fiziksel - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

fiziksel



"fiziksel" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 12 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
fiziksel physical s.
General
fiziksel substantial s.
fiziksel natural s.
fiziksel elemental [obsolete] s.
fiziksel elementary [obsolete] s.
fiziksel glandular s.
Trade/Economic
fiziksel physical s.
fiziksel material s.
Technical
fiziksel physical s.
Telecom
fiziksel physical i.
Psychology
fiziksel corporal s.
Archaic
fiziksel physic s.

"fiziksel" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
fiziksel çaba physical exertion i.
fiziksel olay physical phenomenon i.
fiziksel özelliklerle ilgilenen coğrafya dalı physical geography i.
fiziksel haritalar physical maps i.
fiziksel madde physical object i.
fiziksel güç physical power i.
katılık (fiziksel olarak) hardness i.
fiziksel basınç physical stress i.
fiziksel eğitim ve antrenman physical education and training i.
fiziksel saldırı physical assault i.
yer yüzeyinin fiziksel biçimi topography i.
bir fiziksel harekette harcanan enerji cathexis i.
fiziksel ve teorik kimya physical and theoretical chemistry i.
fiziksel durum existence i.
fiziksel cazibe physical attraction i.
fiziksel envanter physical inventory i.
fiziksel özellik physical property i.
fiziksel bütünlük physical integrity i.
çocuklar için fiziksel eğitim physical education for children i.
kazançta fiziksel dağıtım physical distribution of goods i.
fiziksel şiddet bullying i.
gelişememe (fiziksel olarak) failure to thrive i.
fiziksel özürlüler için aşçılık cookery for the physically handicapped i.
fiziksel çevre physical environment i.
fiziksel saldırı strong arm i.
fiziksel güzellik physical beauty i.
fiziksel dürtülerle hareket etme durumu physicality i.
fiziksel durum physical condition i.
fiziksel dürtüler physical drives i.
fiziksel konum physical position i.
fiziksel konum physical location i.
fiziksel yasa physical law i.
fiziksel kanun physical law i.
fiziksel form-test physical fitness-testing i.
fiziksel özellikler physical properties i.
fiziksel tehdit physical menace i.
fiziksel model physical model i.
fiziksel güç physical force i.
fiziksel özellik physical characteristic i.
fiziksel gereklilikler physical requirements i.
fiziksel yöntem physical method i.
fiziksel tehdit physical threat i.
fiziksel aygıt physical device i.
fiziksel güvenlik physical security i.
fiziksel kimya physical chemistry i.
fiziksel yaralanma bodily contusion i.
fiziksel muayene physical examination i.
fiziksel yaralanma personal injury i.
fiziksel sakatlık bodily injury i.
fiziksel sakatlık personal injury i.
fiziksel sakatlık bodily contusion i.
fiziksel yaralanma bodily injury i.
fiziksel sakatlık physical disability i.
maddi/fiziksel imkansızlık physical impossibility i.
fiziksel veya ruhsal acı veren durum tormenting i.
fiziksel süreç physical process i.
fiziksel özellikler physical characteristics i.
fiziksel temas physical contact i.
fiziksel etkiler physical effects i.
fiziksel tepki physical response i.
fiziksel bitkinlik physical fatigue i.
fiziksel bitkinlik physical exhaustion i.
kişinin marka tercihleriyle (tarzı vb gibi) fiziksel görünümle ayırt edilen kimliği external personality i.
fiziksel bozulma physical deterioration i.
fiziksel duyular physical senses i.
fiziksel özellikler physical qualities i.
fiziksel yakınlık physical intimacy i.
(fiziksel olarak) etkisiz hale getirme eğitimi physical restraint training i.
fiziksel enerji physical energy i.
fiziksel engelli insanlara karşı önyargı ableism i.
fiziksel refah physical welfare i.
dünya yüzeyindeki fiziksel madde land cover i.
fiziksel görünüş physical appearance i.
fiziksel mükemmeliyeti physical perfection i.
fiziksel engel physical disability i.
fiziksel aktivite physical activity i.
fiziksel egzersiz physical exercise i.
fiziksel bağımsız sinirsel ağ physically independent neural network i.
fiziksel özellik physical quality i.
fiziksel varlık physical presence i.
fiziksel mevcudiyet physical presence i.
fiziksel aktivite danışmanı physical activity consultant i.
fiziksel matematik physical mathematics i.
fiziksel zarar physical injury i.
fiziksel onarım physical repair i.
sözle veya fiziksel olarak yapılan öldürücü vuruş recumbentibus i.
fiziksel temas physical encounter i.
avustralya ve yeni zelanda'da yapılan fiziksel etkinlikli turizm adventure tourism i.
bilişim şirketinde bilgi aktarımını sağlayan fiziksel altyapının hasar görmesi sonucunda hiçbir işin yapılamadığı gün backhoe day i.
sözlü ya da fiziksel saldırı cannonade i.
fiziksel değişim change of integrity i.
ruhani dünya ile fiziksel dünya arasında aracı olma channel i.
ruhani dünya ile fiziksel dünya arasında aracı olma channelling i.
ruhani dünya ile fiziksel dünya arasında aracı olma channeling i.
amaçlara ulaşırken fiziksel güç kullanımından kaçınma nonviolence i.
fiziksel dünya ile ilgili nesne, fenomen veya yasalarla ilgilenen bilim insanı natural scientist i.
fiziksel veya ahlaki açıdan baskı altında olma necessity i.
bir kişinin belirli bir sosyal hizmet için uygun olup olmadığına karar vermek için fiziksel veya sosyal koşullarının incelenmesi needs test i.
ne fiziksel ne de zihinsel olma neutralness i.
fiziksel güçlülük thew i.
fiziksel olarak güçlü olma thew i.
fiziksel güçlülük brawn i.
fiziksel olarak güçlü olma brawn i.
fiziksel güçlülük might i.
fiziksel olarak güçlü olma might i.
fiziksel güçlülük muscle i.
fiziksel olarak güçlü olma muscle i.
fiziksel güçlülük potence i.
fiziksel olarak güçlü olma potence i.
fiziksel güçlülük potency i.
fiziksel olarak güçlü olma potency i.
fiziksel güçlülük puissance i.
fiziksel olarak güçlü olma puissance i.
fiziksel güçlülük sinew i.
fiziksel olarak güçlü olma sinew i.
fiziksel veya zihinsel olarak geri kalmış kimse titman i.
fiziksel rahatlık self-ease i.
fiziksel mesafe social distance i.
fiziksel benzerlik physical resemblance i.
fiziksel enerji veya güç foison [scottish] i.
fiziksel rahatsızlık unease i.
fiziksel kusur vice i.
duygusal veya fiziksel canlılık bang i.
bir gruba yapılan fiziksel saldırı bashing i.
fiziksel varlığı olmama untangibility i.
biriyle kurulan fiziksel temas kino i.
rızaya bağlı olarak fiziksel şiddet ve baskının kullanıldığı cinsel ilişki şekli bdsm i.
fiziksel sağlık eucrasia i.
fiziksel veya zihinsel bir uğraş alanı vineyard i.
fiziksel güç kaybı weakening i.
fiziksel olarak güçsüz olma weakliness i.
fiziksel gücü az olan kimse weakling i.
bir taraftan manevi vasıflardan ve diğer taraftan biçimlenmiş cisimlerden ayrışan fiziksel madde matter i.
eşini fiziksel olarak istismar eden erkek wifebeater i.
zihinsel ve fiziksel görüşü engelleyen şey blindfold i.
fiziksel yardım hand i.
aşırı alkol tüketiminden sonra oluşan fiziksel etki hangover i.
fiziksel dayanıklılık hardiness i.
hareket ve tepki gibi doğa olaylarında görülen veya bu olayların oluşmasından sorumlu temel fiziksel veya kimyasal süreçler mechanism i.
büyük fiziksel acıya sebep olan wrenching i.
fiziksel egzersizlere dayanan bir yoga sistemi hatha-yoga i.
vücuttaki fiziksel ve duygusal travma birikimini gidermeye yönelik bir tür derin doku masajı hellerwork i.
fiziksel veya ruhsal yenilenme kaynağı brace i.
(fiziksel veya zihinsel beceri) mükemmellik brilliancy i.
kişinin fiziksel özellikleri build-up i.
fiziksel olmayan bağ hold i.
fiziksel olarak hulk karakterine benzeyen kimse hulk i.
fiziksel ortam mise en scene i.
eylemin veya olayın gerçekleştiği fiziksel ortam mise-en-scène i.
sürücüsünün fiziksel gücü ile çalışan tek tekerlekli araç monocycle i.
bireyin dünyasını oluşturan fiziksel çevre ile gündelik deneyimler lifeworld i.
fiziksel, zihinsel ve ahlaki yapı geography i.
fiziksel güç muscle i.
fiziksel engelli çocuk oaf [obsolete] i.
doğrudan ölçülebilen veya gözlemlenebilen fiziksel özellik observable i.
içgözlemsel analizde deneycinin belirlediği fiziksel koşullar altında deneyimlerini anlatan kimse observer i.
fiziksel olarak çok çekici erkek god i.
aşırı alkol tüketiminden sonra görülen nahoş fiziksel etkiler (baş ağrısı, uyuşukluk, mide bulantısı) holdover i.
(fiziksel veya zihinsel güçte) aksaklık dereliction [obsolete] i.
kuvvetli fiziksel yatkınlık desire i.
fiziksel idman gymnastic i.
fiziksel beceriklilik gymnastic i.
fiziksel egzersiz gymnastic i.
fiziksel çeviklik gymnastics i.
diğer insanlara fiziksel zarar veren çete hit squad i.
fiziksel saldırı offensive i.
fiziksel tecavüz offensive i.
fiziksel aydınlatma illustration [obsolete] i.
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi impinging i.
fiziksel veya ahlaki güçle kazanılan mülkiyet conquest i.
fiziksel durum disposition i.
fiziksel görünüş insight [obsolete] i.
(bir şeyi) fiziksel olarak kavrama comprehension [obsolete] i.
fiziksel obje concrete quantity i.
fiziksel objelerden oluşan derleme concrete quantity i.
fiziksel bedenden ayrı hareket edebildiği kabul edilen ruh cowalker i.
fiziksel zayıflık craze [obsolete] i.
hayal gücünün zayıflığından ötürü sadece fiziksel işlerle geçinen kimse drudge i.
fiziksel denklik parallel i.
fiziksel paralellik parallel i.
fiziksel açıklamaların yetersiz kaldığı zihinsel olgu deneyimi parapsychism i.
fiziksel yapı contexture i.
fiziksel güzellik feature [obsolete] i.
fiziksel his feeling i.
fiziksel güçsüzlük insufficiency i.
fiziksel toprak yapısı pedality i.
kurumun sahip olduğu fiziksel ekipman plant i.
fiziksel veya zihinsel engelli bireyler disabled i.
fiziksel güç foison [scotland] i.
fiziksel özellikleri bakımından jelatine benzeyen çeşitli maddelere verilen ad gelatin i.
fiziksel özellikleri bakımından jelatine benzeyen çeşitli maddelere verilen ad gelatine i.
fiziksel, zihinsel veya ahlaki beceriler outfit i.
üstün ahlaki veya fiziksel mükemmellik örneği perfection i.
ışık etkisi altında fiziksel veya kimyasal değişime uğrayan pigment photopigment i.
fiziksel yetenek physical ability i.
fiziksel çekim physical attraction i.
fiziksel vücut physical body i.
fiziksel bileşim physical composition i.
fiziksel varlık physical entity i.
fiziksel güç harcama physical exertion i.
fiziksel nokta physical point i.
fiziksel karakter physicality i.
fiziksel süreçler physics i.
fiziksel olgular physics i.
fiziksel özellikler physics i.
fiziksel bileşim physics i.
ayırt edici fiziksel özellikler physiotype i.
fiziksel oluşum physique i.
fiziksel yapı physique i.
tanrıya fiziksel oluşum atfedilmesi physitheism i.
fiziksel durum plight i.
masaj veya fiziksel egzersizlerde kullanılan alçak sehpa plinth i.
masaj veya fiziksel egzersizlerde kullanılan alçak sehpa plint i.
fiziksel durum ply [dialect] i.
zedelenme veya sakatlık durumunda fiziksel tedavi için verilen yazılı talimat prescription i.
kişinin fiziksel görünümüne bakarak geleceğini görme schematomancy i.
tatmin edici fiziksel durum scratch i.
fiziksel bir nesnenin farkına varmayı sağlayan şey sensation i.
kişinin fiziksel varlığı ile ruhsal varlığı arasındaki bağlantı silver cord i.
(fiziksel) iticilik foulness [obsolete] i.
(fiziksel) tiksindiricilik foulness [obsolete] i.
elektronik bilginin fiziksel ortama aktarımı sneakernet i.
fiziksel medya physical media i.
kişinin fiziksel görünümünü iyileştirmek amacıyla çeşitli vücut bakım rutinleri uygulaması looksmaxxing i.
kişinin fiziksel görünümünü iyileştirmek amacıyla çeşitli vücut bakım rutinleri uygulaması looksmax i.
kişinin fiziksel görünümünü iyileştirmek amacıyla çeşitli vücut bakım rutinleri uygulaması looksmaxxing i.
fiziksel yayım physical release i.
fiziksel yayım physical release i.
fiziksel saldırı beating-up i.
belirli bir (fiziksel) durumda olma point [obsolete] i.
öğrenme güçlüğü çeken, fiziksel engelli veya ruhsal bozukluğu olan kimselere hizmet veren, yerel yönetim sorumluluğundaki merkez social education centre i.
fark edilebilen fiziksel madde substance i.
belirgin fiziksel özelliklere sahip madde supermaterial i.
(fiziksel olgu ve denklemler) değişmezlik symmetry i.
fiziksel güç kullanmak use physical force f.
fiziksel güç kullanmak resort to physical force f.
fiziksel ve duygusal olarak tükenmek be physically and emotionally spent f.
fiziksel olarak zayıf/güçsüz görünmek appear physically weak f.
fiziksel ya da sözle saldırmak lace f.
fiziksel değişime uğratmak change integrity f.
fiziksel değişikliğe uğramak change posture f.
ruhani dünya ile fiziksel dünya arasında aracı olmak channel f.
(konunun, fiziksel bir şeyin) üstünü kapatmak envelop f.
(konuyu, fiziksel bir şeyi) gizlemek envelop f.
fiziksel gücünü elinden almak unsinew f.
metrik sistem kullanarak fiziksel miktarları ifade etmek metricate f.
fiziksel ceza ile aşağılamak haze [dialect] [uk] f.
fiziksel ceza ile yıldırmak hazle [dialect] [uk] f.
fiziksel olarak aynı hizaya getirmek line f.
fiziksel kanıtları toplamak collect the physical evidence f.
fiziksel güce boyun eğmek give f.
fiziksel kuvvete veya baskıya teslim olmak give away f.
fiziksel formunu bozmak decondition f.
fiziksel formunu kaybetmek decondition f.
fiziksel olarak temsil etmek imbody f.
(fiziksel olarak) saldırmak impugn [obsolete] f.
(konunun, fiziksel bir şeyin) üstünü örtmek envelop f.
fiziksel olarak biçimlendirmek inform [obsolete] f.
fiziksel rahatsızlığa neden olmak disagree f.
fiziksel olarak cezalandırmak discipline f.
(birinden) fiziksel güç veya çabayla üstün olmak outmuscle f.
fiziksel saldırıda bulunmak seize f.
(fiziksel reaksiyonu) tetiklemek provoke f.
fiziksel varlığı olmayan intangible s.
fiziksel ya da duygusal duyusal zevk tutkusu ile ilgili sensualistic s.
fiziksel varlığı olmayan nonphysical s.
fiziksel özürlü physically handicapped s.
kimyasal-fiziksel chemical-physical s.
fiziksel olarak çekici well-stacked s.
fiziksel özürlü physically disabled s.
fiziksel özürlü physically impaired s.
fiziksel güç gerektiren physically demanding s.
fiziksel varlığı olmayan non-physical s.
fiziksel olarak imkansız physically impossible s.
fiziksel engelli physically-challenged s.
fiziksel özürlü physically-challenged s.
keşfedilmemiş (fiziksel veya entelektüel anlamda) underexplored s.
normal fiziksel ve zihinsel yetenekleri olan abled s.
fiziksel veya mental acı çekmeye sebep olan racking s.
fiziksel veya mental acıyı belirten racking s.
fiziksel ya da zihinsel olarak zorlayıcı taxing s.
fiziksel temasın olmadığı noncontact s.
fiziksel emek yerine zihinsel veya mekanik efor gerektiren nonmanual s.
fiziksel olmayan nonphysical s.
ne fiziksel ne de zihinsel nitelikte olan neutral s.
fiziksel bir nesneye benzeyen thinglike s.
aşırı fiziksel ultraphysical s.
aşırı fiziksel aktiviteli ultraphysical s.
fiziksel veya sözlü olarak kötü muamele görmemiş unabused s.
fiziksel veya sözlü olarak kötü muamelede bulunmayan unabusive s.
fiziksel yapıda olan embodied s.
fiziksel zarara uğramamış unharmed s.
(fiziksel veya manevi) yara almamış unmutilated s.
(fiziksel olarak) rahatsız olmamış unruffled s.
fiziksel gücü elinden alınmış unsinnowed s.
sosyal ve fiziksel çevreyle ilgilenen extravertive s.
sosyal ve fiziksel çevreyle alakadar olan extravertive s.
sosyal ve fiziksel çevreyle ilgilenen extrovertive s.
sosyal ve fiziksel çevreyle alakadar olan extrovertive s.
yüksek fiziksel güce sahip big [obsolete] s.
fiziksel kabiliyeti yetersiz handless s.
fiziksel güç gerektiren hardy s.
fiziksel dayanıklılık isteyen hardy s.
tamamen fiziksel değişim içeren bir süreçten kaynaklanan mechanical s.
tamamen fiziksel değişim içeren bir süreç sonucu oluşan mechanical s.
tamamen fiziksel değişim içeren bir süreç ile ilişkili mechanical s.
büyük fiziksel gücü olan high-powered s.
iç fiziksel sınır içermeyen (sistem) homogeneal s.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemde meydana gelen homogeneal s.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemle ilgili homogeneous s.
sevgisini fiziksel temasla gösteren huggy s.
fiziksel olanın ötesinde olan hyperphysical s.
fiziksel işlerle ifade edilen muscular s.
fiziksel olarak iyi durumda gradely [dialect] s.
fiziksel olarak çekici gradely [dialect] s.
hayati fiziksel niteliklerden yoksun gutless s.
aynı fiziksel ölçekte farklı sonuç aralığı sergileyebilen multirange s.
yaşının fiziksel özelliklerini gösteren old s.
fiziksel güç gerektiren rough s.
yüzünde fiziksel veya ahlaki dayanıklılık emareleri bulunan rugged s.
fiziksel veya mali çöküşe yol açan ruinous s.
fiziksel engelli impaired s.
fiziksel özellikleri uyumsuz duran disharmonic s.
fiziksel olmayan enerji ile ilişkili dynamic s.
fiziksel olmayan güç ile ilişkili dynamic s.
fiziksel yapıya ait complexional s.
fiziksel yapıyla ilgili complexional s.
fiziksel görünüş ile ilgili cosmetical s.
(meskende) fiziksel gereklilikleri karşılayan domestic s.
fiziksel açıklamanın ötesinde parapsychological s.
fiziksel olarak açıklanamayan parapsychological s.
fiziksel açıdan kırılgan crocky s.
(fiziksel olarak) zarif coordinated s.
(fiziksel olarak) yetenekli coordinated s.
(fiziksel olarak) becerikli coordinated s.
girişi fiziksel bariyer, özel güvenlik veya kontrollü geçitle kısıtlanan gated s.
iyi (fiziksel durum) gay [dialect] [uk] s.
fiziksel ya da zihinsel olarak yönünü belirleyen orientating s.
fiziksel ya da zihinsel olarak yönünü belirleyen orienting s.
sağlam ve güçlü fiziksel aktivite ile ilgili physical s.
fiziksel temas öncesine ait veya ilgili precontact s.
fiziksel olarak physically zf.
kütüphane mimarisi ve fiziksel library architecture and physically zf.
fiziksel bir şekilde abiotically zf.
fiziksel olarak concretely zf.
fiziksel anlamda konuşursak concretely speaking zf.
fiziksel olarak corporally zf.
fiziksel olarak corporeally zf.
ne fiziksel ne de zihinsel bir şekilde neutrally zf.
fiziksel varlığı olmadan untangibly zf.
yorucu fiziksel aktiviteyi içerecek şekilde physically zf.
fiziksel olarak substantially zf.
fiziksel anlamını veren bir ön ek physico- ök.
fiziksel anlamını veren bir ön ek physio- ök.
Phrasals
fiziksel saldırıda bulunmak bust on (someone or something) f.
fiziksel saldırıda bulunmak bust on someone/something f.
fiziksel olarak kötü muamelede bulunmak bash about f.
(bir spor takımını) (fiziksel olarak) maça hazırlamak warm someone up f.
(fiziksel olarak) bir yerden geçmek go through f.
fiziksel bir yayının içerisinde yer almak print (something) in (something else) f.
fiziksel bir yayının içerisinde basmak print (something) in (something else) f.
fiziksel bir yayının içerisine dahil etmek print (something) in (something else) f.
fiziksel bir engele rağmen ilerlemek press forward f.
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafeyi korumak keep away (from someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafesini korumak keep away (from someone or something) f.
sözlü veya fiziksel münakaşaya girmek get into it f.
(birine) fiziksel olarak saldırmak lay into (someone) f.
birini birinden fiziksel olarak ayırmak pry off f.
birini birinden fiziksel olarak ayırmak pry (someone or something) off of (someone or something) f.
birini fiziksel, zihinsel, duygusal bir duruma sokmak send into (something or some place) f.
birini fiziksel, zihinsel, duygusal bir duruma sevk etmek send into (something or some place) f.
(birine) (fiziksel/sözlü olarak) saldırmak strike out at (one) f.
fiziksel/sözlü saldırıda bulunmak wade into f.
egzersiz/fiziksel aktiviteyle yediklerini yakmak work off f.
egzersiz/fiziksel aktiviteyle aldığı kalorileri yakmak work off f.
egzersizle/fiziksel aktiviteyle sakinleşmek work off f.
egzersiz/fiziksel aktivite yaparak negatif duygulardan kurtulmak work off f.
egzersiz/fiziksel aktivite yaparak sinirini, stresini atmak work off f.
sözlü/fiziksel saldırıda bulunmak work over f.
sözlü/fiziksel olarak üstüne gitmek work over f.
korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek confront the demons f.
korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek confront one's demons f.
(birini) fiziksel olarak olumsuz etkilemek/rahatsız etmek disagree with (someone) f.
aşırı fiziksel güç sergilemek hulk out f.
(birine/bir şeye) sözlü veya fiziksel olarak saldırmak lash into (someone or something) f.
mecliste fiziksel olarak bulunmaksızın meclis arazisi içerisinde oy kullanmak nod through f.
(birinin/bir şeyin) altında çalışmak (fiziksel olarak) work beneath (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) altında çalışmak (fiziksel olarak) work under (someone or something) f.
fiziksel saldırıda bulunmak set about f.
(sözlü veya fiziksel) şiddet uygulamak set about f.
Phrases
hem zihinsel hem fiziksel both mental and physical expr.
Proverb
fiziksel güzellik yüzeyseldir outer beauty is merely superficial
fiziksel güzellik yüzeyseldir true beauty lies within
fiziksel güzellik yüzeyseldir physical beauty is superficial
fiziksel güzellik yüzeyseldir beauty is only skin-deep
akıl, fiziksel güçten üstündür brain is better than brawn
akıl gücü fiziksel güçten üstündür brain is better than brawn
akıl gücü fiziksel güçten önemlidir brain is better than brawn
Colloquial
amfetamin gibi uyarıcılara benzer fiziksel ve psikolojik etkileri olan öforik bir uyarıcı flakka i.
amfetamin gibi uyarıcılara benzer fiziksel ve psikolojik etkileri olan öforik bir uyarıcı gravel i.
fiziksel güç harcamayı gerektiren iş elbow grease i.
fiziksel güç elbow grease i.
birine fiziksel göz dağı veya şiddetle bir şey yaptırması için tutulan adam strong-arm man i.
birine fiziksel güç kullanarak bir şey yaptırması için tutulmuş adam strong-arm man i.
(zihinsel veya fiziksel) uyuşukluk coma i.
(birini/bir şeyi) fiziksel olarak (birine/bir şeye) uygun bulmak think (someone or something) is fit for (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) fiziksel olarak (birini/bir şeyi) kaldırabileceğini düşünmek think (someone or something) is fit for (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) fiziksel olarak (biriyle/bir şeyle) başa çıkabileceğini düşünmek think (someone or something) is fit for (someone or something) f.
birine kendini ruhsal veya fiziksel olarak zayıf hissettirmek knock the stuffing out of somebody f.
(fiziksel olarak) saldırmak have a go [uk] f.
(fiziksel olarak) saldırmak have-a-go [uk] f.
fiziksel olarak zarar vermek bust up f.
tüm fiziksel çabasıyla eyeballs out expr.
Idioms
kişinin takip edilmesini sağlayan fiziksel/dijital iz paper trail i.
fiziksel güzellik the body beautiful i.
hem zihinsel hem de fiziksel güç/kuvvet brains and brawn i.
zeka ve kas gücü/fiziksel güç bir arada brains and brawn i.
beyin-kas/zeka-fiziksel güç karşılaştırması brains versus brawn i.
fiziksel güç gerektiren iş/görev a labour of hercules i.
fiziksel güç isteyen iş/görev a labour of hercules i.
fiziksel görünüşüyle dalga geçme body shaming i.
kurumun fiziksel konumu/adresi brick-and-mortar i.
fiziksel iş yeri bricks-and-mortar i.
fiziksel satış yeri bricks-and-mortar i.
bir kurumun fiziksel adresi/konumu bricks-and-mortar i.
fiziksel iş yeri brick-and-mortar i.
fiziksel satış yeri brick-and-mortar i.
bir kurumun fiziksel adresi/konumu brick-and-mortar i.
yiyecek, giyinme, barınma gibi fiziksel rahatlığı sağlayan ihtiyaçlar creature comfort i.
fiziksel ihtiyaç creature comfort i.
fiziksel temas/dokunuş human touch i.
sadece fiziksel güç main strength and awkwardness i.
eğilip kalkmayı gerektiren fiziksel iş stoop labor i.
fiziksel veya zihinsel işkenceye maruz kalmak be on the rack f.
fiziksel olarak kendini zorlamak break a sweat f.
fiziksel olarak hazır durumda olmak be in fighting trim f.
fiziksel müdahalede bulunmak be physical with someone f.
fiziksel olarak iyi (fit) durumda olmak be in fighting trim f.
fiziksel müdahalede bulunmak get physical with someone f.
(fiziksel anlamda) gelişmeye başlamak flesh out f.
kendini fiziksel ve zihinsel olarak zor bir göreve/aktiviteye hazırlamak eat (one's) wheaties f.
fiziksel zarar görmek do yourself an injury f.
kendine/birine fiziksel zarar vermek do somebody/yourself an injury f.
zihinsel veya fiziksel çaba sarf etmek dig deep f.
zihinsel veya fiziksel olarak kendini zorlamak dig deep f.
fiziksel veya zihinsel olarak gayret sarf etmek dig deep f.
fiziksel veya zihinsel olarak güç sarf etmek dig deep f.
(birini) sözlü veya fiziksel olarak cezalandırmak give it to (one) f.
biraz fiziksel güç uygulamak use (a little) (bit of) elbow grease f.
(birine) fiziksel/duygusal ıstırap vermek eat (one) alive f.
(birinin) ağzından zorla/fiziksel güç uygulayarak (bir şey) almak knock (someone) out of (something) f.
(birinden) zorla/fiziksel güç uygulayarak bir bilgi almak knock (someone) out of (something) f.
(birine) zorla/fiziksel güç uygulayarak (bir şeyi) söyletmek knock (someone) out of (something) f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıyı kaldıramamak able to take just so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya dayanamamak able to take just so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek able to take just so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıyı bir yere kadar kaldırabilmek able to take just so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek able to take just so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek able to take just so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıyı kaldıramamak able to take only so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya dayanamamak able to take only so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek able to take only so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıyı bir yere kadar kaldırabilmek able to take only so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek able to take only so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek able to take only so much f.
fiziksel görünüşüyle dalga geçmek body shame f.
fiziksel çaba harcamak break sweat [uk] f.
fiziksel güç uygulamak use elbow grease f.
fiziksel müdahalede bulunmak get physical f.
(birine/bir şeye) fiziksel zarar vermek istemek have a hard-on for (someone or something) f.
birine fiziksel zarar vermek istemek have a hard-on for someone f.
gidilip fiziksel olarak alışveriş yapılabilecek bricks and mortar s.
gidilip fiziksel olarak görüşülebilecek bricks and mortar s.
şirketin fiziksel yeri/mekanı/mağazası olan bricks and mortar s.
şirketin fiziksel olarak ulaşılabilecek adresi olan bricks and mortar s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun ridden hard and put away wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış ridden hard and put away wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş ridden hard and put away wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun ridden hard and put up wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış ridden hard and put up wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş ridden hard and put up wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun rode hard and put away wet s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış rode hard and put away wet s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş rode hard and put away wet s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen yorgun rode hard and put up wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen hırpalanmış rode hard and put up wet [us] s.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş rode hard and put up wet [us] s.
(utançtan, güneşten, fiziksel hareketten) kızarmış red as a beet s.
(utançtan, güneşten, fiziksel hareketten) kıpkırmızı olmuş red as a beet s.
fiziksel olarak formda in training zf.
fiziksel güçten ziyade zeka ile more with brains than with brawn zf.
fiziksel olarak hissedilebilecek/dokunulabilecek yakınlıkta at the end of (one's) fingertips expr.
fiziksel olarak erişilebilir mesafede at the end of (one's) fingertips expr.
fiziksel becerisinin zirvesinde in (one's) pomp [uk] expr.
fiziksel becerisinin zirvesinde in your pomp expr.
aklın fiziksel güce üstünlüğü brains and brawn expr.
aklın fiziksel güce üstünlüğü brains versus brawn expr.
Trade/Economic
fiziksel dağıtım sistemi physical distribution system i.
fiziksel varlıklar physical assets i.
fiziksel dağıtım physical distribution i.