Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | hug v. | kucaklamak | ||
Almost instinctively, in times of crisis, we hugged one another. Kriz zamanlarında neredeyse içgüdüsel olarak birbirimizi kucaklarız. More Sentences |
||||
Common Usage | hug v. | sarılmak | ||
The sisters hugged each other with joy. Kardeşler sevinçle birbirlerine sarıldılar. More Sentences |
||||
Common Usage | hug v. | kenarından geçmek | ||
The train hugged the rocky mountains. Tren kayalık dağların kenarından geçmekteydi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hug n. | sarılma | ||
Come on, give me a hug. Hadi sarıl bana. More Sentences |
||||
General | hug n. | kucaklama | ||
Give Tom a hug. Tom'u kucaklayın. More Sentences |
||||
General | hug v. | sarmak | ||
Maddison's new skirt was a figure-hugging one. Maddison'ın yeni eteğinin vücudu saran bir etekliği vardı. More Sentences |
||||
General | hug v. | kucaklaşmak | ||
How about a hug? Kucaklaşmaya ne dersin? More Sentences |
||||
General | hug v. | sarılmak | ||
Hug your legs, breathe in, and try to relax. Bacaklarınıza sarılın, nefes alın ve rahatlamaya çalışın. More Sentences |
||||
General | hug v. | sımsıkı tutmak | ||
I saw Miguel hugging a pile of equipment. Miguel'in bir yığın ekipmanı sımsıkı tuttuğunu gördüm. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | hug n. | kucaklama | ||
Give your grandmother a hug. Büyükanneni kucakla. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | hug v. | (fikir) sıkı sıkıya bağlı olmak | ||
General | ||||
General | hug n. | sıkıca tutma | ||
General | hug n. | (güreş) ezici sarılma | ||
General | hug n. | ezici kavrayış | ||
General | hug n. | kısıtlayıcı şekilde sımsıkı tutma | ||
General | hug n. | tüccarları bir malı sattıkları fiyattan daha yüksek fiyata almaya zorlayan ani piyasa değişimi | ||
General | hug v. | bağrına basmak | ||
General | hug v. | kıyıdan gitmek | ||
General | hug v. | koçmak | ||
General | hug v. | benimsemek | ||
General | hug v. | ayrılmamak | ||
General | hug v. | sokulmak | ||
General | hug v. | pek yaklaşmak | ||
General | hug v. | (fikir/düşünce) dört elle sarılmak | ||
General | hug v. | kıyısından geçmek | ||
General | hug v. | (fikir) benimsemek | ||
General | hug v. | yanında kalmak | ||
General | hug v. | (kendini) tebrik etmek | ||
General | hug v. | (kendinden) memnun olmak | ||
General | hug v. | ön bacakların arasında sıkıştırmak | ||
General | hug v. | birbirine bastırmak | ||
General | hug v. | sıkıştırmak | ||
General | hug v. | ön ayakların arasında sıkıştırarak kurbanı ezmek | ||
Archaic | ||||
Archaic | hug v. | yakınlık göstermek | ||
Archaic | hug v. | yaltaklanarak birinin gözüne girmeye çalışmak |