizyonu indirimli bir satıştan aldım. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | sale | satma | ||
I advertised my car for sale. Arabamı satmak için ilan verdim. More Sentences |
||||
Trade/Economic | sale | satış | ||
The sale of Baltic-caught herring and small Baltic herring for human consumption would also be at risk. Baltık'ta yakalanan ringa balığı ve küçük Baltık ringa balığının insan tüketimi için satışı da risk altında olacaktır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | sale | indirim | ||
All of the shops in this street will have a sale next week. Bu caddedeki tüm dükkanlar önümüzdeki hafta indirime girecek. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | sale | satış | ||
That tendency can be seen in product sale subsidies and export refunds. Bu eğilim, ürün satış sübvansiyonları ve ihracat iadelerinde görülebilir. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | sale | indirim | ||
There's a sale today in that department store. Bugün şu mağazada indirim var. More Sentences |
||||
Military | ||||
Military | sale | satış | ||
Almost all MEPs who took the floor this morning and this evening have mentioned sale below cost. Bu sabah ve bu akşam söz alan neredeyse tüm Parlamenterler maliyetin altındaki satışlardan bahsettiler. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | sale n. | ucuzluk | ||
General | ||||
General | sale n. | revaç | ||
General | sale n. | satı | ||
General | sale n. | talep | ||
General | sale n. | mezat | ||
General | sale n. | ucuzluk | ||
General | sale n. | sürüm | ||
General | sale n. | açık artırma | ||
General | sale adj. | alınabilir | ||
General | sale adj. | satın alınabilir | ||
General | sale adj. | satılık | ||
General | sale adj. | ticari amaçla çok sayıda üretilmiş | ||
General | sale adj. | satışla ilgili | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | sale n. | ciro | ||
Trade/Economic | sale | mezat | ||
Trade/Economic | sale | satım | ||
Trade/Economic | sale | tenzilatlı satış | ||
Trade/Economic | sale | yekta | ||
Trade/Economic | sale | indirimli satış | ||
Trade/Economic | sale | vahit | ||
Trade/Economic | sale | sürüm | ||
Trade/Economic | sale | talep | ||
Trade/Economic | sale | istek | ||
Law | ||||
Law | sale | satım | ||
Technical | ||||
Technical | sale | ucuz satış | ||
Geography | ||||
Geography | sale n. | ingiltere'de bir kasaba | ||
Geography | sale n. | avustralya'nın güneydoğusunda bir şehir | ||
Geography | salé n. | kuzeybatı fas'ta bir liman şehri |
Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | şale | chalet n. | ||
General | şale | challet n. |