try - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
try çalışmak v.
  • He tried to control the car but crashed into the tree.
  • Araca hakim olmaya çalıştıysa da, ağaca çarptı.
  • It is just that I am trying not to indulge in demagoguery.
  • Sadece demagojiye kapılmamaya çalışıyorum.
  • I have tried to follow it in the press although I do not know whether the press reports are exhaustive.
  • Basında çıkan haberlerin kapsamlı olup olmadığını bilmemekle birlikte konuyu basından takip etmeye çalıştım.
Show More (1304)
try denemek v.
  • You should try this cocktail; it is awesome.
  • Bu kokteyli denemelisiniz; harika.
  • The alarms went off as he tried the main door.
  • Ana kapıyı deneyince alarmlar çalmaya başladı.
  • It is something anybody can try.
  • Herkesin deneyebileceği bir şeydir.
Show More (436)
try yapmaya çalışmak v.
  • The Liberal Group tried to do this back in January.
  • Liberal Grup bunu Ocak ayında yapmaya çalışmıştı.
  • I think the whole of the European Parliament would believe that it was right to try to do that.
  • Bence Avrupa Parlamentosu'nun tamamı bunu yapmaya çalışmanın doğru olduğuna inanacaktır.
  • I would nonetheless like to try to make a few observations.
  • Yine de birkaç gözlem yapmaya çalışmak istiyorum.
Show More (168)
try çabalamak v.
  • I know all the Presidents try desperately to stop it.
  • Bütün Başkanların bunu durdurmak için umutsuzca çabaladığını biliyorum.
  • Partners sometimes try so hard to protect each other's tender feelings.
  • Partnerler bazen birbirlerinin hassas duygularını korumak için çok çabalarlar.
  • That's why you don't have to try too hard.
  • Bu yüzden çok fazla çabalamanıza gerek yok.
Show More (27)
try uğraşmak v.
  • You cannot face both ways at the same time, no matter how hard you try.
  • Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aynı anda iki yöne birden bakamazsınız.
  • Legislators cannot keep up with this technology even if they try to.
  • Yasa koyucular ne kadar uğraşsalar da bu teknolojiye ayak uyduramazlar.
  • It's not the worst thing to try so hard.
  • Bu kadar uğraşmak o kadar da kötü değil.
Show More (23)
try deneme n.
  • I couldn't solve the puzzle on the first try.
  • İlk denemede bulmacayı çözemedim.
  • This French cheese is well worth a try.
  • Bu Fransız peynirini denemeye değer.
  • He will be pilloried and shamed, his chances of a second try constrained.
  • Ayıplanacak ve utandırılacak, ikinci bir deneme şansı elinden alınacaktır.
Show More (5)
try gayret etmek v.
  • We have tried to work on the basis of consensus with all political groups in producing this report.
  • Bu raporu hazırlarken tüm siyasi gruplarla uzlaşı temelinde çalışmaya gayret ettik.
  • It is vital that all of us, beginning with the Commission, try to work more closely with all our fellow-citizens.
  • Başta Komisyon olmak üzere hepimizin tüm yurttaşlarımızla daha yakın çalışmaya gayret etmesi hayati önem taşımaktadır.
  • I'm trying not to worry too much.
  • Fazla kaygılanmamaya gayret ediyorum.
Show More (0)
try kalkışma n.
  • Nobody's going to try anything.
  • Kimse bir şey denemeye kalkışmayacak.
  • You know what'll happen if you ever try anything like that again.
  • Bir daha böyle bir şeye kalkışırsan ne olacağını biliyorsun.
  • Tom didn't even try to kiss Mary.
  • Tom, Mary'yi öpmeye bile kalkışmadı.
Show More (0)
try kalkmak v.
  • And put these weapons away before someone tries to use one on me.
  • Ve biri üzerimde kullanmaya kalkmadan önce şu silahları da kaldır.
  • Don't try to bribe me.
  • Bana rüşvet vermeye kalkma.
Show More (-1)
try tecrübe etmek v.
  • John and Emma decided to try rural life for some time.
  • John ve Emma bir süreliğine kırsal yaşamı tecrübe etmeye karar verdiler.
Show More (-2)
try (ragbide) geçiş n.
  • In rugby, a try is equal to 4 points.
  • Ragbide bir geçiş 4 puana eşittir.
Show More (-2)
try yoklamak v.
  • We can try the school; she must be there.
  • Okulu bir yoklayabiliriz, oradadır herhalde.
Show More (-2)
try yargılamak v.
  • She was tried for robbing a local store.
  • Yerel bir mağazayı soymaktan yargılanmıştı.
Show More (-2)
try teşebbüs etmek v.
  • Tom has tried to commit suicide three times.
  • Tom üç kez intihara teşebbüs etti.
Show More (-2)
try deney yapmak v.
  • Let's try a small experiment.
  • Küçük bir deney yapalım.
Show More (-2)
try kalkışmak v.
  • She tried to stab me in the back.
  • Beni sırtımdan bıçaklamaya kalkıştı.
Show More (-2)
try deneme yapmak v.
  • We had three tries and failed each time.
  • Üç deneme yaptık ve her seferinde kaybettik.
Show More (-2)
try yeltenmek v.
  • Tom never tried doing that again.
  • Tom bunu yapmaya bir daha asla yeltenmedi.
Show More (-2)
try girişim n.
  • Tom never tried calling Mary again.
  • Tom bir daha hiç Mary'yi arama girişiminde bulunmadı.
Show More (-2)
try tatmak v.
  • I tried a piece of cake and it was delicious.
  • Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
Show More (-2)