|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
enjekte etmek |
inject f.
|
|
Water and artificial proteins are injected, as if meat were not protein in itself.
Sanki etin kendisi protein değilmiş gibi su ve yapay proteinler enjekte ediliyor.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
enjekte etme |
injecting i.
|
|
Injecting drugs has decreased in some countries and medical treatment of overdoses has improved.
Bazı ülkelerde uyuşturucu enjekte edilmesi azalmış ve aşırı dozda uyuşturucu kullanımının tıbbi tedavisi gelişmiştir.
More Sentences
|
3 |
Genel |
enjekte etme |
injection i.
|
|
An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
Genetik modifikasyona örnek olarak, çilek ve domateslere bu meyvelerin donmasını engellemek için balık genleri enjekte edilmesi verilebilir.
More Sentences
|
4 |
Genel |
enjekte etmek |
inject f.
|
|
The European Union cannot continue to inject money into that region while that is going on.
Bu durum devam ederken Avrupa Birliği o bölgeye para enjekte etmeye devam edemez.
More Sentences
|
Phrasals |
|
5 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye bir şey) enjekte etmek |
inject (something) into (someone or something) f.
|
|
A dye was injected into a vein of the patient's arm.
Hastanın kolundaki bir damara boya enjekte edildi.
More Sentences
|
6 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye/bir varlığa bir şey) enjekte etmek |
inject (someone, something, or some creature) with (something) f.
|
|
It found that chickens for human consumption have been injected with beef and pork protein.
İnsan tüketimi için yetiştirilen tavuklara sığır ve domuz proteini enjekte edildiği tespit edilmiştir.
More Sentences
|
Technical |
|
7 |
Teknik |
enjekte etmek |
inject f.
|
|
She injected a sleeping drug into my arm.
Koluma uyku ilacı enjekte etti.
More Sentences
|
Slang |
|
8 |
Argo |
(bir uyuşturucu) enjekte etme |
shoot up (on something) i.
|
|
Tom shoots up about $150 of heroin a day.
Tom günde yaklaşık 150 dolarlık eroin enjekte ediyor.
More Sentences
|
General |
|
9 |
Genel |
eroin enjekte etmek için boş damar arama |
trainspotting i.
|
|
10 |
Genel |
enjekte edilebilirlik |
injectability i.
|
|
11 |
Genel |
kolda veya bacakta bulunan, madde enjekte etmek için elverişli ana damar |
main-line i.
|
|
12 |
Genel |
(ilaç) enjekte edilebilir madde |
injectable i.
|
|
13 |
Genel |
enjekte eden kimse |
injector i.
|
|
14 |
Genel |
enjekte etmek |
syringe f.
|
|
15 |
Genel |
deri altına uyuşturucu enjekte etmek |
skin-pop f.
|
|
16 |
Genel |
enjekte etmek |
administer (a medicine) f.
|
|
17 |
Genel |
damara ilaç enjekte etmek |
mainline f.
|
|
18 |
Genel |
(yasa dışı madde) enjekte etmek |
shoot f.
|
|
|
19 |
Genel |
(deri altına) ilaç enjekte etmek |
skin pop f.
|
|
20 |
Genel |
enjekte edilen |
injected s.
|
|
21 |
Genel |
enjekte edilebilir |
perfusive s.
|
|
Phrasals |
|
22 |
Öbek Fiiller |
(sıvıyı) enjekte etmek |
throw in f.
|
|
23 |
Öbek Fiiller |
birine bir şey enjekte etmek |
inject something into someone f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
birine bir şey enjekte etmek |
inject someone with something f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye/bir varlığa bir şey) enjekte etmek |
inject (something) into (someone, something, or some creature) f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
birine bir şey vermek (enjekte etmek, yedirmek) |
get something into someone f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
birine bir şey vermek (enjekte etmek, yedirmek) |
get something in someone f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye bir şey) enjekte etmek |
inject (someone or something) with (something) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
enjekte etmek |
inject into f.
|
|
Colloquial |
|
30 |
Konuşma Dili |
kendine uyuşturucu enjekte eden |
jabber i.
|
|
31 |
Konuşma Dili |
(eroin gibi yasadışı veya bağımlılık yapıcı maddeleri) ana damara doğrudan enjekte etmek |
mainline f.
|
|
Industry |
|
32 |
Sanayi |
enjekte edilme |
injection i.
|
|
Technical |
|
33 |
Teknik |
mafsala basınçla gres enjekte etmekte kullanılan bir yöntem |
alemite i.
|
|
34 |
Teknik |
sıvı enjekte etmek |
liquid injection f.
|
|
35 |
Teknik |
basınçlı enjekte edilmiş |
pressure-grouted s.
|
|
Computer |
|
36 |
Bilgisayar |
(kodu) enjekte etmek |
inject f.
|
|
Telecom |
|
37 |
Telekom |
enjekte ahşap direk |
injected wooden pole i.
|
|
Construction |
|
38 |
İnşaat |
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi |
squeeze job i.
|
|
|
39 |
İnşaat |
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi |
squeeze cementing i.
|
|
40 |
İnşaat |
pomba basıncı yardımıyla kuyu içindeki sorunlu alana çimento enjekte edilmesi |
remedial cementing i.
|
|
Medical |
|
41 |
Medikal |
enjekte etme |
perfusion i.
|
|
42 |
Medikal |
hastalık teşhisi için enjekte edilen izotop |
tracer i.
|
|
43 |
Medikal |
performansı arttırmak veya kas büyümesini teşvik etmek için kaslara genetik materyalin enjekte edildiği bir tür doping |
gene doping i.
|
|
44 |
Medikal |
damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme |
embolization i.
|
|
45 |
Medikal |
damarları tıkama amacıyla madde enjekte etme |
embolisation i.
|
|
46 |
Medikal |
enjekte edilen sıvı |
injection i.
|
|
47 |
Medikal |
kadın idrarının bir kısmını birleşmemiş bir dişi tavşana enjekte etmeyi ve daha sonra tavşanın yumurtalıklarını incelemeyi içeren hamilelik testi |
rabbit test i.
|
|
48 |
Medikal |
oral ve şırınga ile enjekte |
oral and injection i.
|
|
49 |
Medikal |
rektuma enjekte edilen sıvı |
enema i.
|
|
50 |
Medikal |
tümör içine enjekte edilme |
intratumoral injection i.
|
|
51 |
Medikal |
tümör dokusu içine enjekte etme |
intratumoral injection i.
|
|
52 |
Medikal |
zehir enjekte edilmeyen ısırık |
dry bite i.
|
|
53 |
Medikal |
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılık |
anaphylaxis i.
|
|
54 |
Medikal |
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılık |
anaphylaxy i.
|
|
55 |
Medikal |
enjekte edilen bir antijene aşırı duyarlılık sonucu sistemik damar genişlemesinin neden olduğu şok |
anaphylactic shock i.
|
|
56 |
Medikal |
enjekte edilen bir antijene aşırı duyarlılık sonucu sistemik damar genişlemesinin neden olduğu şok |
anaphylaxis i.
|
|
57 |
Medikal |
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları |
angiocardiogram i.
|
|
58 |
Medikal |
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları |
angiogram i.
|
|
59 |
Medikal |
kalbe radyopak madde enjekte edilmesinden sonra kalbin ve kan damarlarının tepkisini gösteren x-ışınları |
angiography i.
|
|
60 |
Medikal |
ağrıları gidermek için deri altına su enjekte edilmesi |
aquapuncture i.
|
|
61 |
Medikal |
atardamarların radyoopak madde enjekte edildikten sonra radyolojik olarak görüntülenmesi |
arteriography i.
|
|
62 |
Medikal |
ekleme kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen röntgen |
arthrogram i.
|
|
63 |
Medikal |
ekleme radyopak kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen röntgenin incelenmesi |
arthrography i.
|
|
64 |
Medikal |
antikor üretimini stimüle etmek için enjekte edilen immünojen |
vaccinum i.
|
|
65 |
Medikal |
deri altına küçük bir miktar tüberkülin enjekte edilmesi ile yapılan bir tüberkülin testi |
mantoux test i.
|
|
66 |
Medikal |
içinde tanı koymaya veya tedavi etmeye yarayan bir madde bulunan ve kana enjekte edilen parçacık |
microsphere i.
|
|
67 |
Medikal |
tek bir ilaç dozunun kısa süre içinde damardan enjekte edilmesi |
bolus i.
|
|
68 |
Medikal |
(yavaşça emilmek üzere vücuda enjekte edilen) ilaç kütlesi |
depot i.
|
|
69 |
Medikal |
(besin sağlamak veya kan basıncını düzenlemek amacıyla) vücuda bol sıvı enjekte etmek |
clysis i.
|
|
70 |
Medikal |
deriye kızıl hastalığı toksini enjekte ederek yapılan bir test |
dick test i.
|
|
71 |
Medikal |
röntgen veya floroskopik muayenede dokulara kontrast arka plan oluşturmak için (mide, bağırsak) vücudun bir bölgesine enjekte edilen radyoopak bir madde |
contrast medium i.
|
|
72 |
Medikal |
diske kontrast madde enjekte edildikten sonra çekilen omurga radyografisi |
discography i.
|
|
73 |
Medikal |
mesaneye enjekte edilen opak solüsyon ve röntgen ile yapılan mesane muayenesi |
crystography i.
|
|
74 |
Medikal |
yeniden enjekte etmek |
reinject f.
|
|
75 |
Medikal |
ilaç enjekte etmek |
hype f.
|
|
76 |
Medikal |
hasta edici unsuru enjekte etmek |
inoculate f.
|
|
77 |
Medikal |
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etmek |
syphilise f.
|
|
78 |
Medikal |
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etmek |
syphilize f.
|
|
|
79 |
Medikal |
enjekte edilebilen |
injectable s.
|
|
80 |
Medikal |
enjekte edilemeyen |
noninjectable s.
|
|
81 |
Medikal |
enjekte edilen bir antijene karşı aşırı duyarlılıkla ilgili |
anaphylactic s.
|
|
82 |
Medikal |
deri altına enjekte edilen |
hypodermic s.
|
|
83 |
Medikal |
ilaçları deri altına enjekte etmek için kullanılan |
hypodermic s.
|
|
Pathology |
|
84 |
Patoloji |
tifo ateşine karşı bağışıklığı test etmek üzere deri altına enjekte edilen ölü tifo basili kültürü |
typhoidin i.
|
|
85 |
Patoloji |
(tedavi amaçlı) sifiliz virüsü enjekte etme |
syphilisation i.
|
|
Pharmaceutics |
|
86 |
Eczacılık |
yatıştırıcı olarak kullanılan enjekte edilebilir bir benzodiazepin çeşidi |
versed® i.
|
|
87 |
Eczacılık |
deri altına enjekte edilerek ilaçların yayılmasını kolaylaştıran bir madde |
hyaluronidase i.
|
|
88 |
Eczacılık |
teknetyum izotopu içeren enjekte edilebilir bir ilaç türü |
sestamibi i.
|
|
89 |
Eczacılık |
enjekte edilemeyen (ilaç) |
uninjectable s.
|
|
90 |
Eczacılık |
enjekte edilemez (ilaç) |
uninjectable s.
|
|
Veterinary |
|
91 |
Veterinerlik |
bağışıklanmış deney hayvanına hastalık etkenini enjekte ederek test yapmak |
challenge f.
|
|
Chemistry |
|
92 |
Kimya |
kimyasal numunenin analiz için enjekte edilebildiği bir cihaz |
auto-injector i.
|
|
93 |
Kimya |
teofilinle birlikle enjekte edildiğinde idrar söktürücü olarak kullanılan cıvalı organik bir bileşik |
mersalyl sodium i.
|
|
Biology |
|
94 |
Biyoloji |
zehir enjekte eden hayvan |
venomous animal i.
|
|
Geology |
|
95 |
Jeoloji |
enjekte gnays |
injection gneiss i.
|
|
Archaic |
|
96 |
Eski Kullanım |
enjekte etme |
immission i.
|
|
97 |
Eski Kullanım |
enjekte etmek |
immit f.
|
|
Slang |
|
98 |
Argo |
deri altına uyuşturucu enjekte etmek için kullanılan şırınga |
nail i.
|
|
99 |
Argo |
uyuşturucu enjekte etmekte kullanılan araç |
biz i.
|
|
100 |
Argo |
kolda veya bacakta madde enjekte etmek için elverişli ana damar |
main line i.
|
|
101 |
Argo |
yasadışı maddeleri enjekte etmekte kullanılan iğne |
mainer i.
|
|
102 |
Argo |
uyuşturucu enjekte etme |
jabpop [obsolete] i.
|
|
103 |
Argo |
enjekte dilerek kullanmak için küçük cam şişede sıvı amfetamin |
jug i.
|
|
104 |
Argo |
şah damarı (uyuşturucu enjekte edilmiş) |
jug i.
|
|
105 |
Argo |
aciz/çaresiz bir uyuşturucu bağımlısının kendine uyuşturucu enjekte etmesi için tuttuğu adam |
hit man i.
|
|
106 |
Argo |
metamfetamini iğnesiz şırıngayla rektuma enjekte etme |
booty bump i.
|
|
107 |
Argo |
uyuşturucu enjekte etmek |
get narkied f.
|
|
108 |
Argo |
uyuşturucu enjekte etmek |
jab pop f.
|
|
109 |
Argo |
damara uyuşturucu enjekte etmek |
hit up f.
|
|
110 |
Argo |
(bir uyuşturucu) enjekte etmek |
shoot up (on something) f.
|
|
Modern Slang |
|
111 |
Modern Argo |
bir fast food çalışanının aids olduğuna ve hamburgerci müdavimlerine rastgele bulaştırmak için hamburger köftelerine kanını enjekte etiğine dair bir şehir efsanesi |
aids burger i.
|
|