inside - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

inside

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"inside" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 98 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
inside i. iç taraf
inside zf. içeri
inside zf. içeride
General
inside i. iç taraf
inside i. içte
inside i. içerisi
inside i. iç (taraf)
inside i. iç kısım
inside i. iç taraf
inside i. iç yüzey
inside i. en içte kalan yol
inside i. iç yol
inside i. eğrinin içbükey yüzeyi
inside i. maneviyat
inside i. ruhanilik
inside i. iç düşünceler
inside i. içe dönük duygular
inside i. içsel düşünce
inside i. içsel doğa
inside i. vücudun iç bölümleri
inside i. iç organlar
inside i. (posta arabası) iç yolcu
inside i. iç koltuk
inside i. belirli bir zaman diliminin ortası
inside i. belirli bir zamanın içi
inside i. herkesin ulaşamayacağı bilgiye ulaşılan durum
inside i. iç kaynak
inside i. mahrem bilgilere erişim sağlayan konum
inside i. en yakın nokta
inside i. en yakın bölüm
inside s. içteki
inside s.
inside s. iç taraftaki
inside s. içeride bulunan
inside s. çevrelenmiş
inside s. sarmalanmış
inside s. içine alınmış
inside s. dahil edilmiş
inside s. içeride kullanılan
inside s. içeriye uygun
inside s. içeriden ölçülen
inside s. (ölçü) iç
inside s. içeride çalışan
inside s. kapalı mekanda çalışan
inside s. içeride hizmet veren
inside s. iç kaynaktan gelen
inside s. güvenilir kaynaktan alınan
inside s. içeriden alınan
inside s. belirli bir grup ile ilgili
inside s. belirli bir grupça bilinen
inside s. belirli bir gruba aşina olan
inside s. ajan olarak yerleştirilen
inside s. gizli görev yapan
inside s. ifşa eden
inside s. iç yüzünü gösteren
inside s. arka planı gösteren
inside s. perde arkasını yansıtan
inside s. gözden uzakta yapılan
inside zf. dahil
inside zf. içeriye
inside zf. kodeste
inside zf. içerde
inside zf. içeri
inside zf. dahilen
inside zf. içten
inside zf. sahne arkasında
inside zf. perde arkasında
inside zf. doğuştan
inside zf. yaradılıştan
inside zf. temel olarak
inside zf. esasen
inside ed. içerisinde
inside ed. içerisine
inside ed. içine
inside ed. içinde
inside ed. iç tarafında
inside ed. iç kenarında
Colloquial
inside expr. aslında
inside expr. esasında
inside expr. özünde
Industry
inside s. (sendika) tek işverene bağlı tüm işçileri temsil eden
Technical
inside s. içindeki
Computer
inside i. içte içerisi
Sport
inside i. (eskrimde) kılıcın sağ tarafı
inside i. iç forvet
inside i. sol iç oyuncu
inside i. sol kanatta oynayan iç forvet
inside i. sağ iç oyuncu
inside i. sağ kanatta oynayan iç forvet
inside i. orta saha
inside i. (basketbolda) pota altı
inside i. (beyzbolda) ana kalenin kenarı
inside s. koşu pistinin iç tarafında olan
inside s. koşu pistinin iç tarafına doğru giden
Baseball
inside s. ana kalenin kenarına geçen
inside s. iç tarafa giden
Slang
inside i. gizli bilgi
inside i. kolay ulaşılamayan bilgi

"inside" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 381 sonuç

İngilizce Türkçe
General
inside information i. içeriden sızan haberler
the inside of an affair i. işin iç yüzü
inside story i. içyüz
inside address i. mektubun içindeki adres
inside track i. iç hat
inside track i. iç şerit
inside track i. iç kulvar
inside corner i. iç köşe
inside left i. soliç
inside right i. sağiç
inside width i. iç genişlik
inside information i. içeriden alınan bilgiler
stuck-inside vehicle accident i. sıkışmalı araç kazası
stuck-inside vehicle accident i. sıkışmalı trafik kazası
stuck-inside vehicle accident i. sıkışmalı kaza
main inside label i. ana iç etiket
the inside track i. bir yarışmada diğerlerine göre avantaj sağlayan pozisyon
the voice inside your head i. iç sesim
the voice inside your head i. iç ses
the voice inside your head i. içimdeki ses
inside of the building i. binanın içi
turn inside out f. tersyüz etmek
fit inside f. içine uydurmak
turn inside out f. içini dışına çevirmek
have the inside track f. daha elverişli durumda olmak
turn inside out f. içini dışına çıkarmak
turn inside out f. ters çevirmek
have the inside track f. yarış alanının en iç kısmına yakın olmak
turn inside out f. tersine çevirmek
go deep inside f. derinine işlemek
ejaculate inside f. içine boşalmak
warm someone inside f. içini ısıtmak
give inside information to f. gammazlık etmek
feel inside f. içinde hissetmek
feel something inside f. içinde hissetmek
feel the void inside f. boşluk hissetmek
lock inside f. birşeyin içine kilitlemek
be opened from the inside f. içeriden açılmak
scoop out the inside of the eggplant f. patlıcan oymak
fit inside f. içine sığdırmak
get inside the mind of f. zihnine girmek
get inside something f. bir konunun içine girmek
get inside something f. bir yere girmek
look inside f. içine bakmak
break from the inside f. içeriden kırılmak
turn inside out for washing and ironing f. yıkamak ve ütülemek için (giysilerin) tersini çevirmek
kill three prisoners inside f. içeride üç mahkumu öldürmek
come inside her f. içine gelmek
wear inside out f. ters giymek
inside out s. tersyüz
having an inside part s. içli
inside out s. içi dışına dönmüş
inside-out s. içi dışına çıkmış
from the inside zf. içten
from the inside zf. içerden
inside and outside zf. dahili ve harici
inside and outside zf. içerde ve dışarda
inside out zf. içi dışına çıkarak
inside out zf. içi dışına çıkacak şekilde
inside out zf. tümüyle
inside out zf. köklü yeniden yapılanmayı içeren bir kargaşa içinde
inside the building zf. binanın içi
inside of ed. dahilinde
inside of ed. dahilinde yerine
inside of ed. yerine
from inside of ed. içinden
from inside ed. içinden
inside of ed. -in içinde
Phrasals
sneak someone inside f. birini gizlice içeri sokmak
be put inside f. hapse girmek
be put inside f. hapse atılmak
put inside f. hapse atmak
be inside f. hapiste olmak
put inside f. içeri almak
be inside f. içerde olmak
be put inside f. içeri alınmak
stay inside f. içeride kalmak
be inside f. kodeste olmak
put inside f. tutuklamak
step inside f. (bir yere) girmek
step inside f. içeri girmek
step inside f. bir şey hakkında bir fikir sahibi olmak
step inside f. bir şeyin iç yüzüne bir bakış atmak
step inside f. bir şeyle ilgili fikir edinmek
picture (someone or something) inside of (something) f. (birini/bir şeyi) başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek
picture (someone or something) inside of (something) f. (birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek
bottle something up inside (someone) f. bir şeyi bastırmak
bottle something up inside (someone) f. bir şeyi gizlemek
bottle something up inside (someone) f. bir şeyi içine atmak
bottle something up inside (someone) f. bir şeyi içinde tutmak
bottle something up inside (someone) f. bir şeyi dışa vurmamak
get inside f. içine girmek
get inside f. -e dahil olmak
get inside f. '-e girmek
hold inside f. içinde tutmak
hold inside f. içine atmak
hold inside f. belli etmemek
hold inside f. dışa vurmamak
keep inside f. içeride kalmak/durmak
keep inside f. dışarı çıkmamak
keep inside f. bir yerde/evde kalmak
keep inside f. içeride tutmak
keep inside f. kapalı tutmak
keep inside f. evde, odada tutmak
keep inside f. (bir şeyin) içinde tutmak/saklamak
keep inside f. içinde tutmak
keep inside f. söylememek
keep inside f. paylaşmamak
keep inside f. gizli tutmak
put (someone or something) inside (something) f. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine koymak/bırakmak
Phrases
inside and out expr. baştan sona
inside of an hour expr. bir saat zarfında
inside of an hour expr. bir saate kadar
inside of a week expr. bir haftadan az
with a wish locked away inside expr. içe gömülmüş bir arzu ile
from the inside out expr. İçten başlayıp dışa doğru
with a wish locked away inside expr. içe hapsedilmiş bir arzu ile
from the inside out expr. içten dışa doğru
from the inside out expr. i̇çten başlayıp dışa doğru
inside and outside turkey expr. yurtiçinde ve yurtdışında
deep down inside expr. içten içe
deep down inside expr. derinlerde
on the inside expr. içerden
on the inside expr. gizli/hassas bilgiye erişimi olan
on the inside expr. iktidara yakın
on the inside expr. yetkili makama yakın
on the inside expr. güvenilir/nüfuzlu bir konumda
on the inside expr. güvenilir bir mercideki
on the inside expr. gizli bilgi verebilecek/sağlayabilecek bir konumda
on the inside expr. çalıştığı yerle ilgili gizli bilgilere sahip
Proverb
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at yiğidin yoldaşıdır
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at binmek huzur verir/sakinleştirir
Colloquial
an inside joke i. bir grubun elemanları arasındaki şaka
child inside of us i. içimizdeki çocuk
inside track i. (yarışmada) avantajlı konum
inside man i. içerideki adam
know inside out f. bilmek
know inside out f. çok iyi tanımak
know inside out f. çok iyi bilmek
know inside out f. içini dışını bilmek
inside my mind expr. aklımın içinde
somewhere deep inside me expr. derinlerimde bir yerde
deep inside of me expr. derinlerimde bir yerde
deep inside me expr. derinlerimde bir yerde
somewhere deep inside me expr. içimde bir yerlerde
deep inside of me expr. içimde bir yerde
somewhere deep inside me expr. içimde bir yerde
deep inside of me expr. içimde bir yerlerde
deep inside me expr. içimde bir yerde
deep inside me expr. içimde bir yerlerde
inside my mind expr. kafamın içinde
Idioms
a riddle, wrapped in a mystery, inside an enigma i. kapalı kutu gibi olan şey
a riddle, wrapped in a mystery, inside an enigma i. bilinmezlerle/muammalarla dolu olan şey
inside story i. bir şeyin iç yüzü
an inside job i. içeriden destekli eylem
an inside job i. içeriden bağlantılı eylem
inside information i. içeriden alınan bilgi
inside baseball i. incelikli detaylar içeren bir yaklaşım/muhabbet
inside baseball i. bilgi gerektiren ufak ayrıntılar içeren bir yaklaşım/muhabbet
inside baseball i. herkesin/konunun dışındaki kişilerin anlayamayacağı ince/küçük ayrıntılar içeren bir tutum
inside baseball i. belli bir alanla ilgili detaylar/terminoloji
inside baseball i. herkesin/konu dışı birinin aşina olmadığı detayları içeren bir yaklaşım
a riddle, wrapped in a mystery, inside an enigma i. anlaşılması/kestirilmesi zor veya imkansız gizemli şey
inside job i. içeriden bağlantılı eylem
inside job i. içeriden işlenen suç
inside job i. içeriden destekli eylem
inside joke i. bir grubun elemanları arasındaki şaka
thinking inside the box i. denenmiş ve onaylanmış yollardan gitme
thinking inside the box i. denenmiş ve etkililiği kanıtlanmış yolları/yöntemleri kullanma
turn something inside out f. altını üstüne getirmek
eat someone up inside f. birini içten içe yiyip bitirmek
get inside one’s head f. birinin aklına girmek
color inside the lines f. belirlenmiş kurallara göre hareket etmek ve düşünmek
colour inside the lines f. belirlenmiş kurallara göre hareket etmek ve düşünmek
know something inside out f. bir şeyi a'dan z'ye bilmek
get inside something f. bir yerin içine girmek
turn some place inside out f. bir yeri didik didik aramak
have the inside track f. daha avantajlı olmak
know something inside out f. çok iyi bilmek
think inside the box f. dar çerçeveden bakmak
think inside the box f. dar düşünmek
die inside f. heyecanını yitirmek
keep inside of the house f. evde/evin içinde durmak
know something inside out f. içini dışını bilmek
get the inside track f. kaleyi içinden fethetmek
keep something inside of oneself f. kendi içinde tutmak
die inside f. mahvolmak
hold something inside of oneself f. kendi içinde tutmak
die inside f. tüm umudunu kaybetmek
die inside f. yerin dibine geçmek
keep something inside of oneself f. (hislerini/duygularını) içinde tutmak
hold something inside of oneself f. (hislerini/duygularını) içinde tutmak
turn some place inside out f. (bir şeyi ararken) bir yerin altını üstüne getirmek
give (one) the inside track f. (birine) (bir şeye/birine) karşı avantaj sağlamak
give (one) the inside track f. (birine) (bir şeye/birine) karşı üstünlük vermek
give (one) the inside track f. (birine) kaleyi içten fethetme şansı vermek
give (one) the inside track f. (birini) avantajlı konuma getirmek
give (one) the inside track f. (birine) içerden bilgi vermek
hold something inside of oneself f. bir şeyi içine atmak
hold something inside of oneself f. bir şeyi dışa vurmamak
hold something inside of oneself f. bir şeyi belli etmemek
keep something inside of oneself f. bir şeyi içine atmak
keep something inside of oneself f. bir şeyi dışa vurmamak
keep something inside of oneself f. bir şeyi belli etmemek
know (someone or something) inside out f. (birini/bir şeyi) çok iyi bilmek/tanımak
know (someone or something) inside out f. (birinin/bir şeyin) içini dışını bilmek
know (someone or something) inside out f. (birini/bir şeyi) a'dan z'ye bilmek/tanımak
know (someone or something) inside out f. (biri/bir şey) hakkında her şeyi/neredeyse her şeyi bilmek
know (someone or something) inside out f. (biri/bir şey) hakkında her şeyi/neredeyse her şeyi sular seller gibi bilmek
know (someone or something) inside out f. (birini/bir şeyi) avucunun içi gibi bilmek
know (someone or something) inside out f. (birinin/bir şeyin) ciğerinin içini bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) çok iyi bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyin) içini dışını bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) a'dan z'ye bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) sular seller gibi bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) avucunun içi gibi bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) ezbere bilmek
know (something) inside and out f. (bir şeyi) zehir gibi bilmek
know somebody/something inside out f. birini/bir şeyi su gibi bilmek
know somebody/something inside out f. birini/bir şeyi çok iyi bilmek/tanımak
know somebody/something inside out f. birinin/bir şeyin içini dışını bilmek
know somebody/something inside out f. birinin/bir şeyin her şeyini bilmek
inside-baseball s. incelikli detaylar içeren
inside-baseball s. bilgi gerektiren ufak ayrıntılarla ilgili
inside-baseball s. herkesin/konunun dışındaki kişilerin anlayamayacağı ince/küçük ayrıntılar içeren
inside-baseball s. belli bir alanla ilgili detaylar/terminoloji içeren
inside-baseball s. herkesin/konu dışı birinin aşina olmadığı detayları kapsayan
got wiring loose inside one's head expr. bir iki çivisi çıkmış
got wiring loose inside one's head expr. birkaç tahtası eksik
deep down inside expr. ta içinde
deep down inside expr. esasında
deep down inside expr. aslında
deep down inside expr. içten içe
inside a week expr. bir hafta içerisinde
inside a week expr. bir haftadan az süre/sürede
inside a week expr. bir haftadan az
inside the box expr. dar çerçeveden
inside the box expr. dar görüşlü
inside the box expr. at gözlüğüyle
inside the box expr. dar bir perspektiften
inside the box expr. standart
inside the box expr. kalıplara göre
inside the box expr. yenilikçi/yaratıcı olmayan
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişiliktir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın içinde sahip olduğudur
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişinin manevi özellikleridir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan özünde nasıl biri olduğundur
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan işlevi
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan sağladığı hizmet
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan ne sunduğu
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişiliktir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın içinde sahip olduğudur
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişinin manevi özellikleridir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan özünde nasıl biri olduğundur
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan işlevi
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan sağladığı hizmet
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan ne sunduğu
Speaking
it's eating me up inside expr. bu beni içten içe yiyip bitiriyor
I'm going inside expr. ben içeri giriyorum
not 24 hours inside expr. daha geleli 24 saat bile olmadan
your shirt's inside out expr. gömleği ters giymişsin
your shirt's inside out expr. gömleğini ters giymişsin
it's beautiful inside expr. içerisi çok güzel
deep inside you expr. içinden bir ses
is anybody else inside? expr. içeride başka biri var mı?
don't let things build inside (of you) expr. söyle içinde kalmasın
don't let things build inside (of you) expr. söyle rahatlarsın
Trade/Economic
inside money i. içsel para
inside director i. iç yönetici
inside lag i. iç gecikme
inside information i. içerdekilerin edindiği gizli bilgiler
inside lay i. iç gecikme
inside order taker i. mağaza içi sipariş alıcısı
inside information [us] i. (yönetici, çalışan, danışman) güvenilir birinden elde edilip borsada işlem gören tahvillerin fiyatını etkileyen bilgi
Technical
inside groove seam i. alttan kenetli ek
dimensions of sockets and spigots for discharge systems inside buildings i. bina içi pis su sisteminde kullanılan boru başı ve boru uçlarının boyutları
inside bore i. dairesel bir deliğin iç çapı
inside thread i. dişi vida dişi
inside frame i. havalandırma kapağı iç çerçevesi
inside locking plate i. iç kilit fındığı
inside cylinder i. iç silindir
inside spring caliper i. içten yaylı kompas
inside calipers i. iç kaliperler
inside corner weld i. iç köşe kaynağı
inside socket i. iç kilit bağası
inside bolt circle i. iç cıvata halkası
inside dimension i. iç ölçü
inside disc i. iç yanak
no user serviceable parts inside i. içinde kullanıcının servis yapabileceği herhangi bir parça yoktur
inside crank i. iç krank
inside wall i. iç duvarı
inside colour i. iç renk
inside door handle i. iç kapı kolu
inside hinged handle i. iç kapı tutamağı
inside stop i. iç kılavuz çıta
inside post i. iç kolon borusu
inside bearing i. iç yatak
inside facing i. iç kaplama
inside-angle tool i. iç köşe malası
tubular inside micrometer i. içi borulu mikrometre
inside casing i. iç pervaz
inside disc i. iç disk
inside thread i. içe çekilmiş diş
inside diameter i. iç çap
inside-door lock i. iç kapı kilidi
inside air i. iç hava
inside door-joint i. iç kapı contası
inside stairs i. iç merdiven
inside micrometer i. kompas mikrometresi
inside air i. mahal havası
protection of persons against access to hazardous parts inside the enclosures i. mahfaza içerisinde bulunan tehlikeli bölümlere erişime karşı insanların korunması
microclimates inside products i. ürünlerin içindeki sınırlı iklim şartları
inside clinch i. düğümün son kısmının içten perçinlenmesi
Computer
inside border i. iç kenarlık
inside borders i. iç kenarlıklar
inside story i. iç yazı
inside height i. iç yükseklik
inside end i. iç son
inside width i. iç genişlik
inside address i. iç adres
inside base i. iç temel
inside message i. iç ileti
inside greeting i. iç selamlama
inside ringback i. içeride geri arama
ring inside i. iç halka
inside margin i. iç kenar boşluğu
inside address zf. adres içinde
left/inside expr. sol/iç
Telecom
inside telephone wiring i. dahili telefon kablolama
inside wiring i. dahili kablolama
suppression inside cellular band i. hücresel bant içi bastırma
Mechanic
inside callipers i. delik çaplarını ölçmede kullanılan kumpaslar
inside lap i. valfin egzoz çıkısındaki kıvrımı
Textile
inside leg i. iç bacak
pleat inside i. iç pile
inside leg seam i. iç paça dikişi
inside pocket i. iç cep
Architecture
a massive free-standing pillar inside a mosque or church i. filayağı
a massive free-standing pillar inside a mosque or church i. pilpaye
inside finish i. yapının tamamlanması için gereken nihai iş
inside finish i. inşaatta son dokunuşlar
Construction
practices inside buildings i. binalar içindeki uygulamalar
inside work i. makine operatörünün makine ile yapamayıp manuel olarak yaptığı iş
inside work i. ince iş
Automotive
inside vehicle lubrication i. araç içi yağlama hizmetleri
inside calipers i. iç çap pergeli
inside corner weld i. iç köşe kaynağı
inside band brake i. içten bantlı fren
inside shoe brake i. içten pabuçlu fren
inside mirrors i. iç dikiz aynaları
inside diameter i. iç çap
maximum inside diameter i. maksimum iç çap
automatic multifunction inside mirror i. otomatik çok fonksiyonlu iç ayna
automatic electric day/night inside mirror i. otomatik elektrikli gündüz/gece iç ayna
ring inside diameter i. segman iç çapı
inside spring caliper i. yaylı iç çap pergeli
Aeronautic
inside loop i. iç lup
Gastronomy
two slices of bread with a layer cheese inside i. tost
Biochemistry
inside-out flow i. içten dışa akış
Geography
inside passage i. kuzey amerika'da anakara ve kıyıya yakın adalar arasındaki kanalları takip eden korunaklı deniz yolu
Sport
inside lane i. iç kulvar
inside right i. sağ iç oyuncu
inside left i. sol iç oyuncu
inside out zf. topa kale direğinden sahanın dışına doğru vurarak
Football
inside cut i. ayak içi çalımı
inside cut i. ayak içiyle çalım
inside cut i. iç vuruş
inside cut i. içe çalım
inside cut i. içe doğru çalım
inside forward i. (eskiden) sağ ve sol iç oyuncuların her biri
Volleyball
inside coverage i. iç dublaj
Baseball
inside ball i. stratejik bir beyzbol oyunu
Engineering
inside caliper i. iç çap pergeli
inside caliper i. iç ölçüm amacıyla kullanılan bir pergel türü
Slang
inside dope i. (iç) bilgi
get inside (someone's) pants f. (biriyle) seks yapmak
get inside (someone's) pants f. (birini) yatağa atmak