Turco - Inglés
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Inglés Sinónimo
Sinónimo
Sobre nosotros
Herramientas
Recursos
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
Apagar las luces
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Sinónimo
Herramientas
Sobre nosotros
Recursos
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
EN-TR
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Español - Inglés
Francés - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Alemán - Inglés
Historia
yerde
Significados de
"yerde"
en diccionario inglés turco : 4 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
General
1
General
yerde
on the ground
adv.
2
General
yerde
underfoot
adv.
Aeronautic
3
Aeronautic
yerde
downstairs
adv.
Latin
4
Latin
yerde
loc (loco)
abrev.
Significados de
"yerde"
con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
Common Usage
1
Common Usage
(bir yerde) sakin
occupant
n.
2
Common Usage
bir yerde oturan/sakin
resident
n.
General
3
General
başka yerde iskan
relocation
n.
4
General
kendini rahat hisseden (bir yerde)
at home in
n.
5
General
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan
takeaway
n.
6
General
her yerde hazır olma
ubiquitousness
n.
7
General
her yerde birden bulunma
omnipresence
n.
8
General
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali
white out
n.
9
General
suç mahallinden başka yerde
alibi
n.
10
General
rüzgar tarafından karın bir yerde yığın oluşturması
snowdrift
n.
11
General
aynı anda her yerde bulunma
ubiquity
n.
12
General
kapak şeklinde kapı (tavanda/çatıda/yerde)
trapdoor
n.
13
General
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma
ubiquity
n.
14
General
anız (biçilmiş ekinin yerde kalan sapları)
stubble
n.
15
General
ara yerde
betweenness
n.
16
General
ataları eski çağlardan beri belirli bir yerde yaşamış olanlar
aborigines
n.
17
General
her yerde bulunma
immanence
n.
18
General
ikamet etme (bir yerde)
abode
n.
19
General
bir yerde oturan kimse
calm
n.
20
General
her yerde
the world over
n.
21
General
kalma (bir yerde)
sojourn
n.
22
General
oturan kimse (bir yerde)
inhabitant
n.
23
General
yasak yerde avlanan kişi
poacher
n.
24
General
görevli bulunduğu yerde oturmayan (kimse)
nonresident
n.
25
General
kiracı olma (bir yerde)
tenancy
n.
26
General
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti
shangri la
n.
27
General
asayişi sağlama (karışıklıklara sahne olan bir yerde)
pacification of
n.
28
General
verimsiz yerde petrol veren kuyu
wildcat
n.
29
General
her yerde bulunma
omnipresence
n.
30
General
çok uzun bir eteğin yerde sürünen kısmı
train
n.
31
General
oyunda yerde toplanan kağıtlar
trick
n.
32
General
suç anında başka yerde olduğu iddiası
alibi
n.
33
General
durduk yerde
ex nihilo
n.
34
General
bağlandığı yerde aşağı yukarı inip çıkan düğüm
slipknot
n.
35
General
yolculuğu kesip bir yerde geçici olarak kalma
stopover
n.
36
General
bekleme (uçak otobüs gemi veya trenle yolculuk ederken bir yerde)
layover
n.
37
General
terkedilip sokakta veya başka bir yerde bulunan bebek
foundling
n.
38
General
kayalık yerde bulunan bahçe
rock garden
n.
39
General
bir yerde yerleşmişlik
sedentariness
n.
40
General
aynı anda iki yerde birden olma
bilocation
n.
41
General
her yerde bulunma
immanency
n.
42
General
beşi bir yerde
five pieces of gold
n.
43
General
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama
alibi
n.
44
General
bir yerde oturan
resident
n.
45
General
bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla)
sit-in
n.
46
General
bir yerde oturan kimse
habitant
n.
47
General
bir yerde oturan kimse
occupant
n.
48
General
petrol bölgesi olarak bilinmeyen bir yerde petrol arayan
wildcatter
n.
49
General
daha önce aranmamış bir yerde petrol/maden arayan
wildcatter
n.
50
General
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aery
n.
51
General
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aerie
n.
52
General
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
eyrie
n.
53
General
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
eyry
n.
54
General
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması
the willing suspension of disbelief
n.
55
General
atın dresajda olduğu yerde tırıs adım kararında hareket etmesi
piaffe
n.
56
General
gizli yerde saklanan şey
cache
n.
57
General
görevli bulunduğu yerde oturmayan (kimse)
non-resident
n.
58
General
her yerde var olma
ubiquitous presence
n.
59
General
aynı anda birçok yerde olma yetisi
ubiquity
n.
60
General
(bir yerde veya zamanda) ölmüş olanların listesi
necrology
n.
61
General
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan
take-away
n.
62
General
bir yerde geçici bir süre kalma
tarry
n.
63
General
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması
cannibalization
n.
64
General
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması
cannibalisation
n.
65
General
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev
aiery
n.
66
General
bulunmama (bulunması gereken yerde)
absence
n.
67
General
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma
reestablishment
n.
68
General
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma
re-establishment
n.
69
General
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün
destination wedding
n.
70
General
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan kadın için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native daughter
n.
71
General
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan erkek için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native son
n.
72
General
bir yerde oturmayan kimse
noninhabitant
n.
73
General
belirli bir yerde ikamet etmeme
nonresidence
n.
74
General
hiçbir yerde olmama
nullibiety
n.
75
General
bir yerde veya yuvada yaşayanlar
nest
n.
76
General
bir yerde oturan kimse
tenant
n.
77
General
sakin (bir yerde ikamet eden)
inmate
n.
78
General
her yerde birden bulunma
totipresence [obsolete]
n.
79
General
yerde sürüklenen şey
trailer
n.
80
General
her yerde olma/bulunma
ubiquitousness
n.
81
General
her yerde olma/bulunma
ubiquity
n.
82
General
belirli bir yerde olma durumu
ubeity
n.
83
General
belirli bir yerde olma
ubication
n.
84
General
aynı zamanda her yerde bulunma
ubiquitariness
n.
85
General
her yerde birden bulunma
ubiquitariness
n.
86
General
aynı anda birden fazla yerde olma
ubiquitariness
n.
87
General
her yerde var olma
ubiquitariness
n.
88
General
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı
ubiquitism
n.
89
General
isa'nın her an her yerde var olduğuna inanan, lüteriyen kilisesi mensubu kimse
ubiquitist
n.
90
General
her yerde bulunan kimse
zelig
n.
91
General
köpek yetiştirilen yerde çalışan adam
kennelman
n.
92
General
her yerde bulunma
everywhereness
n.
93
General
her yerde birden bulunma
everywhereness
n.
94
General
mizah amacıyla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanma
malaprop
n.
95
General
mizah amacıyla sıkılıkla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanan kimse
malapropist
n.
96
General
(bir yerde/bölgede) sakin
liver
n.
97
General
bataklıkta/sulak yerde yetişen ot
marsh grass
n.
98
General
bir yerde park halindeyken sabit bir konut olarak da kullanılabilen ve çeşitli hizmetleri sağlayabilen mobil ev
manufactured home
n.
99
General
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse
marooner
n.
100
General
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti
marooning party
n.
101
General
bir yerde olma
whereabout
n.
102
General
belirli bir yerde olma durumu
whereness
n.
103
General
(bir yerde) sakin
residentiary
n.
104
General
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse
mealer
n.
105
General
bir yerde ikamet eden kadın
inhabitress
n.
106
General
kadın sakin (bir yerde ikamet eden)
inhabitress
n.
107
General
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box
n.
108
General
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box step
n.
109
General
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole in the wall
n.
110
General
uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole-in-the-wall
n.
111
General
bir yerde yaşayan aile
home
n.
112
General
yerde uzanma
humicubation [obsolete]
n.
113
General
yanlış yerde yapılan vurgu
misemphasis
n.
114
General
hayvanın yerde kazdığı geçit
gallery
n.
115
General
kışı belirli bir yerde geçirme
hyemation
n.
116
General
kamp alanı yada karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma
wild camping
n.
117
General
farklı yerde kullanılmaya başlanan sözcük
denizen
n.
118
General
geçici olarak bir yerde kalan şey
denizen
n.
119
General
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse
denizen
n.
120
General
geçici süreliğine bir yerde kalan kimse
denizen
n.
121
General
dansçıların yerde çizdikleri desen
ground plan
n.
122
General
her yerde bulunma
immanency
n.
123
General
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi
immanency
n.
124
General
(aynı anda) her yerde bulunma
omnipresency
n.
125
General
bir yerde kalma
commoration
n.
126
General
bir yerde bulunma
commoration
n.
127
General
(önceden saint petersburg'un inşa edildiği yerde yaşayan) batı fin halkı üyesi
inger
n.
128
General
sözün bittiği yerde olma hali
occhiolism
n.
129
General
etekleri yerde sürünen kadın
draggle-tail
n.
130
General
(tavanda, çatıda veya yerde) kapak şeklinde kapı
drop
n.
131
General
bir yerde vizesinden uzun kalanları geri getirme görevi
picket
n.
132
General
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenme
lying in state
n.
133
General
bir yerde endemik olan şey
inhabitant
n.
134
General
belirli bir yerde bulunan kimse
inhabitant
n.
135
General
bir yerde yaşayan kimse
inhabitor
n.
136
General
yerde açılan hapishane işlevli delik
pit
n.
137
General
başkasıyla aynı yerde yaşayan kimse
coinhabitant
n.
138
General
(bir yerde) ikamet etme
conversation [obsolete]
n.
139
General
(bir yerde) yaşam sürdürme
conversation [obsolete]
n.
140
General
bir yerde en yüksek statülü aile
ff (first family)
n.
141
General
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme
outmigration
n.
142
General
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme
out-migration
n.
143
General
bir yerde geçici kalma
peregrination [obsolete]
n.
144
General
yabancı yerde kısa süreliğine kalma
peregrinity [obsolete]
n.
145
General
belgenin uygun zaman ve yerde ibrazı
presentment
n.
146
General
yerde doğal oyuk veya çukur
seed
n.
147
General
yerde yenen yemek
sit-down
n.
148
General
çalıştığı yerde yatan kimse
sleep-in
n.
149
General
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) şlap sesi
squash
n.
150
General
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) vıç vıç sesi
squash
n.
151
General
kollar dik şekilde yerde tutulurken bacakların toplanıp serbest bırakıldığı bir hareket
squat thrust
n.
152
General
ellerin kollar düz bir şekilde yerde tutulduğu ve bacakların zıplayarak içe çekildiği bir hareket
squat thrust
n.
153
General
bir yerde durma
stand
n.
154
General
bir yerde kalma
stand
n.
155
General
bir yerde bulunan kimse
stander-by
n.
156
General
bir yerde saplanıp kalmak
get bogged down in
v.
157
General
gökte ararken yerde bulmak
find unexpectedly
v.
158
General
merkezi bir yerde olmak
be centrally located
v.
159
General
tadilat yapmak (bir yerde)
remodel
v.
160
General
ayak izlerini (bir yerde) bırakmak
track up
v.
161
General
iskan etmek (bir yerde)
locate
v.
162
General
çalışmaya devam etmek (bir yerde/bir işte)
stay in
v.
163
General
mülkiyet hakkı olmak (bir yerde)
have title to
v.
164
General
olduğu yerde saymak
come to a deadlock
v.
165
General
bir kimseyi her yerde kötülemek
be always running somebody down
v.
166
General
bir yerde sürekli kalmadan yaşamak
drift
v.
167
General
bulunmak (bir yerde)
range
v.
168
General
birdenbire durmak (bir yerde)
stop short at
v.
169
General
kalmak (bir yerde)
tarry
v.
170
General
aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak
constantly make something the main topic of conversation
v.
171
General
olayın geçtiği yerde bulunmak
be on the spot
v.
172
General
sürücü arabasını bir yerde durdurmak
pull up at
v.
173
General
çukurlar açmak (bir yerde)
pit
v.
174
General
kapalı bir yerde tutmak
coop up
v.
175
General
almak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri)
pick up
v.
176
General
bir yerde toplamak
centralize
v.
177
General
bildiği bir yerde bulunmak
be on familiar ground
v.
178
General
bulunmak (belirli bir yerde)
occupy
v.
179
General
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak
poke about
v.
180
General
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için)
stump
v.
181
General
yerde sürünmek
grovel
v.
182
General
yol yapmak (yol olmayan bir yerde)
blaze a trail
v.
183
General
bir yerde durmak
stop off in
v.
184
General
toplamak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri)
pick up
v.
185
General
bir yerde mola vermek
stop over in
v.
186
General
sıkışıp kalmak (bir yerde)
stick with in
v.
187
General
bir yerde kalmak (su vb)
stand
v.
188
General
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak
intern
v.
189
General
kışı ılıman bir yerde geçirmek
hibernate
v.
190
General
gezinmek (bir yerde)
perambulate
v.
191
General
kışı bir yerde geçirmek
winter in
v.
192
General
bir yerde durmak (mola vb)
stop at
v.
193
General
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak
maroon
v.
194
General
bir yerde çakılı kalmak
stick around
v.
195
General
yerde uzamak (bitki)
trail
v.
196
General
bir yerde bulunmak
be situated
v.
197
General
bulunmak (bir yerde)
reside in
v.
198
General
yerinden etmek (önemli bir yerde olan birini)
unseat
v.
199
General
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak
poke around in
v.
200
General
rahat durmamak (bir yerde)
wriggle
v.
201
General
kalmak (bir yerde)
sojourn in
v.
202
General
eğitim görmek (bir yerde)
study at
v.
203
General
kalmak (bir yerde)
sit
v.
204
General
bulundurmak (bir yerde)
stock
v.
205
General
çok olmak (bir yerde)
abound in
v.
206
General
kaldırmak (daha aşağı bir yerde duran birini/bir şeyi)
pick up
v.
207
General
aynı yerde bulunmak
exist or stand in the same place
v.
208
General
yetişmek (bir yerde)
range
v.
209
General
durmak (bir yerde)
position
v.
210
General
bir yerde durmak
stop off
v.
211
General
bir yerde torpili olmak
have an in
v.
212
General
bol olmak (bir yerde)
abound in
v.
213
General
olduğu yerde saymak
make no headway
v.
214
General
durmak (bir yerde)
stand
v.
215
General
bol olmak (bir yerde)
abound with
v.
216
General
olmak (bir yerde)
stand
v.
217
General
çok olmak (bir yerde)
abound with
v.
218
General
gökte ararken yerde bulmak
meet unexpectedly
v.
219
General
(yol olmayan bir yerde) yol yapmak
blaze a trail
v.
220
General
olay (bir yerde) geçmek
take place
v.
221
General
olay (bir yerde) geçmek
happen
v.
222
General
olay (bir yerde) geçmek
come about
v.
223
General
olay (bir yerde) geçmek
occur
v.
224
General
(bir yerde) bulunmamak
absent from
v.
225
General
-in yeri (belirli bir yerde) olmak
belong
v.
226
General
doğru yerde olmak
belong
v.
227
General
yerde çekmek
drag
v.
228
General
yanlış yerde kullanmak
misuse
v.
229
General
belirli bir yerde yerleşmek
populate
v.
230
General
kapalı bir yerde durmak
stay indoor
v.
231
General
kapalı bir yerde oturmak
stay indoor
v.
232
General
bir yerde oturmak
dwell
v.
233
General
bir yerde yaşamak
dwell
v.
234
General
kanlar içinde yerde yatmak
lie in a pool of blood
v.
235
General
soluğu (bir yerde) almak
get a place in no time flat
v.
236
General
bir yerde uyumak
bed down some place
v.
237
General
bir yerde bir yıl geçirmek
spend a year in somewhere
v.
238
General
bir yerde rahat etmek
be comfortable in somewhere
v.
239
General
(bir yolculuk vb) bir yerde bitmek
end up at something
v.
240
General
yerde yatmak
sleep on the ground
v.
241
General
birini bir yerde tutsak tutmak
entomb someone in something
v.
242
General
gecelemek için bir yerde durmak
stop somewhere for the night
v.
243
General
bir yerde gecelemek
stop somewhere for the night
v.
244
General
birilerini bir yerde toplamak
gather someone into somewhere
v.
245
General
birilerini bir yerde toplamak
gather someone in
v.
246
General
bir yerde durmak
pull up somewhere
v.
247
General
bir yerde durmak
haul up somewhere
v.
248
General
bir yerde durmak
stop somewhere
v.
249
General
birini sokakta yerde yatar halde bulmak
find someone laying in the street
v.
250
General
hayatının yarısını bir şeye/bir yerde harcamak
spend half of one's life in something
v.
251
General
park yapılmayan yerde park etmek
park at a non-parking spot
v.
252
General
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
call the banns
v.
253
General
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
ask the banns
v.
254
General
evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek/askıya çıkarmak
publish the banns
v.
255
General
bir yerde (genellikle istemeyerek) çukurluk oluşturmak
divot
v.
256
General
soluğu (bir yerde) almak
get (somewhere) in no time flat
v.
257
General
bir yerde kullanmak
find a use for something
v.
258
General
bir yerde toplamak
centralise
v.
259
General
(bir yerde) bulunmak
be there
v.
260
General
(bir yerde) bulunmak
present oneself
v.
261
General
kapalı yerde şemsiye açmak
open an umbrella in the house
v.
262
General
kapalı yerde şemsiye açmak
open an umbrella indoors
v.
263
General
bir yerde yaşamaya alışmak
get used to living in somewhere
v.
264
General
(evde/kapalı bir yerde) barındırmak
tabernacle
v.
265
General
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak
cannibalize
v.
266
General
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak
cannibalise
v.
267
General
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak
reestablish
v.
268
General
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak
re-establish
v.
269
General
(bir yerde) mevcut olmak
have place
v.
270
General
bir yerde bulunmak
walk [obsolete]
v.
271
General
bir yerde tutmak
keep
v.
272
General
belirli bir yerde durmak
land
v.
273
General
(bir yerde) kalmak
bower [obsolete]
v.
274
General
(birinin bir yerde) bulunduğunu saklamak
deny
v.
275
General
(bir yerde) kalmak
loiter
v.
276
General
bir yerde vakit öldürmek
loiter
v.
277
General
(belirli bir yerde) kışı geçirmek
overwinter
v.
278
General
bir yerde görülmesi gereken yerleri gezdirmek
cicerone
v.
279
General
paça veya eteklerini yerde sürüyerek (giysiyi) kirletmek
bedaggle
v.
280
General
(bir yerde) bulunmak
cover
v.
281
General
(bir yerde) yaşamak
cover
v.
282
General
yanlış yerde sıraya girmek
cut
v.
283
General
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması
draw
v.
284
General
kapalı yerde
incloister
v.
285
General
bir yerde zapt etmek
pinfold
v.
286
General
bir yerde zapt etmek
penfold
v.
287
General
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenmek
lie in state
v.
288
General
(bir yerde) mevcut olmak
consist [obsolete]
v.
289
General
(bir yerde veya durumda) bırakmak
continue
v.
290
General
(bir yerde veya durumda) tutmak
continue
v.
291
General
kutsal bir yerde saklamak
inshrine
v.
292
General
bir yerde ikamet etmek
people
v.
293
General
halka açık yerde yayınlamak
placard
v.
294
General
belirli bir yerde veya bölgede kurmak
plant
v.
295
General
(bir yerde) dolaşmak
converse [obsolete]
v.
296
General
(bir yerde) yaşamak
converse [obsolete]
v.
297
General
(bir yerde) ikamet etmek
converse [obsolete]
v.
298
General
(kendini) bir yerde bulmak
find
v.
299
General
yerde sergilemek
floor
v.
300
General
(bir yerde) broşür dağıtmak
flyer
v.
301
General
(yerde yuvarlanan topu) ustalıkla kapmak
gather
v.
302
General
yüksek bir yerde bulunmak
perch
v.
303
General
bir yerde uzak tutmak
seclude [obsolete]
v.
304
General
bir yerde kabul görmek
seize [obsolete]
v.
305
General
bir yerde tanınmak
seize [obsolete]
v.
306
General
bir yerde olmak
sit
v.
307
General
olduğu yerde kalmak
sit
v.
308
General
daracık yerde kalmak
poke
v.
309
General
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkmak
proxy
v.
310
General
bir yerde mevcut göstermek
put
v.
311
General
aynı yerde yaşamak
stall [obsolete]
v.
312
General
(bir yerde) yaşamak
base
v.
313
General
yerde patpatlamak
thud
v.
314
General
(bir yerde) istenmek
be welcome
v.
315
General
bulunmayan (bulunması gerekirken yerde)
absentee
adj.
316
General
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan
aboriginal
adj.
317
General
her zaman her yerde var olan
omnipresent
adj.
318
General
bir yerde doğal olarak yetişen
indigenous
adj.
319
General
yere yakın yerde yetişen bitki
epigeal
adj.
320
General
hiçbir yerde durmayan
nonstop
adj.
321
General
bir yerde imal edilen
manufactured in
adj.
322
General
yerde doğrulanmış
field verified
adj.
323
General
aynı anda birden fazla yerde olan
omnipresent
adj.
324
General
meydana geldiği yerde bulunan
autochthonous
adj.
325
General
aynı zamanda ya da aynı yerde varolan
coexisted
adj.
326
General
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquitous
adj.
327
General
her yerde
allover
adj.
328
General
her yerde bulunan
immanent
adj.
329
General
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquitous
adj.
330
General
bir yerde doğal olarak bulunan
indigenous
adj.
331
General
bir yerde imal edilmiş
manufactured in
adj.
332
General
her yerde ve her zaman hazır
omnipresent
adj.
333
General
(belirli bir yerde) yaygın
endemic
adj.
334
General
her yerde birden bulunan
ubiquitous
adj.
335
General
emin yerde
out of harm's way
adj.
336
General
yerde alınmış
field surveyed
adj.
337
General
her yerde olan
ubiquitous
adj.
338
General
kutsal bir yerde saklanan
enshrined
adj.
339
General
yanlış yerde olan
heterotopous
adj.
340
General
yerde yatan
repent
adj.
341
General
aynı yerde ve aynı zamanda gerçekleşen
co-located
adj.
342
General
aynı anda her yerde olabilen
omnipresent
adj.
343
General
her yerde olan
omnipresent
adj.
344
General
olur olmadık yerde
untimely
adj.
345
General
her yerde var olan
ubiquitous
adj.
346
General
başka yerde sınıflandırılmamış
not elsewhere classified
adj.
347
General
her şey her yerde
hugger-mugger
adj.
348
General
her şey her yerde
higgledy-piggledy
adj.
349
General
her şey her yerde
topsy-turvy
adj.
350
General
her şey her yerde
jumbled
adj.
351
General
her şey her yerde
disorderly
adj.
352
General
hiçbir yerde durmayan
non-stop
adj.
353
General
bulunduğu yerde doğmuş olmayan
non-native
adj.
354
General
bulunduğu yerde doğmamış olan
non-native
adj.
355
General
ekmediğin yerde biten
ubiquitous
adj.
356
General
belirlenen/saptanan yerde
placeful
adj.
357
General
(bir yerde) bulunmayan
absentee
adj.
358
General
aynı anda birden fazla yerde olan
totipresent [obsolete]
adj.
359
General
her zaman her yerde var olan
totipresent [obsolete]
adj.
360
General
bir yerde sınırlı süreyle çalışmakta olan
on attachment [brit]
adj.
361
General
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquarian [rare]
adj.
362
General
her yerde birden bulunan
ubiquarian [rare]
adj.
363
General
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquarian [rare]
adj.
364
General
her yerde var olan
ubiquarian [rare]
adj.
365
General
aynı zamanda her yerde bulunan
ubiquitary [obsolete]
adj.
366
General
her yerde birden bulunan
ubiquitary [obsolete]
adj.
367
General
aynı anda birden fazla yerde olan
ubiquitary [obsolete]
adj.
368
General
her yerde var olan
ubiquitary [obsolete]
adj.
369
General
kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde
jerkwater
adj.
370
General
yanlış yerde
out of the way [obsolete]
adj.
371
General
her zamankinden farklı yerde
out of the way [obsolete]
adj.
372
General
engellemeyecek bir yerde
out of one's way
adj.
373
General
yanlış yerde
out of one's way [obsolete]
adj.
374
General
her zamankinden farklı bir yerde
out of one's way [obsolete]
adj.
375
General
mizah amacıyla yanlış yerde kullanılmış söz veya ifadeleri ile dikkat çeken
malaprop
adj.
376
General
mizah amacıyla yanlış yerde kullanılmış söz veya ifadeleri ile dikkat çeken
malapropian
adj.
377
General
tek bir yerde ikamet eden
mansionary
adj.
378
General
ortaya en yakın yerde bulunan
middest [obsolete]
adj.
379
General
(bir yerde) genel merkezi olmak
headquartered
adj.
380
General
dibe yakın yerde yaşayan
bottom
adj.
381
General
belirli bir yerde doğmuş olan
homeborn
adj.
382
General
olur olmadık yerde duyulan (güven, sadakat)
misplaced
adj.
383
General
bir yerde kalmaya meyilli olan
locorestive
adj.
384
General
(belirli bir şekilde veya yerde) üretilen
-grown
adj.
385
General
belirli bir kurumun sahip olmadığı bir yerde
off-site
adj.
386
General
başka yerde olan
off-site
adj.
387
General
her an her yerde olan
omnivagant
adj.
388
General
çeşitli ürünü veya hizmeti tek bir yerde arz eden
one-stop
adj.
389
General
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili
one-stop
adj.
390
General
olayın meydana geldiği yerde yapılan
onsite
adj.
391
General
olayın meydana geldiği yerde yapılan
on-site
adj.
392
General
söz konusu yerde yapılan
on-the-spot
adj.
393
General
söz konusu yerde meydana gelen
on-the-spot
adj.
394
General
her zaman her yerde var olan
omnipresential
adj.
395
General
her yerde olan
omniprevalent
adj.
396
General
aklı başka yerde olan
distrait
adj.
397
General
aynı anda veya yerde biten
conterminable
adj.
398
General
aynı yerde olan
co-extensive
adj.
399
General
ücra yerde olan
outlandish
adj.
400
General
boyunun bir kısmı yerde olan
semi-prostrate
adj.
401
General
çalıştığı yerde yatan
sleep-in
adj.
402
General
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan
proxy
adj.
403
General
her yerde olan
standard-issue
adj.
404
General
aynı yerde, aynı eserde
ibid
adv.
405
General
civarında bir yerde
somewhere around
adv.
406
General
her yerde
far and wide
adv.
407
General
her yerde
all over
adv.
408
General
her hangi bir yerde
in nature
adv.
409
General
oradan başka her yerde
anywhere but there
adv.
410
General
aynı yerde
ibid
adv.
411
General
her yerde hazır bulunan bir şekilde
immanently
adv.
412
General
aynı yerde
ibidem
adv.
413
General
uzak bir yerde
at a distance
adv.
414
General
beşinci yerde
fifthly
adv.
415
General
başka yerde
away
adv.
416
General
kolay görülecek bir yerde
in the sun
adv.
417
General
bir yerde
anywhere
adv.
418
General
her yerde
everyplace
adv.
419
General
bir yerde
as it were
adv.
420
General
herhangi bir yerde
anywhere
adv.
421
General
bulunduğu yerde
in one's tracks
adv.
422
General
her yerde
far and near
adv.
423
General
bir yerde
someplace
adv.
424
General
gözümün seçebildiği yerde
within my ken
adv.
425
General
uzak bir yerde belirli bir mesafede
at a distance
adv.
426
General
her yerde
high and low
adv.
427
General
her yerde
here there and everywhere
adv.
428
General
birçok yerde
passim
adv.
429
General
göze çarpacak yerde
in the foreground
adv.
430
General
başka bir yerde
else where
adv.
431
General
her yerde
at every turn
adv.
432
General
(herhangi) bir yerde
anywhere
adv.
433
General
başka yere başka yerde
elsewhere
adv.
434
General
bir yerde
somewhere
adv.
435
General
her yerde
everywhere
adv.
436
General
hiçbir yerde
nowhere
adv.
437
General
başka bir yerde
in other place
adv.
438
General
başka bir yerde
in some other place
adv.
439
General
başka bir yerde
in a different place
adv.
440
General
başka bir yerde
in a different location
adv.
441
General
başka bir yerde
at someplace else
adv.
442
General
başka bir yerde
at somewhere else
adv.
443
General
aynı zamanda her yerde bulunarak
ubiquitously
adv.
444
General
hiçbir yerde
anywhere
adv.
445
General
her yerde
anywhere
adv.
446
General
başka yerde
elsewhere
adv.
447
General
-ecek yerde
instead
adv.
448
General
hiçbir yerde/yere
nowhere
adv.
449
General
her yerde
here there and anywhere
adv.
450
General
olur olmadık yerde
inappropriately
adv.
451
General
başka bir yerde
anywhere else
adv.
452
General
belli bir yerde
at some point
adv.
453
General
bir yerde
at one point
adv.
454
General
hemen hemen her yerde
almost everywhere
adv.
455
General
burada bir yerde
here somewhere
adv.
456
General
mümkün olduğu yerde
where possible
adv.
457
General
gördüğünüz yerde
on sight
adv.
458
General
ait olduğu yerde
in situ
adv.
459
General
olduğu yerde
in situ
adv.
460
General
bir yerde
at some point
adv.
461
General
ringe yakın yerde
at the ringside
adv.
462
General
sapa yerde
at the back of beyond
adv.
463
General
ortalık yerde
in public
adv.
464
General
ücra bir yerde
removedly
adv.
465
General
ıssız bir yerde
removedly
adv.
466
General
her yerde
the more and less
adv.
467
General
her yerde
eachwhere
adv.
468
General
her yerde
ubique
adv.
469
General
her yerde birden
ubique
adv.
470
General
uygun bir yerde
away
adv.
471
General
belirli bir yerde
up here
adv.
472
General
orta yerde
mid
adv.
473
General
rastgele bir yerde
here
adv.
474
General
bir şeyin yönlendirildiği yerde
home
adv.
475
General
belirli bir yerde
yonder
adv.
476
General
bariz bir şekilde garip olan bu yerde
in this galley
adv.
477
General
daha özel bir yerde
offline
adv.
478
General
daha özel yerde
off-line
adv.
479
General
daha özel bir yerde
off-line
adv.
480
General
birçok yerde
often
adv.
481
General
izleyicilerin görebileceği yerde
onstage
adv.
482
General
hareket gereken yerde
on-the-spot
adv.
483
General
uygun yerde
opportunely
adv.
484
General
her yerde
overall
adv.
485
General
herhangi bir yerde
owher [obsolete]
adv.
486
General
belirli bir yerde
in
adv.
487
General
doğru yerde
in
adv.
488
General
daha yüksek bir yerde
in a higher place
adv.
489
General
avın bastığı yerde bıraktığı kokuyu izleyerek
dryfoot [obsolete]
adv.
490
General
kolay erişilebilir bir yerde
conveniently
adv.
491
General
uzaktaki yerde
outside
adv.
492
General
sığ yerde
shallow
adv.
493
General
bir yerde
somegate [scotland]
adv.
494
General
her yerde
where
adv.
495
General
ait olduğu yerde
in-situ
adv.
496
General
bir yerde
over
adv.
497
General
ait olduğu yerde
situ
adv.
498
General
bulunulan yerde
situ
adv.
499
General
bir yerde doğal olarak bulunan
indigenous to
prep.
500
General
doğal olarak yetişen (bir yerde)
indigenous to
prep.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of yerde
×
Term Options
Corregir / Sugerir
Francés Inglés Diccionario
Español Inglés Diccionario
Alemán Inglés Diccionario
Inglés Sinónimo Diccionario
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy