cover - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
cover kapsamak v.
  • The compromise reached during negotiations satisfactorily covers the above principles.
  • Müzakereler sırasında varılan uzlaşma yukarıdaki ilkeleri tatmin edici bir şekilde kapsamaktadır.
  • We cover something like 120 budget lines with reference to ten different directorates-general.
  • On farklı genel müdürlüğe atıfta bulunarak yaklaşık 120 bütçe kalemini kapsıyoruz.
  • This amendment would restrict the directive to covering public ports only.
  • Bu değişiklik yönergeyi sadece kamu limanlarını kapsayacak şekilde sınırlandıracaktır.
Show More (117)
cover kapatmak v.
  • I hate it when people yawn without covering their mouths.
  • İnsanlar ağzını kapatmadan esnediğinde gıcık oluyorum.
  • It requires a sustained political and financial commitment to cover the gap between rhetoric and reality.
  • Retorik ile gerçeklik arasındaki boşluğu kapatmak için sürekli bir siyasi ve mali taahhüt gerekir.
  • Avoid covering a shared application or web browser with another window on your computer's screen.
  • Paylaşılan bir uygulamayı veya web tarayıcısını bilgisayarınızın ekranındaki başka bir pencereyle kapatmamaya çalışın.
Show More (50)
cover örtmek v.
  • Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
  • Tom yeni aldığı masa örtüsüyle masayı örttü.
  • She covered me with a blanket.
  • Beni bir battaniyeyle örttü.
  • Tom knew how to cover his tracks.
  • Tom izlerini nasıl örteceğini biliyordu.
Show More (37)
cover (masraf vb) karşılamak v.
  • We can also make a limited contribution to covering the Court's main costs.
  • Mahkemenin ana masraflarının karşılanmasına da sınırlı bir katkıda bulunabiliriz.
  • Your visitors from Greece will be adequately covered.
  • Yunanistan'dan gelen ziyaretçileriniz yeterli şekilde karşılanacaktır.
  • They are calling for producer prices which cover the cost of production and afford them a profit.
  • Üretim maliyetini karşılayan ve kendilerine kar sağlayan üretici fiyatları talep ediyorlar.
Show More (26)
cover kapak n.
  • Cover the pot.
  • Tencerenin kapağını kapat.
  • Tom appeared on the cover of Time magazine.
  • Tom Time dergisinin kapağına çıktı.
  • Tom drew a happy face on the cover of his notebook.
  • Tom defterinin kapağına mutlu bir yüz çizdi.
Show More (25)
cover kaplamak v.
  • However, mountains, as we know, cover 30% of the Community's territory.
  • Bununla birlikte, bildiğimiz gibi dağlar Topluluk topraklarının %30'unu kaplamaktadır.
  • However, mountains, as we know, cover 30% of the Community's territory.
  • Ancak, bildiğimiz gibi dağlar Topluluk topraklarının %30'unu kaplamaktadır.
  • This form often covers large sections of the body at once.
  • Bu form genellikle vücudun büyük bölümünü bir kerede kaplar.
Show More (20)
cover almak v.
  • The biometric risks have been clearly formulated, and it has been made possible to cover these.
  • Biyometrik riskler net bir şekilde formüle edilmiş ve bunların ele alınması mümkün kılınmıştır.
  • All this is covered by this Green Paper.
  • Tüm bunlar bu Yeşil Kitap'ta yer almaktadır.
  • This point is well covered in the national changeover scenarios.
  • Bu nokta ulusal değişim senaryolarında iyi bir şekilde ele alınmıştır.
Show More (12)
cover örtü n.
  • The burden of karma must come down on humankind in the form of the cover of darkness.
  • Karmanın yükü insanlığın üzerine karanlık bir örtü şeklinde inmelidir.
  • Tom hid under the covers.
  • Tom örtünün altına saklandı.
  • I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night.
  • Eskiden geceleri motosikletimin üzerine bir örtü örttüğümden emin olurdum.
Show More (9)
cover teminat n.
  • But the common position, for some not very apparent reason, restricts such cover to only 50% of the requirement.
  • Ancak yaygın görüş, çok belirgin olmayan bir nedenle, bu teminatı ihtiyacın yalnızca %50'si ile sınırlandırmaktadır.
  • My final point concerns third-party liability cover for war and terrorism.
  • Son olarak savaş ve terörizm için üçüncü taraf sorumluluk teminatına değinmek istiyorum.
  • Their current home insurer is not allowed to provide that cover.
  • Şu anki ev sigortacılarının bu teminatı vermesine izin verilmiyor.
Show More (3)
cover korumak v.
  • They could probably then cover themselves against flight cancellations.
  • Böylece muhtemelen uçuş iptallerine karşı kendilerini koruyabilirler.
  • I'll cover for you.
  • Ben seni koruyacağım.
  • I'll cover for you.
  • Seni koruyacağım.
Show More (3)
cover kapamak v.
  • Tom covered his eyes with one hand.
  • Tom bir eliyle gözlerini kapadı.
  • His hair almost covered his whole face.
  • Onun saçı neredeyse tüm yüzünü kapadı.
  • He covered his face with the handkerchief and cried as well!
  • O, yüzünü bir mendille kapadı ve ağladı da!
Show More (1)
cover gizlemek v.
  • She laughed to cover her fear.
  • Korkusunu gizlemek için güldü.
  • Tom covered his smile.
  • Tom gülümsemesini gizledi.
  • She laughed to cover her fear.
  • O, korkusunu gizlemek için güldü.
Show More (0)
cover siper n.
  • Keep under cover.
  • Siperde kalın.
  • We need to find cover!
  • Siper bulmalıyız!
  • Run for cover.
  • Siper alın.
Show More (0)
cover üzerini örtmek v.
  • It was as if all the clouds had come down from the sky and covered the village.
  • Sanki bütün bulutlar gökten inmiş ve köyün üzerini örtmüştü.
Show More (-2)
cover içermek v.
  • The warranty doesn't cover normal wear and tear.
  • Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir.
Show More (-2)
cover sığınak n.
  • Run for cover.
  • Sığınacak yer ara.
Show More (-2)
cover saklamak v.
  • Tom covered his smile.
  • Tom gülümsemesini sakladı.
Show More (-2)
cover kılıf n.
  • Tom put a cover over his car.
  • Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.
Show More (-2)
cover katetmek v.
  • How much distance have we covered so far?
  • Şimdiye kadar ne kadar mesafe katettik?
Show More (-2)