still - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

still

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"still" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 130 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
still s. durgun
still s. hareketsiz
still zf. hala
still zf. yine de
General
still i. sessizlik
still i. dinginlik
still i. sükut
still i. sükunet
still i. fotoğraf
still i. hareketsizlik
still i. damıtıcı
still i. tanıtım fotoğrafı (film)
still i. damıtma aygıtı
still i. imbik
still i. sakinlik
still i. (telefon üzerinden bilgi verilen) sessiz yangın alarmı
still f. dindirmek (fırtına vb'ni)
still f. durdurmak
still f. susturmak
still f. yatışmak
still f. sakinleşmek
still f. durgunlaşmak
still f. yatıştırmak
still f. sakinleştirmek
still f. gidermek
still f. tatmin etmek
still f. doyurmak
still f. rahatlatmak
still f. kontrol altında tutmak
still f. üstesinden gelmek
still f. baş etmek
still f. gücü yetmek
still f. bastırmak
still f. örtbas etmek
still f. perdelemek
still f. sınırlandırmak
still f. damıtmak
still f. saflaştırmak
still f. damıtarak elde etmek
still f. damıtma yolu ile özütünü çıkarmak
still f. distilasyon yapmak
still f. damıtma yapmak
still f. (rüzgâr) kesilmek
still f. susmak
still s. hoş
still s. akıntısız
still s. dingin
still s. asude
still s. sessiz
still s. ölü
still s. köpüksüz (şarap)
still s. rüzgarsız
still s. durgun (su)
still s. sabit
still s. esintisiz
still s. durgun
still s. dalgasız
still s. kıpırtısız
still s. sakin
still s. dingin
still s. yalın
still s. telaşsız
still s. durgun
still s. kıpırdamadan
still s. rüzgârsız
still s. normal su
still zf. bununla beraber
still zf. ama
still zf. yine
still zf. gene
still zf. henüz
still zf. daha da
still zf. daha
still zf. bununla birlikte
still zf. yine de
still zf. mamafih
still zf. amma
still zf. daima
still zf. buna rağmen
still zf. bütün bunlara rağmen
still zf. daha (da)
still zf. kıpırdamadan
still zf. kımıldamadan
still zf. sessizce
still zf. gürültü yapmadan
still zf. sakince
still zf. gürültü çıkarmadan
still zf. ilaveten
still zf. daha ötedeki
still zf. ileriye
still zf. daha uzağa
still zf. hâlâ
still zf. halen
still bağ. fakat
still bağ. yine
still bağ. ancak
Technical
still s. durgun
still s. hareketsiz
still s. sakin
still s. sakın
Gastronomy
still i. imbik
Photography
still i. hareketsiz obje fotoğrafı
still i. natürmort fotoğraf
still i. film fotoğrafı
still i. (özel olarak) bir film sahnesinden çekilmiş fotoğraf
still i. film sahnesi fotoğrafı
still i. film sahnesinden çekilmiş oyuncu fotoğrafı
still s. hareketsiz obje fotoğrafına özgü
still s. hareketsiz obje fotoğrafı ile ilgili
still s. hareketsiz obje fotoğrafı için tasarlanan
still s. (fotoğraf) hareketsiz objeleri konu alan
still s. natürmort fotoğrafa özgü
still s. natürmort fotoğraf ile ilgili
still s. natürmort fotoğraf için tasarlanan
still s. (fotoğraf) natürmort
Archaic
still s. hadisesiz
still s. sıradan
still s. olağan
still s. alışılagelmiş
still s. dramasız
still zf. devamlı olarak
still zf. kesintisiz bir şekilde
still zf. derece derece
still zf. kademeli olarak
still zf. durmadan ilerleyerek
still zf. her zaman
still zf. durmadan
still zf. sürekli
still zf. sık sık
still zf. daima

"still" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 467 sonuç

İngilizce Türkçe
General
worse still i. işin daha kötüsü
worse still i. daha kötüsü
betrothed while still an infant i. beşik kertiği
criminal still at large i. hapishane kaçkını
still lemon drink i. limonata
still air i. durgun hava
still drink i. gazsız içecek
still-life painting i. natürmort resim
still water i. durgun su
still room i. kiler gibi küçük oda
still room i. çay odası
still waters i. sakin sular
still ocean waters i. dingin okyanus suları
pot still i. imbik
pot still i. damıtma imbiği
still alarm i. (telefon üzerinden bilgi verilen) sessiz yangın alarmı
still life i. natürmort gibi durağan eser
still room i. damıtma odası
still room i. distilasyon alanı
hold still f. kıpırdamamak
stand still f. hareket etmemek
sit still f. doğru durmak
hold still f. hareket etmemek
stand still f. kıpırdamamak
the flavour (taste) of it still lingers f. tadı damağında kalmak
stand still f. hareketsiz durmak
stand as still as a statue f. put gibi durmak
become still f. sessizleşmek
sit still f. uslu oturmak
sit still f. uslu durmak
be still in a critical condition f. hayati riski atlatamamak
be still awake f. hala uyanık olmak
be still awake f. daha yatmamış olmak
be still hungry for success f. başarıya doymamak
be still in memories f. hafızalardaki yerini korumak
be still critical f. durumu ciddiyetini korumak
(one's condition) to be still critical f. (durumu) ciddiyetini korumak
be (still) friends after break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
be (still) friends after break up f. ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
be still discussed f. hala tartışılmak
be still discussed f. halen daha tartışılmak
still linger strongly in one's memory f. hafızasında önemli bir yer tutmak
be still on the loose f. kayıplara karışmak
be still on the loose f. hala/henüz yakalanmamış olmak
be still on the loose f. sırra kadem basmak
be still on the loose f. kayıp olmak
lie still f. hareketsiz yatmak
lie still f. kımıldamadan uzanmak
be still on the decline f. düşüşünü sürdürmek
still [obsolete] f. damlamak
still [obsolete] f. damla damla düşmek
still [obsolete] f. damlatmak
still [obsolete] f. damla damla sızdırmak
still-burn f. damıtım sırasında yakmak
still-burn f. distilasyon sürecinde yakmak
as still as s. kadar sessiz
stock still s. hareketsiz
as still as a statue s. put gibi
as still as s. gibi sessiz
stock-still s. hareketsiz
stock-still s. durgun
stock-still s. hiç kımıldamadan
still-continuing s. halen devam eden
still-habitable s. halen oturulan (ev vb)
still [obsolete] s. gayretli
still [obsolete] s. azimli
still [obsolete] s. pes etmeyen
still [obsolete] s. direşken
still [obsolete] s. sebatlı
still-closing s. giderek kapanan
still-closing s. sürekli kapanan
still-closing s. kapanmayı sürdüren
still-closing s. daralan
still more zf. bir kat daha
in still another experiment zf. yine bir başka deneyde
still [obsolete] zf. değişmeksizin
still [obsolete] zf. aynı kalarak
still [obsolete] zf. özelliğini koruyarak
still [obsolete] zf. daha büyük ölçüde
still [obsolete] zf. artarak
still an end [obsolete] zf. zaman zaman
still an end [obsolete] zf. arada bir
still an end [obsolete] zf. arada sırada
still an end [obsolete] zf. dönem dönem
still an end [obsolete] zf. bazı bazı
still an end [obsolete] zf. bazen
still and anon [obsolete] zf. zaman zaman
still and anon [obsolete] zf. arada bir
still and anon [obsolete] zf. arada sırada
still and anon [obsolete] zf. dönem dönem
still and anon [obsolete] zf. bazı bazı
still and anon [obsolete] zf. bazen
although still bağ. her ne kadar olsa da
still less bağ. daha da
still less bağ. hiç
still less bağ. şöyle dursun
the car is still under warranty expr. araba halen garanti kapsamı altında
Phrasals
keep still about something f. bir konuda konuşmamak/sessiz kalmak
keep someone still f. hareket ettirmemek
keep someone still f. konuşturmamak
keep someone still f. ses çıkarmasını engellemek
Phrases
yet still expr. ama yine de
better still expr. daha da iyisi
better still expr. çok daha iyi
better still expr. daha iyi
the night's still young expr. gece yeni başladı
better still expr. en iyisi
remain still expr. olduğun yerde kal
remain still expr. kımıldama
remain still expr. dur
Proverb
still waters run deep s. yumuşak atın çiftesi pek olur
still waters run deep durgun sular derinden akar
still waters run deep çok konuşan değil çok dinleyen bilir
a fool with a tool is still a fool eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir
a fool with a tool is still a fool eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir
a fool with a tool is still a fool eşeğe altın semer taksan eşek yine eşektir
still tongue makes a wise head az konuş öz konuş
still tongue makes a wise head söz gümüşse sükut altındır
still waters run deep yavaş atın çiftesi pek olur
you can put lipstick on a pig, but it's still a pig eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir
a still tongue makes a wise head az konuş öz konuş
a still tongue makes a wise head söz gümüşse sükut altındır
Colloquial
still standing i. hala dimdik ayakta
still hunt i. gizli takip
still hunt i. pusuya yatma
hold still for (someone or something) f. bir şeyin yapılabilmesi için sabit durmak
hold still for (someone or something) f. (biri/bir şey) için sabit durmak
hold still for (someone or something) f. bir şeyin yapılabilmesi için hareketsiz durmak
hold still for (someone) f. birinin bir şey yapabilmesi için sabit/hareketsiz kalmak
hold still for (someone) f. (biri) için sabit kal
hold still for (someone) f. (biri) için hareketsiz kalmak
still as death s. ölü gibi hareketsiz
still and all zf. karşın
still and all zf. rağmen
still and all zf. olduğu halde
are you still riding the goat? expr. yolları ayırdınız mı?
are you still riding the goat? expr. ayrıldınız mı?
are you still riding the goat? expr. boşandınız mı?
are you still riding the goat? expr. hala evli misiniz?
be still my beating heart expr. kalbimi hoplattın
be still my beating heart expr. kalbim duracak/çıkacak sandım
be still my beating heart expr. sakin, heyecan yok
be still my beating heart expr. dur, heyecan yapma
but still expr. ama yine de
and are you still? expr. hala öyle misin?
(but) still and all expr. her şeye rağmen
but still expr. fakat yine de
so still you could hear a pin drop expr. iğne atsan duyulur
be still! expr. rahat dur!
still a mystery to someone expr. (biri için/birine) hala bir muamma
so still you could hear a pin drop expr. yaprak düşse duyulur
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar süslersen süsle hala aynı zırvalık
no matter how thin you slice it, it's still baloney expr. ne kadar boyarsan boya hala aynı saçmalık
be still my beating heart expr. (ironik bir şekilde) kalbim dur çarpma/heyecanlanma
be still my beating heart expr. (ironik bir şekilde) kalbim ağzıma geldi
be still my beating heart expr. kalbim güm güm attı
be still my beating heart expr. ne kadar iyisin
be still my beating heart expr. ne kadar lütufkarsın
be still my beating heart expr. kalbim duracak şimdi
be still my heart expr. (ironik bir şekilde) kalbim dur çarpma/heyecanlanma
be still my heart expr. (ironik bir şekilde) kalbim ağzıma geldi
be still my heart expr. kalbim güm güm attı
be still my heart expr. ne kadar iyisin
be still my heart expr. ne kadar lütufkarsın
be still my heart expr. kalbim duracak şimdi
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. kesin üç kuruşun hesabını yapıyordur
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. kedin üçün beşin hesabını yapıyordur
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. kesin elini cebine atmaya korkuyordur
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. aşırı cimri biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. aşırı pinti biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. eli sıkı biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. aşırı derecede tutumlu biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. para harcamaya korkan biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. cebinde akrep olan biri
(one) still has (one's) communion money [ireland] expr. minimumda para harcayan biri
(but) still and all expr. (ama) yine de
(but) still and all expr. (fakat) gel gör ki
(but) still and all expr. (fakat) buna rağmen
(but) still and all expr. (fakat) ne var ki
still less expr. şöyle dursun
still less expr. kaldı ki
still less expr. hiç
still less expr. hele hiç
still and all expr. yine de
still and all expr. ne var ki
still and all expr. gel gör ki
still and all expr. buna rağmen
still and all expr. bununla beraber
Idioms
still small voice i. vicdanın sesi
still small voice i. iç ses
the still small voice i. vicdanının sesi
the still small voice i. iç ses
the still, small voice i. vicdanının sesi
the still, small voice i. iç ses
stand still for something f. bir şeye katlanmak
stand still for something f. bir şeye dayanmak
hold still for something f. bir şeye dayanmak
keep still about something f. bir konuda sessiz kalmak
the jury is still out f. belirsizliği korumak
hold still for something f. bir şeye katlanmak
stand stock-still f. donup kalmak
sit still for something f. gıkı çıkmamak
be still going strong f. hala iyi/güçlü durumda olmak
the jury is still out f. henüz karar verilmemiş olmak
the jury is still out (on somebody or something) f. henüz bir karara varılmamış olmak
stand still f. kıpırdamamak
keep still f. kıpırdamamak
keep still f. kımıldamamak
sit still for something f. kımıldamadan oturmak
sit still f. kıpırdamadan oturmak
hold still f. kıpırdamamak
hold still f. kımıldamamak
stand still f. kımıldamamak
become as still as a statue f. put kesilmek
keep something still f. sır olarak saklamak
have one's heart stand still f. (sevinçten/heyecandan) kalbi duracak gibi olmak
have one's heart stand still f. (sevinçten/heyecandan) neredeyse kalbi durmak
have one's heart stand still f. (sevinçten/heyecandan) kalbi durmak
one's heart stands still f. (heyecandan/meraktan) kalbi durmak/duracak gibi olmak
stay stock-still f. put gibi kalmak
stay stock-still f. donup kalmak
stay stock-still f. olduğu gibi kalmak
stay stock-still f. hareketsiz kalmak
stay stock-still f. kalakalmak
be still in the game f. hala oyunda olmak
be still in the game f. hala pes etmemiş/vazgeçmemiş olmak
be still in the game f. hala mücadelede olmak
be still in the game f. hala savaşmak
be still in the game f. engellere/zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek
not hold still for (something) f. (bir şeye) katlanmamak
not hold still for (something) f. (bir şeyi) tolere etmemek
not hold still for (something) f. (bir şeye) dayanmamak
not hold still for (something) f. (bir şeyi) kabul etmemek
not hold still for (something) f. (bir şeye) tahammül etmemek
not hold still for (something) f. (bir şeyi) sineye çekmemek
not stand still for (something) f. (bir şeye) katlanmamak
not stand still for (something) f. (bir şeyi) tolere etmemek
not stand still for (something) f. (bir şeye) dayanmamak
not stand still for (something) f. (bir şeyi) kabul etmemek
not stand still for (something) f. (bir şeye) tahammül etmemek
not stand still for (something) f. (bir şeyi) sineye çekmemek
be stock still f. hareketsiz olmak/durmak
be stock still f. kıpırdamamak
be stock still f. hiç kımıldamamak
be stock still f. put gibi durmak
be, stay, stand, stock-still f. hareketsiz olmak, durmak, kalmak
be, stay, stand, stock-still f. kıpırdamamak, kıpırdamadan durmak, kalmak
be, stay, stand, stock-still f. put gibi olmak, durmak, kalmak
have heart stand still f. kalbi duracak gibi olmak
have heart stand still f. neredeyse kalbi durmak
have heart stand still f. kalbi durmak
hold still for f. -i kabul etmek
hold still for f. '-e katlanmak
hold still for f. '-e dayanmak
hold still for f. '-i tolere etmek
hold still for f. '-e tahammül etmek
stand still for f. -i kabul etmek
stand still for f. '-e katlanmak
stand still for f. '-e dayanmak
stand still for f. '-i tolere etmek
stand still for f. '-e tahammül etmek
sit still for f. gıkı çıkmamak
sit still for f. kımıldamadan oturmak
stand still for (someone or something) f. (biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak
stand still for (someone or something) f. (biri/bir şey) için hareketsiz durmak
stay still for (someone or something) f. (biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak
stay still for (someone or something) f. (biri/bir şey) için hareketsiz durmak
stay stock still f. put gibi durmak
stay stock still f. donup kalmak
stay stock still f. hareketsiz durmak
stay stock still f. hiç kıpırdamadan durmak
still-thriving s. nesli tükenmemiş
(still) wet behind the ears s. ağzı süt kokan
(still) wet behind the ears s. dünkü çocuk
(still) wet behind the ears s. toy
(still) wet behind the ears s. acemi çaylak
(still) wet behind the ears s. acemi
(still) wet behind the ears s. deneyimsiz
still as a mouse s. sessiz
still as a mouse s. gürültü yapmayan
still as a mouse s. çıt çıkarmayan
still as a mouse s. çok sessiz
still as a mouse s. sus pus
still as a mouse s. gürültü yapmadan
still as a mouse s. çıt çıkarmadan
still waters run deep expr. durgun sular derin olur
as still as a statue expr. heykel gibi hareketsiz
as still as death expr. ölü gibi hareketsiz
as still as the grave expr. mezar gibi sessiz
hold still expr. kıpırdama
jury is still out on something expr. (bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş
(still) going strong expr. (hala) iyi durumda
(still) going strong expr. (hala) güçlü
(still) going strong expr. (hala) başarılı
(still) going strong expr. (hala) çalışıyor/iş görüyor
(still) going strong expr. (hala) tıkır tıkır çalışıyor
(still) going strong expr. (hala) sağlıklı/zinde
the jury is (still) out (on something) expr. (bir konuda) karar henüz verilmedi
the jury is (still) out (on something) expr. (bir konuda) henüz bir karara varılmadı
the jury is (still) out (on something) expr. (bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı
the jury are (still) out (on something) expr. (bir konuda) karar henüz verilmedi
the jury are (still) out (on something) expr. (bir konuda) henüz bir karara varılmadı
the jury are (still) out (on something) expr. (bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı
Speaking
if you still wish it i. hala istiyorsan tabii
i'm still hungry i. hala açım
keep still ünl. kımıldama
keep still ünl. kıpırdama
stay still ünl. kıpırdama
you still haven't answered my original question expr. asıl soruma cevap vermedin
my mind is still there expr. aklım hala orada
look like you still don't eat much expr. anlaşılan halen daha pek yemek yemiyorsun
someone had better keep still about it expr. anlatmasa/bahsetmese iyi olur
better keep still about it expr. anlatmasa/bahsetmese iyi olur
hold the car still expr. arabayı sabit tut
still or sparkling? expr. asitli mi asitsiz mi?
do you still find me attractive? expr. beni hala çekici buluyor musun?
I still have hope expr. benim hala umudum var
I still have a hope expr. benim hala ümidim var
I still have a hope expr. benim hala umudum var
I still have hope expr. benim hala ümidim var
no matter how hard you grab onto something you still lose it expr. bir şeye ne kadar sıkı sarılmaya çalışırsan çalış yine de kaybediyorsun
whoever it was was still in there expr. bunu yapan herkimse halen içerdeydi
do you still love me? expr. beni hala seviyor musun?
it is still too soon expr. dün bir bugün iki
I am still preparing my suitcase expr. çantamı hazırlıyorum halen
what are you still waiting for? expr. daha ne bekliyorsun?
are we still on for lunch friday? expr. cuma günü öğle yemeğinde görüşüyoruz o zaman?
I'm still waiting to hear from you expr. hala senden haber bekliyorum
while there's still a chance expr. henüz fırsat varken
he's still breathing expr. hala nefes alıyor
they're still making kids read this book in the school expr. hala çocuklara okulda bu kitabı okutuyorlar
are you still angry? expr. hala kızgın mısın?
I am still awake expr. hala uyumadım
I am still awake expr. hala yatmadım
you are still denying expr. hala inkar ediyorsun
stay still expr. hareket etme
I'm still waiting expr. halen daha bekliyorum
you're still denying expr. hala inkar ediyorsun
are you still there? expr. hala orada mısın?
what are you still doing up? expr. hala ayakta ne yapıyorsun?
are you still there? expr. hala orada mısın?
do you still want me to go with you? expr. hala seninle gelmemi istiyor musun?
there's still no answer expr. hala cevap yok
we're all still waiting expr. hala bekliyoruz
I thought you were still in bed expr. hala yatakta olduğunu sanıyordum
do you still have it? expr. hala sende mi?
I'm still alive expr. hala hayattayım
my hands are still cold expr. ellerim hala soğuk
I am still preparing my suitcase expr. halen çantamı hazırlıyorum
I still have a hope expr. hala bir umudum var
you're still in denial expr. hala inkar ediyorsun
are you still busy? expr. halen daha meşgul müsün?
I still haven't received a response expr. hala cevap alamadım
I am still here expr. hala buradayım
are you still working? expr. hala çalışıyor musun?
keep still expr. hareket etme
hold still expr. hareket etme
I still don't know expr. hala bilmiyorum
i'm still hungry expr. hala karnım aç
do you still have a chance? expr. hala şansın var mı?
you still got a gift for the bullshit expr. hala saçmalamakta üstüne yok
it's a wonder she's still alive expr. hala hayatta olması bir mucize
the night is still young expr. gece daha yeni başlıyor
I'm still here expr. hala buradayım
internet is still not working expr. internet hala çalışmıyor
there's no way out that he's still there expr. onun hala orada olmasına imkan yok
still or sparkling? expr. köpüksüz mü köpüklü mü?
do you still love him? expr. onu hala seviyor musun?
it's a wonder she's still alive expr. onun hayatta kalması bir mucize
hold still expr. kıpırdama
why do you think she/he still hates me so much? expr. neden hala benden bu kadar nefret ediyor dersin?
do you still love her? expr. onu hala seviyor musun?
hold still expr. kımıldama
are you still angry? expr. kızgın mısın hala?
why are you still here? expr. neden hala buradasın?
I am still in love with you expr. sana hala aşığım
still or sparkling? expr. su mu soda mı?
I am still in love with you expr. seni hala seviyorum
I still love you expr. seni hala seviyorum
you still here? expr. sen hala burada mısın
better keep still about it expr. sussa/konuşmasa iyi olur
I still consider you my best friend expr. seni hala en iyi dostum olarak görüyorum
someone had better keep still about it expr. sussa/konuşmasa iyi olur
I'm still angry at you expr. sana hala kızgınım
are you still here? expr. sen hala burada mısın?
his hair is still wet expr. saçları hala ıslak
his hair is still wet expr. saçı hala ıslak
her hair is still wet expr. saçı hala ıslak
her hair is still wet expr. saçları hala ıslak
his hair's still wet expr. saçı hala ıslak
his hair's still wet expr. saçları hala ıslak
her hair's still wet expr. saçları hala ıslak
her hair's still wet expr. saçı hala ıslak
I still remember its delicious taste expr. tadı damağımda kaldı
my offer still stands expr. teklifim hala geçerli
what exactly happened is still being investigated expr. tam olarak ne olduğuna dair araştırmalar devam ediyor
offer's still there expr. teklifim yine de geçerli
if your offer still stands expr. teklifin hala geçerli ise
let's get/turn back while we still can/there's still time! expr. yol yakınken dönelim
I'm still working on it expr. üzerinde çalışıyorum hala
Chat Usage
are you still there honey? expr. hala orada mısın hayatım?
Trade/Economic
still-depressed economy i. hala durgunluk/kriz içinde olan ekonomi
Law
stand-still clause i. mevcudun korunması kuralı
Politics
stand still clause i. statüko maddesi–mevcudun korunması kuralı
Industry
oil still i. (petrol) hidrokarbon imbiği
coffey still i. endüstriyel ölçekteki fermantasyonda etanolün ayrımsal damıtımı için kullanılan aparatı bulunan bir damıtıcı
Technical
carl still absorption stripping i. carl still soğurumlu sıyırma
carl still process i. carl still süreci
still-air i. durgun hava
still image i. duruk imge
still tank plating i. durgun teknede kaplama
still air i. durgun hava
solar still i. güneş enerjili damıtıcı
solar still i. güneş enerjili imbik
still water i. sükunetteki su
water still i. su damıtma cihazı
mud still i. yastık kalası
still watcher i. distilasyon takip cihazı
Computer
still image i. hareketsiz görüntü
still on expr. hareketsiz açık
I still do expr. hala da öyle
still off expr. hareketsiz kapalı
Informatics
still frame i. duruk çerçeve
still picture i. duruk imge
Telecom
still video i. durağan video
still image i. durağan görüntü
still frame i. hareketsiz çerçeve
Automotive
still-air pocket i. durgun hava bölgesi
Aeronautic
equivalent still air range i. eşdeğer durgun hava menzili
Marine
still water level i. durgun su seviyesi
still-water level i. sakin su seviyesi
Petrol
still gas i. rafineri gazı
Medical
still [obsolete] s. (çocuk) ölü doğan
Gastronomy
still water i. durgun su
still wine i. köpüksüz şarap
Chemistry
still-pot i. imbik
Biology
still life i. (hücresel otomatta) bir nesilden diğerine geçerken değişmeyen yapı
Fishery
still-fish f. (sabit durarak) olta ile avlamak
Education
higher still [scotland] i. yüksek öğrenim sistemi
higher still [scotland] s. yüksek öğrenime ait
Literature
the still of the night i. gecenin kör vakti
Military
stand stock still f. kütük gibi hareketsiz olmak
Hunting
still hunt i. pusuya yatarak gerçekleştirilen av
still hunt i. pusuya yatarak avlama
still hunt i. pusu tekniği ile av
still hunt i. gizlenerek avlanma
still hunt f. (av hayvanını) pusuda gizlenerek avlamak
still-hunt f. av hayvanını izleyip pusuya düşürmek
still-hunt f. gizlice takip etmek
still-hunt f. pusuya yatmak
still-hunt f. pusuya düşürmek
Football
stand still expecting an offside flag i. ofsayt beklentisi
stand still expecting an offside flag f. ofsayt beklentisiyle durmak
Art
still life i. natürmort
Painting
still-life i. cansız tabiat
still-life deception i. göz aldatan
Cinema
publicity still i. (bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
film still i. (bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
production still i. (bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
Photography
still camera i. fotoğraf kamerası
still photography i. hareketsiz görüntü üzerine çalışılan fotoğrafçılık
still photography i. hareketsiz obje fotoğrafçılığı
Slang
why the fuck are you still talking? expr. ne sikime konuşuyorsun hala?
idst (if destroyed still true) expr. sonsuza dek
idst (if destroyed still true) expr. ebediyen
stid(still true if destroyed) [us] expr. grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade
stid(still true if destroyed) [us] expr. silinse de değişmez