Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
bow
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"bow"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 105 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
bow
i.
yay
2
Yaygın Kullanım
bow
i.
pruva
3
Yaygın Kullanım
bow
i.
başla selamlama
General
4
Genel
bow
i.
boyunduruk
5
Genel
bow
i.
ilmik
6
Genel
bow
i.
başla selamlama
7
Genel
bow
i.
baş eğerek selamlama
8
Genel
bow
i.
reverans yapma
9
Genel
bow
i.
gökkuşağı
10
Genel
bow
i.
yay (yaylı çalgı için)
11
Genel
bow
i.
ilmek
12
Genel
bow
i.
boyun eğme
13
Genel
bow
i.
okçu
14
Genel
bow
i.
yay (ok atmak için)
15
Genel
bow
i.
reverans
16
Genel
bow
i.
başıyla selamlama
17
Genel
bow
i.
geminin başı
18
Genel
bow
i.
arşe
19
Genel
bow
i.
okçu grubu
20
Genel
bow
i.
kavisli şey
21
Genel
bow
i.
kıvrımlı şey
22
Genel
bow
i.
kemerli şey
23
Genel
bow
i.
boyunduruk
24
Genel
bow
i.
eyerin önündeki kemer
25
Genel
bow
i.
eyerin önünü oluşturan parçalar
26
Genel
bow
i.
kılıç kabzası koruması
27
Genel
bow
i.
tetik koruması
28
Genel
bow
i.
araçların üstünü desteklemek için kullanılan ahşap veya metal yay parçası
29
Genel
bow
i.
fiyonk
30
Genel
bow
i.
papyon
31
Genel
bow
i.
kar ayakkabısı kalıbı
32
Genel
bow
i.
iskoçya ve ingiltere'de eskiden kullanılan çeşitli hacim birimlerine verilen ad
33
Genel
bow
i.
bir iskoç ağırlık birimi
34
Genel
bow
i.
arkograf
35
Genel
bow
i.
anahtar sapı
36
Genel
bow
i.
saati zincire takmak için kullanılan saat gövdesi halkası
37
Genel
bow
f.
başla selamlamak
38
Genel
bow
f.
baş eğerek selamlamak
39
Genel
bow
f.
reverans yapmak
40
Genel
bow
f.
eğilmek
41
Genel
bow
f.
boyun eğmek
42
Genel
bow
f.
eğmek
43
Genel
bow
f.
çekilmek
44
Genel
bow
f.
başıyla selamlamak
45
Genel
bow
f.
baş eğmek
46
Genel
bow
f.
saygıyla eşlik etmek
47
Genel
bow
f.
aşırı yormak
48
Genel
bow
f.
aşağı doğru eğilmek
49
Genel
bow
f.
aşağı doğru bükülmek
50
Genel
bow
f.
sarkmak
51
Genel
bow
f.
boyun eğdirmek
52
Genel
bow
f.
hizaya getirmek
53
Genel
bow
f.
ezmek
54
Genel
bow
f.
(bir kimseyi) saygıyla eğilerek içeri almak
55
Genel
bow
f.
düz çizgiden sapmak
56
Genel
bow
f.
eğilerek ifade etmek
57
Genel
bow
f.
eğilerek göstermek
58
Genel
bow
s.
parantez şeklinde dışa kavisli
59
Genel
bow
s.
çarpık
Media
60
Medya
bow
f.
ilk kez medya karşısına çıkmak
61
Medya
bow
f.
ilk kez sahneye çıkmak
Technical
62
Teknik
bow
i.
bombe
63
Teknik
bow
i.
eğmeç
64
Teknik
bow
i.
fiyonk
65
Teknik
bow
i.
kavis
66
Teknik
bow
i.
yay
67
Teknik
bow
i.
makasların veya eski tür anahtarların tutma yerini oluşturan metal halka
68
Teknik
bow
i.
sepet yapımında kullanılan bükülmüş parça
69
Teknik
bow
i.
dikdörtgenin üç kenarını oluşturmak için dik açıyla iki kez bükülmüş çubuk
70
Teknik
bow
i.
kereste parçasını uzunluğu boyunca bükme
Textile
71
Tekstil
bow
f.
(pamuk liflerini keçeleştirmek için) yay ile ayırıp dağıtmak
Architecture
72
Mimarlık
bow
i.
bina kemeri
Furniture
73
Mobilya
bow
i.
mobilyalarda kullanılan ahşap bükme destek
Aeronautic
74
Havacılık
bow
i.
baş
Marine
75
Denizcilik
bow
i.
baş omuzluk
76
Denizcilik
bow
i.
baş
77
Denizcilik
bow
i.
gemi pruvası
78
Denizcilik
bow
i.
geminin baş tarafı
79
Denizcilik
bow
i.
göğüs
80
Denizcilik
bow
i.
geminin başı
81
Denizcilik
bow
i.
pruva
82
Denizcilik
bow
i.
yarış teknesinde kürek
83
Denizcilik
bow
i.
yarış teknesinde küreği pruvaya en yakın kullanan kimse
84
Denizcilik
bow
i.
teknenin en öndeki küreği
85
Denizcilik
bow
i.
eski bir denizci kuadrantı
86
Denizcilik
bow
i.
eski bir tür denizci kuadrantı
87
Denizcilik
bow
s.
pruvaya ait
88
Denizcilik
bow
s.
pruva ile ilgili
Optics
89
Optik
bow
i.
gözlük çerçevesi
90
Optik
bow
i.
gözlük çerçevesi sapı
Agriculture
91
Tarım
bow
i.
büyükbaş hayvan sürüsü
92
Tarım
bow
i.
çiftlikteki büyükbaş hayvanlar
Archaeology
93
Arkeoloji
bow
i.
kemer
Geography
94
Coğrafya
bow
i.
new hampshire eyaletinde yerleşim yeri
95
Coğrafya
bow
i.
washington eyaletinde şehir
96
Coğrafya
bow
i.
kanada'da bir nehir
Music
97
Müzik
bow
i.
keman yayı
98
Müzik
bow
i.
arşe
99
Müzik
bow
i.
keman yayı vuruşu
100
Müzik
bow
f.
(telli bir müzik aletini) yay kullanarak çalmak
Theatre
101
Tiyatro
bow
i.
sahneye ilk çıkış
Cinema
102
Sinema
bow
f.
gala yapmak
Archaic
103
Eski Kullanım
bow
i.
çiçek buketi
104
Eski Kullanım
bow
i.
çiçek demeti
105
Eski Kullanım
bow
i.
vazo
"bow"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 399 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
bow window
i.
kavisli cumba
2
Genel
dickey bow
i.
papyon
3
Genel
bow wow
i.
köpek havlaması
4
Genel
bow tie
i.
fiyonk
5
Genel
violin bow
i.
kemane
6
Genel
violin bow
i.
keman yayı
7
Genel
violin bow
i.
arşe
8
Genel
bow saw
i.
çelik testeresi
9
Genel
bow compass
i.
kavis kumpası
10
Genel
bow and arrow
i.
yay ve ok
11
Genel
bow window
i.
çıkma
12
Genel
bow window
i.
cumba
13
Genel
bow-tie
i.
fiyonk bağı
14
Genel
bow-tie
i.
papyon
15
Genel
bow-wow
i.
havhav
16
Genel
bow-tie
i.
papyon bağı
17
Genel
bow tie
i.
papyon kravat
18
Genel
bow tie
i.
papyon
19
Genel
dickie bow
i.
papyon kravat
20
Genel
bow rack
i.
yay askısı (okçuluk)
21
Genel
thumb ring used to draw the bow in the ottoman empire
i.
zihgir
22
Genel
hair bow
i.
saç fiyongu
23
Genel
hair bow
i.
saç tokası
24
Genel
bow hand
i.
yayı tutan el
25
Genel
bow hand
i.
sol el
26
Genel
bow tie
i.
fiyonk şeklinde nesne
27
Genel
bow weight
i.
yayı okla tam olarak germek için gereken ağırlık
28
Genel
bow-bells
i.
londra'daki bow kilisesinin çanları
29
Genel
bow-bells
i.
doğu londralılık
30
Genel
bow-pen
i.
kalemli kavis kumpası
31
Genel
bow-pencil
i.
kalemli kavis kumpası
32
Genel
bow-wow
i.
haykırış
33
Genel
bow-wow
i.
çığlık
34
Genel
bow-wow
i.
buyuruculuk
35
Genel
composite bow
i.
bileşik yay
36
Genel
cupid’s bow
i.
eros'un yayı
37
Genel
sea bow
i.
sıçrayan okyanus suyunda görülen gökkuşağı
38
Genel
draw a bow at a venture
f.
boş atıp dolu tutmak
39
Genel
bow to
f.
müdana etmek
40
Genel
bow out
f.
emekliye ayrılmak
41
Genel
bow to fate
f.
kadere boyun eğmek
42
Genel
draw the long bow
f.
abartmak
43
Genel
bow and scrape
f.
aşırı saygı gösterisinde bulunmak
44
Genel
bow down
f.
boyun eğmek
45
Genel
bow and scrape
f.
el pençe divan durmak
46
Genel
bow out of
f.
çekilmek
47
Genel
draw the long bow
f.
dozunu kaçırmak
48
Genel
bow and scrape
f.
yaltaklanmak
49
Genel
bow out
f.
çekilmek
50
Genel
bow to the inevitable
f.
kadere boyun eğmek
51
Genel
bow down
f.
ezmek
52
Genel
draw the long bow
f.
atıp tutmak
53
Genel
bow one's head
f.
başını öne eğmek
54
Genel
bow one's head
f.
başını eğmek
55
Genel
bow respectfully before someone
f.
birisinin önünde saygıyla eğilmek
56
Genel
bow respectfully to someone
f.
birisinin önünde saygıyla eğilmek
57
Genel
draw the bow
f.
yayı germek
58
Genel
bow to the pressures
f.
baskılara boyun eğmek
59
Genel
have bow legs
f.
çarpık bacaklı olmak
60
Genel
bow to someone's demands
f.
taleplerine boyun eğmek
61
Genel
pull bow
f.
yay çekmek
62
Genel
draw a bow
f.
ok atmak üzere yayı bükmek
63
Genel
bow [obsolete]
f.
dönmek
64
Genel
bow [obsolete]
f.
eğilmek
65
Genel
bow-wow
f.
havlamak
66
Genel
bow-wow
f.
köpek havlamasını taklit etmek
67
Genel
greet with a bow
f.
yayla selamlamak
68
Genel
bow-legged
s.
parantez bacaklı
69
Genel
bow-wow
s.
küstah ve buyurgan
Phrasals
70
Öbek Fiiller
bow down to (someone)
f.
(birine) boyun eğmek
71
Öbek Fiiller
bow down to (someone)
f.
itaat etmek
72
Öbek Fiiller
bow down to (someone)
f.
emrine girmek
73
Öbek Fiiller
bow down to (someone)
f.
diz çökmek
74
Öbek Fiiller
bow down to (someone)
f.
(birinin önünde) yere kapanmak
75
Öbek Fiiller
bow to something
f.
bir şeye boyun eğmek
76
Öbek Fiiller
bow down
f.
diz çökmek
77
Öbek Fiiller
bow out of something
f.
emekli olmak
78
Öbek Fiiller
bow out of something
f.
emekliye ayrılmak
79
Öbek Fiiller
bow out of something
f.
istifa etmek
80
Öbek Fiiller
bow before
f.
önünde eğilmek
81
Öbek Fiiller
bow before
f.
el pençe divan durmak
82
Öbek Fiiller
bow before
f.
boyun eğmek
83
Öbek Fiiller
bow before
f.
itaat etmek
84
Öbek Fiiller
bow before someone or something
f.
birinin/bir şeyin önünde eğilmek
85
Öbek Fiiller
bow before someone or something
f.
birinin/bir şeyin önünde el pençe divan durmak
86
Öbek Fiiller
bow before someone or something
f.
birinin/bir şeyin önünde saygıyla eğilmek
87
Öbek Fiiller
bow before someone or something
f.
birine/bir şeye boyun eğmek
88
Öbek Fiiller
bow before someone or something
f.
birine/bir şeye itaat etmek
89
Öbek Fiiller
bow to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) boyun eğmek
90
Öbek Fiiller
bow to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) itaat etmek
91
Öbek Fiiller
bow to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bağlılık yemini etmek
92
Öbek Fiiller
bow to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) baş eğmek
93
Öbek Fiiller
bow (in)
f.
saygıyla eşlik etmek
94
Öbek Fiiller
bow (out)
f.
saygıyla eşlik etmek
95
Öbek Fiiller
bow (to)
f.
saygıyla eşlik etmek
96
Öbek Fiiller
bow out
f.
bir yerde son kez çalışmak
97
Öbek Fiiller
bow out
f.
bir görevi son kez yapmak
98
Öbek Fiiller
bow out
f.
jübile yapmak
Proverb
99
Atasözü
if you bow at all bow low
bir işi yapıyorsan layıkıyla/tam yap
Colloquial
100
Konuşma Dili
born within the sound of bow bells [uk]
i.
doğu londra aksanıyla konuşan kişi
101
Konuşma Dili
born within the sound of bow bells [uk]
i.
doğu londra şivesiyle konuşan kişi
102
Konuşma Dili
born within the sound of bow bells [uk]
i.
doğu londra lehçesiyle konuşan kişi
103
Konuşma Dili
born within the sound of bow bells [uk]
i.
bow kilisesi'nin çan sesleriyle büyümüş kişi
104
Konuşma Dili
born within the sound of bow bells [uk]
i.
cockney aksanıyla konuşan kimse
105
Konuşma Dili
bow to the inevitable
f.
kadere boyun eğmek
106
Konuşma Dili
bow to the inevitable
f.
kaderine razı olmak
107
Konuşma Dili
bow to the inevitable
f.
kaçınılmaza boyun eğmek
108
Konuşma Dili
bow to the inevitable
f.
kaçınılmazı kabullenmek
Idioms
109
Deyim
two strings to one's bow
i.
amacı gerçekleştirmek için iki yol
110
Deyim
another string to bow
i.
ek nitelik
111
Deyim
another string to one's bow
i.
ek nitelik
112
Deyim
a shot across the bow
i.
uyarı ateşi
113
Deyim
a shot across the bow
i.
uyarı
114
Deyim
pussy bow (short for "pussycat bow")
i.
kadın bluzunun yakasındaki büyükçe fiyonk
115
Deyim
pussycat bow
i.
kadın bluzunun yakasındaki büyükçe fiyonk
116
Deyim
warning shot across the bow
i.
uyarı atışı
117
Deyim
warning shot across the bow
i.
gövde gösterisi
118
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
yedekte bir şey
119
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir yol
120
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
elinde alternatif bir şey
121
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
ek bir nitelik
122
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
ek bir beceri
123
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
ek bir seçenek
124
Deyim
another string to your bow [uk]
i.
başka bir seçenek
125
Deyim
shot across the bow
i.
uyarı atışı
126
Deyim
shot across the bow
i.
gövde gösterisi
127
Deyim
tie a bow
f.
kurdele yapmak
128
Deyim
draw a long bow
f.
yalan söylemek
129
Deyim
have two strings to one's bow
f.
yedekte birini tutmak
130
Deyim
draw a long bow
f.
abartmak
131
Deyim
draw a long bow
f.
büyütmek
132
Deyim
draw a long bow
f.
abartılı konuşmak
133
Deyim
bow down in the house of rimmon
f.
uyum sağlamak adına inançlarından ya da ilkelerinden vazgeçmek
134
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birisinin) isteklerine boyun eğmek
135
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birisinin) taleplerini karşılamak
136
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birisinin) her istediğini yerine getirmek
137
Deyim
make (one's) bow
f.
bir rolü ilk kez oynamak
138
Deyim
make (one's) bow
f.
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak
139
Deyim
make (one's) bow
f.
… olarak başlamak
140
Deyim
bow down before (someone)
f.
birinin önünde eğilmek
141
Deyim
bow down before (someone)
f.
birine boyun eğmek
142
Deyim
bow down before (someone)
f.
birine baş eğmek
143
Deyim
bow down before (someone)
f.
birine itaat etmek
144
Deyim
bow down before (someone)
f.
birine bağlılık yemini etmek
145
Deyim
bow down before (someone)
f.
birine sadakat yemini etmek
146
Deyim
bow down before (someone)
f.
birinin emri/buyruğu altına girmek
147
Deyim
bow down before (someone)
f.
biri ne derse yapmak
148
Deyim
take a bow
f.
alkışları kabul etmek
149
Deyim
bow at the feet of
f.
ayakları önünde diz çökmek
150
Deyim
bow at the feet of
f.
ayakları önünde eğilmek
151
Deyim
bow before someone
f.
birisinin önünde (saygıdan/korkudan) eğilmek
152
Deyim
put a bow on something
f.
bir şeyi noktalamak
153
Deyim
bow to pressure
f.
baskıya boyun eğmek
154
Deyim
draw a bow at a venture
f.
boş atıp dolu tutmak
155
Deyim
bow to someone's opinion
f.
düşüncesini kabul etmek
156
Deyim
draw the long bow
f.
desteksiz atmak
157
Deyim
bow to someone's opinion
f.
görüşüne boyun eğmek
158
Deyim
bow and scrape
f.
haddinden fazla saygılı davranmak
159
Deyim
draw a bow at a venture
f.
işkembeden sallamak
160
Deyim
bow to the inevitable
f.
kadere razı olmak
161
Deyim
bow to the porcelain altar
f.
kusmak
162
Deyim
bow the knee
f.
karşısında diz çökmek
163
Deyim
put a bow on something
f.
son eklemeleri yapmak
164
Deyim
take a bow
f.
tiyatro'da eğilerek selam vermek
165
Deyim
take a bow
f.
teşekkürleri kabul etmek
166
Deyim
bow down to the porcelain god
f.
(tuvalete) kusmak
167
Deyim
bow the knee
f.
üstünlüğünü kabul etmek
168
Deyim
draw a long bow
f.
yüksek perdeden atıp tutmak
169
Deyim
bow and scrape
f.
yüzü yerde olmak
170
Deyim
bow and scrape
f.
yaltaklanmak
171
Deyim
bow to the porcelain altar
f.
(çok içip) kusmak
172
Deyim
bow down before the porcelain god
f.
(tuvalete) kusmak
173
Deyim
draw a long bow
f.
yüksek perdeden konuşmak
174
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birinin) isteklerine boyun eğmek
175
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birinin) taleplerini yerine getirmek
176
Deyim
bow to (one's) demands
f.
(birisi) ne derse yapmak
177
Deyim
bow to someone's demands
f.
birinin isteklerine boyun eğmek
178
Deyim
bow to someone's demands
f.
birinin taleplerini yerine getirmek
179
Deyim
bow to someone's demands
f.
birisi ne derse yapmak
180
Deyim
bow down in the house of rimmon
f.
bir ilkeye bağlıymış gibi yapmak
181
Deyim
bow down in the house of rimmon
f.
bir ilkeye sözde bağlılık göstermek
182
Deyim
bow down in the house of rimmon
f.
bir ilkeyi destekler gibi görünmek
183
Deyim
have many strings to (one's) bow
f.
elinin altında birçok güvenilir fırsat
184
Deyim
have many strings to (one's) bow
f.
beceri, kaynak olmak
185
Deyim
have many strings to (one's) bow
f.
birçok seçeneği olmak
186
Deyim
have more than one string to (one's) bow
f.
mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
187
Deyim
have more than one string to (one's) bow
f.
birden fazla şansı/seçeneği olmak
188
Deyim
have a second string to (one's) bow
f.
bir şeye giden ikinci bir yolu olmak
189
Deyim
have a second string to (one's) bow
f.
bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak
190
Deyim
have a second string to (one's) bow
f.
bir şeye ulaşmakta alternatif bir yolu olmak
191
Deyim
have a second string to your bow
f.
bir şeye giden ikinci bir yolu olmak
192
Deyim
have a second string to your bow
f.
bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak
193
Deyim
have a second string to your bow
f.
bir şeye ulaşmakta alternatif bir yolu olmak
194
Deyim
have a second string to your bow
f.
ilk çare başarısız olursa devreye sokabileceği alternatif bir çaresi olmak
195
Deyim
have a second string to your bow
f.
ikinci/alternatif bir eylem planı olmak
196
Deyim
have a second string to your bow
f.
yedek bir yol haritası olmak
197
Deyim
have another string to (one's) bow
f.
ek bir niteliği olmak
198
Deyim
have another string to (one's) bow
f.
ek bir becerisi olmak
199
Deyim
have another string to (one's) bow
f.
ek bir seçeneği olmak
200
Deyim
have another string to (one's) bow
f.
başka bir seçeneği olmak
201
Deyim
have another string to (one's) bow
f.
elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
202
Deyim
have another string/more strings to your bow
f.
yedekte bir/birden fazla şeyi olmak
203
Deyim
have another string/more strings to your bow
f.
kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir/birden fazla yolu olmak
204
Deyim
have another string/more strings to your bow
f.
elinde alternatif bir/birden fazla şeyi olmak
205
Deyim
have more strings to your bow
f.
birden fazla alternatifi olmak
206
Deyim
have more strings to your bow
f.
birden fazla seçeneği/yolu olmak
207
Deyim
have another string to your bow
f.
ek bir niteliği olmak
208
Deyim
have another string to your bow
f.
ek bir becerisi olmak
209
Deyim
have another string to your bow
f.
ek bir seçeneği olmak
210
Deyim
have another string to your bow
f.
başka bir seçeneği olmak
211
Deyim
have another string to your bow
f.
elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
212
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek bir niteliği olmak
213
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek nitelikleri olmak
214
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek bir becerisi olmak
215
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek becerileri olmak
216
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek bir seçeneği olmak
217
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
ek seçenekleri olmak
218
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
başka bir seçeneği olmak
219
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
başka seçenekleri olmak
220
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
elinde alternatif bir becerisi/seçeneği olmak
221
Deyim
have more strings to (one's) bow
f.
elinde alternatif becerileri/seçenekleri olmak
222
Deyim
bow out of the running
f.
seçimden/yarıştan çekilmek
223
Deyim
bow out of the running
f.
seçimi/yarışı bırakmak
224
Deyim
bow out of the running
f.
seçimden/yarıştan ayrılmak
225
Deyim
bow out of the running
f.
seçime/yarışa katılmaktan vazgeçmek
226
Deyim
add another string to (one's) bow
f.
bir altın bileziği daha olmak
227
Deyim
add another string to (one's) bow
f.
koluna bir altın bilezik daha takmak
228
Deyim
add another string to (one's) bow
f.
bir yetenek daha edinmek
229
Deyim
add another string to (one's) bow
f.
bir beceri daha kazanmak
230
Deyim
bow and scrape
f.
yalakalık yapmak
231
Deyim
bow and scrape
f.
yaltaklık etmek
232
Deyim
bow to demands
f.
taleplere/isteklere boyun eğmek
233
Deyim
bow to demands
f.
talepleri/istekleri karşılamak
234
Deyim
bow to demands
f.
talepleri/istekleri yerine getirmek
235
Deyim
fire a shot across the bow
f.
uyarı atışı yapmak
236
Deyim
fire a shot across the bow
f.
uyarı mahiyetinde bir şey yapmak
237
Deyim
fire a shot across the bow
f.
uyarı yapmak
238
Deyim
make your bow
f.
bir rolü ilk kez oynamak
239
Deyim
make your bow
f.
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak
240
Deyim
make your bow
f.
… olarak başlamak
241
Deyim
string to (one's) bow
f.
alternatif bir yol
242
Deyim
string to (one's) bow
f.
başka bir seçenek
243
Deyim
string to (one's) bow
f.
bir altın bilezik
244
Deyim
string to (one's) bow
f.
ek bir beceri/nitelik
245
Deyim
tie (something) up in a bow
f.
(bir şeyi) fiyonk şeklinde bağlamak
246
Deyim
tie (something) up in a bow
f.
(bir şeyi) toparlayarak bitirmek
247
Deyim
tie (something) up in a bow
f.
(bir şeyi) sonuca bağlamak
248
Deyim
tie (something) up in a bow
f.
(bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
249
Deyim
tie (something) up in a bow
f.
(bir şeyi) ucu açık bırakmamak
250
Deyim
tie (something) up in a neat little bow
f.
(bir şeyi) güzelce toparlayarak bitirmek
251
Deyim
tie (something) up in a neat little bow
f.
(bir şeyi) sonuca bağlamak
252
Deyim
tie (something) up in a neat little bow
f.
(bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak
253
Deyim
tie (something) up in a neat little bow
f.
(bir şeyi) ucu açık bırakmamak
254
Deyim
born within the sound of bow bells
s.
cockney aksanına sahip
255
Deyim
born within the sound of bow bells
s.
st. mary-le-bow kilisesi'nin çanlarını duyacak kadar yakınlarında doğmuş
256
Deyim
the arrow has already left the bow
expr.
ok yaydan çıktı artık
257
Deyim
the arrow is already off the bow
expr.
ok yaydan çıktı artık
Speaking
258
Konuşma
ı will not bow
expr.
boyun eğmeyeceğim
259
Konuşma
everybody bow your heads
expr.
herkes başını eğsin
260
Konuşma
is he wearing a bow-tie?
expr.
papyon mu takmış?
Law
261
Hukuk
bow bearer
i.
orman zabıtası
262
Hukuk
bow street runners
i.
londra'nın ilk profesyonel polis gücü
Technical
263
Teknik
recurve bow
i.
geriye doğru çekilen yay
264
Teknik
bow thruster
i.
baş taraf servo motoru
265
Teknik
bow thruster
i.
baş iticisi
266
Teknik
bow window
i.
cumba
267
Teknik
bow file
i.
delik eğesi
268
Teknik
bow roller
i.
eğmeç vals
269
Teknik
concave bow
i.
iç bükey kavis
270
Teknik
bow window
i.
kavisli pencere
271
Teknik
bow saw
i.
kol testeresi
272
Teknik
bow pen
i.
kurşun kalemle donatılmış pergel
273
Teknik
bow tie
i.
papyon
274
Teknik
bow door
i.
pruva kapısı veya kaportası
275
Teknik
bow net
i.
şahin ağı
276
Teknik
roof bow
i.
tavan kavisi
277
Teknik
bow string
i.
yay kirişi
278
Teknik
bow-type continuous casting machines
i.
yay türü sürekli döküm makineleri
279
Teknik
compound bow
i.
makaralı yay
280
Teknik
bow [dialect] [uk]
i.
köprü kemeri
281
Teknik
bow [dialect] [uk]
i.
geçit kemeri
282
Teknik
bow-spring compass
i.
çekit pergeli
283
Teknik
bow drill
i.
yay matkabı
284
Teknik
bow-compass
i.
arkograf
285
Teknik
bow-compass
i.
kavis kumpası
286
Teknik
bow-compass
i.
çekit pergeli
287
Teknik
bow-saw
i.
yay testere
288
Teknik
fiddle bow
i.
küçük çark milini hareket ettiren yay
289
Teknik
bow-spring
s.
kemer yaylı
Electric
290
Elektrik
bow collector
i.
(tramvay üstündeki) akım toplayıcı pantograf
Textile
291
Tekstil
bow tie
i.
papyon
292
Tekstil
bow [obsolete]
f.
dolaşık lifleri arasından titreşimli yay geçirerek açmak
Architecture
293
Mimarlık
bow window
i.
kavisli çıkma pencere
294
Mimarlık
bow window
i.
kavisli cumba
Construction
295
İnşaat
bow-tie
i.
fiyong
296
İnşaat
bow-tie
i.
fiyonk
Automotive
297
Otomotiv
main bow
i.
ana kemer
298
Otomotiv
rear bow
i.
arka kemer
299
Otomotiv
front bow
i.
ön kemer
300
Otomotiv
header bow
i.
tavan ön traversi
301
Otomotiv
single bow
i.
tek kavis/bombe
Aeronautic
302
Havacılık
bow cap
i.
burun külah
303
Havacılık
bow wave
i.
burun dalgası
304
Havacılık
bow stiffeners
i.
burun takviyeleri
Marine
305
Denizcilik
truss bow
i.
alt sereni direğe birleştiren kirişin yarım daire şeklinde mafsallı kısmı
306
Denizcilik
bow plane
i.
baş ufki dümen
307
Denizcilik
bow rudder
i.
baş dümeni
308
Denizcilik
bow thruster
i.
baş pervanesi
309
Denizcilik
bulbous bow
i.
balblı baş
310
Denizcilik
bow light
i.
baş feneri
311
Denizcilik
bow painter
i.
baş parima
312
Denizcilik
certificate for the bow thruster
i.
baş iter sertifikası
313
Denizcilik
bow spur
i.
eski devirlerde savaş gemilerinin pruvasına takılan metal mahmuz
314
Denizcilik
bow oar
i.
filika pruva küreği
315
Denizcilik
bow oar
i.
filikanın pruva küreği
316
Denizcilik
self-turning of ship bow
i.
geminin römorkör yardımı olmaksızın dönmesi
317
Denizcilik
bow turning
i.
kavisli dönüş
318
Denizcilik
bow line
i.
kavis çizgisi
319
Denizcilik
starboard bow
i.
sancak baş omuzluk (yönü)
320
Denizcilik
bow thruster
i.
pruva pervanesi
321
Denizcilik
bow spur
i.
pruva mahmuzu
322
Denizcilik
bow oar
i.
pruva küreği
323
Denizcilik
bow turning using tugboats
i.
romorkör kullanarak yay biçiminde dönme
324
Denizcilik
clipper bow
i.
kemane baş
325
Denizcilik
bow net
i.
bir tür ıstakoz tuzağı
326
Denizcilik
bow oar
i.
tekne pruvasında kürek çeken kimse
327
Denizcilik
bow piece
i.
pruvada taşınan mühimmat parçası
328
Denizcilik
fiddle bow
i.
kemane baş
329
Denizcilik
sink by the bow
f.
baş taraftan batmak
330
Denizcilik
trim by the bow
s.
pruvada kıç tarafına göre daha alçak
331
Denizcilik
on the port bow
zf.
pruvadan itibaren kırk beş derece iskele tarafında
332
Denizcilik
on the starboard bow
zf.
pruvadan itibaren kırk beş derece sancak tarafında
333
Denizcilik
on the bow
zf.
ufkun ilerideki çizginin her iki tarafında kırk beş derecelik açılı dört nokta içindeki kısmında
334
Denizcilik
broad on the bow
zf.
pruvadan 45 derece açıda
Medical
335
Medikal
bow leg
i.
çarpık (parantez) bacak
Anatomy
336
Anatomi
cupid’s bow
i.
yay biçimini andıran üst dudak şekli
Dentistry
337
Diş Hekimliği
face bow
i.
dişçilikte alt ve üst çene arasındaki yapısal ilişkiyi tespitte kullanılan özel alet
338
Diş Hekimliği
face bow
i.
yüz arkı
Pathology
339
Patoloji
bow legs
i.
parantez bacak
Optics
340
Optik
bow tie optic atrophy
i.
kelebek şeklinde görme siniri trofisi
341
Optik
lens bow
i.
lens kuşağı
342
Optik
bow tie optic atrophy
i.
papyon tipi optik atrofi
343
Optik
brocken bow
i.
dağların zirvesinden veya hava taşıtından gözlemlenebilen bir tür ışık olayı
Gastronomy
344
Mutfak
bow-tie pasta
i.
kelebek makarna
345
Mutfak
bow tie
i.
fiyonk şeklinde tatlı
Physics
346
Fizik
bow shock
i.
şok dalgası
Astronomy
347
Gökbilim
bow shock
i.
yay şoku
348
Gökbilim
cosmic bow shock
i.
kozmik yay şoku
349
Gökbilim
stellar bow shock
i.
yıldız yay şoku
Botanic
350
Botanik
bow wood
i.
yalancı portakal ağacı
351
Botanik
bow wood (maclura pomifera)
i.
yalancı portakal ağacı
Breeding
352
Hayvancılık
ox bow
i.
zelve
353
Hayvancılık
ox bow
i.
öküz boyunduruğunda öküzün boynuna yerleştirilen bölüm
Linguistics
354
Dilbilim
bow-wow theory
i.
yansıma kuramı
History
355
Tarih
bow-maker
i.
okçu
356
Tarih
bow-maker
i.
yaycı
357
Tarih
bow street runner
i.
eskiden londra'da suçluları yakalamakla görevli polis memuru
358
Tarih
bow street officer
i.
eskiden londra'da dedektiflik yapan polis memuru
Religious
359
Dini
bow bells
i.
londra'daki st. mary-le-bow kilisesi çanları
Geography
360
Coğrafya
ox-bow lake
i.
akmaz göl
361
Coğrafya
broken bow
i.
nebraska eyaletinde şehir
362
Coğrafya
broken bow
i.
oklahoma eyaletinde şehir
363
Coğrafya
medicine bow
i.
wyoming eyaletinde yerleşim yeri
364
Coğrafya
medicine bow mountains
i.
rocky sıradağları'nın güneydoğu wyoming ve kuzey kolorado'da yer alan kısmı
365
Coğrafya
medicine bow range
i.
rocky sıradağları'nın güneydoğu wyoming ve kuzey kolorado'da yer alan kısmı
366
Coğrafya
ox bow
i.
yarılmış menderes
367
Coğrafya
ox bow
i.
gölde meydana gelen boynuz şekilli kıvrım
368
Coğrafya
ox bow
i.
öküz boynuzu şeklinde göl kıvrımı
369
Coğrafya
ox bow
i.
akmaz
Meteorology
370
Meteoroloji
fog bow
i.
sis gökkuşağı
371
Meteoroloji
bow echo
i.
yay sinyali
372
Meteoroloji
brocken bow
i.
brocken hayaleti
Military
373
Askeri
bow gun
i.
baş top
374
Askeri
bow number
i.
borda numarası
375
Askeri
bow wave
i.
burun dalgası
376
Askeri
bow-on target
i.
cephe gösteren hedef
377
Askeri
bow gun
i.
ön silah
378
Askeri
bow-on target
i.
prova gösteren hedef
379
Askeri
bow wave
i.
şok dalgası
Hunting
380
Silah/Atıcılık
bow chaser
i.
gemi kovalarken pruvadan ateş etmek için kullanılan silah
Sport
381
Spor
bow shot
i.
bir squash vuruşu
Music
382
Müzik
tourte bow
i.
françois tourte tarafından yapılmış keman yayı
383
Müzik
whole bow
i.
tam yay
384
Müzik
bow instruments
i.
yaylı çalgılar
385
Müzik
up-bow
i.
telli çalgılarda yayı uç kısmından topuk kısmına doğru hareket ettirme
386
Müzik
mouth bow
i.
ağız kopuzu
387
Müzik
bow hand
i.
yayı kullanan el
388
Müzik
bow hand
i.
sağ el
389
Müzik
down-bow
i.
telli çalgılarda yayı topuk kısmından uç kısmına doğru hareket ettirme
390
Müzik
fiddle bow
i.
arşe
391
Müzik
fiddle bow
i.
keman yayı
392
Müzik
with the point of the bow
zf.
yayın ucu ile
Ornithology
393
Kuşbilim
wing bow
i.
kuşun kanadında bulunan farklı renkli şerit
Slang
394
Argo
elbow (l-bow)
i.
ömür boyu hapis cezası
395
Argo
bow hello
i.
seksi ve kıvrımlı kızlara atılan laf
396
Argo
bow-wow
i.
köpek
397
Argo
bow-wow
i.
gudubet
398
Argo
draw the long bow
f.
abartmak
399
Argo
draw the long bow
f.
mübalağa etmek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of bow
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy