Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
sit
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"sit"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 81 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
sit
f.
oturmak
General
2
Genel
sit
i.
oturum
3
Genel
sit
i.
oturma
4
Genel
sit
i.
kıyafetin tam oturması
5
Genel
sit
f.
tünemek
6
Genel
sit
f.
bulunmak
7
Genel
sit
f.
modellik yapmak
8
Genel
sit
f.
konmak
9
Genel
sit
f.
kalmak (bir yerde)
10
Genel
sit
f.
oturmak
11
Genel
sit
f.
tam oturmak
12
Genel
sit
f.
poz vermek
13
Genel
sit
f.
sınava girmek
14
Genel
sit
f.
yola getirmek
15
Genel
sit
f.
kuluçkaya yatmak (tavuk)
16
Genel
sit
f.
olmak (imtihan)
17
Genel
sit
f.
burnunu sürtmek
18
Genel
sit
f.
toplanmak
19
Genel
sit
f.
çömelmek
20
Genel
sit
f.
binmek
21
Genel
sit
f.
toplantı halinde olmak (resmi bir meclis/kurul vb)
22
Genel
sit
f.
kuluçkaya yatmak
23
Genel
sit
f.
girmek (sınava)
24
Genel
sit
f.
oturtmak
25
Genel
sit
f.
durmak
26
Genel
sit
f.
olmak (sınavda)
27
Genel
sit
f.
kuluçkaya oturmak (tavuk)
28
Genel
sit
f.
oturuma katılmak
29
Genel
sit
f.
göreve veya işe devam etmek
30
Genel
sit
f.
makamını korumak
31
Genel
sit
f.
mesleğine devam etmek
32
Genel
sit
f.
pusu kurmak
33
Genel
sit
f.
tuzak kurmak
34
Genel
sit
f.
(kıyafet) üzerine oturmak
35
Genel
sit
f.
uzanmak
36
Genel
sit
f.
dinlenmek
37
Genel
sit
f.
yatmak
38
Genel
sit
f.
bir yerde olmak
39
Genel
sit
f.
(rüzgar) belirli bir yönden esmek
40
Genel
sit
f.
mutabık kalmak
41
Genel
sit
f.
aynı fikirde olmak
42
Genel
sit
f.
anlaşmak
43
Genel
sit
f.
tatmin olmak
44
Genel
sit
f.
durumunu muhafaza etmek
45
Genel
sit
f.
olduğu yerde kalmak
46
Genel
sit
f.
ne uzayıp ne kısalmak
47
Genel
sit
f.
pasif durmak
48
Genel
sit
f.
aday olmak
49
Genel
sit
f.
(bir derece, sertifika veya ödüle) başvurmak
50
Genel
sit
f.
bakıcılık yapmak
51
Genel
sit
f.
refakatçilik yapmak
52
Genel
sit
f.
oturmaya devam etmek
53
Genel
sit
f.
(sandalyesini) açık tutmak
54
Genel
sit
f.
olmak
55
Genel
sit
f.
uymak
56
Genel
sit
f.
yakışmak
57
Genel
sit
f.
cuk diye oturmak
58
Genel
sit
f.
uygun olmak
59
Genel
sit
f.
yer vermek
60
Genel
sit
f.
yer açmak
61
Genel
sit
f.
(gemiyi) dengelemek
62
Genel
sit
f.
(gemiyi) dengede tutmak
63
Genel
sit
f.
bakıcılık yapmak
64
Genel
sit
f.
dadılık yapmak
65
Genel
sit
f.
söylendiği şekilde kabul edilmek
66
Genel
sit
f.
belirtilen doğrultuda değerlendirilmek
67
Genel
sit
f.
(atın) sırtına binmek
Irregular Verb
68
Irregular Verb
sit
f.
sat - sat
Colloquial
69
Konuşma Dili
sit
f.
mideye inmek
70
Konuşma Dili
sit
f.
yenmek
71
Konuşma Dili
sit
f.
bakıcılığını yapmak
72
Konuşma Dili
sit
f.
göz kulak olmak
73
Konuşma Dili
sit
f.
dadılığını yapmak
Law
74
Hukuk
sit
f.
celse akdetmek
75
Hukuk
sit
f.
duruşma yapmak
Mining
76
Maden
sit
i.
maden ocağı tavanının çökmesi
Zoology
77
Zooloji
sit
f.
(hayvan) arka bacakları üzerinde oturmak
Botanic
78
Botanik
sit
i.
kereviz
Art
79
Sanat
sit
f.
(heykel, figür) orijinal olmak
Archaic
80
Eski Kullanım
sit
f.
ikamet etmek
81
Eski Kullanım
sit
f.
yaşamak
"sit"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
sit down
f.
oturmak
General
2
Genel
sit down strike
i.
oturma eylemi
3
Genel
sit-in
i.
bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla)
4
Genel
sit-in
i.
oturma grevi
5
Genel
bed sit
i.
bekar odasında kalmak
6
Genel
sit on the bench
i.
bankta oturmak
7
Genel
bed-sit [uk]
i.
stüdyo daire
8
Genel
bed-sit [uk]
i.
tek odalı daire
9
Genel
sit-down
i.
oturma
10
Genel
sit-down
i.
oturma eylemi
11
Genel
sit-down
i.
yerde yenen yemek
12
Genel
sit-down
i.
oturarak yenen yemek
13
Genel
sit-down
i.
toplantı
14
Genel
sit-down
i.
buluşma
15
Genel
sit-down
i.
konferans
16
Genel
sit for
f.
sınava girmek
17
Genel
sit under
f.
bağlı olmak
18
Genel
sit for
f.
bir amaca yönelik sınava girmek
19
Genel
sit for an examination
f.
sınava girmek
20
Genel
sit up all night
f.
sabahlamak
21
Genel
sit on the edge of something
f.
eğreti oturmak
22
Genel
sit up straight
f.
dik oturmak
23
Genel
sit giving oneself airs
f.
beşlik simit gibi kurulmak
24
Genel
sit in for
f.
birine vekalet etmek
25
Genel
sit tight
f.
yılmadan devam etmek
26
Genel
sit on the fence
f.
tarafsız kalmak
27
Genel
sit upon
f.
baskı yapmak
28
Genel
sit in
f.
bakmak
29
Genel
sit somebody down
f.
oturtmak
30
Genel
sit upon
f.
yüklenmek
31
Genel
sit tight
f.
sıkı durmak
32
Genel
sit down
f.
yere inmek
33
Genel
sit up for
f.
beklemek (gece yatmayıp)
34
Genel
sit close together
f.
diz dize oturmak
35
Genel
sit in
f.
katılmak
36
Genel
sit up
f.
doğrulmak
37
Genel
baby sit
f.
çocuk bakıcılığı yapmak
38
Genel
sit pretty
f.
tuzu kuru olmak
39
Genel
sit about
f.
boş oturmak
40
Genel
sit in for
f.
yerini almak
41
Genel
sit for
f.
modellik yapmak
42
Genel
sit for an exam
f.
imtihana girmek
43
Genel
sit on somebody's lap
f.
kucağına oturmak
44
Genel
sit through something
f.
bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek
45
Genel
sit up all night
f.
sabahı etmek
46
Genel
sit in on
f.
dinleyici olarak bir toplantıya katılmak
47
Genel
sit still
f.
doğru durmak
48
Genel
sit back
f.
yan gelip yatmak
49
Genel
sit down under
f.
boyun eğmek
50
Genel
sit down to a meal
f.
sofraya oturmak
51
Genel
sit up
f.
dik oturmak
52
Genel
sit down
f.
yerine oturmak
53
Genel
sit on
f.
üye olmak (heyete)
54
Genel
sit down under
f.
katlanmak
55
Genel
sit for an exam
f.
sınava girmek
56
Genel
sit up
f.
yatmamak (gece)
57
Genel
sit an exam
f.
imtihana girmek
58
Genel
sit well with
f.
bir şeyi uygun bulmak
59
Genel
sit on
f.
oturmak
60
Genel
sit down
f.
oturtmak
61
Genel
sit someone down
f.
birini oturtmak
62
Genel
sit on
f.
haşlamak
63
Genel
sit up and beg
f.
yalvarmak
64
Genel
sit oneself
f.
oturmak
65
Genel
sit down
f.
koyulmak
66
Genel
sit for
f.
aday olmak
67
Genel
sit up for
f.
gece boyu beklemek
68
Genel
sit on the fence
f.
kararsız olmak
69
Genel
sit in
f.
yerini almak
70
Genel
sit on
f.
azarlamak
71
Genel
sit on
f.
alıp hiçbir şey yapmamak (bir şeyi)
72
Genel
sit back
f.
dinlenmek
73
Genel
sit back
f.
boş oturmak
74
Genel
sit up all night
f.
sabahı bulmak
75
Genel
sit for
f.
poz vermek
76
Genel
sit well with
f.
birinin hoşuna gitmek
77
Genel
sit on
f.
toplanmak
78
Genel
sit someone up
f.
yatan birini oturtmak
79
Genel
sit out
f.
sonuna kadar oturmak
80
Genel
sit out
f.
dahil olmaktan kaçınmak
81
Genel
sit out
f.
yer almamak
82
Genel
sit out
f.
katılmamak
83
Genel
sit out
f.
dışarıda oturmak
84
Genel
sit out
f.
fazla uzun kalmak
85
Genel
sit out
f.
oynamamak
86
Genel
sit down at the negotiation table
f.
görüşme masasına oturmak
87
Genel
sit still
f.
uslu durmak
88
Genel
sit still
f.
uslu oturmak
89
Genel
sit on the bed
f.
yatağa uzanmak
90
Genel
sit on (someone's) lap
f.
kucağına oturmak
91
Genel
sit on the throne
f.
tahtta oturmak
92
Genel
sit at the table
f.
masada oturmak
93
Genel
sit down at the table
f.
masaya oturmak
94
Genel
sit round the table
f.
masaya oturmak
95
Genel
sit around the table
f.
masaya oturmak
96
Genel
sit at the table
f.
masaya oturmak
97
Genel
(for men and women) sit separately
f.
haremlik selamlık olmak
98
Genel
baby-sit
f.
çocuk bakıcılığı yapmak
99
Genel
baby-sit
f.
ana babaları evde olmadığı zaman çocuğa bakmak
100
Genel
baby-sit
f.
çocuk bakmak
101
Genel
fail the final exam and need to sit for the make-up exam
f.
bütünlemeye kalmak
102
Genel
sit cross-legged
f.
bağdaş kurarak oturmak
103
Genel
sit cross-legged
f.
bağdaş kurarak oturmak
104
Genel
stage a sit-in
f.
oturma eylemi yapmak
105
Genel
sit cross-legged
f.
bağdaş kurmak
106
Genel
sit in judgement
f.
karşısındaki hakkında karar vermek
107
Genel
sit in judgement
f.
karşısındakini yargılamak
108
Genel
sit at the computer
f.
bilgisayar başında olmak
109
Genel
sit in
f.
oturma eylemi yapmak
110
Genel
sit in
f.
birinin yerini almak
111
Genel
sit in
f.
bir başkasının yerine temsil elmek
112
Genel
sit in
f.
(toplantı/ders vb'ye) konuk olarak alınmak
113
Genel
sit face to face
f.
karşılıklı oturmak
114
Genel
sit around table
f.
masa etrafında oturmak
115
Genel
sit around table
f.
masanın etrafında oturmak
116
Genel
sit dormant
f.
hareketsiz oturmak
117
Genel
sit idly by
f.
kılını kıpırdatmamak
118
Genel
sit idly by
f.
kayıtsız kalmak
119
Genel
sit idly by
f.
istifini bozmamak
120
Genel
sit staring at bodies
f.
oturup cesetlere bakmak
121
Genel
sit back and watch
f.
oturup izlemek
122
Genel
sit in the tent
f.
çadırda oturmak
123
Genel
sit back and watch
f.
(haksızlığa vb) seyirci kalmak
124
Genel
baby-sit
f.
bakıcılık yapmak
125
Genel
sit down on the floor
f.
yere oturmak
126
Genel
sit hand in hand
f.
ele ele oturmak
127
Genel
sit back
f.
arkaya yaslanmak
128
Genel
sit on the beach and read a book
f.
plajda oturup kitap okumak
129
Genel
house-sit
f.
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak
130
Genel
want to sit and talk in person
f.
oturup yüz yüze konuşmak istemek
131
Genel
sit in the front passenger seat
f.
(arabada) ön koltukta oturmak
132
Genel
sit in a cross-legged position
f.
bağdaş kurarak oturmak
133
Genel
sit indian-style
f.
bağdaş kurarak oturmak
134
Genel
sit right next to someone
f.
birinin yanı başına oturmak
135
Genel
let it sit until it cools down
f.
soğuyana kadar bekletmek
136
Genel
sit in front of the tv
f.
televizyon karşısına geçmek
137
Genel
sit in front of the tv
f.
tv karşısına geçmek
138
Genel
hold a sit-in
f.
oturma eyleminde bulunmak
139
Genel
sit in the garden
f.
bahçede oturmak
140
Genel
sit immobile
f.
kımıldamadan/hareket etmeden oturmak
141
Genel
sit at home all day
f.
bütün gün evde oturmak
142
Genel
sit on heels
f.
dizleri üzerine oturmak
143
Genel
sit on heels
f.
diz çökmek
144
Genel
sit in the cafe
f.
kafede oturmak
145
Genel
sit by fire
f.
ateşin yanında oturmak
146
Genel
pet sit
f.
evcil hayvan bakıcılığı yapmak
147
Genel
sit silently
f.
sessizce oturmak
148
Genel
sit silently
f.
sessiz sessiz oturmak
149
Genel
sit sprawled
f.
iki seksen uzanmak
150
Genel
sit sprawled out
f.
iki seksen uzanmak
151
Genel
sit at (something)
f.
(belli bir yere) oturmak
152
Genel
cat-sit
f.
sahibi yokken bir kediye bakıcılık yapmak
153
Genel
cat-sit
f.
kedi bakıcılığı yapmak
154
Genel
sit [obsolete]
f.
diz çökmek
155
Genel
sit [obsolete]
f.
çömelmek
156
Genel
sit [obsolete]
f.
kiracılığa devam etmek
157
Genel
sit [obsolete]
f.
kiracı olarak kalmak
158
Genel
sit [uk]
f.
(sınav sorularını) yazarak cevaplamak
159
Genel
sit loose
f.
kayıtsız olmak
160
Genel
sit loose
f.
önem göstermemek
161
Genel
sit loose
f.
alakadar olmamak
162
Genel
sit down
f.
kıçının üstüne düşmek
163
Genel
sit down
f.
yere düşmek
164
Genel
sit down
f.
kıç üstü çakılmak
165
Genel
sit down
f.
ara vermek
166
Genel
sit down
f.
mola vermek
167
Genel
sit down
f.
el etek çekmek
168
Genel
sit down
f.
bir yere yerleşmek
169
Genel
sit down
f.
kuşatma başlatmak
170
Genel
sit down
f.
abluka başlatmak
171
Genel
sit down
f.
konferansa katılmak
172
Genel
sit down
f.
tartışmaya girmek
173
Genel
sit down
f.
müzakerede yer almak
174
Genel
sit down
f.
yere inmek
175
Genel
sit down
f.
konmak
176
Genel
sit down
f.
iniş yapmak
177
Genel
sit down on
f.
susturmak
178
Genel
sit down on
f.
lafı ağzına tıkmak
179
Genel
sit down on
f.
kınamak
180
Genel
sit down on
f.
azarlamak
181
Genel
sit down on
f.
paylamak
182
Genel
sit in [uk]
f.
bakıcılık yapmak
183
Genel
sit in [uk]
f.
dadılık yapmak
184
Genel
sit in [uk]
f.
masaya oturmak
185
Genel
sit in [uk]
f.
sofraya oturmak
186
Genel
sit on
f.
üzerine düşünmek
187
Genel
sit on
f.
(bir konuda) görüşmeler yapmak
188
Genel
sit on
f.
kararı ertelemek
189
Genel
sit on
f.
işlemi ötelemek
190
Genel
sit on
f.
sessiz kalmak
191
Genel
sit on
f.
görüş alanının dışında kalmak
192
Genel
sit on
f.
gündem dışı kalmak
193
Genel
sit out
f.
telefon görüşmesini uzatmak
194
Genel
sit out
f.
ziyareti uzatmak
195
Genel
sit out
f.
(dansı) oturur pozisyonda yapmak
196
Genel
sit out
f.
otururken (eteğin) arkasını düzeltmek
197
Genel
sit over
f.
yana kaymak
198
Genel
sit through
f.
mecburen izlemek
199
Genel
sit through
f.
mecburen dinlemek
200
Genel
sit through
f.
sıkılarak dinlemek
201
Genel
sit through
f.
sıkılarak izlemek
202
Genel
sit tight
f.
sessizliğini korumak
203
Genel
sit tight
f.
sessiz kalmak
204
Genel
sit tight
f.
sessizce saklanmak
205
Genel
sit tight
f.
yerine sinmek
206
Genel
sit up
f.
birden alarm vermek
207
Genel
sit up
f.
birden irkilmek
208
Genel
sit up
f.
birden tetiklenmek
209
Genel
sit in
f.
(birinin) vekili olmak
210
Genel
sit in
f.
katılmak
211
Genel
sit in
f.
yer almak
212
Genel
sit in
f.
oturma eylemi yapmak
213
Genel
sit-down
s.
oturan
214
Genel
sit-down
s.
çömelen
215
Genel
sit-down
s.
oturarak yapılan
216
Genel
sit-down
s.
masada oturanlara servis edilen
217
Genel
sit-down
s.
masada yenen
Phrasals
218
Öbek Fiiller
sit at
f.
altında dinlenmek
219
Öbek Fiiller
sit out
f.
işsiz olmak
220
Öbek Fiiller
sit under
f.
görevde olmak
221
Öbek Fiiller
sit up
f.
doğrulmak
222
Öbek Fiiller
sit out
f.
(bir şeye) katılmamak
223
Öbek Fiiller
sit under
f.
(birinin) talimatı altında olmak
224
Öbek Fiiller
sit at
f.
tabi olmak
225
Öbek Fiiller
sit up
f.
yatakta dik bir şekilde oturmak
226
Öbek Fiiller
sit under
f.
(birinden) eğitim görmek
227
Öbek Fiiller
sit out
f.
gereğinden fazla kalmak
228
Öbek Fiiller
sit up
f.
yolunu beklemek
229
Öbek Fiiller
sit out
f.
gereğinden fazla zaman geçirmek
230
Öbek Fiiller
sit up
f.
ilgi göstermek
231
Öbek Fiiller
sit in (for somebody)
f.
birinin görevini vekaleten yapmak
232
Öbek Fiiller
sit around
f.
boş boş/avare avare oturmak
233
Öbek Fiiller
sit with someone
f.
biri ile kalmak
234
Öbek Fiiller
sit by someone
f.
birinin yanında oturmak
235
Öbek Fiiller
sit in (for somebody)
f.
birinin yerine bakmak
236
Öbek Fiiller
sit for someone
f.
bakmak/bakıcılık yapmak
237
Öbek Fiiller
sit something out
f.
katılmamak
238
Öbek Fiiller
sit something out
f.
yer almamak
239
Öbek Fiiller
sit something out
f.
(etkinliğe) katılmamak
240
Öbek Fiiller
sit something out
f.
(etkinliğin) dışında kalmak
241
Öbek Fiiller
sit up with someone
f.
(hasta birisine) refakat etmek
242
Öbek Fiiller
sit up with someone
f.
(hasta birisinin) başında beklemek
243
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(belli bir yere) inşa edilmek
244
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(belli bir yere) demirlenmek
245
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(belli bir yere) park edilmek
246
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(belli bir yerin) parkında kalmak
247
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(bir makama) oturmak/gelmek
248
Öbek Fiiller
sit at (something)
f.
(bir pozisyona/konuma) oturmak
249
Öbek Fiiller
sit by
f.
istifini bozmamak
250
Öbek Fiiller
sit by
f.
kayıtsız kalmak
251
Öbek Fiiller
sit by
f.
kılını kıpırdatmamak
252
Öbek Fiiller
sit down on
f.
-e oturmak
253
Öbek Fiiller
sit down on (someone or something)
f.
(birinin/bir şeyin) üzerine oturmak
254
Öbek Fiiller
sit down on (someone or something)
f.
(birinin/bir şeyin) üzerine oturtmak/koymak
255
Öbek Fiiller
sit down to
f.
(sofraya, masaya) oturmak
256
Öbek Fiiller
sit down to (do something)
f.
(bir işin) başına oturmak
257
Öbek Fiiller
sit down to (do something)
f.
(bir şeyi yapmaya) oturmak
258
Öbek Fiiller
sit down to (do something)
f.
(bir şeyi yapmaya) başlamak
259
Öbek Fiiller
sit down to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) için oturmak
260
Öbek Fiiller
sit down to (do something)
f.
oturarak (bir şeyi yapmaya) hazırlanmak
261
Öbek Fiiller
sit in on (something)
f.
(bir şeye) dinleyici/izleyici/katılımcı/ziyaretçi olarak katılmak
262
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir meclisin) üyesi olmak
263
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir kurulun/konseyin üyesi olmak
264
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyi) saklamak
265
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak
266
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyi) baskılamak/bastırmak
267
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyi) tartışmak için toplanmak
268
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyi) müzakere etmek/konuşmak için bir araya gelip oturmak
269
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir konu) üzerine toplanmak
270
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şeyin) üzerine yatmak
271
Öbek Fiiller
sit on (something)
f.
(bir şey) üzerine düşünmek
272
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir meclisin) üyesi olmak
273
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir kurulun/konseyin üyesi olmak
274
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyi) saklamak
275
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyi) ortadan kaldırmak
276
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyi) baskılamak/bastırmak
277
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyi) tartışmak için toplanmak
278
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyi) müzakere etmek/konuşmak için bir araya gelip oturmak
279
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir konu) üzerine toplanmak
280
Öbek Fiiller
sit upon (something)
f.
(bir şeyin) üzerine yatmak
281
Öbek Fiiller
sit with
f.
-i uygun bulmak
282
Öbek Fiiller
sit with
f.
-in hoşuna gitmek
283
Öbek Fiiller
sit with
f.
ile kalmak
284
Öbek Fiiller
sit with (one)
f.
(birine) refakat etmek
285
Öbek Fiiller
sit with (one)
f.
(birine) refakatçilik yapmak
286
Öbek Fiiller
sit with (one)
f.
(birine) bakmak
287
Öbek Fiiller
sit with (one)
f.
(birinin) başında durmak
288
Öbek Fiiller
sit with (one)
f.
(birine) göz kulak olmak
Phrases
289
İfadeler
where you stand depends on where you sit
expr.
nerede durduğunuz nerede oturduğunuza bağlıdır
290
İfadeler
let it sit until it cools down
expr.
soğuyana kadar bekletin
291
İfadeler
let it sit until it cools down
expr.
soğuyana kadar beklet
Proverb
292
Atasözü
you can't sit in two chairs at once
aynı anda her yere yetişemezsin
293
Atasözü
you can't sit in two chairs at once
aynı anda bir çok işi yapamazsın
294
Atasözü
you can't sit in two chairs at the same time
aynı anda her yere yetişemezsin
295
Atasözü
you can't sit in two chairs at the same time
aynı anda bir çok işi yapamazsın
296
Atasözü
you can't sit in two chairs at the same time
iki şey aynı anda yapılamaz
297
Atasözü
you can't sit in two chairs at the same time
ikisinden birini seçmesi gerek
298
Atasözü
you can't sit in two chairs with one butt
aynı anda her yere yetişemezsin
299
Atasözü
you can't sit in two chairs with one butt
aynı anda bir çok işi yapamazsın
300
Atasözü
you can't sit in two chairs with one butt
iki şey aynı anda yapılamaz
301
Atasözü
you can't sit in two chairs with one butt
ikisinden birini seçmesi gerek
Colloquial
302
Konuşma Dili
sit-down money [australia]
i.
sosyal sigorta yardımı
303
Konuşma Dili
sit on
f.
(birini) baskı altında tutmak
304
Konuşma Dili
sit on
f.
(birini) zapt etmek
305
Konuşma Dili
sit on
f.
(birini) kısıtlamak
306
Konuşma Dili
sit the hell down
expr.
otur oturduğun yerde
Idioms
307
Deyim
sit on brood
f.
düşünüp taşınmak
308
Deyim
sit on brood
f.
kafa yormak
309
Deyim
sit on brood
f.
iyice düşünmek
310
Deyim
sit bodkin [obsolete]
f.
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak
311
Deyim
sit bodkin [obsolete]
f.
pestili çıkmak
312
Deyim
sit bodkin [obsolete]
f.
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek
313
Deyim
sit below the salt
f.
mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak
314
Deyim
sit below the salt
f.
(şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
315
Deyim
sit beneath the salt
f.
mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak
316
Deyim
sit beneath the salt
f.
(şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
317
Deyim
sit upon hot cockles
f.
sabırsızlanmak
318
Deyim
sit upon hot cockles
f.
aceleci olmak
319
Deyim
sit upon hot cockles
f.
sabırsız olmak
320
Deyim
sit on hot cockles
f.
sabırsızlanmak
321
Deyim
sit on hot cockles
f.
aceleci olmak
322
Deyim
sit on hot cockles
f.
sabırsız olmak
323
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birine) uymamak
324
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
içine sinmemek
325
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
içi rahat etmemek
326
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
ile barışamamak
327
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birinin) değer yargılarına ya da hassasiyetlerine uymamak
328
Deyim
sit like piffy on a rock cake [uk]
f.
sap gibi ortada kalmak
329
Deyim
sit like piffy on a rock cake [uk]
f.
dımdızlak ortada kalmak
330
Deyim
sit like piffy on a rock cake [uk]
f.
bir kenarda, kendi başına oturmak
331
Deyim
not sit well someone
f.
aklına yatmamak
332
Deyim
not sit right with someone
f.
aklına yatmamak
333
Deyim
sit up and take notice
f.
ansızın ayrımına varmak
334
Deyim
sit at someone's feet
f.
ayağının dibinden ayrılmamak
335
Deyim
sit at somebody's feet
f.
ayağının dibinden ayrılmamak
336
Deyim
sit at the feet of someone
f.
ayağının dibinden ayrılmamak
337
Deyim
sit at the feet of someone
f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
338
Deyim
sit in judgment on someone
f.
biri hakkında hüküm vermek
339
Deyim
sit up and take notice
f.
birdenbire kavramak
340
Deyim
sit well with someone
f.
birine uygun gelmek/uymak
341
Deyim
sit on
f.
bir şeyi bir süre için elde tutmak
342
Deyim
sit on the fence
f.
bir karar vermekten kaçınmak
343
Deyim
sit on a powder keg
f.
bıçak sırtında olmak
344
Deyim
sit at someone's feet
f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
345
Deyim
sit indian style
f.
bağdaş kurmak
346
Deyim
sit for one's portrait
f.
bir ressama ya da fotoğrafçıya modellik yapmak
347
Deyim
sit in judgment of somebody
f.
biri hakkında hüküm vermek
348
Deyim
sit right with someone
f.
birine uygun gelmek/uymak
349
Deyim
sit in judgment upon someone
f.
biri hakkında hüküm vermek
350
Deyim
sit in judgment on someone
f.
birini yargılamak
351
Deyim
sit on the fence about something
f.
bir konuda kararsız kalmak
352
Deyim
sit at somebody's feet
f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak
353
Deyim
sit pat
f.
bildiğinden şaşmamak
354
Deyim
sit in judgment upon someone
f.
birini yargılamak
355
Deyim
sit on top of the world
f.
dünyalar onun olmak
356
Deyim
sit on a powder keg
f.
çok riskli bir durumda olmak
357
Deyim
sit pretty
f.
cebi dolu olmak
358
Deyim
sit up and take notice
f.
dikkat kesilmek
359
Deyim
make somebody sit up and take notice
f.
dikkatini çekmek
360
Deyim
sit bolt upright
f.
dimdik oturmak
361
Deyim
sit pat
f.
değişime karşı çıkmak
362
Deyim
sit on a powder keg
f.
diken üzerinde olmak
363
Deyim
sit back and let something happen
f.
geride durmak
364
Deyim
sit still for something
f.
gıkı çıkmamak
365
Deyim
sit on one's hands
f.
hiçbir eylemde bulunmamak
366
Deyim
sit on the fence
f.
herhangi bir karar almaktan kaçınmak
367
Deyim
sit in judgment on/over
f.
hüküm vermek
368
Deyim
sit on the edge of one's seat
f.
hop oturup hop kalkmak
369
Deyim
sit on one's hands
f.
hiçbir şey yapmamak
370
Deyim
sit still for something
f.
kımıldamadan oturmak
371
Deyim
sit on its hands
f.
kayıtsız kalmak
372
Deyim
sit around waiting to die
f.
oturup ölmeyi beklemek
373
Deyim
sit on the fence
f.
kararsız kalmak
374
Deyim
sit back and let something happen
f.
karışmamak
375
Deyim
sit still
f.
kıpırdamadan oturmak
376
Deyim
sit around and wait to die
f.
oturup ölmeyi beklemek
377
Deyim
sit at someone's feet
f.
öğrencisi olmak
378
Deyim
sit on the fence
f.
muallakta kalmak
379
Deyim
sit on the fence
f.
ortada olmak
380
Deyim
sit at someone's feet
f.
müridi olmak
381
Deyim
sit on one's hands
f.
kılını kıpırdatmamak
382
Deyim
sit heavy on someone's stomach
f.
midesine oturmak
383
Deyim
sit up and take notice
f.
şaşkınlıktan donakalmak
384
Deyim
sit on the fence
f.
şaibeye düşmek
385
Deyim
sit on one's hands
f.
parmağını kıpırdatmamak
386
Deyim
sit on a powder keg
f.
topun ağzında olmak
387
Deyim
sit pretty
f.
tuzu kuru olmak
388
Deyim
sit on the fence
f.
taraf tutmamak
389
Deyim
sit on the fence
f.
taraf olmamak
390
Deyim
not sit well with somebody
f.
(tam olarak) aklına yatmamak/kafasına uymamak/kabullenmemek
391
Deyim
sit on its hands
f.
(seyirci) alkışlamamak
392
Deyim
sit on
f.
üye olmak
393
Deyim
sit on their hands
f.
(seyirci) alkışlamamak
394
Deyim
sit on the fence
f.
yan tutmamak
395
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birine) kabul edilebilir gelmemek
396
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birine) uygun gelmemek
397
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birinin) aklına yatmamak
398
Deyim
not sit comfortably (with one)
f.
(birinin) kafasına uymamak
399
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birine) uymak
400
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birinin) içine sinmek
401
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birinin) içi rahat etmek
402
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birine) doğru gelmek
403
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birine) doğal gelmek
404
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birine) uygun gelmek
405
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birinin) aklına yatmak
406
Deyim
sit comfortably (with something)
f.
(birinin) kafasına uymak
407
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birine) uymak
408
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birinin) içine sinmek
409
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birinin) içi rahat etmek
410
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birine) doğru gelmek
411
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birine) doğal gelmek
412
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birine) uygun gelmek
413
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birinin) aklına yatmak
414
Deyim
sit easily (with something)
f.
(birinin) kafasına uymak
415
Deyim
sit well (with something)
f.
(birine) uymak
416
Deyim
sit well (with something)
f.
(birinin) içine sinmek
417
Deyim
sit well (with something)
f.
(birinin) içi rahat etmek
418
Deyim
sit well (with something)
f.
(birine) doğru gelmek
419
Deyim
sit well (with something)
f.
(birine) doğal gelmek
420
Deyim
sit well (with something)
f.
(birine) uygun gelmek
421
Deyim
sit well (with something)
f.
(birinin) aklına yatmak
422
Deyim
sit well (with something)
f.
(birinin) kafasına uymak
423
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birine) uymamak
424
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) içine sinmemek
425
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) içi rahat etmemek
426
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birine) doğru gelmemek
427
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birine) doğal gelmemek
428
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birine) uygun gelmemek
429
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) aklına yatmamak
430
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) kafasına uymamak
431
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) değer yargılarına ya da hassasiyetine uymamak
432
Deyim
not sit easily (with one)
f.
(birinin) değerlerine aykırı olmak
433
Deyim
sit back and (do something)
f.
koltuğunda oturup (yaşlanmayı vb.) beklemek
434
Deyim
sit back and (do something)
f.
(yolsuzluğa, haksızlığa) seyirci kalmak
435
Deyim
sit back and (do something)
f.
(yolsuzluk, haksızlık) yapıldığını bilip müdahale etmemek
436
Deyim
sit tall in the saddle
f.
gururlu olmak/kalmak
437
Deyim
sit tall in the saddle
f.
başı dik olmak/kalmak
438
Deyim
sit tall in the saddle
f.
dimdik ayakta olmak/durmak
439
Deyim
sit tall in the saddle
f.
dimdik durmak
440
Deyim
sit tall in the saddle
f.
yıkılmamak
441
Deyim
sit tall in the saddle
f.
duruşunu bozmamak
442
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
gururlu olmak/kalmak
443
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
başı dik olmak/kalmak
444
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
dimdik ayakta olmak/durmak
445
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
dimdik durmak
446
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
yıkılmamak
447
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
duruşunu bozmamak
448
Deyim
sit tall in the saddle
f.
dik durmak
449
Deyim
sit tall in the saddle
f.
duruşunu bozmamak
450
Deyim
sit tall in the saddle
f.
yıkılmamak
451
Deyim
sit tall in the saddle
f.
metin olmak
452
Deyim
sit tall in the saddle
f.
dimdik durmak
453
Deyim
sit tall in the saddle
f.
gururu elden bırakmamak
454
Deyim
sit tall in the saddle
f.
heybetinden/görkeminden bir şey kaybetmemek
455
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
dik durmak
456
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
duruşunu bozmamak
457
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
yıkılmamak
458
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
metin olmak
459
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
dimdik durmak
460
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
gururu elden bırakmamak
461
Deyim
sit tall in one's saddle
f.
heybetinden/görkeminden bir şey kaybetmemek
462
Deyim
sit heavy on the stomach
f.
mideye oturmak
463
Deyim
sit heavy on the stomach
f.
mideyi rahatsız etmek
464
Deyim
sit heavy on the stomach
f.
midede sindirememek
465
Deyim
sit heavy on the stomach
f.
sindirimi zor olmak
466
Deyim
sit (heavy) on the stomach
f.
sindirimi uzun sürmek
467
Deyim
sit (heavy) on the stomach
f.
uzun süre sindirilememek
468
Deyim
sit on (one's) tail
f.
(birini) yakın takipte olmak
469
Deyim
sit on (one's) tail
f.
(birini) yakın takibe almak
470
Deyim
sit on (one's) tail
f.
(birinin) kuyruğuna/kıçına yapışmak (arabayla)
471
Deyim
sit on someone's tail
f.
yakın takibe almak
472
Deyim
sit on someone's tail
f.
yakın takip etmek
473
Deyim
sit on someone's tail
f.
kuyruğuna/kıçına yapışmak
474
Deyim
sit next to nellie [old-fashioned]
f.
tecrübeli birinin yanında çalışarak/tecrübeli birini izleyerek işi öğrenmek
475
Deyim
sit next to nellie [old-fashioned]
f.
tecrübeli birinin yanında işle ilgili deneyim kazanmak
476
Deyim
sit next to nellie [old-fashioned]
f.
tecrübeli birinin yaptıklarını izleyip tekrarlayarak işi nasıl en iyi şekilde yapacağını öğrenmek
477
Deyim
sit / ride bitch
f.
(otobüste) sıkış tıkış gitmek
478
Deyim
sit comfortably/easily/well (with something)
f.
(bir şeye) uymak
479
Deyim
sit comfortably/easily/well (with something)
f.
(bir şeye) uygun gelmek
480
Deyim
sit comfortably/easily/well (with something)
f.
(bir şeye) doğru gelmek
481
Deyim
make (one) sit up and take notice
f.
(birinin) dikkatini/ilgisini çekmek
482
Deyim
not sit well (with one)
f.
(birinin) tam olarak aklına yatmamak/kafasına uymamak
483
Deyim
not sit well (with one)
f.
(biri) için kabul edilebilir olmamak
484
Deyim
not sit well (with one)
f.
(birine) uymamak
485
Deyim
sit for a spell
f.
oturmak
486
Deyim
sit for a spell
f.
oturup dinlenmek
487
Deyim
sit for a spell
f.
oturup sosyalleşmek
488
Deyim
sit a spell
f.
oturmak
489
Deyim
sit a spell
f.
oturup dinlenmek
490
Deyim
sit a spell
f.
oturup sosyalleşmek
491
Deyim
sit idly by
f.
istifini bozmamak
492
Deyim
sit idly by
f.
kayıtsız kalmak
493
Deyim
sit idly by
f.
kılını kıpırdatmamak
494
Deyim
sit comfortably/easily/well
f.
doğru gelmek
495
Deyim
sit comfortably/easily/well
f.
uygun gelmek
496
Deyim
sit comfortably/easily/well
f.
uymak
497
Deyim
sit for some exam
f.
sınava başlamak
498
Deyim
sit for some exam
f.
sınava girmek
499
Deyim
sit for one's exam
f.
sınava başlamak
500
Deyim
sit for one's exam
f.
sınava girmek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of sit
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy