own - Turkish English Dictionary
History

own

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "own" in Turkish English Dictionary : 66 result(s)

English Turkish
Common Usage
own v. sahip olmak
own pron. kendi
General
own n. öz
own n. birine ait olan şey
own n. mal
own n. mülkiyet
own v. itiraf etmek
own v. malı olmak
own v. tanımak
own v. doğrulamak
own v. malik olmak
own v. kabul etmek
own v. kabullenmek
own v. teslim etmek
own v. sahip olmak
own v. elinden tutmak
own v. -in sahibi olmak
own v. (anne hayvan) yavrusunu sahiplenmek
own v. yetkisini kabul etmek
own v. itaat etmek
own v. boyun eğmek
own v. üstünlüğünü kabul etmek
own v. güçlü olmak
own v. üstün olmak
own v. egemen olmak
own v. hakim olmak
own v. baskın gelmek
own v. daha yetenekli olmak
own v. önde olmak
own v. tahakküm kurmak
own v. esir etmek
own v. baskı kurmak
own v. hizmet ettirmek
own v. kolayca yenmek
own adj. özel
own adj. kendine özgü
own adj. birine ait olan
own adj. bir şeye ait olan
own adj. birinin
own adj. bir şeyin
own adj. yakın ilişkili
own adj. doğrudan ilişkili
own adj. yakın akrabası olan
own adj. doğrudan kan bağı bulunan
own adj. kendine ait
own adj. kendi
own adv. kendi
own pron. kendisinin
own pron. kendinin
Trade/Economic
own n. risk kendi rizikosu
Technical
own v. sahip olmak
Computer
own n. sahip olunanları
Archaic
own v. hak iddia etmek
own v. maliki olduğunu iddia etmek
own v. hak talebinde bulunmak
own v. talep etmek
own v. kendisinin olduğunu iddia etmek
own v. onaylamak
own v. göz yummak
own v. desteklemek
Slang
own v. (özellikle video oyunu, yarışma veya maç) yenmek
own v. mağlup etmek
own v. üstün performans sergilemek
own v. (diğerlerinin gözünü korkutacak ölçüde) iyi iş çıkarmak
own v. (bilgisayar sistemine) yasa dışı süper kullanıcı erişimi sağlamak
own v. (bilgisayar sisteminde) yasa dışı yönetici yetkisi almak

Meanings of "own" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
on one's own adv. kendi kendine
General
dealing own account n. kendi hesabına işlem yapma
master of his own destiny n. kendi gemisinin kaptanı
own funds n. öz kaynaklar
conversion to one's own use n. kendi malı gibi kullanma
one's own fault n. kendi suçu
one's own preference n. onun tercihi
one's own choice n. onun tercihi
one's own preference n. kendi tercihi
one's own choice n. kendi tercihi
own weight n. ölü yük
own weight n. zati yük
deliberate injury to one's own body n. kendi kendini sakatlama
rotation of the earth around its own axis n. dünyanın kendi etrafında dönmesi
rotation of the earth around its own axis n. dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi
own discretion n. kendi takdiri
his/her own fault n. kendi hatası
one's own record n. kendi rekoru
someone's own signature n. kendi imzası
one's own stormy inner world n. kendi fırtınalı iç dünyası
one's own child n. öz evlat
one's own child n. öz çocuk
right to own property n. mülkiyet hakkı
roll-your-own cigarettes n. sarma sigara
roll-your-own cigarettes n. kişinin kendi sardığı sigara
own right n. (birinin) kendi hakkı
own right n. (birinin) kendi başarısı
own right n. (birinin) kendi meziyeti
own right n. (birinin) kendi çabası
own right n. (birinin) kendi hesabı
be one's own man v. başına buyruk olmak
get one's own back v. hıncını almak
pay back in one's own coin v. misilleme yapmak
be in a world of one's own v. kendi dünyasında yaşamak
own something in common v. aynı şeye sahip olmak
be afraid of one's own shadow v. gölgesinden korkmak
live in a world of one's own v. kendi dünyasında yaşamak
come of one's own accord v. ayağı ile gelmek
be on one's own v. başkasından yardım görmeden geçinmek/rızkını kazanmak
be on one's own responsibility v. yaptığı şeyden kendisi sorumlu olmak
have one's own way v. kendi bildiğini okumak
feather one's own nest v. köşeyi dönmek
look after one's own benefits v. çıkarlarını gözetmek
sing one's own praises v. övünmek
take one's own way v. bildiğini okumak
take the law into one's own hands v. hakkını kendi eliyle almak
hold one's own v. dayanmak
keep one's own counsel v. fikirlerini kendine saklamak
know one's own mind v. kararlı olmak
stand on one's own legs v. kimseye muhtaç olmamak
get one's own back on somebody v. intikamını almak
feather one's own nest v. avantadan para kazanmak
own up v. itiraf etmek
leave someone to his own devices v. birini kendi haline bırakmak
be one's own man v. yerini korumak
go one's own way v. bildiğinden şaşmamak
be on one's own v. yalnız başına kalmak
have one's own back on somebody v. intikamını almak
paddle one's own canoe v. kendi işini kendi görmek
be on one's own v. başının çaresine bakmak
live in one's own world v. kendi aleminde yaşamak
come into one's own v. kendini göstermek
be afraid of one's own shadow v. kendi gölgesinden korkmak
stand on one's own two feet v. kendi yağıyla kavrulmak
have the devil's own luck v. ballı olmak
get one's own back v. öcünü almak
be in control of one's own destiny v. kendi kaderini tayin etmek
be preoccupied with one's own troubles v. kendi derdine düşmek
be the master of one's own destiny v. kendi kaderini tayin etmek
get one's own back v. cezalandırmak
have one's own back v. intikamını almak
get one's own back v. intikamını almak
go one's own way v. bildiğini okumak
look out for one's own interests v. çıkarlarını gözetmek
make a rod for one's own back v. kaşınmak
know one's own mind v. kendi fikrini bilmek
get one's own back v. acısını çıkarmak
be on one's own v. kendi kendini geçindirmek
take the law into one's own hands v. intikamını almak
hold one's own v. eski durumunu korumak
stand on one's own feet v. kendi yağıyla kavrulmak
get one's own way v. kendi bildiğini okumak
be thrown back on one's own resources v. yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak
determine one's own destiny v. kendi kaderini tayin etmek
be one's own master v. başına buyruk olmak
hold one's own v. yerini korumak
feather one's own nest v. küpünü doldurmak
look after one's own interests v. çıkarlarını gözetmek
know one's own mind v. ne istediğini bilmek
blow one's own horn v. böbürlenmek
know one's own mind v. emin olmak
look after one's own comfort v. rahatına bakmak
look out for one's own interests v. çıkar gözetmek
stand on one's own legs v. ayakları üzerinde durmak
stand on one's own legs v. kendi ayakları üstünde durmak
have one's own back on v. acısını çıkarmak
have one's own back on v. acısını çıkartmak
get one's own back on v. acısını çıkarmak
get one's own back on v. acısını çıkartmak
own the values of v. değerlere sahip çıkmak
be unduly attached to one's own opinions v. kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olmak
determine one's own future v. kendi geleceğini belirlemek
set up one's own business v. kendi işini kurmak
be on one's own v. tek başına olmak
own share v. hissesi olmak
own share v. hisse sahibi olmak
act in one's own name v. birinin adına hareket etmek
cut one's own throat v. kendi bindiği dalı kesmek
own share v. hisseye sahip olmak
stand on one's own feet v. kendi ayakları üzerinde durmak
rotate around one's own axis v. kendi ekseni etrafında dönmek
turn around one's own axis v. kendi ekseni etrafında dönmek
blow one's own horn v. yüksekten atmak
make a rod for one's own back v. başını belaya sokacak işler yapmak
look one's own perspective v. (olaya) kendi açısından bakmak
own partly v. kısmen sahip olmak
own partially v. kısmen sahip olmak
take the law in one's own hands v. dizginleri eline almak
take the law in one's own hands v. ipleri eline almak
hold for one's own account v. kendi hesabına alıkoymak
leave people to their own devices v. insanları kendi hallerine bırakmak
have a mind of one's own v. kendi düşüncesine sahip olmak
have a mind of one's own v. kendi fikrine sahip olmak
give somebody a taste of their own medicine v. biriyle anladığı dilden konuşmak
give somebody a taste of their own medicine v. kendi silahıyla vurmak
give somebody a taste of their own medicine v. aynıyla mukabele etmek
give somebody a taste of their own medicine v. aynı şekilde karşılık vermek
give somebody a dose of their own medicine v. biriyle anladığı dilden konuşmak
give somebody a dose of their own medicine v. aynıyla mukabele etmek
give somebody a dose of their own medicine v. kendi silahıyla vurmak
give somebody a dose of their own medicine v. aynı şekilde karşılık vermek
become one's own boss v. kendi patronu olmak
be one's own boss v. kendi patronu olmak
be one's own boss v. kendisinin patronu olmak
become one's own boss v. kendisinin patronu olmak
toot one's own horn v. kendini övmek
murder one's own sister v. kendi kız kardeşini öldürmek
come into its own v. yerine gelmek
come into its own v. hakkını kazanmak
meet one's own needs v. kendi ihtiyacını karşılamak
pay from one's own pocket v. kendi cebinden karşılamak
endanger one’s own existence v. varlığını tehlikeye atmak
be one's own boss v. kendi kendisinin patronu olmak
handle the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
handle the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
break one's own record v. kendi rekorunu kırmak
humiliate a father in front of his own daughter v. bir babayı kendi kızının gözleri önünde küçük düşürmek
make one's own bed v. kendi yatağını yapmak
solve one's own problems v. kendi sorunlarını kendi çözmek
solve one's own problems v. sorunlarını kendi başına çözmek
solve one's own problems v. sorunlarını çözmek
go away on its own v. (acı/ağrı) kendiliğinden geçmek
go away on its own v. (acı/ağrı) kendi kendine geçmek
have his/her own room v. kendi odası olmak
have his/her own room v. kendine ait odası olmak
score an own goal v. kendi kalesine gol atmak
reduce their own sentence v. kendi cezalarında indirim almak
earn one's own money v. kendi parasını kazanmak
hold one's own v. eski durumunu korumak
know one's own limitations v. yeteneklerinin sınırlarını bilmek
hold one's own v. kaybı olmamak
serve one's own interests v. kendi çıkarlarına hizmet etmek
self-own v. bir ifade veya eylem yoluyla kasıtsız olarak kendini utandırmak veya zarara sokmak
in a class of one's own adj. benzersiz
in a class of one's own adj. eşsiz
at one's own risk adj. riski kendi kabul ederek
of his own accord adj. kendi arzusuyla
thinking only of one's own interests adj. yalnızca kendi çıkarlarını düşünen
own [rare] adj. akraba olan
own [rare] adj. kan bağı bulunan
of one's own accord adv. gönüllü
on one's own adv. yalnız
on one's own adv. başkasından yardım görmeden
at his own valuation adv. anlattığına göre
on my own hook adv. kendi başıma
on its own adv. başlı başına
with its own initiative adv. kendi inisiyatifinde olmak üzere
on one's own adv. tek başına
simply in a class of its own adv. sadece kendi türünde
of one's own free will adv. kendiliğinden
of one's own accord adv. kendi rızasıyla
on one's own responsibility adv. kendiliğinden
on your own adv. kendi kendine
for your own good adv. iyiliğin için
of one's own volition adv. kendi iradesiyle
on one's own initiative adv. kendi inisiyatifini kullanarak
of one's own accord adv. kendiliğinden
in one's own defense adv. nefsi müdafaada
of one's own volition adv. gönüllü olarak
of one's own accord adv. istenmeden
for your own good adv. kendi iyiliğiniz için
by one's own efforts adv. bileğinin hakkı ile
of one's own accord adv. kendi isteğiyle
at his own charges adv. kendi hesabına
on my own adv. kendi kendime
on their own adv. kendi kendilerine
on one's own initiation adv. kendi girişimiyle
of one's own volition adv. isteyerek
on one's own adv. kendi başına
on one's own adv. yalnızca
in her own backyard adv. kendi çevresinde
at one's own expense adv. kendi parasıyla
in his own backyard adv. kendi çevresinde
for your own good adv. iyiliğiniz için
for one's own hand adv. kendi çıkarına
on my own hook adv. kendi kendime
to his own order adv. emrine
at one's own risk adv. riski kendine ait olmak üzere
at the cost of one's own life adv. kendi canı pahasına
at the cost of one's own life adv. kendi hayatı pahasına
at your own risk adv. riski size ait olmak üzere
on his own adv. kendinden sorumlu
on his own adv. kendi başına
on his own adv. kendi kendine kalmış
on their own adv. tek başlarına
on their own adv. kendi başlarına
at its own discretion adv. kendi takdirine bağlı olarak
in his/her own right adv. başlı başına
for its own sake adv. onun iyiliği için
for its own sake adv. kendi iyiliği için
for its own sake adv. kendi için
on his own accord adv. kendi arzusuyla
at its own expense adv. kendi harcamasında
at its own expense adv. masrafları kendine ait olmak üzere
at its own expense adv. masrafları kendi karşılayarak
on one's own hook adv. kendi kendine
on one's own hook adv. kendi kendine (yapmak)
on one's own hook adv. kendi başına (yapmak)
on one's own hook adv. bağımsız olarak
for one’s own pleasure adv. kendi zevki için
on one's own adv. kendi hesabına
to one's own order adv. emrine
for his own pleasure adv. kendi zevki için
on your own adv. kendi başınıza
on your own adv. kendi hesabınıza
on my own behalf adv. kendi adıma
on one's own initiative adv. kendi inisiyatifiyle
on her own adv. kendi başına
at one's own sweet will adv. canı isterse
at one's own sweet will adv. nasıl isterse
at one's own sweet will adv. keyfine göre
at one's own speed adv. kendi hızıyla
on one's own adv. bir başına
on one's own adv. kendi başına
on one's own adv. yalnız başına
in our own adv. kendi kendimize
on one's own account adv. kendi yararına
on one's own account adv. kendi çıkarına
on one's own account adv. kendi adına
on one's own account adv. riski kendi kabul ederek
on one's own account adv. riski kendine ait olmak üzere
on one's own account adv. kendi aklıyla
on one's own account adv. kendi gücüyle
on one's own account adv. kendi başına
on one's own account adv. kendiliğinden
in her own right adv. alın teriyle kazanarak
in his own right adv. alın teriyle kazanarak
in his own right adv. hakkıyla
in its own right adv. alın teriyle kazanarak
Phrasals
form (one's) own opinion (about someone or something) v. (biri veya bir şey hakkında) kendi karara varmak
form (one's) own opinion (about someone or something) v. (biri veya bir şey hakkında) kendi fikir edinmek/oluşturmak
form (one's) own opinion (about someone or something) v. (biri veya bir şey hakkında) kendi kanaate varmak
own up to v. (yaptığı bir şeyi) kabul etmek
own up to v. üstüne almak
own up to v. üstlenmek
own up (to something) v. (bir şeyi) itiraf etmek
own up (to something) v. (bir şeyi) kabul etmek
own up (to something) v. (bir şeyi) üstlenmek
Phrases
in my own conceit expr. benim fikrimce
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr. bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin
that tells its own tale expr. bu yeter
for his own benefit expr. babasının hayrına değil
revolutions devour their own children expr. devrimler kendi çocuklarını yer
each day brings its own bread expr. her yeni gün kendi ekmeğini getirir
everybody looks out his own window expr. herkes kendi penceresinden bakar
every supply creates its own demand expr. her arz kendi talebini yaratır
that tells its own tale expr. izaha gerek yok
with his/her own words expr. kendi deyimiyle
with his/her own words expr. kendi sözleriyle
through one's own means expr. kendi imkanlarıyla
own motive expr. kendi saiki
by one's own lights expr. kendi yargılarına göre
by one's own lights expr. kendi görüşlerine göre
be your own person expr. kendin ol
bring your own device expr. kendi cihazını getir
for his own benefit expr. kendi yararına
on its own behalf expr. kendi nam ve hesabına
through my own eyes expr. kendi gözümden
the victim of its own success expr. kendi başarısının kurbanı
with one's own means expr. kendi imkanlarıyla
no one should be judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
no-one is judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
one may not be a judge in one’s own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
in my own way expr. kendimce
on his/her own behalf expr. kendi nam ve hesabına
enter at your own risk expr. riskin size ait olduğunu bilerek girin
on his own head be it expr. vebali kendi boynuna
god's own gift to (something) expr. (bir şey) için yaratılmış
god's own gift to (something) expr. allah'ın (bir şeye) bir lütfu/armağanı
according to one's own lights expr. kendi bildiği gibi
according to one's own lights expr. kendine göre
according to own lights expr. doğru olduğuna inandıklarının ışığında
according to own lights expr. doğru bildiklerinin ışığında
according to own lights expr. kendi inançlarına göre
according to own lights expr. kendi öznel yargılarına göre
at (one's) own peril expr. (birinin) kendi mesuliyeti altında
at (one's) own peril expr. (birinin) başına gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak
at (one's) own peril expr. riskini/sorumluluğunu kendisi alarak
at (one's) own peril expr. (birinin) kendi sorumluluğu dahilinde
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyin) mesuliyetini (kendisi) alarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi kendi) mesuliyeti altında (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi) başına gelebileceklerden (kendisi) sorumlu olarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyin) riskini/sorumluluğunu (kendisi) alarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi kendi) sorumluluğu dahilinde (yapmak)
to each his/her/their own expr. herkesin zevki kendine
to each his/her/their own expr. herkesin fikri kendini bağlar
to each his/her/their own expr. herkesin tercihi kendine
Proverb
the beacon does not shine on its own base n. mum dibine ışık vermez
the devil looks after his own minareyi çalan kılıfını hazırlar
every horse thinks its own pack heaviest herkes kendi yolunun dikenli olduğunu düşünür
every horse thinks its own pack heaviest herkes kendi işinin zor olduğunu düşünür
every tub must stand on its own bottom her koyun kendi bacağından asılır
let every tub stand on its own bottom her koyun kendi bacağından asılır
let every man skin his own skunk kendi işini kendin hallet
it's an ill bird that fouls its own nest sadece aptal bir insan yaşadığı yeri çöplüğe çevirip berbat eder
every mother thinks her own gosling a swan kuzguna yavrusu şahin görünür
every horse thinks its own pack heaviest herkes kendi derdinin en büyük olduğunu düşünür
every man is the architect of his own fate her insan kendi kaderinin mimarıdır
every man is the architect of his own fortune her insan kendi kaderinin mimarıdır
every dog barks in his own yard her horoz kendi çöplüğünde öter
devil can cite scripture for his own purpose şeytan ayeti kendi hayrına okur
devil can quote scripture for his own purpose şeytan ayeti kendi hayrına okur
virtue is its own reward erdemin kendi bir ödüldür
every bird flies with its own wings her kuş kendi kanadıyla uçar
every bird flies with its own wings her kuş kendi kanatlarıyla uçar
every man is the architect of his own fate herkes kendi kaderini kendisi çizer
know your own faults before blaming others for theirs iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır
a man who is his own lawyer has a fool for a client kendi avukatlığını yapanın aklı kıttır
a prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
a prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
men are blind in their own cause insanlar kendi davalarına körü körüne inanırlar
men are blind in their own cause körü körüne inanç aklı da kör eder
men are blind in their own cause insanlar kendi inandıklarına kördür
it is a wise child that knows its own father babanın kim olduğundan asla emin olamazsın
it is a wise child that knows its own father çocuğun akıllısı tanır babasını
men are blind in their own cause kimse ayranım/yoğurdum ekşi demez
men are blind in their own cause yoğurdum/ayranım ekşidir diyen olmaz
men are blind in their own cause kimse inandığı şeye toz kondurmaz
men are blind in their own cause inandığın şeyin kusurlarını görmezsin
let every man skin his own skunk her koyun kendi bacağından asılır
a prophet is not without honor save in his own country bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez
a prophet is not without honor save in his own country sakalım yok ki sözüm dinlensin
it is a wise child that knows its own father kişinin gerçek babasını kesin olarak bilmesi zordur
It is a wise child that knows its own father asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin
everyone walks at their own pace her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
a prophet is not without honor save in his own country kimse kendi memleketinde peygamber olamaz
devil looks after his own kötüye bir şey olmaz
every man is his own worst enemy kişinin en kötü düşmanı kendisidir
every man is his own worst enemy kişinin kendinden büyük düşmanı yoktur
virtue is her own reward erdemin kendi bir ödüldür
virtue is her own reward erdemin kendisi bir ödüldür
virtue is its own reward erdemin kendi bir ödüldür
virtue is its own reward erdemin kendisi bir ödüldür
Colloquial
one's own master n. kendi kendisinin efendisi
a guy with his own sense of style n. tarzı olan bir adam
one's own flesh and blood n. yakın akraba
(one's) (own) way n. (birinin) istediği şey
(one's) (own) way n. (birinin) istediği şekilde
(one's) (own) way n. (birinin) istediği yoldan
(one's) (own) way n. (birinin kendi) tarzında
(one's) (own) way n. (birinin kendi) bildiği şekilde
(one's) (own) way n. (birinin) canının istediği şekilde
(one's) (own) way n. (birinin kendi) bildiği yoldan
one's (own) way (with someone or something) n. birinin (biri/bir şey) üzerindeki kontrolü
one's (own) way (with someone or something) n. (birinin) bir şey üzerinde kurduğu kontrol
one's (own) way (with someone or something) n. (birinin birini/bir şeyi) istediği gibi yönetmesi
one's (own) way (with someone or something) n. (birinin biri/bir şey) üzerinde kurduğu egemenlik
a place to call own n. evi diyeceği bir yer
a place to call own n. kendi evi
a place to call own n. kendine ait bir yer
own goal n. kendi silahı ile vurulma
own goal n. kendi topuğuna sıkma
own goal n. bilmeden kendine zarar verme
own goal n. bilmeden yakınlarına zarar verme
form one’s own civilization v. kendi medeniyetini oluşturmak
sign one's own death warrant v. kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak
leave to his own devices v. kendi kaderine bırakmak
find one's own level v. kendi yerini bulmak
sign one's own death warrant v. kendi ölüm fermanını imzalamak
find one's own level v. kendini bulmak
live on one's own v. tek başına yaşamak
leave to his own devices v. yardımsız bırakmak
leave to his own devices v. yalnız bırakmak
find one's own level v. yerini bulmak
do one's (own) thing v. (herkese bakmayıp) kendi seçimlerini yapmak
do one's (own) thing v. kendi istediği şeyi yapmak
think you own the place v. sanki babasının yeriymiş gibi davranmak
think you own the place v. sanki mekanın sahibiymiş gibi davranmak
think you own the place v. burnu büyük tavırlar sergilemek
think you own the place v. kibirli davranmak
think you own the place v. kendinden fazla emin davranmak
roll (one's) own v. tütün sarmak
roll (one's) own v. kendi sigarasını sarmak
roll your own v. tütün sarmak
roll your own v. kendi sigarasını sarmak
be someone's (own) lookout [uk] v. birinin (kendi) problemi olmak
be someone's (own) lookout [uk] v. birinin (kendi) sorunu olmak
be someone's (own) lookout [uk] v. birinin (kendi) suçu olmak
be someone's (own) lookout [uk] v. birinin (kendinden) kaynaklı bir sorun/problem olmak
get your (own) way v. (kendi) bildiğini okumak
get your (own) way v. canının istediğini yapmak
get your (own) way v. istediği gibi at koşturmak
get your (own) way v. nasıl bilirse öyle yapmak
get your (own) way v. (kendi) bildiği gibi yapmak
have your (own) way v. (kendi) bildiğini okumak
have your (own) way v. canının istediğini yapmak
have your (own) way v. istediği gibi at koşturmak
have your (own) way v. nasıl bilirse öyle yapmak
have your (own) way v. (kendi) bildiği gibi yapmak
have it (all) your (own) way v. (kendi) bildiğini okumak
have it (all) your (own) way v. canının istediğini yapmak
have it (all) your (own) way v. istediği gibi at koşturmak
have it (all) your (own) way v. nasıl bilirse öyle yapmak
have it (all) your (own) way v. (kendi) bildiği gibi yapmak
have things (all) your (own) way v. (kendi) bildiğini okumak
have things (all) your (own) way v. canının istediğini yapmak
have things (all) your (own) way v. istediği gibi at koşturmak
have things (all) your (own) way v. nasıl bilirse öyle yapmak
have things (all) your (own) way v. (kendi) bildiği gibi yapmak
have everything (all) your (own) way v. (kendi) bildiğini okumak
have everything (all) your (own) way v. canının istediğini yapmak
have everything (all) your (own) way v. istediği gibi at koşturmak
have everything (all) your (own) way v. nasıl bilirse öyle yapmak
have everything (all) your (own) way v. (kendi) bildiği gibi yapmak
have your (own) way v. (kendi) istediğini yapmak
get your (own) way v. (kendi) istediğini yapmak
hold own v. eski durumunu korumak
hold own v. yerini korumak
hold own v. dayanmak
hold own v. kaybı olmamak
hold own v. (kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak
one's own flesh and blood expr. aynı kandan
in one's own right expr. bağımsız olarak
for one's own sake expr. birinin hatırına
devil's own job expr. deveye hendek atlatmaktan daha zor
pick on someone your own size! expr. dişine göre birini bul!
find your own way home expr. eve dönüş yolunu kendin bul
to each his own expr. herkesin zevki kendine
of one's own accord expr. gönüllü olarak
of one's own accord expr. gönlüyle
off own bat expr. kendi inisiyatifinde
at your own game expr. kendi oyunuyla
live your own life expr. kendi hayatını yaşa
for her own benefit expr. kendi yararına
in its own right expr. kendi içinde
off own bat expr. kendi sorumluluğunda
use your own mind expr. kendi kafanı kullan
at your own game expr. kendi oyununda
of one's own accord expr. kendiliğinden
in one's own right expr. kendi yeteneği sonucunda
one's own flesh and blood expr. kanından
in your own words expr. kendi sözcüklerinizle
in his/her own way expr. kendine göre
in one's own right expr. kendi çabası sonucunda
with her own money expr. kendi parasıyla
on my own expr. kendı ayaklarımın üstünde
of one's own accord expr. kendi isteğiyle
with his own money expr. kendi parasıyla
well go your own way expr. ne halin varsa gör
at own expense expr. kendi hesabına
at own charge expr. kendi hesabına
in one's own right expr. kendi çabasıyla
use your own mind expr. kendi aklını kullan
on one's own terms expr. kendi tercihleri göre
in its own right expr. özünde
on one's own hook expr. kendi kendine
on one's own terms expr. kendi koşullarına göre
in one's own right expr. kendi hesabına
on one's own expr. kendi başına
on one's own hook expr. kendi girişimiyle
in its own right expr. kendi çapında
well go your own way expr. ne bok yersen ye
have it your own way expr. kafana göre
have it your own way expr. ne halin varsa gör
on one's own hook expr. kendi başına
off own bat expr. kimseye danışmadan
in one's own right expr. kendi başına
in his/her own way expr. kendince
for your own good expr. senin iyiliğin için
on one's own expr. tek başına
on one's own expr. yalnız
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) dünyasında
in (one's) own (little) world expr. çevresinden habersiz
in (one's) own (little) world expr. (birinin) çevresine duyarsız
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) hayal/düşünce dünyasında
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) aleminde