göreceli - Turc Anglais Dictionnaire

göreceli

Sens de "göreceli" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 9 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
göreceli relative adj.
The relative weight of the two Libyan points of view naturally depends upon Colonel Gadaffi's ambitions.
Libya'nın iki görüşünün göreceli ağırlığı doğal olarak Albay Gadaffi'nin hırslarına bağlıdır.

More Sentences
General
göreceli relative adj.
Silence is a very relative concept.
Sessizlik çok göreceli bir kavramdır.

More Sentences
Technical
göreceli relative adj.
Secondly, their relative isolation because of their great distance from Europe.
İkincisi, Avrupa'ya olan büyük uzaklıkları nedeniyle göreceli izolasyonları.

More Sentences
Telecom
göreceli relative adj.
Relative stability is fundamental to fisheries policy and the maintenance of fish stocks, and should not be undermined.
Göreceli istikrar, balıkçılık politikası ve balık stoklarının korunması için temeldir ve baltalanmamalıdır.

More Sentences
Food Engineering
göreceli relative adj.
Relative stability is based on track record; equal access is based on fleet tonnages.
Göreceli istikrar geçmiş performansa dayanır; eşit erişim filo tonajlarına dayanır.

More Sentences
General
göreceli relativistic adj.
göreceli notional adj.
göreceli comparative adj.
göreceli relevant adj.

Sens de "göreceli" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 112 résultat(s)

Turc Anglais
General
göreceli olarak relatively adv.
This increase will be still greater in the candidate countries, relatively speaking.
Bu artış aday ülkelerde göreceli olarak daha da fazla olacaktır.

More Sentences
Medical
göreceli risk relative risk n.
Understanding absolute risk and relative risk can help you make informed choices about your health.
Mutlak riski ve göreceli riski anlamak, sağlığınız hakkında bilinçli seçimler yapmanıza yardımcı olabilir.

More Sentences
General
göreceli olma relativeness n.
göreceli kavram relative concept n.
göreceli önem relative importance n.
göreceli olarak büyük küme macroaggregate n.
bir ligdeki takımların göreceli rekabet durumunu ölçmek için kullanılan istatistiksel birim game n.
göreceli etki degree n.
göreceli konumları ve yükseklikleri bilinen nokta dizisi field control n.
algılanan göreceli avantaj perceived relative advantage n.
göreceli yön prospect n.
insana ait vücut yapısının ektomorfik, endomorfik ve mezomorfik bileşenlerin göreceli gelişimine göre sınıflandırılması somatotype n.
göreceli değer ataması proportion n.
(bileşikteki) atom veya grupların göreceli konumlarını belirlemek orient v.
göreceli olarak küçük relatively small adj.
göreceli olarak büyük bir küme halinde olan macroaggregated adj.
göreceli konumu belirtmek için kullanılan hayali bir saate göre o’clock adv.
Idioms
göreceli değerlendirme eye of the beholder n.
Trade/Economic
bir mal veya hizmetin alıcı ve satıcılarının göreceli olarak az sayıda bulunması fewness n.
çok sayıda telafi edici açık piyasa işlemlerine girişerek toplam rezerv düzeyinin göreceli olarak ufak bir miktarda değiştirilmesi süreci churning n.
tatillerde de açık olan ve geç saatlere kadar açık bulunan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran, göreceli olarak yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci convenience store n.
göreceli düşük masraflarla endüstriye girilebildiği durumlarda endüstrideki firma sayısı ne olursa olsun rekabetçi sonuçlara yaklaşılacağını savunan teori theory of contestable markets n.
göreceli gelir relative income n.
artan göreceli maliyetler kanunu law of increasing relative costs n.
göreceli fiyat relative price n.
göreceli sıklık relative frequency n.
bir konuda sahip olunan göreceli zenginlik endowment n.
ülkenin ticaret yapmakta olduğu göreceli mal fiyatlarında ortaya çıkan değişme terms-of-trade effect n.
göreceli gelir hipotezi relative income hypothesis n.
Politics
göreceli demokrasi relative democracy n.
göreceli yoksunluk relative deprivation n.
Industry
(kağıt para) bir iş üzerinde çiçekli rozete benzeyen çeşitli eğri çizgiler oluşturmak için döner mandrel ve kesme noktası arasında dış merkezli göreceli hareket yaratmak için kullanılan bir torna aparatı rose engine n.
Technical
göreceli kodlama relative coding n.
göreceli kod relative code n.
göreceli belirgin ad relative distinguished name n.
göreceli adres relative address n.
yüzeysel sıçramanın göreceli yüksekliği relative height of hydraulic jump n.
göreceli basınç relative pressure n.
(göreceli) risk oranı odds ratio n.
göreceli hareket relative motion n.
göreceli genleşme differential expansion n.
göreceli uzama relative expansion n.
göreceli frekans relative frequency n.
göreceli hareket yapmayacak şekilde iki ya da daha fazla parçanın birbirine bağlanması positive locking n.
göreceli hareket yapmayacak şekilde iki ya da daha fazla parçanın birbirine bağlanması form-fitting n.
uzay ve zamanda göreceli boyut time and relative dimension in space (tardis) n.
göreceli montaj robotu relative robotic assembler n.
bitişik parçaların göreceli yer değişimlerinin aralarındaki mesafeye oranı shear n.
dinleyicinin kendi eşiğinin 40 desibel üzerinde şiddete sahip göreceli bir ses yüksekliği birimi sone n.
Computer
göreceli yol adları relative path names n.
göreceli bağlaçlar relative links n.
göreceli adres relative address n.
göreceli kodlama relative coding n.
göreceli kod relative code n.
göreceli/mutlak olmasını gözardı et ignore relative/absolute expr.
göreceli başvuruları kullan use relative references expr.
göreceli kaydet relative record expr.
Informatics
göreceli asal sayılar relatively prime numbers n.
Electric
göreceli olarak düşük seviyedeki elektromotor kuvvet lv abrev.
Construction
göreceli nem relative humidity n.
Aeronautic
uçağın üç ana ekseninin göreceli eğimi attitude n.
Marine
göreceli su derinliği relative water depth n.
göreceli kronman derinliği relative crown depth n.
göreceli kronman genişliği relative crown width n.
Medical
bir nesnenin x-ışınlarına ve diğer radyasyonlara karşı göreceli şeffaflığı radiopacity n.
bir nesnenin x-ışınlarına ve diğer radyasyonlara karşı göreceli şeffaflığı radiodensity n.
(odyolojide) göreceli bir ton aralığı birimi mel n.
Anatomy
göz indeksi göreceli olarak küçük olan microseme adj.
Psychology
bireyin tutumunun referans gruba olan göreceli ölçüsü attitude scale n.
Math
göreceli yanılgı relative error n.
Logic
eylemlerin göreceli değerlerine ilişkin muhakeme practical reasoning n.
eylemlerin göreceli değerlerine ilişkin muhakeme practical reason n.
Statistics
göreceli olasılıklar oranı odds ratio n.
göreceli tıkız küme relatively compact set n.
iki denetsel koşul altındaki özdeş örneklemlerin değerlerinin göreceli büyüklüğünü hesaplamak için kullanılan bir istatistiksel denklem wilcoxon test n.
göreceli sıklık frequency n.
göreceli frekans frequency n.
göreceli güç endeksi rsi (relative strength index) abrev.
Physics
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity theory n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi einstein's theory of relativity n.
uzay ve zamanın mutlak kavramlardan ziyade göreceli kavramlar olduğu teorisi relativity n.
göreceli ağırlık ölçerle ilgili gravimetrical adj.
Biology
göreceli seçilim değeri relative fitness n.
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi punctuated equilibrium n.
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi theory of punctuated equilibrium n.
Biochemistry
göreceli moleküler kütlesi aşırı yüksek olan ve bazı hastalıklarda kanda gözlemlenen normal immünglobülin formu immunoglobulin m n.
Marine Biology
göreceli bolluk relative abundance n.
göreceli balıkçılık gücü relative fishing power n.
göreceli dönüştürme oranı relative conversion rate n.
göreceli doğurganlık relative fecundity n.
Botanic
kurtayağı ve atkuyruğunun göreceli olarak küçük tip yaprağı microphyll n.
Philosophy
göreceli olmayan bir kavram nonrelative n.
ahlaki yasaların, sabit ya da evrenselden ziyade anlam ve uygulama bakımından göreceli olduğu görüşü antinomianism n.
söz konusu durumdan hareketle göreceli yorumlanan attributive adj.
Environment
göreceli biyolojik etkinlik relative biological effectiveness n.
organizma türünün ekolojik topluluk içerisindeki göreceli mevcudiyeti constance n.
organizma türünün ekolojik topluluk içerisindeki göreceli mevcudiyeti constancy n.
Geology
kaya kütlelerinin kayarak göreceli yer değiştirmesi shift n.
Military
göreceli olarak kısa bir zaman diliminde, özellikle de askeri uçak kazası, kasırga, sel, deprem veya silahlı saldırı gibi yerel lojistik destek kapasitesini aşan tek bir olayda verilen çok sayıdaki zayiat mass casualty n.
rütbesi, görevi, sembolik değeri veya göreceli tecritleri nedeniyle terörist hedefi olabilecek personel high-risk personnel n.
Art
göreceli bir mesafeyi netlik, ton ve renk kullanarak yansıtma atmospheric perspective n.
göreceli bir mesafeyi netlik, ton ve renk kullanarak yansıtma aerial perspective n.
Music
göreceli kulak relative pitch n.
bir notanın göreceli süresi value n.
bir notanın göreceli süresi note value n.
bir notanın göreceli süresi time value n.
vokalde meydana gelen göreceli melodik progresyon motion n.
Printery
göreceli olarak hafif ve ince çizgilere sahip yazı tipi veya font lightface n.
göreceli olarak hafif ve ince çizgili fontla basılmış (basılı malzeme) lightface adj.
göreceli olarak hafif ve ince çizgili fontla basılmış (basılı malzeme) light-faced adj.
göreceli olarak hafif ve ince çizgili fontla basılmış (basılı malzeme) light-face adj.