really - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
really gerçekten adv.
  • I think this is the best car I can afford.' 'Yeah, really.'
  • "Bence alabileceğim en iyi araba bu." "Evet, gerçekten."
  • It was a really devastating hurricane.
  • Gerçekten yıkıcı bir kasırgaydı.
  • They didn't say what really bothered them.
  • Onları gerçekten neyin rahatsız ettiğini söylemediler.
Show More (1944)
really aslında adv.
  • It is not really just black and round, as the layman thinks.
  • Meslekten olmayanların düşündüğü gibi aslında sadece siyah ve yuvarlak değildir.
  • It is not really any surprise that so many NGOs are already predicting negative outcomes for Johannesburg.
  • Bu kadar çok STK'nın Johannesburg için olumsuz sonuçlar öngörmesi aslında sürpriz değil.
  • This is what this is really about, if the truth be told.
  • Doğruyu söylemek gerekirse, mesele aslında budur.
Show More (27)
really sahiden adv.
  • He really wants to work as a simultaneous interpreter.
  • Simültane tercüman olarak çalışmayı sahiden istiyor.
  • Would you really do that for me?
  • Bunu sahiden benim için yapar mısın?
  • I don't really want to have another child.
  • Başka bir çocuk sahibi olmayı sahiden istemiyorum.
Show More (7)
really cidden adv.
  • The company really needs a better administration.
  • Şirketin cidden daha iyi bir yönetime ihtiyacı var.
  • Really, Kim, you should have told me beforehand!
  • Cidden, Kim, bana söylemeliydin!
  • You really must start looking at trade schools for the boy.
  • Çocuk için cidden meslek okullarına bakmaya başlaman gerek.
Show More (5)
really hakikaten adv.
  • Did you really think that the cops would believe you?
  • Hakikaten polislerin sana inanacağını mı düşündün?
  • I really love your eldest sister.
  • En büyük ablanı hakikaten severim.
Show More (-1)
really gerçekten mi adv.
  • She isn't a native speaker.' 'Really?'
  • "Ana dili değil." "Gerçekten mi?"
Show More (-2)
really kesinlikle adv.
  • Just being a part of an academic community feels really nice.
  • Akademik bir topluluğun parçası olmak kesinlikle harika bir duygu.
Show More (-2)
really gayet adv.
  • They are really good at marketing, just like me.
  • Aslında satış konusunda gayet iyiler, tıpkı benim gibi.
Show More (-2)