try - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
try çalışmak v.
  • He tried to control the car but crashed into the tree.
  • Araca hakim olmaya çalıştıysa da, ağaca çarptı.
  • I think trying to develop our relationship with Iran makes considerable sense.
  • Bence İran ile ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmak oldukça mantıklı.
  • I will try to live up to that request.
  • Bu talebi yerine getirmeye çalışacağım.
Show More (1286)
try denemek v.
  • The alarms went off as he tried the main door.
  • Ana kapıyı deneyince alarmlar çalmaya başladı.
  • You should try this cocktail; it is awesome.
  • Bu kokteyli denemelisiniz; harika.
  • Let the Czechs try it too; it is a liberating thing to do.
  • Bırakın Çekler de denesin; bu özgürleştirici bir şeydir.
Show More (455)
try yapmaya çalışmak v.
  • This conflicts quite strongly with what the Commission is trying to do.
  • Bu, Komisyonun yapmaya çalıştığı şeyle oldukça güçlü bir şekilde çelişmektedir.
  • That is what we are trying to do.
  • Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.
  • The Commission may have tried its best, but it did the wrong thing.
  • Komisyon elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış olabilir ancak yanlış olanı yapmıştır.
Show More (173)
try çabalamak v.
  • I know all the Presidents try desperately to stop it.
  • Bütün Başkanların bunu durdurmak için umutsuzca çabaladığını biliyorum.
  • Well, I'm trying very hard to ignore my soul.
  • Yani, ruhumdaki çığlığı duymamak için çok çabalıyorum.
  • It's not the worst thing to try so hard.
  • Bu kadar çabalamak kötü bir şey değil.
Show More (30)
try uğraşmak v.
  • You cannot face both ways at the same time, no matter how hard you try.
  • Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aynı anda iki yöne birden bakamazsınız.
  • Legislators cannot keep up with this technology even if they try to.
  • Yasa koyucular ne kadar uğraşsalar da bu teknolojiye ayak uyduramazlar.
  • I'm trying really hard not to break down in front of you.
  • Senin önünde kapıp koyuvermemek için gerçekten çok uğraşıyorum.
Show More (19)
try deneme n.
  • I couldn't solve the puzzle on the first try.
  • İlk denemede bulmacayı çözemedim.
  • This French cheese is well worth a try.
  • Bu Fransız peynirini denemeye değer.
  • He will be pilloried and shamed, his chances of a second try constrained.
  • Ayıplanacak ve utandırılacak, ikinci bir deneme şansı elinden alınacaktır.
Show More (4)
try gayret etmek v.
  • We have tried to work on the basis of consensus with all political groups in producing this report.
  • Bu raporu hazırlarken tüm siyasi gruplarla uzlaşı temelinde çalışmaya gayret ettik.
  • It is vital that all of us, beginning with the Commission, try to work more closely with all our fellow-citizens.
  • Başta Komisyon olmak üzere hepimizin tüm yurttaşlarımızla daha yakın çalışmaya gayret etmesi hayati önem taşımaktadır.
  • I'm trying not to worry too much.
  • Fazla kaygılanmamaya gayret ediyorum.
Show More (2)
try kalkmak v.
  • And put these weapons away before someone tries to use one on me.
  • Ve biri üzerimde kullanmaya kalkmadan önce şu silahları da kaldır.
  • Tom tried to help Mary up.
  • Tom Mary'nin kalkmasına yardım etmeye çalıştı.
  • Tom wondered if Mary would slap him if he tried to kiss her.
  • Tom, Mary'yi öpmeye kalkarsa Mary'nin ona tokat atıp atmayacağını merak etti.
Show More (0)
try kalkışmak v.
  • He tried to stab me in the back.
  • Beni sırtımdan bıçaklamaya kalkıştı.
  • Tom tried to poison Mary's dog.
  • Tom, Mary'nin köpeğini zehirlemeye kalkıştı.
Show More (-1)
try (ragbide) geçiş n.
  • In rugby, a try is equal to 4 points.
  • Ragbide bir geçiş 4 puana eşittir.
Show More (-2)
try yoklamak v.
  • We can try the school; she must be there.
  • Okulu bir yoklayabiliriz, oradadır herhalde.
Show More (-2)
try yargılamak v.
  • She was tried for robbing a local store.
  • Yerel bir mağazayı soymaktan yargılanmıştı.
Show More (-2)
try tecrübe etmek v.
  • John and Emma decided to try rural life for some time.
  • John ve Emma bir süreliğine kırsal yaşamı tecrübe etmeye karar verdiler.
Show More (-2)
try kalkışma n.
  • Tom didn't even try to kiss Mary.
  • Tom, Mary'yi öpmeye bile kalkışmadı.
Show More (-2)