|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
tanıdık (faydalı olabilecek) |
contact n.
|
|
I have contacts in the White House.
Beyaz Saray'da tanıdıklarım var.
More Sentences
|
2 |
General |
alay konusu olabilecek kimse |
fair game n.
|
|
3 |
General |
genel olarak öğrenecek kişinin önünde, öğrenmeye engel olabilecek her türlü psikolojik bariyeri kaldırmayı amaçlayan öğretim yöntemi |
desuggestopedia n.
|
|
4 |
General |
(sayı olabilecek topu) kurtarma |
get n.
|
|
5 |
General |
ani can kaybına neden olabilecek şey |
widow-maker n.
|
|
6 |
General |
yardım edip etkili olabilecek kimseler |
connections n.
|
|
7 |
General |
krize neden olabilecek olay |
incident n.
|
|
8 |
General |
ağız dalaşına sebep olabilecek söz |
flame bait n.
|
|
9 |
General |
orijinal fikirleri olabilecek kimse |
originalist n.
|
|
10 |
General |
gelecekte olabilecek değişikliklerden etkilenmeyen |
future-proof adj.
|
|
11 |
General |
işten atılma gerekçesi olabilecek |
sackable adj.
|
|
12 |
General |
yanlışlıkla olabilecek |
easy adj.
|
|
13 |
General |
öldürülmesi hayırlı olabilecek |
slayable adj.
|
|
14 |
General |
dert olabilecek hiçbirşey |
nothing the matter interj.
|
|
Phrasals |
|
15 |
Phrasals |
sonu felaket olabilecek bir işte başarılı olmak |
get away v.
|
|
16 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) rakip olabilecek kimse |
match for (someone or something) v.
|
|
Colloquial |
|
17 |
Colloquial |
erkek arkadaş olabilecek niteliklere sahip olma |
boyfriend material n.
|
|
18 |
Colloquial |
(birinin) çıkarına/yararına olabilecek bir şey |
anything in it for (one) n.
|
|
19 |
Colloquial |
el bagajı olabilecek |
carry-on n.
|
|
|
20 |
Colloquial |
(bir şey, iş, amaç için) yararlı olabilecek kişi |
go-to girl n.
|
|
21 |
Colloquial |
(birine) yardımcı olabilecek kişi olmak |
be (one's) man/woman v.
|
|
22 |
Colloquial |
burun kanamasına neden olabilecek kadar yüksekte |
nosebleed [usa] adj.
|
|
23 |
Colloquial |
(bir şey, iş, amaç için) yararlı olabilecek |
go-to adj.
|
|
24 |
Colloquial |
olabilecek tüm aksesuarlara sahip (araba) |
loaded adj.
|
|
25 |
Colloquial |
olabilecek en az |
bare something adv.
|
|
26 |
Colloquial |
olabilecek en büyük ölçüde |
for fair expr.
|
|
27 |
Colloquial |
kulak misafiri olabilecek mesafede |
within hearing distance expr.
|
|
28 |
Colloquial |
olabilecek her şekilde |
any which way expr.
|
|
29 |
Colloquial |
birinin çıkarına/yararına olabilecek bir şey |
anything/nothing/something in it for somebody expr.
|
|
Idioms |
|
30 |
Idioms |
olabilecek en iyi durum |
the best of all worlds n.
|
|
31 |
Idioms |
olabilecek en iyi durum |
the best of all possible worlds n.
|
|
32 |
Idioms |
her an yok olabilecek şey |
candle in the wind n.
|
|
33 |
Idioms |
olabilecek en düşük düzey |
rock bottom n.
|
|
34 |
Idioms |
olabilecek en iyisi |
top-flight n.
|
|
35 |
Idioms |
(geçmişte) olabilecek olanlar (ancak olmayanlar) |
might-have-beens n.
|
|
36 |
Idioms |
(olup) olabilecek bütün özellikler |
bells and whistles n.
|
|
37 |
Idioms |
ölüme neden olabilecek şey |
widow maker n.
|
|
38 |
Idioms |
başarısızlığa/sıkıntıya neden olabilecek bir durum |
a slippery slope n.
|
|
39 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
catch a tiger by the tail v.
|
|
|
40 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
catch a tiger by the tail v.
|
|
41 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe kalkışmak |
catch a tiger by the tail v.
|
|
42 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
have a wolf by the ears v.
|
|
43 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
have a wolf by the ears v.
|
|
44 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe kalkışmak |
have a wolf by the ears v.
|
|
45 |
Idioms |
olabilecek her türlü olaya ya da krize hazırlıklı olmak |
screw oneself up to concert pitch v.
|
|
46 |
Idioms |
olabilecek her türlü olaya ya da krize hazırlıklı olmak |
screw one up to concert pitch v.
|
|
47 |
Idioms |
(bir şey olabilecek şekilde) planlamak |
work it so (that) (something is the case) v.
|
|
48 |
Idioms |
(bir şey olabilecek şekilde) planlamak |
work it/things (so that...) v.
|
|
49 |
Idioms |
kulak misafiri olabilecek mesafeye yaklaşmak |
move within earshot v.
|
|
50 |
Idioms |
(bir şeye) kulak misafiri olabilecek mesafeye yaklaşmak |
move within earshot v.
|
|
51 |
Idioms |
başarılı olabilecek birini/bir şeyi seçmek |
pick a winner v.
|
|
52 |
Idioms |
birine yardımcı olabilecek kişi olmak |
be somebody's man/woman v.
|
|
53 |
Idioms |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak |
save the furniture [australia] v.
|
|
54 |
Idioms |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak |
save the furniture [australia] v.
|
|
55 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
have a wolf by the ears v.
|
|
56 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
have a wolf by the ears v.
|
|
57 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
have the wolf by the ears v.
|
|
58 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
have the wolf by the ears v.
|
|
59 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
have a wolf by the ear v.
|
|
60 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
have a wolf by the ear v.
|
|
61 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak |
have the wolf by the ear v.
|
|
62 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek |
have the wolf by the ear v.
|
|
63 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek kadar yakın |
too close for comfort adj.
|
|
64 |
Idioms |
olabilecek en kötü senaryolara karşı hazırlıklı |
loaded for bear adj.
|
|
65 |
Idioms |
olabilecek en yüksek hızda/güçte |
flat out like a lizard drinking [australia] adv.
|
|
66 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek kadar yakın |
too near for comfort expr.
|
|
67 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek kadar … |
too (something) for comfort expr.
|
|
68 |
Idioms |
tehlikeli olabilecek kadar yakın/yüksek |
too close/high for comfort expr.
|
|
69 |
Idioms |
kulak misafiri olabilecek mesafede |
in earshot expr.
|
|
70 |
Idioms |
olabilecek en yüksek derecede/düzeyde |
to a fare-thee-well expr.
|
|
71 |
Idioms |
olabilecek en ileri derecede/düzeyde |
to a fare-thee-well expr.
|
|
72 |
Idioms |
başarılı olabilecek durumda/konumda değil |
out of the reckoning expr.
|
|
73 |
Idioms |
her an bir şey olabilecek gibi |
have one foot on a banana peel expr.
|
|
74 |
Idioms |
olabilecek en yüksek derecede |
as the day is long expr.
|
|
75 |
Idioms |
olabilecek en iyi durum |
the best of all possible worlds expr.
|
|
76 |
Idioms |
mümkün olabilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch expr.
|
|
77 |
Idioms |
mümkün olabilecek/akla gelebilecek/hayal edilebilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch of the imagination expr.
|
|
78 |
Idioms |
olabilecek her türlü şey |
the whole works expr.
|
|
79 |
Idioms |
mağaza çalışanları arasında potansiyel hırsız olabilecek biriyle ilgili uyarı amacıyla kullanılan bir ifade |
two pun ten [obsolete] expr.
|
|
|
80 |
Idioms |
mağaza çalışanları arasında potansiyel hırsız olabilecek biriyle ilgili uyarı amacıyla kullanılan bir ifade |
two upon ten [obsolete] [uk] expr.
|
|
81 |
Idioms |
olabilecek en iyisi |
as good as they come expr.
|
|
Trade/Economic |
|
82 |
Trade/Economic |
olabilecek zararlar karşılığı |
reserve for contingencies n.
|
|
Law |
|
83 |
Law |
yargılama sona ermeden önce tarafların haklarının zarar görmesine sebep olabilecek ara kararların temyize-istinafa tabi tutulabilmesine olanak veren hukuki yol/çare |
collateral order doctrine n.
|
|
84 |
Law |
araziyle yakından bağlantılı olabilecek şeylerin hakları |
heritable rights [scotland] n.
|
|
85 |
Law |
gözaltına alınmaya sebep olabilecek hafif suç |
mopery [us] n.
|
|
86 |
Law |
sözleşmenin değerini ortadan kaldırmayıp tazminat istemine sebep olabilecek türdeki ihlal |
partial breach n.
|
|
Technical |
|
87 |
Technical |
deney sırasında önyargıya neden olabilecek bilgiye sahip olmayan |
blind adj.
|
|
Medical |
|
88 |
Medical |
sol koroner arterin ölümcül tıkanıklığa neden olabilecek dalı |
widow-maker n.
|
|
89 |
Medical |
eritrositlerin parçalanıp hemoglobinlerin salınmasına neden olabilecek madde |
hemolysin n.
|
|
Pathology |
|
90 |
Pathology |
asfiksiye neden olabilecek şekilde, uzun süreli zor soluma ve ardından kısa verimsiz nefes verme |
apneusis n.
|
|
Logic |
|
91 |
Logic |
çekirdek önermenin öznesi olabilecek şey |
particular n.
|
|
Biology |
|
92 |
Biology |
asya kolerasına sebep olabilecek bir ekzotoksini ürettiği düşünülen bir gram negatif bakteri |
koch's bacillus n.
|
|
Astronomy |
|
93 |
Astronomy |
tehlikeli olabilecek cisim |
pha (potentially hazardous object) abrev.
|
|
Social Sciences |
|
94 |
Social Sciences |
tarihsel olarak baskın bir cinsiyet veya etnik gruptan olduğu için önemi ve yetenekleri abartılmış olabilecek bir erkek |
dead white european male n.
|
|
Education |
|
95 |
Education |
avrupa üniversitelerinde öğretmen olabilecek yeterliliğe sahip olmak |
habilitate v.
|
|
Philosophy |
|
96 |
Philosophy |
yanlış olabilecek önermeleri reddettikten sonra bilgiyi tanımlama yöntemi |
doubt n.
|
|
Environment |
|
97 |
Environment |
çevreye zararlı olabilecek bir şeye getirilen sendika yasağı |
green ban [australia] n.
|
|
Meteorology |
|
98 |
Meteorology |
uçuş yolunda olan veya olabilecek meteorolojik koşulların rakam kodu halinde verilmeye başlanacağını belirtir önek |
rofor pref.
|
|
Military |
|
99 |
Military |
genellikle askeri bir lider olup siyasi kriz dönemlerinde diktatör olabilecek kadar halkın desteğini almış adam |
man on horseback n.
|
|
100 |
Military |
rütbesi, görevi, sembolik değeri veya göreceli tecritleri nedeniyle terörist hedefi olabilecek personel |
high-risk personnel n.
|
|
101 |
Military |
düşman için yararlı olabilecek her şeyi ortadan kaldırma politikası |
scorched earth policy n.
|
|
Basketball |
|
102 |
Basketball |
ancak tanrının yardımı ile sayı olabilecek atış |
hail mary n.
|
|
103 |
Basketball |
çok kolay sayı olabilecek bir atışın kaçırılması |
blowing a shot n.
|
|
Football |
|
104 |
Football |
topun olabilecek en hızlı hamle ile forvete gönderildiği bir oyun stili |
route one n.
|
|
Card |
|
105 |
Card |
(rakibi) daha yüksek ve riskli olabilecek bir teklife teşvik amacıyla teklif vermek |
push v.
|
|
Reptiles |
|
106 |
Reptiles |
afrika'da yaygın görülen, körlüğe neden olabilecek bir zehir tüküren saldırgan bir kobra |
black-necked cobra (naja nigricollis) n.
|
|
107 |
Reptiles |
afrika'da yaygın görülen, körlüğe neden olabilecek bir zehir tüküren saldırgan bir kobra |
spitting cobra n.
|
|
Slang |
|
108 |
Slang |
pokerde kazanan/olabilecek en iyi el |
the nuts n.
|
|
109 |
Slang |
hukuki konularda kendini veya başkasını savunabilecek veya yardımcı olabilecek/tavsiye verebilecek kadar bilgi sahibi olmuş mahkum |
jailhouse attorney n.
|
|
110 |
Slang |
asılsız olabilecek bir bilgi yaymak |
put it about [uk] v.
|
|
111 |
Slang |
olabilecek en şaşırtıcı şey olarak görülmek |
take the biscuit v.
|
|
Modern Slang |
|
112 |
Modern Slang |
küfre alternatif olabilecek kelimeler |
alternative swearwords n.
|
|