bulunmak - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bulunmak



"bulunmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 34 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
bulunmak be found f.
bulunmak be f.
General
bulunmak be discovered f.
bulunmak come to hand f.
bulunmak be set f.
bulunmak be present at f.
bulunmak occur f.
bulunmak sit f.
bulunmak stand f.
bulunmak be present f.
bulunmak stay on f.
bulunmak set foot in f.
bulunmak have f.
bulunmak be situated f.
bulunmak exist f.
bulunmak turn up f.
bulunmak attend f.
bulunmak present oneself f.
bulunmak lie f.
bulunmak reside f.
bulunmak be provided f.
bulunmak appear f.
bulunmak be located f.
bulunmak knock about f.
bulunmak prove f.
bulunmak adsum f.
bulunmak come f.
bulunmak bear f.
bulunmak lie f.
bulunmak dwell f.
bulunmak consist [obsolete] f.
bulunmak surface f.
bulunmak deem f.
Archaic
bulunmak consist f.

"bulunmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
serzenişte bulunmak reproach f.
müzakerede bulunmak negotiate f.
girişimde bulunmak attempt f.
katkıda bulunmak contribute f.
bağışta bulunmak donate f.
bir iddiada bulunmak assert a claim f.
bir iddiada bulunmak raise a claim f.
talepte bulunmak demand f.
hazır bulunmak attend f.
General
dolaşma (keşifte bulunmak amacıyla) exploration i.
dolaşan kimse (keşifte bulunmak amacıyla) explorer i.
yargıda bulunmak censure [obsolete] i.
eylemde bulunmak veya bir şey üretmek için gerekli teçhizat material i.
değerlendirmelerde bulunmak evaluate f.
ile cinsel ilişkide bulunmak go to bed with f.
birine olmayacak vaatlerde bulunmak promise someone the moon f.
yer yer bulunmak be studded with f.
her iki tarafında bulunmak bestride f.
aşırı saygı gösterisinde bulunmak bow and scrape f.
görüş alışverişinde bulunmak consult with f.
bir arada barış içinde bulunmak coexist peacefully f.
üstünde bulunmak repose on f.
yazılı açıklamada bulunmak make a written statement f.
suçlamada bulunmak accuse f.
bir şey elinin altında bulunmak have something at one's fingertips f.
için ricada bulunmak petition for f.
sürekli yanında bulunmak haunt f.
kanıt göstererek bir iddiada bulunmak instantiate f.
kehanette bulunmak foretell f.
bildirimde bulunmak announce something f.
yardımda bulunmak hold up f.
başvuruda bulunmak make an application f.
teklifte bulunmak make an offer f.
altında bulunmak underlie f.
sevinç gösterisinde bulunmak cheer over f.
kehanette bulunmak soothsay f.
bir şeye çok katkıda bulunmak go a long way towards f.
talepte bulunmak indent on f.
atıfta bulunmak refer to f.
açıklamalarda bulunmak give explanations to f.
uyarıda bulunmak warn f.
dolaşmak (keşifte bulunmak amacıyla) explore f.
hakkı bulunmak have the right f.
vaatte bulunmak make a promise f.
bol bulunmak superabound f.
bulunmak (bir yerden belirli bir uzaklıkta) be short of f.
uygunsuz teklifte bulunmak proposition f.
saygı duruşunda bulunmak stand in silent homage f.
faaliyette bulunmak function f.
işbirliğinde bulunmak cooperate f.
kehanette bulunmak prophesy f.
kehanette bulunmak predict f.
cinsel tacizde bulunmak molest f.
beyanatta bulunmak lodge f.
talepte bulunmak indent upon f.
taziyede bulunmak condole with somebody f.
bağışta bulunmak chip in f.
vaatte bulunmak promise f.
iletişim halinde bulunmak stay in touch with f.
istemde bulunmak make a formal request f.
katkıda bulunmak help f.
tavizde bulunmak make concessions to f.
ziyarette bulunmak pay one's respects to f.
dilekte bulunmak wish a wish f.
talebinde bulunmak claim f.
kehanette bulunmak omen f.
olayın geçtiği yerde bulunmak be on the spot f.
kehanette bulunmak presage f.
birbirine yakın bulunmak be in juxtaposition f.
şahitlikte bulunmak testify f.
kehanette bulunmak vaticinate f.
tavsiyede bulunmak advise f.
kabahatli bulunmak be found at fault f.
darda bulunmak be in financial difficulty f.
yardım talebinde bulunmak seek help f.
yardımda bulunmak favour f.
aktivitede bulunmak join in an activity f.
kitapçılarda bulunmak be in print f.
bağlı bulunmak consisting in f.
tahminde bulunmak guess f.
kitaplara bakarak kehanette bulunmak bibliomancy f.
cinsel tacizde bulunmak abuse f.
saygı duruşunda bulunmak stand in homage f.
mukabelede bulunmak return f.
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak be good enough to f.
misillemede bulunmak reciprocate f.
açıklamada bulunmak elucidate f.
bildiği bir yerde bulunmak be on familiar ground f.
karşı saldırıda bulunmak counterattack f.
yaptırımlarda bulunmak apply sanctions f.
girişimde bulunmak take steps in the direction f.
bir dakikalık saygı duruşunda bulunmak observe a minute’s silence f.
bulunmak (bir yerde) range f.
maruzatta bulunmak make a request of f.
tebligatta bulunmak make a notification f.
kötü havada dışarıda bulunmak brave the elements f.
samimi olmayan iltifatlarda bulunmak flatter f.
yardımda bulunmak favor f.
bulunmak (belirli bir yerde) occupy f.
tecavüzde bulunmak (başkasının hakkına) encroach upon f.
teklifte bulunmak tender for f.
ricada bulunmak ask a favor of f.
keramette bulunmak work a miracle f.
vasiyette bulunmak speak one's last will f.
az bulunmak be in short supply f.
misillemede bulunmak retaliate f.
dilekte bulunmak make a wish f.
önyargıda bulunmak preconceive f.
görüş alışverişinde bulunmak consult f.
aşırı çok bulunmak superabound f.
önünde bulunmak front f.
özveride bulunmak make a sacrifice f.
kusurlu bulunmak be found wanting f.
iddiada bulunmak pretend f.
tahminde bulunmak prognosticate f.
saldırıda bulunmak attack f.
hakkında yorumda bulunmak comment f.
istekte bulunmak make a claim to f.
tadı bir yemekte azıcık bulunmak tinge f.
bildiği bir bölgede bulunmak be on familiar ground f.
şiddetle aleyhinde bulunmak denounce f.
suçlu bulunmak be found guilty f.
ile ilişkide bulunmak associate with f.
sevgi gösterilerinde bulunmak cheer over f.
protesto gösterisinde bulunmak stage a protest f.
vasiyette bulunmak make one's last will f.
çok miktarda bulunmak be thick with f.
iletişim halinde bulunmak keep in touch f.
önyargıda bulunmak forejudge f.
çağrıda bulunmak call for f.
açıklamada bulunmak explain f.
birine bir teklifte bulunmak make someone a proposition f.
evde/ofiste bulunmak be in f.
değerlendirmelerde bulunmak assess f.
katkıda bulunmak promote f.
yanında bulunmak lie lateral to something f.
suikastta bulunmak conspire to kill f.
bulunmak (iddiada) lay f.
aleyhinde bulunmak talk against f.
faaliyette bulunmak be engaged in f.
karadan çok uzakta bulunmak give the land a wide berth f.
bağlı bulunmak inhere in f.
gümrük beyanında bulunmak enter f.
çözüm önerisinde bulunmak offer a solution f.
suikastta bulunmak assassinate f.
hazır bulunmak present oneself f.
ayrıntılı bir şekilde açıklamada bulunmak explicate f.
başvuruda bulunmak apply f.
girişimde bulunmak attempt f.
talepte bulunmak indent for f.
fedakarlıkta bulunmak sacrifice f.
akılda bulunmak be in one's mind f.
yardımda bulunmak abet f.
kehanette bulunmak oracle f.
bir yerde bulunmak be situated f.
girişimlerde bulunmak take steps f.
tahminlerde bulunmak (hakkında) speculate about f.
kehanette bulunmak cast f.
saygı ziyaretinde bulunmak pay one's respects f.
imada bulunmak drop a hint f.
istekte bulunmak will f.
bağışta bulunmak donate f.
fazla yük altında bulunmak (yapı) be under stress f.
varsayımda bulunmak hypothesize f.
az miktarda bulunmak be in short supply f.
elinde bulunmak possess f.
başvuruda bulunmak put in for f.
varsayımda bulunmak guess f.
yardımda bulunmak help out f.
bol miktarda bulunmak be awash with f.
mukabelede bulunmak repay f.
kehanette bulunmak prognosticate f.
içinde en çok ... bulunmak prevail among f.
teklifte bulunmak make a motion f.
tahminde bulunmak speculate f.
zan altında bulunmak be under suspicion f.
bir iddiada bulunmak assert a claim f.
katkıda bulunmak subscribe f.
içinde en çok ... bulunmak prevail in f.
haksız iddiada bulunmak arrogate f.
hazır bulunmak report f.
hazır bulunmak be present f.
bir makamda bulunmak hold office f.
kehanette bulunmak augur f.
evlenme teklifinde bulunmak propose to f.
açıklamada bulunmak make a statement f.
talepte bulunmak claim f.
açıklamalarda bulunmak give information f.
iddiada bulunmak assert a claim f.
teklifte bulunmak bid f.
bir harekette bulunmak take action f.
cinsel ilişkide bulunmak have sexual intercourse f.
tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı) prognosticate f.
kenarında bulunmak fringe f.
başında bulunmak be at the head of f.
temas halinde bulunmak keep in touch f.
teklifte bulunmak tender f.
iddiasında bulunmak profess f.
köprünün diğer tarafında bulunmak transpontine f.
(mahkemede) hazır bulunmak appear f.
katkıda bulunmak lend f.
saygısızlıkta bulunmak show disrespect for f.
bulunmak (bir yerde) reside in f.
bağışta bulunmak contribute f.
açık bulunmak (economy, budget) to have a deficit f.
para yardımında bulunmak subsidize f.
ilgili bulunmak respect f.
kısa ziyarette bulunmak make a brief visit to f.
incelemede bulunmak inspect f.
şahadette bulunmak testify f.
peşin yargıda bulunmak prejudge f.
davranışta bulunmak act f.
evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmak fornicate f.
bulunmak (iltifat) present f.
eleştiride bulunmak criticize f.
kendisiyle evli olmayan biriyle bir aşk ilişkisinde bulunmak have an affair with f.
kehanette bulunmak divine f.
suç duyurusunda bulunmak denunciate f.
elinde suçlayıcı delil bulunmak have something on someone f.
açıklamada bulunmak explicate f.
hakkı bulunmak have one's right f.
bağışta bulunmak endow with f.
atıfta bulunmak address to f.
bir arada bulunmak rub shoulders with f.
çok bulunmak (bir şey) be studded with f.
saygısızlıkta bulunmak blaspheme f.
birine karşılıkta bulunmak (güzel bir şeye karşı) pay someone back f.
bağışta bulunmak subscribe to f.
aleyhinde bulunmak run down f.
uyarıda bulunmak preach at f.
fikir alışverişinde bulunmak compare notes f.
yardım talebinde bulunmak request for help f.
elinde bulunmak have f.
beyanatta bulunmak make a statement f.
dilekte bulunmak wishing f.
çağrıda bulunmak call f.
özveride bulunmak sacrifice one's interest f.
içinde bulunmak be included f.
aynı yerde bulunmak exist or stand in the same place f.
çok miktarda bulunmak be alive with f.
şehrin merkezinde bulunmak be centrally located f.
katkıda bulunmak conduce f.
hazır bulunmak stand by f.
abartılı bulunmak be found exaggerated f.
ricada bulunmak ask a favour of somebody f.
münasebette bulunmak be connected f.
ifşaatta bulunmak disclose things f.
tanıklıkta bulunmak testify f.
önyargıda bulunmak prejudge f.
bir şeyde bir öğe yer yer bulunmak be shot through with f.
vaadde bulunmak plight f.
üzerinde bulunmak bear f.
temasta bulunmak be in touch with f.
taziyede bulunmak condole with f.
asılmış bulunmak be found hanged f.
katkıda bulunmak contribute to f.
yardım talebinde bulunmak call for help f.
incelemede bulunmak examine f.
itirazda bulunmak raise an objection f.
tahminde bulunmak prophesy f.
karşılıkta bulunmak counter f.
öneride bulunmak make suggestion f.
boş bulunmak be taken unawares f.
icraatta bulunmak give performances f.
yanyana bulunmak be in juxtaposition f.
görüş alışverişinde bulunmak compare notes f.
yapıyor bulunmak get to f.
saygı duruşunda bulunmak keep silence minute f.
saygı duruşunda bulunmak keep minute of silence f.
bağlayıcılığı bulunmak be binding f.
hazır bulunmak assist f.
beyanatta bulunmak make a declaration f.
beyanatta bulunmak make an announcement f.
beyanatta bulunmak issue a statement f.
güç bir durumda bulunmak tight corner f.
hazır bulunmak attend f.
bağışta bulunmak subscribe f.
bağışta bulunmak endow f.
katkıda bulunmak contribute f.
ölü bulunmak be found dead f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak participate in harmful activities f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak engage in destructive activities f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak become involved in destructive activities f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak engage in harmful activities f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak participate in destructive activities f.
zararlı faaliyetlerde bulunmak become involved in harmful activities f.
müracaatta bulunmak apply f.
müracaatta bulunmak make an application f.
işin başında bulunmak taking care of business f.
işin başında bulunmak mind one's business f.
sözle saldırıda bulunmak assault verbally f.
yeterli miktarda bulunmak be available in sufficient amount f.
yeterli miktarda bulunmak have sufficient amount f.
yeterli miktarda bulunmak have sufficient amount available f.
yeterli miktarda bulunmak have enough amount f.
ticari faaliyette bulunmak carry out trade activities f.
ticari faaliyette bulunmak be engaged in commercial activity f.
ticari faaliyette bulunmak have a commercial activity f.
ticari faaliyette bulunmak be in commercial activity f.
açıklamalarda bulunmak (basına vb) present statements f.
açıklamalarda bulunmak (basına vb) issue statements f.
değerlendirmelerde bulunmak present assessments f.
değerlendirmelerde bulunmak issue assessments f.
kehanette bulunmak augurate f.
sezgiye dayalı tahminde bulunmak guesstimate f.
açıklamada bulunmak nuncupate f.
çalışmada bulunmak do a work or a study f.
çalışmada bulunmak carry on a work or a study f.
dilekte bulunmak wish (for) f.
değerlendirmelerde bulunmak make evaluations f.
değerlendirmede bulunmak make evaluations f.
çalışmada bulunmak carry out a work or a study f.
çalışmada bulunmak perform a work or a study f.
dışında bulunmak be out of f.
kredi vermeye değer bulunmak be deemed suitable for credit f.
kredi vermeye değer bulunmak be worthy of credit f.
kredi vermeye değer bulunmak be creditworthy f.
kredi vermeye değer bulunmak be considered creditworthy f.
değer bulunmak deemed suitable f.
karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak exchange ideas with one another f.
karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak exchange ideas f.
düzenlemede bulunmak order f.
düzenlemede bulunmak put (something) in order f.
duyuruda bulunmak make an announcement f.
düzenlemede bulunmak organize f.
ölüm tehdinde bulunmak make a death threat against f.
bağışta bulunmak indow f.
şikayette bulunmak complain f.
aklının bir köşesinde bulunmak be at the back of your mind f.
aklının bir köşesinde bulunmak be in the back of one's mind f.
(orada) hazır bulunmak be there f.
temennide bulunmak make a wish f.
yatırımda bulunmak make investment f.
iş başvurusunda bulunmak go for a job f.
iş başvurusunda bulunmak apply for a job f.
hazır bulunmak stand ready f.
lütufta bulunmak show one's kindness f.
ölüm tehdidinde bulunmak make a death threat against (someone) f.
aklının bir köşesinde bulunmak be at the back of someone's mind f.
yeminli beyanda bulunmak foreswear f.
yalancı şahitlikte bulunmak foreswear f.
istekte bulunmak make request f.
vaadde bulunmak make a promise f.
vaatte bulunmak make a commitment f.
itirafta bulunmak make a confession f.
değerlendirmelerde bulunmak carry out evaluations f.
maddi yardımda bulunmak aid financially f.
maddi yardımda bulunmak help financially f.
lütufta bulunmak bestow one's favor (on/upon) f.
yalan beyanda bulunmak make a false statement f.
saptamada bulunmak determine f.
tespitte bulunmak determine f.
yorumda bulunmak comment f.
telkinde bulunmak inspire f.
etkinliklerde bulunmak do activities f.
etkinliklerde bulunmak be involved in activities f.
göz temasında bulunmak make eye contact f.
etkinliklerde bulunmak undertake activities f.
hatırlatmada bulunmak remind f.
telkinde bulunmak inculcate f.
etkinliklerde bulunmak take part in activities f.
telkinde bulunmak indoctrinate f.
etkinliklerde bulunmak participate in activities f.
etkinliklerde bulunmak engage in activities f.
teşebbüste bulunmak embark on an enterprise f.
teşebbüste bulunmak embark upon an enterprise f.
teşebbüste bulunmak attempt f.
girişimde bulunmak embark on an enterprise f.
girişimde bulunmak undertake an enterprise f.
girişimde bulunmak embark upon an enterprise f.
teşebbüste bulunmak start an enterprise f.
teşebbüste bulunmak undertake an enterprise f.
girişimde bulunmak start an enterprise f.
faaliyette bulunmak be involved in an activity f.
gözlemde bulunmak observe f.
haksız bulunmak be found unjust f.
haksız bulunmak be regarded as unfair f.
lezzetli bulunmak taste delicious f.
faaliyette bulunmak engage in an activity f.
haksız bulunmak be consider unfair f.
haksız bulunmak find something unjust f.
lezzetli bulunmak be found delicious f.
ilişki içinde bulunmak have relation with f.
ilişki içinde bulunmak be in relation with f.
tıbbi müdahalede bulunmak furnish someone with medical attention f.
tıbbi müdahalede bulunmak give someone medical attention f.
tıbbi müdahalede bulunmak give medical attention f.
tıbbi müdahalede bulunmak furnish medical attention f.
tıbbi müdahalede bulunmak perform a medical intervention f.
sert eleştirilerde bulunmak criticize harshly f.
takasta bulunmak swap f.
takasta bulunmak exchange f.
saldırıda bulunmak carry out an attack f.
müzakerede bulunmak conduct negotiation f.
garip bulunmak be found bizarre f.
tuhaf bulunmak be found bizarre f.
garip bulunmak be found strange f.
müzakerelerde bulunmak conduct negotiations f.
tuhaf bulunmak be found strange f.
ilişki içinde bulunmak be in contact with f.
ilişki içinde bulunmak be in an affair f.
ilişki içinde bulunmak be in connection with f.
ilişki içinde bulunmak be in a relationship with f.
ihbarda bulunmak denounce f.
yargıda bulunmak make a judgement f.
ihbarda bulunmak notify f.
yargıda bulunmak make judgement f.
patent başvurusunda bulunmak apply for patent f.
bir keşifte bulunmak make a discovery f.
demeçte bulunmak give a statement f.
demeçte bulunmak make a statement f.
evlenme teklifinde bulunmak make a proposal f.
evlilik teklifinde bulunmak make a proposal f.
tacizde bulunmak harass f.
bol miktarda bulunmak abound f.
çok sayıda bulunmak abound f.
yasal bildirimde bulunmak post a legal notice f.
yasal bildirimde bulunmak make a legal notice f.
borçlu durumda bulunmak be indebted f.
olumlu bulunmak be found positive f.
öngörüde bulunmak predict f.
öngörüde bulunmak forecast f.
paylaşımda bulunmak share f.
etkide bulunmak have an impact f.
görüşmelerde bulunmak carry out negotiations f.
görüşmelerde bulunmak conduct negotiations f.
istişarede bulunmak hold a consultation f.
ihlalde bulunmak commit violation f.
ihlalde bulunmak infringe f.
ihlalde bulunmak transgress f.
ihlalde bulunmak violate f.
ihlalde bulunmak disobey f.
talimatta bulunmak give instruction f.
talimatta bulunmak give order f.
bilgi alışverişinde bulunmak exchange information f.
müzakerelerde bulunmak negotiate f.
taahhütte bulunmak make a commitment f.
karşı saldırıda bulunmak fightback f.
vize talebinde bulunmak request for visa f.
beşeri faaliyetlerde bulunmak engage in human activities f.
yetişkin gözetiminde bulunmak be under adult supervision f.
tehlikede bulunmak be in danger f.
ekonomik katkıda bulunmak make an economic contribution f.
ekonomik katkıda bulunmak contribute economically f.
önerilerde bulunmak give suggestions f.
tehlikede bulunmak be in peril f.
geri bildirimde bulunmak provide feedback f.
geri bildirimde bulunmak give feedback f.
başvuruda bulunmak appeal f.
elinde suclayıcı delil bulunmak have (got) something on someone f.
katkıda bulunmak redound f.
iyilikte bulunmak bestow a favour f.
iyilikte bulunmak do a favour f.
nasihatte bulunmak give advice f.
cinsel ilişkide bulunmak couple f.
birine bir iyilikte bulunmak do somebody a favour f.
-e çağrıda bulunmak appeal to f.
kredi vermeye değer bulunmak be considered credit-worthy f.
-de bulunmak be at f.
kredi vermeye değer bulunmak be deemed worthy of credit f.
-de bulunmak house f.
fedakarlıkta bulunmak make self-sacrifice f.
özveride bulunmak make a self-sacrifice f.
-e karşı yüksek sesle protestoda bulunmak cry out against f.
kredi vermeye değer bulunmak be credit-worthy f.
-e karşılıkta bulunmak reciprocate f.
-in altında bulunmak underlie f.
-de bulunmak repose in f.
rasgele kontrolde bulunmak spot-check f.
özveride bulunmak self-sacrifice f.
tam sürücü kilidi açacağı sırada arabanın kapısını açma girişiminde bulunmak pre-pull f.
-de en çok ... bulunmak prevail among f.
-e hakkında kehanette bulunmak predict f.
-e dair kehanette bulunmak predict f.
-de en çok ... bulunmak prevail in f.
tasarrufta bulunmak make saving f.
başında bulunmak top f.
üstünde bulunmak top f.
tepesinde bulunmak top f.
taziyede bulunmak express one's sympathy to f.
her iki tarafında bulunmak straddle f.
affettirecek harekette bulunmak atone f.
bulunmak (belirli bir durumda) stand f.
şikayette bulunmak make a complaint f.
kestirimde bulunmak foretell f.
görevde bulunmak hold office f.
(-in tadı) (bir yemekte) azıcık bulunmak tinge f.
bir arada bulunmak be all together f.
bir arada bulunmak exist together f.
bir arada bulunmak be together f.
tebligatta bulunmak serve a notice f.
iyilikte bulunmak oblige f.
ziyarette bulunmak call on f.
ziyarette bulunmak visit f.
sermaye talebinde bulunmak call up capital f.
ziyarette bulunmak call upon f.
-e girizgahta bulunmak make overtures to f.
kestirimde bulunmak prophesy f.
münasebette bulunmak keep in touch f.
safında bulunmak range f.