sticking - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

sticking

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "sticking" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 29 résultat(s)

Anglais Turc
General
sticking n. yapışma
sticking n. batırma
sticking n. delme
sticking n. bıçaklama
sticking n. kesme
sticking n. sabitlenme
sticking n. durma
sticking n. (krikette) savunma vuruşu yapma
sticking n. yapışkan madde
sticking n. fay, damar veya duvar boyu görülebilen yumuşak kil yapılı madde
sticking adj. yapışkanlı
sticking adj. pörtlek
sticking adj. çıkıntılı
sticking adj. pörtleyen
sticking adj. çıkıntı yapan
sticking adj. uzayan
Technical
sticking n. kaynama
sticking n. sıkışma
sticking n. tutukluk
sticking n. kapı sereni
sticking n. (kapıda) tabla kenarı
sticking v. tutmak
sticking v. yapışmak
Automotive
sticking n. tutukluk yapma
sticking n. yapışma
Aeronautic
sticking n. (deniz uçağının kalkışında gecikme yaratan) su direncinde artış durumu
Botanic
sticking n. bitki destek çubuğu
Music
sticking n. bir davul sopası kullanma yöntemi
sticking n. bir baget kullanım tarzı

Sens de "sticking" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 48 résultat(s)

Anglais Turc
General
sticking into n. saplama
sticking in n. sokma
sticking on n. yapıştırma
sticking-plaster n. plaster
sticking plaster n. plaster
sticking plaster n. yara bandı
sticking piece n. boyun eti
sticking piece n. gerdan eti
sticking place n. ayağa dolanan nokta
sticking place n. kilitlenip kalınan nokta
sticking place n. işlerin durma noktasına geldiği nokta
sticking out adj. fırlak
sticking out adj. dışa çıkık
sticking out adj. çıkıntılı
self-sticking adj. kendinden yapışan
self-sticking adj. kendinden yapışkanlı
Idioms
sticking point n. uzlaşılamayan konu
a sticking point n. uzlaşılamayan konu
sticking point n. mutabık kalınamayan konu
a sticking point n. mutabık kalınamayan konu
sticking point n. anlaşmaya varılamayan konu
a sticking point n. anlaşmaya varılamayan konu
sticking-place n. ilerlemeyi durduran nokta
sticking-place n. ayak bağı olan durum/nokta
sticking-place n. kilitlenip kalınan nokta
sticking-place n. saplanıp kalınan nokta/durum
sticking-place n. ilerlemenin durduğu nokta
sticking-place n. kalakalınan nokta/durum
screw one's courage to the sticking-place v. kafa tutmak
screw (one's) courage to the sticking place v. (zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak
screw (one's) courage to the sticking place v. (zorluk, tehlike karşısında) cesur kalmak
screw (one's) courage to the sticking place v. (zorluk, tehlike karşısında) kararlılığını bozmamak
screw up (one's) courage to the sticking place v. (zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak
screw up (one's) courage to the sticking place v. (zorluk, tehlike karşısında) cesur kalmak
that's my story and I'm sticking to it expr. diyeceklerim budur/bundan ibaret (genellikle kendi hakkında yanlış bilgiler verirken söylenir)
Speaking
why are you sticking your nose in? expr. sen neden karışıyorsun?
why are you sticking your nose in? expr. sen neden burnunu sokuyorsun?
Politics
sticking point n. görüşmelerde uzlaşmayı engelleyen çekişmeli konu
sticking point n. hükümetlerin uzlaşmasını engelleyen çekişmeli konu
Technical
surface sticking n. yüzey yapışması
Electric
cutoff voltage sticking potential n. blokaj gerilimi
Automotive
sticking/binding n. tutukluk/sıkışma
Medical
sticking plaster n. yara bandı
food sticking n. yemek yapışması
Breeding
sticking place n. hayvanın boynunda bıçak ile kesilen nokta
Hunting
pig-sticking n. yaban domuzu avcılığı
Sport
high-sticking n. hokey sopasını bıçağı belirlenen kural dışı yüksekliğin üzerinde olacak şekilde taşıma
high-sticking n. yüksek taşınan hokey sopası ile rakibe vurma