in a body - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

in a body

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"in a body" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 14 sonuç

İngilizce Türkçe
General
in a body zf. birleşmiş
in a body zf. birleşik
in a body zf. birlikte
in a body zf. yek vücut
in a body zf. birlikte birleşmiş
in a body zf. hep beraber
in a body zf. hep birlikte
in a body zf. tek vücut olarak
Colloquial
in a body expr. hep birlikte
in a body expr. hep beraber
Idioms
in a body expr. bir bütün halinde
in a body expr. tek vücut
in a body expr. toplu halde
in a body expr. yek vücut

"in a body" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 48 sonuç

İngilizce Türkçe
General
see someone in a body bag f. birini ceset torbasında görmek
Proverb
a healthy mind in a healthy body sağlam kafa sağlam vücutta bulunur
Colloquial
a sound mind in a sound body i. sağlam kafa sağlam vücutta bulunur
Idioms
arrive (some place) in a body f. toplu halde/beraberce gelmek
arrive (some place) in a body f. grup halinde varmak
arrive (some place) in a body f. hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek
reach (some place) in a body f. grup halinde varmak
reach (some place) in a body f. hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek
reach (some place) in a body f. topluca varmak
travel in a body f. grup halinde gitmek
travel in a body f. hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek
travel in a body f. topluca gitmek
not have a shy bone in one's body f. ar damarı çatlamak
go in a body f. bir bütün halinde gitmek
leave in a body f. bir bütün halinde ayrılmak
not to have a bad bone in one's body f. çok iyi niyetli olmak
leave in a body f. toplu halde ayrılmak
go in a body f. toplu halde gitmek
come in a body f. tek vücut halinde bir yere gelmek/hareket etmek
come in a body f. birlikte hareket etmek
come in a body f. toplanıp grupça bir yere gelmek
come in a body f. hep birlikte gelmek
come in a body f. grup halinde gelmek/hareket etmek
come in a body f. grupça gelmek/hareket etmek
not have a (kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özellikten) eser olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özelliğin) zerresi olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body f. (birinde) en ufak (bir özellik) olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özellik) hiç olmamak
not have a (kind of) bone in (one's) body f. (birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özellikten) eser olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özelliğin) zerresi olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body f. (birinde) en ufak (bir özellik) olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body f. (birinde bir özellik) hiç olmamak
not have a (some kind of) bone in (one's) body f. (birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak
not have a...bone in your body f. içinde …'dan eser olmamak
not have a...bone in your body f. içinde …'nın zerresi olmamak
not have a...bone in your body f. içinde en ufak bir … olmamak
not have a...bone in your body f. içinde hiç … olmamak
not have a...bone in your body f. kumaşında … olmamak
not have a type of bone in one's body expr. (bir kimseyi tanımlarken herhangi bir olumsuz durum için) hiç eser yok
doesn't have a (certain kind of) bone in (one's) body expr. (birinin) damarlarında bir damla bile kötülük/kıskançlık bulunmaz
not a bone in your body expr. (birinde) …'dan eser yok
not a bone in your body expr. (birinde) …'nın zerresi yok
not a bone in your body expr. (birinde) en ufak bir … yok
not a bone in your body expr. (birinde) hiç … yok
not a bone in your body expr. (birinin) kumaşında … yok
Speaking
he/she doesn't have a jealous bone in his/her body expr. hiç kıskanmaz
he/she doesn't have a jealous bone in his/her body expr. hiç kıskanç değil