heel - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

heel

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "heel" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 87 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
heel n. topuk
General
heel n. taban
heel n. kalleş
heel n. bir şeyin arka kısmı
heel n. golf sopası ucu
heel n. alçak
heel n. aşağılık kimse
heel n. arka
heel n. ökçe
heel n. art
heel n. son
heel n. alt arka uç
heel n. ayakkabı ökçesi
heel n. ekmeğin kafası/başı
heel n. keman yayının dibi
heel n. zulüm
heel n. gaddarlık
heel n. yüksek ökçeli ayakkabı
heel n. topuğa benzeyen şey
heel n.
heel n. meyil
heel n. tekme
heel n. peynir kenarı
heel n. piponun içine konulan yanmamış veya kısmen yanmış tütün
heel n. v şeklindeki biftek parçası
heel n. merdivenin alt kısmı
heel n. yana yatma derecesi
heel v. topuk takmak
heel v. topuğunu yere vurarak dansetmek
heel v. dizinin dibinden ayrılmamak
heel v. ökçe takmak
heel v. yana yatmak
heel v. topuk pası vermek
heel v. topukla basmak
heel v. topukla vurmak
heel v. (köpek) takip etmek
heel v. silahlanmak
heel v. (okul gazetesi veya dergisinde) muhabirlik yapmak
heel v. arka ayağından bağlamak
heel v. dansta müziğin ritmiyle topuğu yere vurmak
heel v. koşmak
heel v. topuklamak
heel v. topukla tekme atmak
heel v. topuklarına dayanarak dinlenmek
heel interj. köpeğe verilen takip emri
Technical
heel n. gövde altı
heel n. topuk
heel n. saban demirinin arka kısmı
heel n. aletin kabza veya tutamağının yanındaki kısım
heel n. tabanca kabzasının arka kısmı
heel n. demiryolu makasının arka ucu
heel v. bir tarafa yatırmak
Textile
heel n. eldiven ayası
Architecture
heel n. mertek ucu
heel n. direk ucu
heel n. ters pervaz
Construction
heel n. köşebent demirinin dış açısı
Automotive
heel n. diş topuğu
heel n. kam topuğu
heel n. lastik topuğu
heel n. platin fiberi
Marine
heel n. bir geminin denizdeyken iskele veya sancak tarafına doğru eğilmesi
heel n. ıskaça
heel n. direğin alt ucu
heel n. gemi omurgasının son ucu
heel n. iskaça
heel v. yan yatmak
heel v. (gemiyi) bir yana yatırmak
heel v. (gemi) bir yana yatmak
Anatomy
heel n. aya
heel n. avuç içinin bileğe en yakın kısmı
Biochemistry
heel n. kalıntı
Zoology
heel n. topuk
heel n. kuşun arka ayak parmağı
heel n. horoz mahmuzu
heel n. toynak içindeki ayak kemiği çıkıntıları
Botanic
heel n. bitkinin budanmış parçasının alt ucu
heel n. yumrunun alt ucu
heel v. gömüye almak
Agriculture
heel n. ökçe
heel n. sürgün
Sport
heel n. ragbide topu ele geçirme
heel n. düzmece güreş maçında sevimsiz rakip rolünü oynayan güreşçi
heel v. golf sopasının başıyla topa vurmak
heel v. ragbide ayakkabının topuğunu kullanarak topu geriye doğru atmak
Slang
heel v. (para) vermek
heel interj. alçak herif

Sens de "heel" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 275 résultat(s)

Anglais Turc
General
achilles heel n. zaaf
achilles' heel n. zayıf nokta
spike heel n. sivri ökçe
heel iron n. nalça
achilles' heel n. ölümcül zaaf
heel liner n. topuk astarı (ayakkabı)
stiletto heel n. kadın ayakkabısında ince ve sivri uçlu ökçe
heel bone n. topuk kemiği
achilles' heel n. aşil'in topuğu
achilles heel n. zayıf nokta
achilles heel n. insanın zayıf tarafı
heel-and-toe n. küçük adımlarla yürüme
achilles’ heel n. büyük zaaf
high heel n. yüksek topuk
heel cup n. topukluk
high-heel shoes n. yüksek topuklu ayakkabı
tar heel n. north carolina'lı veya orada yaşayan kimse
tar-heel n. kuzey carolinalı
tar-heel n. kuzey carolina yerlisi ya da sakini
toe-and-heel click n. bir ayağın parmakları diğer ayağın topuğuna vurarak yapılan dans hareketi
heel of foot n. ayak topuğu
wineglass heel n. kadın ayakkabılarında şekli şarap kadehine benzeyen bir topuk
heel [us] n. hamburger ekmeğinin tabanı
heel [us] n. daha sonra kullanılmak üzere kenara ayrılmış iskambil kartları
heel bar n. ayakkabı tamircisi
heel bar n. kundura tamircisi
heel bar n. ayakkabı tamir tezgahı
heel counter n. arka fileto
heel counter n. ayakkabıların arka kısmını oluşturan deri parçası
iron heel n. ayağın ve bacağın kaynatıldığı veya ezildiği bir işkence aleti
cuban heel n. (kadın ayakkabılarında) orta kalınlıkta topuk
spike heel n. sivri topuklu ayakkabı
stacked heel n. (şerit görünüme sahip) deri topuk
bring to heel v. adam etmek
take to one's heel v. tabanları yağlamak
come to heel v. baş eğmek
come to heel v. dize gelmek
come to heel v. uslanmak
come to heel v. çağırınca gelmek (köpek)
bring to heel v. dize getirmek
be under the heel of v. insafına kalmak
catch a heel v. topuğu bir yere takılmak
toe-and-heel v. dans etmek
toe-and-heel adj. topuk ve ayak parmakları kullanılarak yapılan
toe-and-heel adj. topuk ve ayak parmakları birbirine vurularak yapılan (dans)
heel to toe adv. topuktan başparmağa
Phrasals
heel over v. yan yatmak
Phrases
under the heel of expr. boyunduruğunda
under the heel of expr. hükmünde
Colloquial
bring to heel v. boyunduruk altına almak
bring to heel v. denetimi altına almak
bring to heel v. dize getirmek
Idioms
beef to (the) heel [ireland] n. kalın/küt bacak
beef to (the) heel [ireland] n. bacakların kalınlaşması
beef to (the) heel [ireland] n. bacakların yağlanması
beef to (the) heel like a mullingar heifer [ireland] n. kalın/küt bacak
beef to (the) heel like a mullingar heifer [ireland] n. bacakların kalınlaşması
beef to (the) heel like a mullingar heifer [ireland] n. bacakların yağlanması
an achilles' heel n. birinin zayıf noktası
achilles' heel n. birinin zaafı
achilles' heel n. birinin zayıf noktası
an achilles' heel n. birinin zaafı
couldn't pour water out of a boot (if there was instructions on the heel) (rur.) n. ahmak
achilles' heel n. yumuşak karın
an achilles heel n. zayıf nokta
an achilles heel n. zaaf
an achilles heel n. aşil topuğu
an achilles heel n. en zayıf nokta
an achilles heel n. hassas nokta
an achilles heel n. savunmasız nokta
an achilles heel n. zayıf nokta
an achilles heel n. zaaf
an achilles heel n. aşil topuğu
an achilles heel n. en zayıf nokta
an achilles heel n. hassas nokta
an achilles heel n. savunmasız nokta
somebody's achilles' heel n. birinin zaafı
somebody's achilles' heel n. birinin zayıf noktası
somebody's achilles' heel n. birinin aşil topuğu
be down at the heel v. üstü başı yırtık pırtık olmak
lift up the heel against v. küstahça davranmak
bring a dog to heel v. köpeği eğitmek
bring a dog to heel v. köpeğe dediklerini yaptırmak
bring a dog to heel v. köpeği çağırdığında gelmesini ve ayağının dibinden ayrılmadan yanında yürümesini sağlamak
cop a heel v. ikilemek
cop a heel v. yaylanmak
cop a heel v. sıvışmak
turn on one's heel v. aniden gitmek
bring somebody to heel v. boyun eğdirmek
turn on one's heel v. birdenbire dönüp gitmek
come to heel v. boyun eğmek
call somebody to heel v. boyun eğdirmek
turn on one's heel v. birden dönmek
bring someone to heel v. boyun eğdirmek
come to heel v. dize gelmek
call somebody to heel v. dize getirmek
bring somebody to heel v. dize getirmek
bring to heel v. dize getirmek
bring someone to heel v. dize getirmek
be down at heel v. üstü başı dökülmek
take to one's heel v. topuklamak
turn/spin on your heel v. birden dönüp gitmek
turn/spin on your heel v. aniden çıkıp gitmek
turn/spin on your heel v. bir hışımla dönüp gitmek
bring someone to heel v. birine boyun eğdirmek
bring someone to heel v. birini dize getirmek
bring someone to heel v. birine itaat ettirmek
call someone to heel v. birine boyun eğdirmek
call someone to heel v. birini dize getirmek
call someone to heel v. birine itaat ettirmek
bring to heel v. boyun eğdirmek
bring to heel v. zapt etmek
call (someone) to heel v. (birine) boyun eğdirmek
call (someone) to heel v. (birini) dize getirmek
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel v. kendine hayrı dokunmamak
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel v. kendine bile hayrı olmamak
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel v. en kolay işi bile becerememek
couldn't pour water out of a boot if the instructions were on the heel v. beceriksiz olmak
down-at-the-heel (us) adj. hırpani
down-at-heel (brit) adj. hırpani
down-at-heel (brit) adj. kılıksız
down-at-heel adj. pejmürde
down-at-the-heel adj. pejmürde
down-at-heel adj. üstü yırtık pırtık
down-at-the-heel adj. üstü yırtık pırtık
out at the heel adj. çorabı delik
out at the heel adj. ayakkabısı delik
out at the heel adj. eski püskü
out at the heel adj. yırtık pırtık
out at the heel adj. hırpani
out at the heel adj. pejmürde
out at the heel adj. giysileri eski püskü olan
out at the heel adj. yırtık pırtık kıyafetler giyinen
out at the heel adj. üstü başı pejmürde olan
out at the heel adj. hırpani kılıklı
out at the heel adj. fakir
out at the heel adj. yoksul
out at the heel adj. fukara
out at the heel adj. perişan
out at the heel adj. kötü durumda
out at the heel adj. parası az
out at the heel adj. züğürt
down at heel adj. (ayakkabı) topuğu aşınmış
down at heel adj. (ayakkabı) topuğu erimiş
down at heel adj. üstü başı yırtık pırtık
down at heel adj. hırpani
down at heel adj. kılıksız
down at heel adj. pejmürde
down at heel adj. eski püskü giyinmiş
down at heel adj. sefil
down at heel adj. perişan durumda
down at the heel adj. (ayakkabı) topuğu aşınmış
down at the heel adj. (ayakkabı) topuğu erimiş
down at the heel adj. üstü başı yırtık pırtık
down at the heel adj. hırpani
down at the heel adj. kılıksız
down at the heel adj. pejmürde
down at the heel adj. eski püskü giyinmiş
down at the heel adj. sefil
down at the heel adj. perişan durumda
couldn't pour water out of a boot (if there was instructions on the heel) (rur.) expr. aptal
under somebody's heel expr. birinin kontrolü altında
under the heel of somebody expr. birinin hakimiyeti altında
under the heel of somebody expr. birinin kontrolü altında
under somebody's heel expr. birinin hakimiyeti altında
down-at-the-heel (us) expr. eski püskü giyinmiş
down-at-heel (brit) expr. eski püskü giyinmiş
down-at-the-heel (us) expr. kılıksız
down-at-heel (brit) expr. sefil
down-at-the-heel (us) expr. sefil
down-at-heel (brit) expr. yırtık pırtık giymiş
down-at-the-heel (us) expr. yırtık pırtık giymiş
at heel expr. (köpek için) dizinin/ayağının dibinde
to heel expr. (köpek için) dizinin/ayağının dibinde
at heel expr. (köpek için) dizinin/ayağının dibinde
at heel expr. sahibinin hemen yanında/arkasında
to heel expr. (köpek için) dizinin/ayağının dibinde
to heel expr. sahibinin hemen yanında/arkasında
under (one's) heel expr. (birinin) boyunduruğunda
under (one's) heel expr. (birinin) hükmü altında
under (one's) heel expr. (birinin) hakimiyeti/kontrolü altında
Technical
heel of a dam n. baraj topuğu
heel angle n. bayılma açısı
heel gudgeon n. dümen topuk iğneciği
rudder heel n. dümen topuğu
rudder heel pintle n. dümen topuğu iğneciği
heel iron n. nalça
heel nailing machine n. ökçe çivileme makinesi
heel attaching machine n. ökçe bağlama makinesi
heel jaw n. ökçe çene
heel burner n. topuk beki
heel stone n. topuk taşı
heel tap n. yamuk dip
anvil heel n. örsün arka ucu
heel of a rafter n. kiriş topuğu
heel plate n. dipçik taban levhası
heel plate n. ayakkabı topuğundaki metal plaka
heel ring n. tırpan bıçağını sapına sabitleyen halka
Computer
stick heel n. çubuk topuk
Textile
kitten-heel n. kısa sivri topuk
heel pin holding strength n. topuk çivisi tutma mukavemeti
heel pin holding strength n. (ökçenin) çivi tutma dayanımı
french heel n. kadın ayakkabılarında görülen yüksek ve öne eğimli bir topuk modeli
french heel n. çoraplara eklenen dar bir çeşit topuk takviyesi
kitten-heel expr. alçak sivri ökçe
Construction
heel of dam n. baraj topuğu
heel post n. kapı dikmesi
Automotive
toe and heel n. frene parmak ucuyla basma tekniği
heel plate n. arka taban sacı ön traversi
heel and toe wear n. dış omzun aşınması
bead heel n. dış topuk
tooth heel n. dış topuğu
bead heel n. damak topuğu
tooth heel n. diş topuğu
brake shoe heel n. fren pabucu burnu
brake shoe heel n. fren pabucu topuğu
accelerator heel point n. gaz pedalı topuk noktası
cam heel n. kam ökçesi
heel dolly n. ökçe dayama
heel and toe technique n. topuk ve ayakucu tekniği
heel and toe wear n. (lastikte) testere dişli aşınma
heel and toe wear n. (lastikte) merdiven aşınma
heel-and-toe n. (lastikte) merdiven aşınma
Traffic
heel ditch n. topuk hendeği
Railway
loose heel n. gevşek ökçe
heel block n. ökçe takozu
heel chair n. ökçe yatağı
Marine
heel chain of the jibboom n. baston brakili
heel block chain n. baston bosası
derrick boom heel fittings n. dikme vinç bom taban bağlantıları
heel chain n. tringa zinciri
parliament heel n. yükün veya balastın yer değiştirmesi sonucu oluşan sarsılma ile geminin bir yöne doğru eğilmesi
Mining
heel of coal n. kömür topuğu
Medical
heel spur n. topuk dikeni
jogger's heel n. topuk dikeni
policeman's heel n. topuk dikeni
heel lance n. topuk kanı alınması
heel pain n. topuk ağrısı
Anatomy
heel-bone n. ökçe kemiği
heel bone n. topuk kemiği
Veterinary
wire-heel n. at, eşek, inek gibi hayvanların ayaklarında görülen bir hastalık
greasy heel n. bukağılık deri yangısı
Botanic
lark's-heel n. latin çiçeği
lark's-heel n. güney ve orta amerika'da yetişen, yuvarlak yaprakları ve keskin sarı, turuncu ya da kırmızı çiçekleri olan bir süs bitkisi
Agriculture
heel-in n. gömüye alma (fidanları)
heel [new zealand] v. (sürü köpeği) topuklarını ısırarak sığırları gütmek
heel in v. gömüye almak
heel in v. toprağa gömmek
heel in v. toprağa yerleştirmek
Geography
tar heel state n. kuzey carolina
Sport
heel kick n. topuk vuruşu
heel-and-toe v. (özellikle motor yarışında) frene ve gaza aynı ayağın topuğu ve parmak ucuyla basmak
heel-and-toe adj. bir ayağı yerden kaldırmadan diğerini basan
Football
heel pass n. topuk pası
Art
heel-and-toe n. bir ayağın parmakları diğer ayağın topuğuna vurarak yapılan dans hareketi
Entomology
heel fly n. büyük nokra sineği
Slang
hairy at the heel [uk] adj. kaba saba
hairy at the heel [uk] adj. bayağı
hairy at the heel [uk] adj. dağlı
hairy at the heel [uk] adj. görgüsüz
hairy at the heel [uk] adj. yontulmamış
hairy at the heel [uk] adj. kaba
hairy at the heel [uk] adj. sade
hairy at the heel [uk] adj. bozulmamış
hairy at the heel [uk] adj. sıradan
hairy at the heel [uk] adj. basit
hairy at the heel [uk] adj. cahil
hairy at the heel [uk] adj. dağdan inmiş
hairy at the heel [uk] adj. dünyadan bir haber
you heel exclam. seni sersem
you heel exclam. seni pislik
you heel exclam. seni yavşak
Modern Slang
air-heel v. çıplak ayakla ayağında topuklu ayakkabı varmış gibi yürümek
air-heel v. çıplak ayakla topuğu havada yürümek
air-heel v. çıplak ayakla parmak ucunda yürümek