build - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
build inşa etmek v.
  • They are building a hotel just across the street.
  • Caddenin hemen karşısında bir otel inşa ediyorlar.
  • We cannot build transatlantic relations just by repeating over and over again that that is what we want.
  • Transatlantik ilişkileri sadece istediğimiz şeyin bu olduğunu tekrar tekrar söyleyerek inşa edemeyiz.
  • We cannot, for example, build roads and infrastructure while government troops and rebels are buying weapons.
  • Örneğin hükûmet birlikleri ve isyancılar silah satın alırken yol ve altyapı inşa edemeyiz.
Show More (233)
build yapmak v.
  • It took her a decade to build a career as an architect.
  • Mimar olarak kariyer yapması on yılını almış.
  • Here is one state, North Korea, which announces that it is building atomic weapons.
  • İşte atom silahı yaptığını açıklayan bir devlet, Kuzey Kore.
  • Why they built the bike is not a hard question to answer.
  • Bisikleti neden yaptıkları sorusunu cevaplamak zor değil.
Show More (165)
build kurmak v.
  • It is about a logistics system in the European Union that we are trying to build.
  • Avrupa Birliği'nde kurmaya çalıştığımız bir lojistik sistemi ile ilgili.
  • That is why we need to build in an early warning system.
  • Bu nedenle bir erken uyarı sistemi kurmamız gerekiyor.
  • However, Sharon has indicated he would like to build new settlements.
  • Ancak, Sharon yeni yerleşimler kurmak istediğini belirtti.
Show More (22)
build oluşturmak v.
  • But that is a reason to redouble our efforts to build an effective CFSP, not to abandon them.
  • Ancak bu, etkin bir ODGP oluşturma çabalarımızı iki katına çıkarmamız için bir sebeptir, terk etmemiz için değil.
  • Solidarity and greater participation are required to build an economic policy.
  • Bir ekonomi politikası oluşturmak için dayanışma ve daha fazla katılım gereklidir.
  • This piece of legislation is one of the milestones needed to build certainty and confidence.
  • Bu mevzuat, kesinlik ve güven oluşturmak için ihtiyaç duyulan kilometre taşlarından biridir.
Show More (19)
build yapı (insan için) n.
  • He has quite a slight build for a lumberjack.
  • Bir oduncuya göre oldukça zayıf bir yapısı var.
  • He has a nice build.
  • Güzel bir yapısı var.
  • The athlete had a strong build.
  • Sporcu güçlü bir yapıya sahipti.
Show More (4)
build toplamak v.
  • He's going to build his own computer.
  • Kendine bilgisayar toplayacak.
  • He's going to build his own computer.
  • Bilgisayarını kendi toplayacak.
  • He is going to build his own computer.
  • Bilgisayarını kendi toplayacak.
Show More (3)
build geliştirmek v.
  • We must build on this solidarity with more effective actions.
  • Bu dayanışmayı daha etkili eylemlerle geliştirmeliyiz.
  • Can we not therefore build on that position rather than try to take extreme positions in this particular debate?
  • Dolayısıyla bu tartışmada aşırı tutumlar belirlemeye çalışmak yerine bu tutumu geliştiremez miyiz?
  • This is why we hope to build further on the links that already exist between this organisation and the European Union.
  • Bu nedenle bu kuruluş ile Avrupa Birliği arasında halihazırda mevcut olan bağlantıları daha da geliştirmeyi umuyoruz.
Show More (2)
build inşa n.
  • Was your home expensive to build?
  • Evinizin inşası pahalı mıydı?
  • Go build something.
  • Git bir şeyler inşa et.
  • Build it.
  • Onu inşa et.
Show More (2)
build yaratmak v.
  • The problems of the industry have built up a great degree of resentment.
  • Sektörün sorunları büyük ölçüde kızgınlık yaratmıştır.
  • A green spinner to build suspense and then the big finale.
  • Gerilim yaratacak yeşil bir döndürücü ve ardından büyük final.
  • A green spinner to build suspense and then the big finale.
  • Gerilim yaratmak için yeşil bir topaç ve ardından büyük final.
Show More (1)
build vücut yapısı n.
  • He has a nice build.
  • Onun güzel bir vücut yapısı var.
  • He's well built.
  • Vücut yapısı iyi.
Show More (-1)
build zirveye ulaşmak v.
  • Tension began to build as they ran out of time.
  • Zamanları tükenirken gerilim zirveye ulaşmaya başladı.
Show More (-2)
build bina n.
  • We have now voted on an amount of 1 million in the line to build an extension for the Court of Auditors.
  • Şimdi de Sayıştay'a ek bina yapılması için 1 milyonluk bir meblağı oyladık.
Show More (-2)
build kurgulamak v.
  • Our policy is to build for the future, not the past.
  • Bizim politikamız geleceği kurgulamaktır, geçmişi değil.
Show More (-2)
build (eser) üretmek v.
  • Boeing builds a fine aircraft.
  • Boeing iyi bir uçak üretiyor.
Show More (-2)
build gelişmek v.
  • The excitement is already building.
  • Heyecan zaten gelişiyor.
Show More (-2)