| Anglais | Turc | |
|---|---|---|
| Geography | ||
| Geography | yanina n. | kuzeybatı yunanistan'da bir şehir |
| Turc | Anglais | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | yanına | alongside adv. | ||
|
Having failed to achieve a unanimous vote, however, it will be buried alongside other pointless reports. Ancak oybirliği sağlanamadığı için diğer anlamsız raporların yanına gömülecektir. More Sentences |
||||
| General | yanına | along adv. | ||
|
He took his sister along. Kız kardeşini yanına aldı. More Sentences |
||||
| General | yanına | along with adv. | ||
|
I'll take Tom along with us. Tom'u da yanımızda götüreceğim. More Sentences |
||||
| General | yanına | with prep. | ||
|
By just putting a noun with an adjective you cannot always make sense. Bir sıfatın yanına sadece bir isim koyarak her zaman bir anlam ifade edemezsiniz. More Sentences |
||||
| General | yanına | up to prep. | ||
|
Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him. Tom'un gelip sizinle konuşmasını beklemek yerine, siz yanına gitmelisiniz. More Sentences |
||||
| General | yanına | near prep. | ||
|
Don't go near him. Yanına gitme. More Sentences |
||||
| General | yanına | beside prep. | ||
|
He came in, sat beside me, and held my hand. İçeri girdi, yanıma oturdu ve elimi tuttu. More Sentences |
||||
| General | yanına | next prep. | ||
|
My dog sits next to me and watches television. Köpeğim yanıma oturuyor ve televizyon izliyor. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | yanına | beside | ||
|
Everybody wants to sit beside her. Herkes onun yanına oturmak istiyor. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | yanına | in adv. | ||
| General | yanına | longa [australia] prep. | ||
