İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | unravel f. | çözmek | ||
The man started to unravel the rope to use the pieces to make a fire. Parçaları ateş yakarken kullanmak için ipi çözmeye başladı. More Sentences |
||||
Genel | unravel f. | ortaya çıkarmak | ||
The police are still trying to unravel the cause of the explosion. Polis hala patlamanın nedenini ortaya çıkarmaya çalışıyor. More Sentences |
||||
Genel | unravel f. | çözülmek | ||
The current government started to unravel with the banking scandal. Mevcut hükümet bankacılık skandalı ile çözülmeye başladı. More Sentences |
||||
Genel | unravel f. | sökülmek (örgü) | ||
The sleeves of the sweater began to unravel. Kazağın kolları sökülmeye başladı. More Sentences |
||||
Genel | unravel f. | açmak | ||
Genel | unravel f. | sökülmek | ||
Genel | unravel f. | çözülmek (zor bir şey) | ||
Genel | unravel f. | sökmek | ||
Genel | unravel f. | aydınlatmak | ||
Genel | unravel f. | çözmek (zor bir şeyi) | ||
Genel | unravel f. | sökülmek (örülü bir şey) | ||
Genel | unravel f. | başarısızlığa uğramak | ||
Genel | unravel f. | kötü gitmek | ||
Genel | unravel f. | bitmek | ||
Genel | unravel f. | (örgü vb.) sökmek | ||
Genel | unravel f. | (örgütlü yapı vb.) çatırdamak | ||
Genel | unravel f. | çatırdamak |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | unravel the mystery f. | sırrı çözmek |
Genel | threaten to unravel the secular order f. | laik düzeni yıkmaya çalışmak |