1 |
remove |
çıkarmak |
v. |
|
- The bouquet looks better when you remove the roses.
- Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.
- We must remove meat from anonymity, for that is the most effective way of improving safety and quality.
- Eti anonim olmaktan çıkarmalıyız; zira güvenlik ve kaliteyi arttırmanın en etkili yolu budur.
- When does the Council intend to remove the People's Mujahedeen from the list of terrorist organisations?
- Konsey, Halkın Mücahitleri'ni terör örgütleri listesinden ne zaman çıkarmayı planlıyor?
- We need urgently to face up to the need to secure our borders and remove those who enter illegally.
- Sınırlarımızı güvence altına alma ve yasadışı yollardan girenleri çıkarma ihtiyacıyla acilen yüzleşmemiz gerekiyor.
- Therefore, we need independent inspectors; we do not need to remove them from the meat and veal sector.
- Dolayısıyla bağımsız müfettişlere ihtiyacımız var; onları et ve dana eti sektöründen çıkarmamıza gerek yok.
- He was going to remove his country from the poverty spiral with the aid of oil revenues.
- Petrol gelirlerinin yardımıyla ülkesini yoksulluk sarmalından çıkaracaktı.
- That is why we put legislation in place to remove this specified risk material from the food chain.
- İşte bu nedenle, bu belirli risk materyalini gıda zincirinden çıkarmak için bir mevzuat yürürlüğe koyduk.
- I propose, therefore, an oral amendment to remove Denmark and Portugal.
- Bu nedenle Danimarka ve Portekiz'in çıkarılması için sözlü bir değişiklik öneriyorum.
- I am not seeking to remove the Nassauer report from the agenda.
- Nassauer raporunun gündemden çıkarılmasını talep etmiyorum.
- We must remove meat from anonymity, for that is the most effective way of improving safety and quality.
- Eti anonim olmaktan çıkarmalıyız, zira güvenlik ve kaliteyi arttırmanın en etkili yolu budur.
- There are already signs that quite a few big companies will be removing these allergens from their cosmetics.
- Şimdiden birkaç büyük şirketin bu alerjenleri kozmetik ürünlerinden çıkaracağına dair işaretler var.
- Please remove your watch when doing hard labour or extreme sports.
- Ağır işler veya ekstrem sporlar yaparken lütfen kol saatinizi çıkarın.
- Erica removing a patient from the hospital is a big risk.
- Erica'nın hastaneden bir hastayı çıkarması büyük bir risk.
- Erica removing a patient from the hospital is a big risk.
- Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risktir.
- Erica removing a patient from the hospital is a big risk.
- Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risk.
- Please remove your watch when doing hard labour or extreme sports.
- Lütfen ağır işler ve ekstrem sporlar yaparken saatinizi çıkarın.
- Sami removed the trash bags.
- Sami çöp torbalarını çıkardı.
- Tom removed his wet socks.
- Tom ıslak çoraplarını çıkardı.
- She removed her sunglasses.
- Güneş gözlüklerini çıkardı.
- The nurse removed Tom's bandages.
- Hemşire Tom'un bandajlarını çıkardı.
- Layla will never remove her hijab again.
- Layla bir daha asla başörtüsünü çıkarmayacak.
- Layla decided to remove her hijab.
- Layla başörtüsünü çıkarmaya karar verdi.
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız hariç tüm giysilerinizi çıkarın.
- Tom removed his shirt.
- Tom gömleğini çıkardı.
- Remove the chicken's giblets before cooking.
- Pişirmeden önce tavuğun sakatatını çıkarın.
- I had to remove the panel in order to access the computer.
- Bilgisayara erişmek için paneli çıkarmam gerekti.
- Tom carefully removed the letter from the envelope.
- Tom mektubu dikkatle zarftan çıkardı.
- Tom removed the hacksaw from his toolbox and asked Mary if she wanted it.
- Tom alet çantasından demir testeresini çıkardı ve Mary'ye isteyip istemediğini sordu.
- She removed her wet socks.
- O da ıslak çoraplarını çıkardı.
- You must remove your shoes before entering a house.
- Bir eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmalısınız.
- You must remove your shoes when you enter a Japanese house.
- Bir Japon evine girerken ayakkabılarınızı çıkarmalısınız.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
- Doktorlar, kurşunu çıkarmaya korkuyorlardı.
- A doctor tried to remove the bullet from his back.
- Bir doktor sırtındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- Tom removed his sunglasses.
- Tom güneş gözlüklerini çıkardı.
- Tom removed his gloves.
- Tom eldivenlerini çıkardı.
- A doctor tried to remove the bullet from the president's head.
- Bir doktor Başkan'ın kafasındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- Visitors are usually asked to remove their shoes before they enter a Japanese house.
- Genellikle bir Japon evine girmeden önce ziyaretçilerin ayakkabılarını çıkarmaları istenir.
- The nurse removed Tom's bandages.
- Hemşire, Tom'un bandajlarını çıkardı.
- Layla decided to remove her hijab.
- Leyla türbanını çıkarmaya karar verdi.
- How can I remove the spots of blood from the shirt?
- Gömleğimdeki kan lekelerini nasıl çıkarabilirim?
- Tom removed his helmet.
- Tom kaskını çıkardı.
- Dan didn't even remove the sticker.
- Dan etiketi bile çıkarmadı.
- Tom carefully removed the letter from the envelope.
- Tom mektubu zarftan dikkatlice çıkardı.
- She removed her wet socks.
- O, ıslak çoraplarını çıkardı.
- Remove your hat when you go inside.
- İçeri girdiğinde şapkanı çıkar.
- He jumped into water without removing his clothes.
- Kıyafetlerini çıkarmadan suya atladı.
- Break the eggs and remove the yolks.
- Yumurtaları kır ve sarılarını çıkar.
- Remove your hat.
- Şapkanı çıkar.
- Remove unnecessary words!
- Gereksiz kelimeleri çıkar!
- I removed one.
- Ben bir tane çıkardım.
- Could you remove your glasses?
- Gözlüğünü çıkarabilir misin?
- Sami removed the bolts.
- Sami cıvataları çıkardı.
- Remove the chicken's giblets before cooking.
- Pişirmeden önce tavuğun sakatatlarını çıkarın.
- Tom removed his tie and unbuttoned his collar.
- Tom kravatını çıkardı ve yakasının düğmelerini çözdü.
- The rioters were forcibly removed from the plaza.
- Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
- Tom tabancasını omuz kılıfından çıkardı ve masanın üzerine koydu.
- You must remove your shoes when you enter a Japanese house.
- Bir Japon evine girerken ayakkabılarını çıkarmalısın.
- Doctors removed the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkardı.
- She removed her hat when she entered the room.
- Odaya girdiğinde şapkasını çıkardı.
- I unconsciously removed my shirt.
- Bilinçsizce gömleğimi çıkardım.
- Layla will never remove her hijab.
- Layla başörtüsünü asla çıkarmayacak.
- Tom removed his tie and unbuttoned his collar.
- Tom kravatını çıkardı ve yaka düğmelerini açtı.
- Remove that jacket.
- O ceketi çıkar.
- Soap helps remove the dirt.
- Sabun kiri çıkarmaya yardım eder.
- Visitors are usually asked to remove their shoes before they enter a Japanese house.
- Ziyaretçilerden genellikle bir Japon evine girmeden önce ayakkabılarını çıkarmaları istenir.
- He removed his fur jacket downstairs, went up, and knocked lightly on the door.
- Alt katta kürk ceketini çıkardı, yukarı çıktı ve kapıyı hafifçe çaldı.
- She removed him from her memory.
- Onu hafızasından çıkardı.
- How can I remove the spots of blood from the shirt?
- Gömlekten kan lekelerini nasıl çıkarabilirim?
- She removed the yolk from the egg.
- Yumurta sarısını yumurtadan çıkardı.
- Tom carefully removed the bandage.
- Tom bandajı dikkatlice çıkardı.
- He removed his fur jacket downstairs, went up, and knocked lightly on the door.
- O, aşağıda kürk ceketini çıkardı, yukarı gitti ve kapıyı hafifçe çaldı.
- The police officer removed Tom's handcuffs.
- Polis memuru Tom'un kelepçelerini çıkardı.
- Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
- He removed his shirt.
- Gömleğini çıkardı.
- The princess removed her gloves.
- Prenses eldivenlerini çıkardı.
- Layla decided to remove her hijab.
- Leyla tesettürünü çıkarmaya karar verdi.
- Remove the bandage.
- Bandajı çıkarın.
- Tom removed the lid from the box.
- Tom kutunun kapağını çıkardı.
- Layla will never remove her hijab again.
- Leyla asla yeniden tesettürden çıkmayacak.
- Tom removed his fake beard.
- Tom takma sakalını çıkardı.
- The army sent soldiers to remove the miners.
- Ordu madencileri çıkarmak için askerler gönderdi.
- We want to re-tile our terrace and therefore removed the tiles with a power hammer yesterday.
- Terasımızı yeniden döşemek istiyoruz ve bu nedenle dün bir çekiçle fayansları çıkardık.
- Tom began to remove his gloves.
- Tom eldivenlerini çıkarmaya başladı.
- Please remove your shoes before entering the house.
- Lütfen eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarın.
- Tom removed the lid from the medicine bottle.
- Tom ilaç şişesinin kapağını çıkardı.
- Sami removed the trash bags.
- Sami çöp poşetlerini çıkardı.
- He removed his shirt.
- O, gömleğini çıkardı.
- How do you remove red wine stains from your carpet?
- Kırmızı şarap lekelerini halınızdan nasıl çıkarırsınız?
- Tom removed his fake beard.
- Tom sahte sakalını çıkardı.
- We've decided to remove Tom from life support.
- Tom'u yaşam destek ünitesinden çıkarmaya karar verdik.
- He removed his wet socks.
- Islak çoraplarını çıkardı.
- To remove a sentence from your list of favorites, click on the black heart icon.
- Bir cümleyi favoriler listenizden çıkarmak için siyah kalp simgesine tıklayın.
- This packaging is hard to remove.
- Bu ambalajı çıkarmak çok zor.
- The coffee stain was difficult to remove.
- Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- Can you remove it?
- Onu çıkarabilir misin?
- Tom removed the tomato slices from his sandwich and threw them to the birds.
- Tom sandviçindeki domates dilimlerini çıkardı ve kuşlara attı.
- Layla will never remove her hijab.
- Leyla asla tesettürden çıkmayacak.
- Tom untied the knot and removed the gag.
- Tom düğümü çözüp ağzındaki bağı çıkardı.
- Sami removed the mask.
- Sami maskeyi çıkardı.
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız dışındaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- Tom removed a card from his wallet.
- Tom cüzdanından bir kart çıkardı.
- She removed the yolk from the egg.
- Yumurtanın sarısını çıkarıp ayırdı.
- Layla decided to remove the hijab.
- Layla başörtüsünü çıkarmaya karar verdi.
- Tom removed his socks.
- Tom çoraplarını çıkardı.
- Tom removed his goggles.
- Tom gözlüklerini çıkardı.
- It'll be impossible to remove this stain.
- Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- The surgeon removed the wrong organ.
- Cerrah yanlış organı çıkardı.
- Tom removed his jacket.
- Tom ceketini çıkardı.
- Doctors removed the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkardılar.
- Tom removed his coat.
- Tom ceketini çıkardı.
- Tom untied the knot and removed the gag.
- Tom düğümü çözdü ve tıkacı çıkardı.
- The coffee stain was difficult to remove.
- Kahve lekesini çıkarmak zor oldu.
- Tom removed the hacksaw from his toolbox and asked Mary if she wanted it.
- Tom alet çantasından demir testeresini çıkardı ve Mary'ye onu isteyip istemediğini sordu.
- He removed him from the list.
- Onu listeden çıkardı.
- She removed her sunglasses.
- O güneş gözlüğünü çıkardı.
- A doctor tried to remove the bullet from the president's head.
- Bir doktor, başkanın kafasındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- Remove your hat when you go inside.
- İçeri girerken şapkanı çıkar.
- Stow away carefully the clothes you removed.
- Çıkardığın kıyafetleri dikkatlice sakla.
- Remove your shirt and lie down.
- Gömleğinizi çıkarın ve uzanın.
- Beekeepers remove the honeycomb to collect the honey.
- Arıcılar balı toplamak için peteği çıkarırlar.
- Tom removed the key from the door.
- Tom anahtarı kapıdan çıkardı.
- Tom removed his goggles.
- Tom gözlüğünü çıkardı.
- The rioters were forcibly removed from the plaza.
- İsyancılar meydandan zorla çıkarıldı.
- Remove your shirt and lie down.
- Gömleğini çıkar ve uzan.
- Could you remove your glasses?
- Gözlüğünü çıkarır mısın?
- Tom removed the tomato slices from his sandwich and threw them to the birds.
- Tom domates dilimlerini sandviçinden çıkarıp kuşlara attı.
- He removed his wet socks.
- O, ıslak çoraplarını çıkardı.
- I unconsciously removed my shirt.
- Farkında olmadan gömleğimi çıkardım.
- I removed one.
- Birini çıkardım.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkarmaktan korktular.
- She removed the scales from the fish.
- Balığın pullarını çıkardı.
- He removed the cork.
- Mantarı çıkardı.
- Soap helps remove the dirt.
- Sabun kiri çıkarmaya yardımcı olur.
- You must remove your shoes before entering a house.
- Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- It's going to be impossible to remove this stain.
- Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- Remove that jacket.
- Ceketini çıkar.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
- Tom silahını kılıfından çıkardı ve onu masaya bıraktı.
- Layla decided to remove the hijab.
- Leyla tesettürden çıkmaya karar verdi.
- Layla decided not to remove her hijab.
- Leyla tesettürden çıkmamaya karar verdi.
- He jumped into water without removing his clothes.
- O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- It's going to be difficult to remove this stain.
- Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
- A doctor tried to remove the bullet from his back.
- Bir doktor, onun sırtındaki mermiyi çıkarmaya çalıştı.
- How do you remove red wine stains from your carpet?
- Halınızdaki kırmızı şarap lekelerini nasıl çıkarırsınız?
- Tom removed his wig.
- Tom peruğunu çıkardı.
- We must remove our shoes before entering the house.
- Eve girmeden önce ayakkabılarımızı çıkarmalıyız.
- Tom removed his gun from his holster.
- Tom silahını kılıfından çıkardı.
- Layla decided not to remove her hijab.
- Layla başörtüsünü çıkarmamaya karar verdi.
Show More (144)
|
2 |
remove |
kaldırmak |
v. |
|
- We should do everything to remove these fetters as quickly as possible.
- Bu prangaları mümkün olduğunca çabuk kaldırmak için her şeyi yapmalıyız.
- We wish to remove bans upon, and threats in connection with, converting from one religion to another.
- Bir dinden diğerine geçişle ilgili yasakların ve tehditlerin kaldırılmasını istiyoruz.
- The Right has attempted to remove these emphases, fortunately without success.
- Sağcılar bu vurguları kaldırmaya çalıştılar ama neyse ki başarılı olamadılar.
- Removing regulatory barriers will make the market more consistent, more transparent and consequently more efficient.
- Düzenleyici engellerin kaldırılması piyasayı daha tutarlı, daha şeffaf ve sonuç olarak daha verimli hale getirecektir.
- If further amendments are still allowed, I would like to propose that Amendment Nos 18 and 22 be removed.
- Eğer başka değişikliklere hala izin veriliyorsa 18 ve 22 numaralı Değişikliklerin kaldırılmasını önermek istiyorum.
- We had it in Spain and we had to remove it because it was a means of blocking the process of Community development.
- İspanya'da vardı ve biz bunu kaldırmak zorunda kaldık çünkü Topluluğun gelişim sürecini engelleyen bir araçtı.
- This will not be possible unless we remove the sulphur from diesel and petrol.
- Dizel ve benzinden kükürdü kaldırmadığımız sürece bu mümkün olmayacaktır.
- We recoil from removing those dictators who destroy people's living conditions and the structures of their countries.
- İnsanların yaşam koşullarını ve ülkelerinin yapılarını tahrip eden diktatörleri ortadan kaldırmaktan çekiniyoruz.
- I therefore ask that these banners be removed.
- Bu nedenle bu pankartların kaldırılmasını rica ediyorum.
- What is more, many of the amendments seek to remove paragraphs.
- Dahası, değişikliklerin birçoğu paragrafları kaldırmayı amaçlamaktadır.
- The suggestion is to add a new heading, instead of removing one, and to deal with the two existing headings together.
- Öneri, bir başlığı kaldırmak yerine yeni bir başlık eklemek ve mevcut iki başlığı birlikte ele almaktır.
- It is incomprehensible that we should remove all kinds of less dangerous products from the market, but not tobacco.
- Her türlü az tehlikeli ürünü piyasadan kaldırmamız gerekirken tütünü kaldırmamamız anlaşılır gibi değil.
- Yes, we need to remove the barriers, blockades and restrictions.
- Evet, engelleri, blokajları ve kısıtlamaları kaldırmamız gerekiyor.
- Nothing will be achieved by removing all the bridges to dialogue.
- Diyalog için tüm köprüleri kaldırarak hiçbir şey elde edilemez.
- I should, however, have liked to have seen the time limit removed from the Commission’s proposal.
- Bununla birlikte, Komisyon'un teklifinden zaman sınırlamasının kaldırıldığını görmek isterdim.
- Secondly, useful data which would, on entry, be removed anyway.
- İkinci olarak girişte zaten kaldırılacak olan faydalı veriler.
- This is a very short-sighted position, which is why we propose it be removed.
- Bu çok dar görüşlü bir tutumdur, bu nedenle kaldırılmasını öneriyoruz.
- To make it easier for people to support it we have removed the second part.
- İnsanların bunu desteklemesini kolaylaştırmak için ikinci kısmı kaldırdık.
- This removed a serious obstacle to enlargement.
- Böylece genişlemenin önündeki ciddi bir engel kaldırılmıştır.
- All current obstacles to lifelong learning should be dealt with and removed.
- Yaşam boyu öğrenmenin önündeki mevcut tüm engeller ele alınmalı ve kaldırılmalıdır.
- The settlements must be removed.
- Yerleşim yerleri kaldırılmalı.
- It is therefore very important to promote access to risk capital and to remove obstructing rules.
- Bu nedenle risk sermayesine erişimi teşvik etmek ve engelleyici kuralları kaldırmak çok önemlidir.
- We need to remove tax obstacles, which add unnecessarily to the costs of doing business.
- İş yapma maliyetlerini gereksiz yere artıran vergi engellerini kaldırmamız gerekiyor.
- On the other hand, some of the restrictions introduced by the Commission must be removed.
- Öte yandan Komisyon tarafından getirilen bazı kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
- At the moment, the two clauses contradict each other, which is why we are proposing that they be removed.
- Şu anda iki madde birbiriyle çelişmektedir, bu nedenle kaldırılmalarını öneriyoruz.
- Customs checks on EU imported foodstuffs, which are still in place, should be urgently removed.
- AB'den ithal edilen gıda maddeleri üzerinde hâlâ mevcut olan gümrük muayeneleri acilen kaldırılmalıdır.
- Parliament's proposal is that this additional sum should be removed again, or rather not inserted in the first place.
- Parlamento'nun önerisi, bu ek meblağın tekrar kaldırılması ya da ilk etapta hiç konulmaması yönündedir.
- This is why we are proposing that it be removed.
- Bu nedenle kaldırılmasını öneriyoruz.
- The derogation that was in place was removed in 1995.
- Yürürlükte olan derogasyon 1995 yılında kaldırılmıştır.
- We also note the considerable efforts to trace products and remove them from the market.
- Ayrıca ürünlerin izinin sürülmesi ve piyasadan kaldırılması için gösterilen kayda değer çabaları da not ediyoruz.
- The final obstacles preventing agreement were removed by the Conciliation Committee on 18 February.
- Uzlaşmanın önündeki son engeller de 18 Şubat tarihinde Uzlaşma Komitesi tarafından kaldırılmıştır.
- It is inexcusable that this reference to the family has been removed.
- Aileye yapılan bu atfın kaldırılmış olması affedilemez.
- I thought this sentence was important and it was removed.
- Bu cümlenin önemli olduğunu düşündüm ve kaldırıldı.
- Technical barriers must be removed.
- Teknik engeller kaldırılmalıdır.
- On Amendment No 1, the Commission cannot accept this amendment, which would remove reference to hake from the proposal.
- 1 No.lu Değişiklik üzerine Komisyon, tekliften berlam balığı referansını kaldıracak olan bu değişikliği kabul edemez.
- A slim right-wing majority succeeded in removing any reference to market failures.
- Zayıf bir sağcı çoğunluk, piyasa başarısızlıklarına yapılan atıfları kaldırmayı başardı.
- The customs tariffs that are still in force for coffee products must therefore be removed.
- Bu nedenle kahve ürünleri için halen yürürlükte olan gümrük tarifeleri kaldırılmalıdır.
- Please sit down and remove the banners.
- Lütfen oturun ve pankartları kaldırın.
- Thirdly, that subsidies which encourage wasteful use of natural resources are removed.
- Üçüncü olarak, doğal kaynakların savurgan kullanımını teşvik eden sübvansiyonların kaldırılması.
- The fact that item 15 has been removed makes room for laxity in the Stability and Growth Pact.
- Madde 15'in kaldırılmış olması İstikrar ve Büyüme Paktı'nda gevşekliğe yer açmaktadır.
- Some steps have already been taken to remove some of the barriers faced by entrepreneurs.
- Girişimcilerin karşılaştığı bazı engellerin kaldırılması için bazı adımlar atılmıştır.
- The European Parliament, however, removed this exception by means of Amendment No 85.
- Ancak Avrupa Parlamentosu 85 sayılı Değişiklik ile bu istisnayı kaldırmıştır.
- It is therefore appropriate to remove this clause.
- Bu nedenle bu maddenin kaldırılması uygun olacaktır.
- We also note the considerable efforts to trace products and remove them from the market.
- Ayrıca ürünlerin izinin sürülmesi ve piyasadan kaldırılmasına yönelik kayda değer çabaları da not ediyoruz.
- It is also time that the obstacles to the implementation of the Mitchell report were removed.
- Mitchell raporunun uygulanmasının önündeki engellerin kaldırılmasının da zamanı gelmiştir.
- This paragraph was also removed.
- Bu paragraf da kaldırılmıştır.
- Certain other officious bureaucratic provisions have been removed.
- Diğer bazı işgüzar bürokratik hükümler kaldırıldı.
- The Council meeting also removed a ban on involvement in national elections.
- Konsey toplantısında ayrıca ulusal seçimlere katılma yasağı da kaldırıldı.
- So I removed all that.
- Bu yüzden tüm bunları kaldırdım.
- As is well known, VAT can be applied and removed.
- Bilindiği üzere KDV uygulanabilir ve kaldırılabilir.
- This will not be possible unless we remove the sulphur from diesel and petrol.
- Dizel ve benzinden sülfürü kaldırmadığımız sürece bu mümkün olmayacaktır.
- Random parts of the regulation that until now has been the responsibility of the national states are removed.
- Şimdiye kadar ulusal devletlerin sorumluluğunda olan düzenlemenin rastgele kısımları kaldırılmıştır.
- Java has a good garbage collector that removes objects when they are no longer referenced.
- Java, nesnelere artık başvurulmadığında onları kaldıran iyi bir çöp toplayıcıya sahiptir.
- The garbage collector periodically looks out for reference cycles and removes them.
- Çöp toplayıcı periyodik olarak referans döngülerini arar ve bunları kaldırır.
- If you don't see files in the flash drive, you'll have to remove the "Hide" and "System" attributes in their properties.
- Flash sürücüdeki dosyaları görmüyorsanız, özelliklerindeki "Gizle" ve "Sistem" özelliklerini kaldırmanız gerekir.
- Trees have been removed from the park.
- Ağaçlar parktan kaldırıldı.
- I demand that you remove your slanderous and defamatory comments at once or my lawyers will be in touch.
- İftira ve karalayıcı yorumlarınızı derhal kaldırmanızı talep ediyorum yoksa avukatlarım sizinle temasa geçecek.
- There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed.
- Bu cümlenin ilk harfinin önünde kaldırılması gereken bir boşluk var.
- Can you remove it?
- Kaldırabilir misin?
- We removed the old furniture.
- Eski mobilyaları kaldırdık.
- Beekeepers remove the honeycomb to collect the honey.
- Arıcılar balı toplamak için peteği kaldırdılar.
- Layla's body was removed.
- Layla'nın cesedi kaldırıldı.
- I'd suggest removing the comma.
- Virgülü kaldırmanızı öneririm.
- Layla removed the heavy carpet.
- Leyla ağır halıyı kaldırdı.
- Dan didn't even remove the sticker.
- Dan etiketi bile kaldırmadı.
- Layla's body was removed.
- Leyla'nın cesedi kaldırıldı.
- I will remove the labels tagging the above sentences.
- Yukarıdaki cümleleri etiketleyen etiketleri kaldıracağım.
- How can one remove a duplicate sentence?
- Çift cümle nasıl kaldırılabilir?
- We removed the old furniture.
- Eski mobilyayı kaldırdık.
- I'll remove the labels from the above sentences.
- Yukarıdaki cümlelerden etiketleri kaldıracağım.
- The sign was immediately removed.
- Tabela hemen kaldırıldı.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
- Şüphe kalmasın diye söylüyorum, artık ailemle yaşamıyorum.
- Landmines are cheap to put in place, but expensive to remove.
- Kara mayınlarını yerine koymak ucuzdur ama kaldırmak pahalıdır.
- Layla removed the heavy carpet.
- Layla ağır halıyı kaldırdı.
- It has to be removed.
- O kaldırılmalı.
- I had to remove the panel in order to access the computer.
- Bilgisayara ulaşabilmek için paneli kaldırmak zorunda kaldım.
- The obscene graffiti were removed by a city employee.
- Müstehcen grafitiler bir belediye çalışanı tarafından kaldırıldı.
- She removed the dishes from the table.
- Bulaşıkları masadan kaldırdı.
- I've removed the comma.
- Ben virgülü kaldırdım.
- How can a duplicate sentence be removed?
- Çift cümle nasıl kaldırılabilir?
- Who removed it?
- Kim kaldırdı?
- She removed the papers from the desk.
- Kağıtları masadan kaldırdı.
- The sign was immediately removed.
- İşaret hemen kaldırıldı.
- I'd suggest removing the comma.
- Ben virgülü kaldırmayı öneririm.
- Remove unnecessary words!
- Gereksiz sözcükleri kaldırın!
- Landmines are cheap to put in place, but expensive to remove.
- Kara mayınlarının yerleştirilmesi ucuz, ancak kaldırılması pahalıdır.
- I'll remove the labels from the above sentences.
- Yukarıdaki cümlelerdeki etiketleri kaldıracağım.
- Who removed it?
- Onu kim kaldırdı?
- The video has been removed.
- Video kaldırıldı.
Show More (86)
|
3 |
remove |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- A slim right-wing majority succeeded in removing any reference to market failures.
- Güçsüz bir sağcı çoğunluk, piyasa başarısızlıklarına yapılan atıfları ortadan kaldırmayı başardı.
- Amendment 11 removes a condition from the Commission proposal.
- Değişiklik 11, Komisyon teklifindeki bir koşulu ortadan kaldırıyor.
- I do not know how my former colleague had thought the Council could remove this threat.
- Eski meslektaşımın Konsey'in bu tehdidi ortadan kaldırabileceğini nasıl düşündüğünü bilmiyorum.
- On the contrary, it will be counterproductive, because it removes responsibility from farms.
- Aksine çiftliklerin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı için ters etki yaratacaktır.
- The free thinkers and the independent spirits are soon removed.
- Özgür düşünürler ve bağımsız ruhlar kısa sürede ortadan kaldırılır.
- Network operators, however, have no interest in removing bottlenecks in the supply to their neighbours.
- Ancak şebeke operatörlerinin komşularına tedarikte yaşanan darboğazları ortadan kaldırmak gibi bir kaygıları yoktur.
- We must strengthen the internal market and remove distortions of competition.
- İç pazarı güçlendirmeli ve rekabeti bozan unsurları ortadan kaldırmalıyız.
- The US is prepared to remove American suspects by force.
- ABD, Amerikalı şüphelileri güç kullanarak ortadan kaldırmaya hazırdır.
- It was swift and effective and succeeded in its purpose of removing of an evil regime.
- Hızlı ve etkili oldu ve kötü bir rejimi ortadan kaldırma amacında başarılı oldu.
- In order to remove these causes, one has to look at what is happening in the countries in question.
- Bu nedenleri ortadan kaldırmak için söz konusu ülkelerde neler olup bittiğine bakmak gerekir.
- They want it to be removed as a distortion or potential distortion to investment decisions.
- Yatırım kararlarında bir çarpıtma ya da potansiyel çarpıtma olarak ortadan kaldırılmasını istiyorlar.
- Nothing will be achieved by removing all the bridges to dialogue.
- Diyaloğa giden tüm köprüleri ortadan kaldırarak hiçbir şey elde edilemez.
- If we do not remove the source, however, the financing of the arms trade and armed conflict, will continue.
- Ancak kaynağı ortadan kaldırmazsak silah ticaretinin ve silahlı çatışmaların finansmanı devam edecektir.
- With this, the last obstacles have been removed on the road to agreeing on the achieved result.
- Bununla birlikte, ulaşılan sonuç üzerinde mutabakata varma yolundaki son engeller de ortadan kaldırılmıştır.
- The obstacles to a single European market that still exist in this domain must be systematically removed.
- Tek bir Avrupa pazarı için bu alanda halen mevcut olan engeller sistematik olarak ortadan kaldırılmalıdır.
- A safe and just area, able to remove people's fear of enlargement, is one of your priorities.
- İnsanların genişleme korkusunu ortadan kaldırabilecek güvenli ve adil bir alan önceliklerinizden biridir.
- In this way, we may remove the raison d'etre of terrorism.
- Bu şekilde, terörizmin varoluş nedenini ortadan kaldırabiliriz.
- The Bush administration has never hidden its determination to remove Saddam Hussein by force if necessary.
- Bush yönetimi Saddam Hüseyin'i gerekirse güç kullanarak ortadan kaldırma kararlılığını hiçbir zaman gizlemedi.
- It is imperative that we remove the fiscal, bureaucratic and financial barriers.
- Mali, bürokratik ve finansal engelleri ortadan kaldırmamız şarttır.
- A strong training network would make it possible to remove such obstacles, so let us get one connected up.
- Güçlü bir eğitim ağı bu tür engelleri ortadan kaldırmayı mümkün kılacaktır, bu nedenle bir tane kuralım.
- The premiums remove all incentive from the farmer to adapt his agricultural plan.
- Primler, çiftçinin tarımsal planını uyarlaması için tüm teşvikleri ortadan kaldırmaktadır.
- This possibility was removed and I cannot understand why.
- Bu olasılık ortadan kaldırıldı ve ben bunun nedenini anlayamıyorum.
- The intention of the proposal is to remove the problems mentioned earlier.
- Teklifin amacı daha önce bahsedilen sorunları ortadan kaldırmaktır.
- On the contrary, it will be counterproductive, because it removes responsibility from farms.
- Aksine, çiftliklerin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı için ters etki yaratacaktır.
- This makes things considerably more difficult and conflict must be removed.
- Bu durum işleri çok daha zorlaştırıyor ve çatışmaların ortadan kaldırılması gerekiyor.
- This would remove the distinction between compulsory and non-compulsory expenditure.
- Bu, zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar arasındaki ayrımı ortadan kaldıracaktır.
- Our task must be to remove the basis for terrorism.
- Görevimiz terörizmin temelini ortadan kaldırmak olmalıdır.
- Administratively, many stumbling blocks could be removed.
- İdari açıdan pek çok engel ortadan kaldırılabilir.
- The Laeken Summit must remove the intergovernmental uncertainties of Nice.
- Laeken Zirvesi Nice'in hükûmetler arası belirsizliklerini ortadan kaldırmalıdır.
- The committee therefore chose to table amendments which remove this option of re-export.
- Bu nedenle komite, bu yeniden ihracat seçeneğini ortadan kaldıran değişiklikleri masaya koymayı tercih etti.
- One of its key aims is to remove American involvement in European security.
- Temel amaçlarından biri Avrupa güvenliğinde Amerikan müdahalesini ortadan kaldırmaktır.
- The amendments are removing the most progressive elements that the Commission is proposing.
- Değişiklikler, Komisyonun önerdiği en ilerici unsurları ortadan kaldırmaktadır.
- The proposers of Amendment No 1 wish to remove a number of these actors, which is something I do not understand.
- Değişiklik No 1'i teklif edenler bu aktörlerden bazılarını ortadan kaldırmak istiyorlar ki ben bunu anlamıyorum.
- However, this will not remove the aforementioned political obstacles, hence my suggestions.
- Ancak bu, yukarıda bahsedilen siyasi engelleri ortadan kaldırmayacaktır, dolayısıyla benim önerilerim de bu yöndedir.
- The free thinkers and the independent spirits are soon removed.
- Özgür düşünenler ve bağımsız ruhlar kısa sürede ortadan kaldırılıyor.
- In this way we may remove the raison d'etre of terrorism.
- Bu şekilde terörizmin varoluş nedenini ortadan kaldırabiliriz.
- Only the United States is prepared to remove the oppressors by force.
- Sadece Amerika Birleşik Devletleri zalimleri güç kullanarak ortadan kaldırmaya hazırdır.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
- Sessiz kalıp aptal yerine konmak, konuşup tüm şüpheleri ortadan kaldırmaktan iyidir.
- I tried to remove all doubt.
- Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
Show More (36)
|
4 |
remove |
almak |
v. |
|
- She removed Bill from the project and assigned Natalia instead.
- Bill'i projeden alarak yerine Natalia'yı görevlendirdi.
- This Parliament needs to know that those responsible for this failure have themselves been removed from their posts.
- Bu Parlamento, bu başarısızlıktan sorumlu olanların kendilerinin görevlerinden alındığını bilmelidir.
- Trafficking in human beings is organised in order to remove organs from living donors.
- İnsan ticareti, canlı donörlerden organ almak için organize edilmektedir.
- Your stitches will be removed in a few days.
- Dikişleriniz birkaç gün sonra alınacak.
- Your stitches will need to be removed in a few days.
- Dikişlerinizin birkaç gün içinde alınması gerekecek.
- Tom has had one lung removed.
- Tom'un bir akciğeri alındı.
- Remove the hair with a razor blade.
- Saçı jiletle al.
- Sami told Layla to remove her belongings from his house.
- Sami, Layla'ya evinden eşyalarını almasını söyledi.
- Tom had his appendix removed.
- Tom apandisini aldırmış.
- We had to remove your spleen.
- Dalağını almak zorunda kaldık.
- She had had her appendix removed.
- Apandisini aldırmıştı.
- I had my appendix removed.
- Apandisimi aldırdım.
- I had my appendix removed in 2013.
- 2013'te apandisimi aldırdım.
- Tom has had his appendix removed.
- Tom apandistini aldırdı.
- Tom's appendix had to be removed.
- Tom'un apandisi alınmalıydı.
- The cancer needed to be removed immediately.
- Kanserin derhal alınması gerekiyordu.
- I had my tonsils removed two weeks ago.
- İki hafta önce bademciklerimi aldırdım.
- Your stitches will be removed in a few days.
- Dikişleriniz birkaç gün içinde alınacak.
- Tom had his appendix removed.
- Tom apandisini aldırdı.
- I am going to remove the appendix.
- Apandisiti alacağım.
Show More (17)
|
5 |
remove |
silmek |
v. |
|
- She removed him from her memory.
- Onu hafızasından sildi.
- She removed her makeup and washed her face.
- Makyajını sildi ve yüzünü yıkadı.
- Sami removed Layla's name from his credit card.
- Sami kredi kartından Layla'nın adını sildi.
- I had to get my tattoo removed.
- Dövmemi sildirmek zorunda kaldım.
- The Cold War may have ended, but the fear of war has not yet been removed from the minds of men.
- Soğuk Savaş sona ermiş olabilir, ama savaş korkusu henüz insanların zihninden silinmedi.
- Tom wanted to get his tattoo removed.
- Tom dövmesini sildirmek istedi.
- I had to get it removed.
- Sildirmek zorunda kaldım.
- She removed her makeup and washed her face.
- O, makyajını sildi ve yüzünü yıkadı.
- I removed her number after severing our friendship.
- Arkadaşlığımızı bitirdikten sonra numarasını sildim.
Show More (6)
|
6 |
remove |
uzaklaştırmak |
v. |
|
- Today, the Ludford report puts us at a remove from that Europe.
- Bugün Ludford raporu bizi o Avrupa'dan uzaklaştırıyor.
- The injured were removed from the scene.
- Yaralılar olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The injured were removed from the scene.
- Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.
- It must be removed.
- Bu uzaklaştırılmalı.
Show More (2)
|
7 |
remove |
sökmek |
v. |
|
- First of all, it is proposed that national registers be set up of companies suited to the task of removing asbestos.
- Öncelikle, asbest sökme görevine uygun şirketlerin ulusal kayıtlarının oluşturulması önerilmektedir.
- His killer removed insulation to make space for his body.
- Katil, cesedine yer açmak için izolasyon malzemesini sökmüştü.
- His killer removed insulation to make space for his body.
- Katili onun cesedine yer açmak için yalıtımı sökmüş.
- His killer removed insulation to make space for his body.
- Katil adamın cesedine yer açmak için duvardaki yalıtımı sökmüş.
- We want to re-tile our terrace and therefore removed the tiles with a power hammer yesterday.
- Terasımızı yeniden döşemek istiyoruz ve bu nedenle dün fayansları elektrikli çekiçle söktük.
Show More (2)
|
8 |
remove |
çıkartmak |
v. |
|
- So I removed all that.
- Bu yüzden hepsini çıkarttım.
- I've removed the comma.
- Virgülü çıkarttım.
- Tom removed his sunglasses.
- Tom güneş gözlüğünü çıkarttı.
- I had to get it removed.
- Onu çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get my tattoo removed.
- Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.
Show More (2)
|
9 |
remove |
görevden almak |
v. |
|
- It would, of course, not be enough to remove the president.
- Elbette cumhurbaşkanını görevden almak yeterli olmayacaktır.
- It would, of course, not be enough to remove the president.
- Elbette bu, cumhurbaşkanını görevden almak için yeterli değildir.
- It would, of course, not be enough to remove the president.
- Elbette bu, başkanı görevden almak için yeterli olmayacaktır.
- The politician was removed from office.
- Politikacı görevden alındı.
- He needs to be removed from office.
- Görevden alınması gerekiyor.
Show More (2)
|
10 |
remove |
(kıyafet) çıkarmak |
v. |
|
- Please remove your cap so I can see your entire face.
- Lütfen şapkanı çıkar da yüzünün tamamını görebileyim.
Show More (-2)
|
11 |
remove |
(leke vb.) çıkarmak |
v. |
|
- Did you know that the best way to remove a red wine stain is white wine?
- Kırmızı şarap lekesini çıkarmanın en iyi yolunun beyaz şarap olduğunu biliyor muydunuz?
Show More (-2)
|
12 |
remove |
bertaraf etmek |
v. |
|
- The first danger has now been removed, but the second one remains.
- İlk tehlike bertaraf edildi ancak ikinci tehlike hala mevcut.
Show More (-2)
|
13 |
remove |
gidermek |
v. |
|
- We have strongly urged the applicant countries to remove those deficits.
- Başvuru sahibi ülkeleri bu açıkları gidermeye şiddetle teşvik ettik.
Show More (-2)
|