Geçmiş

birini bırakmak

"birini bırakmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Idioms
1	Deyim	birini bırakmak	give somebody the (old) heave-ho f.
2	Deyim	birini bırakmak	give somebody the heave-ho f.
Slang
3	Argo	birini bırakmak	drop f.
4	Argo	birini bırakmak	drop someone f.

"birini bırakmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	birini dövüp çürükler içinde bırakmak	beat someone black and blue f.
2	Genel	birini bir şeyden yoksun bırakmak	leave someone short f.
3	Genel	birini kendi haline bırakmak	give someone rope f.
4	Genel	birini yüzüstü bırakmak	leave someone in the lurch f.
5	Genel	birini serbest bırakmak	give someone rope f.
6	Genel	birini gölgede bırakmak	put someone to shame f.
7	Genel	birini yarı yolda bırakmak	leave someone in the lurch f.
8	Genel	kapıyı kilitleyerek birini dışarıda bırakmak	lock someone out f.
9	Genel	birini bir problemle karşı karşıya bırakmak	present someone with a problem f.
10	Genel	birini serbest bırakmak	set someone free f.
11	Genel	kendisiyle nöbet değiştirerek (birini) serbest bırakmak	spell f.
12	Genel	birini evine bırakmak	see someone home f.
13	Genel	birini kendi haline bırakmak	leave someone to his own devices f.
14	Genel	birini savunmasız bırakmak	leave someone weak at the knees f.
15	Genel	birini güçsüz bırakmak	leave someone weak at the knees f.
16	Genel	birini çaresiz bırakmak	leave someone weak at the knees f.
17	Genel	birini yüzüstü bırakmak	fail someone f.
18	Genel	birini serbest bırakmak	emancipate someone from something f.
19	Genel	birini otoyol kenarında bırakmak	leave someone on the side of the highway f.
20	Genel	birini evsiz bırakmak	make someone homeless f.
21	Genel	birini evsiz bırakmak	leave someone homeless f.
22	Genel	birini evsiz bırakmak	render someone homeless f.
23	Genel	birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak	keep/leave/put someone out in the cold f.
24	Genel	arkasında yasını tutacak birini bırakmak	leave someone behind to mourn f.
25	Genel	birini kefaletle serbest bırakmak	release somebody on bail f.
26	Genel	birini (araba ile) evine götürmek/bırakmak	drive someone home f.
27	Genel	birini kendi haline bırakmak	leave somebody be f.
28	Genel	(birini) yalancılıkta/yalan söylemede geçmek/geride bırakmak	outlie f.
29	Genel	birini otele bırakmak	take someone to the hotel f.
30	Genel	(birini) yalnız bırakmak	leave to one's self f.
31	Genel	(birini) kendi haline bırakmak	leave to one's self f.
32	Genel	(zapt edilmiş birini) özgür bırakmak	unsubject f.
33	Genel	(boyun eğmiş birini) özgür bırakmak	unsubject f.
34	Genel	(tabi olan birini) serbest bırakmak	unsubject f.
35	Genel	çaresiz bırakmak (birini)	hogtie f.
36	Genel	çaresiz bırakmak (birini)	hog-tie f.
37	Genel	(birini) dımdızlak ortada bırakmak	darken f.
38	Genel	birini yüzüstü bırakmak	dingo f.
39	Genel	(birini) aciz bırakmak	incapacitate (someone) f.
40	Genel	(birini) güçsüz düşürmek/bırakmak	incapacitate (someone) f.
41	Genel	çıkar için (birini) saf dışı bırakmak	compass [obsolete] f.
42	Genel	(birini) hava hücresinde basınca maruz bırakmak	compress f.
Phrasals
43	Öbek Fiiller	(birini) kolayca sollamak/geride bırakmak	cruise by f.
44	Öbek Fiiller	(bir şey yaparak birini) minnettar bırakmak/borçlu kılmak	oblige (one) by (doing something) f.
45	Öbek Fiiller	(bir şey yaparak birini) minnettar bırakmak/borçlu kılmak	oblige someone by something f.
46	Öbek Fiiller	birini dımdızlak ortada bırakmak	run out on f.
47	Öbek Fiiller	birini satmak/ortada bırakmak	sell someone down the river f.
48	Öbek Fiiller	birini bir şeye mecbur etmek/yapmak zorunda bırakmak	obligate someone to something f.
49	Öbek Fiiller	birini biriyle bırakmak	leave someone with someone f.
50	Öbek Fiiller	birini satmak/ortada bırakmak	sell someone out f.
51	Öbek Fiiller	birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek	muscle someone out f.
52	Öbek Fiiller	birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek	muscle someone out of something f.
53	Öbek Fiiller	birini yüzüstü bırakmak	let someone down f.
54	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) mahrum/yoksun etmek/bırakmak	rob someone of something f.
55	Öbek Fiiller	(birini) baskı altında bırakmak	put (one) under the cosh f.
56	Öbek Fiiller	bir şeyi veya birini aşağıda bırakmak	leave down f.
57	Öbek Fiiller	(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak	drive (one) back on (something) f.
58	Öbek Fiiller	birini bir kaynağı/birikimi kullanmak zorunda bırakmak/kullanmaya itmek	drive someone back on something f.
59	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi yüksek bir yerden bırakmak/aşağı atmak	drop someone or something from something f.
60	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) saf dışı bırakmak	eliminate (someone or something) from (something) f.
61	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeyden saf dışı bırakmak	eliminate someone or something from something f.
62	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birinin gözetimine bırakmak	entrust someone with someone or something f.
63	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeyin içinde bırakmak	envelop someone or something in someone or something f.
64	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi belli bir oranda gölgede bırakmak	exceed someone or something by something f.
65	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir konuda gölgede bırakmak	exceed someone or something in something f.
66	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak	force on (someone or something) f.
67	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi özgür bırakmak	free up f.
68	Öbek Fiiller	birini veya bir şeyi birinden veya bir şeyden özgür bırakmak	liberate someone or something from someone or something f.
69	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) serbest bırakmak	release (someone or something) from (something) f.
70	Öbek Fiiller	(bir şeyi/birini bir şeyden) özgür bırakmak	release (someone or something) from (something) f.
71	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeyden serbest bırakmak	release someone or something from something f.
72	Öbek Fiiller	bir şeyi/birini bir şeyden özgür bırakmak	release someone or something from something f.
73	Öbek Fiiller	(birini/bir grubu) yerleşik olduğu yeri terk etmek zorunda bırakmak	uproot (someone or something) from (something or some place) f.
74	Öbek Fiiller	birini yerleşik olduğu yeri terk etmek zorunda bırakmak	uproot someone from f.
75	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) serbest bırakmak	discharge (someone or something) from (something) f.
76	Öbek Fiiller	birini rahatsız etmeyi bırakmak	get off f.
77	Öbek Fiiller	birini rahat bırakmak	get off f.
78	Öbek Fiiller	(birini veya bir şeyi bir yere) bırakmak	leave (someone or something) (at) (some place) f.
79	Öbek Fiiller	birini veya bir şeyi bir yere bırakmak	leave someone or something at f.
80	Öbek Fiiller	birini veya bir şeyi bir yere bırakmak	leave someone or something at f.
81	Öbek Fiiller	(bir şey yaparak birini) minnettar/borçlu bırakmak	oblige (one) by (doing something) f.
82	Öbek Fiiller	birini dalga geçerek/alay ederek bir şeye mecbur bırakmak	taunt someone into something f.
83	Öbek Fiiller	birini bir şeyle hayran bırakmak	beguile someone with something f.
84	Öbek Fiiller	birini evsiz bırakmak	drown out f.
85	Öbek Fiiller	birini sokakta bırakmak	drown out f.
86	Öbek Fiiller	(kendini/birini/bir şeyi birine veya bir şeye) maruz bırakmak	expose (someone, something, or oneself) to (someone or something) f.
87	Öbek Fiiller	birini bir şey yaparak minnettar/borçlu bırakmak	oblige someone by something f.
88	Öbek Fiiller	(birini) bir iyilikle minnettar/borçlu bırakmak	oblige (one) with (something) f.
89	Öbek Fiiller	birini bir şeyle minnettar/borçlu bırakmak	oblige someone with something f.
90	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birinin/bir şeyin altında hareketsiz bırakmak	pin someone or something under someone or something f.
91	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birinin/bir şeyin altında bırakmak	pin someone or something under someone or something f.
92	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) altında hareketsiz bırakmak	pin (someone or something) underneath (someone or something) f.
93	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) altında bırakmak	pin (someone or something) underneath (someone or something) f.
94	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) mecbur bırakmak	prod into (someone or something) f.
95	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak	rob (someone or something) of (something) f.
96	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir yere bırakmak	run someone or something into something f.
97	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir yere bırakmak	run someone or something in f.
98	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi tamamen bir şey içinde bırakmak	saturate someone or something with something f.
99	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi/kendini biriyle veya bir şeyle) karşı karşıya bırakmak	set (someone, something, or oneself) up against (someone or something) f.
100	Öbek Fiiller	(birini istemediği biriyle/bir şeyle) baş başa bırakmak	stick (one) with (someone or something) f.
101	Öbek Fiiller	birini istemediği biriyle/bir şeyle başbaşa bırakmak	stick someone with someone or something f.
102	Öbek Fiiller	birini istemediği bir şeyle baş başa bırakmak	stick someone with something f.
103	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir yerde) mahsur bırakmak	strand (someone or something) on (something) f.
104	Öbek Fiiller	birini bir yerde mahsur bırakmak	strand someone on something f.
105	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) tepeden tırnağa (bir şey) içinde bırakmak	strew (someone or something) with (something) f.
106	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeyde geride/gölgede bırakmak	surpass someone or something in something f.
107	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi suyun altında bırakmak	swamp someone or something with something f.
108	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi sel altında bırakmak	swamp someone or something with something f.
109	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şey altında bırakmak	swamp someone or something with something f.
110	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birine/bir şeye bırakmak	take someone or something over f.
111	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) azdırıp bırakmak	taunt (one) with (something) f.
112	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) cinsel olarak uyarıp bırakmak	taunt (one) with (something) f.
113	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) azdırıp bırakmak	tease (one) with (something) f.
114	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) cinsel olarak uyarıp bırakmak	tease (one) with (something) f.
115	Öbek Fiiller	(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak	terrify (one) into (something) f.
116	Öbek Fiiller	birini bir şey yapmak zorunda bırakmak	terrify someone into something f.
117	Öbek Fiiller	birini bir şey yapmak zorunda bırakmak	terrorize someone into something f.
118	Öbek Fiiller	(birini bir şeyi/yeri) terk etmek zorunda bırakmak	terrify (one) out of (something or some place) f.
119	Öbek Fiiller	(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak	terrorize (one) into (something) f.
120	Öbek Fiiller	(birini bir şeyi) terk etmek zorunda bırakmak	terrorize (one) out of (something) f.
121	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (bir şeyin) içinde bırakmak	leave someone or something in (something) f.
122	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (bir şeyde) bırakmak	leave someone or something in (something) f.
123	Öbek Fiiller	birini araçla merkeze bırakmak	run in f.
124	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şey) içinde bırakmak	submerge (someone or something) in (something) f.
125	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şey) altında bırakmak	submerge (someone or something) in (something) f.
126	Öbek Fiiller	biriyle/bir şeyle birini hayran bırakmak	intrigue someone with someone or something f.
127	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi mahsur bırakmak	sock someone or something in f.
128	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şey dışı bırakmak	sweep someone or something out of something f.
129	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şey dışı bırakmak	sweep someone or something out f.
130	Öbek Fiiller	sel (birini bir şeyi/yeri) terk etmek zorunda bırakmak	wash (someone) out of (something or some place) f.
131	Öbek Fiiller	sel (birini bir şeyden/yerden) çıkmak zorunda bırakmak	wash (someone) out of (something or some place) f.
132	Öbek Fiiller	(birini bir programı, kurumu) bırakmak zorunda bırakmak	wash (someone) out of (something or some place) f.
133	Öbek Fiiller	(birini) bir süreliğine (birinin) yanına bırakmak	put (someone) up with (one) f.
134	Öbek Fiiller	(birini) bir süreliğine (birinin) yanında kalması için bırakmak	put (someone) up with (one) f.
135	Öbek Fiiller	birini bir süreliğine birinin yanına bırakmak	put someone up with someone f.
136	Öbek Fiiller	birini bir süreliğine birinin yanında kalması için bırakmak	put someone up with someone f.
137	Öbek Fiiller	birini (bir şey) yapmak zorunda/mecburiyetinde bırakmak	bounce into (something) f.
138	Öbek Fiiller	birini (bir şeye) mecbur bırakmak	bounce into (something) f.
139	Öbek Fiiller	birini yalnız/bir başına bırakmak	lay off someone f.
140	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birine/bir şeye bırakmak	abandon someone or something to someone or something f.
141	Öbek Fiiller	(birini) yalnız bırakmak	bail on (one) f.
142	Öbek Fiiller	(birini) yüzüstü bırakmak	bail on (one) f.
143	Öbek Fiiller	birini yalnız bırakmak	bail on someone f.
144	Öbek Fiiller	birini yüzüstü bırakmak	bail on someone f.
145	Öbek Fiiller	(birini) yalnız bırakmak	bail out on (one) f.
146	Öbek Fiiller	(birini) yüzüstü bırakmak	bail out on (one) f.
147	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeye maruz bırakmak	subject someone or something to something f.
148	Öbek Fiiller	birini geride bırakmak	beat someone out f.
149	Öbek Fiiller	(birini/bir hayvanı) bir süreliğine pansiyona, bakım evine bırakmak	board (someone or an animal) out f.
150	Öbek Fiiller	(birini bir şey) bombardımanı altında bırakmak	bombard (one) with (something) f.
151	Öbek Fiiller	(birini) bir şey yapmak zorunda bırakmak	bounce into (someone) f.
152	Öbek Fiiller	(birini) bir şey yapmaya mecbur bırakmak	bounce into (someone) f.
153	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi geri getirip bırakmak	bring someone or something back f.
154	Öbek Fiiller	evini/işini yakıp birini dışarı çıkmak zorunda bırakmak	burn someone out of something f.
155	Öbek Fiiller	yangın nedeniyle birini bulunduğu yeri (işini/evini) terk etmek zorunda bırakmak	burn someone out of something f.
156	Öbek Fiiller	yakıp birini evsiz/işsiz bırakmak	burn someone out of something f.
157	Öbek Fiiller	bir şeyi yakıp birini sokakta bırakmak	burn someone out of something f.
158	Öbek Fiiller	-i yakıp birini sokakta bırakmak	burn out of f.
159	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	call upon (someone) f.
160	Öbek Fiiller	birini bir şeyden saf dışı bırakmak	cancel someone out of something f.
161	Öbek Fiiller	(birini) yüzüstü bırakmak	chicken out on (one) f.
162	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	compel (someone) to (do something) f.
163	Öbek Fiiller	birini bir şey yapmaktan geri bırakmak	constrain someone from doing something f.
164	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmaktan) geri bırakmak	constrain (one) from (doing something) f.
165	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak	cull (someone or something) out of (something) f.
166	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şey) dışı bırakmak	cull (someone or something) out of (something) f.
167	Öbek Fiiller	(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak	deal (one) out of (something) f.
168	Öbek Fiiller	birini birinden/bir şeyden yoksun bırakmak	deny someone or something to someone f.
169	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak	deny (something) to (someone or something) f.
170	Öbek Fiiller	birini bir şeyden yoksun bırakmak	deprive someone of something f.
171	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) yoksun bırakmak	deprive (one) of (something) f.
172	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) serbest bırakmak	disentangle (someone or something) from (someone or something) f.
173	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir kenara bırakmak	dispense with someone or something f.
174	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) geride bırakmak	draw away from (someone or something) f.
175	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (bir yere) bırakmak/götürmek	drop someone or something off f.
176	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (araçla) bırakmak/götürmek	drop someone or something off f.
177	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) rahat bırakmak	ease off on (someone or something) f.
178	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) salmak/bırakmak	ease off on (someone or something) f.
179	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) salmak/bırakmak	ease up (on someone or something) f.
180	Öbek Fiiller	(birini) rahat bırakmak	ease up (something) f.
181	Öbek Fiiller	birini birinden/bir şeyden serbest bırakmak	emancipate someone from someone or something f.
182	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birine/bir şeye) bırakmak	entrust (someone or something) to (someone or something) f.
183	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) güvenip (birini/bir şeyi) bırakmak	entrust (someone or something) with (someone or something) f.
184	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak	exclude (someone or something) from (something) f.
185	Öbek Fiiller	birini bir ödevden/sınavdan bırakmak	fail someone on something f.
186	Öbek Fiiller	(birini) istifa etmek/pozisyonundan ayrılmak zorunda bırakmak	force (someone) out of (something) f.
187	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) içine girmek zorunda bırakmak	force (someone or something) into (something) f.
188	Öbek Fiiller	(birini/kendini birinden/bir şeyden) özgür bırakmak	free (someone or oneself) from (someone or something) f.
189	Öbek Fiiller	(birini/kendini birinden/bir şeyden) serbest bırakmak	free (someone or oneself) from (someone or something) f.
190	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) geride bırakmak	get ahead of (someone or something) f.
191	Öbek Fiiller	birini yüzüstü bırakmak	give someone up f.
192	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak	give up (on someone or something) f.
193	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (birine) bırakmak	give someone or something up (to someone) f.
194	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında bırakmak/tutmak	grandfather (someone or something) f.
195	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) önceden kazanılmış haklar kapsamında tutmak/bırakmak	grandfather (someone or something) f.
196	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (birine/bir şeye) bırakmak/bağışlamak	hand someone or something over (to someone or something) f.
197	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) sonraya bırakmak	hold off (on someone or something) f.
198	Öbek Fiiller	birini sözünü tutmak zorunda bırakmak	hold someone to something f.
199	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) ilgili töhmet altında bırakmak	implicate (someone) in (something) f.
200	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) maruz bırakmak	impose on (someone) f.
201	Öbek Fiiller	(birini bir şey) olarak kendine hayran bırakmak	impress (someone) as (something) f.
202	Öbek Fiiller	(birini bir şeyle) kendine hayran bırakmak	impress (someone) with (something) f.
203	Öbek Fiiller	birini bir şeyle hayran bırakmak	impress someone by something f.
204	Öbek Fiiller	(birini bir işi yapmaktan) aciz bırakmak	incapacitate (someone) for (something) f.
205	Öbek Fiiller	(birini bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak	incapacitate (someone) for (something) f.
206	Öbek Fiiller	(birini bir süreliğine bir işi yapmaktan) aciz bırakmak	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f.
207	Öbek Fiiller	(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f.
208	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmaktan) geri koymak/bırakmak	inhibit (someone) from (doing something) f.
209	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) rahat bırakmak	lay off (someone/something) f.
210	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak	lay off (someone/something) f.
211	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) düşünmeyi bırakmak	lay off (someone/something) f.
212	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak	leave (someone or something) out of (something) f.
213	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) salmak/bırakmak	let off on (someone or something) f.
214	Öbek Fiiller	(birini) zorla (bir şeyin/yerin) dışında bırakmak	muscle (one) out (of something or some place) f.
215	Öbek Fiiller	(birini konumunu/bir şeyi) bırakmak zorunda bırakmak	muscle (one) out (of something or some place) f.
216	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	obligate (one) to f.
217	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) mecbur bırakmak	obligate (one) to f.
218	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) zorunlu bırakmak	obligate (one) to f.
219	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak	obligate (one) to f.
220	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmaya) mecbur bırakmak	oblige (one) to (do something) f.
221	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	oblige (one) to (do something) f.
222	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak	omit (someone or something) from (something) f.
223	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak	part with (someone or something) f.
224	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) altında mahsur bırakmak	pin (someone or something) beneath (someone or something) f.
225	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) altında hareketsiz bırakmak	pin (someone or something) beneath (someone or something) f.
226	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) altında bırakmak	pin (someone or something) beneath (someone or something) f.
227	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına koymak/bırakmak	place (someone or something) next to (someone or something else) f.
228	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi/kendini) bir yere yığıp bırakmak/öylece yığmak	plonk (someone, something, or oneself) down f.
229	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak	preclude (someone or something) from (something) f.
230	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) geride bırakmak	pull ahead (of someone or something) f.
231	Öbek Fiiller	(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak	push (someone) into (something) f.
232	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyin) içine koymak/bırakmak	put (someone or something) inside (something) f.
233	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) maruz bırakmak	put (someone) through (something) f.
234	Öbek Fiiller	bozulup (birini) yarı yolda bırakmak	quit on (one) f.
235	Öbek Fiiller	(birini) yüzüstü bırakmak	quit on (one) f.
236	Öbek Fiiller	(birini) ortada bırakmak	quit on (one) f.
237	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) yüz üstü bırakmak	run out on (someone or something) f.
238	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) dımdızlak ortada bırakmak	run out on (someone or something) f.
239	Öbek Fiiller	(birini bir şeye/bir yere) geri bırakmak	see (one) back (to something or some place) f.
240	Öbek Fiiller	(birini bir yere) bırakmak	see (one) to (some place) f.
241	Öbek Fiiller	(birini bir şeye) bırakmak	see (one) to (something) f.
242	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak	skip out on (someone or something) f.
243	Öbek Fiiller	(birini) rahat bırakmak	slack up (on someone) f.
244	Öbek Fiiller	(birini) eleştirmeyi bırakmak	slack up (on someone) f.
245	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden/bir yerden) çıkmak zorunda kalana kadar aç bırakmak	starve (one) out of (something or some place) f.
246	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) mahrum bırakmak	starve (someone or something) of (something) f.
247	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak	starve (someone or something) of (something) f.
248	Öbek Fiiller	(birini yüksek bir meblağ) ödemek zorunda bırakmak	sting (one) for (something) f.
249	Öbek Fiiller	(birini birine/bir şeye) maruz bırakmak	subject (one) to (someone or something) f.
250	Öbek Fiiller	(birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak	subject (one) to (someone or something) f.
251	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şey) içinde bırakmak	submerge (someone or something) under (something) f.
252	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi bir şey) altında bırakmak	submerge (someone or something) under (something) f.
253	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) eline vermek/bırakmak	surrender (someone or something) to (someone or something) f.
254	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birine/bir şeye) bırakmak	surrender (someone or something) to (someone or something) f.
255	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) yoksun bırakmak	take (something) out of (someone) f.
256	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	torment (one) into (doing something) f.
257	Öbek Fiiller	(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak	torture (one) into (doing something) f.
258	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birine/bir şeye) güvenip bırakmak	trust (someone or something) with (someone or something) f.
259	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak/terk etmek	turn away from (someone or something) f.
260	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi) bırakmak/bırakıp gitmek	walk out on (someone or something) f.
Colloquial
261	Konuşma Dili	birini çaresiz bırakmak	leave someone without a solution\way out f.
262	Konuşma Dili	birini yüzüstü bırakmak	let someone all down f.
263	Konuşma Dili	birini beş parasız bırakmak	get someone strapped f.
264	Konuşma Dili	(birini) rahat bırakmak	ease off on someone f.
265	Konuşma Dili	(birini/bir şeyi) bir konuda gölgede bırakmak	have (got) it over (someone or something) f.
266	Konuşma Dili	(bir şeyde) birini/bir şeyi solda sıfır bırakmak	have it (all) over someone or something (in something) f.
267	Konuşma Dili	(birini) kendi haline bırakmak	let (one) have (one's) head f.
268	Konuşma Dili	(birini) istediğini yapması için özgür bırakmak	let (one) have (one's) head f.
269	Konuşma Dili	(birini) tamamen geride bırakmak	knock the starch out of (one) f.
270	Konuşma Dili	birini kararsız bırakmak	have someone coming and going f.
271	Konuşma Dili	birini iki arada bir derede bırakmak	have someone coming and going f.
272	Konuşma Dili	(birini/bir şeyi) geride bırakmak	be over (someone or something) f.
273	Konuşma Dili	birini/bir şeyi bırakmak	be done with somebody/something [uk] f.
274	Konuşma Dili	birini/bir şeyi bırakmak	have done with somebody/something [uk] f.
275	Konuşma Dili	(birini/bir şeyi) bırakmak	have done with (someone or something) f.
276	Konuşma Dili	(birini/bir şeyi) serbest/özgür bırakmak	let (someone or something) go f.
277	Konuşma Dili	(birini/bir grubu) büyülemek/hayran bırakmak	work (someone or something) f.
Idioms
278	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	leave one in the lurch f.
279	Deyim	birini bir şeye kayıtsız bırakmak	put one out of conceit with f.
280	Deyim	birini bir şeye maruz bırakmak	subject someone to f.
281	Deyim	(birini) kan revan içinde bırakmak	broach (one's) claret f.
282	Deyim	birini veya bir şeyi geride bırakmak	get past someone or something f.
283	Deyim	birini veya bir şeyi arkada bırakmak	get past someone or something f.
284	Deyim	birini biriyle baş başa bırakmak	closet someone with someone f.
285	Deyim	birini gölgede bırakmak	put someone in the shade f.
286	Deyim	birini serbest bırakmak	let somebody go f.
287	Deyim	birini gölgede bırakmak	run rings around someone f.
288	Deyim	birini çok zor bir durumda bırakmak	leave somebody to twist in the wind f.
289	Deyim	birini beş parasız bırakmak	leave someone high and dry f.
290	Deyim	birini kendi haline bırakmak	leave someone to his own devices f.
291	Deyim	birini zor durumda bırakmak	leave somebody in a lurch f.
292	Deyim	birini (arabasıyla) gideceği yere kadar bırakmak	give someone a ride f.
293	Deyim	birini rahat bırakmak	leave someone in peace f.
294	Deyim	birini arabayla bırakmak	give somebody a lift f.
295	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	leave somebody in the lurch f.
296	Deyim	birini merakta bırakmak	keep someone in a state of suspense f.
297	Deyim	birini sap gibi ortada bırakmak	leave someone high and dry f.
298	Deyim	birini öldü sanıp bırakmak	leave someone for dead f.
299	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	throw someone to the dogs f.
300	Deyim	birini yarı yolda bırakmak	leave someone in the lurch f.
301	Deyim	birini çok geride bırakmak	leave somebody in the dust f.
302	Deyim	birini birilerinin himayesi/gözetimi altına bırakmak	place someone in the trust of someone f.
303	Deyim	birini serbest bırakmak	let someone go f.
304	Deyim	birini serbest bırakmak/salıvermek	let go of someone f.
305	Deyim	birini rahat bırakmak	keep someone loose f.
306	Deyim	birini dımdızlak ortada bırakmak	leave someone high and dry f.
307	Deyim	birini zor durumda bırakmak	leave somebody in the lurch f.
308	Deyim	birini eleştiriye maruz bırakmak	lay somebody open to criticism f.
309	Deyim	birini (arabasıyla) gideceği yere kadar bırakmak	give someone a lift f.
310	Deyim	birini gölgede bırakmak	run circles around someone f.
311	Deyim	birini ölü sanıp bırakmak	leave someone for dead f.
312	Deyim	birini gölgede bırakmak	run rings round someone f.
313	Deyim	birini bir şeyle (iş vb) başbaşa bırakmak	leave someone to it f.
314	Deyim	birini merakta bırakmak	keep someone in suspense f.
315	Deyim	birini arabayla gideceği yere bırakmak	give someone a ride f.
316	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	leave somebody in a lurch f.
317	Deyim	birini merak içinde bırakmak	keep someone on tenterhooks f.
318	Deyim	birini birilerinin himayesi/gözetimi altına bırakmak	leave someone in the trust of someone f.
319	Deyim	birini rahat bırakmak	leave someone be f.
320	Deyim	birini kendi haline bırakmak	leave someone to stew in their own juice f.
321	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	leave someone holding the bag f.
322	Deyim	birini bir konudan) habersiz bırakmak/tutmak	keep someone in ignorance about something f.
323	Deyim	birini arabayla gideceği yere bırakmak	give someone a lift f.
324	Deyim	(birini bir konuda) karanlıkta bırakmak	keep someone in ignorance about something f.
325	Deyim	(birini) rahat bırakmak	ease off on someone f.
326	Deyim	(birini) rahat bırakmak	get off somebody's case f.
327	Deyim	(birini) rahat bırakmak	give (one) some slack f.
328	Deyim	(birini) az/hafif bir cezayla bırakmak	let (one) off easy f.
329	Deyim	(birini) yalnız bırakmak	get out of (one's) face f.
330	Deyim	birini bunaltmayı bırakmak	get out of one's face f.
331	Deyim	birini rahatsız etmeyi bırakmak	get out of one's face f.
332	Deyim	birini tehdit etmeyi bırakmak	get out of one's face f.
333	Deyim	(birini/bir şeyi bir alanda) özgür bırakmak	give (someone or something) the run of (some place) f.
334	Deyim	(birini/bir şeyi bir alanda) serbest bırakmak	give (someone or something) the run of (some place) f.
335	Deyim	birini rahat bırakmak	be off someone's back f.
336	Deyim	birini taciz etmeyi bırakmak	be off someone's back f.
337	Deyim	birini bunaltmayı bırakmak	be off someone's back f.
338	Deyim	(birini) bırakmak	give (one) the shove [uk/australia] f.
339	Deyim	birini bir yere bırakmak	give someone a lift f.
340	Deyim	birini araçla bir yere bırakmak	give someone a lift f.
341	Deyim	birini bir yere bırakmak	give someone a ride f.
342	Deyim	birini araçla bir yere bırakmak	give someone a ride f.
343	Deyim	(birini) geride bırakmak	have the legs of (someone) f.
344	Deyim	(birini bir konuda) serbest/özgür bırakmak	let (someone) loose (on something) f.
345	Deyim	(birini bir konuda) kendi haline bırakmak	let (someone) loose (on something) f.
346	Deyim	(birini) baskı altında bırakmak	put (one) under the pump f.
347	Deyim	(birini) harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak	shake (one's) tree f.
348	Deyim	(birini/kendini) eli kolu bağlı bırakmak	tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot f.
349	Deyim	(birini) geride bırakmak	be one jump ahead f.
350	Deyim	(birini ya da bir şeyi) geride bırakmak	be one jump a head (of somebody/something) f.
351	Deyim	(birini ya da bir şeyi) geride bırakmak	stay one jump a head (of somebody/something) f.
352	Deyim	(birini/bir şeyi) bırakmak	kick (someone or something) to the curb f.
353	Deyim	(birini) geride bırakmak	knock the spots out of (one) f.
354	Deyim	(birini bir şeyden) saf dışı bırakmak	knock (someone) out of (something) f.
355	Deyim	(birini) özgür bırakmak	let loose of (someone) f.
356	Deyim	(birini) serbest bırakmak	let loose of (someone) f.
357	Deyim	(birini) açık ara yenmek/geride bırakmak	whale the tar out of (one) f.
358	Deyim	(birini/bir şeyi birinden) alıp onu rahatlatmak/özgür bırakmak	take (someone or something) off (one's) hands f.
359	Deyim	birini/bir şeyi birinden alıp onu rahatlatmak/özgür bırakmak	take someone or something off someone'shands f.
360	Deyim	birini/bir şeyi birinden alıp onu rahatlatmak/özgür bırakmak	take something/somebody off somebody’s hands f.
361	Deyim	(birini/bir şeyi) geride bırakmak	breeze past (someone or something) f.
362	Deyim	birini gölgede bırakmak	have (got) it all over f.
363	Deyim	birini ya da bir şeyi (bir şeyde) geride bırakmak	have it (all) over someone or something (in something) f.
364	Deyim	birini gölgede bırakmak	have it all over (someone) f.
365	Deyim	birini ya da bir şeyi (bir şeyde) gölgede bırakmak	have it (all) over someone or something (in something) f.
366	Deyim	(birini) tamamen özgür bırakmak	allow (one) full rein f.
367	Deyim	(birini) tamamen kendi haline bırakmak	allow (one) full rein f.
368	Deyim	(birini) yapacağı/yapmak istediği şeyde tamamen özgür bırakmak	allow (one) full rein f.
369	Deyim	birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak	give full rein to somebody/something f.
370	Deyim	birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak	give free rein to somebody/something f.
371	Deyim	birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak	allow full rein to somebody/something f.
372	Deyim	birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak	allow free rein to somebody/something f.
373	Deyim	birini ortada bırakmak	leave someone flat-footed f.
374	Deyim	birini dımdızlak bırakmak	leave someone flat-footed f.
375	Deyim	(birini) dımdızlak ortada bırakmak	leave (one) high and dry f.
376	Deyim	(birini) sap gibi ortada bırakmak	leave (one) high and dry f.
377	Deyim	(birini) serbest/özgür bırakmak	allow (one) free rein f.
378	Deyim	(birini) serbest/özgür bırakmak	allow (one) free rein f.
379	Deyim	birini/bir şeyi yalnız bırakmak	let someone or something alone f.
380	Deyim	birini/bir şeyi rahat bırakmak	let someone or something alone f.
381	Deyim	birini/bir şeyi yalnız bırakmak	leave someone or something alone f.
382	Deyim	birini/bir şeyi rahat bırakmak	leave someone or something alone f.
383	Deyim	birini/bir şeyi yalnız bırakmak	leave someone or something be f.
384	Deyim	birini/bir şeyi rahat bırakmak	leave someone or something be f.
385	Deyim	(birini/bir şeyi) hep gerisinde bırakmak	be one jump ahead (of somebody/something) f.
386	Deyim	(birini/bir şeyi) hep gerisinde bırakmak	stay one jump ahead (of somebody/something) f.
387	Deyim	(birini/bir şeyi) tamamen geride bırakmak	beat (someone or something) all hollow [uk/australia] f.
388	Deyim	birini/bir şeyi kolayca geride bırakmak	beat somebody/something hollow f.
389	Deyim	birini çok iyi olduğu bir alanda/konuda geride bırakmak	beat someone at their own game f.
390	Deyim	birini tamamen geride bırakmak	beat someone hollow [uk] f.
391	Deyim	(birini) gölgede bırakmak	beat the (living) daylights out of (one) f.
392	Deyim	birini hayretler içinde bırakmak	blow someone's mind f.
393	Deyim	(birini) oylamayla dışarıda/etkisiz bırakmak	blackball (one) f.
394	Deyim	(birini) oylamayla saf dışı bırakmak	blackball (one) f.
395	Deyim	(birini) hayran bırakmak	blow (one's) socks off f.
396	Deyim	birini hayran bırakmak	blow somebody's socks off f.
397	Deyim	birini hayran bırakmak	knock somebody's socks off f.
398	Deyim	(birini) hayran bırakmak	blow (someone) out of the water f.
399	Deyim	(birini/bir şeyi) yarı yolda bırakmak	break faith with (someone or something) f.
400	Deyim	(birini) evine bırakmak	bring (one) home f.
401	Deyim	(birini) mecbur bırakmak	bring (someone) to terms f.
402	Deyim	(birini) ortada bırakmak	throw (one) under the bus f.
403	Deyim	(birini) zan altında bırakmak	throw (one) under the bus f.
404	Deyim	(birini bir yere) bırakmak	carry (one) (somewhere) f.
405	Deyim	(birini) değerlendirme dışı bırakmak	close the door to (one) f.
406	Deyim	(birini biriyle) baş başa bırakmak	closet (someone/oneself) with (someone) f.
407	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) rahat bırakmak	leave (someone, something, or some creature) alone f.
408	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) kendi haline bırakmak	leave (someone, something, or some creature) alone f.
409	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) yalnız bırakmak	leave (someone, something, or some creature) alone f.
410	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) rahat bırakmak	let (someone, something, or some creature) alone f.
411	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) kendi haline bırakmak	let (someone, something, or some creature) alone f.
412	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) yalnız bırakmak	let (someone, something, or some creature) alone f.
413	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) rahat bırakmak	leave (someone, something, or some creature) be f.
414	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) kendi haline bırakmak	leave (someone, something, or some creature) be f.
415	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) yalnız bırakmak	leave (someone, something, or some creature) be f.
416	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) rahat bırakmak	let (someone, something, or some creature) be f.
417	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) kendi haline bırakmak	let (someone, something, or some creature) be f.
418	Deyim	(birini/bir şeyi/bir varlığı) yalnız bırakmak	let (someone, something, or some creature) be f.
419	Deyim	(birini) rahat bırakmak	cut (one) a break f.
420	Deyim	(birini) mirastan yoksun bırakmak	cut (one) off without a penny f.
421	Deyim	(birini) rahat bırakmak	cut (one) some slack f.
422	Deyim	(birini) biraz serbest bırakmak	cut (one) some slack f.
423	Deyim	(birini) biraz kendi haline bırakmak	cut (one) some slack f.
424	Deyim	(birini) sakat bırakmak	cut (someone) to pieces f.
425	Deyim	(birini) beş parasız bırakmak	cut (one) off with a cent f.
426	Deyim	(birini) dımdızlak bırakmak	cut (one) off with a cent f.
427	Deyim	(birini) gölgede bırakmak	do (one) one better f.
428	Deyim	(birini) istifa etmek/pozisyonundan ayrılmak zorunda bırakmak	force (one) out of office f.
429	Deyim	(birini) rahat bırakmak	get off (one's) back f.
430	Deyim	birini rahat bırakmak	get off somebody's back f.
431	Deyim	(birini) rahat bırakmak	get off (one's) case f.
432	Deyim	birini rahat bırakmak	get out of someone's hair f.
433	Deyim	birini rahat bırakmak	get out of someone's face f.
434	Deyim	(birini) bırakmak	give (one) the boot f.
435	Deyim	(birini) bırakmak	give (one) the push [uk/australia] f.
436	Deyim	(ölmek üzere olan birini) geride bırakmak	give (someone) up for dead f.
437	Deyim	(birini) bırakmak	give (someone) the elbow f.
438	Deyim	birini özgür bırakmak	give one freedom f.
439	Deyim	birini serbest bırakmak	give somebody their head f.
440	Deyim	birini özgür bırakmak	give somebody their head f.
441	Deyim	birini serbest bırakmak	give someone his or her head f.
442	Deyim	birini serbest bırakmak	give someone their head f.
443	Deyim	birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak	give/allow somebody/something free/full rein f.
444	Deyim	birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak	give/allow free/full rein to somebody/something f.
445	Deyim	birini dımdızlak bırakmak	hang out to dry f.
446	Deyim	birini ortada bırakmak	hang out to dry f.
447	Deyim	birini yalnız bırakmak	hang out to dry f.
448	Deyim	birini yarı yolda bırakmak	hang out to dry f.
449	Deyim	(birini/bir şeyi bir konuda) gölgede bırakmak	have (got) it over (someone or something) in (something) f.
450	Deyim	(birini) merakta bırakmak	keep (one) guessing f.
451	Deyim	(birini) merakta bırakmak/koymak	keep (one) hanging (in midair) f.
452	Deyim	(birini) sürüncemede bırakmak	keep (one) hanging (in midair) f.
453	Deyim	(birini) havada/askıda bırakmak	keep (one) hanging (in midair) f.
454	Deyim	(birini) merakta bırakmak	keep (one) in suspense f.
455	Deyim	(birini) merak içinde bırakmak	keep (one) on tenterhooks f.
456	Deyim	(birini/kendini) cahil bırakmak	keep (someone or oneself) in ignorance f.
457	Deyim	(birini/kendini) olan bitenden habersiz/bihaber bırakmak	keep (someone or oneself) in ignorance f.
458	Deyim	(birini) rahat bırakmak	keep off (of) (one's) case f.
459	Deyim	(birini) rahat bırakmak	keep off (one's) back f.
460	Deyim	birini sürüncemede bırakmak	keep someone dangling f.
461	Deyim	birini belirsiz bir durumda bırakmak	keep someone dangling f.
462	Deyim	birini askıda/havada bırakmak	keep someone dangling f.
463	Deyim	birini habersiz bırakmak	keep someone in the dark f.
464	Deyim	birini habersiz bırakmak	leave someone in the dark f.
465	Deyim	(birini) yüzüstü bırakmak	kick (one) in the teeth f.
466	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	kick somebody in the teeth f.
467	Deyim	birini yüzüstü bırakmak	kick someone in the teeth f.
468	Deyim	(birini) geride bırakmak	knock (someone) into a cocked hat [uk] f.
469	Deyim	(birini) soluksuz bırakmak	knock the wind out of (one) f.
470	Deyim	(birini) yatağa bağlı bırakmak	lay (one) low f.
471	Deyim	(birini) nikah masasında bırakmak/terk etmek	leave (one) at the altar f.
472	Deyim	(birini) yüzüstü bırakmak	leave (one) flat f.
473	Deyim	(birini) ortada bırakmak	leave (one) flat f.
474	Deyim	(birini) dımdızlak bırakmak	leave (one) flat f.
475	Deyim	(birini) beş parasız ortada bırakmak	leave (one) flat f.
476	Deyim	(birini) habersiz bırakmak	leave (one) hanging f.
477	Deyim	(birini) merakta bırakmak	leave (one) hanging f.
478	Deyim	(birini) ortada bırakmak	leave (one) hanging f.
479	Deyim	(birini) yarı yolda bırakmak	leave (one) hanging f.
480	Deyim	(birini) havada bırakmak	leave (one) hanging f.
481	Deyim	(birini) habersiz bırakmak	leave (one) hanging in midair f.
482	Deyim	(birini) merakta bırakmak	leave (one) hanging in midair f.
483	Deyim	(birini) ortada bırakmak	leave (one) hanging in midair f.
484	Deyim	(birini) yarı yolda bırakmak	leave (one) hanging in midair f.
485	Deyim	(birini) havada bırakmak	leave (one) hanging in midair f.
486	Deyim	(birini) yüzüstü bırakmak	leave (one) holding the baby [uk] f.
487	Deyim	(birini) yüzüstü bırakmak	leave (one) holding the bag [us] f.
488	Deyim	(birini) yüzüstü bırakmak	leave (one) in a lurch f.
489	Deyim	(birini) zor durumda bırakmak	leave (one) in a lurch f.
490	Deyim	(birini birinin) insafına/merhametine bırakmak	leave (one) to (someone's) tender mercies f.
491	Deyim	(birini) yaptığı yanlıştan kaynaklanan sonuçlarla baş başa bırakmak	leave (one) to stew f.
492	Deyim	(birini) burnu sürtülsün diye bırakmak	leave (one) to stew f.
493	Deyim	(birini) kendi haline bırakmak	leave (one) to stew in (one's) own juice f.
494	Deyim	(birini) kendi haline bırakmak	leave (one) to stew in (one's) own juices f.
495	Deyim	(birini birinin/bir şeyin) insafına/merhametine bırakmak	leave (one) to the mercy of (someone or something) f.
496	Deyim	(birini birinin/bir şeyin) insafına/merhametine bırakmak	leave (one) to the mercies of (someone or something) f.
497	Deyim	(birini/bir şeyi birinin) eline bırakmak/teslim etmek	leave (someone or something) in (one's) hands f.
498	Deyim	(birini/bir şeyi birinin) sorumluluğuna bırakmak	leave (someone or something) in (one's) hands f.
499	Deyim	(birini/bir şeyi) rahat bırakmak	leave (someone or something) in peace f.
500	Deyim	(birini/bir şeyi birinin) eline bırakmak/teslim etmek	leave (someone or something) in the hands of (one) f.