|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
all n.
|
tüm |
|
The second is the successful incorporation of issues relating to people with disabilities in all policies.
İkincisi ise engellilerle ilgili konuların tüm politikalara başarıyla dahil edilmesidir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
know-it-all n.
|
bilmiş |
|
Tom is just a know-it-all.
Tom her şeyi bilen biri.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
all the time adv.
|
hep |
|
Tom complains all the time.
Tom hep şikayet ediyor.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
all the time adv.
|
her zaman |
|
Would this not have a better effect than tightening the standards all the time?
Bu, standartları her zaman sıkılaştırmaktan daha iyi bir etki yaratmaz mı?
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
first of all adv.
|
öncelikle |
|
We need a package of measures which first of all work and secondly minimise the pain to the sector.
Öncelikle işe yarayacak, ikinci olarak da sektörün çektiği acıyı en aza indirecek bir önlemler paketine ihtiyacımız var.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
first of all adv.
|
ilk önce |
|
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
first of all adv.
|
ilk olarak |
|
The boy told his mother about it first of all when he got home.
Çocuk eve döndüğünde ilk olarak annesine anlattı.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
all the way adv.
|
sonuna kadar |
|
That is why I feel that we must go all the way and push for a majority vote at Barcelona too.
Bu nedenle sonuna kadar gitmemiz ve Barselona'da da çoğunluk oyu için bastırmamız gerektiğini düşünüyorum.
More Sentences
|
General |
|
9 |
General |
all n.
|
herkes |
|
The second strategy prioritised full employment, social integration and education for all, instead.
İkinci strateji ise bunun yerine tam istihdam, sosyal entegrasyon ve herkes için eğitime öncelik veriyordu.
More Sentences
|
10 |
General |
all n.
|
tümü |
|
These future advantages are all contained in this block exemption regulation.
Gelecekteki bu avantajların tümü bu blok muafiyet yönetmeliğinde yer almaktadır.
More Sentences
|
11 |
General |
all n.
|
tümünü |
|
Tom drank the whole bottle of wine all by himself.
Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti.
More Sentences
|
12 |
General |
all n.
|
her şey |
|
If I have read the situation correctly, it is all tied up with an enormous number of technical issues.
Eğer durumu doğru okuduysam, her şey muazzam sayıda teknik sorunla bağlantılı.
More Sentences
|
13 |
General |
cure-all n.
|
her derde deva |
|
I am not a believer in magic formulas or cure-alls.
Sihirli formüllere ya da her derde deva ilaçlara inanan biri değilim.
More Sentences
|
14 |
General |
end-all n.
|
son |
|
We cannot let the market impose laws and criteria that make production the be-all and end-all.
Piyasanın, üretimi her şeyin başı ve sonu haline getiren kanun ve kriterleri dayatmasına izin veremeyiz.
More Sentences
|
15 |
General |
all these developments n.
|
tüm bu gelişmeler |
|
I can assure you that Parliament will be kept fully informed of all these developments.
Sizi temin ederim ki Parlamento tüm bu gelişmelerden haberdar edilecektir.
More Sentences
|
16 |
General |
all sorts n.
|
her çeşit |
|
All sorts of people live in Tokyo.
Tokyo'da her çeşit insan yaşıyor.
More Sentences
|
17 |
General |
all times n.
|
tüm zamanlar |
|
In my opinion, Åchelon is one of the greatest scandals of all time.
Bana göre Åchelon tüm zamanların en büyük skandallarından biridir.
More Sentences
|
|
18 |
General |
all the points n.
|
tüm noktalar |
|
You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time.
Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız.
More Sentences
|
19 |
General |
all time high n.
|
en yüksek seviye |
|
The number of jobless is at an all time high.
İşsiz sayısı tüm zamanların en yüksek seviyesinde.
More Sentences
|
20 |
General |
all people n.
|
bütün insanlar |
|
I wish all people would love peace.
Keşke bütün insanlar barışı sevse.
More Sentences
|
21 |
General |
all people n.
|
tüm insanlar |
|
The civilised world, all civilised people, all people aware of their own dignity, are against war.
Uygar dünya, tüm uygar insanlar, kendi haysiyetlerinin farkında olan tüm insanlar savaşa karşıdır.
More Sentences
|
22 |
General |
all the people n.
|
bütün insanlar |
|
All the people are in favor of your idea.
Bütün insanlar senin fikrini destekliyor.
More Sentences
|
23 |
General |
all the people n.
|
tüm insanlar |
|
All the people who feature in today's headlines are flooding into Sangatte.
Bugünün manşetlerinde yer alan tüm insanlar Sangatte'ye akın ediyor.
More Sentences
|
24 |
General |
all students n.
|
tüm öğrenciler |
|
Miss Smith is liked by all students.
Bayan Smith tüm öğrenciler tarafından sevilir.
More Sentences
|
25 |
General |
all n.
|
bütün servet |
|
He lost all his riches.
Bütün servetini kaybetti.
More Sentences
|
26 |
General |
all kinds n.
|
her çeşit |
|
I hate insects of all kinds.
Her çeşit böcekten nefret ederim.
More Sentences
|
27 |
General |
all kinds n.
|
her tip |
|
I read all kinds of books.
Her tip kitabı okurum.
More Sentences
|
28 |
General |
be all ears v.
|
dikkatle dinlemek |
|
The children were all ears when I was telling them the story.
Ben onlara hikayeyi anlatıyorken çocuklar dikkatle dinlediler.
More Sentences
|
29 |
General |
be all ears v.
|
kulak kesilmek |
|
We were all ears.
Hepimiz kulak kesildik.
More Sentences
|
30 |
General |
be all alone v.
|
yapayalnız olmak |
|
Tom thought he was going to be all alone.
Tom yapayalnız olacağını düşündü.
More Sentences
|
31 |
General |
pull an all-nighter v.
|
bütün gece çalışmak |
|
Let's pull an all-nighter.
Hadi bütün gece çalışalım.
More Sentences
|
32 |
General |
exceed all expectations v.
|
tüm beklentileri aşmak |
|
The wonderful performance of this actress exceeded all expectations.
Bu aktrisin muhteşem performansı tüm beklentileri aştı.
More Sentences
|
33 |
General |
tell all v.
|
her şeyi anlatmak |
|
The most interesting information comes from children, for they tell all they know and then stop.
En ilginç bilgi çocuklardan gelir, zira onlar bildikleri her şeyi anlatır ve sonra durur.
More Sentences
|
34 |
General |
all of adj.
|
hepsi |
|
I am grateful for the cooperation I have enjoyed, and I thank all of you for your attention.
Sağladığınız işbirliği için minnettarım ve ilginiz için hepinize teşekkür ediyorum.
More Sentences
|
35 |
General |
all the adj.
|
bütün |
|
I do not understand what all the fuss is about.
Bütün bu yaygaranın neden koparıldığını anlamıyorum.
More Sentences
|
36 |
General |
all adj.
|
alayı |
|
I get the feeling that you're all just a bunch of yes-men.
Bence alayınız dibek dövücünün hınk deyicilerisiniz.
More Sentences
|
37 |
General |
all adj.
|
her |
|
They deserve all the support we can give to them and to the suffering people of Zimbabwe.
Kendilerine ve acı çeken Zimbabve halkına verebileceğimiz her türlü desteği hak ediyorlar.
More Sentences
|
|
38 |
General |
all alone adj.
|
yapayalnız |
|
I'm all alone right now.
Şu anda yapayalnızım.
More Sentences
|
39 |
General |
all adj.
|
tamamı |
|
It wants to impose a fundamentalist, Islamic state on all seven million Somali inhabitants.
Somali'de yaşayan yedi milyon kişinin tamamına köktendinci bir İslam devleti dayatmak istemektedir.
More Sentences
|
40 |
General |
all-important adj.
|
çok önemli |
|
There is no doubt that this matter of the Irish Box is all-important.
Hiç şüphe yok ki İrlanda'nın hassas biyolojik alanlarına ilişkin bu mesele çok önemlidir.
More Sentences
|
41 |
General |
one-size-fits-all adj.
|
herkese uyan |
|
Nor is this a one-size-fits-all directive.
Bu, herkese uyan tek bir yönerge de değildir.
More Sentences
|
42 |
General |
all manner of adj.
|
her türlü |
|
That would give rise to all manner of disputes.
Bu her türlü anlaşmazlığa yol açacaktır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
43 |
Common Usage |
know-it-all n.
|
ukala |
|
44 |
Common Usage |
all n.
|
bütün |
|
45 |
Common Usage |
all of a sudden adv.
|
ansızın |
|
46 |
Common Usage |
all of a sudden adv.
|
aniden |
|
47 |
Common Usage |
first of all adv.
|
en önce |
|
48 |
Common Usage |
all pron.
|
hepsi |
|
General |
|
49 |
General |
all in ballast n.
|
tüvenan balast |
|
50 |
General |
all terrain vehicle n.
|
arazi vasıtası |
|
51 |
General |
all clear n.
|
tehlike geçti işareti |
|
52 |
General |
all fours n.
|
dört ayak |
|
53 |
General |
a bit of all right n.
|
mükemmel bir şey |
|
54 |
General |
all fools' day n.
|
bir nisan |
|
55 |
General |
his all holiness n.
|
patrik cenapları ekümenik patrik için kullanılır |
|
56 |
General |
scattered all over n.
|
deli kızın çeyisi gibi |
|
57 |
General |
free for all n.
|
birçok kişinin karıştığı kavga |
|
58 |
General |
all inclusive system n.
|
her şey dahil sistemi |
|
59 |
General |
all sorts and condition n.
|
her çeşitten |
|
60 |
General |
the unkindest cut of all n.
|
en kötüsü |
|
61 |
General |
all genres n.
|
tüm türler |
|
62 |
General |
all genres n.
|
tüm kategoriler |
|
63 |
General |
all creation n.
|
tüm evren |
|
64 |
General |
all fools' day n.
|
nisan bir |
|
65 |
General |
jack of all trades n.
|
on parmağında on marifet olan kişi |
|
66 |
General |
all segments of society n.
|
toplumun tüm kesimleri |
|
67 |
General |
jack of all trades n.
|
birden fazla işte başarılı olan |
|
68 |
General |
all or none principle n.
|
ya hep ya hiç ilkesi |
|
69 |
General |
common to all n.
|
orta malı |
|
70 |
General |
all manner of conversation n.
|
her tavır ve hareket |
|
71 |
General |
all saints' day n.
|
1 kasım yortusu |
|
72 |
General |
the all round n.
|
dört başı mamur |
|
73 |
General |
all star performers n.
|
yıldız oyuncular |
|
74 |
General |
jack of all trades n.
|
elinden her iş gelen |
|
75 |
General |
the worst of all n.
|
en kötüsü |
|
76 |
General |
all n.
|
hepsi |
|
77 |
General |
jack of all trades n.
|
ticaret konusunda yetenekli |
|
|
78 |
General |
maid of all work n.
|
her işi yapan hizmetçi |
|
79 |
General |
winner takes all n.
|
yalnızca başarılı rekabetçinin ödüllendirildiği çekişme |
|
80 |
General |
all terrain bicycles n.
|
arazi bisikletleri |
|
81 |
General |
all sorts of thing n.
|
her türlü şey |
|
82 |
General |
all purpose flour n.
|
çok amaçlı un |
|
83 |
General |
danger of all sorts n.
|
her türlü tehlike |
|
84 |
General |
all rounder n.
|
her alanda başarılı |
|
85 |
General |
all rounder n.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
86 |
General |
band of all times n.
|
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu |
|
87 |
General |
all the happenings n.
|
tüm bu olanlar |
|
88 |
General |
all caps n.
|
tümü büyük harf |
|
89 |
General |
all accessories n.
|
tüm aksesuarlar |
|
90 |
General |
a free-for-all n.
|
bar kavgası |
|
91 |
General |
all-points bulletin n.
|
kaçak anonsu |
|
92 |
General |
all-time high n.
|
tüm zamanların en yükseği |
|
93 |
General |
all-wave n.
|
tüm dalga |
|
94 |
General |
all-weather aircraft n.
|
her türlü hava koşullarında uçabilen uçak |
|
95 |
General |
all-rounder n.
|
her alanda başarılı kimse |
|
96 |
General |
all-wave n.
|
tam dalga |
|
97 |
General |
all-points bulletin n.
|
suçlu anonsu |
|
98 |
General |
all-in price n.
|
her şey içinde fiyat |
|
99 |
General |
all-wave receiver n.
|
tüm dalgaları alıcı |
|
100 |
General |
all-air conditioning system n.
|
havalı klima sistemi |
|
101 |
General |
all-risks n.
|
tüm riskler |
|
102 |
General |
all-rounder n.
|
her sahada mükemmel olan |
|
103 |
General |
all-out effort n.
|
üstün gayret |
|
104 |
General |
a free-for-all n.
|
mahalle kavgası |
|
105 |
General |
all-wheel bulldozer n.
|
lastik tekerlekli dozer |
|
106 |
General |
all-purpose glue n.
|
çok maksatlı yapıştırıcı |
|
107 |
General |
all-points bulletin n.
|
arama bülteni |
|
108 |
General |
all-terrain vehicle n.
|
her tür arazide kullanılan araç |
|
109 |
General |
a free-for-all n.
|
birçok kişinin karıştığı kavga |
|
110 |
General |
all-in ballast n.
|
tuvenan balast |
|
111 |
General |
all-hazards approach n.
|
tüm-tehlikeler yaklaşımı |
|
112 |
General |
do-it-all inventor n.
|
herşeyi yapan mucit |
|
113 |
General |
free-for-all n.
|
tartışma |
|
114 |
General |
catch-all n.
|
malzeme torbası |
|
115 |
General |
free-for-all n.
|
herkese açık yarışma |
|
116 |
General |
hold-all n.
|
çuval |
|
117 |
General |
know-all n.
|
bilgiç |
|
118 |
General |
do-all n.
|
uşak |
|
119 |
General |
jack-of-all-trades n.
|
on parmağında on marifet olan kimse |
|
120 |
General |
free-for-all n.
|
mahalle kavgası |
|
121 |
General |
catch-all n.
|
öteberi torbası |
|
122 |
General |
hold-all n.
|
bavul |
|
123 |
General |
free-for-all n.
|
bar kavgası |
|
124 |
General |
jack-of-all-trades n.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
125 |
General |
do-it-all inventor n.
|
elinden her iş gelen mucit |
|
126 |
General |
end-all n.
|
esas amaç |
|
127 |
General |
free-for all n.
|
meydan kavgası |
|
128 |
General |
save-all n.
|
atık-önleyici |
|
129 |
General |
all n.
|
ne var ne yoksa |
|
130 |
General |
all-hallows n.
|
cadılar bayramı |
|
131 |
General |
all saints' day n.
|
azizler yortusu |
|
132 |
General |
primate of all england n.
|
canterbury başpiskoposu |
|
133 |
General |
all or none concept n.
|
her şey veya hiçbir şey kavramı |
|
134 |
General |
all day daycare n.
|
gün boyu bakım |
|
135 |
General |
all creatures n.
|
tüm canlılar |
|
136 |
General |
revenues from all kinds of pari-mutuals n.
|
müşterek bahis gelirleri |
|
137 |
General |
a cure-all n.
|
her derde deva |
|
138 |
General |
all one's savings n.
|
tüm birikimini |
|
139 |
General |
all-time best n.
|
gelmiş geçmiş en iyi |
|
140 |
General |
dear all n.
|
sayın arkadaşlar |
|
141 |
General |
a man for all seasons n.
|
her devrin adamı |
|
142 |
General |
dear all n.
|
değerli arkadaşlar |
|
143 |
General |
all things n.
|
tüm şeyler |
|
144 |
General |
spend-all n.
|
savurgan |
|
145 |
General |
spend-all n.
|
tutumsuz |
|
146 |
General |
spend-all n.
|
müsrif |
|
147 |
General |
spend-all n.
|
mirasyedi |
|
148 |
General |
spend-all n.
|
çultutmaz |
|
149 |
General |
people from all strata n.
|
her kesimden insanlar |
|
150 |
General |
all-out slaughter n.
|
kitlesel katliam |
|
151 |
General |
all-out slaughter n.
|
kitlesel kıyım |
|
152 |
General |
all the points n.
|
bütün noktalar |
|
153 |
General |
all kinds of measures n.
|
her türlü önlem |
|
154 |
General |
all kinds of goods n.
|
her türlü mal |
|
155 |
General |
all kinds of risks n.
|
her türlü risk |
|
156 |
General |
all the time of the world n.
|
dünyanın bütün zamanı |
|
157 |
General |
all branches of science n.
|
tüm bilim dalları |
|
158 |
General |
all discussions/talks n.
|
tüm görüşmeler |
|
159 |
General |
most popular jukebox model of all time n.
|
tüm zamanların en çok tutulan müzik kutusu |
|
160 |
General |
one's all acts of vigilantism n.
|
kural tanımaz tüm davranışları |
|
161 |
General |
all the trimmings n.
|
tüm aksesuarlar |
|
162 |
General |
a catch-all term n.
|
kapsamlı/kapsayıcı terim |
|
163 |
General |
all living creatures n.
|
tüm canlılar |
|
164 |
General |
all living creatures n.
|
tüm yaşayan canlılar |
|
165 |
General |
all units n.
|
bütün birimler |
|
166 |
General |
all units n.
|
tüm birimler |
|
167 |
General |
all the words in english n.
|
ingilizce'deki bütün kelimeler |
|
168 |
General |
all fools' day n.
|
1 nisan şaka günü |
|
169 |
General |
all the pieces of the puzzle n.
|
bulmacanın tüm parçaları |
|
170 |
General |
all the children in the world n.
|
dünyadaki bütün çocuklar |
|
171 |
General |
all skin and bones n.
|
bir deri bir kemik |
|
172 |
General |
all time low n.
|
en düşük seviye |
|
173 |
General |
all seasons n.
|
bütün mevsimler |
|
174 |
General |
all seasons n.
|
tüm mevsimler |
|
175 |
General |
people of all ages n.
|
her yaştan insan |
|
176 |
General |
all hands n.
|
takım itfaiye çıkışı |
|
177 |
General |
all-seeing eye of god n.
|
tanrının her şeyi gören gözü |
|
178 |
General |
people from all social strata n.
|
toplumun tüm katmanlarından insanlar |
|
179 |
General |
all segments n.
|
her kesim |
|
180 |
General |
all walks (of life) n.
|
her kesim |
|
181 |
General |
all sections n.
|
her kesim |
|
182 |
General |
all sections n.
|
tüm kesimler |
|
183 |
General |
all walks (of life) n.
|
tüm kesimler |
|
184 |
General |
all segments n.
|
tüm kesimler |
|
185 |
General |
all fruits n.
|
tüm meyveler |
|
186 |
General |
all-night party n.
|
tüm gece süren parti |
|
187 |
General |
all the questions we asked n.
|
sorduğumuz tüm sorular |
|
188 |
General |
all the questions we asked n.
|
sorduğumuz bütün sorular |
|
189 |
General |
so say we all n.
|
battlestar galactica evreninde amin |
|
190 |
General |
all hallow's eve n.
|
azizler günü'nün arifesi |
|
191 |
General |
all-out attack n.
|
topyekün saldırı |
|
192 |
General |
all that remains n.
|
geriye kalan tek şey |
|
193 |
General |
all friends n.
|
tüm arkadaşlar |
|
194 |
General |
win-at-all-costs attitude n.
|
ne olursa olsun kazanmaya değer yaklaşımı |
|
195 |
General |
people of all ages n.
|
her yaştan insanlar |
|
196 |
General |
that's all for now (tafn) n.
|
şimdilik bu kadar (kısaltma) |
|
197 |
General |
catch-all n.
|
çeşitli durumları ve olasılıkları kapsayacak şekilde tasarlanmış şey |
|
198 |
General |
catch-all n.
|
öteberi çantası |
|
199 |
General |
ty-all [obsolete] n.
|
bağ |
|
200 |
General |
ty-all [obsolete] n.
|
ip |
|
201 |
General |
all a case n.
|
ilgilenmeye değmeyen sorun |
|
202 |
General |
all nighter n.
|
tüm gece süren proje |
|
203 |
General |
all nighter n.
|
tüm gece süren etkinlik |
|
204 |
General |
all-day sucker n.
|
lolipop |
|
205 |
General |
all-dayer n.
|
tüm gün süren etkinlik |
|
206 |
General |
all-court press n.
|
büyük çaba |
|
207 |
General |
all fives n.
|
bir tür domino oyunu |
|
208 |
General |
all hands n.
|
aynı amacı taşıyan herkes |
|
209 |
General |
all-nighter n.
|
bütün gece süren şey |
|
210 |
General |
all-overs [dialect] n.
|
kıpırtı |
|
211 |
General |
all-overs [dialect] n.
|
kaşıntı |
|
212 |
General |
all saints' summer n.
|
pastırma yazı |
|
213 |
General |
all-sliming n.
|
göz büyüklüğü 200 olan bir elekten geçecek kadar ince öğütme |
|
214 |
General |
all threes n.
|
üçün katlarının sayıldığı bir tür oyun |
|
215 |
General |
all-timer [us] n.
|
olağanüstü kimse |
|
216 |
General |
all-timer [us] n.
|
her şeyde en iyi olan kimse |
|
217 |
General |
know-all n.
|
ukala |
|
218 |
General |
know-it-all n.
|
bilgiç |
|
219 |
General |
know-all n.
|
bilgiç |
|
220 |
General |
jack-at-all-trades n.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
221 |
General |
jack-at-all-trades n.
|
her işten anlayan kimse |
|
222 |
General |
uptails all n.
|
eğlence düşkünü kimse |
|
223 |
General |
uptails all n.
|
zevk ve sefaya düşkün tip |
|
224 |
General |
uptails all n.
|
gürültücü kimse |
|
225 |
General |
uptails all n.
|
şamatacı kimse |
|
226 |
General |
uptails all n.
|
eğlenti |
|
227 |
General |
uptails all n.
|
şenlik |
|
228 |
General |
uptails all n.
|
eğlence |
|
229 |
General |
uptails all n.
|
keşmekeş |
|
230 |
General |
maid of all work n.
|
her işi yapan kimse |
|
231 |
General |
maid of all work n.
|
her işi yapan şey |
|
232 |
General |
maid-of-all-work n.
|
tüm evin işini yapan temizlikçi |
|
233 |
General |
maid-of-all-work n.
|
her işi yapan kimse |
|
234 |
General |
maid-of-all-work n.
|
her işi yapan şey |
|
235 |
General |
heal all n.
|
her derde deva |
|
236 |
General |
save-all n.
|
bir tür mumluk |
|
237 |
General |
save-all n.
|
şamdan |
|
238 |
General |
save-all [dialect] n.
|
paragöz kimse |
|
239 |
General |
save-all [dialect] n.
|
cimri kimse |
|
240 |
General |
save-all [dialect] n.
|
kumbara |
|
241 |
General |
save-all [dialect] n.
|
iş tulumu |
|
242 |
General |
save-all [dialect] n.
|
tulum |
|
243 |
General |
save-all [dialect] n.
|
önlük |
|
244 |
General |
do-all [obsolete] n.
|
kahya |
|
245 |
General |
do-all [obsolete] n.
|
genel müdür |
|
246 |
General |
crawl on all fours v.
|
emeklemek |
|
247 |
General |
give one's all v.
|
gayret göstermek |
|
248 |
General |
sit up all night v.
|
sabahlamak |
|
249 |
General |
settle once and for all v.
|
kesip atmak |
|
250 |
General |
lose all sense of shame v.
|
ar damarı çatlamak |
|
251 |
General |
go all the way v.
|
son haddine varmak |
|
252 |
General |
be all of a tremble v.
|
zangır zangır titremek |
|
253 |
General |
go the way of all flesh v.
|
ölmek |
|
254 |
General |
be all right v.
|
uygun olmak |
|
255 |
General |
stay awake all night v.
|
sabahı etmek |
|
256 |
General |
be all skin and bone v.
|
kemikleri sayılmak |
|
257 |
General |
all greek to v.
|
bir konuya fransız kalmak |
|
258 |
General |
make all sorts of excuses v.
|
bin dereden su getirmek |
|
259 |
General |
free for all v.
|
herkese açık yarışma |
|
260 |
General |
know all the answers v.
|
ukalalık etmek |
|
261 |
General |
become all nerves v.
|
sinir kesilmek |
|
262 |
General |
be up all night v.
|
sabahlamak |
|
263 |
General |
go all the way with v.
|
tamamıyla hemfikir olmak |
|
264 |
General |
put all the cards on the table v.
|
düşüncelerini açıkça söylemek |
|
265 |
General |
sit up all night v.
|
sabahı etmek |
|
266 |
General |
be all ears v.
|
can kulağı ile dinlemek |
|
267 |
General |
go all shades of red v.
|
renkten renge girmek |
|
268 |
General |
lose one's all v.
|
varını yoğunu kaybetmek |
|
269 |
General |
draw all attention towards oneself v.
|
tüm dikkatleri üzerine çekmek |
|
270 |
General |
be all smiles v.
|
ağzı dört köşe olmak |
|
271 |
General |
beat all hollow v.
|
yenmek |
|
272 |
General |
shout all at once v.
|
bağrışmak |
|
273 |
General |
cut across all boundaries v.
|
sınır tanımamak |
|
274 |
General |
fall on all fours v.
|
dört ayak üzerine düşmek |
|
275 |
General |
be all right v.
|
fena olmamak |
|
276 |
General |
go hot all over v.
|
ateş basmak |
|
277 |
General |
be all keyed up v.
|
endişe içinde olmak |
|
278 |
General |
give up all worldly things v.
|
dünyadan elini eteğini çekmek |
|
279 |
General |
be all eyes v.
|
gözünü dört açmak |
|
280 |
General |
exert all one's strength v.
|
kıçını yırtmak |
|
281 |
General |
be all right v.
|
zarara uğramamış olmak |
|
282 |
General |
be all keyed up v.
|
çok heyecanlı olmak |
|
283 |
General |
be all square on the accounts v.
|
alıp vereceği olmamak |
|
284 |
General |
go all the way with v.
|
sevişmek |
|
285 |
General |
be all ears v.
|
dikkat kesilmek |
|
286 |
General |
be all right v.
|
iyi olmak |
|
287 |
General |
go all the way with v.
|
birinin tüm isteklerini yerine getirmek |
|
288 |
General |
go all the way v.
|
her naneyi yemek |
|
289 |
General |
be all in a fluster v.
|
çırpınmak |
|
290 |
General |
sell all one has v.
|
satıp savmak |
|
291 |
General |
stay awake all night v.
|
sabahı bulmak |
|
292 |
General |
stake all one's money on one gamble v.
|
rest çekmek |
|
293 |
General |
be on all fours v.
|
domalmak |
|
294 |
General |
pull out all the stops v.
|
elinden geleni yapmak |
|
295 |
General |
go to all lengths v.
|
her çareye başvurmak |
|
296 |
General |
sit up all night v.
|
sabahı bulmak |
|
297 |
General |
pull out all the stops v.
|
var gücüyle çalışmak |
|
298 |
General |
go to all lengths v.
|
her çareyi kullanmak |
|
299 |
General |
be left all by oneself v.
|
ortalıkta kalmak |
|
300 |
General |
beat somebody all to pieces v.
|
pöstekisini sermek |
|
301 |
General |
be all skin and bones v.
|
kaburgaları çıkmak |
|
302 |
General |
let it all hang out v.
|
koyvermek |
|
303 |
General |
let it all hang out v.
|
boşlamak |
|
304 |
General |
let it all hang out v.
|
kendini koyvermek |
|
305 |
General |
let it all hang out v.
|
gevşemek |
|
306 |
General |
let it all hang out v.
|
rahatlamak |
|
307 |
General |
do something all over again v.
|
baştan almak (işi/konuyu) |
|
308 |
General |
put all of one's efforts in a job v.
|
canla başla çalışmak |
|
309 |
General |
go all out v.
|
canını dişine takmak |
|
310 |
General |
give it one's all v.
|
canını dişine takmak |
|
311 |
General |
behave like a know it all v.
|
hariçten gazel okumak |
|
312 |
General |
do all one can do v.
|
elinden geleni yapmak |
|
313 |
General |
investigate all the characteristics of someone (or some subject) v.
|
ıcığını cıcığını sormak |
|
314 |
General |
for all hell break loose v.
|
kıyamet kopmak |
|
315 |
General |
make all kinds of excuses v.
|
kırk dereden su getirmek |
|
316 |
General |
go all shades of purple v.
|
renkten renge girmek |
|
317 |
General |
keep abreast of all the latest developments v.
|
gelişmeleri takip etmek |
|
318 |
General |
be all up v.
|
ayvayı yemek |
|
319 |
General |
be all up v.
|
hapı yutmak |
|
320 |
General |
be all important v.
|
hayati önem taşımak |
|
321 |
General |
be all important v.
|
hayati önemde olmak |
|
322 |
General |
be all at sea v.
|
afallamak |
|
323 |
General |
be all at sea v.
|
şaşırmak |
|
324 |
General |
be all skin and bones v.
|
bir deri bir kemik olmak |
|
325 |
General |
be all skin and bones v.
|
kadidi çıkmak |
|
326 |
General |
be all for v.
|
-e taraftar olmak |
|
327 |
General |
be all for v.
|
-i candan desteklemek |
|
328 |
General |
be all-important v.
|
hayati önemde olmak |
|
329 |
General |
be all-important v.
|
hayati önem taşımak |
|
330 |
General |
be all broken up over v.
|
-den çok üzgün olmak |
|
331 |
General |
reach an all-time high v.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
|
332 |
General |
be all together v.
|
bir arada bulunmak |
|
333 |
General |
let it all hang out v.
|
kafa dağıtmak |
|
334 |
General |
death (be) all around v.
|
ölüm kol gezmek |
|
335 |
General |
clean out all the drawers v.
|
tüm çekmeceleri boşaltmak |
|
336 |
General |
be all beat up v.
|
bitip tükenmek |
|
337 |
General |
be all beat up v.
|
çok yorulmak |
|
338 |
General |
be all beat up v.
|
yorgun olmak |
|
339 |
General |
could not be saved despite all medical efforts v.
|
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
|
340 |
General |
could not be saved despite all the efforts deployed by v.
|
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
|
341 |
General |
lose all trace of v.
|
izini kaybetmek |
|
342 |
General |
stay up all night v.
|
sabahı bulmak |
|
343 |
General |
stay up all night v.
|
sabahı etmek |
|
344 |
General |
stay up all night v.
|
sabahlamak |
|
345 |
General |
despite all efforts can not be saved v.
|
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak |
|
346 |
General |
stay up all night v.
|
bütün gece uyumamak |
|
347 |
General |
stay up all night v.
|
bütün gece ayakta kalmak |
|
348 |
General |
reach all-time high v.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
|
349 |
General |
be at all-time high v.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek |
|
350 |
General |
meet all the required standards v.
|
istenen standartlara sahip olmak |
|
351 |
General |
discuss thoroughly (all aspects of) v.
|
tüm boyutlarıyla tartışmak |
|
352 |
General |
start all over again v.
|
sil baştan yapmak |
|
353 |
General |
sever all ties with v.
|
bağını koparmak |
|
354 |
General |
sever all ties with v.
|
bağlarını koparmak |
|
355 |
General |
sever all ties with v.
|
bağı kopmak |
|
356 |
General |
carry all kinds of germs v.
|
her türlü mikrobu taşımak |
|
357 |
General |
take all kinds of measures v.
|
her türlü önlemi almak |
|
358 |
General |
pee all the time v.
|
sürekli işemek |
|
359 |
General |
go off in all these other directions v.
|
bambaşka yönlere gitmek |
|
360 |
General |
close all the way v.
|
tam kapanmak |
|
361 |
General |
issue an all-points bulletin v.
|
arama emri çıkarmak |
|
362 |
General |
go to all the trouble v.
|
zahmete katlanmak |
|
363 |
General |
spend all of one’s money on drugs v.
|
tüm parasını uyuşturucuya harcamak |
|
364 |
General |
get beat up all the time v.
|
sürekli dayak yemek |
|
365 |
General |
be all of one mind about v.
|
hemfikir olmak |
|
366 |
General |
be all of one mind about v.
|
aynı fikirde olmak |
|
367 |
General |
lose all one’s money v.
|
tüm parasını kaybetmek |
|
368 |
General |
howl all night long v.
|
(köpek) bütün gece ulumak |
|
369 |
General |
not stop ringing all weekend v.
|
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek |
|
370 |
General |
be all set to tell something v.
|
kendini bir şey söylemeye hazırlamak |
|
371 |
General |
have all the makings of a first-class scandal v.
|
tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak |
|
372 |
General |
regret having come (at all/in the first place) v.
|
geldiğine geleceğine pişman olmak |
|
373 |
General |
have all sizes and colors in stock v.
|
stokunda tüm ebatlarından/boylarından ve renklerinden bulunmak |
|
374 |
General |
extend all the way to v.
|
-e kadar ulaşmak |
|
375 |
General |
put an end to all the madness v.
|
tüm bu çılgınlığa bir son vermek |
|
376 |
General |
wake up all bruised up v.
|
yara bere içerisinde uyanmak |
|
377 |
General |
make friends with all the people he/she work with v.
|
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek |
|
378 |
General |
sleep all day v.
|
tüm gün uyumak |
|
379 |
General |
work all night v.
|
tüm gece çalışmak |
|
380 |
General |
not to say anything at all v.
|
bir kelime etmemek |
|
381 |
General |
not to say anything at all v.
|
ağzını açmamak |
|
382 |
General |
puke all over the carpets v.
|
halılara kusmak |
|
383 |
General |
be at an all-time low v.
|
en düşük seviyesinde olmak |
|
384 |
General |
look at all possibilities v.
|
tüm olasılıklara bakmak |
|
385 |
General |
get all the permits v.
|
tüm izinleri almak |
|
386 |
General |
give all her love to her child v.
|
tüm sevgisini çocuğuna vermek |
|
387 |
General |
examine all parts of something v.
|
derinlemesine incelemek |
|
388 |
General |
deserve all of the credit v.
|
her türlü övgüyü hak etmek |
|
389 |
General |
be all/completely alone (in the world) v.
|
kimi kimsesi olmamak |
|
390 |
General |
make all the arrangements v.
|
tüm ayarlamaları yapmak |
|
391 |
General |
be all over the news v.
|
tüm haberlerde olmak |
|
392 |
General |
become all attention v.
|
pürdikkat kesilmek |
|
393 |
General |
be on the computer all day v.
|
bütün gün bilgisayarda takılmak |
|
394 |
General |
be on the computer all day v.
|
bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak |
|
395 |
General |
be on the computer all day v.
|
bütün gün bilgisayarda olmak |
|
396 |
General |
be found guilty on all charges v.
|
tüm suçlamalardan suçlu bulunmak |
|
397 |
General |
sit at home all day v.
|
bütün gün evde oturmak |
|
398 |
General |
spend all year v.
|
tüm yılı harcamak |
|
399 |
General |
have all facilities available v.
|
her türlü imkana sahip olmak |
|
400 |
General |
can't help speaking highly of something/someone all the time v.
|
anlata anlata bitirememek |
|
401 |
General |
say all in v.
|
rest çekmek/demek (pokerde) |
|
402 |
General |
be known all over the world v.
|
bütün dünyada bilinmek |
|
403 |
General |
all but certain v.
|
hemen hemen emin olmak |
|
404 |
General |
exhaust all possibilities v.
|
bütün imkanları tüketmek |
|
405 |
General |
shake all over v.
|
tir tir titremek |
|
406 |
General |
shake all over v.
|
tüm vücudu titremek |
|
407 |
General |
support someone in all aspects of something v.
|
birisine bir şeyin her alanında destek olmak |
|
408 |
General |
support someone in all aspects of something v.
|
birisine bir şeyin her alanında yardım etmek |
|
409 |
General |
become rich all at once v.
|
köşeyi dönmek |
|
410 |
General |
tick all the boxes v.
|
her şartı sağlamak |
|
411 |
General |
all out adj.
|
bitkin |
|
412 |
General |
all white adj.
|
apak |
|
413 |
General |
all of a piece adj.
|
aynı tür |
|
414 |
General |
all agog adj.
|
can atan |
|
415 |
General |
all manner of adj.
|
her çeşit |
|
416 |
General |
all alone adj.
|
kimsesiz |
|
417 |
General |
all weather adj.
|
her havaya elverişli |
|
418 |
General |
all wood adj.
|
komple ahşap |
|
419 |
General |
sick of it all adj.
|
sıtkı sıyrılmış |
|
420 |
General |
black and blue all over adj.
|
mosmor |
|
421 |
General |
all mixed up adj.
|
allak bullak |
|
422 |
General |
all sorts of adj.
|
türlü türlü |
|
423 |
General |
all in pieces adj.
|
paramparça |
|
424 |
General |
beyond all bear adj.
|
katlanılmaz |
|
425 |
General |
all wool adj.
|
tamamen yünlü |
|
426 |
General |
all metal adj.
|
komple metal |
|
427 |
General |
all adj.
|
cemi |
|
428 |
General |
all around adj.
|
dört taraftan |
|
429 |
General |
all of a piece adj.
|
aynı |
|
430 |
General |
all knowing adj.
|
herşeyi bilen |
|
431 |
General |
beyond all bear adj.
|
dayanılmaz |
|
432 |
General |
all mixed up adj.
|
karman çorman |
|
433 |
General |
all in adj.
|
yorgun |
|
434 |
General |
all adj.
|
katışıksız |
|
435 |
General |
all of a size adj.
|
hepsi aynı büyüklükte |
|
436 |
General |
beyond all bearing adj.
|
katlanılmaz |
|
437 |
General |
all in bits adj.
|
paramparça |
|
438 |
General |
all mixed up adj.
|
karmakarışık |
|
439 |
General |
all of adj.
|
en aşağı |
|
440 |
General |
all in adj.
|
her şey dahil |
|
441 |
General |
all out adj.
|
yorgun |
|
442 |
General |
all over adj.
|
bitmiş |
|
443 |
General |
all over adj.
|
bitik |
|
444 |
General |
all powerful adj.
|
mutlak güce sahip |
|
445 |
General |
all in adj.
|
turşu gibi |
|
446 |
General |
of all sizes adj.
|
küçüklü büyüklü |
|
447 |
General |
all adj.
|
tekmil |
|
448 |
General |
for all the world like adj.
|
tıpatıp aynı |
|
449 |
General |
all of adj.
|
olanca |
|
450 |
General |
all in adj.
|
çok yorgun |
|
451 |
General |
all powerful adj.
|
çok güçlü |
|
452 |
General |
once and for all adj.
|
ilk ve son olarak |
|
453 |
General |
all around adj.
|
her yer |
|
454 |
General |
out of all proportion adj.
|
tamamiyle nisbetsiz |
|
455 |
General |
out of all proportion adj.
|
nisbetsiz |
|
456 |
General |
beyond all bearing adj.
|
dayanılmaz |
|
457 |
General |
all adj.
|
saf |
|
458 |
General |
all in adj.
|
bitkin |
|
459 |
General |
beyond all bearing adj.
|
çekilmez |
|
460 |
General |
all adj.
|
bütün |
|
461 |
General |
all inclusive adj.
|
her şey dahil |
|
462 |
General |
all purpose adj.
|
her amaca uygun |
|
463 |
General |
all kinds of adj.
|
her türlü |
|
464 |
General |
almost all adj.
|
tamamına yakın |
|
465 |
General |
all adj.
|
özbeöz |
|
466 |
General |
all time favourite adj.
|
tüm zamanların en ünlü |
|
467 |
General |
all time favorite adj.
|
tüm zamanların en ünlü |
|
468 |
General |
all time favourite adj.
|
tüm zamanların en iyi |
|
469 |
General |
all time favorite adj.
|
tüm zamanların en iyi |
|
470 |
General |
free from all defects adj.
|
kusursuz |
|
471 |
General |
all-around adj.
|
her alanda başarılı |
|
472 |
General |
all-seeing adj.
|
her şeyi gören |
|
473 |
General |
all-duty adj.
|
çok amaçlı |
|
474 |
General |
all-terrain adj.
|
her arazide gidebilen |
|
475 |
General |
all-purpose adj.
|
çok yönlü |
|
476 |
General |
all-inclusive adj.
|
geniş kapsamlı |
|
477 |
General |
all-night adj.
|
bütün gece süren (bir olay) |
|
478 |
General |
all-purpose adj.
|
kullanışlı |
|
479 |
General |
all-around adj.
|
mükemmel |
|
480 |
General |
all-out adj.
|
bütün |
|
481 |
General |
all-purpose adj.
|
çok kullanışlı |
|
482 |
General |
all-out adj.
|
tam |
|
483 |
General |
all-wool adj.
|
tamamen yünlü |
|
484 |
General |
all-purpose adj.
|
pek çok işe yarayan |
|
485 |
General |
all-round adj.
|
her sahada mükemmel olan |
|
486 |
General |
all-knowing adj.
|
alim |
|
487 |
General |
all-inclusive adj.
|
her şeyi kapsayan |
|
488 |
General |
all-inclusive adj.
|
sadece seyahat ve konaklamadan fazlasını içeren tatil paketi |
|
489 |
General |
all-purpose adj.
|
çok maksatlı |
|
490 |
General |
all-round adj.
|
çok yönlü |
|
491 |
General |
all-wood adj.
|
komple ağaç |
|
492 |
General |
all-time adj.
|
başlangıçtan şimdiye kadar |
|
493 |
General |
all-wood adj.
|
tümüyle ahşap |
|
494 |
General |
all-purpose adj.
|
universal |
|
495 |
General |
all-embracing adj.
|
her şeyi saran |
|
496 |
General |
all-weather adj.
|
her havaya elverişli |
|
497 |
General |
all-around adj.
|
pek çok yeteneği olan |
|
498 |
General |
all-knowing adj.
|
bilmiş |
|
499 |
General |
all-knowing adj.
|
her şeyi bilen |
|
500 |
General |
spread all through with adj.
|
ile dolu |
|