sudan - Turc Anglais Dictionnaire

sudan

Sens de "sudan" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 7 résultat(s)

Anglais Turc
General
sudan n. sudan
Sudan denies any responsibility in the crimes of the LRA's rebels.
Sudan, LRA isyancılarının işlediği suçlarda herhangi bir sorumluluğu olduğunu reddetmektedir.

More Sentences
sudan n. sudan cumhuriyeti
Dyeing
sudan n. koyu griye çalan sarı
sudan n. bakır sarısı
sudan n. sudan boyası
sudan n. azo çözücülü boya
Botanic
sudan n. sudan otu

Sens de "sudan" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 15 résultat(s)

Turc Anglais
General
sudan sudan n.
The government of Sudan, however, does not get off scot-free either.
Ancak Sudan hükümeti de bu işten yara almadan kurtulamıyor.

More Sentences
sudan sudanese adj.
The dynamics of the Sudanese revolution are very strong.
Sudan devriminin dinamikleri çok güçlüdür.

More Sentences
sudan the sudan n.
sudan sorry adj.
sudan unsatisfactory adj.
sudan unsatisfying adj.
sudan slight adj.
sudan watery adj.
sudan flimsy adj.
sudan thin adj.
sudan aqueous adj.
sudan sud abrev.
Idioms
sudan not much chop [australia/canada] adj.
Politics
sudan republic of the sudan n.
sudan soudan n.

Sens de "sudan" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
güney sudan south sudan n.
The civil war in South Sudan is now in its fifth year.
Güney Sudan'daki iç savaş beşinci yılına girdi.

More Sentences
sudan geçirmek rinse v.
I usually rinse the dishes before putting them into the dishwasher.
Bulaşıkları bulaşık makinesine koymadan önce genellikle sudan geçiririm.

More Sentences
Phrasals
(sudan, çamurdan) yürüyerek geçmek wade across v.
I waded across the stream.
Akıntıyı yürüyerek geçtim.

More Sentences
General
sudan çıkma emersion n.
güney sudan’da yaşayan etnik bir grup tacho n.
sudan daha ağır olup batma durumu negative buoyancy n.
batı sudan halkı wolof n.
sudan hafif olup su üstünde yüzme hali positive buoyancy n.
sudan'da bir yerleşim yeri kodok n.
alkol ve sudan oluşan içki grog n.
havadan sudan konuşma small talk n.
sudan'ın başkenti khartoum n.
sudan cumhuriyeti the sudan n.
sudan cumhuriyeti sudan n.
sudan bahane lame excuse n.
sudan cumhuriyetli sudanese n.
sudan ucuz şey bargain n.
mayalandırılmış bal ve sudan yapılan alkollü bir içki mead n.
sudan'da görülen şiddetli kum fırtınası haboob n.
sudan korkma hydrophobia n.
sudan ucuz fiyat bargain price n.
sudan korur ambalaj fluid-tight packing n.
sudan yararlanma water utilization n.
ucuz/sudan (mazeret) lame n.
havadan sudan muhabbet backchat n.
güney sudan'ın tepelerinde yaşayan halkların üyesi olan kimse nuba n.
havadan sudan konuşma trifling n.
havadan sudan sohbet twitter n.
havadan sudan konuşan kimse twitterer n.
hızlı veya havadan sudan konuşma yabber [australia] n.
(sudan ve komşusu bölgelerde) dikenli çalılarla korunan alan zareba n.
(sudan ve komşusu bölgelerde) dikenli çalılarla korunan alan zareeba n.
sudan arınmamış ham şeker melada n.
sudan arınmamış ham şeker melado n.
sudan lirası millieme n.
sudan sterlininin 1000'de 1'ine eşit olan bir birim millim n.
bir pound'un 1000'de 1'ine eşit olan sudan para birimi millieme n.
bir sudan sterlini değerindeki madeni para millim n.
batı orta sudan'da yaşayan bir halk mole n.
batı orta sudan'da yaşayan bir halkın üyesi mole n.
havadan sudan konuşma bytalk n.
sudan'da yaşayan etnik bir gruba mensup kimse dinka n.
alkollü likör, süt ve sodalı sudan oluşan bir içki puff n.
sudan'ın para birimi sudanese pound n.
sudan sterlini sudanese pound n.
sudan para birimi sudanese monetary unit n.
sudan geçirme syne n.
sudan geçirme synd [scotland] n.
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak lead a comfortable life v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek clobber v.
sudan çıkmış balığa dönmek be like a fish out of water v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat somebody to a pulp v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek tan somebody's hide v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek give somebody a good thrashing v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the hell out of somebody v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek whale the tar out of v.
sudan ceset çıkarmak pull a body out of the water v.
havadan sudan konuşmak speak sweet nothings v.
havadan sudan konuşmak chitchat v.
havadan sudan konuşmak chinwag v.
sudan sıçrayıp etrafı görmek spy-hop v.
havadan sudan konuşmak tinkle v.
(balıkçılıkta) oltaya gelen balığı sudan çıkarmak land v.
sudan atlamak prime v.
gölet veya çamurlu sudan yürüyerek geçmek plodge v.
kaynar sudan geçirmek scalder [dialect] [uk] v.
(kanca veya misina) sudan çekip çıkarmak snag v.
sudan geçmek squatter v.
sudan geçirmek synd [scotland] v.
sudan geçirmek syne v.
sudan meydana gelen aqueous adj.
sudan eskimiş waterworn adj.
sudan ucuz very cheap adj.
sudan dışarı high and dry adj.
sudan cumhuriyeti'ne özgü sudanese adj.
sudan´a özgü sudanese adj.
sudan ucuz dirt cheap adj.
sudan aşınmış waterworn adj.
sudan dillerine ait nilotic adj.
toprak ve sudan ulaşan terraqueous adj.
sudan ve karadan oluşan yer terraqueous adj.
sudan ucuz dog cheap adj.
sudan geçen waterborne adj.
havadan sudan trivial adj.
sudan ucuz cheap as dirt adj.
sudan ucuz overcheap adj.
tatlı sudan alınan freshwater adj.
sudan ile ilgili sudanic adj.
sudan'a ait sudanic adj.
sudan'a özgü sudanic adj.
havadan sudan randomly adv.
en sudan bir nedenle for two pins adv.
havadan sudan desultorily adv.
havadan sudan at random adv.
havadan sudan konuşarak triflingly adv.
havadan sudan konuşarak phatically adv.
Phrasals
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone into something v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek lash at someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat someone into something v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat into v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat (someone or something) into (something) v.
birini/bir şeyi sudan kepçeyle çıkartmak dredge someone or something v.
sudan geçirmek swill out v.
havadan sudan konuşmak/sohbet etmek chat up v.
(bitki) fazla sudan ölmek/çürümek/solmak dampen off v.
havadan sudan konuşmak jabber about (someone or something) v.
(sudan, çamurdan) geçmek wade through (something) v.
Colloquial
havadan sudan konuşma small talk n.
eşek sudan gelinceye kadar the hell out of n.
sudan ucuz şey a steal n.
havadan sudan konuşma water cooler chat n.
havadan sudan konuşma water cooler conversation n.
havadan sudan konuşma water cooler talk n.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat up v.
havadan sudan konuşmak shoot the bull v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the stuffing out of (one) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the starch out of (one) v.
havadan sudan konuşmak jabber v.
sudan ucuz for cheap adj.
sudan ucuz tuppenny-ha'penny adj.
sudan ucuza on the cheap expr.
sudan ucuz that's a steal expr.
sudan ucuz! it's a steal! expr.
Idioms
sudan mazeret lame excuse n.
sudan bahane lame excuse n.
sudan bahane thin excuse n.
sudan bahane sorry excuse n.
eşek sudan gelinceye kadar dövme a pasting n.
sudan çıkmış balık land fish n.
sudan çıkmış balık a fish out of water n.
eşek sudan gelinceye kadar dayak a nasty wallop n.
havadan sudan konuşma coffee talk n.
sudan çıkmış balık a fish out of the water n.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone a frazzle v.
sudan çıkmış balığa dönmek feel like a fish out of water v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the (living) daylights out of v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the (living) daylights out of v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock someone's block off v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the stuffing out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the natural stuffing out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek kick the natural stuffing out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the starch out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek kick the stuffing out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the stuffing out of someone v.
birisini eşek sudan gelinceye kadar dövmek take the stuffing out of someone v.
havadan sudan şeyler konuşmak engage in small talk v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the living daylights out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek whale the tar out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the tar out of somebody v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the tar out of somebody v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the tar out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the socks off someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the hell out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the stuffing out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the pants off someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the shit out of someone v.
sudan ucuza almak buy something for a song v.
(sudan dolayı) buruş buruş olmak be as wrinkled as a raisin v.
eşek sudan gelinceye kadar dövülmek have/get a nasty wallop v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone's brains out v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat (one's) brains out v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak kick the hell out of somebody/something v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat the hell out of somebody/something v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak knock the hell out of somebody/something v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat (someone's) brains in v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak knock the hell out of (one) v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat the bejesus out of (one) v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat the bejesus out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek bash (someone's) brains in v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone’s brains out v.
elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak be spoon-fed v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the bejesus out of (someone) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek whale the tar out of (one) v.
(birinin) elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak give (one) an easy ride v.
(birinin) sudan etkilenmemesini sağlamak leave (one) high and dry v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat (one) to a pulp v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat brains out v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat (one) to within an inch of (one's) life v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone to a pulp v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek smash someone to a pulp v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat someone to a pulp v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak beat the (living) daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak scare the (living) daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak beat the daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak scare the daylights out of somebody v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the (living) daylights out of (one) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the living daylights out of v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the hell out of (one) v.
birini/bir şeyi eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the bejeebers out of someone or something v.
sudan çıkmış balığa dönmüş kimse fish out of water v.
sudan çıkmış balık fish out of water v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock block off v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the bejeebers out of v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock seven bells out of (one) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the (living) daylights out of (one) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the tar out of (someone) v.
sudan ucuz threepenny adj.
sudan ucuz sixpenny adj.
sudan ucuz twopenny adj.
sudan ucuz tuppeny adj.
sudan ucuz twopenny-halfpenny adj.
sudan (bahane) sorry-ass adj.
sudan ucuz cheap at twice the price [uk/australia] adj.
sudan ucuz cheap at half the price adj.
eşek sudan gelinceye kadar to a pulp adv.
sudan ucuz as cheap as dirt expr.
sudan ucuz dirt cheap expr.
sudan çıkmış balık gibi like a fish out of water expr.
havadan sudan konuşma small talk expr.
sudan çıkmış balık gibi olma like a fish out of water expr.
eşek sudan gelinceye kadar until the cows come home expr.
Speaking
havadan sudan of this and that expr.
bütün gün havadan sudan konuştuk we talked sweet nothings all day long expr.
sudan uzak durun! (suya girmeyin) stay out of the water! expr.
Trade/Economic
onluk sudan sterilini rial n.
sudan'ın eski temel para birimi dinar n.
bir mısır, lübnan, sudan ve suriye piastresine denk madeni para piastre n.
bir mısır, lübnan, sudan ve suriye piastresine denk madeni para piaster n.
güney sudan lirası pound n.
sudan sterlini pound n.
sudan dışarı çıkmak veya çekmek haul out v.
Politics
sudan ve etiyopya'da yaşayan etnik bir grup anuak n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup atwot n.
sudan ve çad'da yaşayan etnik bir grup baggara n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup bisharin n.
sudan ve etiyopya'da yaşayan etnik bir grup berta n.
sudan ve etiyopya'da yaşayan etnik bir grup bertha n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup batahin n.
kenya ve sudan'da yaşayan etnik bir grup daasanach n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup debri n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup dinka n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup didinga n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup diling n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup dubasiyin n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup fungor n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup eliri n.
sudan ve çad'da yaşayan etnik bir grup fongoro n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup gaalin n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup funj n.
orta afirka ve sudan'da yaşayan etnik bir grup fertit n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup frazaja n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup fezara n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup gberi n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup gawamaa n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup gimma n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup ghulfan n.
sudan'da yaşayan bir etnik grup gulud n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup jekri n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup hawawir n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup hedareb n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup itsekiri n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup husseinat n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup isekiri n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup ishekiri n.
etiyopya ve sudan'da yaşayan etnik bir grup keiga n.
uganda ve sudan'da yaşayan etnik bir grup keliko n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kanga n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup karko n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kawahla n.
uganda ve sudan'da yaşayan etnik bir grup kaliko n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kababish n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kichepo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kerarish n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup jumjum n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kadaru n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kineenawi n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup kuku n.
sudan ve çad'da yaşayan etnik bir grup kimr n.
sudan ve orta afrika cumhuriyeti'nde yaşayan etnik bir grup kreish n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup lahawin n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup lafofa n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup murle n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup longarim n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup mundari n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup narim n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup molo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup midob n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup moru n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup mondari n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup morokodo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup rek n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup rufaa n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup ndogo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup pari n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup nyimang n.
çad ve sudan'da yaşayan etnik bir grup sungor n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup talodi n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup tagale n.
kongo ve sudan'da yaşayan etnik bir grup tagbu n.
çad ve sudan'da yaşayan etnik bir grup tama n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup logol n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup lopid n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup maalia n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup loruka n.
çad ve sudan'da yaşayan etnik bir grup maba n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup madi n.
sudan ve kongo'da yaşayan etnik bir grup logo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup mangaya n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup mararit n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup mesakin n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup masalit n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup tumma n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup temein n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup toposa n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup thuri n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup tukam n.
etiyopya ve sudan'da yaşayan etnik bir grup tirma n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup tingal n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup tungur n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup turum n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup wetawit n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shatt n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shwai n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shaigiya n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup sherifi n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shilluk n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup chollo n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shita n.
çad ve sudan'da yaşayan etnik bir grup shuweihat n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shaiqiyah n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup shaikia n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup sillok n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup bari n.
sudan'da yaşayan etnik bir grup bviri n.
çin ve sudan’da yaşayan etnik bir grup bai n.
sudan sağlık bakanlığı sudan ministry of health n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjaweed n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjawiid n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler jingaweit n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjaweit n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjawid n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjawed n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler janjiwid n.
sudan ve çad'daki silahlı çeteler jinjaweed n.
sudan cumhuriyeti republic of sudan n.
sudan cumhuriyeti republic of the sudan n.
sudan cumhuriyeti soudan n.
Industry
sudan tuzu ayrıştırmak için kullanılan buharlaştırma teknesi grainer n.
konsantre kostik solüsyonları sudan arındıran kimya işçisi potman n.
Technical
sudan faydalanma water utilization n.
sudan koruma water protection n.
sudan geçen salgın hastalık water-borne epidemics n.
sudan geçen hastalık water-borne disease n.
sudan geçme ve yüzme deneyi fording and flotation test n.
sudan suya water to water n.
kaynatma tesislerinde sudan ve buhardan numune sampling of water and steam in boiler plants n.
çevresel sudan numune alma ve hazırlama environmental water sampling and handling n.
petrol yağlarının ve sentetik akışkanların sudan ayrılma özellikleri water separability of petroleum oils and synthetic fluids n.
portland çimentosu, kum ve sudan oluşan harç slush n.
sudan arınmış drained adj.
sudan arınmış dehydrated adj.
sudan koruyan water repellent adj.
sudan aşınmış water worn adj.
Textile
boya banyosuna eklenen ve boya çözeltisindeki rengi sudan ayrıştırıp kumaşa yönelten bileşen ya da sıvı electrolyte n.
sudan koruyan water-repellent adj.
Construction
çimento, ince kum ve sudan yapılan bir harç thinset mortar n.
çimento, ince kum ve sudan yapılan bir harç drybond mortar n.
çimento, ince kum ve sudan yapılan bir harç thinset n.
çimento, ince kum ve sudan yapılan bir harç dryset mortar n.
çimento, ince kum ve sudan yapılan bir harç thinset cement v.
sudan korkan hydrophobic adj.
Dyeing
sudan boyası sudan n.
Automotive
motorlu araçları çamur ve sudan korumaya yarayan kanat fender n.
sudan geçme wading n.
sudan geçmek ford v.
Aeronautic
deniz uçağının sudan kesilme hızı hump speed n.
sudan kesilme hızı hump speed n.
Marine
tersane veya marinalarda tekne ve gemilerin sudan çıkartılıp suya indirilebilecekleri suni eğim slip n.
sudan etkilenmez vernik boat varnish n.
gemiyi sudan çekmeye uygun taş döşeli plaj hard n.
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç salmon balığı smolt n.
kürekli botu sudan çıkarıp alabandadan alabandaya yerleştirmek boat v.
sudan dışarı high and-dry adj.
Mining
sudan cevher toplama aparatı funnel box n.
Medical
sudan boyası sudan color n.
sudan kaynaklanan bulaşıcı bağırsak hastalığı cholera n.
sudan bulaşan salgın waterborne outbreak n.
insan vücudunun toprak, hava, ateş ve sudan yani dört elementten oluştuğunu varsayan ampirik bir sistem thomsonianism n.
sudan yoksun bırakma testi water deprivation test n.
sudan yoksun bırakma testi fluid deprivation test n.
Psychology
(özellikle boğulma endişesiyle= sudan aşırı korkma aquaphobia n.
sudan anormal derecede korkan kimse aquaphobe n.
sudan aşırı korkan aquaphobic adj.
Gastronomy
zencefil şeker ve sudan yapılan 1 derece alkollü meşrubat ginger beer n.
konyak ve sudan yapılan güçlü bir içki mahogany n.
baharat, meyve gibi malzemelerle tatlandırılan yoğurt ve sudan yapılan bir içecek lassi n.
brendi ve sudan yapılan güçlü bir içki mahogany n.
Chemistry
yağın suyu itme ve sudan kolayca ayrılabilme özelliği demulsibility n.
alüminyum sülfat, karmin, amonyak ve sudan oluşan kırmızı bir sıvı alum carmine n.
hematoksilin, alüminyum sülfat, alkol ve sudan oluşan bir sıvı alum hematoxylin n.
alüminyum sülfat, kırmız ve sudan oluşan kırmızı bir sıvı alum cochineal n.
külü sudan geçirerek elde edilen tuzlar lixivial salts n.
sudan arınmışlık dephlegmedness n.
fazla sudan arındırma dephlegmation n.
sudan arıtma ile ilgili dephlegmatory adj.
sudan arınmış anlamına gelen bir ön ek dehydr- pref.
sudan arınmış anlamına gelen bir ön ek dehydro- pref.
Biology
büyük oranda sudan oluşmuş bir kas dokusu hydrostat n.
Marine Biology
sudan azot ve azotlu bileşiklerin çıkarılma süreci denitrification n.
köpük oluşturarak sudan atık maddeleri toplayan bir çeşit filtre protein skimmer n.
tatlı sudan deniz suyuna alışmak adapt from freshwater to marine water n.
balığı tatlı sudan deniz suyuna alıştırma moltification n.
avustralya ve yeni zelanda'da görülen, sudan çıkarıldığında kırmızılaşan gri-pembe gövdeli balık red cod (physiculus bachus) n.
avustralya ve yeni zelanda'ya özgü, sudan çıkarıldığında kırmızılaşan gri-pembe gövdeli bir balık hoka [new zealand] n.
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç somon balığı smelt [uk] n.
Zoology
sudan çekirgesi desert locust n.
(kanatlı canlıya dönüşen larva) sudan çıkma hatch n.
(kanatlı canlıya dönüşen larva) sudan çıkmak hatch v.
Botanic
bitki hücre duvarını ozmos ile geçen sudan kaynaklanan basınç turgor pressure n.
sapsız organizmanın sudan uzakta büyümesi hydrotropism n.
sudan uzaklaşma eğilimi hydrotropism n.
sudan'a özgü bir sorgum cinsi sorghum vulgare caudatum n.
sudan'a özgü bir sorgum cinsi feterita n.
sudan'a özgü bir sorgum cinsi federita n.
sudan'a özgü bir süpürge darısı çeşidi feterita n.
sudan otu sudan grass n.
sudan otu sudan n.
Agriculture
sudan otu tohumu sudan grass seed n.
Fishery
balık gibi küçük deniz canlılarını sudan toplamak için kullanılan uzun saplı küçük ağ torba dip net n.
balık gibi küçük deniz canlılarını sudan toplamak için kullanılan uzun saplı küçük ağ torba dip-net n.
Social Sciences
doğu sudan'da tarım ve metal işçiliğiyle uğraşan bir halk dor n.
doğu sudan'da tarım ve metal işçiliğiyle uğraşan bir halka mensup kimse bongo n.
doğu sudan'da tarım ve metal işçiliğiyle uğraşan bir halk bongo n.
batı-orta sudan'da yaşayan bir halk mossi n.
batı-orta sudan'da yaşayan bir halkın üyesi mossi n.
orta sudan’da çad gölü’nün güneyinde yaşayan bir halkın üyesi musgu n.
orta sudan’da çad gölü’nün güneyinde yaşayan bir halk musgu n.
sudan'ın batı kesiminde yaşayan bir nil-sahra halkı fur n.
Linguistics
sudan'da konuşulan bir lehçe kordofanian n.
güney sudan'ın tepelerinde yaşayan halkların konuştuğu dil nuba n.
sudan'da konuşulan nil-sahra dilleri nubian n.
sudan'da konuşulan nil-sahra dilleri nuba n.
moru halkının konuştuğu bir orta sudan dili moru n.
orta sudan’da çad gölü’nün güneyinde yaşayan musgu halkının konuştuğu dil musgu n.
sudan'da yaşayan etnik bir grubun konuştuğu dil dinka n.
sudan'da yaşayan etnik bir halkın konuştuğu nilotik dil shilluk n.
sudan bölgesinde konuşulan diller sudanic n.
sudan dilleri sudanic n.
sudan bölgesinde konuşulan dillere ait veya ilgili sudanic adj.
sudan bölgesinde konuşulan dillere özgü sudanic adj.
sudan dillerine ait veya ilgili sudanic adj.
sudan dillerine özgü sudanic adj.
History
günümüzde sudan'ın yer aldığı coğrafyada bulunan ve nil nehri yakınlarındaki antik nübye kenti napata n.
mısır ve kuzey sudan bölgesinde antik bir krallık nubia n.
Environment
konik şekilli ince ağ ile sudan alınan örnek tow n.
kirli toprak ve sudan ağır metalleri ayırmak için bitkilerin kullanılması phytoremediation n.
Geography
yeryüzünün okyanuslar, göller ve ırmaklar gibi sudan oluşan bölümü hydrospher n.
sudan'ın batısında bir şehir darfur n.
sudan'ın başkenti capital of sudan n.
mısır'ın güneydoğusunda ve sudan'ın kuzeyinde yer alan bir göl nasser lake n.
sudan'ın eski adı anglo-egyptian sudan n.
sudan'da bir kasaba atbara n.
sudan'ın merkezinde bir şehir al-ubayyid n.
sudan'ın merkezinde bir şehir el obeid n.
güney sudan'da bir nehir bahr el ghazal n.
güney sudan'da bir nehir bahr el jebel n.
sudan'ın doğusunda bir şehir kassala n.
mavi nil nehri üzerinde bir sudan şehri khartoum north n.
güney sudan'ın başkenti juba n.
sudan'da bir şehir wad medani n.
kuzey sudan'da nil nehri kıyısında yer alan bir antik kent meroë n.
kuzey sudan'da nil nehri kıyısında yer alan bir antik kent merowe n.
mısır, sudan ve zanzibar'ın korumasında olan il mudiria n.
mısır, sudan ve zanzibar'ın korumasında olan il mudirieh n.
sudan'da bir bölge al jazirah n.
sudan'da bir bölge gezira n.
sudan'da bir bölge el gezira n.
sudan'da bir şehir omdurman n.
sudan'ın kuzeyinde bir şehir dongola n.
güneydoğu sudan'da bir bölge sennar n.
güneydoğu sudan'da bir bölge sennaar n.
fransız sudan french sudan n.
güney sudan'da bir bataklık bölgesi sudd n.
tuzsuz sudan oluşan freshwater adj.
Geology
kalsiyum sülfat ve sudan oluşan mineral veya kaya gypse n.
Military
sığ sudan geçme kabiliyeti shallow fording capability n.
derin sudan geçebilme deep fording n.
derin sudan geçme kabiliyeti deep fording capability n.
sudan geçme yüksekliği wading depth n.
derin sudan geçme kabiliyeti wading crossing n.
sudan geçiş derinliği fording depth n.
(askeri kuvvette) sudan veya havadan ilerlemesi için oluşturulmuş alt bölüm serial n.
Sport
yüzmede kolun sudan çıkarılıp omuz hizasının üzerinden öne doğru uzatılması şeklinde atılan (kulaç) overarm adj.
Archaic
alkol ve sudan oluşan içki rumbo n.
(damıtma yoluyla) fazla sudan arındırmak dephlegmate v.
külü sudan geçirerek elde edilen lixivious adj.
Slang
havadan sudan sohbet eden kimse rapper n.
hapishanede hindistancevizi ve sudan yapılan bir içki idiot juice n.
sudan ucuz şey bargoon [canada] n.
sudan yerlisi savaşçı fuzzy-wuzzy [obsolete] n.
sudan yerlisi savaşçı fuzzy [obsolete] n.
havadan sudan konuşmak chew the fat v.
havadan sudan konuşmak shoot the breeze v.
havadan sudan konuşmak bat the breeze v.
havadan sudan konuşmak fan the breeze v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek murk (also mirk) v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat the bejesus out of someone v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak beat the bejesus out of (one) v.
(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek knock the shit out of (one) v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek lick the stuffing out of v.