Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
olmayacak
"olmayacak"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 5 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
olmayacak
unsuitable
s.
2
Genel
olmayacak
improbable
s.
3
Genel
olmayacak
outrageous
s.
4
Genel
olmayacak
unseemly
s.
5
Genel
olmayacak
impossible
s.
"olmayacak"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 190 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
olmayacak şey
pie in the sky
i.
2
Genel
olmayacak şey
dream
i.
3
Genel
olmayacak iş
tall order
i.
4
Genel
olmayacak hayaller kuran kimse
castlebuilder
i.
5
Genel
birini/bir şeyi olmayacak bir yerden kurtarması beklenen hayali vinç kancası
skyhook
i.
6
Genel
olmayacak işler peşinde koşan kimse
johnadreams
i.
7
Genel
olmayacak plan
impossibilism
i.
8
Genel
olmayacak planları destekleyen kimse
impossibilist
i.
9
Genel
olmayacak şey
impossibility
i.
10
Genel
olmayacak şey
impossible
i.
11
Genel
birine olmayacak vaatlerde bulunmak
promise someone the moon
f.
12
Genel
olmayacak duaya amin demek
square the circle
f.
13
Genel
olmayacak şeyler istemek
cry for the moon
f.
14
Genel
olmayacak duaya amin demek
hope for the impossible
f.
15
Genel
belli olmayacak bir şekilde dik
finedraw
s.
16
Genel
hiç olmayacak bir şeyin peşinde koşan
starry-eyed
s.
17
Genel
hiç olmayacak bir şeye kapılıp gitmiş
starry-eyed
s.
18
Genel
olmayacak plan ile ilgili
impossibilist
s.
19
Genel
karışık olmayacak şekilde
elementarily
zf.
20
Genel
belirsiz olmayacak şekilde
unambiguously
zf.
21
Genel
rüyalarda bile gerçek olmayacak
beyond somebody's wildest dreams
zf.
22
Genel
olmayacak gibi
less likely
zf.
23
Genel
hoş olmayacak şekilde
unfavourably
zf.
24
Genel
hoş olmayacak şekilde
unfavorably
zf.
25
Genel
daha az olmayacak sayıda
not less than
zf.
26
Genel
görevde olmayacak şekilde
off
zf.
27
Genel
uygun olmayacak şekilde
disfavorably [us]
zf.
28
Genel
hoş olmayacak şekilde
disfavorably [us]
zf.
29
Genel
uygun olmayacak şekilde
disfavourably [uk]
zf.
30
Genel
hoş olmayacak şekilde
disfavourably [uk]
zf.
31
Genel
-den daha sonra olmayacak şekilde
no later than
ed.
Phrasals
32
Öbek Fiiller
olmayacak duaya amin demek
build castles in the sky
f.
33
Öbek Fiiller
olmayacak hayaller peşinde koşmak
build castles in the sky
f.
Phrases
34
İfadeler
zaten öyle olmayacak ki
it isn't as though
expr.
35
İfadeler
kimse senin dengin olmayacak!
none shall be your equal!
expr.
36
İfadeler
olmayacak duaya amin demek
it is useless to flog a dead horse
expr.
37
İfadeler
olacak dua var olmayacak dua var
not all prayers are answered
expr.
Proverb
38
Atasözü
olmayacak duaya amin denmez
if frogs had wheels they wouldn't bump their butts
39
Atasözü
olmayacak duaya amin denmez
if a toady frog had wings he wouldn't bump his ass
40
Atasözü
olmayacak duaya amin denmez
If a toady frog had wings he wouldn't bump his ass
41
Atasözü
olmayacak duaya amin denmez
if frogs had wings, they wouldn't bump their butts (when they hop)
Colloquial
42
Konuşma Dili
olmayacak vaatler
hot air
i.
43
Konuşma Dili
olmayacak işler peşinden koşan kimse
john-a-dreams
i.
44
Konuşma Dili
komik/olmayacak bir hataya düşüldüğünde kullanılacak bir ifade
dunce cap
i.
45
Konuşma Dili
olmayacak yer veya zamanda "fuck" demek
drop the f-bomb
f.
46
Konuşma Dili
olmayacak/güvenilmez biriyle ilişki içerisinde
mixed up with
s.
47
Konuşma Dili
bundan hiç hoşlanmayacak/memnun olmayacak
(he, she) won't thank you for (something)
expr.
48
Konuşma Dili
(biri bir şeye) memnun olmayacak
(someone) is not going to thank you for (something)
expr.
49
Konuşma Dili
(biri) hemen teslim olmayacak
(one) won't give up without a fight
expr.
50
Konuşma Dili
(bir şey) kendiliğinden olmayacak
(something) is not going to (do something) itself
expr.
51
Konuşma Dili
öyle bir şey olmayacak
forgeddaboudit [us]
expr.
52
Konuşma Dili
öyle bir şey olmayacak
forgeddaboutit [us]
expr.
53
Konuşma Dili
öyle bir şey olmayacak
forget it
expr.
54
Konuşma Dili
öyle bir şey olmayacak
forget about it
expr.
55
Konuşma Dili
hiç memnun olmayacak
he/she won't thank you for something
expr.
Idioms
56
Deyim
olmayacak hayaller
castles in the sky
i.
57
Deyim
olmayacak dua
pie in the sky
i.
58
Deyim
olmayacak duaya amin deme
a wild goose chase
i.
59
Deyim
olmayacak bir işin peşinden gitme
a wild goose chase
i.
60
Deyim
olmayacak birşeyin peşinden koşma
a wild goose chase
i.
61
Deyim
olmayacak iş
a cold day in july
i.
62
Deyim
olmayacak/hayali işler kovalama
snipe hunt
i.
63
Deyim
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje
lots of irons in the fire
i.
64
Deyim
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje
too many irons in the fire
i.
65
Deyim
bir şirketin devralmak için cazip olmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için başvurulan yöntem
poison pill
i.
66
Deyim
olmayacak bir şey için vaktini harcama/çabalama
plowing water
i.
67
Deyim
olmayacak bir iş
a losing battle
i.
68
Deyim
olmayacak duaya amin deme
boiling the ocean
i.
69
Deyim
olmayacak hayal
castle in the air
i.
70
Deyim
olmayacak hayaller
castles in spain
i.
71
Deyim
olmayacak hayaller
castles in the air
i.
72
Deyim
olmayacak bir işe kalkışmak
square the circle
f.
73
Deyim
olmayacak şeyleri bile düşlemek/hayal etmek
cast beyond the moon
f.
74
Deyim
olmayacak şeylerle uğraşmak
boil the ocean
f.
75
Deyim
olmayacak duaya amin demek
boil the ocean
f.
76
Deyim
olmayacak duaya amin demek
be whistling in the wind
f.
77
Deyim
olmayacak duaya amin demek
milk the bull
f.
78
Deyim
olmayacak duaya amin demek
milk the ram
f.
79
Deyim
olmayacak hayaller kurmak
cast beyond the moon
f.
80
Deyim
olmayacak hayallere kapılmak
build castles in the sky
f.
81
Deyim
birine olmayacak vaatlerde bulunmak
promise the moon to someone
f.
82
Deyim
birine olmayacak vaatlerde bulunmak
promise someone the moon
f.
83
Deyim
olmayacak duaya amin demek
beg for the moon
f.
84
Deyim
olmayacak duaya amin demek
bay the moon
f.
85
Deyim
olmayacak duaya amin demek
square the circle
f.
86
Deyim
olmayacak duaya amin demek
swim against the current
f.
87
Deyim
olmayacak duaya amin demek
build castles in the air
f.
88
Deyim
olmayacak duaya amin demek
clutching at straws
f.
89
Deyim
olmayacak bir şeyin peşinden koşturmak
send someone on a wild-goose chase
f.
90
Deyim
olmayacak duaya amin demek
live in cloud-cuckoo land
f.
91
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise somebody the moon
f.
92
Deyim
olmayacak duaya amin dedirtmek
lead someone on a merry chase
f.
93
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise somebody the earth
f.
94
Deyim
olmayacak bir işi yapmaya çalışmak
try to fit a square peg into a round hole
f.
95
Deyim
olmayacak duaya amin demek
clutch at straws
f.
96
Deyim
olmayacak duaya amin demek
play a losing game
f.
97
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (one) the world
f.
98
Deyim
olmayacak bir işe kalkışmak
seek a knot in a bulrush
f.
99
Deyim
olmayacak bir işle uğraşmak
seek a knot in a bulrush
f.
100
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the moon
f.
101
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the earth
f.
102
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the world
f.
103
Deyim
olmayacak bir şeyi gerçekleştirmek
walk on water
f.
104
Deyim
olmayacak bir şey için vaktini harcamak/çabalamak
plow water
f.
105
Deyim
olmayacak bir şey için vaktini harcamak/çabalamak
pour water on a duck's back
f.
106
Deyim
olmayacak bir işe kalkışmak
be barking up the wrong tree
f.
107
Deyim
olmayacak bir şey için uğraşmak
be fighting a losing battle
f.
108
Deyim
olmayacak duaya amin demek
be in cloud-cuckoo land
f.
109
Deyim
olmayacak duaya amin demek
clutch/grasp at straws
f.
110
Deyim
olmayacak bir şey için tutturmak
cry/ask for the moon [uk]
f.
111
Deyim
olmayacak şeyler istemek
cry/ask for the moon [uk]
f.
112
Deyim
olmayacak bir şey için tutturmak
want the moon [uk]
f.
113
Deyim
olmayacak şeyler istemek
want the moon [uk]
f.
114
Deyim
birini olmayacak şeyler hakkında umutlandırmak
give somebody ideas
f.
115
Deyim
birine olmayacak şeyler düşündürmek
give somebody ideas
f.
116
Deyim
olmayacak bir şeyle uğraşmak
go down a blind alley
f.
117
Deyim
olmayacak bir işin peşinden gitmek
go on a wild goose chase
f.
118
Deyim
olmayacak duaya amin demek
go on a wild goose chase
f.
119
Deyim
olmayacak bir şeyin peşinden koşmak
go on a wild goose chase
f.
120
Deyim
(birine) olmayacak duaya amin dedirtmek
lead (one) (on) a (merry) chase
f.
121
Deyim
(birine) olmayacak duaya amin dedirtmek
lead (one) (on) a merry dance
f.
122
Deyim
olmayacak duaya amin dedirtmek
lead a chase
f.
123
Deyim
olmayacak duaya amin dedirtmek
lead a merry chase
f.
124
Deyim
olmayacak duaya amin dedirtmek
lead on a merry chase
f.
125
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (one) the earth
f.
126
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (one) the earth
f.
127
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (one) the moon
f.
128
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (one) the moon
f.
129
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise the earth
f.
130
Deyim
olmayacak vaatlerde bulunmak
promise the earth
f.
131
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the moon
f.
132
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (somebody) the moon
f.
133
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the earth
f.
134
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (somebody) the earth
f.
135
Deyim
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the world
f.
136
Deyim
(birine) olmayacak vaatlerde bulunmak
promise (somebody) the world
f.
137
Deyim
olmayacak bir şeyin peşinden koşturmak
send on a wild-goose chase
f.
138
Deyim
geri dönüşü olmayacak bir durumda
beyond recall
s.
139
Deyim
hiç memnun olmayacak
(someone) is not going to thank you for (something)
expr.
140
Deyim
hiç memnun olmayacak
(someone) won't thank you for (something)
expr.
141
Deyim
dünyada eşi benzeri olmayacak kadar ilginç
like nothing on earth
expr.
142
Deyim
gerçekleşmeyecek/başarılı olmayacak/tutmayacak
something will never fly
expr.
143
Deyim
ayak bağı olmayacak şekilde
out of (one's) road
expr.
144
Deyim
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur
(one) could sell snow to eskimos
expr.
145
Deyim
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur
(someone) could sell freezers to eskimos
expr.
146
Deyim
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak
sell freezers to eskimos
expr.
147
Deyim
asla olmayacak
it'll be a cold day in hell
expr.
148
Deyim
asla olmayacak
it'll be a long day in january
expr.
149
Deyim
boş/olmayacak bir iş peşinde
on a fool's errand
expr.
150
Deyim
olmayacak bir işe kalkışmış
on a fool's errand
expr.
151
Deyim
boş/olmayacak bir iş peşinde
on a hiding to nothing
expr.
152
Deyim
olmayacak bir işe kalkışmış
on a hiding to nothing
expr.
153
Deyim
tekrarlanması mümkün olmayacak bir deneyim
once-in-a-lifetime experience
expr.
Speaking
154
Konuşma
asla eskisi gibi olmayacak
never gonna be the same
expr.
155
Konuşma
aramızda hiçbir şey olmayacak
nothing is going to happen between us
expr.
156
Konuşma
bu böyle olmayacak
it's not gonna work
expr.
157
Konuşma
bir daha olmayacak
it won't happen again
expr.
158
Konuşma
bir daha olmayacak
it will not happen again
expr.
159
Konuşma
bu şey her gece olmayacak
this is not happening every night
expr.
160
Konuşma
ellerinin arasından kayıp gitmesini izlemen kolay olmayacak
it won't be easy watching them fall through your hands
expr.
161
Konuşma
gelecek sefer bu karşılıksız olmayacak
the next time this will not be for free
expr.
162
Konuşma
o olmayacak da kim olacak?
if not him/her then who?
expr.
163
Konuşma
o olmayacak da kim olacak?
who else but him?
expr.
164
Konuşma
kolay olmayacak
it won't be easy
expr.
165
Konuşma
kötü şeyler olmayacak
nothing bad is going to happen
expr.
166
Konuşma
sonum onlarınki gibi olmayacak
I'm not going to end up like them
expr.
167
Konuşma
sonum onlar gibi olmayacak
I'm not going to end up like them
expr.
Trade/Economic
168
Ticaret/Ekonomi
bir grubun oyları arasında anlaşma olmayacak şekilde oluşan ayrılık
division of opinion
i.
169
Ticaret/Ekonomi
sabit bir varlığı sağladığı hizmette değişiklik olmayacak biçimde geliştirme
alteration
i.
Law
170
Hukuk
reşit olmayacak yaştaki bireylerin mahkeme emrini beklemek için kapatıldıkları yer
youth detention center
i.
171
Hukuk
reşit olmayacak yaştaki bireylerin mahkeme emrini beklemek için kapatıldıkları yer
juvenile hall
i.
172
Hukuk
reşit olmayacak yaştaki bireylerin mahkeme emrini beklemek için kapatıldıkları yer
juvie
i.
173
Hukuk
tedarikçiyle bu hususta sözleşme imzalamamış olsa bile, tüm üreticilerin ürünlerini tedarikçinin belirlediği asgari fiyattan az olmayacak şekilde satmaları gerektiğini öngören (yasal koşul veya hüküm)
nonsigner
s.
Electric
174
Elektrik
neredeyse statik olmayacak şekilde monte edilmiş bir çift manyetik iğne
astatic pair
i.
175
Elektrik
güç veya enerjide azalma olmayacak şekilde tasarlanmış (dielektrik materyal, iletim hattı)
lossless
s.
Logic
176
Mantık
aynı anda doğru olmayacak iki önerme arasındaki ilişki
mutual exclusiveness
i.
Environment
177
Çevre
göl suyunun fazla humuslu toprak içerdiği için içinde yaşam olmayacak kadar asidik ve oksijensiz olması
dystrophy
i.
Slang
178
Argo
olmayacak hayaller
dreamworld
i.
179
Argo
(birinden) olmayacak şeyler istemek
bust (someone's) balls
f.
180
Argo
(birinden) olmayacak şeyler istemek
bust (someone's) chops
f.
181
Argo
olmayacak bir şey için uğraşmak
piss up a rope
f.
182
Argo
olmayacak duaya amin demek
piss up a rope
f.
183
Argo
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak
(someone) could sell an icebox to an eskimo
expr.
184
Argo
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak
(someone) could sell ice to eskimos
expr.
185
Argo
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak
(someone) could sell sawdust to a lumber mill
expr.
186
Argo
sıkıntı olmayacak
she'll be jake
expr.
187
Argo
öyle bir şey olmayacak
fuggedaboudit
expr.
188
Argo
öyle bir şey olmayacak
fuggedaboutit
expr.
Modern Slang
189
Modern Argo
olmayacak kişilere aşık olmak
anaxiphilia
i.
190
Modern Argo
olmayacak kişilerden hoşlanmak
anaxiphilia
i.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of olmayacak
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy