bow - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bow

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bow" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 105 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bow i. yay
bow i. pruva
bow i. başla selamlama
General
bow i. boyunduruk
bow i. ilmik
bow i. başla selamlama
bow i. baş eğerek selamlama
bow i. reverans yapma
bow i. gökkuşağı
bow i. yay (yaylı çalgı için)
bow i. ilmek
bow i. boyun eğme
bow i. okçu
bow i. yay (ok atmak için)
bow i. reverans
bow i. başıyla selamlama
bow i. geminin başı
bow i. arşe
bow i. okçu grubu
bow i. kavisli şey
bow i. kıvrımlı şey
bow i. kemerli şey
bow i. boyunduruk
bow i. eyerin önündeki kemer
bow i. eyerin önünü oluşturan parçalar
bow i. kılıç kabzası koruması
bow i. tetik koruması
bow i. araçların üstünü desteklemek için kullanılan ahşap veya metal yay parçası
bow i. fiyonk
bow i. papyon
bow i. kar ayakkabısı kalıbı
bow i. iskoçya ve ingiltere'de eskiden kullanılan çeşitli hacim birimlerine verilen ad
bow i. bir iskoç ağırlık birimi
bow i. arkograf
bow i. anahtar sapı
bow i. saati zincire takmak için kullanılan saat gövdesi halkası
bow f. başla selamlamak
bow f. baş eğerek selamlamak
bow f. reverans yapmak
bow f. eğilmek
bow f. boyun eğmek
bow f. eğmek
bow f. çekilmek
bow f. başıyla selamlamak
bow f. baş eğmek
bow f. saygıyla eşlik etmek
bow f. aşırı yormak
bow f. aşağı doğru eğilmek
bow f. aşağı doğru bükülmek
bow f. sarkmak
bow f. boyun eğdirmek
bow f. hizaya getirmek
bow f. ezmek
bow f. (bir kimseyi) saygıyla eğilerek içeri almak
bow f. düz çizgiden sapmak
bow f. eğilerek ifade etmek
bow f. eğilerek göstermek
bow s. parantez şeklinde dışa kavisli
bow s. çarpık
Media
bow f. ilk kez medya karşısına çıkmak
bow f. ilk kez sahneye çıkmak
Technical
bow i. bombe
bow i. eğmeç
bow i. fiyonk
bow i. kavis
bow i. yay
bow i. makasların veya eski tür anahtarların tutma yerini oluşturan metal halka
bow i. sepet yapımında kullanılan bükülmüş parça
bow i. dikdörtgenin üç kenarını oluşturmak için dik açıyla iki kez bükülmüş çubuk
bow i. kereste parçasını uzunluğu boyunca bükme
Textile
bow f. (pamuk liflerini keçeleştirmek için) yay ile ayırıp dağıtmak
Architecture
bow i. bina kemeri
Furniture
bow i. mobilyalarda kullanılan ahşap bükme destek
Aeronautic
bow i. baş
Marine
bow i. baş omuzluk
bow i. baş
bow i. gemi pruvası
bow i. geminin baş tarafı
bow i. göğüs
bow i. geminin başı
bow i. pruva
bow i. yarış teknesinde kürek
bow i. yarış teknesinde küreği pruvaya en yakın kullanan kimse
bow i. teknenin en öndeki küreği
bow i. eski bir denizci kuadrantı
bow i. eski bir tür denizci kuadrantı
bow s. pruvaya ait
bow s. pruva ile ilgili
Optics
bow i. gözlük çerçevesi
bow i. gözlük çerçevesi sapı
Agriculture
bow i. büyükbaş hayvan sürüsü
bow i. çiftlikteki büyükbaş hayvanlar
Archaeology
bow i. kemer
Geography
bow i. new hampshire eyaletinde yerleşim yeri
bow i. washington eyaletinde şehir
bow i. kanada'da bir nehir
Music
bow i. keman yayı
bow i. arşe
bow i. keman yayı vuruşu
bow f. (telli bir müzik aletini) yay kullanarak çalmak
Theatre
bow i. sahneye ilk çıkış
Cinema
bow f. gala yapmak
Archaic
bow i. çiçek buketi
bow i. çiçek demeti
bow i. vazo

"bow" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 399 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bow window i. kavisli cumba
dickey bow i. papyon
bow wow i. köpek havlaması
bow tie i. fiyonk
violin bow i. kemane
violin bow i. keman yayı
violin bow i. arşe
bow saw i. çelik testeresi
bow compass i. kavis kumpası
bow and arrow i. yay ve ok
bow window i. çıkma
bow window i. cumba
bow-tie i. fiyonk bağı
bow-tie i. papyon
bow-wow i. havhav
bow-tie i. papyon bağı
bow tie i. papyon kravat
bow tie i. papyon
dickie bow i. papyon kravat
bow rack i. yay askısı (okçuluk)
thumb ring used to draw the bow in the ottoman empire i. zihgir
hair bow i. saç fiyongu
hair bow i. saç tokası
bow hand i. yayı tutan el
bow hand i. sol el
bow tie i. fiyonk şeklinde nesne
bow weight i. yayı okla tam olarak germek için gereken ağırlık
bow-bells i. londra'daki bow kilisesinin çanları
bow-bells i. doğu londralılık
bow-pen i. kalemli kavis kumpası
bow-pencil i. kalemli kavis kumpası
bow-wow i. haykırış
bow-wow i. çığlık
bow-wow i. buyuruculuk
composite bow i. bileşik yay
cupid’s bow i. eros'un yayı
sea bow i. sıçrayan okyanus suyunda görülen gökkuşağı
draw a bow at a venture f. boş atıp dolu tutmak
bow to f. müdana etmek
bow out f. emekliye ayrılmak
bow to fate f. kadere boyun eğmek
draw the long bow f. abartmak
bow and scrape f. aşırı saygı gösterisinde bulunmak
bow down f. boyun eğmek
bow and scrape f. el pençe divan durmak
bow out of f. çekilmek
draw the long bow f. dozunu kaçırmak
bow and scrape f. yaltaklanmak
bow out f. çekilmek
bow to the inevitable f. kadere boyun eğmek
bow down f. ezmek
draw the long bow f. atıp tutmak
bow one's head f. başını öne eğmek
bow one's head f. başını eğmek
bow respectfully before someone f. birisinin önünde saygıyla eğilmek
bow respectfully to someone f. birisinin önünde saygıyla eğilmek
draw the bow f. yayı germek
bow to the pressures f. baskılara boyun eğmek
have bow legs f. çarpık bacaklı olmak
bow to someone's demands f. taleplerine boyun eğmek
pull bow f. yay çekmek
draw a bow f. ok atmak üzere yayı bükmek
bow [obsolete] f. dönmek
bow [obsolete] f. eğilmek
bow-wow f. havlamak
bow-wow f. köpek havlamasını taklit etmek
greet with a bow f. yayla selamlamak
bow-legged s. parantez bacaklı
bow-wow s. küstah ve buyurgan
Phrasals
bow down to (someone) f. (birine) boyun eğmek
bow down to (someone) f. itaat etmek
bow down to (someone) f. emrine girmek
bow down to (someone) f. diz çökmek
bow down to (someone) f. (birinin önünde) yere kapanmak
bow to something f. bir şeye boyun eğmek
bow down f. diz çökmek
bow out of something f. emekli olmak
bow out of something f. emekliye ayrılmak
bow out of something f. istifa etmek
bow before f. önünde eğilmek
bow before f. el pençe divan durmak
bow before f. boyun eğmek
bow before f. itaat etmek
bow before someone or something f. birinin/bir şeyin önünde eğilmek
bow before someone or something f. birinin/bir şeyin önünde el pençe divan durmak
bow before someone or something f. birinin/bir şeyin önünde saygıyla eğilmek
bow before someone or something f. birine/bir şeye boyun eğmek
bow before someone or something f. birine/bir şeye itaat etmek
bow to (someone or something) f. (birine/bir şeye) boyun eğmek
bow to (someone or something) f. (birine/bir şeye) itaat etmek
bow to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bağlılık yemini etmek
bow to (someone or something) f. (birine/bir şeye) baş eğmek
bow (in) f. saygıyla eşlik etmek
bow (out) f. saygıyla eşlik etmek
bow (to) f. saygıyla eşlik etmek
bow out f. bir yerde son kez çalışmak
bow out f. bir görevi son kez yapmak
bow out f. jübile yapmak
Proverb
if you bow at all bow low bir işi yapıyorsan layıkıyla/tam yap
Colloquial
born within the sound of bow bells [uk] i. doğu londra aksanıyla konuşan kişi
born within the sound of bow bells [uk] i. doğu londra şivesiyle konuşan kişi
born within the sound of bow bells [uk] i. doğu londra lehçesiyle konuşan kişi
born within the sound of bow bells [uk] i. bow kilisesi'nin çan sesleriyle büyümüş kişi
born within the sound of bow bells [uk] i. cockney aksanıyla konuşan kimse
bow to the inevitable f. kadere boyun eğmek
bow to the inevitable f. kaderine razı olmak
bow to the inevitable f. kaçınılmaza boyun eğmek
bow to the inevitable f. kaçınılmazı kabullenmek
Idioms
two strings to one's bow i. amacı gerçekleştirmek için iki yol
another string to bow i. ek nitelik
another string to one's bow i. ek nitelik
a shot across the bow i. uyarı ateşi
a shot across the bow i. uyarı
pussy bow (short for "pussycat bow") i. kadın bluzunun yakasındaki büyükçe fiyonk
pussycat bow i. kadın bluzunun yakasındaki büyükçe fiyonk
warning shot across the bow i. uyarı atışı
warning shot across the bow i. gövde gösterisi
another string to your bow [uk] i. yedekte bir şey
another string to your bow [uk] i. kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir yol
another string to your bow [uk] i. elinde alternatif bir şey
another string to your bow [uk] i. ek bir nitelik
another string to your bow [uk] i. ek bir beceri
another string to your bow [uk] i. ek bir seçenek
another string to your bow [uk] i. başka bir seçenek
shot across the bow i. uyarı atışı
shot across the bow i. gövde gösterisi
tie a bow f. kurdele yapmak
draw a long bow f. yalan söylemek
have two strings to one's bow f. yedekte birini tutmak
draw a long bow f. abartmak
draw a long bow f. büyütmek
draw a long bow f. abartılı konuşmak
bow down in the house of rimmon f. uyum sağlamak adına inançlarından ya da ilkelerinden vazgeçmek
bow to (one's) demands f. (birisinin) isteklerine boyun eğmek
bow to (one's) demands f. (birisinin) taleplerini karşılamak
bow to (one's) demands f. (birisinin) her istediğini yerine getirmek
make (one's) bow f. bir rolü ilk kez oynamak
make (one's) bow f. bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak
make (one's) bow f. … olarak başlamak
bow down before (someone) f. birinin önünde eğilmek
bow down before (someone) f. birine boyun eğmek
bow down before (someone) f. birine baş eğmek
bow down before (someone) f. birine itaat etmek
bow down before (someone) f. birine bağlılık yemini etmek
bow down before (someone) f. birine sadakat yemini etmek
bow down before (someone) f. birinin emri/buyruğu altına girmek
bow down before (someone) f. biri ne derse yapmak
take a bow f. alkışları kabul etmek
bow at the feet of f. ayakları önünde diz çökmek
bow at the feet of f. ayakları önünde eğilmek
bow before someone f. birisinin önünde (saygıdan/korkudan) eğilmek
put a bow on something f. bir şeyi noktalamak
bow to pressure f. baskıya boyun eğmek
draw a bow at a venture f. boş atıp dolu tutmak
bow to someone's opinion f. düşüncesini kabul etmek
draw the long bow f. desteksiz atmak
bow to someone's opinion f. görüşüne boyun eğmek
bow and scrape f. haddinden fazla saygılı davranmak
draw a bow at a venture f. işkembeden sallamak
bow to the inevitable f. kadere razı olmak
bow to the porcelain altar f. kusmak
bow the knee f. karşısında diz çökmek
put a bow on something f. son eklemeleri yapmak
take a bow f. tiyatro'da eğilerek selam vermek
take a bow f. teşekkürleri kabul etmek
bow down to the porcelain god f. (tuvalete) kusmak
bow the knee f. üstünlüğünü kabul etmek
draw a long bow f. yüksek perdeden atıp tutmak
bow and scrape f. yüzü yerde olmak
bow and scrape f. yaltaklanmak
bow to the porcelain altar f. (çok içip) kusmak
bow down before the porcelain god f. (tuvalete) kusmak
draw a long bow f. yüksek perdeden konuşmak
bow to (one's) demands f. (birinin) isteklerine boyun eğmek
bow to (one's) demands f. (birinin) taleplerini yerine getirmek
bow to (one's) demands f. (birisi) ne derse yapmak
bow to someone's demands f. birinin isteklerine boyun eğmek
bow to someone's demands f. birinin taleplerini yerine getirmek
bow to someone's demands f. birisi ne derse yapmak
bow down in the house of rimmon f. bir ilkeye bağlıymış gibi yapmak
bow down in the house of rimmon f. bir ilkeye sözde bağlılık göstermek
bow down in the house of rimmon f. bir ilkeyi destekler gibi görünmek
have many strings to (one's) bow f. elinin altında birçok güvenilir fırsat
have many strings to (one's) bow f. beceri, kaynak olmak
have many strings to (one's) bow f. birçok seçeneği olmak
have more than one string to (one's) bow f. mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
have more than one string to (one's) bow f. birden fazla şansı/seçeneği olmak
have a second string to (one's) bow f. bir şeye giden ikinci bir yolu olmak
have a second string to (one's) bow f. bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak
have a second string to (one's) bow f. bir şeye ulaşmakta alternatif bir yolu olmak
have a second string to your bow f. bir şeye giden ikinci bir yolu olmak
have a second string to your bow f. bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak
have a second string to your bow f. bir şeye ulaşmakta alternatif bir yolu olmak
have a second string to your bow f. ilk çare başarısız olursa devreye sokabileceği alternatif bir çaresi olmak
have a second string to your bow f. ikinci/alternatif bir eylem planı olmak
have a second string to your bow f. yedek bir yol haritası olmak
have another string to (one's) bow f. ek bir niteliği olmak
have another string to (one's) bow f. ek bir becerisi olmak
have another string to (one's) bow f. ek bir seçeneği olmak
have another string to (one's) bow f. başka bir seçeneği olmak
have another string to (one's) bow f. elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
have another string/more strings to your bow f. yedekte bir/birden fazla şeyi olmak
have another string/more strings to your bow f. kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir/birden fazla yolu olmak
have another string/more strings to your bow f. elinde alternatif bir/birden fazla şeyi olmak
have more strings to your bow f. birden fazla alternatifi olmak
have more strings to your bow f. birden fazla seçeneği/yolu olmak
have another string to your bow f. ek bir niteliği olmak
have another string to your bow f. ek bir becerisi olmak
have another string to your bow f. ek bir seçeneği olmak
have another string to your bow f. başka bir seçeneği olmak
have another string to your bow f. elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
have more strings to (one's) bow f. ek bir niteliği olmak
have more strings to (one's) bow f. ek nitelikleri olmak
have more strings to (one's) bow f. ek bir becerisi olmak
have more strings to (one's) bow f. ek becerileri olmak
have more strings to (one's) bow f. ek bir seçeneği olmak
have more strings to (one's) bow f. ek seçenekleri olmak
have more strings to (one's) bow f. başka bir seçeneği olmak
have more strings to (one's) bow f. başka seçenekleri olmak
have more strings to (one's) bow f. elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
have more strings to (one's) bow f. elinde alternatif becerileri/seçenekleri olmak
bow out of the running f. seçimden/yarıştan çekilmek
bow out of the running f. seçimi/yarışı bırakmak
bow out of the running f. seçimden/yarıştan ayrılmak
bow out of the running f. seçime/yarışa katılmaktan vazgeçmek
add another string to (one's) bow f. bir altın bileziği daha olmak
add another string to (one's) bow f. koluna bir altın bilezik daha takmak
add another string to (one's) bow f. bir yetenek daha edinmek
add another string to (one's) bow f. bir beceri daha kazanmak
bow and scrape f. yalakalık yapmak
bow and scrape f. yaltaklık etmek
bow to demands f. taleplere/isteklere boyun eğmek
bow to demands f. talepleri/istekleri karşılamak
bow to demands f. talepleri/istekleri yerine getirmek
fire a shot across the bow f. uyarı atışı yapmak
fire a shot across the bow f. uyarı mahiyetinde bir şey yapmak
fire a shot across the bow f. uyarı yapmak
make your bow f. bir rolü ilk kez oynamak
make your bow f. bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak
make your bow f. … olarak başlamak
string to (one's) bow f. alternatif bir yol
string to (one's) bow f. başka bir seçenek
string to (one's) bow f. bir altın bilezik
string to (one's) bow f. ek bir beceri/nitelik
tie (something) up in a bow f. (bir şeyi) fiyonk şeklinde bağlamak
tie (something) up in a bow f. (bir şeyi) toparlayarak bitirmek
tie (something) up in a bow f. (bir şeyi) sonuca bağlamak
tie (something) up in a bow f. (bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
tie (something) up in a bow f. (bir şeyi) ucu açık bırakmamak
tie (something) up in a neat little bow f. (bir şeyi) güzelce toparlayarak bitirmek
tie (something) up in a neat little bow f. (bir şeyi) sonuca bağlamak
tie (something) up in a neat little bow f. (bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
tie (something) up in a neat little bow f. (bir şeyi) ucu açık bırakmamak
born within the sound of bow bells s. cockney aksanına sahip
born within the sound of bow bells s. st. mary-le-bow kilisesi'nin çanlarını duyacak kadar yakınlarında doğmuş
the arrow has already left the bow expr. ok yaydan çıktı artık
the arrow is already off the bow expr. ok yaydan çıktı artık
Speaking
ı will not bow expr. boyun eğmeyeceğim
everybody bow your heads expr. herkes başını eğsin
is he wearing a bow-tie? expr. papyon mu takmış?
Law
bow bearer i. orman zabıtası
bow street runners i. londra'nın ilk profesyonel polis gücü
Technical
recurve bow i. geriye doğru çekilen yay
bow thruster i. baş taraf servo motoru
bow thruster i. baş iticisi
bow window i. cumba
bow file i. delik eğesi
bow roller i. eğmeç vals
concave bow i. iç bükey kavis
bow window i. kavisli pencere
bow saw i. kol testeresi
bow pen i. kurşun kalemle donatılmış pergel
bow tie i. papyon
bow door i. pruva kapısı veya kaportası
bow net i. şahin ağı
roof bow i. tavan kavisi
bow string i. yay kirişi
bow-type continuous casting machines i. yay türü sürekli döküm makineleri
compound bow i. makaralı yay
bow [dialect] [uk] i. köprü kemeri
bow [dialect] [uk] i. geçit kemeri
bow-spring compass i. çekit pergeli
bow drill i. yay matkabı
bow-compass i. arkograf
bow-compass i. kavis kumpası
bow-compass i. çekit pergeli
bow-saw i. yay testere
fiddle bow i. küçük çark milini hareket ettiren yay
bow-spring s. kemer yaylı
Electric
bow collector i. (tramvay üstündeki) akım toplayıcı pantograf
Textile
bow tie i. papyon
bow [obsolete] f. dolaşık lifleri arasından titreşimli yay geçirerek açmak
Architecture
bow window i. kavisli çıkma pencere
bow window i. kavisli cumba
Construction
bow-tie i. fiyong
bow-tie i. fiyonk
Automotive
main bow i. ana kemer
rear bow i. arka kemer
front bow i. ön kemer
header bow i. tavan ön traversi
single bow i. tek kavis/bombe
Aeronautic
bow cap i. burun külah
bow wave i. burun dalgası
bow stiffeners i. burun takviyeleri
Marine
truss bow i. alt sereni direğe birleştiren kirişin yarım daire şeklinde mafsallı kısmı
bow plane i. baş ufki dümen
bow rudder i. baş dümeni
bow thruster i. baş pervanesi
bulbous bow i. balblı baş
bow light i. baş feneri
bow painter i. baş parima
certificate for the bow thruster i. baş iter sertifikası
bow spur i. eski devirlerde savaş gemilerinin pruvasına takılan metal mahmuz
bow oar i. filika pruva küreği
bow oar i. filikanın pruva küreği
self-turning of ship bow i. geminin römorkör yardımı olmaksızın dönmesi
bow turning i. kavisli dönüş
bow line i. kavis çizgisi
starboard bow i. sancak baş omuzluk (yönü)
bow thruster i. pruva pervanesi
bow spur i. pruva mahmuzu
bow oar i. pruva küreği
bow turning using tugboats i. romorkör kullanarak yay biçiminde dönme
clipper bow i. kemane baş
bow net i. bir tür ıstakoz tuzağı
bow oar i. tekne pruvasında kürek çeken kimse
bow piece i. pruvada taşınan mühimmat parçası
fiddle bow i. kemane baş
sink by the bow f. baş taraftan batmak
trim by the bow s. pruvada kıç tarafına göre daha alçak
on the port bow zf. pruvadan itibaren kırk beş derece iskele tarafında
on the starboard bow zf. pruvadan itibaren kırk beş derece sancak tarafında
on the bow zf. ufkun ilerideki çizginin her iki tarafında kırk beş derecelik açılı dört nokta içindeki kısmında
broad on the bow zf. pruvadan 45 derece açıda
Medical
bow leg i. çarpık (parantez) bacak
Anatomy
cupid’s bow i. yay biçimini andıran üst dudak şekli
Dentistry
face bow i. dişçilikte alt ve üst çene arasındaki yapısal ilişkiyi tespitte kullanılan özel alet
face bow i. yüz arkı
Pathology
bow legs i. parantez bacak
Optics
bow tie optic atrophy i. kelebek şeklinde görme siniri trofisi
lens bow i. lens kuşağı
bow tie optic atrophy i. papyon tipi optik atrofi
brocken bow i. dağların zirvesinden veya hava taşıtından gözlemlenebilen bir tür ışık olayı
Gastronomy
bow-tie pasta i. kelebek makarna
bow tie i. fiyonk şeklinde tatlı
Physics
bow shock i. şok dalgası
Astronomy
bow shock i. yay şoku
cosmic bow shock i. kozmik yay şoku
stellar bow shock i. yıldız yay şoku
Botanic
bow wood i. yalancı portakal ağacı
bow wood (maclura pomifera) i. yalancı portakal ağacı
Breeding
ox bow i. zelve
ox bow i. öküz boyunduruğunda öküzün boynuna yerleştirilen bölüm
Linguistics
bow-wow theory i. yansıma kuramı
History
bow-maker i. okçu
bow-maker i. yaycı
bow street runner i. eskiden londra'da suçluları yakalamakla görevli polis memuru
bow street officer i. eskiden londra'da dedektiflik yapan polis memuru
Religious
bow bells i. londra'daki st. mary-le-bow kilisesi çanları
Geography
ox-bow lake i. akmaz göl
broken bow i. nebraska eyaletinde şehir
broken bow i. oklahoma eyaletinde şehir
medicine bow i. wyoming eyaletinde yerleşim yeri
medicine bow mountains i. rocky sıradağları'nın güneydoğu wyoming ve kuzey kolorado'da yer alan kısmı
medicine bow range i. rocky sıradağları'nın güneydoğu wyoming ve kuzey kolorado'da yer alan kısmı
ox bow i. yarılmış menderes
ox bow i. gölde meydana gelen boynuz şekilli kıvrım
ox bow i. öküz boynuzu şeklinde göl kıvrımı
ox bow i. akmaz
Meteorology
fog bow i. sis gökkuşağı
bow echo i. yay sinyali
brocken bow i. brocken hayaleti
Military
bow gun i. baş top
bow number i. borda numarası
bow wave i. burun dalgası
bow-on target i. cephe gösteren hedef
bow gun i. ön silah
bow-on target i. prova gösteren hedef
bow wave i. şok dalgası
Hunting
bow chaser i. gemi kovalarken pruvadan ateş etmek için kullanılan silah
Sport
bow shot i. bir squash vuruşu
Music
tourte bow i. françois tourte tarafından yapılmış keman yayı
whole bow i. tam yay
bow instruments i. yaylı çalgılar
up-bow i. telli çalgılarda yayı uç kısmından topuk kısmına doğru hareket ettirme
mouth bow i. ağız kopuzu
bow hand i. yayı kullanan el
bow hand i. sağ el
down-bow i. telli çalgılarda yayı topuk kısmından uç kısmına doğru hareket ettirme
fiddle bow i. arşe
fiddle bow i. keman yayı
with the point of the bow zf. yayın ucu ile
Ornithology
wing bow i. kuşun kanadında bulunan farklı renkli şerit
Slang
elbow (l-bow) i. ömür boyu hapis cezası
bow hello i. seksi ve kıvrımlı kızlara atılan laf
bow-wow i. köpek
bow-wow i. gudubet
draw the long bow f. abartmak
draw the long bow f. mübalağa etmek