kendine - Turkish English Dictionary
History

kendine



Meanings of "kendine" in English Turkish Dictionary : 3 result(s)

Turkish English
General
kendine yourself pron.
kendine auto- pref.
Colloquial
kendine to oneself expr.

Meanings of "kendine" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
kendine mahsus unique adj.
kendi kendine by herself adv.
kendi kendine by oneself adv.
kendi kendine on one's own adv.
kendi kendine by himself adv.
kendi kendine by itself adv.
General
kendine maletme seisin n.
kendine güvenmeyiş self distrust n.
kendi kendine gülme chuckle n.
kendine değme noktası tacnode n.
kendine bağlama enchaining n.
kendine güven confidence n.
kendi kendine zarar verme self destruction n.
kendine dönük grup çalışması self directed group work n.
kendine güvenme assurance n.
bir bölgenin özgün kendine has hayvan yaşamı fauna n.
kendine maletme seizin n.
kendine işkence self torture n.
kendine özgülük individuality n.
kendine hakim olma overturning n.
kendine katma absorption n.
kendine bağlama enchainment n.
kendine güven assurance n.
kendi kendine yardım teknikleri self help techniques n.
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma soliloquy n.
kendine fazla güvenme aplomb n.
kendine mal etme embezzling n.
kendi kendine oral seks yapma autofellatio n.
kendine güvensizlik diffidence n.
kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığ (devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) paternalism n.
kendine mal etme appropriation n.
kendine güvenme aplomb n.
kendine hakim olamama incontinence n.
kendine hakim olma overspilling n.
kendi kendine döllenme self pollination n.
kendine hayranlık egotism n.
kendine güvenme self reliance n.
kendine bağlama enamoring n.
kendine saygı self esteem n.
kendine bir şey yapma izni verme indulgence n.
kendi kendine konuşma soliloquy n.
kendine başvurma self reference n.
kendine bağlama enamouring n.
kendine bağlama enthrallment n.
kendine işkence self torment n.
kendi kendine gerçekleştirme self realization n.
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması autosexuality n.
kendine güvenme overconfidence n.
kendine düşkünlük self indulgence n.
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması autoeroticism n.
kendine hakim olma owning n.
kendine layık olmayan bir işte kullanma (yeteneğini vb'ni) prostitution n.
kendine güven aplomb n.
kendine fazla güvenme overconfidence n.
kendi kendine telkin autosuggestibility n.
kendi kendine söylenen grump n.
kendine hakim olma self control n.
(devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığı gibi davranması paternalism n.
kendi kendine öğrenme self learning n.
bireyin kendi kendine verdiği söz personal commitment n.
kendine hakimiyet composure n.
kendine güven self-confidence n.
kendine güven self-assurance n.
kendi kendine zarar verme self-destruction n.
kendine saygı self-worth n.
kendi kendine döllenme self-pollination n.
kendine yükleme self-attribution n.
kendine dönük grup çalışması self-directed group work n.
kendi kendine sertlik verme self-annealing n.
kendi kendine yapabilir self-efficacy n.
kendi kendine acıma self-pity n.
kendine hakim olma self-restraint n.
kendi kendine algılayış self-perceiving n.
kendi kendine algılama self-perceiving n.
kendine hakim olma self-control n.
kendi kendine telkin self-command n.
kendi kendine yardım self-help n.
kendi kendine uyanış self-awakening n.
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarma name-dropping n.
kendi kendine tapma self-worship n.
kendine yetme self-sufficiency n.
kendi kendine hakimiyet self-command n.
kendine acıma self-pity n.
kendine güven self-reliance n.
kendine hakim olma self-possession n.
kendine hakimiyet self-control n.
kendi kendine yetme self-help n.
kendine kılavuzluk eden öğrenme araçları self-guided learning tools n.
kendi kendine abartma self-aggrandizement n.
kendine saygı self-respect n.
kendi kendine doğrulama self-validating n.
kendine özgü yapı unique structure n.
kendine özgü yapı distinctive structure n.
kendi kendine belgelendirme self-certificating n.
kendi kendine belgelendirme self-certification n.
kendi kendine rapor etme self-report n.
kendine özgü one of a kind n.
kendine özgü yöntem unique method n.
kendine özgü yöntem distinctive method n.
kendine has özellik idiosyncrasy n.
bir yerin kendine özgü atmosferi genius loci n.
kendine özgü/has (özellik) stylemark n.
kendine özgü/has (özellik) earmark n.
kendine özgü/has (özellik) trademark n.
kendine özgü/has (özellik) hallmark n.
kendine gelme recovering n.
kendi kendine hakim olma ascesis n.
kendine hakim olamama self-abandonment n.
kendine güven duygusu self-confidence n.
kendine bakım self care n.
kişinin kendine ayırdığı zaman me-time n.
kendine dönük/yönelik involutory n.
kendine duyduğun saygı self-esteem n.
kendine güven assertiveness n.
kendine güven assuredness n.
kendine çok güvenme assurance n.
kendine maletme arrogation n.
ahlak sorunlarını kendine göre yorumlayan kimse casuist n.
kendine aşırı güvenme cockiness n.
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum self-sculpting sand n.
kendine güvensizlik lack of self-confidence n.
kendine tapma autotheism n.
kendine tapma self-worship n.
kendine özgü (özgün) karakter/özellik/stil spin n.
kendine yabancılaşma self-alienation n.
kendine hükmetme self-domination n.
kendine bağlama enthralment n.
kendi kendine abartma self-aggrandisement n.
kendine inanç self-belief n.
kendine hakim olma self mastery n.
kendi kendine üretim self production n.
kişinin kendine hayranlık duyması self-adulation n.
kendine özgü bir halkın parçası olmanın birleştiriciliği peoplehood n.
kendine yönelik şefkat self-compassion n.
kendine kasten zarar verme self-sabotage n.
kendine yabancılaşma self-estrangement n.
kendine katma absorbition n.
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması courbette n.
kendine gelme recollectedness n.
kendine gösterilen şiddete direnmek için güç kullanmayan kimse nonresistant n.
kendine özgü doğasını verme naturing n.
kendine acı çektirme self-laceration n.
bir şeyi kendine uydurma tuning n.
kendine has özellik twist n.
kişinin kendi kendine koyduğu son teslim tarihi self-imposed deadline n.
başkasına ait şeyleri kendine mal eden kimse arrogator n.
kendine güven authority n.
kendi kendine öğrenmiş kimse automath n.
kendi kendine var olma uncreatedness n.
kendine çekme enthrallment n.
kendine güveni olmama unsureness n.
kendine güveni olmama unsurety n.
kendine güvensizlik self-distrust n.
kendine güvenmeme self-distrust n.
bir şarabın kendine özgü aroması bloom n.
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması maya n.
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman me time n.
bilinçli ve esprili bir şekilde kendine işaret eden bir hikaye, konuşma meta n.
kendine gelme revival n.
kendine has bir tarz signature style n.
kendine bakacak durumda olmayan kişilerin ev işlerini yapması için para ödenen kimse home help [uk] [new zealand] n.
çok kişiyi kendine çeken şey honeypot n.
kendi kendine yeten birimlerle veya bölümlerle inşa edilmiş şey modular n.
farklı şekiller veya tasarımlar oluşturmak için kendisine benzeyen başkalarıyla birleştirilebilen veya değiştirilebilen kendine yeter öğe modular n.
kendi kendine konuşan kimse monologist n.
kendi kendine konuşan kimse monologuist n.
kendine aşırı güven hutzpah n.
(kendine) ket vurma denial n.
(kendine) ket vurma denial of one's self n.
(kendine) ket vurma deniance n.
kendine eşya emanet edilen kimse depositary n.
memleketin taarruzdan korunmuş, ekonomik ve politik bakımdan kendine yeten iç kısımları heartland n.
kendine odaklanma yoluyla bir tür meditasyon omphaloskepsis n.
aşırı kendine güven hutzpa n.
aşırı kendine güvenli chutzpanik n.
kendine hakim olamama impotence n.
kendine hakim olamama impotency n.
kendine belirli bir konumu vaat etme committal n.
kendine güvenmeme inferiority complex n.
kendine hakim olma composition n.
kendine saygı belirtisi davranış dignity n.
(çin usulü) kendi kendine masaj do-in n.
kendine hakim olamama incontinency n.
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü özellikleri contour n.
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü düzeni contour n.
kendine güven coolness n.
bölge veya alanın kendine ait olanları basmadan önce kullandığı posta pulu forerunner n.
kendine baktırma predomination n.
kendine sitem etme self-abuse n.
kendine yapılan iyilik self-charity [obsolete] n.
kendi kendine konuşma self-commune n.
kendi kendine konuşma self-communion n.
kendine hakimlik self-composure n.
kendi kendine düşünme self-contemplation n.
kendi kendine hüküm giydirme self-conviction n.
kendine zarar veren kimse self-destroyer n.
kendine kılavuzluk etme self-direction n.
kendine inanmama self-doubt n.
kendine güvenmeme self-doubt n.
kendi kendine övünme self-gratulation n.
insanın kendine kör olması self-ignorance n.
kendine yabancılık self-ignorance n.
bireyin kendine duyduğu kızgınlık self-indignation n.
kendi kendine duyulan öfke self-indignation n.
kendi kendine içerleme self-indignation n.
kendi kendine hayallere dalma self-involution n.
kendi kendine dalıp gitme self-involution n.
kişinin kendine duyduğu sevgi self-love n.
kendi kendine ilaç kullanma self-medication n.
kendine dönük mizah self-mockery n.
kendine bakmama self-neglect n.
kendine bakmayan self-neglecting n.
kendine aşırı düşkünlük self-obsession n.
kendi kendine polislik yapma self-policing n.
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme self-policing n.
kendi kendine suçun önüne geçme self-policing n.
kendine duyulan gurur self-pride n.
kendine eziyet etme self-punishment n.
kendine sitem etme self-reproof n.
birinin kendine duyduğu saygı self-reverence n.
kendine işkence etme self-torment n.
kendine işkence etme self-torture n.
kendine işkence eden kimse self-tormentor n.
kendine eziyet eden kimse self-tormentor n.
bireyin kendine duyduğu güven self-trust n.
kendine zarar verme self-violence n.
bireyin kendine yaptığı hata self-wrong n.
kendine gelme shake-off n.
kendine düşen içeceği içmeyen kimse sneak-cup n.
kendine yetme sufficiency n.
kendine saygı pride n.
kendine gelmek pull round v.
kendine ... süsü vermek pretend to be v.
kendine bir çekidüzen vermek tidy oneself up v.
kendi kendine konuşmak huddle with oneself v.
fikirlerini kendine saklamak keep one's own counsel v.
kendine gelmek perk up v.
kendine hakim olamamak not control oneself v.
kendi kendine konuşmak talk to oneself v.
kendine örnek almak model oneself on v.
kendine gelmek be oneself again v.
kendine gelmek perk v.
kendine aşık etmek sweep someone off one's feet v.
kendine bağlamak enchain v.
kendine gelmek recover v.
kendine gelmek gather oneself together v.
kendine gelmek pull oneself together v.
kendi kendine yara olmak exulcerate v.
kendi kendine konuşmak speak aside v.
kendine yedirememek be unable to bring oneself to v.
yüzünü yıkayıp kendine bir çekidüzen vermek freshen up v.
kendine çeki düzen vermek preen v.
tamamen yanıp kendi kendine sönmek burn out v.
kendine gelmek collect oneself v.
kendine düşen görevi yerine getirmek keep one's end up v.
kendine çevirmek introvert v.
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek pull someone over v.
kendine düşen payı ödemek keep one's end up v.
kendi kendine gelin güvey olmak reckon without one's host v.
kendine gelmek regain consciousness v.
kendine gelmek come around v.
kendine gelmek get a grasp on oneself v.
kendine mal etmek appropriate v.
kendi kendine servis yaparak yiyeceklerden almak help oneself to v.
kendine ... süsü vermek pretend v.
kendine hakim olmak keep one's head v.
kendine ... süsü vermek pose as v.
kendine hakim olmak keep one's balance v.
kendine katmak absorb v.
kendine bir şey yapma izni vermek indulge in v.
kendi kendine gülmek chuckle v.
kendine özen göstermemek let oneself go v.
kendine çeki düzen vermek gussy up v.
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek pull something over v.
kendine gelmek come round v.
kendi kendine konuşmak soliloquize v.
kendine çekidüzen vermek smarten up v.
kendine gelmek come to v.
kendine sahip olmak be in possession of oneself v.
kendine gelmek behave oneself v.
kendine gelmek come to one's senses v.
kendine hakim olmak be in possession of oneself v.
kendine gelmek recover oneself v.
kendine dikkat etmek take care of oneself v.
kendine gelmek compose oneself v.
kendi kendine anlamak self understand v.
yeteneğini vb'ni kendine layık olmayan bir işte kullanmak prostitute v.
kendine hakim olmak get a grasp on oneself v.
kendine gelmek come to life v.
kendine layık olmayan bir işte çalışmak prostitute oneself v.
kendine güveni artmak take heart v.
kendine bir çekidüzen vermek make oneself presentable v.
kendine hakim olmak compose oneself v.
kendine çeki düzen vermek primp v.
kendine güvenmek be sure of oneself v.
kendine hakim olmak simmer down v.
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak pull someone over v.
kendine mal etmek commandeer v.
kendine yol açmak worm one's way v.
kendi kendine düşüp yaralanmak gutser v.
yangın kendi kendine çıkmak burn (itself) out v.
yangının kendi kendine çıkması burn (itself) out v.
kendine maletmek appropriate v.
kendine ayırmak appropriate v.
kendi kendine tekrarlamak soliloquize v.
kendine ... süsü vermek make believe v.
kendine dikkat etmek fend for oneself v.
kendine düşeni yapmak do one's part v.
kendi kendine yetmek become self-sufficient v.
kendine güveni gelmek gain self-confidence v.
kendine olan saygısını kaybetmek lose one's self-respect v.
kendine olan güvenini kaybetmek lose one's self-confidence v.
dönüp kendine bakmak do a self-criticism v.
kendine saygısı olmamak have no self-esteem v.
kendine güvenini kaybetmek lose one's self-confidence v.
kendine olan saygısını kazanmak regain one's self-respect v.
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarmak name-drop v.
kendine olan saygısını yeniden kazanmak regain one's self-respect v.
kendine gelmek get over v.
kendine gelmek gather oneself up v.
kendine bağlamak bewitch v.
kendine örnek almak model v.
kendine haksızlık etmek be unfair to oneself v.
kendine haksızlık etmek be unjust to oneself v.
kendine düşen görevi yapmak pull one's weight v.
(kendine) jilet atmak blade oneself v.
(kendine) jilet atmak cut oneself with a razor blade v.
(kendine) jilet atmak slash oneself with razor v.
kendine hakim olmak remain calm v.
kendine hakim olmak keep one's temper v.
kendine çeki düzen vermek adapt oneself to v.
kendi kendine söylenmek mutter to oneself v.
kendi kendine söylenmek murmur v.
kendi kendine zarar vermek self-harm v.
yeni yeni kendine gelmek barely recuperate v.
yeni yeni kendine gelmek barely recover v.
yavaş yavaş kendine gelmek slowly recover v.
yavaş yavaş kendine gelmek gradually recover v.
kendine olan güvenini yitirmek lose one's self-confidence v.
kendine zaman ayırmak allocate time for oneself v.
kendine zaman ayırmak keep time for oneself v.
kendine zaman ayırmak spare the time for oneself v.
kendine zaman ayırmak make time for oneself v.
kendine pay çıkarmak take the credit for other people's work v.
kendine gelmek wake up v.
silkinip kendine gelmek wake up to oneself v.
kendine çekmek pull toward oneself v.
kendine çekmek appeal v.
kendine çekmek attract v.
kendine çekmek draw in v.
(hastalıktan sonra) kendine gelmek build up v.
kendine güveni az olmak have low self esteem v.
kendine güvenmek believe in oneself v.
kendine gelmek recover consciousness v.
kendine yalan söylemek lie to oneself v.
kendine olan güvenini kazanmak gain self-confidence v.
kendine çeki düzen vermek get one’s act together v.
kendine gelmek get sober v.
kendine saygısı olmak have self-respect v.
kendine saygısı olmak respect oneself v.
kendine saygı duymak respect oneself v.
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak make a good life for oneself v.
kendine özgü bir gülümsemesi olmak have a distinctive smile v.
kendine özgü bir gülümsemesi olmak have a unique smile v.
kendi kendine konuşmak engage in private speech v.
kendine iyi bakmak take good care of oneself v.
kendine jilet atmak/kendini bir şey ile kesmek self-cut v.
kendine doğru çekmek pull toward oneself v.
kendine söz vermek promise oneself v.
kendine bir rehber aramak look for guidance v.
kendine güvendiğini hissetmek feel confident v.
kendine güvenen bir şekilde hareket etmek/davranmak feel confident v.
kendine güvenmek feel confident v.
(acı/ağrı) kendi kendine geçmek go away on its own v.
kendine ait odası olmak have his/her own room v.
kendine olan saygısını arttırmak boost one's self esteem v.
kendine maletmek arrogate to oneself v.
kendi kendine öğrenmek teach yourself v.
(bir şeyle ilgili) kendi kendine düşünmek think to yourself v.
birisini kendine doğru/yakınına çekmek pull someone in close v.
kendine haksızlık etmek be hard on yourself v.
kendi kendine tekrarlamak soliloquise v.
kendi kendine konuşmak soliloquise v.
iyi bir ağlayıp kendine gelmek have a good cry and be fine v.
kendine kızmak be mad at oneself v.
kendine kızmak be angry at oneself v.
kendine uygun olan kısmını çekip almak cherry-pick v.
kendine en uygun olanını seçmek cherry-pick v.
kendine itibar atfetmek give oneself credit v.
kendine daha fazla güvenli hale gelmek become more self-confident v.
kendine yatırım yapmak invest oneself v.
kendine vakit ayırmak set aside time for yourself v.
kendine vakit ayırmak set aside time for oneself v.
kendine zaman ayırmak set aside time for yourself v.
kendine zaman ayırmak set aside time for oneself v.
kendine inanmak believe in yourself v.
kendi kendine konuşmak talk yourself v.
kendine makyaj yapmak make yourself up v.
kendine gelmek reorient v.
kendine zaman ayırmak have time for yourself v.
kendine mal etmek adopt v.
(kendine/bir kuruma) bağlamak affiliate v.
kendine gelmek adaw [obsolete] v.
kendine karşı sabırlı olmak be patient with yourself v.
kendine gelmek remember oneself v.
kendine çeki düzen vermek remember oneself v.
kendine özgü doğasını vermek nature v.
kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışmak be riding for a fall v.
kendine çekmek till [obsolete] v.
kendine yarar sağlamak serve one's self of v.
kendi kendine gülmek hug one's self v.
kendine fayda sağlamak serve one's self of v.
kendine gelmek gather one's self together v.
kendine koruma sağlamak hide one's self v.
olta yemi ile kendine çekmek bait v.
kendine hakimiyeti kaybetmek undo v.
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak help v.
kendine (yemek) vermek help oneself v.
kendine (yemek) almak help oneself v.
kendi kendine kısıtlama olmaksızın servis yapmak help oneself v.
kendine aitmiş gibi kullanmak borrow v.
kendine cesaret vermek brazen v.
kendine (olumsuz) bir şey yaptırmak bring oneself v.
kendine mal etmek hijack v.
kendine çok fazla alıp paylaşmamak hogging v.
kendine çok fazla saklayıp paylaşmamak hogging v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostasize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostasise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak hypostatise v.
kendi kendine konuşmak monologuise v.
yoksunluk, öz disiplin veya kendi kendine acı veya rahatsızlık vererek zayıflatmak mortify v.
kendine mâl etmek take over v.
kendine güveni olmak lippen v.
(kendine) belirli bir şekilde davranmak demean v.
kendine getirmek demesmerize v.
kendine getirmek demesmerise v.
baygınlıktan sonra kendine gelmek overcome [dialect] v.
kendine fazla güvenmek overplay v.
kendine mal etmek improper [obsolete] v.
kendi kendine yatışmak self-soothe v.
(bebek) kendi kendine sakinleşmek self-soothe v.
kendi kendine zarar vermek cut v.
kendi kendine eğlenmek popjoy v.
kendine mal etmek father v.
kendine yetmek fend v.
başkalarını büyüleyerek kendine çekmek intimidate v.
kendine ayırmak coopt v.
(rakibi) kendine katılması için ayartmak co-opt v.
kendine özel mal yaptırıp daha sonra veresiye verilmezse hiç almamakla tehdit etmek fineer v.
kendine güvenmek fit in v.
kendine ayırmak preempt v.
kendi kendine döllenmek self v.
kendine zarar vermek self-destroy v.
kendine zarar vermek self-destruct v.
kendi kendine tutuşmak self-ignite v.
kendi kendine alev almak self-ignite v.
(maddeyi) kendi kendine ilaç niyetine kullanmak self-medicate v.
kendi kendine ilaç almak self-medicate v.
kendi kendine tozlaşmak self-pollinate v.
kendi kendine tozlaştırmak self-pollinate v.
kendi kendine tozlanmasını engellemek semicastrate v.
kendine hakim olmak sile [dialect] [uk] v.
kendi kendine tazelenmek fresh v.
tazelenip kendine gelmek freshen v.
kendine çeki düzen vermek slick v.
kendi kendine gülmek smudge v.
kendine ayırmak snap v.
kendine çekmek solicit v.
kendine baktırmak solicit v.
kendi kendine konuşma hazırlamak soliloquy [rare] v.
kendine aşık etmek becharm v.
kendine çekmek solicit v.
kendine çekmek draw v.
kendine çok güvenen presumptuous adj.
kendi kendine karar veren self determining adj.
kendine güvenen reliant adj.
kendine yeten self sufficient adj.
kendine hakim passionless adj.
kendine güvenen confident adj.
kendine bir hava veren airy adj.
kendine düşkün self indulgent adj.
kendine özgü typical adj.
kendi kendine olan automatic adj.
kendine saygı duyan self respecting adj.
kendi kendine üretilmiş self produced adj.
kendine çok güvenen self assertive adj.
kendi kendine yeten self supporting adj.
kendine hakim olan self contained adj.
kendi kendine hizmet eden self serving adj.
kendine çok güvenen overconfident adj.
kendine güvenen overconfident adj.
kendine güvenen self assured adj.
kendine güvenen self confident adj.