Örnek cümleler çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır ve her ne kadar editör kontrolünden geçmiş olsa da bazı gözden kaçmalar olabilir. Cümleler kesinlikle, Tureng.com’un ideolojisini ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Sizi rahatsız eden siyasal, sosyal ve hassas içeriğe sahip cümleleri lütfen bize bildiriniz.

	İngilizce	Türkçe
1	strange	garip	adj.
	The way she is acting is pretty strange, don't you think? Davranışları oldukça garip, sence de öyle değil mi? Today the people of Northern Ireland see a strange irony. Bugün Kuzey İrlanda halkı garip bir ironi ile karşı karşıyadır. This is rather strange, for leaks in the new system can be sprung in precisely those areas. Bu oldukça garip, çünkü yeni sistemdeki sızıntılar tam da bu alanlarda ortaya çıkabilir. The way a person votes is a strange way of defining neutrality. Bir kişinin oy verme şekli tarafsızlığı tanımlamanın garip bir yoludur. There are still strange cases of people committing suicide while in police custody. Polis gözetimindeyken intihar eden insanlarla ilgili hala garip vakalar var. There is nothing strange about such panic. Böylesi bir panikte garip olan hiçbir şey yoktur. There is nothing strange about such panic. Böyle bir panikte garip bir şey yok. The United States has a strange idea of international law. Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası hukuk konusunda garip bir fikri var. This is very strange given that the administrative burden will be enormous. İdari yükün çok büyük olacağı düşünüldüğünde bu çok garip. That is strange enough in itself, but what will this constitution bring? Bu kendi içinde yeterince garip, ama bu anayasa ne getirecek? The notion of a closed defence core is strange, puzzling and even frightening. Kapalı bir savunma çekirdeği kavramı garip, şaşırtıcı ve hatta korkutucudur. The procedure followed in drawing up this resolution was rather strange and has presented difficulties for all of us. Bu kararın hazırlanmasında izlenen prosedür oldukça garipti ve hepimiz için zorluklar yarattı. It is almost even stranger that another important aspect is missing. Bir başka önemli hususun eksik olması ise neredeyse daha da gariptir. It is strange to claim that if everyone is not included it would be impossible to bring into effect. Herkesin dahil edilmemesi halinde bunun hayata geçirilmesinin imkansız olacağını iddia etmek gariptir. Nevertheless, in Egypt, rather strange things are happening. Bununla birlikte Mısır'da oldukça garip şeyler oluyor. I think that is incredibly strange. Bence bu son derece garip. Why am I saying this, and why, strange as it may seem, are they seen as one and the same thing? Bunu neden söylüyorum ve garip görünse de neden ikisi aynı şey olarak görülüyor? The Commission's initiative, however, is written from a strange point of view. Ancak Komisyon'un girişimi garip bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır. It is almost even stranger that another important aspect is missing. Bir başka önemli hususun eksik olması neredeyse daha da garip. With regard to this issue we are in a very strange situation. Bu konuyla ilgili olarak çok garip bir durumla karşı karşıyayız. It is strange that it is only in the area of work and social rights that this is almost the norm! Bu durumun sadece çalışma ve sosyal haklar alanında neredeyse norm haline gelmiş olması gariptir! It is, of course, a strange circular argument. Bu elbette garip bir döngüsel argüman. It is, of course, a strange circular argument. Elbette bu garip bir döngüsel argüman. For some strange reason, those agencies have not lobbied us. Garip bir nedenden dolayı, bu kurumlar bize kulis yapmadılar. That really is a strange position for a Member of Parliament to adopt. Bu gerçekten de bir Parlamento Üyesi için garip bir tutum. That really is a strange position for a Member of Parliament to adopt! Bu gerçekten de bir Parlamento Üyesi için garip bir tutum! Do you not think it strange that these judgments are made? Bu yargılara varılması sizce de garip değil mi? Silicone is not very strange in life. Silikon hayatta çok garip değil. It's strange, but I seem to have forgotten that world. Garip ama o dünyayı unutmuş gibiyim. MaidSafe might seem like a strange name at first. MaidSafe ilk başta garip bir isim gibi görünebilir. Last night I had a strange nightmare. Dün gece garip bir kabus gördüm. It can seem strange to do or say something different. Farklı bir şey yapmak veya söylemek garip gelebilir. No, it is not a strange coincidence. Hayır, bu garip bir tesadüf değil. If you see something strange, follow up on it. Garip bir şey görürseniz takip edin. In a strange way, she felt guilty. Garip bir şekilde kendini suçlu hissediyordu. There was once a strange, small man. Bir zamanlar garip, küçük bir adam vardı. There's a strange paradox in the use of antibiotics. Antibiyotik kullanımında garip bir paradoks var. This may seem strange, but it’s usually harmless. Bu garip görünebilir, ancak genellikle zararsızdır. Then I felt a strange loneliness and depression again, I missed them. Sonra yine garip bir yalnızlık ve depresyon hissettim, onları özledim. The book is in a strange alphabet. Kitap garip bir alfabeyle yazılmış. Doctors and economists may seem like strange partners. Doktorlar ve ekonomistler garip ortaklar gibi görünebilir. I’m seeing strange graphics issues when I try to play the game. Oyunu oynamaya çalıştığımda garip grafik sorunları görüyorum. These are often strange or extreme beliefs. Bunlar genellikle garip veya aşırı inançlardır. This may seem like a strange rule, but it serves two main purposes. Bu garip bir kural gibi görünebilir, ancak iki ana amaca hizmet eder. This may sound strange but this strategy is not new. Bu garip gelebilir ama bu strateji yeni değil. What created the strange spiral structure on the left? Soldaki garip sarmal yapıyı ne yarattı? While doing this, make sure to remove any strange links or incorrect redirects. Bunu yaparken, garip bağlantıları veya yanlış yönlendirmeleri kaldırdığınızdan emin olun. A strange creature is killing people one by one. Garip bir yaratık insanları birer birer öldürüyor. He's been so strange to me the whole time. Bunca zamandır bana çok garip davranıyordu. Beneath such strange might, even the earth started to tear. Böylesine garip bir gücün altında toprak bile yarılmaya başladı. To begin with that decision was strange. Bu kararla başlamak garip bir durumdu. To me, this eruption symbolises our strange relationship with the planet today. Bana göre bu patlama, bugün gezegenle olan garip ilişkimizi simgeliyor. To me, this eruption symbolises our strange relationship with the planet today. Bana göre, bu patlama bugün gezegenle aramızdaki garip ilişkiyi sembolize ediyor. The witch doctor did a very strange thing. Büyücü çok garip bir şey yaptı. Strange, powerful forces possess them through that opening. Garip, kuvvetli güçler bu açıklık aracılığıyla onları ele geçirir. The following two people who got that number died strange deaths. Bu numarayı alan sonraki iki kişi garip bir şekilde öldü. He's been so strange to me the whole time. Onca zaman bana çok garip davrandı. Sometimes truth is stranger than fiction, and today was one of those days. Bazen gerçek kurgudan daha gariptir ve bugün de o günlerden biriydi. Sometimes truth is stranger than fiction, and today was one of those days. Fakat bazen gerçeklik kurgudan daha gariptir ve bugün o günlerden biri. I heard a strange noise, so I went downstairs to check it out. Garip bir ses duydum ve kontrol etmek için aşağı indim. There's something very strange about the whole thing. Bu konuda genel olarak çok garip bir şey var. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada, güçlü rahibeler garip ve tehlikeli ayinler gerçekleştiriyorlardı. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada güçlü rahibeler garip ve tehlikeli ritüellere başkanlık ediyorlardı. Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle. Şişede mürekkep yerine bir tür garip bir sıvı vardı. Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle. Şişede mürekkep yerine garip bir sıvı vardı. They saw a strange animal there. Onlar orada garip bir hayvan gördü. They saw a strange animal there. Orada garip bir hayvan gördüler. I think it strange that there is no one on the street at this time of the day. Günün bu saatinde sokakta kimsenin olmaması bence çok garip. Mayuko dreamed a strange dream. Mayuko garip bir rüya gördü. Mayuko dreamt a strange dream. Mayuko garip bir rüya gördü. Mayuko had a strange dream. Mayuko garip bir rüya gördü. My computer does strange things. Bilgisayarım garip şeyler yapıyor. My explanation may sound strange. Açıklamam garip gelebilir. My mother is a very strange person. Annem çok garip bir kişidir. What's that strange smell coming from the kitchen? Mutfaktan gelen o garip koku nedir? What's that strange smell coming from the kitchen? Mutfaktan gelen bu garip koku da ne? What's the strangest thing you've ever eaten? Bugüne kadar yediğin en garip şey ne? My name sounds strange. Adım garip geliyor. My wife has the strange habit of pilfering wads of toilet paper from public restrooms. Karımın umumi tuvaletlerden tuvalet kağıdı çalmak gibi garip bir alışkanlığı var. It was a strange interview. Garip bir röportajdı. That sounds strange, doesn't it? Kulağa garip geliyor, değil mi? Never have I dreamt such a strange dream. Hiç bu kadar garip bir rüya görmemiştim. What's the strangest thing you've ever eaten? Yediğin en garip şey neydi? What's this strange music? Bu garip müzik de ne? When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules. Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda, bazen tüm düzensizliklerden ve garip kurallardan yakınırdım. It was a strange feeling. Garip bir duyguydu. There's something very strange happening here in our house. Evimizde çok garip şeyler oluyor. He's a strange person. Garip bir insan. I heard a strange noise. Garip bir ses duydum. He's strange sometimes. Bazen garip davranıyor. I heard a strange sound coming from the room above. Yukarıdaki odada gelen garip bir ses duydum. I heard a strange sound coming from the room above. Yukarıdaki odadan gelen garip bir ses duydum. That sounds strange to me. Bu bana garip geliyor. I'm not strange. Ben garip değilim. That seems very strange. Bu çok garip görünüyor. They made a strange discovery. Garip bir keşif yaptılar. I'm really feeling kind of strange. Gerçekten garip hissediyorum. Do you smell something strange? Garip bir koku alıyor musun? Does that seem strange to you? Bu sana garip geliyor mu? Does this seem strange to you? Bu sana garip geliyor mu? Doesn't it look a little strange? Biraz garip görünmüyor mu? Is there anything strange? Garip bir şey mi var? Something strange is happening over there. Orada garip bir şey oluyor. Didn't that seem strange to you? Bu sana garip gelmedi mi? Something strange is happening in Boston. Boston'da garip şeyler oluyor. There's something strange going on. Garip bir şeyler oluyor. There's something strange happening. Garip bir şey oluyor. There's something strange here. Burada garip bir şey var. Tom is a strange man, isn't he? Tom garip bir adam, değil mi? Mary saw a strange blue light in the sky. Mary gökyüzünde garip bir mavi ışık gördü. Teenagers often wear strange clothes. Gençler genellikle garip kıyafetler giyerler. That drum has a very strange sound. O davulun çok garip bir sesi var. That drum has a very strange sound. Bu davulun çok garip bir sesi var. That is a strange accent. O, garip bir aksan. There was something strange about her. Onda garip bir şeyler vardı. It sounds very strange to me. O bana çok garip geliyor. Something strange caught my eye. Garip bir şey gözüme çarptı. Once in a while she tells strange things. Arada bir garip şeyler söyler. It is strange for him to be absent from school. Okula gitmemiş olması garip. It's strange that we've never met before. Daha önce hiç tanışmamış olmamız çok garip. Where did you find that strange thing? Bu garip şeyi nereden buldun? It's very strange. Bu çok garip. That sounds strange. Kulağa garip geliyor. That wording sounds rather strange to me. Bu ifade bana oldukça garip geliyor. That's a strange idea. Bu garip bir fikir. Everybody thought it was strange that he lived alone. Herkes onun tek başına yaşamasının garip olduğunu düşündü. While living abroad, you tend to see a variety of strange customs. Yurtdışında yaşarken, çeşitli garip gelenekler görme eğilimindesiniz. Life is so strange. Hayat çok garip. He's talking in a strange way. Garip bir şekilde konuşuyor. That's a strange name for a company. Bir şirket için garip bir isim. That's a strange problem. Bu garip bir sorun. It's strange that you don't know anything about that matter. Bu konu hakkında hiçbir şey bilmemen çok garip. It's strange. Bu garip. It's strange. Bu çok garip. Life is strange. Hayat garip. His paintings seem strange to me. Resimleri bana garip geliyor. That's the strangest thing I've ever seen. Bu şimdiye kadar gördüğüm en garip şey. Who invented this strange machine? Bu garip makineyi kim icat etti? Don't you believe it is strange that I should live alone? Yalnız yaşamamın garip olduğunu düşünmüyor musun? Don't you think it's strange that he's not here? Sence de burada olmaması garip değil mi? It was a strange sight. Garip bir manzaraydı. It was a strange situation. Garip bir durumdu. It was a strange story. Bu garip bir hikayeydi. It was a strange story. Garip bir hikayeydi. It's a bit strange to me. O bana biraz garip geldi. Doesn't it seem strange to you? Sana da garip gelmiyor mu? Isn't it strange that Tom isn't here by now? Tom'un şimdiye kadar burada olmaması garip değil mi? I think it's strange that Alice should keep silent for such a long time. Bence Alice'in bu kadar uzun süre sessiz kalması garip. Isn't it strange? Garip değil mi? I think it's strange that no one is on the street this time of the day. Bence günün bu saatinde sokakta kimsenin olmaması garip. I think it's strange that she was absent from school. Bence okula gelmemesi garip. He heard a strange noise, so he jumped out of bed. Garip bir ses duydu ve yataktan fırladı. He is a strange person. O garip bir insan. One by one, the members told us about their strange experience. Üyeler teker teker bize garip deneyimlerini anlattılar. Tom is acting a little strange. Tom biraz garip davranıyor. Tom is acting very strange today. Tom bugün çok garip davranıyor. Tom is in a strange mood today. Tom bugün garip bir havada. Tom is in a strange mood today. Tom bugün garip bir ruh halinde. Tom is strange, but Mary isn't. Tom garip ama Mary değil. Tom is strange, isn't he? Tom garip biri, değil mi? Something strange is happening over there. Orada garip bir şeyler oluyor. Tom noticed something strange was happening. Tom garip bir şeyler olduğunu fark etti. Sometimes, he's very strange. Bazen çok garip davranıyor. Strange as it may seem, nobody was injured in the fire. Garip görünebilir, yangında hiç kimse yaralanmadı. Strange rumors are going around. Etrafta garip söylentiler dolaşıyor. It's a bit strange to me. Bana biraz garip geliyor. Something strange is happening. Garip bir şey oluyor. Something very strange happened in Salvador city. Salvador şehrinde çok garip bir şey oldu. Something very strange happened last night. Dün gece çok garip bir şey oldu. Tom noticed something strange. Tom garip bir şey fark etti. My accent is probably strange. Benim aksanım muhtemelen garip. It's a bit strange to me. Bu bana biraz garip geliyor. Something very strange happened to Tom. Tom'a çok garip bir şey oldu. Something very strange is going on here. Burada çok garip bir şey oluyor. They saw something strange. Garip bir şey görmüşler. Isn't that a little strange? Bu biraz garip değil mi? I heard a strange noise coming from Tom's room last night. Dün gece Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum. It was a strange experience. Garip bir deneyimdi. That is a strange accent. Bu garip bir aksan. It was a strange feeling. O garip bir duyguydu. Tom is a strange guy, isn't he? Tom garip bir adam, değil mi? I'm in a strange mood today. Bugün garip bir ruh halindeyim. What is the strangest thing you've ever eaten? Şimdiye kadar yediğiniz en garip şey nedir? What she says sounds strange. Söyledikleri garip geliyor. I'm going to tell you about a strange incident. Sana garip bir olaydan bahsedeceğim. That is a strange sentence. Bu garip bir cümle. Tom is a strange kid. Tom garip bir çocuk. What's so strange about that? Bunda bu kadar garip olan ne? Did you ever hear of such a strange custom? Hiç böyle garip bir alışkanlık duydunuz mu? It was strange. Garipti. It was very strange. O çok garipti. It was very strange. Çok garipti. That was strange. Garipti. Tom is a strange character. Tom garip bir karakter. Weather's been strange the past few years. Hava son birkaç yıldır garipti. Something strange is happening here. Burada garip bir şey oluyor. That seemed strange. Garip görünüyordu. There's something strange about Tom. Tom'da garip bir şeyler var. That seems very strange. O çok garip görünüyor. You were always a little strange. Sen hep biraz gariptin. There's something strange going on here. Burada garip bir şeyler oluyor. He's a strange guy. O garip bir adam. It was a strange affair. Garip bir olaydı. Tom heard a strange sound coming from the basement. Tom bodrumdan gelen garip bir ses duydu. It was a strange beast. Garip bir hayvandı. Tom has too many strange ideas. Tom'un çok garip fikirleri var. What is that strange thing in your dog's mouth? Köpeğinin ağzındaki o garip şey de ne? I'll let you know if anything strange happens. Garip bir şey olursa sana haber veririm. Mary had a strange look on her face. Mary'nin yüzünde garip bir ifade vardı. It smells strange here. Burası garip kokuyor. Hearing a strange noise, he jumped out of bed. O, garip bir ses işitince yataktan fırladı. Hearing a strange noise, he jumped out of bed. Garip bir ses duyunca yataktan fırladı. Her words sound strange. Sözleri garip geliyor. It sounds very strange to me. Bana çok garip geliyor. Something strange happened to me today. Bugün başıma garip bir şey geldi. Tom heard a strange noise coming from the attic. Tom çatıdan gelen garip bir ses duydu. Suddenly, he heard a strange sound. Aniden garip bir ses duydu. Tom heard a strange noise coming from the attic. Tom tavan arasından gelen garip bir ses duydu. Tom heard a strange noise. Tom garip bir ses duydu. It's strange that Tom hasn't come yet. Tom'un henüz gelmemesi garip. Something strange happened to me yesterday. Dün başıma garip bir şey geldi. Something strange has happened to Tom. Tom'a garip bir şey oldu. He's a strange character. Garip bir karakter. It was a strange affair. Bu, garip bir vakaydı. Tom is a little strange, isn't he? Tom biraz garip, değil mi? Mary likes strange sports. Mary garip sporları sever. Something strange is going on. Garip bir şeyler oluyor. It's strange that Tom hasn't come yet. Tom'un hala gelmemiş olması garip. It's strange that Tom isn't here yet. Tom'un henüz gelmemiş olması garip. I had a very strange dream last night. Dün gece çok garip bir rüya gördüm. I had a very strange dream. Çok garip bir rüya gördüm. What a strange woman! Ne garip bir kadın! If something strange happens, press the red starter-button. Garip bir şey olursa, kırmızı marş düğmesine bas. Many strange animals live in Australia. Avustralya'da birçok garip hayvan yaşar. Some people will find his behaviour strange. Bazı insanlar onun davranışlarını garip bulacaktır. Something is strange here. Burada garip bir şeyler var. There were strange things happening there. Orada olan garip şeyler vardı. I'll let you know if anything strange happens. Garip bir şey olursa haber veririm. It seems strange. Garip görünüyor. There were strange things happening there. Orada garip şeyler oluyordu. It was kind of strange. Biraz garipti. I heard a strange noise coming from Tom's room last night. Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum. What is the strangest thing you've ever eaten? Şu ana kadar yediğin en garip şey nedir? It was rather strange. O oldukça garipti. It was rather strange. Oldukça garipti. What do you infer from her strange behavior? Onun garip davranışlarından ne çıkarıyorsun? I had never been abroad before, so everything seemed strange to me. Daha önce hiç yurtdışına çıkmamıştım, bu yüzden her şey bana garip geldi. I had the strangest dream last night. Dün gece çok garip bir rüya gördüm. I have a strange premonition. Garip bir önseziye sahibim. I have a strange problem. Garip bir sorunum var. I hear a strange sound. Garip bir ses duydum. I heard a strange noise coming from the kitchen. Mutfaktan gelen garip bir ses duydum. What do you infer from her strange behavior? Garip davranışlarından ne çıkarıyorsunuz? I'm feeling kind of strange. Biraz garip hissediyorum. It sounds strange to me. Bu bana garip geliyor. It sounds strange to me. Bana garip geliyor. It sounds strange, but it is true none the less. Kulağa garip geliyor ama yine de doğru. It sounds strange, but it's true. Kulağa garip geliyor ama doğru. It sounds strange. Kulağa garip geliyor. There's nothing strange about it. Bunda garip bir şey yok. I'm going to tell you about a strange incident. Sana garip bir olayı anlatacağım. Such a strange thing is not likely to happen. Böyle garip bir şeyin olması mümkün değil. Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes. Birden ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde garip bir ışık vardı. I'm in the middle of a strange adventure. Garip bir maceranın ortasındayım. Tom is strange, isn't he? Tom garip, değil mi? Tom has been behaving a little strange. Tom biraz garip davranıyor. Did you ever hear of such a strange custom? Hiç böyle garip bir gelenek duydun mu? I had a strange dream. Garip bir rüya gördüm. Tom has noticed something strange. Tom garip bir şey fark etti. Tom has some very strange ideas. Tom'un bazı çok garip fikirleri var. Tom has some very strange ideas. Tom'un çok garip fikirleri var. Tom has strange ideas. Tom'un garip fikirleri var. Everything is so strange. Her şey çok garip. Did you notice anything strange? Garip bir şey fark ettin mi? I think it strange that there is no one on the street at this time of the day. Bence günün bu saatinde sokakta kimsenin olmaması garip. I didn't notice anything strange. Garip bir şey fark etmedim. I didn't see anything strange. Garip bir şey görmedim. Tom noticed strange things happening. Tom garip şeyler olduğunu fark etti. Tom pronounces that word in a strange way. Tom o kelimeyi garip bir şekilde telaffuz ediyor. It is strange that he should have done such a thing. Böyle bir şeyi yapmak zorunda olması garip. Tom saw something strange. Tom garip bir şey gördü. It is strange that people in hot climate eat hot things like curry. Sıcak bir iklimde insanların köri gibi sıcak şeyler yemesi garip. This part of the city is strange to me. Şehrin bu kısmı bana garip geliyor. Fact is stranger than fiction. Gerçek, kurgudan daha gariptir. You are a strange individual. Garip birisiniz. It's a very strange case. Çok garip bir durum. Something very strange is happening in your office. Senin ofisinde çok garip bir şey oluyor. It isn't strange that children decrease, too? Çocukların da azalması garip değil mi? It likes strange animals, like snakes. Yılan gibi garip hayvanları sever. This is a very strange letter. Bu çok garip bir mektup. This is not an alien, it's just a strange animal. Bu bir uzaylı değil, sadece garip bir hayvan, This is not an alien, it's just a strange animal. Bu bir uzaylı değil, sadece garip bir hayvan. I received a strange phone call this morning. Bu sabah garip bir telefon aldım. I don't think that it's strange at all. Bunun hiç de garip olduğunu düşünmüyorum. I don't think that Tom and Mary are so strange. Tom ve Mary'nin o kadar garip olduklarını düşünmüyorum. I received a very strange e-mail the other day. Geçen gün çok garip bir e-posta aldım. This is the strangest thing I've ever done. Bu şimdiye kadar yaptığım en garip şey. This is the strangest thing I've ever eaten. Bu şimdiye kadar yediğim en garip şey. This might sound strange, but he has suddenly disappeared. Bu garip gelebilir ama o aniden ortadan kayboldu. It may seem strange. Garip görünebilir. It's a very strange case. Bu çok garip bir durum. It may sound strange, but it is true. Kulağa garip gelebilir ama bu doğru. Tom says he saw something strange. Tom garip bir şey gördüğünü söylüyor. A strange atmosphere surrounds the visitor in this room. Bu odada ziyaretçiyi garip bir atmosfer sarıyor. People no longer consider it strange for men to let their hair grow long. İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmasını garip karşılamıyor. Perhaps it's strange for you to see an ordinary girl without makeup? Belki de sıradan bir kızı makyajsız görmek sana garip geliyordur? Perhaps my explanation sounds strange. Belki de açıklamam garip geliyor. It may sound strange, but it is true. Garip gelebilir ama doğru. Perhaps my explanation sounds strange. Belki açıklamam garip gelebilir. Tom says I'm strange. Tom garip olduğumu söylüyor. A strange beast is roaming through the woods. Garip bir yaratık ormanda dolaşıyor. A strange beast is roaming through the woods. Ormanda garip bir canavar dolaşıyor. It may sound strange, but what he said is true. Garip gelebilir ama söylediği doğru. Picasso's paintings seem strange to me. Picasso'nun resimleri bana garip görünüyor. I know it was strange. Onun garip olduğunu biliyorum. Strange to say, he met someone who was said to be dead. Gariptir ki, öldüğü söylenen biriyle tanıştı. Tom pronounces that word in a strange way. Tom bu kelimeyi garip bir şekilde telaffuz ediyor. This is a strange sentence. Bu garip bir cümle. I don't see anything strange. Ben garip bir şey görmüyorum. I know it was strange. Garip olduğunu biliyorum. Tom said he found something strange. Tom garip bir şey bulduğunu söyledi. I had never been abroad before, so everything seemed strange to me. Daha önce hiç yurt dışına çıkmamıştım, bu yüzden her şey garibime gitti. I know that this is strange. Bunun garip olduğunu biliyorum. It all seems so strange. Her şey çok garip görünüyor. It is strange that he should say such a thing. Böyle bir şey söylemesi garip. While napping, I had a strange dream. Şekerleme yaparken garip bir rüya gördüm. Don't you think it's strange? Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun? It's a strange story, but every word of it is true. Bu garip bir hikaye ama onun her kelimesi doğrudur. I think Tom is strange. Bence Tom garip. I knew something strange was going on. Garip bir şeyler döndüğünün farkındaydım. I knew something strange was going on. Garip bir şeyler olduğunu biliyordum. I know it sounds strange, but it's true. Kulağa garip geldiğini biliyorum ama doğru. This is a strange kind of fish. Bu garip bir balık türü. It is strange for him to be dismissed. Onun kovulması garip. It is strange that he has not come yet. Henüz gelmemiş olması çok garip. It is strange that he knows nothing about the matter. Bu konu hakkında hiçbir şey bilmemesi garip. It is strange that he should be put up at such a cheap hotel. Bu kadar ucuz bir otele yerleştirilmesi garip. It's a strange story, but every word of it is true. Garip bir hikaye ama her kelimesi doğru. The engine makes a strange noise. Motor garip bir ses çıkarıyor. Don't you think it's too strange? Sence de çok garip değil mi? It's a strange one. Garip bir soru. It is strange for him to be dismissed. İşten çıkarılması çok garip. That's a strange question. Bu garip bir soru. This is a strange kind of fish. Bu, garip bir balık türüdür. Strange to say, his prediction has come true. Gariptir ki, öngörüsü doğru çıktı. Strange to say, the teacher didn't scold me. Gariptir ki, öğretmen beni azarlamadı. Don't you think that's a bit strange? Sence de biraz garip değil mi? His story sounds strange. Hikayesi kulağa garip geliyor. Humans are strange animals. İnsanlar garip hayvanlardır. I acknowledged that I want to do strange things. Garip şeyler yapmak istediğimi kabul ettim. I admit that it's strange. Ben onun garip olduğunu kabul ediyorum. I admit that it's strange. Garip olduğunu kabul ediyorum. I can see a strange blue bird on the roof. Çatıda garip mavi bir kuş görebiliyorum. It's a strange matter. Bu garip bir konu. My name is strange. Benim adım garip. Something strange is happening here. Burada garip bir şeyler oluyor. Doesn't that seem strange to you? Bu sana da garip gelmiyor mu? Nothing is strange. Hiçbir şey garip değildir. Tom is a strange man. Tom garip bir adam. I think it's very strange. Bence çok garip. I heard a strange sound. Garip bir ses duydum. His story seems to be strange. Onun hikayesi garip görünüyor. Isn't that strange? Garip değil mi? One by one, the members told us about their strange experience. Üyeler teker teker bize yaşadıkları garip deneyimi anlattılar. This autumn's been rather strange. Bu sonbahar oldukça garip geçti. Don't you think it's strange? Sence de garip değil mi? Has anything strange happened? Garip bir şey mi oldu? Have you ever heard of a custom as strange as this? Hiç bu kadar garip bir gelenek duydunuz mu? Have you noticed anything strange? Garip bir şey fark ettin mi? Everybody thought it was strange that he lived alone. Herkes onun yalnız yaşamasının garip olduğunu düşünüyordu. He expresses himself in a strange way. O kendini garip bir şekilde ifade eder. He has strange ideas. Garip fikirleri var. He heard a strange sound and sprang out of bed. Garip bir ses duydu ve yatağından fırladı. He heard a strange sound and sprang out of bed. Garip bir ses duydu ve yataktan fırladı. He is a strange man. O garip bir adam. He likes strange animals such as snakes, for example. O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor. He likes strange animals such as snakes, for example. Mesela yılan gibi garip hayvanları seviyor. He likes strange animals, like snakes. O yılanlar gibi garip hayvanları seviyor. He likes strange animals, like snakes. Yılan gibi garip hayvanları sever. He offered no specific explanation for his strange behavior. Garip davranışı için özel bir açıklama yapmadı. He tells us strange stories. O bize garip hikayeler anlatır. He was making a speech, but he abruptly stopped speaking when he heard a strange noise. Bir konuşma yapıyordu, ancak garip bir ses duyunca aniden konuşmayı kesti. He was making a speech, but he broke off when he heard a strange noise. Konuşma yapıyordu ama garip bir ses duyunca konuşmasını yarıda kesti. He was thinking strange thoughts. Garip düşünceler içindeydi. He was thinking strange thoughts. Garip şeyler düşünüyordu. I feel strange today and I don't understand why. Bugün kendimi garip hissediyorum ve nedenini anlamıyorum. I heard a strange sound coming from the garage. Garajdan gelen garip bir ses duydum. I don't think Tom and Mary are so strange. Tom ve Mary'nin o kadar da garip olduklarını sanmıyorum. I don't think Tom is so strange. Tom'un o kadar da garip olduğunu sanmıyorum. I dreamed I was in a very strange situation. Rüyamda çok garip bir durumda olduğumu gördüm. I dreamt a strange dream. Garip bir rüya gördüm. I feel strange about it. Bu konuda garip hissediyorum. I feel strange. Garip hissediyorum. I find it strange that she hasn't arrived yet. Onun henüz gelmemesini garip buluyorum. I find it strange that she hasn't arrived yet. Henüz gelmemiş olmasını garip buluyorum. I find that strange. Bunu garip buluyorum. I found something strange. Garip bir şey buldum. I had a strange experience last night. Dün gece garip bir deneyim yaşadım. I saw a strange light in the woods. Ormanda garip bir ışık gördüm. I saw something strange in the sky. Gökyüzünde garip bir şey gördüm. I saw something strange on my way to work this morning. Bu sabah işe giderken garip bir şey gördüm. I suddenly felt really strange. Aniden kendimi çok garip hissettim. I suddenly felt really strange. Birden kendimi çok garip hissettim. I think he is strange. Bence o garip biri. I think it's strange that she was absent from school. Onun okula gelmemesinin garip olduğunu düşünüyorum. I think Tom is strange. Bence Tom garip biri. I thought it was strange that he didn't turn up. Gelmemesinin garip olduğunu düşündüm. I thought it was strange that Tom didn't say anything about that. Tom'un bu konuda bir şey söylememesinin garip olduğunu düşündüm. I thought it was strange that Tom wasn't at Mary's party. Tom'un Mary'nin partisinde olmamasını garip buldum. I thought something was strange. Bir şeylerin garip olduğunu düşündüm. I thought it was strange. Garip olduğunu düşünmüştüm. I thought that was kind of strange. Bunun biraz garip olduğunu düşünmüştüm. I threw the strange package on the table. Garip paketi masanın üzerine attım. I want to tell you a strange thing. Sana garip bir şey söylemek istiyorum. I want to tell you something strange. Ben sana garip bir şey söylemek istiyorum. I want to tell you something strange. Sana garip bir şey söylemek istiyorum. It may sound strange, but what he said is true. Kulağa garip geliyor olabilir ama söylediği doğru. It may sound strange, but what he said is true. Garip gelebilir ama adamın söylediği doğru. It may sound strange, but what he said is true. Kulağa garip gelebilir ama dedikleri doğru. It may sound strange, but what she said is true. Garip gelebilir ama söylediği doğru. It may sound strange, but what she said is true. Kulağa garip geliyor olabilir ama söylediği doğru. It may sound strange, but what she said is true. Garip gelebilir ama söyledikleri doğru. It may sound strange, but what she said is true. Kulağa garip gelebilir ama dedikleri doğru. It may well be strange, but that's the way it is. Garip olabilir ama durum bu. It seemed strange to me, to tell the truth. Doğruyu söylemek gerekirse bana garip geldi. It seemed strange. Garip görünüyordu. It seems so strange. Çok garip görünüyor. It seems strange that Tom didn't want to dance with Mary. Tom'un Mary'le dans etmek istememesi garip görünüyor. It seems strange that Tom didn't want to dance with Mary. Tom'un Mary ile dans etmek istememesi garip görünüyor. It seems strange that Tom didn't want to do that. Tom'un bunu yapmak istememesi garip görünüyor. It seems strange that Tom didn't want to eat any pizza. Tom'un pizza yemek istememesi garip görünüyor. It seems strange that Tom didn't want to eat any pizza. Tom'un hiç pizza yemek istememesi garip görünüyor. It's a very strange place. Çok garip bir yer. It's a very strange process. Bu çok garip bir süreç. It's a very strange process. Çok garip bir süreç. It's been a strange year. Garip bir yıl oldu. It's not so strange. O kadar da garip değil. It's not that strange. O kadar da garip değil. It's strange, but the door opened on its own. Garip ama kapı kendiliğinden açıldı. I've never heard of such a strange story. Hiç böyle garip bir hikaye duymamıştım. I've noticed some strange things happening around here. Burada bazı garip şeyler olduğunu fark ettim. I've noticed some strange things happening around here. Bu civarda bazı garip şeyler olduğunu fark ettim. I've noticed some strange things happening around here. Buralarda bazı garip şeyler olduğunu fark ettim. I've seen a lot of strange things in my life. Hayatımda çok garip şeyler gördüm. Japan is a strange country. Japonya garip bir ülke. Kangaroos have a strange method of carrying their young. Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var. Kangaroos have a strange method of carrying their young. Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemleri var. Last night I had a strange dream. Dün gece garip bir rüya gördüm. Layla exhibited a strange behavior. Layla garip davranışlar sergiledi. Layla exhibited a strange behavior. Layla garip bir tutum sergiledi. Layla felt very strange. Leyla kendini çok garip hissetti. Layla felt very strange. Layla kendini çok garip hissediyordu. Let me know if anything strange happens. Garip bir şey olursa bana haber ver. Let me tell you something strange. Sana garip bir şey söyleyeyim. Look, that's the strangest group of prisoners I've ever seen. Bak, bu şimdiye kadar gördüğüm en garip mahkum grubu. Picasso's paintings seem strange to me. Picasso'nun resimleri bana garip geliyor. Press the red button if something strange happens. Garip bir şey olursa kırmızı düğmeye bas. Private detectives were hired to look into the strange case. Bu garip olayı araştırmak için özel dedektifler tutuldu. Purple carrots would be strange. Mor havuç garip olurdu. Purple carrots would be strange. Mor havuçlar garip olurdu. Sami had a strange preoccupation. Sami'nin garip bir meşguliyeti vardı. Sami made a strange confession. Sami garip bir itirafta bulundu. Sami made a strange discovery. Sami garip bir keşif yaptı. Sami started noticing strange things. Sami garip şeyler fark etmeye başladı. Sami's strange behavior continued. Sami'nin garip davranışları devam etti. Science is trying to identify the strange animal. Bilim bu garip hayvanı tanımlamaya çalışıyor. She dreamt a strange dream. Garip bir rüya gördü. She gave a narrative of her strange experience. Yaşadığı garip deneyimi anlattı. She gave me a strange look. Bana garip bir bakış attı. She had a strange dream last night. O dün gece garip bir rüya gördü. She had a strange dream last night. Dün gece garip bir rüya gördü. She had a strange look on her face. Yüzünde garip bir ifade vardı. She likes strange animals, like snakes. Yılan gibi garip hayvanları seviyor. She likes to eat strange foods. Garip yemekler yemeyi sever. She noticed a strange smell in the kitchen. Mutfakta garip bir koku fark etti. She was wearing a strange hat. O garip bir şapka giyiyordu. She was wearing a strange hat. Garip bir şapka takıyordu. She woke up in the middle of the night and heard a strange noise coming from the kitchen. O, gecenin ortasında uyandı ve mutfaktan gelen garip bir ses duydu. She woke up in the middle of the night and heard a strange noise coming from the kitchen. Gecenin bir yarısı uyandı ve mutfaktan gelen garip bir ses duydu. Something very strange is going on here. Burada çok garip şeyler oluyor. Something very strange is going on. Çok garip bir şeyler oluyor. Something very strange is happening here. Burada çok garip bir şeyler oluyor. Something very strange is happening here. Burada çok garip bir şey oluyor. Something very strange is happening in your office. Ofisinizde çok garip şeyler olmakta. Something very strange just happened. Çok garip bir şey oldu. Something's strange. Garip bir şey var. Sometimes he can be a strange guy. Bazen garip bir adam olabiliyor. Strange things are happening. Garip şeyler oluyor. Strange things happen in baseball. Beyzbolda garip şeyler oluyor. Strange things happen in baseball. Beyzbolda garip şeyler olur. Strange things happen. Garip şeyler olur. Strange things happened on her birthday. Doğum gününde garip şeyler oldu. Strange things happened in that house. O evde garip şeyler oldu. Strange things have happened in these woods. Bu ormanda garip şeyler oldu. Strange things started happening. Garip şeyler olmaya başladı. Strange to say, his prediction has come true. Garip bir şekilde, öngörüsü doğru çıktı. Stranger things have happened. Daha garip şeyler de oldu. The members told us about the strange experience in turns. Üyeler dönüşümlü olarak garip deneyimi anlattı. The members told us about the strange experience in turns. Üyeler bize sırayla garip deneyimlerini anlattılar. The motor is making a strange sound. Motor garip bir ses çıkarıyor. The old man told me a strange story. Yaşlı adam bana garip bir hikaye anlattı. The orange left a strange taste in my mouth. Portakal ağzımda garip bir tat bıraktı. The other kids at school made fun of him because of his strange accent. Garip aksanı yüzünden okuldaki diğer çocuklar onunla dalga geçti. The other kids at school made fun of him because of his strange accent. Okuldaki diğer çocuklar garip aksanı yüzünden onunla dalga geçiyorlardı. The plane was about to take off when I heard a strange sound. Garip bir ses duyduğumda uçak havalanmak üzereydi. The plane was about to take off when I heard a strange sound. Uçak havalanmak üzereydi ki garip bir ses duydum. The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge. Bilim insanı, garip olayları son bilimsel bilgiler ışığında açıkladı. The sentence sounds a little strange. Cümle kulağa biraz garip geliyor. The strangest things have been happening. Çok garip şeyler oluyor. The story may sound strange, but it is true. Hikaye garip gelebilir ama doğru. The strange thing is that I did not feel pain. Garip olan şey, acı hissetmememdi. Life is strange sometimes. Hayat bazen gariptir. Life is strange. Hayat gariptir. Tom's strange. Tom gariptir. That's all a little strange. Hepsi biraz gariptir. There are some strange animals in that zoo. O hayvanat bahçesinde bazı garip hayvanlar var. There are some strange animals in the zoo. Hayvanat bahçesinde bazı garip hayvanlar var. There are strange rumors afloat. Ortalıkta garip söylentiler dolaşıyor. There are strange things happening in the woods. Ormanda olan garip şeyler var. There are strange things happening in the woods. Ormanda garip şeyler oluyor. There is a strange man in front of the house. Evin önünde garip bir adam var. The washing machine is making a strange sound. Çamaşır makinesi garip bir ses çıkarıyor. There was a strange smell coming from the kitchen. Mutfaktan garip bir koku geliyordu. This story may sound strange, but it's absolutely true. Bu hikaye kulağa garip gelebilir ama kesinlikle doğru. This sword has a strange history. Bu kılıcın garip bir tarihi var. This water tastes strange. Suda garip bir tat var. It was awfully strange. Çok garipti. Girls are strange sometimes. Kızlar bazen gariptir. His behavior is sometimes strange. Davranışları bazen gariptir. Strange, isn't it? Garip, değil mi? There was a strange, foul-smelling brown liquid in the waste basket. Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı. This is very strange. Bu çok garip. This yogurt tastes strange. Bu yoğurdun tadı garip. Those men are strange. Bu adamlar garip. Tom is kind of strange. Tom biraz garip. Tom is strange sometimes. Tom bazen garip. Tom is strange. Tom garip. Tom's strange. Tom garip. Very strange. Çok garip. It was strange. O garipti. Weather's been strange the past few years. Hava son birkaç yıldır garip. Is that so strange? Bu çok mu garip? You're strange sometimes. Sen bazen garipsin. It is strange that he should have done such a thing. Böyle bir şey yapmış olması çok garip. It is strange that he should say so. Böyle bir şey söylemesi çok garip. It is strange that she should do such a thing. Böyle bir şey yapması çok garip. It is strange that she should do such a thing. Böyle bir şey yapması garip. It's really strange. Gerçekten garip. It is strange that you know nothing about her wedding. Düğünü hakkında hiçbir şey bilmemen çok garip. It is strange that you should know nothing about the matter. Bu konu hakkında hiçbir şey bilmemen çok garip. It's a bit strange as far as I'm concerned. Bana kalırsa biraz garip. It's a bit strange to me. Bu bana göre biraz garip. It's all very strange. Hepsi çok garip. It's all very strange. Her şey çok garip. It's so strange. Çok garip. It's strange that he hasn't come yet. Henüz gelmemiş olması garip. It's sort of strange. Bu biraz garip. It's strange that he hasn't come yet. Onun hala gelmemiş olması garip. It's strange that Ken doesn't agree with us. Ken'in bizimle aynı fikirde olmaması garip. It's strange that no one knows the victim. Kimsenin kurbanı tanımaması çok garip. It's strange that our friends are not here. Arkadaşlarımızın burada olmaması garip. It's strange that our friends are not here. Arkadaşlarımızın burada olmamaları garip. It's strange that our friends aren't here. Arkadaşlarımızın burada olmamaları garip. It's strange that our friends aren't here. Arkadaşlarımızın burada olmaması garip. It's strange that people in hot climate zones eat spicy things like curry. Sıcak iklim kuşaklarındaki insanların köri gibi baharatlı şeyler yemeleri garip. It's strange that people in hot climate zones eat spicy things like curry. Sıcak iklim bölgelerindeki insanların köri gibi baharatlı şeyler yemesi garip. It's strange that Tom didn't mention that. Tom'un bundan söz etmemesi garip. It's strange that Tom didn't mention that. Tom'un bundan bahsetmemesi garip. It's strange that she came home so late at night. Gecenin bu saatinde eve gelmesi garip. It's strange that Tom didn't win. Tom'un kazanamamış olması garip. It's strange that Tom didn't win. Tom'un kazanamaması garip. Strange that he knows nothing on this subject. Onun bu konuda hiçbir şey bilmemesi garip. Strange that he knows nothing on this subject. Bu konuda hiçbir şey bilmemesi garip. Strange. Garip. That's all a little strange. Bu biraz garip. That's pretty strange. Oldukça garip. That's so strange. Bu çok garip. That's very strange. Bu çok garip. This is strange. Garip. These sentences are strange. Bu cümleler garip. They're very strange. Onlar çok garip. This is a little bit strange. Bu biraz garip. This is really strange. Bu gerçekten garip. This is so strange for me. Bu benim için çok garip. This is rather strange. Bu oldukça garip. Can I ask you something strange? Sana garip bir şey sorabilir miyim? Can you describe that strange guy? Bu garip adamı tarif edebilir misiniz? Don't you think that's a little strange? Sence de bu biraz garip değil mi? Don't you think that's a very strange coincidence? Sizce de bu çok garip bir tesadüf değil mi? Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was. Garip bir şeyler olduğunu hissetmeme rağmen ne olduğunu bilmiyordum. Even though it sounds strange, what she said is true. Kulağa garip gelse de söyledikleri doğru. Everybody knew there was something strange going on. Herkes garip bir şey olduğunu biliyordu. Everybody knew there was something strange going on. Herkes garip bir şeyler olduğunu biliyordu. I noticed strange details. Garip detaylar fark ettim. It may indeed be strange, but that's the way it is. Gerçekten garip olabilir ama durum bu. I needed a lot of courage to try eating that strange food. O garip yemeği yemeyi denemek için çok cesarete ihtiyacım vardı. I noticed strange details. Garip ayrıntılar fark ettim. Pelicans are strange birds. Pelikanlar garip kuşlardır. I don't think it's strange at all. Bence hiç garip değil. It feels strange. Garip hissettiriyor. It is a very strange letter. Çok garip bir mektup. A strange car was parked in front of my house. Evimin önüne garip bir araba park etmişti. A strange figure suddenly came through the door. Garip bir figür aniden kapıdan içeri girdi. A strange fish is on the hook. Oltada garip bir balık var. A strange incident happened during his speech. Onun konuşması sırasında garip bir olay oldu. A strange incident happened during his speech. Konuşması sırasında garip bir olay oldu. A strange man came up to me and asked for money. Garip bir adam bana geldi ve para istedi. A strange man came up to me and asked for money. Garip bir adam yanıma geldi ve para istedi. A strange man came up to us. Garip bir adam yanımıza geldi. A strange man was walking back and forth in front of my house. Garip bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu. A strange man was walking back and forth on the pavement. Garip bir adam kaldırımda ileri geri yürüyordu. A strange marine creature was found recently. Geçenlerde garip bir deniz canlısı bulundu. A strange sound was heard from behind the door. Kapının arkasından garip bir ses duyuldu. A strange thing happened last night. Dün gece, garip bir şey oldu. A strange thing happened to me yesterday. Dün başıma garip bir şey geldi. A strange thing happened. Garip bir şey oldu. An affair this strange will not happen again for a long time. Bu kadar garip bir ilişki uzun süre tekrarlanmayacak. And then something very strange happened. Ve sonra çok garip bir şey oldu. And then Tom noticed something strange. Ve sonra Tom garip bir şey fark etti. Bagpipes produce a very strange sound. Gayda çok garip bir ses çıkarır. Baseball is a strange and boring game. Beyzbol garip ve sıkıcı bir oyun. Beauty can do strange things. Güzellik garip şeyler yapabilir. Tom and Mary have a strange relationship. Tom ve Mary'nin garip bir ilişkisi var. Tom and Mary show up at the strangest places. Tom ve Mary en garip yerlerde ortaya çıktı. Tom awoke to find himself in a strange room. Tom, uyandığında, kendini garip bir odada buldu. Tom believes in strange things. Tom garip şeylere inanır. Tom certainly is a strange kid. Tom kesinlikle garip bir çocuk. Tom died in strange circumstances. Tom garip koşullarda öldü. Tom had a lot of strange ideas. Tom'un çok garip fikirleri vardı. Tom had a strange dream last night. Tom dün gece garip bir rüya gördü. Tom had a strange dream. Tom garip bir rüya gördü. Tom has a strange way of speaking. Tom'un garip bir konuşma tarzı var. Tom has a strange way of speaking. Tom'un garip bir konuşma şekli var. Tom had a strange look on his face. Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı. Tom has a strange way of talking. Tom'un garip bir konuşma tarzı var. Tom has been acting a little strange lately. Tom son zamanlarda biraz garip davranıyor. Tom has been acting very strange. Tom çok garip davranıyor. Tom speaks in a strange way. Tom garip bir şekilde konuşuyor. Tom thought it was strange. Tom bunun garip olduğunu düşündü. Tom told Mary a very strange story. Tom Mary'ye çok garip bir hikaye anlattı. Tom told Mary a very strange story. Tom, Mary'ye çok garip bir hikaye anlattı. Tom told me a strange story. Tom bana garip bir hikaye anlattı. Tom told me some strange things. Tom bana garip şeyler söyledi. Tom walks in a strange way. Tom garip bir biçimde yürüyor. Tom walks in a strange way. Tom garip bir şekilde yürüyor. Tom's computer made a strange noise and then went dead. Tom'un bilgisayarı garip bir ses çıkardı ve sonra kapandı. Tom's first wife was really strange. Tom'un ilk karısı çok garip biriydi. We are faced with a strange situation that does not fit democracy. Demokrasiye uymayan garip bir durumla karşı karşıyayız. We found many strange plants in a botanical garden. Bir botanik bahçesinde birçok garip bitki bulduk. We happened to meet again through a strange coincidence. Biz garip bir tesadüf sayesinde tekrar karşılaştık. We happened to meet again through a strange coincidence. Garip bir tesadüf sonucu tekrar karşılaştık. We saw nothing strange. Garip bir şey görmedik. Well, stranger things have happened. Daha garip şeyler de oldu. Were you always this strange? Siz her zaman bu kadar garip miydiniz? We've been having strange weather the past few years. Son birkaç yıldır garip havalar yaşıyoruz. What a strange affair! Ne garip bir olay! What a strange coincidence! Ne garip bir tesadüf! What a strange dog! Ne garip bir köpek! What a strange guy! Ne garip bir adam! What a strange man! Ne garip bir adam! What a strange story! Ne garip bir hikaye! What a strange thought! Ne garip bir düşünce! You are a strange man. Sen garip bir adamsın. You are, then, a strange person. O zaman sen garip birisin. You cannot walk the streets in such a strange outfit. Böyle garip bir kıyafetle sokaklarda yürüyemezsin. You have a lot of strange ideas. Çok garip fikirlerin var. You have a very strange way of thinking. Çok garip bir düşünce tarzın var. You put me in a strange situation. Beni garip bir duruma soktun. Your wife says some strange things. Karınız garip şeyler söylüyor. You're a strange guy. Sen garip bir adamsın. You're a strange man. Sen garip bir adamsın. You're a strange one, Tom. Sen garip birisin, Tom. How strange! Ne garip! You're acting very strange tonight. Bu gece çok garip davranıyorsun. You're in a strange mood today. Bugün garip bir ruh hali içindesin. Yours is a very strange story. Seninki çok garip bir hikaye. Yours is a very strange story. Sizinki çok garip bir hikaye. His story is strange, but it's believable. Onun hikayesi garip, ama inandırıcı. I woke up in the middle of the night and saw a strange, scary shape on my bed. Gecenin bir yarısı uyandım ve yatağımın üzerinde garip, korkunç bir şekil gördüm. It's strange, don't you think? Bu garip, sizce de öyle değil mi? It's strange, don't you think? Garip, sence de öyle değil mi? It's strange, isn't it? Garip, değil mi? Show More (679)
2	strange	tuhaf	adj.
	I am sure you will understand that this is rather strange. Bunun oldukça tuhaf olduğunu anlayacağınızdan eminim. The United States has a strange idea of international law. ABD'nin uluslararası hukuk konusunda tuhaf bir fikri var. This is a rather strange debate today. Bugün oldukça tuhaf bir tartışma yaşanıyor. Today's debate about European defence policy therefore comes at a rather strange time. Dolayısıyla Avrupa savunma politikasına ilişkin bugünkü tartışma oldukça tuhaf bir zamana denk geliyor. Why am I saying this, and why, strange as it may seem, are they seen as one and the same thing? Bunu neden söylüyorum ve tuhaf görünse de neden ikisi aynı şeymiş gibi görülüyor? Do you not think it strange that these judgments are made? Bu yargılara varılması sizce de tuhaf değil mi? She possesses inhuman strength and strange abilities. İnsanlık dışı bir güce ve tuhaf yeteneklere sahip. Scientists probed some strange corners of the universe this year. Bilim insanları bu yıl evrenin bazı tuhaf köşelerini araştırdılar. Some animals have very strange sleeping habits. Bazı hayvanların çok tuhaf uyku alışkanlıkları vardır. That is already a strange enough situation. Bu zaten yeterince tuhaf bir durum. Instead, a strange world stretched out in front of his eyes. Bunun yerine gözlerinin önünde tuhaf bir dünya uzanıyordu. It's dark, sarcastic, fun, strange, familiar and very different at the same time. Karanlık, alaycı, eğlenceli, tuhaf, tanıdık ve aynı zamanda çok farklı. The little dodo is a strange and rare bird. Küçük dodo tuhaf ve nadir bir kuştur. The human brain is a strange organ. İnsan beyni tuhaf bir organdır. There are others that are equally strange. Aynı derecede tuhaf olan başkaları da var. There was a strange smell in the room. Odada tuhaf bir koku vardı. A very strange man was elected president. Çok tuhaf bir adam başkan seçildi. Anna Sergeyevna was a rather strange person. Anna Sergeyevna oldukça tuhaf bir insandı. Because we’re going to have a strange life. Çünkü tuhaf bir hayatımız olacak. Does it sound a little strange to receive information from business partners? İş ortaklarından bilgi almak biraz tuhaf mı geliyor? I found some of them a little strange. Bazılarını biraz tuhaf buldum. I am living proof that great things can come from the strangest places. Harika şeylerin en tuhaf yerlerden gelebileceğinin canlı kanıtıyım. I have a strange love for him. Ona karşı tuhaf bir sevgim var. I thought I was abnormal, strange and this made me powerless. Anormal, tuhaf olduğumu düşündüm ve bu beni güçsüz kıldı. This is a strange situation for both of us. Bu ikimiz için de tuhaf bir durum. They found strange behavior at four of those sites. Bu sitelerin dördünde tuhaf davranışlar buldular. Sometimes truth is stranger than fiction, and today was one of those days. Bazen gerçek, kurgudan daha tuhaftır ve bugün de o günlerden biriydi. There's something very strange about the whole thing. Bu konunun genelinde çok tuhaf bir şeyler var. To me, this eruption symbolises our strange relationship with the planet today. Bana göre bu patlama, bugün gezegenle olan tuhaf ilişkimizi simgeliyor. He's been so strange to me the whole time. Bütün bu zaman boyunca bana çok tuhaf davrandı. Strange, powerful forces possess them through that opening. Tuhaf, kuvvetli güçler onları bu açıklıktan ele geçiriyor. Strange, since it has a massive amount of natural resources, and buyers from around the world. Tuhaf, çünkü çok miktarda doğal kaynak var ve dünyanın dört bir yanından alıcılar var. To begin with that decision was strange. Bu kararı alarak başlamak tuhaftı. Beneath such strange might, even the earth started to tear. Böylesi tuhaf bir gücün altında yeryüzü bile yarılmaya başladı. From the start, I felt that there was something strange. Baştan beri, tuhaf bir şey olduğunu hissettim. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada, kudretli rahibeler tuhaf ve tehlikeli ayinler yapıyorlardı. You really are strange, you know. Gerçekten tuhafsın, biliyorsun. Have you ever heard of a custom as strange as this? Sen hiç bunun kadar tuhaf bir gelenek duydun mu? You're a strange kid. Sen tuhaf bir çocuksun. Is that so strange? Bu çok tuhaf mı? Your wife says some strange things. Karın tuhaf şeyler söylüyor. You're a strange girl. Sen tuhaf bir kızsın. You're a strange person. Tuhaf bir insansın. He had a strange dream. O tuhaf bir rüya gördü. Isn't it strange that Tom isn't here by now? Tom'un şimdiye kadar burada olmaması tuhaf değil mi? Something strange is happening. Tuhaf bir şey oluyor. Tom has a strange sense of humor. Tom'un tuhaf bir mizah anlayışı vardır. It is a very strange letter. Çok tuhaf bir mektup. Tom has a strange way of talking. Tom'un tuhaf bir konuşma tarzı var. Tom has lots of strange ideas. Tom'un bir sürü tuhaf fikri var. Tom heard a strange noise. Tom tuhaf bir ses duydu. Tom is a strange guy, isn't he? Tom tuhaf bir adam, değil mi? Tom is a strange individual. Tom tuhaf bir insan. You're a strange guy. Sen de tuhaf bir adamsın. He had a strange dream. Tuhaf bir rüya gördü. Tom is a strange kid, isn't he? Tom tuhaf bir çocuk, değil mi? Tom is a strange kid. Tom tuhaf bir çocuk. They're very strange. Çok tuhaflar. I thought it was strange that Tom didn't say anything about that. Tom'un bu konuda bir şey söylememesinin tuhaf olduğunu düşündüm. I thought it was strange that Tom wasn't at Mary's party. Tom'un Mary'nin partisinde olmamasının tuhaf olduğunu düşündüm. I thought something was strange. Ben bir şeylerin tuhaf olduğunu düşündüm. I want to tell you a strange thing. Sana tuhaf bir şey söylemek istiyorum. If something strange happens, press the red starter-button. Eğer tuhaf bir şey olursa kırmızı marş düğmesine basın. You have strange tastes. Tuhaf zevklerin var. Tom is a strange person. Tom tuhaf bir insandır. He's a strange character. Tuhaf bir kişilik. He's a strange character. Tuhaf bir karakter. You're a very strange person. Sen çok tuhaf bir insansın. You're a very strange person. Çok tuhaf bir insansın. I think you're strange. Bence sen tuhafsın. You're acting very strange tonight. Bu gece çok tuhaf davranıyorsun. You're a bit strange. Biraz tuhafsın. You're a bit strange. Sen biraz tuhafsın. You're strange. Tuhafsın. You guys are strange. Çok tuhafsınız arkadaşlar. You're in a strange mood today. Bugün tuhaf bir ruh halindesin. It was kind of strange. O biraz tuhaftı. My behaviour was very strange. Benim davranışım çok tuhaftı. Sometimes he can be a strange guy. Bazen tuhaf biri olabiliyor. Strange as it may seem, nobody was injured in the fire. Tuhaf görünse de yangında kimse yaralanmadı. Tom is a strange kid. Tom tuhaf bir çocuktur. He's a strange person. O, tuhaf birisi. Strange rumors are going around. Tuhaf söylentiler dolaşıyor. Strange things are happening. Tuhaf şeyler oluyor. Strange things happen. Tuhaf şeyler oluyor. Something very strange happened in Salvador city. Salvador şehrinde çok tuhaf bir şey oldu. Something very strange is going on. Çok tuhaf bir şey oluyor. Strange things happened on her birthday. Onun doğum gününde tuhaf şeyler oldu. Has anything strange happened? Tuhaf bir şey oldu mu? I saw something strange on my way to work this morning. Bu sabah işe giderken tuhaf bir şey gördüm. You must think I'm really strange. Gerçekten tuhaf olduğumu düşünüyor olmalısınız. You think that she is strange because she is not just Caucasian. Sadece Kafkasyalı olmadığı için tuhaf olduğunu düşünüyorsun. I should've warned you that Tom is a little strange. Tom'un biraz tuhaf olduğu konusunda seni uyarmalıydım. I should've warned you that Tom is a little strange. Tom'un biraz tuhaf olduğu konusunda sizi uyarmalıydım. I think that Tom is strange. Bence Tom tuhaf biri. I'm feeling kind of strange. Biraz tuhaf hissediyorum. I'm in a strange mood today. Bugün tuhaf bir ruh halindeyim. Everyone tells me that I'm strange. Herkes bana tuhaf olduğumu söyler. Something strange is happening in Boston. Boston'da tuhaf bir şey oluyor. He has a strange name. Tuhaf bir ismi var. He has strange ideas. Onun tuhaf fikirleri var. He is a strange person. O tuhaf bir insan. He tells us strange stories. O bize tuhaf hikayeler anlatır. I saw a strange woman there. Orada tuhaf bir kadın gördüm. You cannot walk the streets in such a strange outfit. Böyle tuhaf bir kıyafetle sokakta yürüyemezsin. You have a strange sense of humor. Tuhaf bir mizah anlayışın var. Can I ask you something strange? Sana tuhaf bir şey sorabilir miyim? Something strange happened to me today. Bugün bana tuhaf bir şey oldu. Tom is just as strange as Mary is. Tom da Mary kadar tuhaf. I received a strange phone call this morning. Bu sabah tuhaf bir telefon aldım. I know that this is strange. Bunun tuhaf olduğunu biliyorum. Something strange has happened to Tom. Tom'a tuhaf bir şey oldu. You are a strange individual. Sen tuhaf birisin. Doesn't it look a little strange? Bu biraz tuhaf görünmüyor mu? You are a strange person. Tuhaf bir insansın. The strangest part is that no one recognizes me. En tuhafı da kimsenin beni tanımaması. Something strange is going on. Tuhaf bir şey oluyor. Tom is very strange. Tom çok tuhaf. Something strange happened to me yesterday. Dün bana tuhaf bir şey oldu. You are a strange individual. Sen tuhaf bir kişisin. Can you describe that strange guy? O tuhaf adamı tarif edebilir misiniz? Did you notice anything strange? Tuhaf bir şey fark ettin mi? Life is so strange. Hayat çok tuhaf. Sami started noticing strange things. Sami tuhaf şeyler fark etmeye başladı. Tom and Mary have a strange relationship. Tom ve Mary'nin tuhaf bir ilişkisi var. This is very strange. Bu çok tuhaf. Baseball is a strange and boring game. Beyzbol tuhaf ve sıkıcı bir oyun. She dreamt a strange dream. O tuhaf bir rüya gördü. She had a strange hat on. Başında tuhaf bir şapka vardı. This yogurt tastes strange. Bu yoğurdun tadı tuhaf. She's a very strange person. Çok tuhaf bir insan. Tom and Mary show up at the strangest places. Tom ve Mary en tuhaf yerlerde ortaya çıktılar. Tom believes in strange things. Tom tuhaf şeylere inanır. Tom is a bit strange. Tom biraz tuhaf. Beauty can do strange things. Güzellik tuhaf şeyler yapabilir. Some people will find his behaviour strange. Bazı insanlar onun davranışını tuhaf bulacaklar. Something strange caught my eye. Gözüme tuhaf bir şey takıldı. Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes. Birdenbire ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde tuhaf bir ışık vardı. You're the strange one. Tuhaf olan sensin. Tom is a bit strange. Tom biraz tuhaftır. Tom is a little strange, isn't he? Tom biraz tuhaf, değil mi? That's a strange name for a company. Bu bir şirket için tuhaf bir isim. It's strange, isn't it? Tuhaf, değil mi? Strange, isn't it? Tuhaf, değil mi? Tom is strange sometimes. Tom bazen tuhaf oluyor. Tom is strange, but Mary isn't. Tom tuhaf ama Mary değil. Tom noticed something strange was happening. Tom tuhaf bir şeyin olduğunu fark etti. Tom is kind of strange, isn't he? Tom biraz tuhaf, değil mi? Tom's first wife was really strange. Tom'un ilk karısı gerçekten tuhaftı. His hobby is collecting strange butterflies. Hobisi tuhaf kelebekler toplamak. Girls are strange sometimes. Kızlar da bazen tuhaf. His story is strange, but it's believable. Hikayesi tuhaf ama inandırıcı. You were always a little strange. Her zaman biraz tuhaftın. It was a strange experience. Tuhaf bir deneyimdi. It was a strange interview. Tuhaf bir görüşmeydi. It was a strange night. Tuhaf bir geceydi. It's a strange matter. Tuhaf bir konu. That is a strange sentence. Bu tuhaf bir cümle. It's a very strange place. Çok tuhaf bir yer. That's a strange problem. Bu tuhaf bir sorun. Teenagers often wear strange clothes. Gençler çoğunlukla tuhaf giysiler giyerler. That's a strange idea. Tuhaf bir fikir. Fact is stranger than fiction. Gerçek, kurgudan daha tuhaftır. You're the strange one. Sensin tuhaf olan. It smells strange here. Burası tuhaf kokuyor. This autumn's been rather strange. Bu sonbahar oldukça tuhaftı. He's a very strange person. Çok tuhaf bir insan. Tom is in a strange mood today. Tom bugün tuhaf bir ruh halinde. Stranger things have happened. Daha tuhaf şeyler oldu. You're strange sometimes. Bazen tuhaf oluyorsun. My behaviour was very strange. Davranışlarım çok tuhaftı. Sami was kind of creepy and strange. Sami biraz ürpertici ve tuhaftı. It seems so strange. Çok tuhaf görünüyor. He's a very strange person. O çok tuhaf bir insandır. Tom is acting very strange today. Tom bugün çok tuhaf davranıyor. Tom had a strange dream. Tom'un tuhaf bir rüyâsı vardı. Tom is acting a little strange. Tom biraz tuhaf davranıyor. Tom is a very strange person. Tom çok tuhaf bir insandır. A strange fish is on the hook. Oltaya tuhaf bir balık takıldı. A strange man came up to us. Tuhaf bir adam bize doğru geldi. A strange man threatened her with a knife. Tuhaf bir adam onu bıçakla tehdit etmiş. A strange sound was heard from behind the door. Kapının arkasından tuhaf bir ses duyuldu. A strange spectacle happened before my eyes. Gözlerimin önünde tuhaf bir gösteri oldu. A strange thing happened last night. Dün gece, tuhaf bir şey oldu. A strange thing happened. Tuhaf bir şey oldu. Am I the only one who thinks this is strange? Bunun tuhaf olduğunu düşünen tek kişi ben miyim? Am I the only one who thinks this is strange? Bunun tuhaf olduğunu düşünen bir tek ben miyim? And then Tom noticed something strange. Ve sonra Tom tuhaf bir şey fark etti. As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead. Ne kadar tuhaf olsa da, öldüğü söylenen biriyle tanıştı. His story seems to be strange. Hikayesi tuhaf görünüyor. I always liked strange personalities. Tuhaf kişilikleri hep sevmişimdir. I always thought that Tom was a bit strange. Tom'un biraz tuhaf olduğunu her zaman düşündüm. I always thought that Tom was a bit strange. Tom'un hep biraz tuhaf olduğunu düşünmüşümdür. This is a strange sentence. Bu tuhaf bir cümle. This is a very strange letter. Bu çok tuhaf bir mektup. This is the strangest thing I've ever done. Bu şimdiye kadar yaptığım en tuhaf şey. This is the strangest thing I've ever eaten. Bu şimdiye kadar yediğin en tuhaf şey. This old fish has a strange taste. Bu eski balığın tuhaf bir tadı var. The washing machine is making a strange sound. Çamaşır makinesi tuhaf bir ses çıkartıyor. There are many strange ingredients in that soup. Bu çorbanın içinde bir sürü tuhaf malzeme var. There are some strange animals in that zoo. O hayvanat bahçesinde bazı tuhaf hayvanlar var. There is a strange man at the door. Kapıda tuhaf bir adam var. There was a strange smell coming from the kitchen. Mutfaktan gelen tuhaf bir koku vardı. There's something strange here. Burada tuhaf bir şey var. There's something strange happening. Tuhaf bir şeyler oluyor. I can see a strange blue bird on the roof. Çatıda tuhaf mavi bir kuş görüyorum. I didn't notice anything strange. Tuhaf bir şey fark etmedim. I didn't see anything strange. Tuhaf bir şey görmedim. I don't see anything strange. Tuhaf bir şey görmüyorum. I don't think Tom is so strange. Tom'un bu kadar tuhaf olduğunu sanmıyorum. I dreamt a strange dream. Tuhaf bir rüya gördüm. I feel strange today and I don't understand why. Bugün tuhaf hissediyorum ve nedenini anlamıyorum. I find his words strange, do you? Ben onun sözlerini tuhaf buluyorum, değil mi? I find his words strange, do you? Onun sözlerini tuhaf buluyorum, ya siz? I found something strange. Tuhaf bir şey buldum. I had a very strange dream last night. Dün gece çok tuhaf bir rüya gördüm. I had the strangest dream last night. Dün gece tuhaf bir rüya gördüm. I have a strange premonition. Tuhaf bir önsezim var. I have a strange problem. Tuhaf bir sorunum var. I hear a strange sound. Tuhaf bir ses duyuyorum. I heard a strange noise. Tuhaf bir ses duydum. I know people think I'm strange. İnsanların tuhaf olduğumu düşündüğünü biliyorum. It's not that strange. O kadar da tuhaf değil. It's strange, but the door opened on its own. Tuhaf ama kapı kendi kendine açıldı. Japan is a strange country. Japonya tuhaf bir ülke. Last night I had a strange dream. Dün gece tuhaf bir rüya gördüm. Let me tell you something strange. Sana tuhaf bir şey söyleyeyim. Look, that's the strangest group of prisoners I've ever seen. Bak bu, şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf mahkum grubu. Many strange animals live in Australia. Avustralya'da birçok tuhaf hayvan yaşıyor. Mary had a strange look on her face. Mary'nin yüzünde tuhaf bir görünüm vardı. Mary likes strange sports. Mary tuhaf sporlardan hoşlanır. Mayuko dreamed a strange dream. Mayuko, tuhaf bir rüya gördü. My explanation may sound strange. Açıklamam tuhaf görünebilir. My mother is a very strange person. Annem çok tuhaf bir insandır. Once in a while he tells strange things. O zaman zaman tuhaf şeyler söyler. Once in a while he tells strange things. Arada bir tuhaf şeyler söylüyor. Once in a while she tells strange things. O ara sıra tuhaf şeyler anlatır. Pelicans are strange birds. Pelikanlar tuhaf kuşlardır. Sami had a strange preoccupation. Sami'nin tuhaf bir meşguliyeti vardı. Sami has a lot of strange ideas. Sami'nin bir sürü tuhaf fikri var. That's the strangest thing I've ever seen. Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şey. The motor is making a strange sound. Motor tuhaf bir ses çıkartıyor. The old man told me a strange story. Yaşlı adam, bana tuhaf bir hikaye anlattı. The rain makes me strange and introspective. Yağmur beni tuhaf ve iç gözlemci yapıyor. Tom noticed something strange. Tom tuhaf bir şey fark etti. Tom noticed strange things happening. Tom tuhaf şeyler olduğunu fark etti. Tom often eats things that other people consider strange. Tom sık sık diğer insanların tuhaf bulduğu şeyleri yer. Tom said he found something strange. Tom tuhaf bir şey bulduğunu söyledi. Tom said that Mary was strange. Tom, Mary'nin tuhaf olduğunu söyledi. Tom saw something strange. Tom tuhaf bir şey görmüş. Tom says I'm strange. Tom tuhaf biri olduğumu söylüyor. Tom speaks in a strange way. Tom tuhaf bir biçimde konuşuyor. Tom thinks Mary is strange. Tom Mary'nin tuhaf olduğunu düşünüyor. Tom thinks Mary is strange. Tom, Mary'nin tuhaf olduğunu düşünüyor. Tom told me a strange story. Tom bana tuhaf bir hikaye anlattı. Tom told me some strange things. Tom bana bazı tuhaf şeyler söyledi. Tom told me that he thought Mary was strange. Tom bana Mary'nin tuhaf olduğunu düşündüğünü söyledi. We found many strange plants in a botanical garden. Biz bir botanik bahçesinde çok tuhaf bitkiler bulduk. We saw nothing strange. Tuhaf bir şey görmedik. Were you always this strange? Hep böyle tuhaf mıydın? What a strange affair! Ne tuhaf bir ilişki! What a strange man! Ne tuhaf bir adam! What a strange thought! Ne tuhaf bir düşünce! What a strange woman! Ne tuhaf bir kadın! What is that strange thing in your dog's mouth? Senin köpeğinin ağzındaki o tuhaf şey nedir? While napping, I had a strange dream. Uyuklarken tuhaf bir rüya gördüm. Who invented this strange machine? Bu tuhaf makineyi kim icat etti? It is strange that he has not come yet. Onun henüz gelmemiş olması tuhaf. It is strange that he should be put up at such a cheap hotel. Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf. It is strange that people in hot climate eat hot things like curry. Sıcak iklimde insanların köri gibi sıcak şeyler yemesi tuhaf. It is strange that you know nothing about her wedding. Onun düğünü hakkında bir şey bilmemen tuhaf. It is strange that you should fail. Başarısız olman tuhaf. It is strange that you should know nothing about the matter. Mesele hakkında bir şey bilmemen tuhaf. It's a bit strange as far as I'm concerned. Bana göre o biraz tuhaf. It's very strange. Çok tuhaf. It's really strange. Bu gerçekten tuhaf. That's pretty strange. O oldukça tuhaf. That's so strange. Çok tuhaf. That's very strange. Bu çok tuhaf. These sentences are strange. Bu cümleler tuhaf. This is strange. Bu tuhaf. The strangest thing is that he saved his arch enemy from an unavoidable death. En tuhafı da baş düşmanını kaçınılmaz bir ölümden kurtarmış olması. It's strange that Tom isn't here yet. Tom'un henüz burada olmaması tuhaf. It's strange that we've never met before. Daha önce hiç karşılaşmamış olmamız tuhaf. My accent is probably strange. Aksanım muhtemelen tuhaftır. Tom's strange. Tom tuhaftır. My name is strange. Benim adım biraz tuhaftır. People are strange. İnsanlar tuhaftır. They made a strange discovery. Tuhaf bir keşif yaptılar. They saw a strange animal there. Onlar orada tuhaf bir hayvan gördüler. Show More (287)
3	strange	yabancı	adj.
	A strange guy is looking for you at Maclaren's. Yabancı bir adam Maclaren'de seni arıyor. Their children must not suffer in a strange land and be accountable for the mistakes of their parents. Çocukları yabancı bir ülkede acı çekmemeli ve ebeveynlerinin hatalarından sorumlu olmamalıdır. Be careful when approaching a strange dog. Yabancı bir köpeğe yaklaşırken dikkatli olun. He was alone in a strange town. Yabancı bir kasabada yalnızdı. I don’t want to grow old in a strange place. Yabancı bir yerde yaşlanmak istemiyorum. I open my eyes to a strange room. Gözlerimi yabancı bir odaya açıyorum. He could not accept a strange woman as his mother. Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemedi. Chris noticed Kate walking through the neighborhood with a strange boy. Chris, Kate'in yabancı bir çocukla mahallede yürüdüğünü fark etti. He awoke to find himself in a strange room. Uyandığında kendini yabancı bir odada buldu. He could not accept a strange woman as his mother. Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi. He couldn't accept a strange woman as his mother. Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi. I can't sleep well in a strange bed. Yabancı bir yatakta iyi uyuyamam. I know people think I'm strange. İnsanların yabancı olduğumu düşündüğünü biliyorum. I saw a strange woman there. Orada yabancı bir kadın gördüm. The dog growled at the strange man. Köpek yabancı adama hırladı. You must beware of strange dogs. Yabancı köpeklerden sakınmalısın. You must beware of strange dogs. Yabancı köpeklere karşı dikkatli olmalısın. This part of the city is strange to me. Şehrin bu kısmı bana yabancı. Show More (15)
4	strange	acayip	adj.
	Everyone tells me that I'm strange. Herkes bana acayip olduğumu söylüyor. Sometimes he can be a strange guy. Bazen acayip bir adam olabiliyor. This story may sound strange, but it's absolutely true. Bu hikaye kulağa acayip gelebilir ama tamamen gerçektir. People are strange. İnsanlar acayiptir. Show More (1)
5	strange	görülmemiş	adj.
	To begin with that decision was strange. O kararla başlamak görülmemiş bir şeydi. Show More (-2)