bir şeyin - Turkish English Dictionary
History

bir şeyin



Meanings of "bir şeyin" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
General
bir şeyin own adj.

Meanings of "bir şeyin" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
(bir şeyin) öncesinde olmak forerun v.
General
bir şeyin üst kısmı surface n.
bir şeyin yaydığı koku aura n.
bir şeyin işe yaramayan dış kısmı husk n.
bir şeyin meydana gelmesi incidence n.
bir şeyin dayandığı temel origin n.
bir şeyin orta kısmındaki girinti waist n.
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri sürme forgery n.
bildirme (bir şeyin alındığını/farkedildiğini) acknowledgment n.
içi yok olmuş bir şeyin dışı shell n.
leke (yağlı/yapışkan bir şeyin yaptığı) smear n.
bir şeyin asıl şeklini gösteren model restoration n.
bir şeyin en üst bölümü hill n.
en parlak dönem (bir kimsenin/bir şeyin) prime n.
ticaretini yapan kimse (belirli bir şeyin) dealer n.
artma (bir şeyin değeri) appreciation n.
hızla geçen bir şeyin çıkardığı ses whiz n.
anlama (bir şeyin değerini/önemini/gerekliliğini) appreciation n.
bulunduğu veya olduğu yer (bir kimsenin/bir şeyin) whereabouts n.
bir şeyin değerlendirilmesinde kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat cap n.
bir şeyin en alası cream of the crop n.
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) prime n.
sivri bir şeyin açtığı delik prick n.
bir şeyin terkibine giren madde ingredient n.
bir şeyin etrafında döndüğü merkez axis n.
bir şeyin gelişimindeki ilk dönemler incunabula n.
bir şeyin tamamı gamut n.
özel izin (kuraldışı bir şeyin yapılması için verilen) dispensation n.
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse forger n.
herhangi bir şeyin yok olacağı haberi knell n.
bir şeyin vasfı quale n.
herhangi bir şeyin yerini gösteren işaret landmark n.
bir şeyin yararlı olan kısmı goodness n.
bir şeyin olumlu ve olumsuz tarafları the pluses and minuses of something n.
saklı olan anlam (bir şeyin içinde) implication n.
bir şeyin arka kısmı heel n.
bir şeyin temeli veya kaynağı grass root n.
bir şeyin gelişiminin ilk evreleri incunabulum n.
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti escrow n.
bir şeyin doğal yeri habitat n.
bir şeyin iç yüzünü çabuk kavrama yeteneği insight n.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute n.
başlık (bir şeyin ucuna takılan) tip n.
his (bir şeyin dokununca uyandırdığı) feel n.
bir şeyin belli bir bölümü party n.
bir şeyin kırılan yeri fracture n.
önceden tahmin etme (bir şeyin olabileceğini) anticipation n.
bir şeyin en alt kısmı bottom n.
bir şeyin iç yüzünü kavrama insight n.
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge token n.
ahlakça kötü bir şeyin bıraktığı leke taint n.
örtü ile bir şeyin üzerini örtme hooding n.
bir şeyin bulunduğu yer location n.
bir şeyin değişik biçimi version n.
söz konusu edilen şeyin bir örneği case in point n.
söz konusu edilen şeyin bir örneği a case in point n.
bir şeyin dayandığı esas cornerstones n.
herhangi bir şeyin kaynağı nidus n.
bir kimse veya şeyin etrafnı saran parlak şöhret bulutu nimbus n.
bir şeyin alt bölümü underneath n.
bir şeyin göze çarpan tarafı feature n.
bir şeyin en alçak noktası low-water mark n.
yapılacak bir şeyin konfirme edilmesi veya tamamlanması gereken son tarih cut-off date n.
bir şeyin en önemli kısmının dışı non-core n.
bir şeyin en önemlisi basics n.
bir şeyin en basiti basics n.
bir şeyin doğal sonucu corollary n.
bir şeyin somut hali embodiment n.
bir şeyin aşırı derecede yapıldığı süre binge n.
bir şeyin alt kısmı underneath n.
bir şeyin ilk biçimi original n.
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma replacement n.
bir şeyin diğerine karşı avantajları advantages over one thing to another n.
(bir şeyin) alt arka (kısmı) lower back n.
bir şeyin en temel özellikleri basic characteristics of something n.
bir şeyin kesin işareti a sure sign of n.
(bir şeyin) zayıf/korunaksız kısmı/parçası underbelly n.
bir şeyin karanlık yüzü the dark face of something n.
bir şeyin mantığı the logic behind n.
bir şeyin alternatifi an alternative to n.
bir şeyin alternatifi substitute n.
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme antiquing n.
(başka bir şeyin) yerine geçen placeholder n.
bir şeyin doğrudan bir parçası a direct part n.
(bir şeyin) kısaltılmışı short for something n.
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme archaization n.
(bir şeyin) en güzel şeyi crowning glory n.
bir şeyin asıl unsurları main elements n.
bir şeyin küçük parçası (özellikle yiyecek) niblet n.
bir şeyin kanıtı/delili testament n.
bir şeyin en aşağıdaki istenmeyen kısmı tail n.
bir şeyin kopyası veya karşılığı tally n.
özellikle bilimsel önemi olan bir şeyin belirli sınırlar dahilinde tutulduğu ve korunduğu tesis containment facility n.
bir şeyin arkasını oluşturan parça backpiece n.
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme raising bee n.
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme barn raising n.
bir şeyin orta ve son bölümü afternoon n.
(bir şeyin) yıkıcı etkileri ravages n.
(bir şeyin) belli bir versiyonu reading n.
bir şeyin yeni biçimlendirilmiş hali recast n.
bir şeyin bol bulunduğu yer central n.
(bir şeyin) yeniden bir parçası olma reengagement n.
(bir şeyin) yeniden bir parçası olma re-engagement n.
bir şeyin az değiştirilmiş hali rehash n.
(bir şeyin, mecaz anlamda) yüz binlercesi lakh n.
bir şeyin üzerine kabartılmış ya da oyulmuş harf, karakter veya sembol charact [obsolete] n.
(bir şeyin/kişinin) niteliklerine uygun mevki ya da konum niche n.
bir şeyin en büyük delili/kanıtı nine points of the law n.
(bir şeyin) şeklini değiştiren kimse remodeller n.
(bir şeyin) biçimini değiştiren kimse remodeller n.
(bir şeyin) şeklini değiştiren kimse remodeler n.
(bir şeyin) biçimini değiştiren kimse remodeler n.
bir şeyin kötü kullanım veya zorlanma neticesinde ziyan olması veya veriminin azalması natural wastage n.
bir şeyin merkez veya orta noktası navel point n.
bir şeyin çıkıntılı bölümü veya ucu neb n.
bir şeyin olumsuzu negate n.
(bir şeyin) en şiddetli noktası teeth n.
bir şeyin ruhunu veya özünü barındıran düşünce/inanç temple n.
değerli bir şeyin merkezi/odağı temple n.
bir şeyin son hududu tether n.
(bir şeyin) en başı the off n.
(bir şeyin) tam tersi the reverse n.
(bir şeyin) sebebi the thing n.
bir şeyin iki zıt tarafı the yin and yang [usa] n.
bir şeyin iki zıt parçası the yin and yang [usa] n.
bir şeyin kalın kısmı thickness n.
(bir şeyin) az bir kısmı tithe n.
bir şeyin onuncu kısmı tithe n.
bir şeyin yirmi sekizde biri twenty-eighth n.
bir şeyin yirmi beşte biri twenty-fifth n.
bir şeyin yirmi beşte biri twenty-first n.
bir şeyin durumunu değiştiren şey alterant n.
bir şeyin olumlu veya mantıklı yanı acceptable face n.
bir şeyin ayrılmaz özelliği umbra n.
(bir şeyin) kaynağı olan şey ancestor n.
bir şeyin öncesinde yapılan eylem anteact n.
(bir şeyin) kurucu annesi founding mother (of something) n.
(bir şeyin) kurucusu olan kadın founding mother (of something) n.
(bir şeyin) kuruluşunda emeği geçen kadın founding mother (of something) n.
(bir şeyin) kuruluşunda öncü olan kadın founding mother (of something) n.
bir şeyin cisme bürünmüş hali avatar n.
bir şeyin somutlaşmış hali avatar n.
bir şeyin değerini düşük tahmin etme underevaluation n.
(bir şeyin) altındaki püskül underfringe n.
(bir şeyin) altındaki saçak underfringe n.
(bir şeyin) altında çıkıntı yapmış şey underlap n.
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey underlap n.
(bir şeyin) altından fışkırmış şey underlap n.
bir şeyin altındaki toprağı kazarak çıkaran kimse underminer n.
bir şeyin alt yüzü underneath n.
bir şeyin alt tarafı underneath n.
bir şeyin görünen yüzünden daha az makbul olan diğer yüzü underside n.
(bir şeyin) ne kadar az harcandığı underspend n.
(bir şeyin) az harcanma miktarı underspend n.
(bir şeyin bağlarını) gevşetme unfastening n.
bir şeyin en geniş olduğu kısım beam n.
bir şeyin ucundaki düz, tabaka halindeki yapı endplate n.
bir şeyi başka bir şeyin içine koyma envelopment n.
bir şeyin en önemli noktası essence n.
(sergilenecek bir şeyin) örtüsünü kaldırma unveiling n.
bir şeyin şişkin bölümü belly n.
bir şeyin merkezi belly n.
bir şeyi başka bir şeyin dışına yerleştirme extraposition n.
bir şeyin kötü haldeki uç kısmı fag end n.
(bir şeyin) esprisi joke n.
kısmen başka bir şeyin üzerine binmek lap n.
bir şeyin ilk evresi maidenhead [obsolete] n.
bir şeyin en faal, üretken, canlı, işlek olan kısmı mainstream n.
temin edilemeyen bir şeyin ikamesi make-do n.
bir şeyin bileşenlerinin bir araya gelme şekli makeup n.
bir şeyin meraklısı kimse videophile n.
bir şeyin görüldüğünü belirten bağırış view halloo n.
bir şeyin önemli parçaları vitals n.
bir şeyin üstündeki kapak lid on something n.
bir şeyin üstündeki başlık/örtü lid on something n.
bir şeyin dörtte biri quadrisection n.
bir şeyin parçası limb n.
bir şeyin içi womb n.
kararlı bir şekilde (bir şeyin) peşinden koşma birddogging n.
bir şeyin kuruluşunun veya başlangıcının anıldığı gün birthday n.
(bir şeyin) küçük bir bölümü bit [scotland] n.
(bir şeyin) küçük bir noktası bit [scotland] n.
bir şeyin şişirilebilir kısmı bladder n.
bir şeyin olmadığı yer blank n.
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi blaze orange n.
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi safety orange n.
bir şeyin müptelası olan kimse junkie n.
bir şeyin üzerinde hak iddia etme laying claim n.
birinin veya bir şeyin şerefine içilen küçük içki lechaim n.
bir şeyin tamamı whole hog n.
bir şeyin hepsi whole hog n.
bir şeyin tamamı whole-hog n.
bir şeyin hepsi whole-hog n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin istenen şekilde olmadığı sınır margent n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin n.
bir şeyin yarısı halfendeale n.
hacim, yoğunluk veya katılık barındırmayan bir şeyin kesintisiz yayılımı mass n.
bir şeyin meydana geldiği öz whatness n.
bir şeyin özü whatness n.
bir kimsenin veya bir şeyin ortaya çıktığı kaynak whence n.
çırpılan bir şeyin hareketi whisking n.
bir şeyin içi womb n.
bir şeyin vücut bulmuş hali body n.
bir şeyin asılma şekli hang n.
bir şeyin altında yatan amaç meaning n.
bir şeyin sembolik değeri meaning n.
makine ile çoğaltılmış bir şeyin kopyalarından her biri mechanograph n.
bir şeyin doğruluğundan şüphe etme mental rejection n.
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı middle n.
bir şeyin düşüş mesafesi fall n.
(bir şeyin) alçakça kullanımı harlotry n.
bir şeyin meraklısı olan kimse head n.
mülkiyet haricindeki bir şeyin bir selefin isteğine uygun olarak veya olmayarak aktarıldığı kimse heir n.
bir şeyin bir milyon eşit parçasından biri millionth n.
doğranmış bir şeyin küçük parçaları mince n.
bir şeyin tutulduğu veya ertelendiğine ilişkin bir emir veya işaret hold n.
bir şeyin geniş kısmı broad n.
bir şeyin artırıldığı miktar hike n.
bir şeyin keşfedildiği yer home n.
bir şeyin kurulduğu yer home n.
bir şeyin geliştirildiği yer home n.
bir şeyin tanıtıldığı yer home n.
bir şeyin değerini takdir edememe misprision n.
bir şeyin kayıp olan bütünleyici parçası missing link n.
bir şeyin kısmen kavranması moment n.
(bir şeyin) sonucunda oluşan şart, durum veya şey mony n.
bir şeyin lekeli veya alacalı görünmesi için çalışan kimse mottler n.
bir şeyin toplam miktarı mountenance n.
bir şeyin toplam kütlesi mountenance n.
bir şeyin toplam miktarı mountenaunce n.
bir şeyin toplam kütlesi mountenaunce n.
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme replacing n.
bir şeyin sunduğu artılar rewards n.
bir şeyin yeniden işlenmesi reworking n.
bir şeyin süresi life n.
bir şeyin belirli açısı veya görünümü light n.
(bir şeyin) çifti look-alike n.
(bir şeyin) gelecekte gerçekleşme ihtimali lookout [uk] n.
(bir şeyin) gelecekte gerçekleşme ihtimali look-out [uk] n.
uzaktaki bir şeyin yükselerek belirmesi loom n.
gerçek bir şeyin abartılmış veya idealleştirilmiş yorumu myth n.
bir şeyin sembolik önemi mythology [obsolete] n.
(bir şeyin) iş gören ucu business end n.
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey game-changer n.
bir şeyin hareket etmesine yardımcı cihaz glider n.
bir şeyin yüceltilmiş hali glorification n.
bir şeyin görkemli hali glorification n.
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade oath n.
bir şeyin sonuna işaret eden şey obituary n.
(bir şeyin) çevresinde daire oluşturan kimse ringer n.
bir şeyin meydana geldiği belirli zaman occasion n.
(bir şeyin kullanıma hazır halde olduğunu ilan eden) açılış seremonisi christening n.
(bir şeyin gelişmeye başladığı) ilk dönem dark age n.
başka bir şeyin sonucuna dayanan durum dependency n.
bir şeyin değerini düşüren kimse depreciator n.
bir şeyin minyatürü diminutive n.
bir şeyin küçük kopyası diminutive n.
(bir şeyin) pürüzlü tarafı grain n.
bir şeyin ilki grandaddy n.
bir şeyin en eskisi grandaddy n.
bir şeyin en saygı duyulanı grandaddy n.
bir şeyin ilki granddaddy n.
bir şeyin en eskisi granddaddy n.
bir şeyin en saygı duyulanı granddaddy n.
bir şeyin temeli grass-roots n.
bir şeyin kaynağı grass-roots n.
bir şeyin sonunu getiren unsur graveyard n.
bir şeyin sapındaki tutmayı kolaylaştırıcı kılıf gripper n.
bir şeyin sorumluluğunu kabul eden veya güvence veren kimse guaranty n.
bir şeyin hareketini yönlendirmeye yarayan düzenek guide n.
bir şeyin hareketini kontrol için kullanılan halat veya kablo guyline n.
bir şeyin ters gitme ihtimali varsa, bu ihtimalin gerçekleşeceğini ifade eden esprili bir önerme murphys law n.
bir şeyin diğerini geçme miktarı odds n.
bir şeyin diğerini geçme derecesi odds n.
bir şeyin diğerinden az olma miktarı odds n.
bir şeyin diğerinden az olma derecesi odds n.
bir şeyin bedeli olarak para teklif etme offering n.
bir şeyin normal miktarı on average n.
bir şeyin üzerine akma onflow n.
bir şeyin üzerine serilen şey onlay n.
bir şeyin üzerine uygulanan şey onlay n.
(bir şeyin veya kimsenin) muadili opposite number n.
bir şeyin abartılı şekilde talep edilmesi overclaim n.
bir şeyin dozunu kaçıran kimse overdoer n.
(bir şeyin) üzerini boyayan kimse overdyer n.
bir yerin veya şeyin üzerinde büyüyen oluşum overgrowth n.
bir şeyin üzerinde bulunan şey overlier n.
bir şeyin üzerinde uzanan kısım overlier n.
bir şeyin ters yüzü overside n.
bir şeyin harap olmasına veya yıkılmasına yol açarak yapılan tahribat ruination n.
bir şeyi başka bir şeyin içinde eritme illiquation [rare] n.
bir şeyi başka bir şeyin içinde çözündürme illiquation [rare] n.
bir şeyin görüntüsünü yaratan kimse imager n.
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi impinging n.
bir şeyin halk ağzındaki ismi common name n.
bir şeyin bilimsel olmayan ismi common name n.
başka bir şeyin içinde var olma inbeing n.
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum incident n.
daha önemli bir şeyin sonucu olarak meydana gelen durum incident n.
bir şeyin altına yerleştirme infraposition n.
bir şeyin altına koyma infraposition n.
bir şeyin üzerinde durma insisture [obsolete] n.
bir şeyin üzerinde oturma insisture [obsolete] n.
bir şeyin etrafını çeviren şerit verge [obsolete] n.
(bir şeyin) kenarından akmak bathe n.
bir şeyin hakikisi goods n.
belirli bir alana ait her şeyin kopyasını biriktiren koleksiyoncu completist n.
bir şeyin bir kimseye göre tanımı conception n.
bir şeyin en eski örneği doyen n.
bir şeyin alçalma mesafesi drop n.
bir şeyin unutulduğu yer dustbin n.
bir şeyin unutulduğu yer dustheap n.
bir şeyin bir boyutunun başka boyuta oranı index n.
bir şeyin tedarikini yöneten kurulum pool n.
bir şeyin yapısal özelliği contexture n.
bir şeyin devamı continuance n.
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü özellikleri contour n.
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü düzeni contour n.
bir şeyin üst kısmı crownpiece n.
bir şeyin yansıttığı enerji feel n.
bir şeyin üzerine uzanma innixion [obsolete] n.
bir şeyin içinde veya üzerinde oturan kimse insessor n.
bir şeyin kaderinin bağlı olduğu kimse pivot n.
içinde (bina) bir şeyin bulunduğu alan platform [obsolete] n.
bir şeyin uzandığı sınır diapason n.
bir şeyin tamamına sahip olma corner n.
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali fictionization n.
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali fictionisation n.
bir şeyin nedeni first cause n.
öncesinde pasif olan veya hafif seyreden bir şeyin aniden şiddetlenmesi flare-up n.
bir şeyin net olarak anlaşıldığı veya algılandığı durum focus n.
bir şeyin önüne asılan örtü forecloth n.
duyular yoluyla bir şeyin farkına varma perception n.
zemindeki bir şeyin kapladığı küçük alan plot n.
bir şeyin numune olması için çıkarılan çekirdeği plug n.
bir şeyin gerçek bilgisine sahip olmadan önce oluşan fikir veya görüş presentiment n.
bir şeyin içinden geçirilen şey pull-through n.
bir şeyin kabuğunu ayıklamaya yarayan elek gibi gereç scalp n.
bir şeyin diğer şeylere göre durumu schesis n.
bir şeyin taban bölümü seat n.
bir şeyin tabanını oluşturan parça seat n.
bir şeyin üstüne veya içine yerleştirilen eleman seating n.
bir şeyin kaynağı olan yer seminary n.
bir şeyin dibinde yer alan şey shadow n.
bir şeyin arasında saklanan hatıra pressing n.
gülünecek bir şeyin olmadığı durum sohf (sense of humour failure) n.
bir şeyin tamamı solidum n.
(bir şeyin) boyutu scope of (something) n.
(bir şeyin) temel dayanağı premise (of something) n.
(bir şeyin) öncülü premise (of something) n.
(bir şeyin) ana konsepti premise (of something) n.
bir şeyin minyatürü pocket edition n.
bir şeyin bir bölümü somedeal n.
(bir şeyin) meraklısı sucker n.
bir şeyin sonuna eklenen şey suffix n.
bir şeyin sonu suicide n.
bir şeyin üzerine yatma superincumbence n.
bir şeyin üzerine dayanma superincumbence n.
bir şeyin yerine getirilen şey supplanter n.
bir şeyin devamlılığı survival n.
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama synchronising n.
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama synchronizing n.
ta kendisi olmak (somut bir şeyin) personify v.
bir şeyin aleyhinde olmak be opposed to something v.
benzeri olmak (başka birinin/başka bir şeyin) correspond to v.
bir şeyin miktarını ölçmek quantitate v.
anlamak (bir şeyin değerini/önemini/gerekliliğini) appreciate v.
bir şeyin anlamını bulmak puzzle something out v.
belirli bir şeyin damgasını vurmak stigmatize v.
bir şeyin ardındaki iyi niyeti kavrayarak kızmamak take something in the right spirit v.
bir şey başka bir şeyin sonucunu etkilemek tilt the balance v.
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) supersede v.
zarar vermek (bir şeyin yüzeyine) deface v.
bir şeyin yolunu kesmek head something off v.
eleştirerek bir şeyin çekiciliğini azaltmak throw cold water on v.
bir şeyin fişini prize sokmak plug something in v.
bir şeyin fermuarını açmak zipper something open v.
bir şeyin asıl sebebini bulmak get to the bottom of v.
bir şeyin önemli bir öğesi olmak be a part and parcel of v.
kokusu olmak (belirli bir şeyin) smell of v.
bir şeyin delili olmak be a witness to v.
bir şeyin içinde imal etmek build into v.
bir şeyin lehinde karar vermek decide for something v.
bir şeyin tellerini lif lif ayırmak tease something apart v.
üstüne sürmek (bir şeyin) top v.
bir tarafına destek koymak (bir şeyin çökmesini önlemek için) shore up v.
bir şeyin niteliğini tayin etmek assess v.
bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek spring over v.
bir şeyin tamamını okumak read something through v.
son vermek için bir şeyin üstüne gitmek crack down on v.
bildirmek (bir şeyin alındığını/farkedildiğini) acknowledge v.
bir şeyi başka bir şeyin üzerine bindirmek superimpose on v.
bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek spring across v.
bir şeyin meraklısı olmak go in for v.
bir şeyin etrafına dolanmak entwine itself around v.
vücuduna belirli bir şeyin dövmesini yapmak tattoo on v.
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade something in v.
bir şeyin çizgileri belli olmaya başlamak take shape v.
bir şeyin suçlusu olmak have oneself to thank for v.
artmak (bir şeyin değeri) appreciate v.
bir şeyin zararını telafi etmek make amends to someone for something v.
bir şeyin satışından kar etmek sell something at a profit v.
gerekmek (bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için belirli bir şey) take v.
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) supplant v.
beklemek (bir şeyin yapılmasını) expect v.
bir şeyin lehinde karar vermek decide in favor of something v.
bir şeyi başka bir şeyin kisvesine büründürmek cloak something in a guise of v.
bir şeyin ilerlemesini engellemek head something off v.
sadece gereken yerlere boya vurarak bir şeyin görünümünü düzeltmek touch something up v.
bir şeyin yok edilmesini hoş karşılamak regard something as good riddance v.
bir şeyin sonunu getirmek see something through v.
birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek show someone the way to do something v.
hafif bir tadı olmak (belirli bir şeyin bir yiyecekte veya içecekte) smack of v.
bir şeyin üzerinde durmamak take something in stride v.
çarpıtmak (bir şeyin anlamını) skew v.
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade something in for v.
belirli bir şeyin damgasını vurmak stigmatize as v.
iade edilmesini istemek (bir şeyin) call in v.
adamı olmak (bir şeyin) suit v.
bir şeyin anlamını bulmaya çalışmak puzzle something out v.
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) sustain v.
bırakılmasını vasiyet etmek (bir şeyin birine) will to v.
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek set someone right about v.
dört köşeli hale getirmek (bir şeyin kenarlarını) square off v.
bir şeyin verdiği heyecanla dolu olmak be flushed with v.
verilmesi planlanmak (bir şeyin belirli bir şeye/yere) be ticketed for v.
şahadet etmek (belgeyi imzalayarak bir şeyin doğruluğuna veya gerçekliğine) attest v.
birinde belirli bir şeyin belirtileri gözükmek show signs of v.
bir şeyin fiyatı düşmek come down in price v.
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) yield v.
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) take over v.
bir şeyin işe yaramaz olduğuna karar vermek write something off v.
tahmin etmek (bir şeyin olacağını) suspect v.
klapeyle bir şeyin akışını kısmak throttle v.
bir şeyin zamanını beklemek bide one's time v.
bir şeyin aslında var olmak be inherent in something v.
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak be enshrined in v.
bir şeyin çaresine bakmak look for a way to do something v.
bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak verify v.
gitgide pençesine düşmek (kötü bir şeyin) sink into v.
işleme yapmak (bir şeyin üzerine) work v.
ticaretini yapmak (yasalara aykırı bir şekilde bir şeyin) traffic in v.
bir şeyin aleyhinde karar vermek decide against something v.
bir şeyin yerini işgal etmek take something's place v.
birini bir şeyin aleyhine çevirmek set someone against something v.
bir şeyin kanıtı olmak be a witness to v.
bir şeyin güzelliğini belirtmek serve as an offset to something v.
bir şeyin parçalarını bir araya getirmek piece something together v.
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek put someone right about v.
bir şeyin üstüne tıklamak click on something v.
daha başlangıçta bir şeyin önünü almak nip something in the bud v.
daha başlangıçta bir şeyin önünü almak nip in the bud v.
bir şeyin tükenmesi run out of v.
bir şeyin bitmesi run out of v.
gözü (bir şeyin) üzerinde olmak have one's eyes on v.
birine bir şeyin bedelini ödemek compensate someone for v.
bir şeyin ağırlığını kaldırmak support v.
gözü (bir şeyin) üstünde olmak keep an eye on v.
parasını ödemek (bir şeyin) stand v.
bir şeyin çok zararını görmek be hard hit by v.
bir şeyin dedikodusunu yapmak gossip about v.
boyunda olmak (bir şeyin) stand v.
bir şeyin delisi olmak be nuts about v.
bir şeyin sahipliğini satmak sell out v.
(bir şeyin) yanından geçmek walk along v.
bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek learn how to do something v.
bir şeyin tonunda söylemek sing to the tune of something v.
bir şeyin nakaratında söylemek sing to the tune of something v.
(bir şeyin) önemli bir öğesi olmak feature in v.
bir şeyin yerine başka bir şey koymak replace v.
bir şeyin mantıklı olmadığını düşünerek -den vazgeçmek think better of v.
hakimiyetine sokmak (bir başka şeyin) subordinate to v.
üstüne bindirmek (bir başka şeyin) superimpose over v.
sokmak (bir başka şeyin içine) thrust into v.
bir şeyin güzelliğini ortaya çıkarmak set off v.
bir şeyin yüzeyine zarar vermek deface v.
sürmek (bir başka şeyin üstüne) spread v.
üstüne koymak (bir başka şeyin) superimpose over v.
bir şeyin üzerinden atlamak jump over v.
bir şeyin altındaki toprağı kazarak çıkarmak undermine v.
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek call dibs on something v.
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek claim possession on something v.
bir şeyin içine kilitlemek lock into v.
bir şeyin nedenini kestirmek figure out v.
bir şeyin varlığını hissetmek feel the presence of something v.
bir şeyin eksikliğini gidermek fill the deficiency of v.
bir şeyin üzerine bastırmak bear down on something v.
bir şeyin üzerine sertçe bastırmak bear down too hard v.
ağırlığını bir şeyin üzerine vermek put one’s weight into something v.
bir şeyin/kişinin yanından (tek sıra) geçmek file past someone or something v.
bir şeyin fermuarını açmak unzip v.
bir şeyin grafiğini çıkarmak graph something out v.
bir şeyin durdurulmasını istemek call a halt to something v.
bir şeyin rotasını bir yere doğru yöneltmek head something at something v.
bir şeyin özünü kavramak grok v.
bir şeyin üzerinde ısrarla durmak lay great stress on something v.
(bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak have adverse side effects of (something) v.
(bir şeyin) hesabını kitabını yapmak do the math v.
bir şeyin solunda kalmak/olmak keep on the left side of something v.