enjekte - Türkçe İngilizce Sözlük

enjekte

"enjekte" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç

Türkçe İngilizce
General
enjekte injection i.
enjekte injected s.

"enjekte" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 111 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
enjekte etmek inject f.
Water and artificial proteins are injected, as if meat were not protein in itself.
Sanki etin kendisi protein değilmiş gibi su ve yapay proteinler enjekte ediliyor.

More Sentences
General
enjekte etme injecting i.
Injecting drugs has decreased in some countries and medical treatment of overdoses has improved.
Bazı ülkelerde uyuşturucu enjekte edilmesi azalmış ve aşırı dozda uyuşturucu kullanımının tıbbi tedavisi gelişmiştir.

More Sentences
enjekte etme injection i.
An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
Genetik modifikasyona örnek olarak, çilek ve domateslere bu meyvelerin donmasını engellemek için balık genleri enjekte edilmesi verilebilir.

More Sentences
enjekte etmek inject f.
The European Union cannot continue to inject money into that region while that is going on.
Bu durum devam ederken Avrupa Birliği o bölgeye para enjekte etmeye devam edemez.

More Sentences
Phrasals
(birine/bir şeye bir şey) enjekte etmek inject (something) into (someone or something) f.
A dye was injected into a vein of the patient's arm.
Hastanın kolundaki bir damara boya enjekte edildi.

More Sentences
(birine/bir şeye/bir varlığa bir şey) enjekte etmek inject (someone, something, or some creature) with (something) f.
It found that chickens for human consumption have been injected with beef and pork protein.
İnsan tüketimi için yetiştirilen tavuklara sığır ve domuz proteini enjekte edildiği tespit edilmiştir.

More Sentences
Technical
enjekte etmek inject f.
She injected a sleeping drug into my arm.
Koluma uyku ilacı enjekte etti.

More Sentences
Slang
(bir uyuşturucu) enjekte etme shoot up (on something) i.
Tom shoots up about $150 of heroin a day.
Tom günde yaklaşık 150 dolarlık eroin enjekte ediyor.

More Sentences
General
eroin enjekte etmek için boş damar arama trainspotting i.
enjekte edilebilirlik injectability i.
kolda veya bacakta bulunan, madde enjekte etmek için elverişli ana damar main-line i.
(ilaç) enjekte edilebilir madde injectable i.
enjekte eden kimse injector i.
enjekte etmek syringe f.
deri altına uyuşturucu enjekte etmek skin-pop f.
enjekte etmek administer (a medicine) f.
damara ilaç enjekte etmek mainline f.
(yasa dışı madde) enjekte etmek shoot f.
(deri altına) ilaç enjekte etmek skin pop f.
enjekte edilen injected s.
enjekte edilebilir perfusive s.
Phrasals
(sıvıyı) enjekte etmek throw in f.
birine bir şey enjekte etmek inject something into someone f.
birine bir şey enjekte etmek inject someone with something f.
(birine/bir şeye/bir varlığa bir şey) enjekte etmek inject (something) into (someone, something, or some creature) f.
birine bir şey vermek (enjekte etmek, yedirmek) get something into someone f.
birine bir şey vermek (enjekte etmek, yedirmek) get something in someone f.
(birine/bir şeye bir şey) enjekte etmek inject (someone or something) with (something) f.
enjekte etmek inject into f.
Colloquial
kendine uyuşturucu enjekte eden jabber i.
(eroin gibi yasadışı veya bağımlılık yapıcı maddeleri) ana damara doğrudan enjekte etmek mainline f.
Industry
enjekte edilme injection i.
Technical
mafsala basınçla gres enjekte etmekte kullanılan bir yöntem alemite i.
sıvı enjekte etmek liquid injection f.
basınçlı enjekte edilmiş pressure-grouted s.
Computer
(kodu) enjekte etmek inject f.
Telecom
enjekte ahşap direk injected wooden pole i.
Construction
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi squeeze job i.
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi squeeze cementing i.
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi remedial cementing i.
Medical
enjekte etme perfusion i.
hastalık teşhisi için enjekte edilen izotop tracer i.
performansı arttırmak veya kas büyümesini teşvik etmek için kaslara genetik materyalin enjekte edildiği bir tür doping gene doping i.
damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme embolization i.
damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme embolisation i.
enjekte edilen sıvı injection i.
kadın idrarının bir kısmını birleşmemiş bir dişi tavşana enjekte etmeyi ve daha sonra tavşanın yumurtalıklarını incelemeyi içeren hamilelik testi rabbit test i.
oral ve şırınga ile enjekte oral and injection i.
rektuma enjekte edilen sıvı enema i.
tümör içine enjekte edilme intratumoral injection i.
tümör dokusu içine enjekte etme intratumoral injection i.
zehir enjekte edilmeyen ısırık dry bite i.
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılık anaphylaxis i.
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılık anaphylaxy i.
enjekte edilen bir antijene aşırı duyarlılık sonucu sistemik damar genişlemesinin neden olduğu şok anaphylactic shock i.
enjekte edilen bir antijene aşırı duyarlılık sonucu sistemik damar genişlemesinin neden olduğu şok anaphylaxis i.
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları angiocardiogram i.
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları angiogram i.
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları angiography i.
ağrıları gidermek için deri altına su enjekte edilmesi aquapuncture i.
atardamarların radyoopak madde enjekte edildikten sonra radyolojik olarak görüntülenmesi arteriography i.
ekleme kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen röntgen arthrogram i.
ekleme radyopak kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen röntgenin incelenmesi arthrography i.
antikor üretimini stimüle etmek için enjekte edilen immünojen vaccinum i.
deri altına küçük bir miktar tüberkülin enjekte edilmesi ile yapılan bir tüberkülin testi mantoux test i.
içinde tanı koymaya veya tedavi etmeye yarayan bir madde bulunan ve kana enjekte edilen parçacık microsphere i.
tek bir ilaç dozunun kısa süre içinde damardan enjekte edilmesi bolus i.
(yavaşça emilmek üzere vücuda enjekte edilen) ilaç kütlesi depot i.
(besin sağlamak veya kan basıncını düzenlemek amacıyla) vücuda bol sıvı enjekte etmek clysis i.
deriye kızıl hastalığı toksini enjekte ederek yapılan bir test dick test i.
röntgen veya floroskopik muayenede dokulara kontrast arka plan oluşturmak için (mide, bağırsak) vücudun bir bölgesine enjekte edilen radyoopak bir madde contrast medium i.
diske kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen omurga radyografisi discography i.
mesaneye enjekte edilen opak solüsyon ve röntgen ile yapılan mesane muayenesi crystography i.
yeniden enjekte etmek reinject f.
ilaç enjekte etmek hype f.
hasta edici unsuru enjekte etmek inoculate f.
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etmek syphilise f.
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etmek syphilize f.
enjekte edilebilen injectable s.
enjekte edilemeyen noninjectable s.
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılıkla ilgili anaphylactic s.
deri altına enjekte edilen hypodermic s.
ilaçları deri altına enjekte etmek için kullanılan hypodermic s.
Pathology
tifo ateşine karşı bağışıklığı test etmek üzere deri altına enjekte edilen ölü tifo basili kültürü typhoidin i.
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etme syphilisation i.
Pharmaceutics
yatıştırıcı olarak kullanılan enjekte edilebilir bir benzodiazepin çeşidi versed® i.
deri altına enjekte edilerek ilaçların yayılmasını kolaylaştıran bir madde hyaluronidase i.
teknetyum izotopu içeren enjekte edilebilir bir ilaç türü sestamibi i.
enjekte edilemeyen (ilaç) uninjectable s.
enjekte edilemez (ilaç) uninjectable s.
Veterinary
bağışıklanmış deney hayvanına hastalık etkenini enjekte ederek test yapmak challenge f.
Chemistry
kimyasal numunenin analiz için enjekte edilebildiği bir cihaz auto-injector i.
teofilinle birlikle enjekte edildiğinde idrar söktürücü olarak kullanılan cıvalı organik bir bileşik mersalyl sodium i.
Biology
zehir enjekte eden hayvan venomous animal i.
Geology
enjekte gnays injection gneiss i.
Archaic
enjekte etme immission i.
enjekte etmek immit f.
Slang
deri altına uyuşturucu enjekte etmek için kullanılan şırınga nail i.
uyuşturucu enjekte etmekte kullanılan araç biz i.
kolda veya bacakta madde enjekte etmek için elverişli ana damar main line i.
yasadışı maddeleri enjekte etmekte kullanılan iğne mainer i.
uyuşturucu enjekte etme jabpop [obsolete] i.
enjekte dilerek kullanmak için küçük cam şişede sıvı amfetamin jug i.
şah damarı (uyuşturucu enjekte edilmiş) jug i.
aciz/çaresiz bir uyuşturucu bağımlısının kendine uyuşturucu enjekte etmesi için tuttuğu adam hit man i.
metamfetamini iğnesiz şırıngayla rektuma enjekte etme booty bump i.
uyuşturucu enjekte etmek get narkied f.
uyuşturucu enjekte etmek jab pop f.
damara uyuşturucu enjekte etmek hit up f.
(bir uyuşturucu) enjekte etmek shoot up (on something) f.
Modern Slang
bir fast food çalışanının aids olduğuna ve hamburgerci müdavimlerine rastgele bulaştırmak için hamburger köftelerine kanını enjekte etiğine dair bir şehir efsanesi aids burger i.