Geçmiş

yolunda

"yolunda" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 36 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	yolunda	on track s.
General
2	Genel	yolunda	right s.
3	Genel	yolunda	underway s.
4	Genel	yolunda	well s.
5	Genel	yolunda	prosperous s.
6	Genel	yolunda	on track s.
7	Genel	yolunda	in good order s.
8	Genel	yolunda	fine s.
9	Genel	yolunda	going as it should s.
10	Genel	yolunda	copacetic s.
11	Genel	yolunda	on the rails zf.
12	Genel	yolunda	swimmingly zf.
13	Genel	yolunda	in order zf.
14	Genel	yolunda	on foot zf.
15	Genel	yolunda	going well zf.
16	Genel	yolunda	en route zf.
17	Genel	yolunda	in the wake of ed.
18	Genel	yolunda	for the sake of ed.
19	Genel	yolunda	in the style of ed.
20	Genel	yolunda	in the manner of ed.
21	Genel	yolunda	towards ed.
Colloquial
22	Konuşma Dili	yolunda	copacetic s.
23	Konuşma Dili	yolunda	all correct expr.
24	Konuşma Dili	yolunda	all correct expr.
25	Konuşma Dili	yolunda	in tracks expr.
26	Konuşma Dili	yolunda	in way expr.
Idioms
27	Deyim	yolunda	according to cocker [uk] expr.
28	Deyim	yolunda	according to gunter [us] expr.
29	Deyim	yolunda	in the groove expr.
30	Deyim	yolunda	bowl of cherries expr.
31	Deyim	yolunda	on feet expr.
32	Deyim	yolunda	shipshape and bristol fashion [uk] expr.
33	Deyim	yolunda	under your feet expr.
Speaking
34	Konuşma	yolunda	all right expr.
Law
35	Hukuk	yolunda	manner of [obsolete] zf.
Modern Slang
36	Modern Argo	yolunda	aeight exclam.

"yolunda" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 326 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	su yolunda buz birikintisi	ice pack i.
2	Genel	allah yolunda savaşma/cihad etme	jihadification i.
3	Genel	büyük bir ün ya da seçkinlik yolunda ilerleyen şey	newcomer i.
4	Genel	gemi geçiş yolunda yer alan ve her iki tarafında kanal bulunan sığlık	middle i.
5	Genel	su yolunda birbirine bağlı kütük bariyeriyle kapatılmış alan	boom i.
6	Genel	hedefe ulaşma yolunda hareket eden grup	movement i.
7	Genel	yolunda gitme	shape-up i.
8	Genel	kara yolunda çalışan kimse	surfaceman i.
9	Genel	yolunda olmak (işler)	be in order f.
10	Genel	yolunda gitmek	bowl along f.
11	Genel	yolunda gitmek	be on the rails f.
12	Genel	yolunda gitmek	bowl f.
13	Genel	yolunda gitmek	go like clockwork f.
14	Genel	yolunda gitmek	go hummingly f.
15	Genel	yolunda gitmek	prosper f.
16	Genel	yolunda gitmek	shape up f.
17	Genel	yolunda olmamak	go bad f.
18	Genel	yolunda gitmemek	not go well f.
19	Genel	yolunda gitmemek	not go with a swing f.
20	Genel	yolunda gitmemek	not go right f.
21	Genel	yolunda gitmek	go right f.
22	Genel	yolunda olmamak	be off-road f.
23	Genel	yolunda gitmek	run its course f.
24	Genel	yolunda gitmek	go straight f.
25	Genel	yolunda olmak	stay on course f.
26	Genel	birinin önünde/geçiş yolunda durmak	stand in someone's way f.
27	Genel	değişim yolunda biraz olsun iyi niyet göstermek	show some good will towards change f.
28	Genel	geri dönüş yolunda olmak	be en route back to f.
29	Genel	kazanma yolunda ilerleme kaydetmek	make time f.
30	Genel	zorluklara rağmen yolunda ilerlemek	press f.
31	Genel	yolunda gayretle gitmek	slug f.
32	Genel	memleket yolunda	homeward bound s.
33	Genel	yolunda giden	well bound s.
34	Genel	işleri yolunda	made s.
35	Genel	tanrı yolunda olan	godward s.
36	Genel	yolunda duran	obvious [obsolete] s.
37	Genel	düzenli sıra ile yolunda	in order zf.
38	Genel	adalet yolunda	on the way to justice zf.
39	Genel	yolunda ilerlerken	on one's way zf.
40	Genel	tanrı yolunda	godwards zf.
41	Genel	yolunda olmayarak	impolarily [obsolete] zf.
42	Genel	-in gelişmesi yolunda	toward ed.
43	Genel	-in gelişmesi yolunda	towards ed.
44	Genel	her şey yolunda	so far so good ünl.
45	Genel	her şey yolunda	good-oh [australia] expr.
Phrasals
46	Öbek Fiiller	-e yolunda olmak	be off to somewhere f.
47	Öbek Fiiller	işleri yolunda gitmek	get on f.
48	Öbek Fiiller	başarı yolunda tırmanmak	get on f.
49	Öbek Fiiller	bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak	rocket into something f.
50	Öbek Fiiller	bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak	rocket into something f.
51	Öbek Fiiller	bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak	rocket to something f.
52	Öbek Fiiller	bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak	rocket to something f.
53	Öbek Fiiller	'-e yolunda aşama kaydetmek	push toward f.
54	Öbek Fiiller	bir projenin/işin yolunda gittiğinden emin olmak	nurse along f.
55	Öbek Fiiller	yolunda gitmek	perk along f.
56	Öbek Fiiller	(biriyle/bir şeyle) ilgili her şey yolunda mı diye bakmak	check in on (someone or something) f.
57	Öbek Fiiller	(biriyle/bir şeyle) ilgili her şey yolunda mı diye bakmak	check on (someone or something) f.
58	Öbek Fiiller	(biriyle/bir şeyle) ilgili her şey yolunda mı diye bakmak	check up on (someone or something) f.
59	Öbek Fiiller	(bir amaç) yolunda ilerlemek	go for (something) f.
60	Öbek Fiiller	birine (bir yere) dönüş yolunda yardım etmek	help someone back (to something) f.
61	Öbek Fiiller	birine (bir yere) dönüş yolunda yardım etmek	help (someone) back (to some place) f.
62	Öbek Fiiller	(bir şey yolunda) rehberlik etmek	steer into (something) f.
63	Öbek Fiiller	(bir şey yolunda) liderlik etmek	steer into (something) f.
Phrases
64	İfadeler	dönüş yolunda	on the way back expr.
65	İfadeler	her şey yolunda giderse	if it goes well expr.
66	İfadeler	her şey yolunda giderse	if all goes well expr.
67	İfadeler	yolcu yolunda gerek	we must be on our way expr.
68	İfadeler	her şey yolunda	all systems are go expr.
69	İfadeler	(bir şey için) her şey yolunda	all systems go (for something) expr.
70	İfadeler	her şey yolunda	all systems are go expr.
71	İfadeler	(bir şey için) her şey yolunda	all systems go (for something) expr.
72	İfadeler	(bir şeyi) gerçekleştirme/yapma yolunda	on course for (something) expr.
73	İfadeler	(bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda	on course to (do something) expr.
74	İfadeler	(bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda planlandığı gibi ilerleyen	on course to (do something) expr.
Proverb
75	Atasözü	su testisi su yolunda kırılır	live by the sword die by the sword
76	Atasözü	su testisi su yolunda kırılır	he, who lives by the sword dies by the sword
77	Atasözü	su testisi su yolunda kırılır	he who lives by the sword, shall die by the sword
78	Atasözü	su testisi su yolunda kırılır	those who live by the sword, die by the sword
Colloquial
79	Konuşma Dili	çiftlerin ilişkileri yolunda gittiğini sanarken aksine ters gitmesi durumu	trouble in paradise i.
80	Konuşma Dili	hayatı yolunda	a (real) winner i.
81	Konuşma Dili	işleri yolunda	a (real) winner i.
82	Konuşma Dili	yolunda gitmek	be doing well f.
83	Konuşma Dili	ile ilgili işler yolunda olmak/gitmek	go well with f.
84	Konuşma Dili	yolunda gitmek/ilerlemek	go well with f.
85	Konuşma Dili	(biriyle/bir şeyle ilgili) işler yolunda olmak/gitmek	go well with (someone or something) f.
86	Konuşma Dili	işleri yolunda	hot s.
87	Konuşma Dili	(şans) yolunda gitmeyen	rough [australia] s.
88	Konuşma Dili	bir şeyler yolunda değil	something is not right expr.
89	Konuşma Dili	birşeyler yolunda değil	something is not right expr.
90	Konuşma Dili	bir şeyler yolunda değil	something's not right expr.
91	Konuşma Dili	demek ki işler yolunda	so then things are going well expr.
92	Konuşma Dili	her şey yolunda giderse	all being well expr.
93	Konuşma Dili	her şey yolunda	everything's fine expr.
94	Konuşma Dili	her şey yolunda	everything is copacetic expr.
95	Konuşma Dili	her şey yolunda	everything's ok expr.
96	Konuşma Dili	işlerin yolunda gitmemesi durumunda	in case things go wrong expr.
97	Konuşma Dili	her şey yolunda giderse	gwatcdr (god willing and the creek don't rise) expr.
98	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how are you going? [australia] expr.
99	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin yolunda	in someone's (or something's) way expr.
100	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yolunda engel	in someone's (or something's) way expr.
101	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin yolunda	in the way of someone or something expr.
102	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yolunda engel	in the way of someone or something expr.
103	Konuşma Dili	birinin yolunda/önünde	in one's way expr.
104	Konuşma Dili	birinin yolunda/önünde engel	in one's way expr.
105	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yolunda	in the way of (someone or something) expr.
106	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yolunda engel	in the way of (someone or something) expr.
107	Konuşma Dili	popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda	on the way out expr.
108	Konuşma Dili	demode olma yolunda	on the way out expr.
109	Konuşma Dili	popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda	on one's way out expr.
110	Konuşma Dili	demode olma yolunda	on one's way out expr.
111	Konuşma Dili	popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda	on one's way out expr.
112	Konuşma Dili	demode olma yolunda	on one's way out expr.
113	Konuşma Dili	popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda	on the way out expr.
114	Konuşma Dili	demode olma yolunda	on the way out expr.
115	Konuşma Dili	her şey yolunda gidecek	she's right, mate [australia] expr.
116	Konuşma Dili	endişelenme her şey yolunda	she's right, mate [australia] expr.
117	Konuşma Dili	her şey yolunda gidecek	she's right [australia] expr.
118	Konuşma Dili	endişelenme her şey yolunda	she's right [australia] expr.
119	Konuşma Dili	her şey yolunda gidecek	she'll be right [australia] expr.
120	Konuşma Dili	endişelenme her şey yolunda	she'll be right [australia] expr.
121	Konuşma Dili	her şey yolunda gidecek	she's sweet, mate [australia] expr.
122	Konuşma Dili	endişelenme her şey yolunda	she's sweet, mate [australia] expr.
123	Konuşma Dili	her şey yolunda gidecek	she's sweet [australia] expr.
124	Konuşma Dili	endişelenme her şey yolunda	she's sweet [australia] expr.
125	Konuşma Dili	her şey yolunda mı canım?	alright my babber expr.
126	Konuşma Dili	(birinin) yolunda değil	out of (one's) way expr.
127	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	r u ok? expr.
128	Konuşma Dili	her şey yolunda	all good in the hood expr.
129	Konuşma Dili	her şey yolunda	been keeping out of trouble expr.
130	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	been keeping out of trouble? expr.
131	Konuşma Dili	her şey yolunda	been okay expr.
132	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	been okay? expr.
133	Konuşma Dili	her şey yolunda	can't complain expr.
134	Konuşma Dili	her şey yolunda	can't complain expr.
135	Konuşma Dili	her şey yolunda	nothing to complain about expr.
136	Konuşma Dili	her şey yolunda	(I) can't complain expr.
137	Konuşma Dili	her şey yolunda	(I have) nothing to complain about expr.
138	Konuşma Dili	birinin yolunda engel	in somebody's way expr.
139	Konuşma Dili	önünde/yolunda engel	in way expr.
140	Konuşma Dili	(her şey) yolunda	(it's) all good expr.
141	Konuşma Dili	her şey yolunda	sall good (it's all good) expr.
142	Konuşma Dili	her şey yolunda mı canım?	alright me babber [bristol] [uk] exclam.
143	Konuşma Dili	her şey yolunda mı canım?	alright me babber [bristol] [uk] exclam.
144	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	everything okay? exclam.
145	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how is everything? exclam.
146	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how they hanging? exclam.
147	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how're they hanging? exclam.
148	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how's it hanging? exclam.
149	Konuşma Dili	her şey yolunda mı?	how's life (treating you)? exclam.
Idioms
150	Deyim	işlerin yolunda gitmesi	clear sailing i.
151	Deyim	işlerin yolunda gitmesi	smooth sailing i.
152	Deyim	(yolunda) engel olmak	lie in the way f.
153	Deyim	yolunda yavaş yavaş ilerlemek	nose its way f.
154	Deyim	her şey yolunda işareti almak	get the all-clear f.
155	Deyim	her şey yolunda onayı almak	get the all-clear f.
156	Deyim	her şey yolunda işareti vermek	give somebody the all-clear f.
157	Deyim	her şey yolunda onayı vermek	give somebody the all-clear f.
158	Deyim	başarı yolunda ilerlemek	gain ground f.
159	Deyim	düzelme yolunda olmak	be on the road to recovery f.
160	Deyim	halep yolunda deve izi aramak	look for a needle in a meadow f.
161	Deyim	iyileşme yolunda olmak	be on the road to recovery f.
162	Deyim	işleri yolunda gitmek	rise in the world f.
163	Deyim	işler yolunda gitmek	go well with someone f.
164	Deyim	olma yolunda	be the making of f.
165	Deyim	uğruna/yolunda bir şeyi feda etmek	sacrifice something on the altar of something f.
166	Deyim	yolunda olmak	be on course f.
167	Deyim	yolunda olmak	stay on course f.
168	Deyim	yolunda gitmek	take its course f.
169	Deyim	yolunda ilerlemek	stay the course f.
170	Deyim	yolunda gitmek	work out all right f.
171	Deyim	yolunda gitmek	keep on track f.
172	Deyim	yolunda gitmek	be on the right track f.
173	Deyim	(bir şeyi) gerçekleştirme/yapma yolunda olmak	be on course for something f.
174	Deyim	yolunda gitmek	go in the right direction f.
175	Deyim	yolunda gitmek	run its course f.
176	Deyim	(bir şeyi) gerçekleştirme/yapma yolunda olmak	be on course to do something f.
177	Deyim	yolunda olmak	get on course f.
178	Deyim	yolunda gitmek	turn out all right f.
179	Deyim	yolunda gitmek	stay on track f.
180	Deyim	bir şey olma yolunda ilerlemek	go down a road f.
181	Deyim	bir şey olma yolunda ilerlemek	go down the road f.
182	Deyim	yolunda gitmek	be in full flood f.
183	Deyim	yolunda olan bir şeyi devam ettirmek	keep the show on the road f.
184	Deyim	yolunda olan bir şeyi devam ettirmek	keep this show on the road f.
185	Deyim	her şey yolunda işaret almak	get the all-clear f.
186	Deyim	her şey yolunda işareti vermek	give somebody the all-clear f.
187	Deyim	(birine) her şey yolunda işareti vermek	give (one) the all-clear f.
188	Deyim	(doktor, veteriner) her şey yolunda demek	give (one) the all-clear f.
189	Deyim	maddi/sosyal başarı yolunda ilerlemek	be on the make f.
190	Deyim	popüler olma yolunda ilerlemek	be on the way in f.
191	Deyim	yolunda gitmek	be in full swing f.
192	Deyim	bir şey yolunda ilerlemek	be on course for f.
193	Deyim	bir şey yolunda olmak	be on course for f.
194	Deyim	bir şey yolunda olmak	be on the way towards something f.
195	Deyim	bir şey yolunda olmak	be on the way to something f.
196	Deyim	bir şey yolunda olmak	be on your way towards something f.
197	Deyim	bir şey yolunda olmak	be on your way to something f.
198	Deyim	yolunda gitmek	be on track f.
199	Deyim	başarılı olma yolunda olmak	be onto a winner f.
200	Deyim	kendi yolunda gitmek	be set in your ways f.
201	Deyim	kendi yolunda gitmek/ilerlemek	do one's thing f.
202	Deyim	kendi yolunda gitmek/ilerlemek	do own thing f.
203	Deyim	bir şey yolunda giderken bir şey yapmak	do something on the way f.
204	Deyim	bir şey yolunda giderken bir şey yapmak	do something along the way f.
205	Deyim	birine her şey yolunda işareti vermek	give somebody the all-clear f.
206	Deyim	her şey yolunda işareti almak	get the all-clear f.
207	Deyim	her şey yolunda işareti vermek	give the all-clear f.
208	Deyim	bir şey olma yolunda ilerlemek	go down a road f.
209	Deyim	bir şey olma yolunda ilerlemek	go down the road f.
210	Deyim	işleri yolunda	onto a good thing s.
211	Deyim	olma yolunda	in (the) bud zf.
212	Deyim	her şey yolunda	all sir garnet expr.
213	Deyim	bir yaramazlık yok her şey yolunda	(I've) been keeping out of trouble expr.
214	Deyim	bir yaramazlık yok her şey yolunda	(I've been) keeping out of trouble expr.
215	Deyim	her şey yolunda mı?	(have you) been ok? expr.
216	Deyim	her şey yolunda	on an even keel expr.
217	Deyim	güzergahında/yolunda değil	out of way expr.
218	Deyim	her şey yolunda/mükemmel	everything's coming up roses expr.
219	Deyim	her şey yolunda	she's apples [australia] expr.
220	Deyim	her şey yolunda	life is just a bowl of cherries expr.
221	Deyim	her şey tam yolunda gitti	everything went with a swing expr.
222	Deyim	her şey yolunda	everything in the garden is rosy expr.
223	Deyim	iyileşme yolunda	out and about expr.
224	Deyim	işler yolunda	on the rails expr.
225	Deyim	kazanma yolunda	on course to win expr.
226	Deyim	yıldız olma yolunda	on the road to recovery expr.
227	Deyim	(mecazi anlamda) her şey yolunda	everything in the garden is lovely [uk] expr.
228	Deyim	her şey yolunda	everything in the garden is rosy expr.
229	Deyim	her şey yolunda	the goose hangs high expr.
230	Deyim	(birinin) yolunda	in (one's) tracks expr.
231	Deyim	başarı yolunda	in the fast lane expr.
232	Deyim	başarma yolunda/yoluna	within scoring position expr.
233	Deyim	her şey yolunda	all gas and gaiters expr.
234	Deyim	her şey yolunda giderse	(the good) lord willing and the creek don't rise [rural] expr.
235	Deyim	(bir şey/bir yer) yolunda	on the way (to something or some place) expr.
236	Deyim	(mecazi anlamda) her şey yolunda	everything in the garden is lovely [uk] expr.
237	Deyim	(mecazi anlamda) her şey yolunda	everything in the garden is rosy [uk] expr.
238	Deyim	her şey yolunda/mükemmel	everything is coming up roses expr.
239	Deyim	her şey yolunda/mükemmel	everything is rosy in the garden expr.
240	Deyim	(birinin) yolunda	in (one's) road expr.
241	Deyim	(sarkastik) her şey yolunda	just another day in paradise expr.
242	Deyim	her şey yolunda	life is a bowl of cherries expr.
243	Deyim	(bir şey) yolunda	on the road to (something) expr.
244	Deyim	yıldız olma yolunda	on the road to stardom expr.
245	Deyim	ünlü olma yolunda	on the road to stardom expr.
246	Deyim	(bir şey) yolunda	on the track of (something) expr.
247	Deyim	(bir şey) yolunda ilerleyen	on the track of (something) expr.
248	Deyim	işleri yolunda	on to a good thing expr.
Speaking
249	Konuşma	burada her şey yolunda mı?	is everything alright in here? expr.
250	Konuşma	hayat nasıl gidiyor (her şey yolunda mı?)	are things getting you down? expr.
251	Konuşma	her şey yolunda ise	if everything is ok expr.
252	Konuşma	her şey yolunda	everything is fine expr.
253	Konuşma	her şey yolunda mı?	you been okay? expr.
254	Konuşma	her şey yolunda mı?	you doing okay? expr.
255	Konuşma	her şey yolunda mı?	are you doing okay? expr.
256	Konuşma	her şey yolunda gidiyor	everything is right on track expr.
257	Konuşma	her şey yolunda gitti	all well and good expr.
258	Konuşma	her şey yolunda	all is well expr.
259	Konuşma	her şey yolunda	all´s well expr.
260	Konuşma	evde her şey yolunda mı?	how are things at home? expr.
261	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything all right? expr.
262	Konuşma	her şey yolunda mı?	doing okay? expr.
263	Konuşma	endişeye gerek yok (her şey yolunda gidecek)	she'll be apples expr.
264	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything in place expr.
265	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything ok? expr.
266	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything alright? expr.
267	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything going well? expr.
268	Konuşma	endişeye gerek yok (her şey yolunda gidecek)	she's apples expr.
269	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything well? expr.
270	Konuşma	her şey yolunda giderse	if all goes well expr.
271	Konuşma	her şey yolunda mı?	have you been okay? expr.
272	Konuşma	endişeye gerek yok (her şey yolunda gidecek)	there is no need to worry (everything will be ok) expr.
273	Konuşma	her şey yolunda giderse	if everything goes well expr.
274	Konuşma	her şey yolunda gitti	all went well expr.
275	Konuşma	her şey yolunda mı?	is everything okay? expr.
276	Konuşma	iyi misin, her şey yolunda mı?	are you ok? expr.
277	Konuşma	işler yolunda	things are going well expr.
278	Konuşma	işlerim yolunda değil	I'm not doing well expr.
279	Konuşma	işleri yolunda	all right expr.
280	Konuşma	işlerin yolunda gitmemesi durumunda	in the event that things don't work out expr.
281	Konuşma	umarım her şey yolunda gider	I hope all goes well expr.
Chat Usage
282	Chatleşme Dili	her şey yolunda mı	ruok (are you ok) kısalt.
283	Chatleşme Dili	her şey yolunda mı?	ruok? (are you ok) kısalt.
Law
284	Hukuk	yasal düzenlemeler yolunda çalışmalar	legislative efforts i.
Technical
285	Teknik	sapma raporu (yolunda gitmeyen/zamanında yetişmeyen/yetişmeyecek sıkıntılı/problemli/sorunlu durumları bildiren rapor)	exception report i.
Railway
286	Demiryolu	demir yolunda çarpışmayı önleyici, yön değiştirici noktalar	catch points i.
287	Demiryolu	(demir yolunda dönüş noktası) demir yolu hattı yukarı bakacak şekilde düzenlemek	superelevate f.
Aeronautic
288	Havacılık	topla ve dağıt (hava yolunda)	hub and spoke expr.
289	Havacılık	topla dağıt (hava yolunda)	hub and spoke expr.
Marine
290	Denizcilik	gemi geçiş yolunda yer alan ve her iki tarafında kanal bulunan sığlık	middle ground i.
Medical
291	Medikal	hava yolunda mekanik obstrüksiyon	mechanical obstruction in the airway i.
Physiology
292	Fizyoloji	normalde bağırsak yolunda bulunan ve vücudun başka yerlerinde bulunması halinde hastalığa yol açabilen bir streptokok türü	enterococcus i.
Pathology
293	Patoloji	besinlerin bağırsak yolunda bozuk veya yetersiz emilimi	malabsorption i.
294	Patoloji	bağırsak yolunda hastalık yapan	enteropathogenic s.
Education
295	Eğitim	ilahi gerçeği arama yolunda sözcüklerin incelenmesi	logology i.
History
296	Tarih	kamu yolunda soygun	highway robbery i.
297	Tarih	devlet yolunda soygun	highway robbery i.
298	Tarih	tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşe ait	whiggish s.
299	Tarih	tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşle ilgili	whiggish s.
300	Tarih	tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşün özelliği taşıyan	whiggish s.
Religious
301	Dini	guru yolunda bulunan yemek salonu	langar i.
302	Dini	guru yolunda bekçilik yapan ve sih ayinlerini yöneten kimse	granthi i.
303	Dini	hayatını allah yolunda geçirmiş meyyit	shaheed i.
304	Dini	hayatını allah yolunda geçirmiş meyyit	shahid i.
305	Dini	şair theocritus'un yolunda	theocritean s.
306	Dini	şair theocritus'un yolunda	theocritan s.
307	Dini	hristiyanlık yolunda ilerleyen	christian s.
308	Dini	isa peygamber yolunda ilerleyen	christlike s.
Geography
309	Coğrafya	john bunyan'ın hac yolunda kitabında betimlenen barış ülkesi	beulah i.
Meteorology
310	Meteoroloji	uçuş yolunda olan veya olabilecek meteorolojik koşulların rakam kodu halinde verilmeye başlanacağını belirtir önek	rofor ök.
Slang
311	Argo	adam olma yolunda ilerleyen erkek	man on the make i.
312	Argo	bir şeyin yolunda gittiğini belirtmek için kullanılan bir ifade	wukkas [australia] i.
313	Argo	yolunda olmak	be hunky-dory f.
314	Argo	her şey yolunda	and bob's your uncle expr.
315	Argo	her şey yolunda mı?	what's good (with you)? expr.
316	Argo	her şey yolunda	she's jake expr.
317	Argo	her şey yolunda	everything's jake expr.
318	Argo	yolcu yolunda gerek	gtg (got to go) expr.
319	Argo	her şey yolunda mı?	is everything jake? expr.
Modern Slang
320	Modern Argo	her şey yolunda	agith (all good in the hood) expr.
321	Modern Argo	her şey yolunda	all g (all good) expr.
322	Modern Argo	er şey yolunda	all swell (all's well) expr.
323	Modern Argo	her şey yolunda	all is well in the cosmos expr.
324	Modern Argo	her şey yolunda	all gucc expr.
325	Modern Argo	her şey yolunda	all gucci expr.
326	Modern Argo	her şey yolunda	all love expr.