bail - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bail

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bail" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 64 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bail i. kefalet
bail f. kefaletle serbest bırakmak
General
bail i. halka
bail i. tekneye giren suyu boşaltmak için kullanılan kova, maşrapa vb
bail i. çember
bail i. kefalet ücreti
bail i. kefil
bail i. kefalet
bail i. teminat
bail i. yarım daire biçiminde tente desteği
bail i. kolye ucu halkası
bail i. yarım daire şeklindeki tutamak
bail f. kurtarmak
bail f. tekneye giren suyu kova ile boşaltmak
bail f. emanet etmek
bail f. kefaletle serbest bıraktırmak
bail f. uçaktan paraşütle atlamak
bail f. bir projeyi veya girişimi bırakmak
bail f. (mal) teslim etmek
bail f. bir çıkmazdan çıkmaya yardımcı olmak
bail f. özel bir amaç için emanet vermek
bail f. sınırlı bir süre için emanet vermek
Trade/Economic
bail i. kefil
bail i. kefalet
bail i. teminat
Law
bail i. kefalet
bail i. kefaletle tahliye edilme
bail i. kefaletle tahliye
bail i. kefil
bail i. kefalete bağlanma
bail i. teminat akçesi (sanığın tahliye edilmesi için verilmesi gereken)
bail i. tahliye için kefalet
bail i. teminat
bail i. (ingiliz hukuk sisteminde) geçici şartlı salıverme
bail i. (ingiliz hukuk sisteminde) adli kontrol şartıyla serbestlik
bail f. bir kimseye kefalet ederek tahliyesini sağlamak
bail f. kefaletini ödemek
bail f. kefaletle tahliyesini sağlamak
bail f. tutukluyu kefile teslim etmek
bail f. tevdi etmek
bail f. vedia vermek
bail f. suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak
bail f. sözleşmeyle rehin vermek
Technical
bail i. kepçe
bail i. kapalı vagonun üstünü desteklemek için kullanılan kemer
bail i. daktiloda kağıdı tutan parça
bail i. cankurtaran arabası üzerindeki çeki kancası
bail i. top muylusu bağlantı demiri
bail i. yol düzleyici araç üzerindeki döner kemerli çelik yay
bail i. merdane baskı makinesinde tipman tabakasını sabit tutan metal bir kelepçe
bail f. kepçe ile suyu boşaltmak
Architecture
bail i. kale dış duvarı
bail i. kale duvarları ile çevrelenen avlu
Automotive
bail i. kilit yayı
Marine Biology
bail f. boşaltmak
bail f. çıkarmak
bail f. sintine basmak
bail f. tahliye etmek
Breeding
bail i. seyyar mandıra
Fishery
bail i. olta makarasının döner parçası
Sport
bail i. kriket oyununda kütüklerin üstüne konan iki parça tahtadan biri
Archaic
bail f. sınırlandırmak
bail f. hapsetmek
Engineering
bail i. kanopilerde kullanılan yarım daire şeklinde destek

"bail" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 202 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bail bond i. kefaletname
bail-out i. maddi yardımda bulunma
bail [obsolete] i. velayet
bail [obsolete] i. yargı yetkisi
cow bail i. kefaletle serbest kalma
grant bail f. kefaletle serbest bırakmak
bail out f. giren suyu kova ile boşaltmak
bail out f. paraşütle atlamak (uçaktan)
go/stand bail for f. kefil olmak (sanığa)
stand bail for f. sanığa kefil olmak
release on bail f. kefaletle salıvermek
go bail for f. sanığın kefaletini yatırmak
go bail f. kefil olmak
allow bail f. kefaletle serbest bırakmak
go bail for somebody f. kefil olmak
bail out f. tekneye giren suyu kova ile boşaltmak
bail out f. maşrapa vb ile boşaltmak
bail out f. kefaletle serbest bıraktırmak
bail out f. kurtarmak
go/stand bail for f. kefaletini yatırmak (sanığın)
admit to bail f. kefaletle serbest bırakmak
stand bail for f. kefil olmak
go bail for f. kefil olmak
bail out f. paraşütle atlamak
go bail for f. kefaletini yatırmak
release on bail f. kefaletle serbest bırakmak
bail someone out f. birine kefalet ederek tahliyesini sağlamak
jump one's bail f. kefalet altındayken duruşmaya gelmemek
be freed on bail f. şartlı salıverilmek
bail out f. mali destek vererek kurtarmak
bail out f. paçayı kurtarmak
bail out f. kurtulmak
bail out f. kefaletle serbest bırakmak
pay the bail f. kefaleti ödemek
pay the bail f. kefalet ödemek
post a bail bond f. kefalet ödemek
bail out somebody f. maddi olarak destekleyerek kurtarmak/rahatlatmak
bail somebody out f. maddi olarak destekleyerek kurtarmak/rahatlatmak
make bail f. kefaletini ödeyip kurtarmak
release somebody on bail f. birini kefaletle serbest bırakmak
bail [australia] f. durmaya zorlamak
bail [australia] f. birini durdurup tehditkar şekilde konuşmak
bail [australia] f. tutuklamak
leg bail f. uçarak kaçmak
skip bail f. mahkemeye çıkmamak
skip bail f. duruşmadan kaçmak
on bail zf. kefaletle
Phrasals
bail up [australia] f. inekleri sağma salonuna/bölmesine kapatmak
bail up [australia] f. inekleri sağma salonuna/bölmesine almak
bail up [australia] f. inekleri sağma salonunda/bölmesinde tutmak
bail up [australia] f. soygun amacıyla kıstırmak
bail up [australia] f. soygun amacıyla kıskıvrak yakalamak/tutmak
bail up [australia] f. işinden/yolundan alıkoymak
bail up [australia] f. yakalamak
bail up [australia] f. konuşmaya tutmak
bail out f. zor bir durumdan kaçıp kurtulmak
bail up [australia] f. hırsızlara direnmeden teslim olmak
bail someone or something out f. birini/bir şeyi beladan kurtarmak
bail someone or something out f. birini/bir şeyi zor durumdan kurtarmak
bail someone or something out f. birini/bir şeyi kurtarmak
bail something out f. maşrapa, kova ile suyunu boşaltmak/tahliye etmek
bail something out f. teknede biriken suyu kova ile boşaltmak/tahliye etmek
bail on (one) f. (birini) terk etmek
bail on (one) f. (birini) yalnız bırakmak
bail on (one) f. (birini) yüzüstü bırakmak
bail on (one) f. (birini) bırakıp gitmek
bail on (one) f. (birinden) ayrılmak
bail on someone f. birini terk etmek
bail on someone f. birini yalnız bırakmak
bail on someone f. birini yüzüstü bırakmak
bail on someone f. birini bırakıp gitmek
bail on someone f. birinden ayrılmak
bail out on (one) f. (birini) terk etmek
bail out on (one) f. (birini) yalnız bırakmak
bail out on (one) f. (birini) yüzüstü bırakmak
bail out on (one) f. (birini) bırakıp gitmek
bail out on (one) f. (birinden) ayrılmak
bail out f. terk etmek
bail out f. yalnız bırakmak
bail out f. yüzüstü bırakmak
bail out f. bırakıp gitmek
bail out f. ayrılmak
Colloquial
bail up [australia] f. (konuşma sırasında) esir almak
Idioms
jump one's bail f. kefaletle serbest kalmış durumdayken şartlara uymayıp firar etmek
bail someone out of jail f. birisini kefaletini ödeyerek hapisten çıkarmak
bail out on someone f. birisini yüzüstü bırakmak
bail out of jail f. birisini kefaletini ödeyerek hapisten çıkarmak
bail someone out f. birisini kefaletini ödeyerek hapisten çıkarmak
bail out of jail f. kefaletle hapisten çıkarmak
bail someone out of jail f. kefaletle hapisten çıkarmak
bail someone out f. kefaletle hapisten çıkarmak
give leg bail f. topuklamak
give leg bail f. sıvışmak
give leg bail f. tüymek
give leg bail f. tabana kuvvet kaçıp kurtulmak
give leg bail f. kaçmak
give leg bail f. tabanları yağlamak
take leg bail f. kaçmak
take leg bail f. tabanları yağlamak
bail someone out of jail f. zorda olan birine yardım etmek
bail someone out of jail f. birini zor durumdan kurtarmak
bail someone out f. zorda olan birine yardım etmek
bail someone out f. birini zor durumdan kurtarmak
bail (one) out of jail f. (birini) kefaletini ödeyerek hapisten çıkarmak
bail (one) out of jail f. (birini) kefaletle hapisten kurtarmak
out on bail expr. kefaletle bırakılmış
out on bail expr. kefaletle hapisten kurtulmuş
out on bail expr. kefaletle tahliye edilmiş
Speaking
bail on f. birini ekmek
there's no bail set expr. kefaletin belirlenmemiş
Trade/Economic
bail out i. kefalet ödeyerek tahliyesini sağlama
bail bond i. kefalet senedi
second bail i. kefile kefil
release on bail i. kefaletle tahliye
bail-out stock i. şirket ortaklarına kar dağıtımı olarak nakit para yerine çıkartılıp verilen tercihli hisse senetleri
bail bond i. teminat olarak verilen tahvil
go bail f. kefalet vermek
bail out f. kefaletle serbest bırakmak
bail out f. kefaletle serbest bıraktırmak
Law
release on bail i. adli kontrol kararı/şartı ile serbest kalma
bail above i. bir davada davalının yargılama neticesinde mahkum olması halinde mahkeme masraflarını ve mahkum olduğu ücreti ödeyeceğini aksi takdirde onun yerine ödemede bulunacağına dair kefalette bulunan kimse
bail below i. bir özel davada davalının mahkemede hazır bulunmasını tekeffül eden kefil
bail process i. davalının tutuklandıktan sonra kefalet göstererek tahliye edilmesi
civil bail i. kefalet
form of bail i. kefaletin şekli
bail bondsman i. kefaletnameci
bail money i. kefalet parası
release on bail i. kefaletle tahliye etme
release without bail i. kefaletsiz serbest bırakma
bail hearing i. kefalet duruşması
release on bail i. kefaletle tahliye
release on bail i. kefaletle serbest bırakma
bail bondsman i. kefalete kefil olan kimse
jump bail i. kefaletle serbest bırakılan birinin mahkeme huzuruna çıkmaması
release on bail i. kefaletle serbest bırakılma
personal bail i. kefalet
bail out i. kefil olup hapisten çıkar
skip bail i. kefaletle serbest bırakılan birinin mahkeme huzuruna çıkmaması
bail bond agent i. kefalete kefil olan kimse
bail absolute i. kayyım gibi şahısların sorumluluklarına kefalet eden kefil
bail bond i. kefalet senedi
bail clause i. kefalet klozu
release on bail i. kefaletle salıverme
bail piece i. kefalet senedi
special bail i. özel kefalet
bail offense i. sanığın teminata bağlı olarak tahliyesinin kanunen caiz olduğu suç
bail piece i. serbest bırakılma senedi
bail bond i. serbest bırakılma senedi
bail piece i. tutuklu teslim tutanağı
bail bond i. tahliye ve serbest kalmak için verilen senet
bail bond i. teminat olarak verilen para
bail in error i. tehiri icra teminatı
bail piece i. tahliye senedi
bail absolute i. terekeyi idare memuru
bail bond i. tahliye senedi
bail absolute i. terekeyi idare görevlisi
bail absolute i. vasiye kefalet eden kefil
bail absolute i. vasi
bail jumper i. (duruşmaya çıkmadan önce serbest bırakılmış) davaya gelmeyen/katılmayan kişi
cash bail i. kefalet parası
straw bail i. değersiz kefalet
straw bail i. yetersiz kefalet
surrender by bail i. kefilin kefil olduğu mahkumu adalete teslim etmesi
bail to the action i. davalının mahkeme kararının gereklerini yerine getireceğine dair verdiği bir tür kefalet
common bail i. davalının celpte bildirilen saatte mahkemeye çıkacağına dair verdiği kefalet
bail out f. kefaletle kurtarmak
be out on bail f. kefaletle kurtulmak
be released on bail of (...) by the vacation court pending his trial f. nöbetçi mahkemece (...) kefalet karşılığı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmak
be released on bail f. kefalet karşılığı serbest bırakılmak
bail out f. kefaletini ödeyip kurtarmak
bail out f. kefaletle tahliye ettirmek
let out on bail f. kefaletle tahliye etmek
bail out f. kefaletle serbest bırakmak
forfeit bail f. suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak
stand bail f. birine kefil olmak
Politics
bail-out i. kurtarma
Institutes
fund of bail i. kefalet sandığı başkanlığı
Construction
swinging bail i. asma ahır bölmesi
Aeronautic
bail out bottle i. oksijen tüpü
bail out i. paraşütle atlama
Marine
bail-out i. yedek sistem
Agriculture
bail [uk] i. hayvanları kapatmak veya ayırmak için kullanılan çubuk
bail [australia] i. sağım sırasında ineğin kafasını sabit tutmak için kullanılan çerçeve
Breeding
bail [uk] i. sağımhane
bail up [australia] f. (inek) başını çerçeveyle sabitleyerek hapsetmek
bail up [australia] f. (inek) başı çerçeveyle sabitlenerek hapsedilmek
bail (up) [uk] f. (ineğin kafasını) çerçeve ile sabitlemek
Military
bail out f. emercensi atlamak
bail out f. paraşütle atlamak
bail out f. uçağı terk etmek
bail out f. uçağı bırakıp paraşütle yere inmek
Sport
bail out f. kazayı önlemek için sörf tahtasından veya kayaktan atlamak
Baseball
bail out f. bir atıştan uzaklaşmak
Slang
bail up f. birisini fiziksel olarak sıkıştırmak
bail somebody up f. birisini fiziksel olarak sıkıştırmak
bail out f. sinirli bir biçimde bir yeri terk etmek
bail on the party f. partiyi terk etmek
let’s bail (rap slang) expr. hadi buradan uzayalım
Star Wars
bail organa's christophsis refugee camp i. bail organa'nın christophsis mülteci kampı
bail organa's office i. bail organa'nın ofisi
bail organa's resistance movement i. bail organa'nın direniş hareketi
bail prestor organa's office i. bail prestor organa'nın ofisi