out to - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

out to



"out to" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
out to expr. için dışarıda
out to expr. için dışarıya çıkmış

"out to" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
call out to f. seslenmek
General
let something out to somebody f. kiraya vermek
be unable to work something out f. içinden çıkamamak
turn out to be in the wrong f. haksız çıkmak
start out to do something f. belirli bir amaç güderek yola çıkmak
work out at to f. gelmek (belirli bir miktara)
call out to proclaim f. ünlemek
put out to sea f. denize açılmak
be out to f. bir şey için fırsat kollamak
pour out one's grief to each other f. dertleşmek
turn out to be f. çıkmak
not to let someone out of sight f. gözünden hiç kaçırmamak
cause to take out f. çıkartmak
be unable to work out f. içinden çıkamamak
be unable to work (something) out f. işin içinden çıkamamak
be out to lunch f. öğle yemeği yemeye çıkmış olmak
put out to sea f. alarga etmek
put out to grass f. emekli etmek
put out to grass f. çayıra salmak
point something out to somebody f. dikkatini çekmek
put out to nurse f. emzirmek
put someone out to pasture f. birini emekliye ayırmak
be out to f. bir amaç peşinde olmak
turn out to be tasteless f. kabak çıkmak
put out to grass f. otlatmak
put out to loan f. ödünç vermek
put out to nurse f. bakmak
turn out to be right f. haklı çıkmak
hold out a carrot to somebody f. yemlemek
turn out to be clear f. netlik kazanmak
extend out to the market f. pazara yayılmak
put something out to tender f. ihaleye çıkartmak
put something out to tender f. ihaleye çıkarmak
go out to the garden f. bahçeye çıkmak
turn out to be profitable f. karlı çıkmak
(one's stomach) to stick out f. karnı şişmek
not to let any information leak out f. haber sızdırmamak
(fire) to break out f. yangın çıkmak
go out to eat f. yemeğe çıkmak
pour out one's troubles to somebody f. derdini dökmek
turn out to be a mafia f. mafyalaşmak
go out to tender f. ihale edilmek
be put out to tender f. ihale edilmek
go out to tender f. ihaleye çıkmak
have the quality to stand out among its rivals f. rakipleri arasından sıyrılarak yükselebilecek nitelikte olmak
set out to f. kalkışmak
set out to f. koyulmak
set out to f. girişmek
one's skin to dry out f. cildi kurumak
be out to lunch f. öğle yemeği için dışarı çıkmak
storm to break out f. fırtına çıkmak
not able to make anything out f. hiçbir anlam çıkaramamak
bark something out to someone f. bağırıp çağırmak
bark something out to someone f. bağırarak söylemek
(for lights) to go out f. ışıklar gitmek
(for lights) to go out f. (elektrikler) kesilmek
(for lights) to go out f. ışıklar kesilmek
take someone out to dinner f. birisini yemeğe çıkarmak
know where to go to find out f. sorunun cevabını nerede bulacağını bilmek
take someone out to lunch f. birini öğle yemeğine götürmek/çıkarmak
take someone out to dinner f. birini akşam yemeğine götürmek/çıkarmak
turn out to be a blessing in disguise f. sonu hayra çıkmak
turn out to be a blessing in disguise f. bir şerrin hayırla sonuçlanması
lend something out to someone f. birine bir şeyi ödünç vermek
have the lyrics to the song printed out f. şarkının sözlerini yazdırmak
(one's) internet to go out f. interneti gitmek
go out to patrol f. devriyeye çıkmak
run out of things to say f. söyleyecek şeyleri tükenmek
turn out to be f. olduğu ortaya çıkmak
turn out to one's advantage f. birinin lehine dönmek
try to find out f. bulmaya/anlamaya çalışmak
make out a cheque (to somebody) f. Birine çek kesmek
take someone out to lunch f. birisini yemeğe çıkarmak
branch out to f. dışa açılmak
try to work a few things out f. birkaç şeyi halletmeye çalışmak
turn out to be f. olup çıkmak
out to lunch zf. öğle yemeğinde
out of deference to ed. riayeten
out of proportion to ed. ile oransız
out of regard to ed. riayeten
out of respect to ed. hatırı için
out of regard to ed. -e riayeten
out of respect to ed. yüzü suyu hürmetine
out of deference to ed. -e riayeten
out of regard to ed. hatırı için
out of deference to ed. -e uyarak
out of proportion to ed. ile orantısız
Phrasals
lose out to f. avantajsız duruma düşmek
rent something out to someone f. bir şeyi birine kiralamak
ask someone out to something f. Birini dışarıya bir şey (yemek vb.) için davet etmek
pour something out on to something f. bir şeyi bir şeyin üzerine dökmek
branch out to f. işleri genişletmek
stretch out to f. kolunu uzatmak
lose out to f. tarafından hezimete uğramak
lose out to f. tarafından yenilgiye uğramak
look out on to something f. (pencere/balkon vb) (bir yere/şeye) bakmak
stretch out to f. uzanmak
reach out to someone f. yardım istemek
lose out to someone or something f. -e mağlup olmak
lose out to someone or something f. -e yenilmek
reach out to someone f. yardım elini uzatmak
lose out to someone or something f. -e kaybetmek
lease something (out) to someone f. birine bir şeyi kiralamak
lease something (out) to someone f. bir şeyi birine kiraya vermek
lease something (out) to someone f. birine bir şeyi kontratla kiraya vermek
lease something (out) to someone f. biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak
go out to (someone) f. (bir şeyi birine) yöneltmek
go out to (someone) f. (duygularını/hislerini birine) yöneltmek
go out to (someone) f. (birine) sempati duymak
go out to (someone) f. (duyguları) birinden yana olmak
go out to (someone) f. (birine bir duygu/his) göndermek
go out to (someone) f. (duygularıyla/hisleriyle) birinin yanında olmak
go out to someone f. birinin kalbi, şefkati, sevgisi biriyle olmak
come out to (someone or something) f. belli bir seviyeye gelmek
come out to (someone or something) f. belli bir miktara gelmek
come out to (someone) f. (birine) bir sırrını açmak
come out to (someone) f. (birine) heteroseksüel olmadığını açıklamak
come out to (someone) f. (birine) açılmak
come out to f. bir miktara gelmek/ulaşmak
come out to f. belli bir tutara/meblağa ulaşmak
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) ulaşmak
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) gitmek
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) ulaştırmak
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) götürmek
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) taşımak
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) teslim etmek
row out to (something or some place) f. kayıkla (bir şeye/yere) sevk etmek
row (someone or something) out to something f. (birini/bir şeyi) kayıkla bir yere götürmek
row (someone or something) out to something f. (birini/bir şeyi) kayıkla kıyıdan alıp bir yere götürmek
row (someone or something) out to something f. (birini/bir şeyi) kayıkla kıyıdan uzak bir yere götürmek
row (someone or something) out to something f. (birini/bir şeyi) kayıkla kıyıdan açıktaki bir yere götürmek
pour something out on (to) someone or something f. bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boşaltmak
pour something out on (to) someone or something f. bir şeyi birinin/bir şeyin üzerine boca etmek
pour something out on (to) someone or something f. bir şeyi bir şeye boşatmak/dökmek
pour something out on (to) someone or something f. bir şeyi bir şeye boca etmek
loan (something) out (to one) f. (bir şeyi birine) ödünç vermek
loan (something) out (to one) f. (birinin bir şeyi) bir süreliğine almasına/kullanmasına izin vermek
average out (to) f. ortalamasını almak
average out (to) f. ortalamasını hesaplamak
average out (to) f. ortalamasına gelmek
average out (to) f. ortalamasına ulaşmak
call out (to someone) f. (birine) seslenmek
call out (to someone) f. (birine) duyurmak için bağırmak
come out to (something) f. belli bir seviyeye gelmek
come out to (something) f. belli bir miktara gelmek
come out to be f. (belli bir şekilde) sonuçlanmak
come out to be f. öyle olmak
come out to be f. öyle sonuçlanmak
cry (something) out (to someone or an animal) f. (birine/bir hayvana) bağırarak (bir şey) söylemek
cry (something) out (to someone or an animal) f. (birine/bir hayvana bir şeyi) haykırmak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) şikayet etmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) yakınmak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birine) söylenmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birini) azarlamak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] f. (biri/bir şey) hakkında (birini) paylamak
go out to f. -e çıkmak
go out to f. '-e gitmek
hold something out (to someone) f. (birine) bir şey sunmak
hold something out (to someone) f. (birine) bir şey önermek/teklif etmek
hold something out (to someone) f. (birine) bir şey uzatmak
hold something out (to someone) f. (birine) bir şey vermek
lend (something) out (to one) f. (birine bir şeyi) ödünç vermek
lend (something) out (to one) f. (birine bir şey) borç vermek
reach out to f. yardım istemek
reach out to f. yardım elini uzatmak
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) ulaşmak
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) gitmek
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) ulaştırmak
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) götürmek
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) taşımak
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) teslim etmek
row out to f. kayıkla (bir şeye/yere) sevk etmek
set out to (do something) f. (bir şey yapmaya) kalkışmak
set out to (do something) f. (bir şey yapmaya) koyulmak
set out to (do something) f. (bir şey yapmaya) girişmek
set out to (do something) f. (bir şey yapmaya) çalışmak
set out to (do something) f. (bir şey yapma) girişiminde bulunmak
set out to (do something) f. (bir şey yapmaya) niyetlenmek
stick out to (someone or something) f. (birine/bir şeye) doğru uzatmak
stick out to (something) f. (bir yöne) doğru çıkıntı yapmak
stick out to (something) f. (bir yöne) doğru uzamak
stick out to (something) f. (bir şeye) dayanmak
stick out to (something) f. (bir şeyi) sürdürmek
stick out to (something) f. (bir şeye) tahammül etmek
stick out to (someone) f. (biri) için dikkat çekici olmak
stick out to (someone) f. (birinin) gözüne çarpmak
stick out to (someone) f. (biri) için uygunsuz olmak
stretch out to (someone, something, or some place) f. (birine, bir şeye, bir yere) doğru uzanmak
stretch out to (someone, something, or some place) f. (birine, bir şeye, bir yere) doğru uzatmak
stretch out to (someone, something, or some place) f. (birine, bir şeye, bir yere) doğru uzamasını/uzanmasını sağlamak
Phrases
my heart goes out to you expr. acınızı paylaşıyorum
I'd like to point out that expr. belirtmek isterim ki
out of all proportion to expr. çirkin
out of all proportion to expr. oransız
out of all proportion to expr. uyumsuz
Proverb
better to wear out than to rust out paslanmaktansa yıpranması daha iyidir
it is better to wear out than to rust out yıpranmak paslanmaktan daha iyidir
Colloquial
try to work a few things out f. birkaç şeyi çözmeye çalışmak
be unable to get a word out f. dili tutulmak
expect someone to help out with the rent f. kiralarının ödenmesi için birisinden yardım beklemek
be unable to get a word out f. söyleyecek söz bulamamak
radio to go out f. telsiz bozulmak
be out to get (one) f. (birinin) peşinde olmak
be out to get (one) f. (birini) yakalamaya çalışmak
be out to get (one) f. (birini) aramak
be out to get (one) f. (birinin) peşine düşmek
be out to get (one) f. (birinin) açığını aramak
be out to get (one) f. (birinin) itibarını zedelemeye çalışmak
be out to get someone f. birine zarar vermeye çalışmak
be out to get someone f. birine kötülük etmeye çalışmak
be out to get someone f. birini gafil avlamaya çalışmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolunu uzatmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolundan sapmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmete girmek
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmete katlanmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmet etmek
be (all) out to (do something) f. (bir şeyi yapmayı) istemek ya da tasarlamak
be (all) out to (do something) f. (bir şeyi yapmayı çok) istemek
be (all) out to (do something) f. (bir amaç) uğruna çalışmak
be (all) out to do something f. bir şeyi yapmayı istemek ya da tasarlamak
be (all) out to do something f. bir şeyi yapmayı çok istemek
be (all) out to do something f. bir amaç uğruna çalışmak
be out to do something f. bir şeyi yapmayı çok istemek
be out to do something f. bir amaç uğruna çalışmak
not able to make anything out (of something) f. (bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak
not able to make anything out (of something) f. (bir şeyden) hiçbir şey anlamamak
set out to do f. yapmaya kalkışmak
set out to do f. yapmaya koyulmak
set out to do f. yapmaya girişmek
set out to do f. yapmaya çalışmak
set out to do f. yapma girişiminde bulunmak
set out to do f. yapmaya niyetlenmek
otl (out to lunch) s. öğlen yemeğinde
otl (out to lunch) s. öğlen yemeği için dışarı çıkmış
out to (some meal) zf. yemek için dışarıya çıkmış
out to (some meal) zf. yemeğe gitmiş
out to (a meal) zf. yemek için dışarıya çıkmış
out to (a meal) zf. yemeğe gitmiş
doesn't have enough sense to come in out of the rain expr. akılsızın teki
doesn't have enough sense to come in out of the rain expr. hiç aklı yok
doesn't have enough sense to come in out of the rain expr. iki gıdım aklı yok
I don't want to wear out my welcome expr. misafirliğimi uzatmak istemem
I don't want to wear out my welcome expr. çok uzun süre kalmak istemem
I don't want to wear out my welcome expr. daha fazla rahatsız etmek istemem
out to (a meal) expr. yemeğe çıkmış
(one) needs to get out more expr. (biri) daha çok dışarı çıkmalı
(one) needs to get out more expr. (biri) yaptığı işten biraz uzaklaşmalı
someone needs to get out more expr. daha çok dışarı çıkmalı
someone needs to get out more expr. biraz dışarı çıkmalı
do I have to spell it out? expr. bunu açıklamam gerekiyor mu?
do I have to spell it out? expr. bunu açıklamalı mıyım?
do I have to spell it out? expr. bunu anlatmak için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
do I have to spell it out? expr. hecelerine mi ayırayım?
do I have to spell it out (for you) expr. bunu sana açıklamam mı gerekiyor mu?
out to get expr. peşinde
out to get expr. yakalamaya çalışan
out to get expr. peşine düşmüş
out to get expr. açığını arayan
out to get expr. itibarını zedelemeye çalışan
out to get expr. zarar vermeye çalışan
out to get expr. kötülük etmeye çalışan
out to get expr. gafil avlamaya çalışan
out to get (one) expr. peşinde
out to get (one) expr. yakalamaya çalışan
out to get (one) expr. peşine düşmüş
out to get (one) expr. açığını arayan
out to get (one) expr. itibarını zedelemeye çalışan
out to get (one) expr. zarar vermeye çalışan
out to get (one) expr. kötülük etmeye çalışan
out to get (one) expr. gafil avlamaya çalışan
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. biliyorum ama söylemem
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. biliyorum ama bu cevabı sen kendin bul
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. cevabı ben biliyorum ama sen sabret ve öğren
Idioms
out to lunch i. aklı başında olmayan
not know enough to come in out of the rain i. aptal
not know enough to come in out of the rain i. bön
out to lunch i. ahmak
be out to get (one) f. peşine/arkasına düşmek
be out to get someone f. peşine/arkasına düşmek
be out to get (one) f. peşinde olmak
be out to get someone f. peşinde olmak
be out to get (one) f. yakalamaya çalışmak
be out to get someone f. yakalamaya çalışmak
be out to get (one) f. açığını aramak
be out to get someone f. açığını aramak
make (someone or something) out to be (something) f. olduğundan farklı göstermek/resmetmek
make (someone or something) out to be (something) f. yaftayı yapıştırmak
make (someone or something) out to be (something) f. yok/boş yere (bir şeyle) suçlamak
make (someone or something) out to be (something) f. (bir şey) olduğunu iddia etmek
make something out to be (something else) f. olduğundan farklı göstermek/resmetmek
make something out to be (something else) f. yaftayı yapıştırmak
make something out to be (something else) f. yok/boş yere (bir şeyle) suçlamak
make something out to be (something else) f. (bir şey) olduğunu iddia etmek
know enough to come in out of the rain f. aşikar çözümü seçecek kadar sağduyu sahibi olmak
know enough to come in out of the rain f. sağduyulu davranmak
know enough to come in out of the rain f. yapması gerekeni seçecek kadar aklı olmak
be out to lunch f. aptalca davranmak
hang someone out to dry f. azarlamak
pour one's heart out to someone f. birine içini dökmek
have heart go out to f. birisine karşı sevgi/şefkat duymak
pour one's heart out to someone f. birine sırlarını dökmek
go out of your way to do something f. başkalarını rahat ettirmek için fazladan çaba harcamak
someone's heart goes out to f. birisine acımak
put somebody out to grass f. birini ıskartaya çıkarmak
pour one's heart out to someone f. biriyle sırlarını paylaşmak
bark something out to someone f. bağırarak söylemek
someone's heart goes out to f. biri için üzülmek
put a horse out to pasture f. bir atı (çok yaşlı olduğundan) serbest bırakmak
stand out to someone f. birinin dikkatini çekmek
stand out to someone f. birinin dikkatini çekmek
cut out to be something f. biçilmiş kaftan olmak
turned out to be hot air f. boş çıkmak
pour one's heart out to someone f. birine kalbini açmak
hang someone out to dry f. cezalandırmak
hang someone out to dry f. dımdızlak bırakmak
one's heart goes out to someone f. duygusunu paylaşmak
hang somebody out to dry f. dımdızlak bırakmak
go out to work f. çalışma hayatına başlamak
not having a pot to piss in nor a window to throw it out of f. çok fakir olmak
don't have a window to throw it out of f. fakirlik fukaralık içinde kıvranmak
sell out to someone f. her şeyini satmak
put out to pasture f. emekli olmaya zorlamak
stake out a claim to something f. hak iddia etmek
don't have a window to throw it out of f. fakirlikten kırılmak
not able to make anything out of f. hiçbir anlam çıkaramamak
put out to pasture f. emekliye ayırmak
come out to be good f. iyi/olumlu sonuçlanmak
don't have a window to throw it out of f. içecek ayranı olmamak
go out to work f. işe başlamak
have one's heart go out to someone f. kalbi birisi için çarpmak
not to make a big deal out of it f. mesele etmemek
hang someone out to dry f. ortada bırakmak
not to make an issue out of it f. mesele etmemek
have one's heart go out to someone f. kalbi birisiyle olmak
average out to something f. ortalama rakama/sayıya ulaştırmak
average out to something f. ortalamasına getirmek
hang somebody out to dry f. ortada bırakmak
not to make a big deal out of it f. problem etmemek
not to make an issue out of it f. problem etmemek
turned out to be hot air f. sonuç çıkmamak
hang someone out to dry f. pestilini çıkarmak
someone's heart goes out to f. sempati duymak
not to make a big deal out of it f. sorun etmemek
someone's true colour to come out f. rengi belli olmak
not to make an issue out of it f. sorun etmemek
be out to lunch f. tuhaf davranmak
hang somebody out to dry f. yarı yolda bırakmak
someone's heart goes out to f. yüreği kan ağlamak
go out of your way to do something f. zahmete girmek
hang somebody out to dry f. yalnız bırakmak
have one's heart go out to someone f. (başı dertte olan) birisi için sempati duymak
one's heart goes out to someone f. üzüntüsüne katılmak
someone's heart goes out to f. yakınlık duymak
hang someone out to dry f. yarı yolda bırakmak
hang someone out to dry f. yalnız bırakmak
someone's heart goes out to f. üzülmek
put somebody out to grass f. birini emekli etmek
put somebody out to grass f. birini emekliye ayırmak
put somebody out to grass f. birini emekli olmaya zorlamak
put somebody out to grass f. birini ıskartaya çıkarmak
turn somebody out to grass f. birini emekli etmek
turn somebody out to grass f. birini emekliye ayırmak
turn somebody out to grass f. birini emekli olmaya zorlamak
turn somebody out to grass f. birini ıskartaya çıkarmak
send somebody out to grass f. birini emekli etmek
send somebody out to grass f. birini emekliye ayırmak
send somebody out to grass f. birini emekli olmaya zorlamak
send somebody out to grass f. birini ıskartaya çıkarmak
turn (something) out to grass f. (hayvanı/hayvanları) çayıra salmak
turn (something) out to grass f. (hayvanı/hayvanları) otlatmak
turn (someone) out to grass f. (birini) emekli etmek
turn (someone) out to grass f. (birini) emekliye ayırmak
turn (someone) out to grass f. (birini) emekli olmaya zorlamak
turn (someone) out to grass f. (birini) ıskartaya çıkarmak
turn (something) out to grass f. (bir şeyi) ıskartaya çıkarmak
turn (something) out to grass f. (bir şeyi) yenisiyle değiştirmek
be hung out to dry f. dımdızlak kalmak/bırakılmak
be hung out to dry f. ortada kalmak/bırakılmak
be hung out to dry f. yarı yolda bırakılmak
be hung out to dry f. sorunlarıyla baş başa/yalnız bırakılmak
be hung out to dry f. terk edilmek
be hung out to dry f. yalnız bırakılmak
be hung out to dry f. tek başına kalmak/bırakılmak
be hung out to dry f. sorunlarla yalnız baş etmek zorunda bırakılmak
be hung out to dry f. zor bir durum üstüne kalmak
be hung out to dry f. cezalandırılmak
be hung out to dry f. hüsrana uğratılmak
be hung out to dry f. bir kenara atılmak
put (someone) out to pasture f. (birini) emekli olmaya zorlamak
put (someone) out to pasture f. (birini) zorla emekli etmek
put (something) out to pasture f. bir hayvanı artık çalıştırmamak/serbest bırakmak
put (something) out to pasture f. (bir şeyi) ıskartaya çıkarmak/ayırmak
send (something) out to grass f. hayvanı çayıra çıkarmak
send (something) out to grass f. hayvanı otlağa götürmek
send (something) out to grass f. hayvanı otlatmak
send (something) out to grass f. (bir şeyi) ıskartaya çıkarmak/ayırmak
send (someone) out to grass f. (birini) emekli olmaya zorlamak
send (someone) out to grass f. (birini) zorla emekli etmek
send (someone) out to grass f. (birini) emekliye ayırmak
come out to an amount f. bir miktar etmek
come out to an amount f. bir miktara gelmek
come out to an amount f. bir miktar olarak hesaplanmak
(one's) heart goes out to (someone) f. (birinin) üzüntüsüne ortak olmak
(one's) heart goes out to (someone) f. (birinin) üzüntüsünü yürekten hissetmek
(one's) heart goes out to (someone) f. yüreği (biriyle) olmak
(one's) heart goes out to (someone) f. (birinin) acısını derinden hissetmek
your heart goes out to somebody f. birinin üzüntüsüne ortak olmak
your heart goes out to somebody f. birinin üzüntüsünü yürekten hissetmek
your heart goes out to somebody f. yüreği biriyle olmak
your heart goes out to somebody f. birinin acısını derinden hissetmek
be put out to grass f. emekli edilmek
be put out to grass f. emekli olmaya zorlanmak
be put out to grass f. emekliye ayrılmak zorunda bırakılmak
beat one's brains out (to do something) f. (bir şey yapmak için) kendini paralamak
beat one's brains out (to do something) f. (bir şey yapmak için) kafa patlatmak
beat one's brains out (to do something) f. (bir şey yapmak için) çok çalışmak/çaba harcamak
beat one's brains out (to do something) f. (bir şey yapmak için) bir tarafını yırtmak
beat one's brains out (to do something) f. (bir şey yapmak için) canını dişine takmak
cut out to be f. biçilmiş kaftan olmak
go out for a spin (to some place) f. bisikletle/arabayla (bir yere) kadar gitmek
go out for a spin (to some place) f. bisikletle/arabayla çıkıp gezmek
go out for a spin (to some place) f. bisikletle/arabayla (yakın bir yere) gitmek/gidip gelmek
go out of the way to (do something) f. (başkalarını rahat ettirmek) için fazladan çaba harcamak
go out of the way to (do something) f. (bir şey yapmak için) zahmete girmek/katlanmak
hang out to dry f. birini dımdızlak bırakmak
hang out to dry f. birini ortada bırakmak
hang out to dry f. birini yalnız bırakmak
hang out to dry f. birini yarı yolda bırakmak
hang out to dry f. dımdızlak bırakmak
hang out to dry f. ortada bırakmak
hang out to dry f. yalnız bırakmak
hang out to dry f. yarı yolda bırakmak
have your work cut out (to do something/doing something) f. (bir şeyi yapmak) zor olmak
have your work cut out (to do something/doing something) f. (bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak
have your work cut out (to do something/doing something) f. (bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak
have your work cut out (to do something/doing something) f. baş etmesi zor bir işi olmak
have your work cut out (to do something/doing something) f. işi başından aşkın olmak
hold out an olive branch (to someone) f. (birine) zeytin dalı uzatmak
hold out the olive branch (to someone) f. (birine) zeytin dalı uzatmak
knock oneself out (to do something) (for someone or something) f. (biri için bir şey yapmak uğruna) kendini paralamak
knock oneself out (to do something) (for someone or something) f. (biri için bir şey yapmak uğruna) canını dişine takmak
knock oneself out (to do something) (for someone or something) f. (biri için bir şey yapacağım diye) bir tarafını yırtmak
make a check (out) to (one) f. (birine) çek düzenlemek
make a check (out) to (one) f. (birine) çek yazmak
make out to be f. olduğundan farklı göstermek/resmetmek
make out to be f. yaftayı yapıştırmak
make out to be f. yok/boş yere suçlamak
make out to be f. olduğunu iddia etmek
need to let out (some) steam f. içini dökmeye ihtiyacı olmak
need to let out (some) steam f. içini döküp rahatlamaya ihtiyacı olmak
need to let out (some) steam f. stres atmaya ihtiyacı olmak
need to let out (some) steam f. gerginliğini atmaya ihtiyacı olmak
not able to make head nor tail (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak
not able to make head nor tail (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir şey anlamamak
not able to make head nor tail (out) of (something) f. (bir şeye) akıl erdirememek
not able to make head or tail (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak
not able to make head or tail (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir şey anlamamak
not able to make head or tail (out) of (something) f. (bir şeye) akıl erdirememek
not able to make heads nor tails (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak
not able to make heads nor tails (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir şey anlamamak
not able to make heads nor tails (out) of (something) f. (bir şeye) akıl erdirememek
not able to make heads or tails (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak
not able to make heads or tails (out) of (something) f. (bir şeyden) hiçbir şey anlamamak
not able to make heads or tails (out) of (something) f. (bir şeye) akıl erdirememek
one's heart goes out to f. duygusunu paylaşmak
one's heart goes out to f. üzüntüsüne katılmak
one's heart goes out to f. üzüntüsüne ortak olmak
one's heart goes out to f. üzüntüsünü yürekten hissetmek
one's heart goes out to f. acısını derinden hissetmek
pour (one's) soul out (to someone) f. (birine) sırlarını dökmek
pour (one's) soul out (to someone) f. (birine) içini dökmek
pour (one's) soul out (to someone) f. (birine) kalbini/ruhunu açmak
pour (one's) soul out (to someone) f. (biriyle) sırlarını paylaşmak
pour heart out to f. sırlarını dökmek
pour heart out to f. içini dökmek
pour heart out to f. kalbini açmak
pour heart out to f. sırlarını paylaşmak
pour out (one's) soul (to someone) f. (birine) sırlarını dökmek
pour out (one's) soul (to someone) f. (birine) içini dökmek
pour out (one's) soul (to someone) f. (birine) kalbini/ruhunu açmak
pour out (one's) soul (to someone) f. (biriyle) sırlarını paylaşmak
put (something) out to grass f. (bir hayvanı) çayıra salmak
put (something) out to grass f. (bir hayvanı) otlatmaya çıkarmak
put (something) out to grass f. (bir hayvanı) otlatmak
put (something) out to grass f. (bir şeyi) ıskartaya çıkarmak
put (something) out to grass f. (bir şeyi) kullanımdan kaldırmak
put (someone) out to grass f. (birini) emekli etmek
put (someone) out to grass f. (birini) emekliliğe zorlamak
put (someone) out to grass f. (birine) emekli olması için baskı yapmak
stake (out) a claim to somebody/something f. biri/bir şey üzerinde hak iddia etmek
stake (out) a claim to somebody/something f. birine/bir şeye sahip çıkmak
stake (out) your claim to somebody/something f. biri/bir şey üzerinde hak iddia etmek
stake (out) your claim to somebody/something f. birine/bir şeye sahip çıkmak
stake out (one's) claim to (something) f. (bir şey) üzerinde hak iddia etmek
stake out (one's) claim to (something) f. (bir şeyi) kendine ayırmak
stake out (one's) claim to (something) f. (bir şeye) sahip çıkmak
stake out a claim to f. üzerinde hak iddia etmek
stake out a claim to f. -i kendine ayırmak
stake out a claim to f. -e sahip çıkmak